Sayfa 2/2 İlkİlk 12
13 sonuçtan 11 ile 13 arası

Konu: Yabancı Sözcüklere Karşılıklar

  1. #11
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yabancı Sözcüklere Karşılıklar

    L

    labirent : Fransızca labyrinthe (çıkış yeri kolaylıkla bulunamayacak kadar karışık koridorları olan yapı). Labirent sözüne dolambaç karşılığı önerilmiştir. Bu sözün mecazlı kullanımlarında karmaşık uygun bir karşılıktır.

    labtop : İngilizce lab ve top kelimelerinden oluşan bu söz, küçük, taşınabilir, her ortamda kullanılabilen bir tür bilgisayarın adıdır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak dizüstü sözünün uygun olduğunda birleşmiştir. Aslı dizüstü bilgisayarı olan bu tamlamanın zamanla, yalnızca dizüstü şeklinde tek başına bu bilgisayar türünü anlatarak yaygınlaşacağı beklenmektedir. Örnek: Dizüstü bilgisayarı için ilk taksiti yatırdım, şimdi Mercury PC kampanyasına katılacağım.

    laser-disc : İngilizceden dilimize geçen ve sinema alanında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuzun önerisi ışıklı teker’dir. Örnek: Ünlü Amerikalı şarkıcının 1994 yılında verdiği konseri Aksanatta ışıklı tekerden izleyebilirsiniz.

    lanse etmek : Fransızca lancé (gözde) + etmek. "Tanıtmak amacıyla öne sürmek" anlamında kullanılan bu fiil için teklifimiz: öne sürmek. Örnek: "Yeni bir yıldız doğuyor" uranıyla (sloganıyla) öne sürülen oyuncu, şimdiden parlamış görünüyor.

    lease etmek : kiralamak

    leasing : İngilizce leasing (kiralama; kira kontratı). Son zamanlarda bir ekonomi terimi olarak gazetelerde sık sık görülen bu kelimeye hiç ihtiyaç yoktur. Bu kavramın dilimizde karşılığı zaten vardır: kiralama. Örnek: Artık Türk kiralama şirketleri, yurt dışından bir malı kiralayarak Türkiye'ye getirebiliyorlar.

    legal : yasal

    liberasyon : Fransızca liberation. “Bir yükümlülükten kurtulma, özgürlüğe kavuşma” anlamlarında olan bu söz, Türkçede daha çok bir ekonomi terimi olarak kullanılır. “İthalâtı serbest bırakma, sınırlamaları kaldırma” demektir. Bu söz için Kurulumuz, genel anlamıyla serbestlik, ticaretteki anlamıyla da dış ticaret serbestliği karşılıklarını önermektedir. Örnek: Bu çok önemli bir karardır ve Türkiye'de dış ticaret serbestliğine geçişin ilk basamağıdır.

    libero : Futbolda, "savunmanın gerisinde bulunan serbest savunma oyuncusu" anlamında kullanılan bu kelime için güzel bir karşılık vardır: son adam. Örnek: Ahmet, karşılaşmaya son adam olarak çıktı.

    lifting : İngilizce lifting. Bizde daha çok tıp alanında estetik terimi olarak kullanılan bu söz için gerdirme kelimesi önerilmiştir. Örnek: Geçtiğimiz günlerde Berlin'de düzenlenen ve dünyanın en önde gelen estetik cerrahlarını bir araya getiren toplantıların ana gündemini gerdirme konusu oluşturdu.

    light: İngilizceden özgün imlasıyla dilimize geçen bu söz için Türkçede hafif, yeyni ve yağsız kelimeleri bulunmaktadır. Kurumumuz da yerine göre bu karşılıklardan birisinin kullanılması gerektiği görüşündedir.
    Örnekler: TÜBİTAK laboratuvarlarında yapılan analizlerde, hafif diye satılan ekmeklerin etiketlerinde yer alan kalori bilgilerinin gerçekleri yansıtmadığı ortaya çıktı. Yağsız ürünler o kadar ilgi gördü ki, Türkiye bisküvi tüketiminde son sıralarda yer alan Erzurumlu tüketiciler bile bu alanda ilk sıralara yükseldi.

    light erkek : kılıbık

    likidite : Fransızca liquidité (sıvılık, akışkanlık; paraya çevrilebilirlik). Teklif ettiğimiz karşılık: akışkanlık. Örnek: Düşük kur politikasının uygulandığı bir sırada aşırı bir akışkanlık yaratıldı.

    likit : Fransızca liquide (sıvı, akıcı; nakit). Likit için dilimizde güzel bir karşılık vardır: sıvı. Ancak son zamanlarda, bir ekonomi terimi olarak "kullanılması hemen mümkün olan para" anlamında yaygınlaşmıştır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılıklar: nakit, akışkan. Örnek: Piyasada nakit (akışkan) sorunu arttı ve sanayici borcunu ödeyemez duruma düştü.

    limit : Fransızca limite. "Bir şeyin nicelik bakımından erişebileceği en son nokta veya yer." Matematikte ise "değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük" anlamlarında olan bu söz için Kurulumuz, yerine göre, , sınır ve üst sınır kelimelerinin kullanılabileceğini kararlaştırmıştır. Örnekler: Bazı ülkelerde demokrasinin sınırları giderek daha yaygın biçimde tartışılmaya başlıyor. Bankalar, müşterileriyle yapacakları sözleşmelerde onların, çekin üzerinde üst sınır belirtilmemişse çekte yazılı bütün meblâğı ödemekten, üst sınır belirtilmişse bu sınıra kadar ödemede bulunmaktan sorumlu tutulmalarını öngörüyor.

    limited : sınırlı

    limited şirketi : sınırlı ortaklık

    link : İngilizce link. Dilimizde bir bilgisayar terimi olarak “halka, bağ, bağlantı, iletişim dizgesi birliği” anlamlarında kullanılan link kelimesine karşılık olarak Kurulumuz, ilişim sözünü önermektedir. Örnek: İlişim hatlarında ortaya çıkan arıza sebebiyle yayına ara verilmiştir.

    link : (bil.) bağlantı, köprü, ilişim

    liposuction : İngilizceden dilimize geçen ve tıp alanında kullanılan bu terim, "vücuda şekil vermek amacıyla fazla yağları aldırma” anlamındadır. Kurulumuz, liposuction için yağ aldırma karşılığını önermektedir. Örnek: Yağ aldırma yöntemi, çok ağır kalp ve şeker hastalarına uygulanmıyor.

    lipostructure : İngilizce liposuction ile aynı kökten gelen lipostructure ise “yağ aldırma işlemi sırasında alınan yağların yüzün belli bölgelerine enjekte edilmesi yoluyla yüze genç bir görünüm kazandırılması” anlamındadır. Bu kelimeye teklif ettiğimiz karşılık ise yağ ekletme.

    lirik : coşkun

    lirizm : coşkunluk

    lisans : Fransızca licence. Bu söz dilimizde genel olarak "dört yıl süren üniversite veya yüksek okul öğrenimi" anlamında kullanılır. Bunun yanı sıra ticarî alanda da lisans sözü geçmektedir. "Yurda mal sokma veya yurttan mal çıkarma izni; yabancı bir firmanın malını yurtta üretme izni; sporcuların federasyondan aldığı resmî belge" anlamlarıyla Türkçede geniş bir kullanım alanı bulmuş olan bu kelime için Kurulumuz yetki belgesi karşılığını önermiştir. Ticaret ve spor alanında lisans yerine izin belgesi, eğitimde ise yetkinlik kullanılmalıdır.
    Kurulumuz, bu sözün ithal lisansı, ihraç lisansı, lisans tezi, ön lisans, yüksek lisans biçimlerinde de kullanıldığını tespit etmiş, bunlar için de ithal izni, ihraç izni, bitirme tezi, ön yetkinlik, üst yetkinlik tamlamalarının uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir.

    literatür : Fransızca littérature (edebiyat; bir konudaki yayınların tümü). İkinci anlam için de dilimizde edebiyat kelimesi kullanılır. Ayrıca Azerbaycan Türkçesinde de literatür yerine "edebiyat" sözü kullanılmaktadır. Biz de aynı karşılığı hatırlatıyoruz. Örnekler: Tıp edebiyatı, hukuk edebiyatı.

    lobi : İngilizce lobby (dehliz, hol, koridor, bekleme odası). Bu kelime hem "otellerin girişindeki bekleme salonu" anlamında, hem de "(ilk önceleri meclisin bekleme salonlarında ve koridorlarda yapıldığı için) belirli bir devletin veya grubun çıkarlarını sağlamak üzere yapılan kulis faaliyeti" anlamında kullanılmaktadır. Her iki kavram için de Kars'ta ve Azerbaycan'da "hol" anlamında kullanılan bir kelimeyi teklif ediyoruz: dalan. Örnekler: Oteldeki dairemden aşağı inerek dalanda bekleyen konuklarımla buluştum. Rum ve Ermeni dalanlarının faaliyetleri Amerikan kamuoyunu etkiliyor.

    lobici : dalancı.

    lobicilik : dalancılık.

    login : (bil.) oturum açmak, giriş

    logo : İngilizce logotype (alâmeti farika). "Bir olayı, bir kuruluşu simgeleyen ayırıcı işaret, harf veya söz" anlamında son zamanlarda sıkça kullanılan logo için teklif edilen karşılık: ayırmaç. Örnek: 2000 yıllarını simgeleyen ayırmaç TRT ekranlarında sık sık gösteriliyor.

    lojistik : Fransızca logistique (mantıkî matematik; askerlikte ikmal). Dilimizde askerî terim olarak kullanılan lojistik için teklif ettiğimiz karşılık: donanım. Örnek: Yakalanan sanıkların örgüte donanım desteği sağladığı anlaşıldı.

    Genelkurmay Lojistik Dairesi Başkanlığı: Genelkurmay Donanım Dairesi Başkanlığı

    lojistik destek : donanım desteği

    Lojistik Komutanlık: Donanım Komutanlığı

    Lojistik Planlama Şubesi: Donanım Planlama Şubesi

    lokal : Fransızca local. Dilimizde daha çok "bir dernek veya kuruluş üyelerinin buluşup oturduğu yer" anlamında kullanılan lokal, coğrafya ve tıp terimi olarak da geçer. Kurulumuz, lokal sözüne karşılık olarak yerel ve mahallî kelimelerinin uygun olduğunu kabul etmiştir. Tıptaki kullanımı için de lokal anestezi karşılığında sınırlı uyuşturma sözü önerilmiştir. Bunların dışındaki anlamlar için Kurulumuzun önerileri, ev, eğlence evi, eğlence yeri'dir. Örnek: Amerikan Koleji, bu yılki geleneksel gecesini Bizim Tepe eğlence evinde (eğlence yerinde) yaptı.

    lokalize : Fransızca localisé. Lokalize etmek, lokalize olmak biçiminde birleşik fiillerde kullanılan bu kelime için Kurulumuz, fiil olarak sınırlamak, sınırlandırmak, isim kullanımı için ise sınırlandırılmış sözlerini önermiştir. Örnekler: Bu iki kuruluşun taşıdığı yolcu sayısı azalmadı ama bir ölçüde sınırlandı. Merkez Bankası IMF'ye verdiği gösterge niteliğindeki aylık ortalama üst sınırlar ile kur sepetinin değeri arasındaki farkı sınırlandırdı.

    longplay : uzunçalar

    lot : Fransızcadan dilimize geçen bu kelime, "kısmet, talih, şans, baht, nasip, kur'a" anlamlarına gelir. Bankacılıkta sıkça geçen bu söz, "borsada kota alabilmek için gerekli asgari şirket sermayesi veya pay, hisse" anlamlarında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelime için tutam sözünü önermektedir. Örnekler: On dört bin tutam alım emrinin bulunduğu Erdemir'de beş altı bin tutamlık satış yapılırken iki büyük banka da satıcılar arasındaydı. Oturumun sonuna kadar tahtada bir tutam bile işlem olmadı.

    lökosit : akyuvar

    lümpen : Almanca lumpen (paçavra; sefil). Sosyal sınıfların seviyesizliğini anlatmak için kullanılan lümpen sözüne teklif ettiğimiz karşılıklar: sefil, seviyesiz. Örnek: Her üniformalıyı faşist belleyen seviyesiz (sefil) sol örgüte böylece göz kırpılacak.


    M

    maç : İngilizce match (akran, denk; uygun çift; karşılaşma, müsabaka). Dilimizde spor terimi olarak sonuncu anlamıyla kullanılmaktadır. Bazı yazar ve spikerlerimizin kullandığı karşılaşma kelimesi, maç için çok güzel bir karşılıktır. Örnek: Bugünkü karşılaşma seyircilere heyecanlı dakikalar yaşattı.

    mainboard : (bil.) anakart

    makro : Yunancadan gelen ve bazı batı dillerinde eklendiği kelimeye "büyük" anlamını katan ön ek. Teklifimiz: geniş, büyük.

    makro açı : geniş açı

    makro ekonomi : bütüncü ekonomi

    makro hedef : büyük hedef

    makro ölçek : geniş ölçek

    maksimalist : dorukçu yaklaşım, aşırı

    maksimizasyon : Fransızca maximisation (azamîleştirme). Dilimizde ekonomi alanında kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, en üst seviyeye çıkarma ve doruklaştırma kelimelerini önermektedir.

    maksimize etmek : en üst seviyeye çıkarmak, doruklaştırmak

    maksimum (maksimal) : doruk, doruk noktası, en çok, en üst, en yüksek

    maksimum düzey : en üst düzey.

    management : İngilizce management. Bu kelime için dilimizde zaten “işletme, işletmecilik, yönetim, yöneticilik” karşılıkları vardır ve kullanılmaktadır. Kurulumuz da management sözü için yerine göre işletme, işletmecilik, yönetim, yöneticilik kelimelerinden birinin kullanılması görüşündedir.

    manikür : elbakımı

    manipülasyon : Fransızca manipulation. Daha çok ticarî hayatta kullanılan bu söz "piyasada canlanma havası yaratmak, sermaye kesimini ticarete teşvik etmek ve piyasayı etkilemek amacıyla sun'î olarak menkul kıymet alım satımı yapmak" anlamındadır. Kurulumuz bunun için hileli yönlendirme, hileyle yönlendirme karşılıklarını önermektedir. Manipülâsyon ayrıca insan için "ustalıkla yapmak, idare etmek" anlamında da kullanılır. Bu durumda güdümleme sözü bu kavramı karşılar. Sözün manipüle etmek şeklindeki kullanımına karşılık olarak ekonomide hileyle yönlendirmek, insan için ise güdümlemek kelimeleri kullanılabilir. Örnekler: Uzman, bu konuda "şirketlerin hileli yönlendirme yapmamaları için SPK özerk olmalıdır." dedi. Borsayı hileyle yönlendirmek isteyenlere, burasının bir kumarhane olmadığını hatırlatmalıyız.

    mantalite : Fransızca mentalité (anlayış, zihniyet; düşünce, kanaat). Bu kelimenin karşılıkları dilimizde vardır: zihniyet, anlayış. Örnek: Bu zihniyetten (anlayıştan) kurtulmamız gerekiyor.

    maraton : Fransızca marathon. 42.195 metrelik en uzun yaya koşusu demek olan bu söz Kurulumuzca, uzun koşu olarak karşılanmıştır. Aynı köke dayanan maratoncu sözü ise uzun koşucu diye karşılanır.

    marj : Fransızca marge (kenar; pay, bölüm). "Kâğıt kenarında bırakılan boşluk" anlamı için de, ticarette kullanılan "maliyet ile satış arasındaki fark" için de teklif ettiğimiz karşılık: pay. Örnekler: Kâğıdın kenarında bırakılan pay oldukça geniş tutulmuş. Kâr payı yüzde altmış olarak hesaplanıyor.

    marjinal : Fransızca marginal (kenarda olan; sıradan, basit). Siyasette kullanılan "aşırı uçta bulunan" anlamı için teklif ettiğimiz karşılıklar: , uçta, sıra dışı. Örnek: Türkiye'de bazı ideolojiler, uçta bir aydın hareketi olarak kalmıştır.

    marjinalleşme : uca kayma.

    Ekonomide marjinal sözü, son birimi ölçü almayı anlatır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: son birim.

    marjinal değer teorisi : son birim değer teorisi.

    marjinal gelir : son birim geliri.

    marjinal maliyet : son birim maliyeti.

    marjinal yarar (fayda) : son birim yararı (faydası).

    markaj : Fransızca marquage (işaretleme; damgalama). Karşı takım oyuncusunun rahat hareket etmesini önlemek amacıyla sürekli olarak izlenmesi, kontrol altında tutulması. Teklif ettiğimiz karşılıklar: (adam) tutma, gölgeleme. Örnek: Rıdvan'a sıkı bir gölgeleme uyguladılar. Vural, Ali'yi tutmakla (gölgelemekle) görevlendirildi.

    markaja alınmak : tutulmak, gölgelenmek.

    markajcı : gölgeleyici.

    marke etmek : (adam) tutmak, gölgelemek.

    market : İngilizce market (pazar; çarşı; piyasa). Dilimizde daha çok "kapalı satış merkezleri" için kullanılan markete teklif ettiğimiz karşılık: satış merkezi. Örnek: Bütün mutfak malzemesini satış merkezinden aldım.

    marketing : İngilizce marketing. Ticarî hayatımızda sık geçmeye başlayan "pazarlama hakkında gerekli bilgiye sahip olma; uygun mal, uygun hizmet, uygun fiyat ilkelerinden hareketle satış yapma, hizmet sunma" anlamlarında kullanılan bu söz için Kurulumuz, pazarlama teriminin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Şirket bünyesinde görevlendirilecek olan elemanlara pazarlama konusunda eğitim verilecek.

    masaj : Fr. massage. Fransızcadan dilimize geçen bu kelime Türkçe Sözlük’te şu şekilde tanımlanmaktadır: “Vücut yüzeyinde el, elektrik, su aracılığıyla çeşitli işlemler yapma biçiminde, iyileştirme ve bakım yöntemi; ovma, ovuşturma”. Kurulumuz bu söze karşılık olarak ovma ve gevşetme kelimelerini önemektedir. Örnek: Yeni açılan sağlık ve güzellik merkezinde ovma (gevşetme), aerobik, güçlendirme ve germe egzersizleri yapılıyor.

    maskot : Fransızca mascotte. Dilimizde uzun zamandan beri kullanılan ve Türkçe Sözlük’te “1.Uğur getireceğine inanılan şey. 2.Uğur sayılan kimse veya hayvan, uğurluk.” şeklinde tanımlanan bu kelime için Kurulumuz, uğur, uğurluk ve uğurcak kelimelerinin benimsenmesine karar vermiştir. Dilimizde bulunan uğur kelimesi nesne olarak maskot için kullanılmaktadır. İnsan ve hayvan olarak maskot için de yine daha önceden teklif edilmiş olan uğurluk kelimesi vardır. Sadece nesneler için uğurcak kelimesi teklif edilmektedir.

    masör : ovucu, gevşetici, ovman

    master : yüksek lisans, yüksek öğrenim

    materyal : araç-gereç, gereç

    matine : Fransızca matinée. Türkçede "tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri yerlerde yapılan gündüz gösterisi" anlamında kullanılan bu söze Kurulumuz, gündüzlük kelimesini karşılık olarak göstermiştir.

    meditasyon : Fransızca meditation. "Düşünceye dalma, tasarlama, kurma" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, derin düşünme sözünü önermektedir. Örnekler: Uzak Doğu'da binlerce yıldır uygulanan derin düşünme yöntemi, modern çağın gerginliğiyle baş etmeye çalışanların kurtarıcısı oldu. Avrupa'nın çoğu ülkesindeki genç ve orta kuşak insanlar, derin düşünceyle negatif enerjiden kurtuluyorlar.

    medium : orta (boy)

    medya : Lâtince mediatus (araç, aracı, vasıta). Dilimizde hem iletişim araçlarını, hem de iletişim ortamını anlatır tarzda kullanıldığından her ikisinin de teklif edilmesi uygun görülmüştür: iletişim araçları, iletişim ortamı.

    mega : Grekçe megas, megalê (büyük). Son zamanlarda yaygınlaşmaya başlayan bu kelimenin karşılığı dilimizde zaten vardır: büyük. "Mega proje, mega star" yerine pekâlâ "büyük proje, büyük yıldız" denilebilir. Daha etkili ifade için dilimizde başka karşılıklar da vardır: dev, devasa, muazzam. Örnekler: Dev proje, devasa proje, muazzam proje.

    mega store : Bu kelime Yunanca kökenli mega "büyük, bir birimin milyon katı" ve Amerikan İngilizcesinde geçen "dükkân" anlamındaki store sözlerinden oluşmaktadır. Kurulumuz bu söz için büyük mağaza sözünü önermiştir. Örnek: 25. yılını kutlayan Beymen "koşulsuz müşteri mutluluğu" anlayışı çerçevesinde Suadiye'de büyük bir mağaza açıyor.

    melodik : ezgisel

    memory : (bil.) bellek

    menajer : İngilizce manager (yönetmen; müdür; idare memuru). "Bir spor dalının veya takımın teknik yöneticisi" anlamında kullanılan bu kelime için teklif ettiğimiz karşılık: yürütücü. Örnek: Galatasaray'ın yürütücüsü Adnan Sezgin, futbolcuları sakin olmaya davet etti.

    menü : seçki, yemek listesi, yemek çizelgesi

    meridyen : boylam

    mesaj : ileti, bildiri

    metafor : Fransızca métaphore (mecaz; istiare). Son zamanlarda gazetelerin sanat ve kültür sayfalarında sıkça gördüğümüz bu sözün karşılığı dilimizde zaten vardır: mecaz. Örnek: Aragon sineması simgeler ve mecazlarla dolu.

    metaforik : mecazî, mecazlı. Örnek: Bu hikâyenin aşırı mecazlı (mecazî) bir yapısı var.

    metamorfoz : Fransızca metamorphose. Çeşitli bilim dallarında geçen bu söz için Kurulumuzun önerisi başkalaşma veya değişme'dir. Örnek: Onun ortaya koyduğu başkalaşma (değişme) insanı şaşkınlığa düşüren türdendir.
    Aynı kökten isim olarak kullanılan metamorfizm ise başkalaşım veya değişim kelimeleriyle karşılanmalıdır.

