İnsan olarak hepimiz vücudumuzda meydana gelen hastalıkları tedavi için kapı kapı dolaşıp şifa arıyoruz. Peki, bizi ferdî, ailevî, ictimaî yaşantımızda devamlı sıkıntıya sokan gurur, kibir, haset gibi manevî hastalıklarımıza nasıl ve nerede şifa bulacağımızı hiç düşündük mü, bunun için kapı kapı doktor ve hastane aradık mı? Belki aramaya koyulmadan önce böyle bir şifahane nasıldır ve insanları tedavi için neler sunar, onları ele almalıyız; tâ ki şifa yerine güvensizliğimizi, dert ve ızdıraplarımızı daha da artıracak bir bela içine düşmeyelim.

Günümüzde bir çok insanın yaşadığı temel problem, tamamen güvenip her şeyiyle kendisine teslim olabileceği insanları bulamama sıkıntısıdır. Başkalarına güvenemeyen ve güvenemediği için de problemlerini kimseye açamayan, kimseyle samimane dertleşemeyen insanlar zamanla içlerine kapanmakta ve vehimlerin de yardımıyla kendi dertleri altında ezilip kalmaktadırlar. Böyle bir hal içinde bulunan insanlar, hareketlerinde istikrarlı ve güven vadeden kimselerle hemdem olmaya başladıktan sonra yavaş yavaş açılmakta, savunma pozisyonundan çıkıp kendi hatalarını görebilmekte ve bu hataları, sağlam kriterlere sahip insanlarla konuşarak içlerinden söküp atabilmektedirler. Aksine, davranışlarında tutarsız ve güven va’detmekten uzak olan ve bunun üzerine bir de devamlı eleştirel söz ve tavırları bulunan, muhatabını dinlemeyi dahi bilmeyen kişilerin oluşturduğu ortamlar ise güven problemi yaşayan insanların daha da güvensiz hale gelmesine ve içine kapanmasına sebep olmaktadır.

Güven duymanın yanında insanlar adeta çocuklar gibi, bu güvenlerini devamlı tazeleyecek ilgiye de muhtaçtırlar. Bir hediye, bir tebessüm, bir hatırlanma, bir yemeğe davet, bazen insanların tekrar hayata kazandırılmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Kendimize ait bir şeyin paylaşılması; sevilmediğine, hayatta yalnız, kimsesiz olduğuna ve bunun değişmeyeceğine inanan bir çok insan için derin duygular ve manalar ifade edebilir. Belki o esnada yaşanan bir şaşkınlık, ardından akan sevinç gözyaşları bu duygu ve manaların ilk habercileridir. Bu tür manzaraların sürekli yaşandığı ilgi dolu böyle ortamlar, insanların kendilerini bulmasında ve manevi sıkıntılarından kurtulmasında gerekli olan en temel ihtiyaçlardandır.

Son olarak şefkat, gösterilen ilgi ve sevginin karşılıksız, beklentisiz ve sürekli olması açısından hayati önemi haizdir. Üfül üfül huzur esen yuvaların belki de en önemli kaynağı, annelerde bulunan işte bu karşılıksız, bitmek tükenmek bilmeyen şefkattir. İnsanlar çoğu zaman bu şefkati özler. Herkesin, yaptığı iyilikler karşılığında bir şeyler beklediği günümüzde, kendisine beklentisiz uzanacak böyle bir şefkat eli; kişilerde çocukça, saf, samimane duyguları tekrar canlandırması açısından, insanların manen tedavisinde vazgeçilmez diğer zaruri bir ihtiyaçtır.

Temel olarak bu üç özelliği barındıran evler, yurtlar, yuvalar, okullar; nesillerin sağlıklı olarak yetişmesi, yaralı olanların da tedavisinde adeta manevi hastalıklarımızı tedavi vazifesi görecek birer hastane konumundadırlar. Kimbilir böyle şifahaneler hemen yanı başımızda bir komşumuz, yakınımızda bir okul, evladımızı teslim ettiğimiz sıcacık bir yuva olabilir. Bulma derdine düşenler, ölüm ve yaşlılıktan başka her derdin bir devası vardır fehvasınca, ümit edilir ki böyle şifa merkezlerini bulacak ve maddi hastalıkların da bir çoğuna kaynaklık eden manevi hastalıklardan kurtulacaklardır.