    meteor (taşı) : göktaşı

    metodoloji : Fransızca methodologie. Felsefe başta olmak üzere çeşitli bilim dallarında "yöntem araştırmak ve yeni yöntemler yaratmak için ilkeler geliştiren bilim" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz yöntem bilimi sözünü benimsemiştir. Basınımızda sık sık geçen metodoloji sözü bazen yanlış olarak yöntem anlamında kullanılıyor. "Çözüm için yeni metodolojilere ihtiyaç var" gibi kullanımlarda metodoloji için doğrudan yöntem veya yöntem arayışı demek yeterlidir.

    metot : yöntem

    metraj : Fransızca metrage. Dilimizde "metre olarak uzunluk, metre ile ölçüm" anlamlarında giderek sık kullanılmaya başlanan bu söz için Kurulumuz, uzunluk karşılığını önermektedir. Bilindiği gibi bu kelime daha çok sinema alanında kısa metrajlı film, uzun metrajlı film şekillerinde geçmektedir. Bu durumda ise kısa süreli film ve uzun süreli film denmesi gerekmektedir. Örnek: Atatürk Kültür Merkezinde gösterilecek kısa süreli filmlerin ilgi toplayacağı tahmin ediliyor.

    metro : Fransızca métropolitain (ana kente ait) sözünden kısaltma. Ankara ve İstanbul'da yapılmakta olan metro sözüne şimdiden bir karşılık bulunması gerekir. Kurumumuz, "denizaltı" örneğine uygun olarak yeraltı (treni) karşılığını teklif etmektedir. Örnekler: Ankara'daki yeraltı yapımı bitmek üzere. Patlama, yeraltına binmeye hazırlananlarda büyük bir korku yarattı.

    metropol : Fransızca metropole. Teklif edilen karşılık: ana kent. Örnek: Ana kentlerin belediye başkanları sık sık halkın karşısına çıkıyor.

    mezoterapi : Fransızca mesoderm (orta deri) + thérapie (tedavi). Tıpta “hastalıklı bölgede bulunan deri altına belirli açılardan ilâç enjekte edilmesi yoluyla uygulanan tedavi yöntemi” anlamına gelen bu terim için Kurulumuz, orta deri tedavisi karşılığını önermektedir. Örnek: Orta deri tedavisi sayesinde hızlı ve etkili sonuçlar elde ediliyor.

    mikro : Yunanca "mikros"tan gelen ve bazı batı dillerinde eklendiği kelimeye "küçük" anlamını katan ön ek. Teklifimiz: dar, küçük.

    mikro ekonomi : birimci ekonomi

    mikro milliyetçilik : dar milliyetçilik

    mikser : İngilizce mixer. "Çeşitli yiyecek maddelerini karıştırmaya yarayan elektrikli alet, karıştırıcı, harç karma aleti, karmaç." Kurulumuz, bu söz için temel işlevden hareket ederek çırpıcı karşılığını önermiştir.

    milenyum : İngilizce (millenium). Kurulumuz bu kelime için binyıl sözünün uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Örnek: Avrupa'nın alışveriş caddelerinde tüketim, binyıl terliği, binyıl gözlüğü gibi ürünlerle artırılmaya çalışılıyor.

    mineral : mineral

    minimal seviye : en küçük seviye

    mini market : bakkal

    minimalize : azaltmak, ufaltmak

    minimize etmek : Fransızca minimiser (küçültmek, ufaltmak, önemsiz gibi göstermek) ve Türkçe etmek yardımcı fiilinden oluşan ve bilgisayar ile ilgili olarak gündeme gelen bu söz, Kurulumuzca en aza indirmek şeklinde karşılanmaktadır. Örnek: MMX teknolojisi, el bilgisayarlarında ek yer ve yük tutan donanımlara olan gereksinimi en aza indirmeye çalışıyor.

    minimum (minimal) : Fransızca minimum (en küçük, en ufak, en düşük). Türkçede “bir şey için gerekli en küçük derece, nicelik” anlamında kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, en az, en alt, en düşük, en küçük kelimelerini önermektedir.

    minimum düzey : en düşük düzey.

    minyon : küçümen

    misyon : Fransızca mission (özel görev). Karşılıkları: (özel) görev, amaç. Örnek: Atatürk'ün görevi (amacı), Türkiye'yi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmaktı.

    mitos : söylence

    mitoz : eşeyli

    mizanpaj : Fransızca mise en pages. "Gazete, dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni" anlamında dilimizde uzun bir süreden beri kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, sayfa düzeni sözünün kullanılmasının uygun olacağını kararlaştırmıştır. Örnek: Kitabın sayfa düzeni özenle yapılmış, resimler ve çizimler gerektiği yerlere konulmuştur.

    modem : Fransızca modulateur-demodu-latuer kelimelerinin kısaltması olan modem, “uzak yerleşimlere çeşitli iletişim sinyalleri ile bilgi göndermeyi sağlayan cihaz” anlamındadır. Kurulumuz, bu kelime için çevirge sözünü önermektedir. Örnek: Fazladan bir ücret ödemeden kullanılabilecek odaların bu bölümünde büyük boy masa, lâmba, belgegeçer ve çevirge bağlantısı olan bir çalışma koltuğu bulunacak.
    Modemin faks modem, voice modem gibi türleri de bulunmaktadır. Bunlar için de Kurulumuz, belgegeçer çevirgesi, ses çevirgesi karşılıklarını önermektedir.

    modernist : yenilikçi

    modernizasyon : yenileme, çağcıllama

    modernize etmek : yenilemek

    modernizm : yenilikçilik

    modernlik : çağdaşlık

    modifikasyon : değiştirmek

    modül : Fransızcadan (module) dilimize giren bu kelime bir mimarlık terimi olarak, “bir yapının çeşitli bölümleri arasında orantıyı sağlamak için kullanılan ölçü birimi" anlamını taşımaktadır. Ayrıca, “bir uzay taşıtının yapısı içinde yer alan ve kendi başına hareket edebilen bağımsız bölüm” anlamını da yüklenmiştir. Kurulumuz modül kelimesi için parça karşılığını önermektedir. Kelimenin uzaydaki kullanımı için de yine parça sözünün uygun olacağı görüşündedir. Örnek: Bu yeni biçimlerin, yer değiştirme özgürlüğü bulunan parçalı bir sistemde yüzeyler üzerinde sıralanışı F. Özgür’ün temel kaygısını oluşturuyor.

    modülasyon : değişim

    modüler sistem : parçalı sistem

    molekül : özdecik

    monetarist : Fransızca monétarist. "Parayla ilgili" anlamındaki bu söz, Türkçeye monetarizm biçiminde de girmiştir. Kurulumuz, "ekonomik dengeleri kuran en önemli unsurun para olduğunu savunan akım" anlamındaki monetarizm sözü için paracılık, monetarist için de paracı karşılıklarını önermektedir. Örnek: Paracı ekonomi modasının hayal kırıklıklarından birini daha yaşıyoruz.

    monetizasyon : para basma, paraya çevirme

    monetize etmek : Fransızca monétiser (paraya çevirmek, para basmak) fiilinden. Teklif ettiğimiz karşılıklar: paraya çevirmek, para basmak. Örnek: Hazinenin ne yapıp edip iç borçlanma piyasasını oluşturması gerekir. Aksi takdirde ya borç erteleme, ya da para basma yoluna gidilecektir.

    monitör : Fransızca moniteur. Bu kelime Türkçe Sözlük’te “1.Her türlü çalışmalarda yetiştirici: Beden eğitimi monitörü. 2.Televizyonda görüntü ile sesin niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme, görüntüyü yayımlama gibi işlerin denetlenmesinde kullanılan alet.” anlamlarında geçmektedir. Kurulumuz bu söze karşılık olarak spor alanında yetiştirici, ekran için de mini gösterici kelimelerini teklif etmektedir. Örnekler: Beden eğitimi yetiştiricisi. Kayak yetiştiricisi. Mini göstericiler sayesinde arka koltuktaki yolcular da seyahat esnasında film seyredebiliyor.

    monopol : Fransızca monopole (tekel). Bu kavrama dilimizde güzel bir karşılık bulunmuş ve tutunmuştur: tekel. Örnek: Kapitalist düzende sanayii tekeller kontrol ediyor.

    monoton : sıradan, tekdüze

    montaj : Fransızca montage. Dilimizde genel olarak "bir bütünü oluşturmak için parçaları takıp birleştirme işi" anlamında kullanılan bu söz, sinemacılık alanında da "bir filmin değişik zaman ve yerlerde çekilen bölümlerinin bir bütünlük kuracak biçimde birleştirilmesi işi" anlamında geçer. Kurulumuz bu söze karşılık olarak takyap ve kurgu sözlerinin uygun birer karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnek: Parçayı yenisiyle değiştirirken takyapını yetkili servise yaptırınız.

    Bu Fransızca söz dilimizde montaj masası, montaj odası, fotomontaj, monte etmek, montajcı biçimlerinde de kullanılmaktadır. Bunlardan montaj masası ile montaj odası kelimeleri, kurgu masası ve kurgu odası sözleriyle karşılanmaktadır. Bu durumda foto-montaj'ın karşılığı ise fotokurgu olur. Monte etmek için dilimizde bulunan kurmak fiili çaba gösterildiği takdirde rahatlıkla bu sözün yerini tutar. Kurulumuz, monte etmek karşılığı olarak kurmak yanında yerine göre yerleştirmek fiilinin de kullanılabileceği görüşündedir. "İşi yapan servis elemanı veya uzman" anlamındaki montajcı kelimesi için ise önerimiz kullanım alanına göre takyapçı veya kurgucu'dur.

    Bu arada unutmamak gerekir ki, söz konusu bir yabancı söz basında, burada belirtilen karşılıkları dışında çok değişik anlamlarda da kullanılabiliyor. Hâlbuki bu tür kullanımlar için dilimizde pek çok kelime vardır. Bu yolu seçmeyip kolaya yönelenler aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi montaj sözünü tercih etmekte böylece montaj sözü anlamca -hiç gereği yokken- dallanmaktadır.

    Banker sözü, lügatlere monte ediliyor. Uydu yayınlarını izleyebilmek için balkona veya pencereye çanak anten monte etmek yeterli.

    Gazetelerden derlediğimiz bu örneklerin ilkinde monte edilmek sözünün yerine girmek, ikincisinde ise takmak, yerleştirmek fiillerinden birini kullanmak gerekir.

    montör : Fransızca monteur kelimesi “takıp kuran, ustabaşı, bir bütünü meydana getiren çeşitli parçaları birleştiren uzman” anlamlarına gelir. Kurulumuz, bu söz için takyapçı veya kullanımına göre takyap ustası karşılıklarını önermektedir. Örnek: Bayiler bir mühendis veya mimar, teknik ressam ve bir takyapçı istihdam etmek zorundadır.

    moratoryum : Fransızca moratorium (borç ödemesinin ertelenmesi). "Vadesi gelmiş bir borcun anlaşma yoluyla ertelenmesi" anlamındaki bu kelime için teklif ettiğimiz karşılık: borç erteleme. Örnek: İki devlet arasında borç erteleme anlaşması yapıldı.

    motivasyon : Fransızca motivation (harekete getirme, saik). Psikolojide, iktisatta, sporda vb. alanlarda "bir insanın işe başlamayı, harekete geçmeyi, öğrenmeyi ister hâle gelmesi" anlamında kullanılmaktadır. "Güdüleme" terimi hayvan gütmeyi çağrıştırdığı için benimsenememektedir. Teklif ettiğimiz karşılık: isteklendirme. Örnek: Takımın, çalıştırıcının isteklendirmesine ve olumlu yaklaşımına ihtiyacı var.

    motive etmek : Teklif ettiğimiz karşılık: isteklendirmek. Örnek: Çalıştırıcı Türkçe bilmediği için takımı isteklendiremiyordu.

    motto : İtalyanca motto. “İğneleyici söz, özlü söz, parola” anlamlarında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, ilke söz kelimesini önermektedir. Örnek: Batıda müzik ve gösteri dünyasının bir ilke sözü vardır: Gösteri sürmek zorundadır.

    mouse : İngilizce mouse “fare”. Bilgisayar alanında çok sık kullanılan bu kelimeye karşılık olarak fare sözü tutunmuş ve yaygınlaşmıştır. Kurulumuz da fare karşılığını benimsemektedir.

    mönü : Fransızca menu (yemek listesi). Karşılığı: yemek listesi. Örnek: Yemek listesini getirir misiniz?

    multimedya : İngilizce. “Metin, grafik, ses, canlandırma unsurlarını birleştirerek sunan ortam” anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz, dilimizde zaten kullanılmakta olan çoklu ortam kelimesinin benimsenmesi konusunda görüş birliğine varmıştır. Örnek: Bazı bilgisayar şirketleri kampanyalarında özel çoklu ortam donanımlarını hediye olarak veriyor.

    multivizyon : Fransızca multi (çok) + vision (görüş, görme kuvveti). Dilimizde mültivizyon gösterisi diye kullanılmaya başlanan bu söz için çok yansıtmalı gösterim karşılığı önerilmiştir. Örnek: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin 50. Genel Kurulunda çok yansıtmalı gösterim büyük ilgi topladı.

    mutasyon : değişim, dönüşüm, değişinim



    N

    narkotik : uyuşturucu

    nasyonel : ulusal

    navigatör : Fransızca navigateur. "Uzun yolculuklar yapmış gemici veya usta gemici" anlamına gelen bu söz dilimizde "bir tür yönlendirme aracı" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, kelimenin bu anlamı için yönleyici karşılığını önermektedir. Örnek: 1995'in Mayıs ayından başlayarak Almanya'da Mercedes Benz’in S serisi araçlarından alanlar, isterlerse otomobillerine elektronik yönleyici de taktırabilirler.

    nektar : balözü

    network : İngilizceden dilimize geçen bu söz, bilgisayarın yaygınlaşmasıyla daha sık kullanılmaya başlandı. "Aynı bilgi kaynaklarını paylaşan çok sayıda iletişim hatlarıyla birbirine bağlı bilgisayar şebekesi" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, bilişim ağı sözünü karşılık olarak benimsemiştir. Örnek: Şirketimiz yeni teknikleri kullanarak bilişim ağına girmeye hazırlanıyor.

    new age : İngilizce new (yeni) + age (yaş, çağ, devir). Dilimizde son zamanlarda bir müzik türünün adı olarak kullanılmaya başlanan bu kelime için Kurulumuz, çağcıl müzik karşılığını önermektedir. Örnek: Türk kökenli çağcıl müzik ustası, ilk albümüyle Almanya’dan sonra Amerika’ya açılıyor.

    new wave : İngilizce new (yeni) + wave (dalga). “Herhangi bir ülkede belirli bir dönemde birdenbire ortaya çıkan genç yönetmenler topluğu” anlamındaki bu kelime bir akım adı olarak dilimizde kullanılmaya başlandığı zaman Türk sinema eleştirmenleri yeni dalga karşılığını bulmuşlar. Zamanla bu güzel karşılığın unutularak yerine new wave sözünün kullanılmasını anlamak mümkün değildir. Kurulumuz da bu karşılığı benimsemektedir.

    nickname : İngilizce “lâkap, takma ad”. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak dilimizde zaten var olan ve kullanılan lâkap ve takma ad kelimelerinin benimsenmesine karar vermiştir. Örnek: Sohbet odalarında bulunan herkesin bir lâkabı (takma adı) vardır.

    nod : İngilizce node (düğüm). Daha çok tıp ve bilgisayar alanlarında kullanılan bu terim, dilimizde de “düğüm” anlamındadır. Kurulumuz bu kelimenin bilgisayar alanındaki kullanımına karşılık olarak düğüm, tıp alanındaki kullanımına karşılık olarak ise yerine göre yumru veya düğüm kelimelerini kabul etmiştir. Örnek: Bazı şubelerimizde telekomünikasyon ara birimleri dediğimiz düğüm üniteleri var.

    nodül : düğümcük, yumrucuk

    no-frost : İngilizce no (hayır, yok, değil) + frost (donma, buz tutma, ayaz). Bu kelime için teklif ettiğimiz karşılık: karlanmaz. Örnek: Karlanmaz buzdolabı almayı düşünüyorum.

    nominal : Fransızca nominal (adla ilgili, ad gibi; ismen mevcut, sözde). Son zamanlarda bir ekonomi terimi olarak yayılan nominal sözü, para, tahvil vb. taşınabilir değerlerin üzerlerinde yazılı bulunan itibarî kıymeti anlatmak için kullanılmaktadır. Bu kavram için dilimizde güzel karşılıklar vardır: saymaca, itibarî. Örnek: Kredilerde geçen yıl kaydedilen saymaca (itibarî) artış oranı % 96.6 idi. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak aynı zamanda yazılı sözünün de kullanılabileceğini düşünmektedir. Örnek: Yazılı artışın, gerçek olarak enflâsyonun altında kalması, sektörün kârlılık açısından bazı sorunlar yaşadığını gösteriyor.

    nominal price: yazılı fiyat.

    nominal value: yazılı değer

    non-stop : İngilizce non-stop (aralıksız, duraklamadan). "Şehirler arası otobüslerin bir yerde mola vermeden yaptıkları seferler" için dilimizde son zamanlarda kullanılmaya başlayan bu söz için teklif ettiğimiz karşılıklar: duraksız, molasız. Örnek: Ankara-İstanbul otobüslerinin bazıları duraksız (molasız) sefer yapıyorlar.

    normal : doğal, düzgülü, olağan

    nostalji : Fransızca nostalgie. Osmanlıcadaki "daüssıla" kelimesinin karşılığı olan nostalji, son zamanlarda "geçmişe duyulan özlem" anlamıyla moda olmuştur. "Daüssıla" anlamı için teklif ettiğimiz karşılık: sıla özlemi. Örnek: Yurt dışında, sıla özlemiyle yanıp tutuşuyor. "Geçmişe duyulan özlem" anlamı için dilimizde var olan özlem ve hasret kelimeleri kullanılmalıdır. Çünkü bu kelimelerde "geçmiş" kavramı zaten vardır. Örnek: Fotoğraf sergisinde eski İstanbul özlemi (hasreti) hâkimdi.

    nostaljik : Teklif edilen karşılık: özlemli. Örnek: İçimi özlemli duygular doldurdu.

    nosyon : Fransızca notion. "Temel bilgi, gerekli bilgi" anlamlarına gelen bu söz için Kurulumuz kavrayış sözünü önermiştir. Örnekler: Benim size vermek istediğim matematik kavrayışıdır. Matematik kavrayışı, düşüncenin gelişmesi için gereklidir.

    notebook : İngilizce olan bu söz, bu defa da bilgisayar terimi olarak Türkçeye girmektedir. Kurulumuz bu söz için el bilgisayarı karşılığını önermektedir. Örnek: Escort Computer, Romanya'ya çeşitli bilgisayarlar ve el bilgisayarlarından oluşan bir ihracat gerçekleştirdi.

    nötr : yansız, tarafsız, yüksüz

    nötralizasyon : Fransızca neutralization. "Asit veya alkali niteliğini yok etme, etkisiz hâle getirme." Bu söze karşılık olarak Kurulumuz kullanım yerine göre, yansızlaştırma, tarafsızlaştırma, etkisizleştirme kelimelerini kabul etmiştir.

    nötralize : Fransızca neutralizé. Yukarıda geçen nötralizasyon kelimesiyle kökteş olan bu kelime dilimizde daha çok nötralize etmek şeklinde geçmektedir. Kurulumuz, nötralize için yansızlaştırılmış, tarafsızlaştırılmış, etkisizleştirilmiş; nötralize etmek için ise yansızlaştırmak, tarafsızlaştırmak, etkisizleştirmek kelimelerini önermektedir. Örnek: Bu bölgede partinin çıkaracağı milletvekili öteki partinin oylarını etkisizleştirecektir.

    numara : sayıt, oyun

    numaratör : sayaç, sayıcı

    nüans : Fransızca nuance (renklerde açıklık, koyuluk derecesi; ince, küçük fark). Dilimizde daha çok "ince, küçük fark" anlamında kullanılan bu söz için iki karşılık teklif ediyoruz: çalar, ince ayrım. "Çalar" sözü Azerbaycan Türkçesinde nüans için kullanılmaktadır. "Çalmak" fiilinin bizde de kullanılan "sarıya çalmak, kırmızıya çalmak" örneklerindeki anlamdan çıkmıştır. Örnek: Yoksa hem vezin bozulur, hem de "işit" ile "dinle" arasındaki çalar (ince ayrım) kaybolur.


    O

    objektif : nesnel

    obsesif : takıntılı, takınçlı

    obsesyon : Fransızca obsession. Bir psikoloji terimi olarak dilimizde "bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin çabalarına karşı kurtulamadığı düşünce, sürekli endişe, sabit fikir" anlamlarında kul-lanılmaktadır. Kurulumuz obsesyon kelimesine karşılık olarak takınç kelimesinin kabul edilmesini uygun bulmuştur.

    oditoryum : Fransızca auditorium. "Eski Roma’da şairlerin eserlerini dinlemek için toplanılan yer" anlamındaki bu kelime, günümüzde konferanslara elverişli salonlar, radyo evlerinde konser veya temsillerin izlendiği yerler için kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söze karşılık olarak dinleme salonu kelimesini kabul etmiştir. Örnek: Yıldız Teknik Üniversitesi dinleme salonunda yapılacak olan toplu çalışma bugün 14.30'da başlayacak.

    ofans : Teklif edilen karşılık: hücum.

    ofansif : Karşılığı: hücuma dayalı. Örnek: Takımı, sürekli olarak hücuma dayalı oyuna yönlendiriyorlar.

    off-line : çevrimdışı

    off-road : İngilizce off (uzağa, ileriye, öteye) + road (yol). Motor sporları alanında kullanılan ve “her türlü arazi şartlarında özel motorlu araçlarla yapılan yarış” anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz, dilimizde zaten var olan arazi vitesi ve arazi aracı kelimelerini de göz önüne alarak arazi yarışı ve arazi turu karşılıklarını teklif etmektedir. Örnekler: İki volkanın arasında kalan harika bir vadide arazi yarışı (arazi turu) yaparak El Salvador’a doğru inmeye başladık. Bugüne kadar satışa sunulan arazi araçları arasında ilk kez biri için bu kadar çok talep oldu.

    off shore : İngilizceden dilimize geçen bu söz bir bankacılık terimidir. "Kıyıdan uzak, kıyıdan esen" an-lamına gelen bu söz, bankacılıkta "Bir ülkede yabancı paralarla yapılan bankacılık veya bir ülkede vergi mevzuatı, kambiyo sınırlamaları dışında faaliyetini sürdüren bankacılık" şeklinde tanımlanabilir. Kurulumuz, bu söz için kıyı bankacılığı karşılığını önermektedir.

    off the record : İngilizce off the record. İngilizceden dilimize geçen bu sözü özellikle gazete sütunlarında tercih edenler, "yayımlanamaz, açıklanamaz, kayıt dışı" anlamlarında kullanmaktadırlar. Kurulumuz bu kelime için yayın dışı sözünü önermektedir. Örnek: Yazar bu açıklamayı yayın dışı, yani yayımlanmaması kaydıyla yapmıştır.

    ofisboy : hizmetli, çalışan, hademe

    ofsayda düşmek (düşürmek) : açığa düşmek (düşürmek).

    ofsaydı bozmak : açığa düşürememek

    ofsayt : İngilizce off + side (yan; kıyı; yön). Teklif ettiğimiz karşılık: açığa düşme.

    ofsayt gerekçesi : açığa düşürme gerekçesi

    ofsayt taktiği : açığa düşürme taktiği
    Örnekler: Hakem, açığa düşürme gerekçesiyle golü saymadı. Hakan sık sık açığa düşüyordu.

    okazyon : Fransızca occasion (fırsat; etken; kelepir mal). Dilimizde "fırsat" ve "kelepir" anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. Teklif ettiğimiz karşılıklar: fırsat, kelepir. Örnekler: Büyük bir fırsat yakaladık. Kelepir mallar ucuz oluyor.

    okey : peki, tamam, oldu

    oksit : pas

    okyanus : anadeniz, talay

    oligopol : Fransızca oligopole. "Birkaç satıcının tekelinde bulunan piyasayla ilgili" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, takım tekeli karşılığını önermektedir. Ayrıca bu sözün oligopolleşme şeklinde kullanılan fiil biçimine karşılık olarak da takımca tekelleşme denilmelidir. Örnek: Bankacılık sisteminde giderek hızlanan ve devletçi ağırlıktaki takımca tekelleşmeye kimse değinmiyor.

    omatik : İngilizce. Son yıllarda bankaların yaygın biçimde kullandığı, müşterilere sıra numarası veren makine anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz, sıra makinesi karşılığını önermektedir. Örnek: Şirketin Genel Müdürü, sıra makinesi için 50 bin dolarlık yatırım yapıldığını ve şirkette çalışanların yeni sisteme göre eğitildiğini belirtiyor.

    ombudsman : İngilizceden dilimize giren bu kelime, "Parlâmento tarafından görevlendirilen, vatandaşları resmî makamların keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı korumakla görevli kişi ve kurum, kamu denetçisi" anlamındadır. Kurulumuz bu terim için kamu denetçisi karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Kamu denetçisi kurumlarda iki önemli özellik bulunur. Anayasal bağımsızlık ve çok geniş bir araştırma yapma hakkı.

    on-line : "Bilgisayar sisteminde ana işlem biriminin doğrudan doğruya denetimi altında olan kısım" anlamında kullanılan bu terim için bilgisayarcılarımız güzel bir karşılık kullanmaktadırlar: çevrim içi. Örnek: Sistemlerin çevrim içi bağlantısı PTT'nin kiralık hattı ile sağlandı.

    on screen : İngilizce olan bu söyleyiş de daha çok borsayla ilgili işlemlerde geçmektedir. Screen bilindiği gibi “ekran” anlamındadır. Kurulumuz, bu söz yerine ekranda kelimesinin kullanılmasını önermektedir. Örnek: Ekranda hisse senedi ve tahvil borsası resmen başlatıldı.

    oportünist : fırsatçı

    oportünizm : Fransızca opportunisme (fırsatçılık, eyyamcılık). Bu kelimenin de dilimizde karşılığı vardır: fırsatçılık. Örnek: Siyasette fırsatçılığın asla hoş karşılanmaması gerekir.

    opsiyon : Fransızca option (seçme, tercih; seçilecek şey; şık). Ekonomide, almak veya satmak konusunda kesin karar verme yetkisini ifade eder. Belirlenen süre içinde alıcı veya satıcı karar vermek zorundadır. Bu anlamda teklif ettiğimiz karşılık: seçme yetkisi. Örnek: Alıcı veya satıcı belirlenen süre içinde seçme yetkisine sahiptir. Bankacılıkta ise opsiyon kelimesi, "borç senetlerinin ödenmesi için vade tarihinden itibaren tanınan iki iş günü" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: ödeme süresi. Örnek: Borç senetlerinin ödeme süresi içinde ödenmesi gerekir. Opsiyon sözü, özellikle ulaşımda, bilet alımında kullanılmakta ve ayırtılan biletin belli bir zamana kadar alınıp alınamayacağına karar verme süresini ifade etmektedir. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: seçme süresi. Örnekler: Biletinizi almanız için size yarına kadar seçme süresi tanıyoruz. Süreli bilet (opsiyonlu bilet).

    optik : görsel

    optimal : Fransızca optimal. Dilimizde daha çok bir ekonomi terimi olarak kullanılan bu kelime “en iyi, en yüksek, en uygun” anlamlarındadır. Kurulumuz da bu söz için en uygun karşılığını benimsemiştir. Optimal sözü yanında aynı kökten gelen optimum kelimesi de dilimizde kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için de uygun değer karşılığının benimsenmesine karar vermiştir. Örnek: Türk tarım işletmeleri küçük oluşları sebebiyle ekonomik yönden en uygun ölçünün çok uzağındadırlar.

    optimizasyon : Fransızca optimisation. Türkçede “mümkün olan en iyi duruma getirme” anlamında kullanılan bu kelime için Kurulumuz da en uygun duruma getirme karşılığını benimsemiştir.

    optimize etmek : en uygun duruma getirmek. Örnek: MMX teknolojisi, aralarında internet iletişimi ve sunu amaçlı geliştirilmiş renk kalitesi, grafik ses ve görünümün yer aldığı mültimedya uygulamalarını en uygun duruma getirmek üzere tasarlandı.

    optimizm : Fransızca optimisme. Dilimize bir felsefe terimi olarak “her şeyi en iyi yanından gören, her durumda iyi bir çıkış yolu uman dünya görüşü, iyimserlik, nikbinlik” anlamında geçen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, daha önceden teklif edilmiş olan iyimserlik kelimesinin uygun olduğu görüşündedir. Ayrıca bu sözün optimist şeklindeki türevine karşılık olarak iyimser kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Cemil Özeren, Ayna grubu söz konusu olduğunda Güleryüz kadar iyimser bir yaklaşım sergileyemiyormuş.

    optimum : uygun değer

    ordövr : Fransızca hors-d'oeuvre (konu dışı; çerez, meze). "Asıl yemekten önce yenen soğuk yiyecekler" anlamında kullanılan ordövr için teklif ettiğimiz karşılıklar: yemekaltı, ön yemek. "Alt" ve "üst" kelimeleri dilimizde "önce" ve "sonra" anlamına da gelmektedir. "Kahvaltı" kahveden önce demektir; "yemek üstüne" yemekten sonra demektir. Bazı aş evlerimizde yemekten önce gelen sıcak yiyeceklere "bardakaltı" denilmektedir. Bu anlam ve örneklere dayanarak "yemekaltı" karşılığını teklif ediyoruz. Örnek: Yemekaltından (ön yemekten) sonra balık ısmarlasak daha iyi olacak.

    oryantasyon : Fransızca orientation. “Yönelme; çevre şartlarına uydurma veya uyma, alışma; yeni bir çevreye alıştırma programı” anlamındaki bu Fransızca kelime için Kurulumuz, alıştırma ve uyum karşılıklarını önermektedir. Örnek: Akademi İstanbul, öğrencileri için ABD’de alıştırma (uyum) gezileri de düzenliyor.

    otanazi (ötenazi) : Lâtince euthanasia. Tıpta “özellikle ümitsiz durumda olan hastaların ıstıraplarını dindirmek için doktor kontrolünde hayatlarına son verme” anlamında kullanılan bu kelime için Kurulumuzun teklif ettiği karşılık ölme hakkı’dır. Örnek: Amerika’da ölme hakkını yasal hâle getiren ilk eyalet Oregon oldu.

    otel : konukevi

    otokontrol : özdenetim

    otomasyon : Fransızca automation. Endüstride, yönetimde ve bilimsel çalışmalarda insan aracılığı ve müdahalesi olmadan işlerin kendiliğinden yürümesi. Bu söz için Kurulumuz, kendiişlerlik karşılığını önermektedir. Aynı köke dayanan otomatik sözü içinse Kurulumuz, kendiişler kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Örnek: Kâr artışında bilgisayarla sağlanan kendiişlerliğin katkısı olduğunu söyledi.

    otomatikman : kendiliğinden

    otomobil : araba

    otoprodüktör : Yunanca autos "kendi kendine" ve İngilizce producer "üretici, yapımcı" biçiminde kurulan bu birleşik kelime "kendi kendine üreten" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak kendiüretir sözünü önermektedir. Örnek: Enerji Bakanlığına başvuruda bulunup kendiüretir olmak isteyenlere 1999 yılının sonuna kadar gaz verilemeyecek.

    otorite : yetke, yetkin

    otorizasyon : Fransızcadan dilimize giren ve genellikle bankacılık terimi olarak kullanılan bu söz, "izin, izin verme; yetki, yetkililik; izin belgesi" anlamını taşımaktadır. Komisyonumuzun bu söze önerdiği karşılık yetkilendirme’dir. Örnek: Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş bir hâlde, İş Bankasının Ankara’daki kredi kartları merkezini aradım. Karşıma yetkilendirme görevlilerinden Uğurhan Çelik çıktı.

    out (olmak) : İngilizce out (dışarıda, dışında; tamamen). "In" kelimesinin zıt anlamlısı olarak "modası geçmek, modası geçmiş şeyler" karşılığında kullanılmaktadır. İngilizce "to be out of fashion" karşılığında fiil olarak tekliflerimiz: tutulmamak, tutulmaz olmak. Örnek: Televizyonda her gün yayımlanan "Ana", eski programlarını tekrar ettiği için tutulmaz oldu.

    Modası geçmişler listesinin başlığı olan "out" için teklifimiz: tutulmayanlar, tutulmaz olanlar.

    outlet center : İngilizce "dışarı açılan delik, kapı, yol, ağız ve (mal için) pazar, satış alanı" anlamındaki outlet kelimesi ile “merkez ve orta” anlamındaki center’den kurulmuş birleşik bir kelimedir. Kurulumuz bu birleşik söz için fabrikadan satış merkezi karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Türkiye’ye Amerikan tarzı bir alışveriş merkezi daha kazandıran Bayraktar Holdingin Yönetim Kurulu Başkanı, İzmit’teki Bayraktar Fabrikadan Satış Merkezinin yanında beş yıldızlı bir otel yapıyor.

    outsider : dış hissedar, dış paydaş

    overnight (O/N) : İngilizce overnight (geceleyin; bir gece içinde). Bir ekonomi terimi olarak basında kullanılmaya başlanan bu terim için teklif ettiğimiz karşılıklar: gecelik, bir gecelik. Örnekler: Gecelik faizler çok düşük. Geçen hafta Merkez Bankasına verilen bir gecelik miktar, bir ara 15 trilyona ulaştı. Hafta boyunca ortalama yüzde 70'lerde olan gecelikler yüzde 60'lara kadar geriledi.


    P

    padok : Fransızca ve İngilizcede paddock biçiminde geçen bu söz dilimizde "yarış atlarının yedekte gezdirildiği yer" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu söz için at gezdirmeliği kelimesini önermektedir. Örnek: Sizleri at gezdirmeliği görüntüleriyle başbaşa bırakıyoruz.

    paleografi : eskiyazıbilim, eskiyazı bilgisi

    palyaço : soytarı

    panel : Fransızca panel (dinleyiciler önünde yapılan tartışmalı görüşme, açık oturum). Bu kelimenin dilimizde güzel bir karşılığı vardır: açık oturum. Örnek: Düzenlediğimiz açık oturumda üç bilim adamı konuyu tartışacak.

    panik : ani korku, ürkü

    paniklemek : ürkmek

    pankart : Fransızca pancarte. "Toplantı ve gösterilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın yazıldığı karton veya bez" anlamında dilimizde sık kullanılan bu söz için Kurulumuz, uranlık kelimesini önermektedir. Örnek: Sendika yetkilileri, oturdukları masanın arkasına "Özelleştirme gerçek anlamında yapılırsa güzelleştirme olur" uranlığını asmışlardı.

    panorama : Yunanca pan (bütün) + horama (görünüş). Fransızca panorama (engin görünüş). "Yüksek yerden bakıldığında gözler önünde ufka kadar uzanan geniş görünüş, genel görünüş" anlamında kullanılan bu kelime için teklifimiz: genel görünüm. Örnek: Çağdaş Türk sanatından bir genel görünüm vermeyi amaçladık.

    panoramik : genel görünümlü. Örnek: Edebiyatımızı genel görünümlü bir bakışla değerlendirdik.

    paparazzi : İtalyanca olan paparazzo kelimesi "meşhurların peşinde dolaşan fotoğrafçı" anlamındadır. Kurulumuzda ele alınan bu söze karşılık olarak olay fotocu kelimesi önerilmiştir. Örnek: Açılışta mankenler çoğunluktaydı. Bunların arasında dolaşan ve elinde kameraları bulunan olay fotocular çok eğlendiler.

    paradigma : Fransızca yoluyla dilimize giren ve Lâtince asıllı olan paradigma "örnek, model, numune" anlamlarına gelir. Kelime "çekim" anlamıyla gramerde de kullanılır. Bu söz için teklif ettiğimiz karşılık değerler dizisi veya doğrudan dizi'dir. Örnek: Bilim adamları ülkenin değerler dizisindeki bozukluğu ortaya koyar.

    paradoks : Fransızca paradoxe (aykırı düşünce; tuhaflık; saçmalık). Dilimizde bu kavramın karşılıkları zaten vardır: çelişki, aykırılık, saçmalık. Örnek: "Bütün genellemeler yanlıştır" hükmü, kendisi de bir genelleme olduğuna göre, içinde bir çelişki (aykırılık, saçmalık) bulunduruyor demektir.

    paradoksal : Fransızca parodoxal (aykırı düşünce niteliğinde; tuhaf; çelişkili; saçma). Bu kavramın da dilimizde karşılıkları vardır: çelişkili, aykırı, saçma. Örnek: "Sanat toplumsal bir olaydır" dedikten sonra "sanat mı toplum mu" diye sormak çelişkili (aykırı, saçma) olur.

    paraf : Fransızca paraphé. “Kısa imza” anlamındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, imce sözünü benimsemiştir.

    parafe etmek : imcelemek. Örnek: Bosna’da beş yıldan beri devam eden savaşı sona erdiren anlaşmanın imcelenmesinden sonra başkent Saraybosna’da şenlikler düzenlendi. Bu sözün türevleri de aşağıda olduğu gibi karşılanabilir.

    paraflı : imceli

    parafsız : imcesiz

    parametik : değişken

    parametre : Fransızca paramétre (cebirde denklemin kat sayılarına giren değişken nicelik). Dilimizde matematik, istatistik ve ekonomide kullanılan bu terim için teklif ettiğimiz karşılık: değişken (sayı). Örnek: Ekonominin önümüzdeki yıllarda nerelere gideceğini, hangi değişkenlere oturtulacağını tartışıyoruz.

    paranoya : işkil, (ruhbilim) yansıtımca

    paranoyak : işkilli

    parantez : ayraç

    parapent : Fransızca parapante. “Özel kanatlar yardımıyla yapılan kısa mesafeli uçuş” anlamındaki bu spor Türkiye’de daha çok yamaç paraşütü adıyla bilinmektedir. Kurulumuz da parapant için kullanılan yamaç paraşütü karşılığını benimsemiştir. Örnek: Yamaç paraşütü, Japonya’da Fuji dağı ve Himalayalarda yapılan uçuşlar ile geniş kitlelere tanıtılmış.

    parite : Fransızca parité (iki ülke parasının, bu ülkelerin her birinde değişim değeri, eşitliği). Son zamanlarda gazetelerin ekonomi sayfalarında sıkça geçen bu söze Kurulumuz, değer eşitliği kelimesini önermiştir. Örnekler: Dolar, mark değer eşitliği 1,55'in altına inerek son altı ayın en düşük seviyesine geldi. İş dünyasının ünlü dergileri, her yıl başında ekonomik büyüme, işsizlik, değer eşitliği gibi göstergelere ilişkin çeşitli tahminleri yayımlıyor.

    parkur : Fransızca parcours. "Bazı yarış ve koşularda yarışmaların yapıldığı yol" anlamıyla dilimize geçen parkur sözü Kurulumuzca, koşu yolu veya koşmalık kelimeleriyle karşılanmıştır. Örnek: Israrla koşmak isteyen Öztürk'e Atletizm Federasyonu yetkilileri tarafından "cezalı atletlerin yarışmaya katılması hâlinde polis gücü ile koşu yolundan (koşmalıktan) çıkartılabileceği" şeklindeki yönetmelik maddesi hatırlatıldı.

    parlamenter : millet vekili

    parlamento : meclis

    partikül : Fransızca particule. Bir fizik terimi olan bu kelime, Nükleer Enerji Terimleri Sözlüğü’nde “maddenin veya enerjinin en küçük parçası; parçacık" olarak tanımlanmaktadır. Kurulumuz bu söz için, parçacık karşılığını uygun görmektedir. Örnek: Ece Ayhan’ın yazdıkları da, şiirleri gibi, kimi zaman dalga boyları kısa ya da uzun titreşimler yaratıyor, kimi zaman da parçacık olarak çarpıyor ve acıtıyor.

    partition : (bil.) disk bölümü

    partner : İngilizce partner (eş, arkadaş, ortak). Kurulumuz da aynı karşılıkları teklif etmektedir: , ortak, arkadaş. Örnekler: Almanya, Ankara'daki diğer ortağın Büyük Britanya olmasını tercih etmiştir. Yıldız, dansta Hakan'a eşlik etti.

    part-time: İngilizce part (parça, kısım) + time (zaman). Bir gün için belirlenmiş çalışma saatlerinden daha az saatlik çalışmayı anlatmak üzere kullanılan part-time için dilimizde oldukça yaygınlaşmış bir terim zaten vardır: yarım gün. Örnekler: Yarım gün çalışacak tezgâhtar aranıyor. Bazı doktorlar hastahanede yarım gün çalışıyorlar.

    pasör : Fransızca passeur. Sporun voleybol dalında kullanılan bu söz, "ikinci topları, küt inicilerin (çivileyicilerin) vurabileceği biçimde ağ üstüne yükselten ve bazı taktik durumlar dışında ön bölgenin ortasında duran oyuncu" demektir. Kurulumuz bu söz için pasçı karşılığını önermektedir. Bunun için yerine göre pasveren de denebilir. Örnek: Galatasaray maç boyunca, Monaco'nun güçlü pasçılarını kilitlemeye, görev yapamaz hâle getirmeye çalıştı.

    patchwork : İngilizceden özgün imlâsıyla Türkçeye geçen bu kelime “kumaş artıklarından dikilmiş yorgan; uydurma iş, yama işi” anlamındadır. Kurulumuz, bu söze karşılık olarak dilimizde zaten kullanılmakta olan kırkyama ve yama işi kelimelerini benimsemiştir. Örnek: Yeni açılan merkezde batik, el sanatları ve kırkyama (yama işi) kursları verilecek.

    paten : Fransızca patin. Tabanına kaymak için dar, uzun bir çelik takılan, buz üstünde kaymayı sağlayan bir tür ayakkabı. Düz yerlerde kaymak için altına tekerlek takılan türüne de paten denir. Kurulumuz paten yerine kaymalık kelimesinin kullanılmasını önermektedir. Örnek: Kaymalıklarını kapar kapmaz buz sahasına koştu.

    patent : İngilizce patent (bir buluşun veya o buluşu uygulama alanında kullanma hakkının bir kimseye ait olduğunu gösteren belge). Bunun değişik kullanımları için Kurulumuz şu karşılıkları önermiştir:

    patent : buluş

    patent hakkı : buluş hakkı

    patentine almak : tekeline almak

    patentli : buluşlu Örnek: Yabancı yatırımcı istiyorsanız, ilâç sektöründe buluş sorununu en kısa zamanda çözüme kavuşturmak zorundasınız.

    patinaj : kızaklama, kayma

    pedagog : eğitimci

    pedagoloji : eğitimbilim

    pedal : Fransızca pédale. Bir araçta, bir makinede ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen. Bu söz için Kıbrıs'ta yaygın olarak kullanılan ayakça kelimesi Kurulumuzca da kabul edilmiştir.

    pedikür : ayakbakımı

    peeling : İngilizce (soyulmuş kabuk). Son yıllarda tıp ve kozmetik alanında sıkça kullanılan bu terim “yanık sivilve vb. sebeplerle hasara uğramış üst derinin özel işlemlerle soyulması” anlamındadır. Kurulumuzun bu söz için önerdiği karşılıklar: Soyum, deri soyma. Örnek: Ellerinize soyum yapıp, ardından ısıtılmış badem yağına batırarak beş dakika bekleyin.

    penaltı : İngilizce penalty (ceza, para cezası). Teklif edilen karşılık: ceza vuruşu.

    penaltı alanı : ceza alanı

    penaltı atmak : ceza vuruşu vurmak

    penaltı kaçırmak : ceza vuruşu kaçırmak

    penaltı noktası : ceza noktası

    Örnekler: 50. dakikada ceza vuruşundan bir sayı kazandık. Mustafa, ceza vuruşunu kaçırdı.

    performans : Fransızca performance (elde edilen sonuç; başarı). Bir oyuncu veya takımın gösterebileceği en iyi derece. Teklif ettiğimiz karşılık: başarım. Örnek: Türk takımı üstün bir başarım gösterdi.

    pergola : İtalyancadan dilimize geçmiş olan bu söz, "sütunlar üstüne yay şeklinde tahtalar yerleştirerek tırmanıcı bitkilere destek ve çatı olacak şekilde yapılan çardak" anlamındadır. Komisyonumuz, bu söz için çardak karşılığının kullanılmasını uygun bulmaktadır. Örnek: Halka açık park alanı yeşillendirilecek, süs havuzları, küçük bir antik tiyatro, çardaklı oturma ve dinlenme yerleri ve halka açık yer altı tuvaletleri yapılacaktır.

    periyodik : Bu kelime için süreli sözünün kullanıldığını hatırlatmak gerekir. Ayrıca yerine göre dönemli de denilebilir. Örnekler: Plânlarını kısa dönemlerde uygulamaya koyacak. Bakanlık, süreli (dönemli) yayınların çıkmasına ara verdi. Konu bütün dönemli (süreli) toplantılarda ele alındı.

    periyot : Fransızca periode "devir, devre" anlamındadır. Dilimizde var olan dönem ve devir kelimeleri bu sözün yerine kullanılmaktadır. Bu bakımdan dönem ve devir uygun karşılıklardır.

    perküsyon : Fransızca percussion. Dilimizde “vurularak çalınan müzik aletleri” anlamında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, vurmalı (çalgı) sözünün uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Pazar geceleri vurmalı çalgı ustalarını da dinleyebilirsiniz.

    persona non grata : Lâtince (iyi karşılanmayan kişi). Bu kavram için şu karşılık dilimizde yaygınlaşmıştır: istenmeyen kişi. Örnek: Söz konusu ülkenin elçisi son demeçleri dolayısıyla istenmeyen kişi ilân edildi.

    perspektif : Fransızca perspective (uzaktan görünüş, derinlik; görüş açısı). Önceleri resim sanatında dilimizde kullanılan bu kelime son zamanlarda bakış (görüş) açısı anlamıyla da yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu anlam için teklifimiz: bakış açısı. Örnek: Olayları geniş bir bakış açısıyla düşünmek gerekiyor.
    Resimdeki anlam için teklifimiz: derinlik. Örnek: Sergide yer alan resimlerde derinlik çok iyi verilmiş.

    pesimizm : Fransızca pessimisme. Dilimizde op-timizm kelimesinin zıt anlamlısı olarak felsefe alanında kullanılan ve “her şeyi en kötü yanından ele alan, her durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen dünya görüşü” anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz, daha önceden teklif edilmiş olan kötümserlik karşılığının kullanılması gerektiği görüşündedir. Bu sözün pesimist şeklindeki türevine karşılık olarak kötümser kelimesi kullanılmalıdır.

    piknik : kıraşı, (yemekli) kır gezisi

    pilot bölge : öncü bölge

    pivot : Fransızca pivot (eksen, mihver; mil). Basketbolda, "hücum ettiği çembere sırtını dönmüş olarak oynayan, ele geçirdiği topu pergel hareketiyle potaya yollayan hücum oyuncusu" anlamında kullanılan bu kelime için teklif ettiğimiz karşılık: eksen oyuncu. Örnek: Larry, Avrupa'nın en iyi eksen oyuncularından biri olarak gösteriliyor. Oyuncunun bir ayağını sabit tutarak yaptığı dönme hareketi anlamında kullanılan pivot hareketi için pergel hareketi kullanılmalıdır.

    plaj : kumsal, çimerlik, kumla

    plajirizm : Fransızca plagiarism. “Bir başkasının eserini kendisininmiş gibi aşırıp yayımlama, intihal etme.” Hukuk dilinde daha çok "intihal" şeklinde geçen bu söz için Kurulumuz, aşırma veya intihal sözlerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Hasan Ekinci ülkemizdeki aşırma (intihal) olaylarını üç başlık altında toplamış: kaba yağmalama, ince yağmalama, çok ince yağmalama. Bir de bizde bilim ilerlemiyor, buluş yapamıyoruz denir; baksanıza aşırma (intihal) işinde ne buluşlar yapmışız.

    plaket : Fransızca plaquette sözü dilimizde "metalden, türlü biçimlerde yapılan kabartma levha" anlamındadır. Daha çok bir özveriyi, bir başarıyı kutlamak veya belirli bir günü anmak amacıyla verilen plâket için Kurulumuzun önerisi onurluk'tur. Örnek: Atatürk Kültür Merkezinde yapılan kutlama töreninde sanatçıya bir de onurluk sunuldu.

    plan : tasarı

    planetaryum : Fransızca planétarium. Bir gök bilimi terimi olan bu söz, dilimizde, "yıldızları ve güneş sistemini hareket hâlinde canlandıran cihaz, bu cihazın içinde bulunduğu bina" anlamında kullanılır. Kurulumuz, plânetaryum için gök evi karşılığını önermektedir.

    planlamak : tasarlamak

    planton : Fransızcadan Türkçeye geçen, "görevli, bir yerde nöbetçi memur" anlamlarına gelen bu sözün dilimizde var olan emir eri kelimesiyle karşılanması Kurulumuzca uygun görülmüştür.

    plase : Fransızca placer (yerleştirmek). Çeşitli oyunlarda topu istenilen yere gönderme. Teklif ettiğimiz karşılık: yerinde (vuruş). Örnek: Vural, bir yerinde vuruşla karşılaşmanın sonucunu belirledi.

    plaselemek : yerinde vuruş yapmak Örnek: Oğuz, sertçe bir yerinde vuruş yaptı.
    Kelime plâse etmek şeklinde ekonomi alanında da kullanılmaktadır. Daha çok "gelir getirici bir işe para bağlamak" anlamında dilimizde kullanılan bu kelime için Kurulumuz, yatırmak, yatırım yapmak karşılıklarının uygun olacağı görüşüne varmıştır. Örnek: Kendilerine emanet edilen fonları öyle yerlere yatırmışlar ki, üzerine bir bardak su iç gitsin.

    plasiyer : Fransızca placier. Dilimizde ticaret alanında "tellâl, simsar, aracı, temsilci, gezgin satıcı" gibi anlamlarda kullanılan bu kelime için Kurulumuz, gezgin satıcı sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Oto ehliyetli, askerliğini yapmış 20-30 yaşları arasında konusunda tecrübeli gezgin satıcılar aranıyor.

    plasman : Fransızca placement. Bu ticaret sözü dilimizde iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "parayı gelir getirici, taşınır veya taşınmaz bir mala yatırma, mevduat"tır. Kelimenin ikinci anlamı ise "millî ekonominin veya bir ticarî kuruluşun üretim veya hizmet gücünü artırıcı nitelikte olan aktif değerlerine yapılan yeni eklemeler"dir. Bu söz için Kurulumuz, yatırım kelimesini uygun bulmuştur. Örnek: Şirketin Yönetim Kurulunda yatırımların Doğu Anadolu'ya yönelik olarak artırılması kararı alındı.

    platform : Fransızca plate-forme (yüksek yer; taşıtlarda sahanlık). Son zamanlarda daha çok "bir topluluğun veya toplulukların hareket alanı" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: alan. Örnek: Uluslar arası alanda başarı göstermek önemlidir.

    play-back : İngilizce play-back (hareket ve mimiklerin önceden kaydedilmiş sese uydurulması). "Play-back"te ses, izlediğimiz sanatçıdan değil, banttan gelmektedir; fakat sanatçı, o anda söylüyormuş hissini uyandırmak için söyler gibi yapmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık: söylemseme. Örnek: Minikler arası söylemseme yarışı yapıldı.

    play-back yapmak : söylemsemek, söylemseme yapmak, söylemsemeyle sunmak.

    playmaker : İngilizce play (oyun) + maker (yapan, yapıcı). Takım hâlindeki oyunlarda oyun kuruculuğu yapan oyuncu. Karşılığı: oyun kurucu. Örnek: Takımın oyun kurucusu Ali, karşılaşmanın kaderini etkileyen oyuncu idi.

    play-off : İngilizce play (oyun) + off. Elemeli oyunlar sisteminde elenmeyen takımlar arasına (basketbolda ilk sekize) girmek. Teklif ettiğimiz karşılık: üst küme. Örnek: Takım, üst kümeye girememenin üzüntüsünü yaşıyordu.

    plazma tv : tablo tv

    plazma : akışkan

    podyum : Fransızca podium. "Atletizm yarışmalarında derece alan atletlerin veya giysileri sergilemek için mankenlerin çıktıkları merdivenli yüksekçe yer" anlamındaki bu söz için Kurulumuz, çıkmalık sözünü önermiştir. Örnek: Çıkmalıkların başarılı mankenlerinden Canan Mutluer iş kadını olmaya karar verdi.

    pointer : (bil.) gösterici

    polaroit : şipşak

    polemik : Fransızca polémique (kalem kavgası; kavgacı). Aslında "kalem kavgası" anlamına gelen, fakat son zamanlarda sözlü kavgalar için de kullanılan polemik için teklif ettiğimiz karşılıklar: kalem kavgası, söz dalaşı, dalaşma. Örnekler: Böylece gazetemiz yararsız kalem kavgalarını da önlemiş olmaktadır. Üzerinde ciddî olarak düşünülmesi gereken bunalımı, sonunda söz dalaşı (dalaşma) konusu hâline getirdiler.

    polifoni : çokses, çokseslilik

    polifonik : çoksesli

    poligon : Fransızca polygone. Bu kelime dilimizde matematikte "dörtten fazla açısı olan düz şekil" ve atıcılıkta "ateşli silâhlarla atış eğitimi yapılan yer" anlamlarına gelmektedir. Matematikte poligona karşılık olarak çokgen kelimesinin kullanımı yaygınlaşmıştır. Kurulumuz, bu sözün atıcılıkta atış alanı kelimesiyle karşılanması görüşünde birleşmiştir.

    popülarite : Fransızca popularité (halkça tutulma, sevilme). Teklif ettiğimiz karşılık: (halkça) tutulma. Örnek: Bir şöhretin halkça tutulması, onun şımarık tavırlarını eleştirmemize engel değildir.

    popülaritesi artmak : (halkça) daha çok tutulmak.

    popülasyon : Fransızca population. “Nüfus, topluluk, bir bölgede belirli bir türden bireylerin toplamı” anlamlarındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, dilimizde zaten var olan nüfus sözünü benimsemiştir. Son zamanlarda hayvan, bitki, leylek popülâsyonu şeklindeki kullanımlar yaygınlaşmıştır. Bu kullanışlarda ise varlık denilmesi uygun olur. Örnek: Yetkililer, Ankara’nın son leylek varlığının bulunduğu çiftliğin giderek artan sanayi, ulaşım ve konut baskısı ile karşı karşıya kaldığına dikkat çektiler.

    popüler : Fransızca populaire (halkın sevdiği; halka ait). Dilimizde daha çok "halk tarafından tutulan ve tanınan" anlamında kullanılan bu kelime için teklif ettiğimiz karşılıklar: (halkça) tutulan, (halkça) tutulmuş. Örnek: Şarkıcımız halkça tutulan (tutulmuş) pek çok parçaya imzasını attı.

    popüler olmak : (halkça) tutulmak.

    popülist : halkçı, halk yardakçısı

    popülizm : Fransızca populisme (halkçılık). Dilimizde hem "halkçılık", hem de anlam kötüleşmesine uğrayarak "halk yardakçılığı" karşılığında kullanılmaktadır. Bu kavramlar için dilimizde güzel karşılıklar zaten vardır: halkçılık, halk yardakçılığı, ucuz halkçılık. Örnekler: Halkçılık, yöneticilerin halkla doğrudan doğruya ilişki kurmasını gerektirir. "Herkese bir parmak bal" sunan halk yardakçılığı (ucuz halkçılık) bugünlerde pek tutuluyor.

    portatif : gezer, gezici, taşınabilir, taşınır, sökülüp takılı

    portföy : Fransızca porte (taşıyan), feuille (yaprak, kâğıt). Bu kelimenin karşılıkları dilimizde zaten vardır: cüzdan, para cüzdanı, para çantası.

    posta : ulak

    postülat : Lâtince postulatum. Mantık ve matematik alanında kullanılan bu söz, bir bilimin kuruluşunda temel görevi görmekle birlikte aksiyondan daha az olan ve tanımlanmayan ilkel gerçek olarak tanımlanmaktadır. Bu söz için Kurulumuz, ön doğru kelimesini önermektedir. Örnek: Hangi partiden, hangi siyasî görüşten, hangi dinden veya mezhepten olursa olsun, değişmez ön doğru olarak bütün insanlarımızın Türkiye'yi sevmek dürtüsünden yola çıktığı konusunda kuşku duymayız.

    poşet : Fransızca pochette (ceketin üst sol cebi; küçük paket). Dilimizde naylon torba ve hazır çay paketi için kullanılmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık: torba. Örnek: Şu yiyecekleri torbaya koyar mısınız? Poşet çay için: torba çay.

    potpuri : Fransızca pot (çömlek; kap; testi) + pourri (çürümüş; çözülmeye, dağılmaya başlamış). Pot-pourri (çeşitli et ve sebzelerden yapılan bir yahni türü; her parçası bir başka yerden alınmış müzik). Son anlamıyla dilimizde bir süreden beri kullanılan potpuri için teklif ettiğimiz karşılık: karmaca. Örnek: Rumen orkestrası Balkan ülkeleri folklorundan bir karmaca çalıyordu.

    pozisyon : Fransızca position (durum; yer, konum). "Oyuncuların alandaki yeri veya sayı yapabilecek durumda olması" anlamında kullanılan bu söz için teklif edilen karşılık: durum. Örnek: Takımımız, iki defa gol durumuna girdiyse de bu durumları değerlendiremedi.

    pozitivist : olgucu

    pragmatik : faydacı, yararcı

    pragmatizm : Fransızca pragmatisme (uygulayıcılık, faydacılık). Bu kavram için şu karşılıklar dilimizde zaten kullanılmaktadır: faydacılık, yararcılık. Örnek: Amerikan faydacılığı (yararcılığı) daima kaliteli insana değer veriyor.

    pranga : bukağı

    pratik : kullanışlı, işlevsel, uygulama(lı)

    pratikte : uygulamada

    pratisyen : Fr. praticien. Dilimizde “belirli bir dalda uzmanlaşmamış, her çeşit hastalığa bakan doktor” anlamıyla tıp alanında kullanılan bu kelime için Kurulumuz düz hekim karşılığını teklif etmektedir. Örnek: Düz hekimler, sağlık ocakları ve diğer kuruluşlarda mesleklerini gerçek anlamda yapamamaktan şikâyetçi olduklarını belirttiler.

    prefabrik : Fransızca préfabriqué. “Parçaları önceden hazırlanıp, konulacağı yerde bir bütün oluşturan, kurma” anlamında dilimizde kullanılan bu kelime için Kurulumuz da kurma karşılığını benimsemektedir.

    prefabrik ev : kurma ev

    prensip : ilke

    pres : Fransızca presse (baskı makinesi; sıkma makinesi; basın; yoğun iş). Spor terimi olarak, bir takımın karşı kaleye akını sırasında uygulanan yakın savunma ve baskı. Teklif ettiğimiz karşılık: baskı. Örnek: Her iki takım da iyi baskı uyguladıkları için oyun bir hayli kilitlendi.

    presleme : sıkıştırma

    prestij : Fransızca prestige (itibar, güvenilir olma, saygınlık). Bu kavramın karşılıkları dilimizde vardır: saygınlık, itibar. Örnek: Tuhaf davranışları yüzünden saygınlığını (itibarını) kaybetti.

    prezantabl : Fransızca présentable (sunulabilir, gösterilebilir, gösterişli). Dilimizde "sunulmaya, göstermeye değer, eli yüzü düzgün" anlamlarında kullanılan bu kelime için aynı anlatımlardan faydalanılabilir: eli yüzü düzgün, gösterişli. Örnek: Eli yüzü düzgün (gösterişli) adayların şansı daha fazla.

    prezantasyon : Fransızca présentation (sunuş, takdim; gösterme; görünüş; tanıştırma). Görüldüğü gibi dilimizde bu kavramın bütün anlamlarını verecek karşılıklar vardır: sunma, sunuş, gösterme; tanıştırma. Örnek: Konuyu sunuşunuz çok güzel oldu.

    prezante etmek : Fransızca présenter (sunmak; sergilemek; açıklamak; tanıtmak). Bu kavramın karşılıkları dilimizde zaten vardır: tanıtmak, sunmak. Örnekler: Önce size kendimi tanıtayım. Düşüncelerini sunmayı çok iyi biliyor.

    prime-time : İngilizce prime (ilk; baş; asıl; bir şeyin en olgun dönemi) + time (zaman; saat). "Televizyonun en çok izlenen saatleri" için kullanılan bu terime teklif ettiğimiz karşılık: altın saatler. Örnek: Altın saatlerde en çok izlenen kanalı belirlemek üzere bir araştırma yapıldı.

    printer : İngilizce printer. Bilgisayar alanında kullanılan bu makine için Kurulumuz, yazıcı sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Şirket, 15 Nisan-30 Mayıs tarihleri arasında düzenlediği kampanyada bin iki yüz bilgisayar ve yazıcı sattı.

    process : (bil.) süreç

    prodüksiyon : Fransızca production (gösterme, ortaya koyma; oluşum; ürün; üretim; yapım). Dilimizde daha çok sinema ve televizyon terimi olarak kullanılan bu kelime için güzel bir karşılık daha önce teklif edilmiştir: yapım. Örnek: Filmin yapımı için harcanan para milyarları aştı.

    prodüktif : üretken, verimli

    prodüktör : Fransızca producteur. Karşılığı: yapımcı. Örnek: Sanatçı filmin hem yönetmenliğini, hem yapımcılığını üstlendi.

    profil : Fransızca profil (yandan görünüş, insan yüzünün yandan görünüşü). Teklif ettiğimiz karşılıklar: görünüş, görüntü. Örnekler: Başbakanlar, deneyimli, ülkenin görüntüsü sayılabilecek çeşitli kişilerle ilgi kurar. Otomobil şirketleri görünüş araştırmasına önem verir.

    program : izlence, (bil.) yazılım, uygulama

    programlamak : kurmak

    proje : taslak, tasarı

    projeksiyon : Fransızca projection. Bu söz dilimizde daha çok "saydam veya saydam olmayan resimleri bir perdeye yansıtma" anlamında kullanılır. Ayrıca sosyolojide "bireyin başarısızlıklarının veya kabul görmeyen davranışlarının sorumluluğunu başkalarına yükleyerek kendini saklamaya çalışması şeklinde ortaya çıkan bir savunma türü" olarak geçer. Bu söz ekonomi alanında da "ileriye dönük tahmin, kestirme" anlamlarında kullanılmaktadır. Kurulumuz, projeksiyon kelimesine karşılık olarak matematikte iz düşümü, ekonomide kestirim, fizikte ve sahnede yansıtım karşılıklarını önermektedir. Örnekler: Şirket, 1993 yılı başında yapılan kâr kestiriminde yıl sonu için 100 milyar liralık hedef belirledi. Bayilere ayrıca tanıtımı yapılan telefonlarla ilgili video yansıtımları izletildi.

    projektör : Fransızca projecteur. "Bir kaynağın ışığını çok şiddetli bir veya birkaç demet hâlinde uzağa iletmeye yarayan alet." Kurulumuz, bu kelime için ışıldak sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Daha önce de bu anlamda kullanılan ışıldak sözü dilimizde projektör biçimine yeni mecaz anlamlar yükletilerek yeniden kullanılmaya başlandı. Örnek: Yalnızca medya ışıldaklarının üzerine tutulması durumunda partililerin bazı cazibelerini daha baştan yitirmiş olabileceklerini hatırlatmak istiyorum.

    promosyon : Fransızca promotion (ilerleme, yükselme; artırma, çoğaltma). Son zamanlarda "gazetelerin satışlarını artırmak üzere başvurdukları armağan kampanyaları" için promosyon kelimesi sıkça kullanılır olmuştur. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: özendirme. Örnek: Gazeteler birbirlerinin özendirme kampanyalarını kötülememe konusunda anlaştılar.

    prosedür : Fransızca procédure (yargılama usulü; yargılama evreleri). Dilimizde "bir amaca ulaşmak için tutulan yol ve yöntem" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: izlek. Örnek: Uçakların satışlarında ihale kanunları ve yönetmeliklerin emrettiği izleğe aynen uyulmuştur.

    proses : İngilizce kökenli (process) bu söz, “aralarında birlik olan veya belli bir düzen içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay veya hareketler dizisi” anlamına gelmektedir. Aynı anlama gelmek üzere bugün eskimiş olan vetire sözü dilimizde kullanılmıştır. Kurumumuz, günümüzde proses biçiminde yaygınlaşmaya başlayan bu yabancı kelime için süreç sözünün uygun bir karşılık olduğu görüşündedir.
    Günümüzde proses biçiminde yayılan bu yabancı kökenli kelimeye karşılık olarak daha önce önerilmiş süreç sözünün uygun bir karşılık olduğunda Kurulumuz görüş birliğine varmıştır. Örnekler: Saçlar bir ayda uzunluğunun yarısı kadar uzayabilir. Saçlarınıza renk veren pigmentlerin renk değiştirme süreci bu zamanla sınırlıdır. Eğitim sürekli ilerleyen bir süreç olmak zorundadır.

    prospektüs : Fransızca prospectus. "Tarife, tanıtmalık, bir şeyden nasıl yararlanılacağıyla ilgili bilgiler vermek için yazılmış tanıtma yazısı" anlamındaki bu kelimeye Kurulumuz, tanıtmalık, tarife sözlerinin uygun birer karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnekler: Toplumumuzda, ilâçların tanıtmalıklarını okumak gibi bir alışkanlık yok. Kullanmadan önce tarifeyi okuyunuz.

    protesto : kabul etmeme, itiraz, kınama

    protez : Fransızca prothése. Fransızcadan Türkçeye geçen bu kelimeyi Türkçe Sözlük, "1.Eksik bir organın yerini tutmak, bir organın sakatlığını örtmek amacıyla yapılan yapma organ. 2.Bu amaçla yapılıp kullanılan organ veya parça" şeklinde tanımlamaktadır. Bu kelime Türkçede bir gramer terimi olarak da kullanılmıştır. Kurulumuz bu söz için takma kelimesini önermektedir. Gramerdeki kullanımı için de ilişme uygun bir karşılıktır. Örnek: Türk doktorları, takma bacak ameliyatlarında oldukça başarılıdırlar.

    protokol : Fransızca protocole (tören düzeni, sözleşme tutanağı). Birinci anlam için teklif ettiğimiz karşılıklar: tören düzeni, öncelik sırası. İkinci anlam için: sözleşme tutanağı, sözleşme. Örnekler: Yerinde durmayarak tören düzenini (öncelik sırasını) bozmuştu. İki ülke kültürel iş birliği sözleşmesi imzaladı.

    prototip : Fransızca prototype (ilk örnek). Teklifimiz: ilk örnek ve ilk tip. Örnekler: Geçen yıl ilk örnekleri hazırlanan bilgisayarların üretimine geçildi. Çalıkuşu romanındaki Feride, batılı ve aydın Türk kadınının ilk örneği sayılabilir.

    provizyon : Fransızca provision (tedarik, ihtiyat, erzak; avans). Bankacılıkta "bir çekin para olarak karşılığı" anlamında kullanılan bu söz için karşılık kelimesini teklif ediyoruz. Örnek: Bankaların karşılık ve masraf adı altında aldıkları paralar, müşterilerinin mağdur olmasına yol açıyor.

    provokasyon : Fransızca provocation (kışkırtma, tahrik). "Herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onları sonradan ağır sonuçlar verecek bir karşı eylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmış girişim." Kelimenin karşılığı dilimizde zaten vardır: kışkırtma. Örnek: Ziyaretin kışkırtma olduğunu ileri sürdüler.

    provokatör : kışkırtıcı

    provoke etmek : kışkırtmak

    prömiyer : Fransızca première (birinci, ilk). "Oyunun ilk temsili" anlamında kullanılan bu kelime için teklif ettiğimiz karşılık: ilk gösteri. Örnek: Piyesin ilk gösterisi salı günü yapılacak.

    puzzle : İngilizce puzzle. Özgün imlâsıyla basında yer almaya başlayan bu söz, "bilmece, muamma" anlamlarına gelmektedir. Kurulumuz geçtiği örnek cümleleri göz önüne alarak bu söz için yapboz sözünü önermektedir. Örnekler: Bu yapbozun parçalarını birleştirdiğimizde ortaya çıkan şey, Mısır'ın tıpkı Filistinliler gibi Ürdün-İsrail Anlaşması’ndan rahatsız olduğudur. Sorunların hemen hepsi bir yapbozun parçaları olarak iç içe geçmiştir.
    :rolleyes:

  2. #12
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yabancı Sözcüklere Karşılıklar

    R

    radikal : Fransızca radical. Dilimizde "kökten, temelden" anlamlarının yanı sıra "bilimde, dinde, siyasette esasa dönük yenilikler yapma eğiliminden yana olan" anlamında da kullanılan bu sözün bir başka anlamı da felsefede "yaşama biçimlerini, yaşama ilişkilerini eleştirip kökten değiştirme eğiliminde olan kimse"dir. Bu söze karşılık olarak Kurulumuzun önerisi kullanıma göre köklü, kökten ve köktenci'dir. Örnekler: Birtakım köklü tedbirler alındı. Türk halkı, Türk basınındaki köklü değişime yabancı kalmamalı. Köktenci bir çizgide olmasına rağmen dinî içerikli örgütsel ilişkilerden kaçınıyor.
    Bu arada belirtmemiz gereken bir husus vardır. Daha önce teklif edilen fundamentalizm karşılığı köktencilik ve fundamentalist karşılığı köktenci toplumumuzda yaygın olarak kullanılışı dikkate alınarak köktendincilik ve köktendinci şeklinde değiştirilmiştir.

    radikalizm : Bu sözün bir akım adı olarak dilimizde köktencilik şeklinde karşılanması Kurulumuzca benimsenmiştir.

    radyatör : petek, ısıtaç, soğutaç, ısıyayar, (otoda) ısısavar

    radyoterapi : Tıp alanında kullanılmakta olan bu terim Fransızcadan dilimize girmiştir. Türkçe Sözlük’te “X ışınlarının biyolojik etkisine dayanan tedavi yöntemi” olarak tanımlanan radyoterapi kelimesine önerilen karşılık ışın tedavisi’dir. Örnek: Uzmanlar şimdi içerik ve etki açısından kafeine benzeyen, ancak sinir sistemi üzerinde etkili olmayacak, yapay bir madde üzerinde çalışıyorlar. Söz konusu maddenin bulunması hâlinde hem ışın tedavisi, hem de kimyasal tedavi süreci daha etkili hâle getirilebilecek.

    radyoterapist : ışın tedavi uzmanı

    rafinaj : arıtım

    rafine : arıtılmış

    rafineri : arıtımlık, arıtımyeri, arıtımevi

    rafting : İngilizce rafting (sal yapmak; sal ile taşımak; sal kullanmak). Dilimizde "sal yarışı" anlamında kullanılmaya başlanan rafting için teklif ettiğimiz karşılıklar: salcılık, sal yarışı. Örnekler: Sal yarışında (salcılıkta) zafer Almanların. Beşinci Avrupa Salcılık (Sal Yarışı) Şampiyonluğu.

    raket : tokaç, vuraç

    rakım : yükselti, yükseklik

    rant : Fransızca rente (gelir, düzenli gelir). Son zamanlarda bir ekonomi terimi olarak yayılmaya başlamıştır. "Bir mal veya paranın emek verilmeden, belli bir süre içinde sağladığı gelir" anlamında kullanılmaktadır. Bu kavram için teklif ettiğimiz karşılık: getirim. Örnek: Getirimi de göz önünde tutulursa, gayrimenkul her zaman kazançlı sayılır.

    rantabl : Fransızca rentable (gelirli; verimli). Teklif ettiğimiz karşılıklar: verimli, getirimli. Örnekler: En verimli iş yerleri kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Son günlerde hisse senetleri daha getirimli görünüyor.

    rantiye : Fransızca rentier (gelirleri olan kimse). Ekonomi terimi olarak "bankadaki parasının veya hisse senetlerinin geliriyle yaşayan kimse" anlamında kullanılmaktadır. Rant için bazen kullanılan "getiri" sözü, rantiye sözüne karşılık bulmakta bizi zorladığı için "rant"a getirim, "rantiye"ye getirimci karşılığını teklif ediyoruz. Örnek: Bazıları, yüksek faizin bir getirimci sınıfı yaratacağını ileri sürüyor.

    rapor : bildirge, yazanak

    raportör : Fransızca rapporteur. "Bir birleşimin verdiği kararların gerekçesini kaleme alıp bir kurul karşısında savunan görevli üye" anlamında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz rapor yazıcı kelimesini kabul etmiştir. Örnek: Rapor yazıcılarının hazırladığı savunma, mahkemeyi bağlayıcı bir nitelik taşımıyor. Ayrıca: bildirgeci, yazanakçı, sözcü

    raptiye : ileç

    rasyo : İngilizce ratio'dan dilimize giren bu kelime "nispet, oran" anlamındadır. Kurulumuz bu söz için oran karşılığını önermektedir. Örnek: Orta ve uzun vadede 57.000-60.000 hedefimizi hâlen koruduğumuz hissede, kâr-zarar oranının yüksek olması bir avantajdır.

    rating : İngilizce rating (sınıflandırma, takdir). Son zamanlarda "ülkenin veya kuruluşların ekonomik durumunu, ödeme gücünü değerlendirme" anlamında bir iktisat terimi olarak kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılıklar: değerlendirme, takdir. Örnekler: Değerlendirme (takdir) kuruluşu, değerlendirme (takdir) notu.

    ray : demir yol

    read-only : (bil.) salt okunur

    reaktör : tepkir

    realist : gerçekçi

    realite : gerçeklik

    reality-show : İngilizce realty (gerçek, gerçeklik) + show (eğlendirici nitelikte gösteri). "Anında tespit edilen gerçek sahneler" olarak dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz gerçekleme (gösterisi) karşılığını önermiştir. Örnekler: Gerçekleme gösterilerinin Türkiye'deki örnekleri hızla artıyor. "Yakın Takip, Olay Var, Sıcağı Sıcağına, Kayıp Aranıyor, Yangın Var" bu türün örnekleridir. Hülya Uğur'un sunduğu Apolitik adlı gerçekleme gösterisinde bu akşam yine birbirinden ilginç konularla politika üzerine sohbet var.

    realizasyon : Fransızcadan dilimize geçen bu kelime; "gerçekleştirme, gerçekleşme" anlamı yanında, bir bankacılık terimi olarak "paraya çevirme, varlığı nakde dönüştürme süreci" anlamını da taşımaktadır. Kurulumuz bu sözün günlük hayattaki kullanımı için gerçekleştirme; bankacılık alanındaki kullanımı için ise kâr amaçlı satış karşılıklarını önermektedir. Örnek: Bu senette önümüzdeki günlerde kâr amaçlı satışlar başlayabilir.

    realize etmek : gerçekleştirmek

    redaksiyon : düzeltme, yazıdüzen, yayındüzen

    redaktör : düzeltmen, yazıdüzenci, yayındüzenci

    reel : Fransızca réel, "gerçek" anlamında bir kelimedir. Bu sözün bankacılık alanındaki kullanımı da; reel kâr, reel mal ve hizmet olarak gerçek anlamını taşımaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak dilimizde zaten kullanılmakta olan gerçek sözünü önermektedir. Örnek: Şirket, gerçek olarak enflâsyonun altında bir kârlılığa ulaşabildi.

    reenkarnasyon : Fransızca réincarnation. Fran-sızcadan dilimize geçen bu söz, "ruhun bir bedenden başka bir bedene geçerek varlığını sürdürmesi inancı" anlamına gelir. Dilimizde bu kavram eskiden tenasüh sözüyle karşılanırdı.
    Kurulumuz, bu kelime için önerilmiş ve oldukça da tutunmuş olan ruh göçü sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Onun gizeme, ruh göçüne karşı büyük bir ilgi duyduğunu biliyorduk.

    referandum : Fransızca reférandum. "Halkın siyasî ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu veya olumsuz görüşlerini almak için başvurulan oylama" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, halk oylaması sözünün uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Referandum yapmak biçimindeki kullanım için de halk oylaması yapmak, halk oylamasına gitmek karşılıklarının kullanılması uygun olur. Örnek: İtalya'da önceki gün yapılan halk oylamasının sonuçları eski başbakana derin bir nefes aldırdı.

    referans : Fransızcadan (référence) dilimize geçen bu söz "gönderme, iletme, yollama; kaynak; güven tanıklığı; yeterlik belgesi" anlamını taşımaktadır. Kurulumuz referans mektubu için tavsiye mektubu; ilim alanındaki kullanımı için kaynak, kaynak gösterme; borsadaki referans çizgisi kullanımı için de gösterge çizgisi karşılıklarını önermektedir. Örnek: Genellikle 100 gösterge çizgisi yukarı kestiğinde eğilimin yukarı doğru döndüğü teyit edilmiş olur.

    reflektif : Fransızcadan dilimize giren bu söz, "aksettiren, aksedici; aksettirilmiş" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz, bu kelime için yansıtıcı karşılığını önermektedir. Örnekler: Avrupa Birliği’ne girme aşamasında olduğumuz bir dönemde yapılan bu değişiklik, sürücülerin de emniyetini artırıyor. Bu plâkaların bir özelliği, üzerine ışık gelince yansıtıcı yapısıyla hemen fark edilmesi.

    reflektör : yansıtaç, yansıtıcı

    refüj : Fransızca refuge (taşıtların çok geçtiği yollarda yayaların karşıdan karşıya geçmesi için yolun ortasında düzenlenmiş kaldırım, orta kaldırım). Bunun için Türkçe Sözlük’te de belirtildiği gibi orta kaldırım sözü önerilmiştir. Örnekler: Sürüklenen kamyon orta kaldırıma takıldı. Başkentin orta kaldırımlarında bulunan çimler terk edilmiş bir görünüm veriyor.

    refüze olmak : geri çevrilmek

    regülasyon : Fransızca regulation. "Hukuksal düzenleme, talimat. Şirket, dernek ve benzeri kurumların kuruluş ve işleyişlerini düzenleyen kuralların tümü. Menkul kıymet satın almak için bankalar tarafından verilecek kredileri düzenleyen yönetmelik." Benzeri çeşitli anlamlarda dilimizde geçen bu kelime için Kurulumuz, zaten dilimizde var olan tüzük, yönetmelik kelimelerinin kullanılmasını önermektedir. Örnekler: 1969 yılında sektörde hizmet veren kuruluşların standartlarını belirlemek amacıyla devlet tarafından ilk yönetmelik yayımlanmıştır. Şirket, 1980 yılında ayakta kalabilmek için yönetmelikle belirlenen asgarî teçhizat ve personel sınırlamasına uymak zorunda kalmıştır.

    regülatör : Fransızcadan (régulateur) dilimize geçen bu söz, daha çok fizik alanında "bir makinenin görevini istenilen ölçüde tutup ayarlayabilen araç" anlamında kullanılmaktadır. Bunun dışında mecaz anlamlarda da kullanıldığına tanık oluyoruz. Kurulumuz, regülâtör için düzenleyici kelimesini önermiştir. Örnekler: Şirketimize su basıncını ayarlayan düzenleyiciler alınacaktır. Dövizdeki belirsizlik ortamında banka, düzenleyici görevini üstlendi.

    rehabilitasyon : Fransızca réhabilitation (bir kimsenin iş yapmaya engel olan sakatlığını veya yetersizliğini gidermek amacıyla uygulanan tedavi). Bu söz ekonomide de geçer. Tıp ve ekonomi dallarındaki kullanımları için Kurulumuz, iyileştirme sözünü önermektedir.

    reji : yönetim

    rejisör : yönetmen

    reklam spotu : reklam ışıntısı bk. spot.

    rekolte : İtalyanca ricolte (tarımda bir yılda derlenen ürünlerin bütünü). Bu söz için Kurulumuzun önerisi (toplam) ürün ve (yıllık) ürün'dür. Örnekler: Pamukta Ege yıllık ürünü % 41'i oluşturuyor. Bu yıl bölgede 550 bin ton fındık toplam ürünü bekleniyor.

    rekonstrüksiyon : Fransızca reconstruction "yeniden yapma, inşa etme, yeniden kurma, imar etme" anlamlarında kullanılmaktadır. Bu söz için önerimiz yeniden kurma'dır.

    rekreasyon : Fransızca récréation. "Dinlenme, eğlenme, hoş vakit geçirme" temel anlamlarında dilimizde geçen bu söz için Kurulumuz, eğlenmek ve dinlenmek fiillerinden yararlanarak eğlendinlen alanı kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır. Örnek: Gürsoy, iki yüz bin metre karelik eğlendinlen alanı içinde çay bahçeleri ve lokantaların yer alacağını söyledi.

    relax olmak : gevşemek, rahatlamak

    remix : İngilizce. "Karıştırmak" anlamındaki İngilizce mix fiiliyle re- ön ekinden oluşan bu söz, dilimizde daha çok sinema ve müzik alanında kullanılmaktadır. Sinemada, görüntü ve ses söz konusu edildiğinde, ilk çekimin son görüntülerinin (sesin) yavaş yavaş güçsüzleştirilmesi, ikinci çekimin ilk görüntülerinin (sesin) gittikçe güçlendirilmesi ve bu arada belli bir noktada iki çekimin de görüntülerinin (seslerinin) üst üste gelmesi, ardından ikinci çekimin görüntülerinin (seslerinin) belirginleşmesi tekniği; müzikte ise bir parçanın yeniden ele alınması ve melodiye sadık kalınarak değişik ritmlerde çalınması anlamlarındadır. Kurulumuz, bu sözün her iki alanda kullanımı için de bindirim kelimesini önermektedir. Örnek: Yaklaşık bir yıldır Best FM'de üretim müdürlüğü yapan Gündüz, birçok Türk pop şarkısına bindirim yapmış.

    o : Repurchase Agreement. “Geri alım vaadi ile satım” anlamındaki bu söz, bir kısaltma olarak o şeklinde dilimize yerleşmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, kelimenin aynı biçimde kullanılmasının çok yaygın olması sebebiyle uygun olacağı düşünülmektedir.

    resepsiyon : Fransızca reception (alma; karşılama; kabul töreni; kabul; kabul yeri). İki anlamıyla dilimizde yaygınlaşmaya başlamıştır. 1) Resmî ziyafet. Eskiden "resmi kabul" (i uzun değil, ilk hece vurgulu) denilen bu kavram için teklif ettiğimiz karşılık: kabul töreni. Örnek: Dolmabahçe Sarayı'nda verilecek kabul törenine 500 kişi çağrıldı. 2) Otel vb. yerlerde müşteri kabul edilen bölüm. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: kabul yeri. Örnek: Otele yerleşmek için önce kabul yerine başvurmak gerekiyor.

    resesyon : Fransızca recéssion (gerileme; piyasadaki durgunluk). Dilimizde daha çok piyasadaki durgunluğu anlatmak için kullanılan bu kelime için teklif ettiğimiz karşılık: durgunluk. Örnek: Ekonomide süregelen durgunluk, aynı zamanda işsizliğe de yol açıyor.

    restitüsyon : İngilizce restitution, "var olmayan veya bir bölümü var olan yapıların belgelerine dayanarak özgün biçime kavuşturulması" anlamında kullanılmaktadır. Bu söz için önerimiz yeniden tasarımlama'dır.

    restorasyon : Fransızca restauration "onarma, yeniden canlandırma, onarıp ilk durumuna getirme" anlamındadır. Bu söz için önerdiğimiz karşılıklar yenileme ve onarım'dır. Örnek: Onarıma muhtaç olmasına rağmen yeterli ödenek gönderilmediği için kütüphane içten içe çürüyor. Aynı kökten dilimizde restore sözü de vardır. "Etmek" yardımcı fiiliyle kullanılan bu söz için önerimiz yenilemek ve onarmak'tır. Örnek: 1991'de Garanti Koza İnşaat'ın yenilediği eski lengerhane 1993'te müze olarak hazırlandı.

    retrospektif : Fransızca retrospective. “Geçmişi hatırlayan, geçmişi ele alan; geriye dönük” anlamlarına gelen bu kelime Türkçede daha çok tıp ve sanat alanında kullanılmaktadır. Tıptaki kullanımı için Dr. Özer Tümer’in teklif ettiği geriye dönük karşılığı Kurulumuzca da benimsenmiştir. Kelimenin sanat alanında resim sergisi için kullanılan anlamına karşılık olarak ise Kurulumuz, aslında bir deyim olan ve kullanıldıkça terim olarak yaygınlaşması ümit edilen dünden bugüne sözünü teklif etmektedir. Örnek: Sanatçı, 1941 yılında New York’ta ilk büyük dünden bugüne resim sergisini açmış.

    revalüasyon : Fransızca réévaluation (bir paranın değerini, altına veya dövize göre yeniden ayarlama). Bu söz için değer artırma karşılık olarak önerilmiştir. Örnek: Eğer gazeteciler biraz sıkıştırmış olsalardı, Törüner, lirada değer artırmanın bir gün sonrasında, piyasalarda yaşanacak durumu da açıklayabilirdi.

    reverse o : İngilizcede "ters çevirme, tersine hareket ettirme, tersine dönme" anlamlarını taşıyan reverse kelimesi, birleşik söz olarak reverse o kelimesini oluşturmuş, ters o biçiminde dilimizde kullanılmaktadır. Örnek: Merkez Bankasının salı, çarşamba ve perşembe günlerine denk getirdiği toplam 6 trilyonluk ters o ödemesi piyasayı rahatlattı.

    revize edilmek : düzeltilmek, yenilenmek.

    revize etmek : düzeltmek, yenilemek.

    revizyon : Fransızca révision (düzeltme, değiştirme). Bu kelime için dilimizde güzel karşılıklar vardır: düzeltme, yenileme, yenilenme. Örnekler: Son düzeltmede (yenilemede) hesaplanan büyüme hızı % 2 idi. Kabinedeki yenilenme beklentileri boşa çıktı.

    revizyonist : değişimci. Örnek: Değişimciler, doktrinin esaslarını bozdular.

    rezidans : Fransızcadan (résidence) dilimize giren bu kelime "konut, ikametgâh, mesken" anlamlarındadır. Kurulumuz bu kelime için konut karşılığını önermektedir. Konut kelimesinin mesken anlamı dışında; "elçi, ataşe ve yüksek dereceli devlet memurlarının oturmaları için ayrılmış yer" anlamı da vardır. Örnek: Paris’te gördüğümüz en büyük kalabalık Büyük Elçi Tansuğ Bleda’nın büyük elçilik konutunda verdikleri davet oldu.

    reyting : oran (izlenme oranı)

    rezerv : kaynak, yatak, biriki

    rezonans : Fransızca résonance. Türkçede tıp ve fizik alanlarında kullanılan bu kelime Türkçe Sözlük’te, “düzgün itmelerin etkisiyle bir salınım genliğinin artışı” şeklinde tanımlanmıştır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak tınlaşım sözünün kullanılmasına karar vermiştir. Örnek: Bu virüs ancak beynin manyetik tınlaşım yöntemiyle görüntülenmesi sonucunda teşhis edilebiliyor.

    ribaunda çıkmak : dönen topa çıkmak.

    ribaunt : İngilizce rebound. "Basketbolda, oyuncuların çember altında, potadan veya çemberden dönen topu sıçrayıp kapması; çarpıp dönen topa sahip olması" anlamında kullanılan bu söze Kurulumuz, dönen top karşılığını önermektedir. Bu sözle ilgili olarak dilimizde ribaunda çıkmak, ribaunt almak, ribaunt mücadelesi gibi kelime grupları da türetilmiştir. Bu şekiller için Kurulumuz, aşağıdaki karşılıkları göstermektedir:

    ribaunt almak : dönen topu kapmak.

    ribaunt mücadelesi : dönen top mücadelesi.

    rimel : rastık

    ritüel : Fransızca rituel. Bu söz "ayine, törene ait, merasimle ilgili" anlamlarıyla dilimizde bazı köşe yazarlarınca kullanılmaktadır. Bu kelimenin ayinle ilgili sözüyle karşılanmasında Kurulumuz görüş birliğine varmıştır. Örnek: Sanatçı, Ferhat ile Şirin'i yöresel renklerin hâkim olduğu ayinle ilgili bir yaklaşımla işliyor.

    roaming : İngilizce roaming “dolaşmak, gezmek”. Ülkemizde cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla sıkça duymaya başladığımız bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz dolaşım (anlaşması) sözünün kullanılmasının uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Dolaşım anlaşmaları sayesinde dünyanın neresinde olursanız olun cep telefonunuzu rahatlıkla kullanabilirsiniz.

    rodaj : Fransızca rodage. Bu söz, "yavaş yavaş çalıştırarak alıştırma, oturtma, uygunlaştırma" anlamındadır. Kurulumuz bu Fransızca söz için alıştırma, alıştırma dönemi karşılıklarını önermektedir. Örnek: Orta yaşlı madam, tam bir futbol hastası ve fanatik Sion taraftarı. "Ligler başlayalı altı hafta oldu, takımın alıştırma dönemi bitmedi” diyor.

    roller blade : İngilizce roller (ufak tekerlek) + blade (bıçak; ince, yassı). “Özel olarak yapılmış altı tekerlekli ince ve yassı bir tahta ve bu tahta üzerinde kayılarak yapılan bir spor dalı” anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, tekerli kaygaç kelimesini türetmişti. Ancak daha önceki toplantılarımızda kaykaç karşılığını verdiğimiz inline skate’in roller blade ile eş anlamda kullanıldığını görerek roller blade için de kaykaç karşılığını teklif etmekteyiz. Örnek: Kaykaç kullanırken dikkat edilecek en önemli nokta ağırlığı arka tekerlekler üzerinde yoğunlaştırmak.

    rotasyon : dönüşüm, döngü

    royalty : İngilizceden dilimize geçen bu kelime “bir mucide, bir yazara veya bir yayımcıya buluşunun veya kitabının karşılığında ödenmesi gereken para, patent hakkı” anlamındadır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak zaten dilimizde var olan telif hakkı sözünün kullanılmasını kararlaştırmıştır.

    rölanti : Fransızca ralenti "ağırlaştırılmış, ağırlaştırma" anlamlarındadır. Fiili ralentir'dir. Bu söz için önerimiz yavaşlatılmış'tır. Örnek: Türkiye'de ekonomik kriz patlamadan önce bazı projeler ister istemez yavaşlatılmıştır.

    rölantide : askıda, yavaşlatılmış.

    rölanti oynamak : (oyunu) ağırdan almak.

    rölantiye almak : yavaşlatmak, (motorlu araçlarda) boşa almak, boşta durmak.

    rölatif : bağıntıl, bağıl

    rönesans : diriliş, yenidendoğuş

    röportaj : görüşme, söyleşi, görüşüm

    röprezant : Fr. résentant (temsilci, tanıtmacı). Uzun zamandan beri dilimizde varlığını sürdüren bu kelime tıp alanında “ilâçların tanıtımını yapan kimse” anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca güzellik malzemelerini tanıtmak ve satmak için evleri dolaşan kişilere de röprezant denmektedir. Kurulumuz kelimenin her iki anlamı için de tanıtımcı sözünü benimsemiştir.

    rövanş : Fransızca revanche (öç; öç alma; ikinci karşılaşma). Sporda, "bir takımın veya bir sporcunun yenildikten sonra aynı rakiple ikinci defa karşılaşması" anlamında kullanılmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık: ikinci karşılaşma. Örnek: Oyuncular, ikinci karşılaşmada rakiplerine göz açtırmayacaklarını söylediler.

    rövanşı almak : ikinci karşılaşmayı kazanmak.

    röveşata : "Futbolda, gövdeyi sırt üstü veya yan devirerek, topa baş hizasında ayakla makas yaparak vurma" anlamında olan bu söz için Kurulumuz, makaslama ve makaslama vuruş kelimelerini önermektedir. Örnek: Sağ kanattan Uğur'un yaptığı ortaya, kaleye arkası dönük durumda olan Arif, mükemmel bir makaslama yaparak üçüncü golü attı.

    ruj : dudaklık, dudak boyası

    rulo : tomar

    rutin : alışılagelen, sıradan




    S

    sabotaj : Fransızca sabotage (baltalama). Dilimizdeki karşılığı: baltalama. Örnek: Kazada, baltalama ihtimali de gözden uzak tutulmuyor.

    sabote etmek : Fransızca saboter (baltalamak) fiilinden. Dilimizde bu söz için güzel bir karşılık zaten vardır: baltalamak. Örnek: Kışkırtıcı sözler ülkemizin gelişmesini baltalamaktadır.
    Yangın çıkarmak suretiyle baltalamak için dilimizde özel bir kelime vardır: kundaklamak.

    salvo : İtalyanca salvo. Bu askerî terim dilimizde genellikle "top ile yapılan ateş" anlamında kullanılır. Kurulumuz bu kelime için yaylım ateş sözünün uygun bir karşılık olduğunu belirtmektedir. Örnek: Ben düşman donanmalarının göğüslerimize açtıkları yaylım ateşleri de gördüm.

    sansasyon : Fransızca sensation (duyulanma; güçlü heyecan). Dilimizde "insanlar üzerinde yaratılan güçlü heyecan ve ilgi" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: dalgalanma, dalgalandırma. Örnek: Bazı haberlerin veriliş tarzı halk üzerinde dalgalanma yaratıyor.

    sansasyonel : dalgalandırıcı Örnek: Dalgalandırıcı haberlerle ortalığı karıştırıyorlar.

    santra : Fransızca centre (merkez). Sporda, oyunun başlatıldığı merkez. Teklif ettiğimiz karşılık: orta yuvarlak. Örnek: Topu orta yuvarlağa koydu ve oyuna başladı.

    santrafor : İngilizce center (merkez) + fore (ön). İleri ucun ortasında yer alan oyuncu. Karşılığı: orta uç. Örnek: Takımın genç orta ucu çok başarılı bir oyun çıkardı.

    santrifüj : Fransızca centrifuge. "Bir karışımın taşıdığı çökebilir ögeleri, parçacıkları ayırıp çöktürmekte kullanılan lâboratuvar aleti" anlamındaki bu söze karşılık olarak Kurulumuz, daha önceden teklif edilmiş olan merkezkaç kelimesinin uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Bu işlem merkezkaçlı makinelerde yapılabilir.

    sauna : Fransızca sauna. Fince asıllı olan bu kelime "terlemek, sağlıklı kalmak ve yıkanmak amacıyla özel olarak düzenlenmiş bir tür hamam" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz, buharlı hamam kelimesini önermektedir.

    seans : Fransızca séance (mesleğini veya sanatını yapan bir kimsenin yanında, o kimsenin mesleği ile ilgili bir iş için harcanan süre, aralıksız bir iş için harcanan süre). Bu kelime için Kurulumuz, oturum sözünün uygun bir karşılık olacağı konusunda birleşmiştir. Örnek: Oturumun ilk yarım saatinde gösterge bin 341 puanlık bir artışla 20 bine dayandı.

    segmantasyon : kesimleme

    sekreter : yazman

    seksiyon : Fransızca section (bir kuruluşta veya bir bilgi şöleninde yönetim birimlerinden her biri). Bu söz için Kurulumuz, bölüm kelimesinin uygun bir karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnekler: Bankamızın ilgili bölüme bakan müdürü, bugün gelmeyecek. Biz, bildirimizi B bölümünde okuyacağız.

    sektör : kol, dal, kesim, bölüm

    self-determinasyon : Fransızca self determination. "Bir ulusun kendi geleceğini yine kendisinin tayin etmesi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, geleceklik hakkı karşılığını önermektedir.

    self-servis : İngilizce self (kendi, kendine) + service (hizmet). Teklifimiz: seçal. Örnek: Bazı lokantalarda hizmet seçal şeklinde veriliyor.

    sembolleşmek : simgeleşmek

    seminer : Fransızca séminaire (bir konu üzerinde toplu çalışma). Teklif edilen karşılık: toplu çalışma. Örnekler: Vakıf, demokrasi konulu bir toplu çalışma düzenledi. Öğrenciler belli bir konuda toplu çalışma ödevi hazırlayacaklar.

    sempati : Fransızca sympathie (duygudaşlık, kanı kaynama, cana yakınlık). "Bir insanın bir başkasına karşı duyduğu sevgi ve yakınlık" anlamında kullanılan sempati için dilimizde şu karşılıklar uygun düşmektedir: yakınlık, cana yakınlık, sevimlilik. Örnek: Türk olduğumuzu söyleyince Macarların yakınlıklarını tebessümlerinden hissediyoruz.

    sempati duymak : kanı kaynamak

    sempatik : Fransızca sympatique (sevimli, cana yakın, candan). Teklif ettiğimiz karşılıklar: sevimli, cana yakın. Örnek: Sevimliliği (cana yakınlığı) ile bütün bakışları üzerinde topluyordu.

    sempatizan : Fransızca sympatisant (yandaş, taraftar, sevgi duyan, tutan). Türkçe Sözlük’te “üyesi olmadığı hâlde bir partinin, bir topluluğun görüşlerini benimseyen veya bir görüşü, bir öğretiyi, bir akımı tutan (kimse), duygudaş” şeklinde tanımlanan bu kelime için Kurulumuz, yakınlıkduyar ve sever karşılıklarını teklif etmektedir. Örnekler: Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, illegal örgütlere yakınlık duyduğu belirlenen yüzlerce kişiyi gözaltına aldı. YÖK bu yıl öğrencilere, ÖYS sonuç belgesiyle birlikte terör örgütlerinin üniversitelerde yakınlıkduyar (sever) kazanma faaliyetlerine dikkat çeken bir mektup da gönderecek.

    sempozyum : Fransızca symposium (şölen; bilimsel şölen, belli bir konunun tartışıldığı bilimsel toplantı). Teklif ettiğimiz karşılık: bilgi şöleni. Örnek: Önümüzdeki ay bir "Türk Dünyası Bilgi Şöleni" düzenleyeceğiz.

    semptom : Fransızca symptome (belirti, alâmet, araz). Komisyonumuz belirti karşılığını daha önce sendrom için teklif etmişti. Doç. Dr. Salih Murat Akkın'dan aldığımız ve Türk Dili dergisinin Nisan (1995) sayısında yayımladığımız mektupta belirti'nin semptom karşılığı olması gerektiği, sendrom için ise hastalık tablosu teriminin tıp pratiğinde yerleştiği ifade edilmektedir. Akkın'ın uyarısı doğrultusunda semptom için teklif edilen karşılık: belirti. Örnek: Bu hastalığın en önemli belirtisi yüksek ateştir.

    sendrom : Fransızca syndrome (hastalıkla ilgili belirtilerin tümü). Tıptaki kullanılışı için teklif edilen karşılık: hastalık tablosu. Örnek: Bu hastalık tablosu birden fazla etkenle ortaya çıkabilir.

    Sendromun dilimizde mecaz olarak kullanılan "kriz, buhran, sıkıntı" anlamı için teklifimiz: sıkıntı. Örnekler: Önümüzdeki günlerde "Eylül sıkıntısı"nın psikolojik etkisiyle dövize yönelik bir talep oluşabilir. Partilileri önümüzdeki aylarda bir "genel başkan sıkıntısı" bekliyor.

    senkron : eş zaman

    senkroni : eş zamanlık

    senkronik : eş zamanlı

    senkronizasyon : Fransızca synchronisation. Türkçede sinema ve televizyon alanında kullanılan bu terimi Türkçe Sözlük şu şekilde tanımlamaktadır: “1.Eşleme işi. 2.sin. Görüntü ve ses kuşakları arasındaki bağ.” Kurulumuz da bu söze karşılık olarak dilimizde zaten var olan ve kullanılan eşleme kelimesini benimsemiştir.

    senkronize etmek : eşlemek

    Bu arada unutmamak gerekir ki, yabancı bir kelime basında, burada belirtilen karşılıkları dışında çok değişik anlamlarda da kullanılabiliyor. Hâlbuki bu tür kullanımlar için dilimizde pek çok kelime vardır. Bu yolu seçmeyip kolaya yönelenler aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi Türkçe karşılığı olduğu hâlde hiç gereği yokken yabancı kelimeleri kullanmakta ve bu yabancı kelimelerin yaygınlaşmasına sebep olmaktadırlar.

    Minicik bebekler henüz senkronize yüzme figürleri yapmasalar da suda batmadan kalabiliyorlar. Uçuş tarifeleri senkronize edilerek İstanbul ve Zürih’teki bağlantılar güçlendirilecektir.

    Gazetelerden derlediğimiz bu örneklerin ilkinde senkronize sözünün yerine uygun, ikincisinde ise uygunlaşmak, uyum içinde olmak karşılıklarının kullanılması gerekir.

    Senkronizasyon kelimesinin Türkçede dil bilimi alanında kullanılan pek çok türevi vardır. Kurulumuz, bu sözlere karşılık olarak daha önceden teklif edilmiş ve yaygınlaşmış karşılıkların benimsenmesine karar vermiştir.

    senkronize : eşanlı

    senkronizm : eş zamanlılık

    sensor : İngilizce sensor. “Alıcı alet, sezici, algılayıcı” anlamlarında İngilizceden dilimize giren bu kelime, gazetelerde Fransızca telâffuzuyla sensör şeklinde yanlış olarak kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak, kesmek fiilinden türetilen keser örneğinden yararlanarak duymak fiilinden duyar sözünü oluşturmuştur. Örnek: TSE bu yıl üretilen doğal gaz sobalarına duyar denilen parçanın takılmasını zorunlu kıldı. (kelebegingunlugu: "Algılayıcı" da gayet münasiptir ki bir elektronikçi olarak bu tanımın daha yerleşik olduğunu belirtirim.)

    sentetik : bileşik, bireşimli

    sentez : bileşim, bireşim

    seramoni : tören

    serigraf : ipek baskıcı

    serigrafi : Fr. sérigraphie. “Bir lâstik silindir ile uygun bir malzemenin şablon maskeye bastırılarak görüntünün bir yüzey üzerine geçirilmesi işlemi” anlamındaki bu Fransızca kelime için Kurulumuz ipek baskı karşılığını önermektedir. Örnek: Sanatçının, ipek baskı, yağlı boya ve kesyap olmak üzere üç grupta toplanan eserleri, tarihten izler taşıyor.

    server : İngilizce server ”sunucu”. Bilgisayar alanında “bir ağda diğer kullanıcılar tarafından erişilen kaynakları barındıran bilgisayar” anlamında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz da sunucu sözünü benimsemiştir. Örnek: Sunucu adı verilen bilgisayarları çeşitli korsanlıklara karşı korumak için geliştirilmiş bir program satın aldık.

    sezon : Fransızca saison (mevsim). Bu kavram için dilimizde zaten güzel bir kelime vardır: mevsim. Örnek: İki takım da yeni mevsime büyük bir ümitle başlamışlardı.

    shape master : İngilizceden dilimize geçen ve sağlıkla ilgili bir spor dalını temsil eden bu söze karşılık olarak Kurulumuz, güçlendirme kelimesini önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbî kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.

    shower screen : İngilizce olan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz duş kabini ve banyo kabini kelimelerini teklif etmektedir. Dilimizde bir marka adı olan “duşakabin” şekli yaygınlaşmıştır. Yapı olarak yanlış olan bu kelimenin yerine yukarıdaki kelimeler uygun görülmüştür. Örnek: Dairesine yeni model duş kabini (banyo kabini) koydurmuş.

    showroom : sergievi

    side effect : İngilizce side (yan, taraf) + effect (etki, sonuç). İlâçların istenmeyen etkilerini anlatmak için tıp alanında kullanılan bu kelimeye Türkçe bir karşılık da yine doktorlarımız tarafından bulunmuştur: yan etki. Örnek: İlâcın en çok rastlanan yan etkileri, mide ağrısı, sindirim yolu kanamaları ve gizli kanama gibi bulgulardır.

    sidewalk sale : İngilizce sidewalk “yaya kaldırımı”, sale “satış”. Kurulumuz bu kelime için kaldırım satışı ve mağaza önü satışı karşılıklarını önermektedir. Örnek: İzmit’teki Fabrika Satış Mağazası, Türkiye’de ilk kez kaldırım satışı (mağaza önü satışı) uygulamasını başlattı.

    siesta : İspanyolca siesta (öğle uykusu). "Sıcak ülkelerde, öğle uykusunu uzatarak işe başlama saatini daha ileriye alma" anlamında kullanılan bu kavram için teklif ettiğimiz karşılık: öğle uykusu. Örnek: Akdeniz ülkelerinin çoğunda görülen öğle uykusu uygulaması Çeşme'de de başladı.

    simülâsyon : Fransızca simulation. "Taklit etme, taklidini yapma" anlamındaki bu söz son dönemlerde bilgisayar ve iletişim terimi olarak duyulmaya ve kullanılmaya başlandı. Kurulumuz, bu söz için benzetim kelimesini önermiştir.

    Kök bakımından aynı olan simülâtör sözü için de benzetimlik uygun bir karşılık olarak seçilmiştir. Örnek: Benzetimlik aynı uçaktaymış izlenimini verirken, pilot da havadaymış gibi uçacak.

    Ayrıca gazetelerde bu sözün simülâsyon sineması şeklinde bir başka kullanımına daha rastlamaktayız. Bu durumda da kullanılacak karşılık benzetim sineması'dır. Örnek: Seyredenlerin kendilerini perdenin içinde hissedecekleri benzetim sinemaları Tatilya'nın bir başka yönü.

    simültane : Fransızca simultané (eş zamanlı, aynı anda olan). Son zamanlarda daha çok, "anında yapılan sözlü tercümeler" için kullanılan simültane sözü için teklif ettiğimiz karşılık: anında. Örnek: Görüşmeler anında çeviriyle dev bir ekrandan yansıtılacak.

    sinerji : Fransızcadan (synergie) dilimize giren bu kelime "birlikte çalışma, (organlarda) iş birliği görevdeşlik" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz bu kelime için daha önce de önerilmiş olan görevdeşlik karşılığının kullanılmasını uygun görmektedir. Örnek: Besicilikle uğraşıyoruz. Fabrikaların atıklarını doğal yem olarak kullanıyoruz. Bu bir görevdeşlik yaratıyor.

    single : İngilizce single (tek, bir; özel; tek kişilik). Son zamanlarda müzik dünyasında, "tek kişi tarafından doldurulan kaset veya yoğun teker" anlamında kullanılan single sözünün bu anlamı için teklif ettiğimiz karşılık: tekli. Örnek: Sanatçının yeni çıkan teklisi, önümüzdeki günlerde piyasaya sürülecek.

    sirkülasyon : Fransızca circulation. Genel olarak "hava ve paranın dolaşımı" anlamında dilimizde kullanılan bu söz çek, senet, bono veya para piyasasında daha sık geçmektedir. Kurulumuz, sirkülâsyon için dolaşım sözünün uygun bir karşılık olduğunu kabul etmiş ve hava dolaşımı, para dolaşımı biçimlerinde kullanılabileceği görüşüne varmıştır.

    sirküler : Fransızca circulaire sözü geldiği dilde "yuvarlak, değirmi" gibi anlamları yanında "sonunda çıkış noktasına dönen" anlamında da kullanılır. Bu söz bizde daha çok "genelge" anlamıyla kullanılmaktadır. Kurulumuz, Türkçedeki kullanımlarına göre sirküler sözünün genel anlamda genelge, toplantılar için yapılan çağrı anlamında ise duyurum şeklinde karşılanmasına karar vermiştir. Bunların dışında Türkçede sirküler, imza sirküleri biçiminde de geçer. Hukukî ve ticarî bir terim olduğunu göz önüne alan Kurulumuz, bu durumda da imza belgesi sözünün kullanılmasını uygun bulmuştur. Örnekler: Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı başlıklı genelgede başkanın 4-7 Ağustos tarihleri arasında izinli olduğu bildiriliyordu. Kurultayın birinci duyurumunu gönderdik. İhale için başvuruda bulunacak kuruluşların dosyalarında noter tasdikli imza belgesi de bulunacaktır.

    sit-com : İngilizce situation comedy kelimelerinin kısaltması olarak sit-com şeklinde ve “bir durumun, güldürücü bir şekilde oyunlaştırılması” anlamında Türkçeye giren bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, önceden de dilimizde kullanılan fakat yaygınlık kazanmamış olan durum güldürüsü kelimesini teklif etmektedir (kısaltması: durgül). Örnek: Adı henüz kesinleşmeyen dizi Altın Kızlar gibi durum güldürüsü tarzında olacak.

    site : (bil.) ağeli

    skala : İtalyanca scala. Türkçe Sözlük'te "bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi; genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi; sekiz notanın kalın sesten inceye veya inceden kalına gitmek üzere sıralanmış dizisi" şeklinde geçen skala sözü dilimizde "dizi, sıra" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için yelpaze ve gösterge çizelgesi sözlerini önermektedir. Örnek: Müziği bir esin kaynağı olarak kullanan sanatçı, yağlı boyanın bütün imkânlarını zorlayarak zengin bir renk yelpazesi yarattı.

    skeç : İngilizce sketch. İngilizceden dilimize geçen bu söz "daha çok radyoda yayımlanmak üzere hazırlanmış genellikle güldürü niteliğinde kısa ve sürükleyici oyun" anlamında kullanılır. Kurulumuz bu kelime için oyunca sözünü önermektedir. Örnek: Bu oyuncada ülkemizdeki iş isteme yolları ele alınıyor.

    skeet : İngilizce skeet (havaya fırlatılan yapma kuşlara nişan alma). Atıcılık sporunda kullanılan ve “saat yüzeyi biçiminde bir alanda, on iki değişik noktadan havaya fırlatılan plâkları vurma temeline dayanan yarışma” anlamına gelen skeet için Kurulumuz, atvur kelimesinin karşılık olarak kullanılmasında görüş birliğine varmıştır. Örnek: Avrupa Atıcılık Şampiyonasına atvur müsabakalarıyla devam edildi.

    skin : (bil.) arayüz

    skor : İngilizce score (oyunda kaydedilen sayı veya puan). Sporda, "sayı bakımından mevcut durum veya sonuç" anlamında kullanılmaktadır. Karşılaşma henüz bitmemişse durum, bitmişse sonuç kelimelerinin kullanılması teklif edilmektedir. Örnekler: Şu anda durum 2-1. Karşılaşma 3-1' lik bir sonuçla bitti. Bazı durumlarda sayı kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Efes'in başarılı çalıştırıcısı sadece sayıya sevindi.

    skorboard : İngilizce score + board (tahta). Takımların kazandığı sayıları gösteren tabelâ. Teklif edilen karşılıklar: sayı göstergesi, sayı levhası. Örnek: Şu anda sayı göstergesine (levhasına) bakıyoruz; durum: 56-52.

    slogan : İskoçyalı bir klanın savaş narası olan "gaelce slaugh-ghairm" sözlerinden çıkmış olan slogan, bugün "kısa ve çarpıcı propaganda sözü" anlamında kullanılmaktadır. Bu kavram için, Oğuz Kağan Destanı'nda "savaş narası", bugünkü Kırgız Türkçesinde ise tam olarak slogan karşılığında kullanılan bir sözü teklif ediyoruz: uran. Örnekler: Lise ve dengi okullar arasında sigaraya karşı uran yarışması düzenlendi. Meydanda toplananlar Kıbrıs lehinde çeşitli uranlar attılar.

    smaç : İngilizce smash. "Voleybol, tenis, masa tenisi, hentbol gibi oyunlarda, rakip alana veya kaleye indirilmek suretiyle topa yüksekten, sertçe ve dik bir biçimde vurma" anlamında olan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, çivileme ve küt inme sözlerinin uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Takıma yeni alınan oyuncu, mükemmel çivilemeleri (küt inmeleri) ile dikkat çekti.

    smaçör : çivileyici, küt inici

    smile : (bil.) yüz, surat

    snack-bar : İngilizce snack (kısım, porsiyon) + bar. "Günün her saatinde çabucak yemek yenilebilen lokanta" anlamında kullanılan snack-bar için teklifimiz: atıştırma yeri, atıştırmalık. Örnek: Ağır lokantalar artık revaçta değil; insanlar atıştırma yerlerine (atıştırmalıklara) daha çok rağbet ediyor.

    sneaker : İngilizce (altı lâstik tenis pabucu). Dilimizde spor ayakkabı anlamıyla son yıllarda yaygınlaşan bu kelime için Kurulumuz, Anadolu’da halk dilinde kullanılan lâstik çedik karşılığını önermektedir. Örnek: Derimod yine harikaları ayaklarınıza getirdi. Özellikle rengârenk lâstik çedikler çok satılıyor.

    sneak preview : İngilizce sneak (sinsice hareket etmek) + preview (gelecek programdan gösterilen parçalar). Bir sinemacılık terimi olarak dilimizde yeni yeni kullanılmaya başlanan bu söz, “yeni çekilmiş bir filmin gösterime girmeden önce az sayıda seçilmiş bir seyirci grubuna izlettirilmesi” anlamına gelmektedir. Kurulumuz sneak preview için ön izleme karşılığını önermektedir. Örnek: 15 Ağustos’ta düzenlenen ön izlemede “Bridget Jones’un Günlüğü” Cinemail Kulübü davetlilerine gösterildi.

    snobizm : züppelik

    snop : İngilizceden dilimize giren bu kelime Türkçe Sözlük’te "seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen (kimse), züppe" şeklinde tanımlanmaktadır. Kurulumuz, bu kelime için dilimizde kullanılmakta olan züppe karşılığının uygun olduğu görüşündedir.

    sofistike : Fransızca sophistiqué (karıştırılmış, hileli; yapmacıklı; teknolojide çok gelişmiş, ileri).
    Felsefedeki anlamı için teklifimiz: yanıltıcı. Örnek: Yanıltıcı bir muhakeme tarzı var.
    Teknolojideki anlamı için teklifimiz: karmaşık. Örnek: Günümüzün karmaşık silâh sistemleri askerliği tam bir uzmanlık alanı hâline getirdi.
    Aşağılayıcı, kötüleyici anlam için teklifimiz: bilmiş. Örnek: Arjantinliler, kendilerini bölge ülkelerine göre daha üstün, daha kültürlü, daha bilmiş buluyorlar.

    software : İngilizce software (bilgisayara verilen plân, program ve çeşitli belletmeler). Bu kelimenin yazılım sözüyle karşılanması Kurulumuzca kabul edilmiştir. Örnek: Daha fazla yazılım ve güç artırımıyla yarının gelişmiş başka ürünleri ortaya çıkacak.

    solaryum : Fransızca solarium. Lâtinceden Fran-sızcaya geçmiş olan bu kelime "hastalıkların güneş ışınlarıyla tedavi edildiği yer" anlamındadır. Kurulumuz bunun için güneş odası sözünü önermektedir. Örnek: Açık ve kapalı yüzme havuzları, tenis kortları ve güneş odası ile...

    solvent : çözgen

    sorti : Fransızca sortie (çıkış). Son zamanlarda özellikle uçakların bir yeri bombalamak üzere alandan çıkışları için kullanılmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık: çıkış.

    sorti yapmak : Sorti sözü daha çok "yapmak" fiiliyle birlikte kullanılmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık: çıkış yapmak. Örnek: Hava kuvvetlerimize ait uçaklar bugün altı çıkış yaptı.

    spekülasyon : Fransızca spéculation. (felsefede tasavvur; soyut ve anlaşılmaz düşünce; vurgunculuk). "Soyut ve anlaşılmaz düşünce, konuyu saptırarak boş konuşma" anlamı için teklif ettiğimiz karşılık: düşüntü. Örnek: Bu konudaki düşüntülerden artık herkes bıktı.

    İş hayatındaki spekülâsyon için şu karşılık dilimizde zaten vardır: vurgunculuk. Örnek: İnşaat işlerinde vurgunculuk yaparak zengin oldu.

    spekülatif : Fransızca spéculatif. Ticarî anlam için karşılığı: havadan, açıktan. Örnek: Dövizdeki açıktan (havadan) artışların işe yaramadığı görüldü.

    "Soyut ve anlaşılmaz düşünce, boş söz" anlamıyla ilgili olarak teklif edilen karşılık: düşüntülü. Örnek: Düşüntülü konuşmalarla öldürülecek vaktimiz yok.

    spekülatör : Fransızca spéculateur. Karşılığı: vurguncu. Örnek: Düşük fiyattan topladığı hisseleri yüksek fiyattan satan vurguncu köşeyi dönüyor.

    spesifik : Fransızca spécifique. (özgü, kendine has; özel, hususî). Teklif ettiğimiz karşılıklar: çok özel, özellikli. Örnek: Eski para koleksiyonculuğu ve alım satımı çok özel (özellikli) bir konu.

    spesiyal : Fransızca spécial. (olağanüstü; seçkin; özel). Son zamanlarda dilimizde bu kelime "özel, kendine özgü" anlamlarında kullanılmaktadır. Biz de aynı karşılıkları teklif ediyoruz: özel, kendine özgü. Örnek: Bu alışveriş yerinin özel (kendine özgü) bir havası var.

    spesiyalite : Fransızca spécialité. (özellik; uzmanlık). Son zamanlarda bu söz, "lokantalardaki özel yemek" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklifimiz: özel yemek. Örnek: Lokantamızın bugünkü özel yemeği hünkârbeğendidir.

    sponsor : İngilizce sponsor (kefil; vaftiz babası; manevî baba). Dilimizde bir işi, bir faaliyeti, bir programı destekleyen şirket veya kişi anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: destekleyici. Örnek: Destekleyici kuruluşlar kitapların yayımlanmasını kolaylaştırıyor. "Sponsorluğu ile" ifadesi için desteğiyle kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Geçen haftaki karşılaşmalar, büyük kuruluşların desteğiyle yapıldı.

    spontane : Fransızca spontané. Dilimizde daha çok "kendiliğinden olan, kendiliğinden oluşan veya anında yapılan" anlamında kullanılan bu kelimenin yerine Kurulumuz, kendiliğinden sözünü önermektedir. Bu kelimeyle birlikte gelmek, olmak veya uygun bir fiil (kendiliğinden gelmek, kendiliğinden olmak) kullanılabilir. Örnek: Benim için sunuculukta "merhaba"dan sonrası kendiliğinden gelir.

    spot : İngilizce spot (yer; benek, nokta; ayıp; projektör ışığı; peşin). Basın yayın organlarında son zamanlarda peşin piyasayı anlatmak üzere kullanılan spot için dilimizde zaten karşılık vardır: peşin. Örnek: Bugünkü peşin piyasa değerleri, hâlâ Ekim fiyatları seviyesinde.
    "Projektör ışığı" anlamı için teklif ettiğimiz karşılık: ışıntı. Örnek: Işıntıların altındaki genç adam elindeki kırmızı gülle "değişim"i anlatıyordu.

    spot satış : peşin satış

    spot lambası : ışıntı lambası

    sprint : İngilizce sprint. Atletizmde "kısa mesafeli sür’at koşusu" demek olan bu kelime için Kurulumuz, kısa koşu sözünün uygun bir karşılık olduğunu belirtmektedir. Bu sözün sprinter biçiminde bir de türevi vardır. Kısa mesafe koşucusu anlamına gelen bu söz için de önerimiz kısa koşucu'dur. Örnekler: Kilosu uygun olan atlet bu kısa koşuda kazanır. Dünyanın en ünlü kısa koşucusu olan Carl Lewis, Barcelona Olimpiyatlarında yüz metreyi koşamayacak.

    squash : İngilizcedeki özgün imlâsıyla dilimizde kullanılmaya başlanan bu söz bir spor terimidir. “Özel bir odada tek veya çift kişiyle oynanan, topu bir raketle duvardaki belirli bölgeye atıp, dönüşte çizgilerle belirlenmiş oyun alanına düşürme esasına dayanan bir oyun” anlamındaki bu sözün yerine Kurulumuz, duvar topu tamlamasının kullanılmasını önermektedir. Örnek: Bankanın üstün teknolojiyle donatılmış spor alanında duvar topu oynama imkânı da var.

    stabil : oturmuş, istikrarlı, sabit

    stabilizasyon : Fransızca stabilisation (dengeleme; sağlamlaştırma; süreklileştirme). Bu söz için teklif ettiğimiz karşılıklar: istikrar, oturmuşluk, sabitlik. Örnek: Türkiye son zamanlardaki uygulamalarla belli bir istikrarı (oturmuşluğu, sabitliği) yakaladı.

    stabilize : oturtulmuş, sabitleştirilmiş

    stabilize yol : berkitme yol Örnek: Berkitme yolların üzerine sıkıştırma işleminden sonra asfalt kaplama yapılır.

    stagflasyon : Fransızca stagflation (ekonomideki durgunluk ve enflâsyonun aynı anda yaşanması). Bu söz için Kurulumuz, durgun şişkinlik karşılığını önermiştir. Örnek: Gerekli önlemler alınmazsa durgun şişkinliği konuşmak değil yaşamaya başlayacağız.

    stand-by : İngilizce (yedekte bulunan). "İstikrar programı uygulamakta olan ülkelere IMF'nin bu programı desteklemek üzere, belli şartlara bağlı olarak verdiği kredi" anlamında kullanılan stand-by için uygun bulduğumuz karşılık: destek. Örnek: Destek anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra IMF, anlaşmadaki şartların uygulanıp uygulanmadığını denetleyecek.

    Bu kavram dışında yedekte karşılığı kullanılmalıdır. Örnek: Cep telefonlarımız herkesin sustuğu yerde konuşmaya devam eder, tam 24 saat yedekte kalabilir.

    stand-up : İngilizce orijinal imlâsıyla Türkçeye giren bu kelime “ayakta durmak, ayağa kalkmak” anlamlarındadır. Dilimizde son dönemlerde stand-up komedyenler şeklindeki kullanışıyla yaygınlaşan bu kelimeye Kurulumuz, sözçatar karşılığını teklif etmektedir. Örnek: Sözçatarlar Türkiye’de konu sıkıntısı çekmiyorlar.

    stant : İngilizce stand. Dilimize "tezgâh, kitap sergilenen alan, teşhir yeri" anlamlarıyla geçen bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, sergilik kelimesini önermiştir. Örnekler: Türkiye'de sekizinci kez düzenlenen Uluslar Arası Eğitim Fuarına 35 sergilik ile katılan üniversiteler âdeta görücüye çıkmışlardı. Dekorasyon Aksesuar Fuarının bir sergiliğinde mankenlik yapan Demet Yoruç, gece boyunca tüm dikkatleri üzerine çekti.

    star : İngilizce star (yıldız). Ünlü sanatçılar için kullanılan star yerine biz de yıldız diyebiliriz. Örnek: Hollywood'un ünlü yıldızları dün İstanbul'daydı.

    start : İngilizce start sözü “başlamak” anlamına gelmekte, daha çok bir spor terimi olarak da bu anlamda kullanılmaktadır. Oldukça yaygınlaşan bu söz için dilimizde başlama, çıkış gibi karşılıklar bulunmaktadır. Emir olarak kullanıldığı zaman da başla kelimesi tercih edilmelidir. Özellikle bilgisayarda start komutu için de başla ve başlatmak kelimeleri kullanılmalıdır.

    start vermek : başlatmak Örnek: Hakem düdüğünü çalarak yarışı başlattı.

    start yeri : başlama yeri

    statik : dingin, duruk

    statüko : Fransızca olan ve uzun zamandan beri Türkçede kullanılan statüko (statuquo) "yürürlükte bulunan anlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz mevcut durum ve var olan durum karşılıklarını teklif etmektedir.

    step : İngilizce step. Bu sözün basketbolda, "bir oyuncunun elinde top olduğu hâlde, topu yerde zıplatmadan bir adımdan fazla yürümesi" anlamındaki kullanımı için Kurulumuz, hatalı yürüme sözünü karşılık olarak önermektedir. Ayrıca bu söz doğrudan bir spor terimi olarak da kullanılmaktadır. Bu durumda ise step için önerdiğimiz karşılık inmek ve çıkmak fiillerinden oluşturulan inçık'tır. Spor dışında step by step biçiminde geçen kelimenin adım adım şeklinde karşılığının bulunduğunu ve kullanıldığını hatırlatmamız gerekir. Örnek: Parti adım adım iktidar olma hesabı yapıyor.

    steril : Fransızca stéril. "Verimsiz, kısır" veya "her türlü mikroptan arınmış" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, arınık kelimesinin tıptaki anlamına uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Kelimenin öteki anlamları içinse verimsiz sözü kullanılmalıdır. Örnek: Numune et, market yöneticilerinin de bilgisi altında arınık kap içinde alındı.

    sticker : İngilizceden dilimize giren ve özgün imlâsıyla kullanılan bu kelime "etiket, yapıştırılan şey" anlamındadır. Kurulumuz, bu kelimeye karşılık olarak dilimizde zaten var olan çıkartma sözünün kullanılmasını önermektedir. Örnek: Arabanın arkasına üniversitenin adını çıkartma olarak yapıştırmış.

    stil : (bil.) tarz, biçem

    stilist : Fransızca styliste ”biçemci, üslûpçu”. Edebiyat alanında “kitabın üslûp ve tertibiyle meşgul olan kimse” anlamında kullanılan bu kelime için Kurulumuz dilimizde zaten var olan üslûpçu sözünü benimsemiştir. Bu kelime Türkçe Sözlük’te “bir moda evinde yeni ürünlerin oluşumunu ve yaratılmasını sağlayan kimse” şeklinde tanımlanmaktadır. Kelimenin bu anlamı için Kurulumuz, giyimçizer karşılığını teklif etmektedir. Stilist sözü bazı yerlerde dizaynır karşılığında yanlış olarak kullanılmaktadır. Araba çiziminin dizayn ve dizaynır, giyim çiziminin ise stilist kelimeleri ile karşılanması gerekir.

    stilistik : üslûp bilimi, biçem bilimi

    stilistlik : giyimçizerlik

    stopaj : Fransızca stoppage (yırtığı, söküğü örme). Bu söz, Türkçeye bir ticaret terimi olarak geçmiştir. "Kanunun öngördüğü ölçüde yapılan kesintilerden ilgiliye yıl sonunda ödenen miktar" anlamında kullanılan bu söz için Kurulumuz, ön kesinti karşılığını önermektedir. Örnekler: Ön kesinti gelirlerinden yüzde üç ek vergi alınacak. Vergi kararnamesi çıktıktan sonra tarım ürünlerinde brüt hasılat üzerinden alınan ön kesinti vergisi iki buçuk kat artacak.

    stoper : İngilizce stopper (tıkaç; durdurucu). Futbolda, savunmanın önünde görev yapan ve topu kesip dağıtan oyuncu. Önerdiğimiz karşılık: durdurucu. Örnekler: Takımın durdırucuları üstün bir başarı gösterdiler. Alman hoca, Semih'i durduruculuğa çekmeyi düşünüyor.

    strapless : İngilizce strap (kayış, şerit, atkı, bant) + less (son ek -siz). Kurulumuz strapless kelimesine karşılık olarak askısız sözünü benimsemiştir. Örnek: Askısız kıyafetler bu yılın yaz modasında sıkça karşımıza çıkacak.

    stres : İngilizce stress (fizyolojik veya psikolojik sebeplerden kaynaklanan ve sinir sistemini aşırı derecede yıpratarak organizmada sıkıntı, gerginlik, yorgunluk, dikkat dağınıklığı yaratan rahatsızlık). Bu kelimeye karşılık olarak gerginlik sözü uygun görülmüştür. Örnek: Sporcuların bu gerginliğe nasıl dayandıklarına doğrusu hayret ediyorum.

    strese girmek : gerginliğe girmek

    stresli : gergin Örnek: Gergin bir hayat.

    stresör : Türkçeye İngilizceden geçen ve “fizyolojik veya psikolojik sebeplerden kaynaklanan ve sinir sistemini aşırı derecede yıpratarak organizmada sıkıntı, gerginlik, yorgunluk, dikkat dağınıklığı yaratan rahatsızlık” anlamıyla kullanılan stres kelimesine karşılık olarak daha önce gerginlik kelimesi teklif edilmişti. Kurulumuz, aynı kökten gelen stresör kelimesine karşılık olarak ise gerginleştirici sözünün kullanılmasını uygun bulmuştur.

    stretching : İngilizceden dilimize geçen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, germe sözünü önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbî kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.

    suare : Fransızca soirée. Bu söz Türkçede iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "gece oynanan tiyatro veya sinema gösterisi", diğeri ise "akşam yemeğinden sonra yapılan eğlence, toplantı"dır. Kurulumuz, bu söz için akşamlık kelimesini karşılık olarak önermiştir. Örnek: Sanatçılara verilen bir akşamlığa gitmiştim, beni kimse tanımadı.

    sübvanse etmek : desteklemek Örnek: Balıkçılık, hükûmetlerin en çok desteklediği sektörlerden biridir.

    sübvansiyon : Fransızca subvention (yardım; devletçe yapılan para yardımı, para desteği). Teklif ettiğimiz karşılık: destekleme. Örnek: Ülkenin bazı ürünlerine dünya pazarlarında rekabet imkânı sağlamak için ihracat desteklemeleri yapılıyor.

    süpermarket, hipermarket, grosmarket : satış sarayı, ulu pazar. Örnek: Ankara'da birkaç satış sarayı birden açıldı.

    süpervizör : Fransızca superviseur. "Bir iş yerinde denetleme ve kontrol işini yapan üst düzey yönetici, denetleyici" anlamındaki bu kelime için Kurulumuz, üst denetçi sözünü önermektedir. Örnek: Şirketimize yüksek öğrenim görmüş yabancı dil bilen üst denetçiler alınacaktır.

    swap : İngilizceden dilimize geçen bu bankacılık terimi "kâr etme veya kur farklılıklarından korunma amacıyla farklı vadeler itibarıyla döviz alınıp satılması" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için takaslama kelimesini önermektedir. Örnekler: Hükûmet üçlü emzik stratejisini uygulamaya koydu. Takaslama yolu ile bankalarda biriken parayı, faiz ve borsa yoluyla da piyasalardaki otuz trilyonluk başıboş parayı kontrol altına alıyor.

    swift : İngilizce swift (çabuk, hızlı, sür’atli). Son yıllarda daha çok bankacılık alanında kullanılan bu kelime için Türkçede zaten hızlı sözü bulunmaktadır. Dolayısıyla swift sözünün kullanılmasına hiç gerek yoktur. Örnek: 1995 yılında şubelerimizden muhabir bankalara hızlı mesaj gönderilmesi sağlanmıştır.



    Ş

    şarj : dolum, yük, doldurma, yükleme

    şarj etmek : dolmak, yüklenmek, algılamak, doldurmak, yüklemek

    şilt : İngilizce shield. Bu söz Türkçede "üzerinde genellikle bir kurum veya kuruluşun adı, işareti kazılmış olan ve takdir için armağan olarak bir kimseye veya gruba verilen kalkan biçiminde levha" anlamında kullanılmaktadır. Bu söz için Kurulumuzun önerisi ergilik'tir. Örnek: Şehir Tiyatrolarına emeği geçenlere ergilik verilecek.

    şok olmak, şoke olmak : afallamak, donakalmak, şaşkına dönmek, şaşırmak

    şov : İngilizce show (gösteriş, görünüş, gösteri). Daha çok sahne ve ekrandaki eğlendirici programlar için kullanılan şov kelimesine karşılık olarak gösteri sözü dilimizde tutunmuş ve yerleşmiştir. Ancak son zamanlarda şov ile kurulan İngilizce çeşitli birleşik kelimeler yayılmaktadır. Bunlar için teklif edilen karşılıklar da aşağıdaki maddelerde sıralanmıştır.

    şov yapmak : Dilimizde daha çok "gösteri yapmak" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşlık: gösteri yapmak Örnek: Konuyu anlatacağına gösteri yapıyor.

    şovmen : İngilizce showman (tiyatro, sirk vb. sahibi, reklâmcı). Dilimizde daha çok, sahne ve ekranda gösteri yapan kimseler için kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: gösteri adamı. Örnek: Gösteri adamı olmak (gösteri adamlığı) yetenek isteyen bir iştir.

    şovrum : İngilizce show ve room (oda). İngilizce showroom (sergi salonu). Teklif ettiğimiz karşılık: sergi evi.

    şov yapmak : Dilimizde daha çok "gösteri yapmak" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: gösteri yapmak. Örnek: Konuyu anlatacağına gösteri yapıyor.

    şutlamak : vurmak, kovmak, yollamak

    şutör : İngilizce shoot "atmak" fiilinden shooter. Bir spor terimidir. Futbolda "topa sert ve anî bir ayak darbesiyle vurabilen oyuncu" demektir. Basketbolda da kullanılır. Kurulumuz bu sözün yerine futbolda vurucu kelimesini önermiştir. Basketbol oyunu söz konusu olduğunda bu durumda da atıcı uygun bir karşılıktır. Örnekler: O, günümüz futbolunun en iyi vurucularından biridir. Efes'in herhangi bir savunmaya karşı oyununu hızlı oynaması da lâzım, çünkü çok iyi atıcıları var.


    T

    tab etmek : basmak, çoğaltmak

    tabldot : Fransızca table d'hôte (ev sahibi sofrası). Karşılığı: seçmesiz yemek. Örnek: Seçmesiz yemek usulünde belli yemekleri yemek zorundasınız.

    tabloid : İngilizce olan bu söz dilimizde "siyasî ve sosyal meseleleri tek bir haberle veren bir tür gazete" anlamında kullanılmaktadır. Bu söze Kurulumuz küçük gazete karşılığını önermektedir. Örnek: Gazeteciler, Washington gibi ciddî işlerin yapıldığı başkentte küçük gazetenin büro açmasını dünyanın sonu olarak görüyorlar.

    taca çıkmak : yana çıkmak

    taç : İngilizce touch (dokunma, değme). Topun, alanın yan çizgilerinden dışa çıkması. Teklif ettiğimiz karşılık: yan.

    taç atmak (atışı yapmak) : yan atışı yapmak

    taç çizgisi : yan çizgisi Örnekler: Abdullah, topun yana çıkmasına engel olamadı. Yan atışını Tayfur kullanacak.

    talk şov : İngilizce talk (konuşma) + show (gösteri, gösteriş). Son zamanlarda ekranda moda olan talk şov, "televizyonda sohbet programı sunan, fakat sohbetten çok kendi sunuculuğunu bir gösteriye çeviren kimselerin yaptığı iş" için kullanılmaktadır. Bu anlamda iki karşılık teklif ediyoruz: çene yarıştırma (orta oyunundan), söz gösterisi. Örnek: Televizyondaki söz gösterisi (çene yarıştırma) programını seyrettiniz mi?

    talk şovcu : Yukarıdaki maddede anlatılan işi yapan kişi. Teklif ettiğimiz karşılık: çene yarıştırıcı. Örnek: Çene yarıştırıcılık son zamanlarda geçerli bir meslek hâline geldi.

    tandans : İngilizce tendency. "Belli bir yöne veya duruma meyletme, eğilme istidadı gösterme" anlamında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz, eğilim sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: O, çevresinde daha çok çevreci eğilimiyle tanınır.

    tayf : izge, görüntü, yayılgı

    tayming : İngilizce timing (ayarlamak, saat tutmak). Son yıllarda "bir iş için uygun zamanı seçmek" anlamında dilimizde kullanılmaya başlanan tayming için teklif ettiğimiz karşılık: zamanlama. Örnek: Zamanlamayı iyi yapmak, başarının şartlarından biridir.

    tea shop : çay evi

    teenager : İngilizce teen-ager (On üç ile on dokuz yaşlar arasındaki kimse). Türkçede uzun zamandan beri var olan ve kullanılan ergen kelimesi teenager sözünün tam karşılığıdır. Örnek: 12 yaşından 17 yaşına kadar, özellikle lise çağının ergenleri, kavurucu sıcağa, susuzluğa, açlığa inatla stadyumun etrafını kendilerine mekân edinmişlerdi.

    teenage : ergenlik (çağı)

    telekomand : Fransızca télécommande. "Uzaktan kumanda" anlamına gelen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, uzaktan komut kelimesini önermektedir.

    telepati : uzduyum, öteduyum

    tematik : izdemsel

    tempo : İtalyanca tempo (zaman). Dilimizde "gidiş, hız, ilerleyiş, gelişme hızı" anlamlarında kullanılmaktadır. Bu anlam için tekliflerimiz: gidiş, hız. Örnekler: Maiyetindekiler onun çalışma hızına yetişemezlerdi. Hayatın ekonomik gidişi içinde sanata fazla yer ayıramıyoruz.

    Müzikteki tempo için teklifimiz: vuruş. Örnek: Bu parçanın vuruşu çok ağır.

    tempo tutmak : vuruş tutmak Örnek: Hep birlikte vuruş tutmaya başladık.

    tenya : şerit

    terapi : Fransızca thérapie. "Hastalık, sakatlık, bozukluk gibi rahatsızlıkların herhangi bir yöntemle tedavisi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, tedavi kelimesinin uygun olduğunda birleşmiştir.

    terapist : tedavi uzmanı

    teras : dam, seki

    termal : ısıl

    termoterapi : Fransızcadan dilimize geçen ve tıp alanında kullanılan bu terim “ısı ile yapılan tedavi” anlamındadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak ısı tedavisi sözünün kullanılmasının uygun olacağı kanaatindedir.

    test : deney, sınav, yoklama

    test etmek : İngilizce test (tasfiye etmek; imtihan etmek; mihenge vurmak, denemek; tahlil etmek). Son zamanlarda "denemek, mihenge vurmak" anlamlarıyla dilimizde kullanılmaktadır. Bu anlamlar için teklif ettiğimiz karşılıklar: denemek, ölçmek. Örnek: Denemeden (ölçmeden) karar vermeyiniz. Reklâmlarda "tadına bakmak" yerine de bazen "test etmek" kullanılmaktadır. Bu durumda tadına bakmak tercih edilmelidir.

    thalassotherapie : Fransızcadan dilimize geçen bu birleşik söz, thalassa (Yunanca “deniz”) ve therapia (Yunanca “tedavi”) kelimelerinden oluşmaktadır. "Güneşin, denizin ve kumun insan vücudu üzerinde yaptığı olumlu etkiyle sağlanan iyileşme" anlamındadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak deniz tedavisi sözünü önermektedir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbî kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri yapılır.

    think-tank : İngilizce think (düşünme) + tank (sarnıç; depo; tank). Think-tank (beyin takımı). Fikir üreten uzmanlar grubunu anlatmak üzere son zamanlarda sıkça kullanılmaya başlayan bu terim için teklifimiz: beyin takımı. Örnek: Hükûmetlere ve partilere bağımlı beyin takımları başarılı olamıyor.

    tifo : karasıtma

    tik : seğirme

    tim : takım

    tiraj : Fransızca tirage. Gazetecilik veya dergicilikte sık sık karşımıza çıkan bu söz, "bir basılış sırasındaki baskı sayısı" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, baskı sayısı sözünün bu kelime için uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Yazar, gazetesinin baskı sayısında önemli bir artış olduğunu belirtti.

    titr : Fransızca titre (ad, unvan, etiket). Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak dilimizde zaten kullanılan san ve unvan sözlerini benimsemektedir. Örnek: İtalya’da her üniversite mezununun bir sanı (unvanı) var, kullanırsanız hoşlarına gidiyor.

    tolerans : hoşgörü, (teknik) hata payı

    tomografi : Fransızca tomographie. Türkçede tıp alanında kullanılan bu kelime Türkçe Sözlük’te, “bir organ veya organizma kesitinin röntgenle filmini çekme yöntemi” şeklinde tanımlanmıştır. Kurulumuz bu söze karşılık olarak kesityazar (belgesi) ve bilgisayarlı kesityazar (kısaltması BK) kelimelerinin kullanılmasına karar vermiştir. Örnek: 1998 yılı Mart ayı için uygulanacak bilgisayarlı kesityazar ücretleri Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

    tonmayster : İngilizcede ve Almancada kullanılan tonmaister, radyo ve televizyonda "ses sorumlusu, ses yönetmeni" anlamındadır. Bizde de bu anlamda kullanılmaktadır. Bu söz için önerimiz ses yönetmeni'dir. Örnek: Yapımcılığını İlhan Şeşen'in, ses yönetmenliğini ise S. Gücün'ün üstlendiği kaset 28 Kasımda piyasaya çıkıyor.

    topless : İngilizce topless. Bir süreden beri basın ve yayın organlarınca kullanılan ve “üstsüz” anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz da üstsüz karşılığını benimsemiştir. Örnek: Üstsüz güneşlenen turistler tatilin keyfini çıkardılar.

    total : toplam, bütün, tüm

    totaliter : baskıcı, erktekelci, bütüncül

    transcript : karne, nüsha

    transfer : taşıma, aktarma, (spor) alma

    transfer olmak : aktarılmak, taşınmak, kotarılmak, alınmak

    transfigürasyon : Fransızca transfiguration. "Şekil ve görünüşünü değiştirme işi" anlamındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz biçim değişimi sözünü önermektedir. Örnek: Çalışmalarınızda biçim değişimi çok belirgin, mozaik ile bu değişim arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?

    transformasyon : Fransızca transformation, Lâtince trans (ötesinde) + formare (biçimlemek, biçimlenmek). Son zamanlarda daha çok toplumumuzdaki değişimi anlatmak üzere kullanılan bu kelime için teklif ettiğimiz karşılıklar: dönüşüm, biçim değiştirme, şekil değiştirme, kabuk değiştirme. Daha güçlü bir anlatım için kabuğunu çatlatma deyimi de kullanılabilir. Örnekler: Toplumumuz büyük bir dönüşüm içinde. Toplumumuz biçim değiştiriyor (şekil değiştiriyor, kabuk değiştiriyor, kabuğunu çatlatıyor).

    transistör : geçirgeç

    transparan : İngilizce transparency. “Şeffaf, saydam, ışığa tutunca arkasındaki görülebilen” anlamlarındaki bu kelime için Kurulumuz saydam veya şeffaf sözlerini önermektedir. Çeşitli ince giysiler için içgösterir yerine göre uygun bir karşılıktır. Örnek: Hülya, konserin ikinci bölümünde siyah, içgösterir bir tuvaletle sahneye geldi.

    transplantasyon : Fransızca transplantation. "Hasta organın veya dokunun sağlam organ veya dokuyla değiştirilmesi, yenilenmesi işi" olarak dilimizde sıkça geçen bu söz, "bitkilerin bir yerden başka bir yere nakli" anlamında da kullanılır. Kurulumuz bu kelime için organ nakli veya organ aktarımı sözlerini önermektedir. Transplântasyonda eğer doku söz konusu ise doku nakli veya doku aktarımı sözleri kullanılabilir. Organın adı geçiyorsa bu durumda nakil sözü yeterlidir: Deri nakli, kalp nakli, böbrek nakli gibi. Bitki biliminde ise bitki nakli ve bitki aktarımı transplântasyon için uygun karşılıklardır. Örnekler: İlk kalp naklini Dr. Christian Bernard gerçekleştirmişti. Doktorlar yaptıkları deneylerde küçük Angelina'nın dokularının ablasına uyduğunu, bunun doku nakli için sevindirici bir sonuç olduğunu söylediler.

    transport : aktarım, taşımacılık

    travma : Fransızca trauma. “1. tıp. Bir doku veya organın yapısını veya biçimini bozan ve dıştan mekanik bir tepki sonucu oluşan yerel yara. 2. psikol. Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı.” Kurulumuz, kelimenin tıptaki somatik hastalıklar için kullanımına karşılık olarak vuruk ve incinme kelimelerini, psikolojide kullanımı içinse sarsıntı sözünü teklif etmektedir. Örnekler: Parmaklarını kontrol edebilen kişinin muhtemelen boynunda ciddî bir vuruk (incinme) söz konusu olmayacaktır. Ünlü bilim adamı, ölüm rehberliği hizmetlerinden derin endişe ve bıkkınlıktan dolayı ciddî bir şekilde sarsıntı yaşayanların da yararlanabileceğini düşünüyor.
    Basındaki bir kısım yazarlar, “Yediği travmanın sersemliğini henüz üzerinden atamamış bir muhalefet görüntüsü söz konusu” örneğinde görüldüğü gibi travma kelimesini yanlış olarak kullanmaktadırlar. Bu cümlede travma yerine darbe denmesi gerekirdi.

    travmatoloji : vuruk bilimi

    trekking : İngilizce trekking. "Göç, arabalarla bir yerden bir yere seyahat etme" anlamında batıda kullanılmış olan bu kelime, dilimize "spor amacıyla dağlarda yapılan yürüyüş" anlamında geçmiştir. Kurulumuz bu söz için dağ yürüyüşü sözünü önermiştir. Örnek: Turizm Bakanlığının düzenlediği dağ yürüyüşü Kayseri'nin Yahyalı ilçesinde sona erdi.

    tren : katar

    trend : İngilizce trend (eğilim). "Belirli değişkenler kümesinin aynı doğrultuda gösterdikleri düzenli değişim" anlamında kullanılan trend için teklifimiz: eğilim. Örnek: Borsa, tırmanma eğilimini sürdürdü.

    triko : örgü, örme

    trip : oyun

    tripleks : üç katlı Örnek: Yapsatçılar daha geniş mekânlara olan rağbete bakarak bahçe içinde üç katlı evlere yöneldiler.

    triyaj : Fransızca triage. "Seçme, ayırma, eleme" anlamlarını taşıyan bu söz, bankacılık ve demir yolları alanında kullanılmaktadır. Kelimenin bankacılıktaki kullanımı "ticarî değeri olmayan senetlerin incelenip ayıklanması" anlamını taşımakta; demir yollarındaki kullanımı ise "çeşitli yönlerden gelen yük vagonlarının gidiş yönlerine göre ayrıldığı, yeni katarların oluşturulup sevk edildiği üç yol demetinden oluşan gar" anlamındadır. Komisyonumuz, bankacılıktaki kullanımı için ayırma, eleme; demir yollarındaki kullanımı için de üçlü alan karşılıklarını önermektedir. Örnek: Belediye tarafından İstanbul Metrosunun üçlü alanının, Ayazağa kampusunda bulunan Kanlı Kavak Vadisi olarak belirlenmesi, İTÜ yetkililerinin tepkilerine yol açtı.

    tubeless : Fransızca tubeless (iç lâstiği olmayan). Bu kelime için Kurulumuzun önerdiği karşılık içsiz'dir. Örnek: Artık otomobilime içsiz lâstikler taktıracağım.

    tur : gezi, dönü, dolaşı

    turizm : gezginlik, gezim

    türbülans : Fransızca turbulence. Bu söz dilimizde iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri "gaz ve sıvı maddelerin girdap şeklinde oluşturdukları akıntı biçimi", ikinci anlamı ise "huzursuzluk, rahatsızlık, kargaşa"dır. Kurulumuz bu Fransızca söz için burgaç ve hava burgacı kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnekler: Paris seferini yapan yolcu uçağının hava burgacına girmesi sonucu yaralanan hostes önceki akşam İstanbul'a getirildi. Biz, kısa dönemli giriş çıkışları, burgaçları çok büyütüyor, gelişmemizi görmeden çöküyoruz diyoruz.

    :rolleyes:

  3. #13
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Yabancı Sözcüklere Karşılıklar

    U

    ultrason : Fr. ultrason (sesten hızlılık). Dilimize Fransızcadan geçen bu kelime Türkçe Sözlük’te ”İnsan kulağının alamayacağı nitelikte olan yüksek frekanslı ses titreşimi” şeklinde tanımlanmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak yansılanım sözünü önermektedir. Örnek: Deniz sondajlarında yansılanımdan yararlanılır.

    ultrason yanında aynı köke dayanan ültrasonografi sözü de vardır. “Bir tümörün yerini ve sınırlarını tespit etmek amacıyla farklı yoğunlukta doku ve organlardan geçen yüksek frekanslı ses dalgaları yansımasının çizelge hâlinde kaydedilmesi” anlamında tıp alanında kullanılan bu kelimeye Kurulumuzun bulduğu karşılık yansılanım çizelgesi’dir. Örnek: Doktorlar hastayı muayene ettikten sonra yansılanım çizelgesi çektirmesi gerektiğine karar verdiler.

    ultrasonograf : yansılanım aygıtı, yansılanım cihazı Örnek: Renkli yansılanım aygıtı (cihazı) ile pek çok damar hastalığı hastayı yormadan teşhis edilebiliyor.

    ultraviyole : morötesi

    undercover : İngilizce under (altında, aşağısında) + cover (kapamak, örtmek). Dilimize İngilizceden “gizli, üzeri örtülü” anlamında geçen bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, örtülü kelimesini önermektedir. Örnek: Her devletin bazı örtülü operasyonları vardır.

    underground : İngilizce underground. “Yeraltında, gizli olarak; yeraltı treni, metro” anlamındaki bu kelime sanatın çeşitli dallarında kullanılmaktadır. Kurulumuz, “geleneklerden ve çağdaş cereyanlardan uzaklaşan sanat” anlamıyla dilimize geçen underground sanat için yer altı sanatı, underground müzik için yer altı müziği, underground sinema içinse yer altı sineması karşılıklarının uygun olduğu görüşündedir. Örnekler: Yer altı sineması, yapımda ve yönetimde Amerikan geleneksel sinemasının tüm sınırlarını zorlayan bir tutumu yansıtır. Barda çarşamba ve cumartesi geceleri yer altı müziği yapılıyor.

    underwriting : İngilizce underwriting. Bu söz dilimizde, "bir komisyon veya prim karşılığında sigorta riskinin üstlenilmesi" anlamında kullanılmaktadır. Bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, üstlenim sözünü önermektedir. Örnek: Satışı garantilemek ve sağlıklı sonuca varmak için alışverişe aracılık edecek bir üstlenim kurumuna ihtiyaç duyuldu.

    update : (bil.) güncelleme, geliştirmek

    upload : (bil.) yükleme

    uydurmasyon : uyduruk



    Ü

    ültimatom : Fransızca ultimatum. "Bir devletin başka bir devlete verdiği ve hiçbir tartışmaya yer bırakmaksızın tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini istediği nota" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz kesin uyarı karşılığını önermektedir. Bu söz son zamanlarda kuruluşlar veya partiler arasında da kullanılmaya başlanmıştır. Örnek: Krajina Sırplarının lideri Borislav Mikeliç, Boşnak ve Hırvatlara kesin uyarı verdi.

    üniversite : evrenkent

    ütopik : hayalî Örnek: Hayalî gayelerle ömrünü tüketti.

    ütopik : düşülküsel

    ütopist : hayalci Örnek: Romanın kahramanı hayalci bir karaktere sahip.

    ütopya : Yunanca utopia (olmayan ülke). "Gerçekleştirilmesi imkânsız görünen tasarı ve düşünce" için dilimizde zaten güzel bir kelime vardır: hayal. Örnek: Türkiye topraklarında bir başka devlet kurulması hayaldir. Ütopya kelimesi edebiyatta "hayal edilen ülke" anlamında kullanılır. Bu anlam için karşılık: hayal ülke. Örnek: "O Belde" şiirinde Haşim, bir hayal ülke tasavvur ediyordu.. "Hayal" ile "düş" kelimeleri karıştırılmamalıdır. Düş, "rüya" demektir, "hayal" yerine kullanılmamalıdır. "Hayal kırıklığı" yerine "düş kırıklığı" denirse "rüya kırıklığı" gibi tuhaf bir anlam ortaya çıkar.

    ütopyacı : hayalci, düşülkücü


    vadi : derey, koyak

    valör : Fransızca valeur. "Faizin başlangıcına esas olan tarih" anlamında bir ticaret terimi olarak dilimizde sık kullanılan bu söz için Kurulumuz, geçerlilik karşılığını önermektedir.

    valüasyon : Fransızca valuation (değer biçme, kıymet, bir malın değerini belirleme). Kurulumuzun bu kelime için önerdiği karşılık değerleme'dir. Örnek: Bir ülkenin ihracatı ile ithalâtı arasındaki fark giderek açılıyorsa, ortada bir değerleme meselesi var demektir.

    vanmen şov : İngilizce one man show (tek adam gösterisi). Teklif ettiğimiz karşılık: tek adam gösterisi. Örnek: Bu oyun, tek adam gösterisine döndü.

    vantilatör : Fransızca ventilateur. "Kapalı bir yerin sıcak ve durgun havasını dalgalandırarak esinti sağlayan veya belli bir ortama temiz hava üfleyen alet" anlamında yaygın olarak kullanılan bu söz için Kurulumuz, birçok öneri arasından yelveren ve estireç kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Çifte kademeli, döner başlıklı masa yelvereni, aradığınız serinliğin kaynağı oldu.

    varyasyon : değişim, çeşitleme

    varyete : gösteri

    VCD (Video Compakt Disk) : Bilindiği gibi daha önce Kurulumuz compakt disk için yoğun teker karşılığını önermişti. Ancak disk kelimesinin yaygınlığı ve söylenişteki kolaylığı göz önüne alınarak teker karşılığından vazgeçilmiş ve kompakt disk’e karşılık olarak yoğun disk (kısaltması: YD) sözü benimsenmiştir. Bu noktadan hareketle Kurulumuz, VCD için de görüntülü yoğun disk (kısaltması : GYD) karşılığını teklif etmektedir. Örnek: GYD’ler görüntü kalitesinin üst seviyede olmasının yanı sıra ucuzlukları sebebiyle tercih ediliyor.

    vektör : yöney

    venüs : çolpan, çoban yıldızı

    versiyon : Fransızca version (çeviri; varyant; anlatış biçimi, yorum). Dilimizde "bir metin veya eserin farklı nüshaları" için kullanılan versiyonun Türkçede zaten karşılığı vardır: nüsha. Örnek: Metnin yeni bir nüshasını bulduk. Son zamanlarda film, dizi vb. eserlerin farklı uyarlamaları için de versiyon kelimesi kullanılmaktadır. Bu anlam için teklifimiz: biçimleme. Örnek: Türk seyircisinin severek izlediği Mavi Ay adlı dizinin yerli biçimlemesi olan Limon, önümüzdeki günlerde ekrana gelecek.

    vestiyer : askılık, askıyeri

    vidanjör : arıtma cihazı, boşaltıcı

    viraj : Fransızca virage. Uzunca bir süreden beri dilimizde kullanılan bu söz için halk ağzında çeşitli karşılıklar bulunmaktadır. Hatta Kıbrıs'ta viraj yerine büküm denildiğini biliyoruz. Kurulumuz, bu söz için dönemeç kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir.

    virman : Fransızca virement. Daha çok bankacılık alanında kullanılan bu söz, "nakit kullanmadan hesaptan hesaba yapılan para transferi veya bir hesaptan bir başka banka hesabına para aktarma" anlamlarındadır. Kurulumuz, virman sözüne karşılık olarak aktarım kelimesini önermektedir. Örnek: Banka kartınızla şirketiniz adına dilediğiniz an para yatırabilir, çekebilir, havale ve aktarım yapabilir, şirketin hesap bakiyesine ulaşabilirsiniz.

    vitrin : sergilik, sergen, görümlük

    viyadük : Lâtince via (yol) ve ductus (ulaştırma). Dilimizde "vadi veya ırmak üstünden geçen, ayaklar üzerine oturtulmuş, yüksek bir köprü şeklindeki yol" anlamında kullanılmaktadır. Teklif ettiğimiz karşılık bir sıfat tamlamasıdır: köprü yol. Örnekler: Hamzadere köprü yolu, Molla Gürani köprü yolu.

    vizyon : Fransızca vision, Lâtince visio (görme işi, görüş, görme). Önceleri sinema terimi olarak kullanılan vizyona gösterim şeklinde güzel bir karşılık bulunmuştu. Örnek: Yeni sinema mevsiminde gösterime girecek filmler şunlardır. Ancak kelime son zamanlarda "uzak görüşlülük", "geniş görüşlülük" anlamlarında da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Vizyonun bu anlamı için dilimizdeki uzak görüşlülük ve geniş görüşlülük kelimelerini kullanabiliriz. Ayrıca: uzgörü

    vizyon sahibi : Vizyon kelimesi son zamanlarda daha çok "vizyon sahibi" şeklinde yaygın bir kullanışa sahip olmaktadır. Oysa Türkçemizde bunun için birçok güzel karşılıklar vardır: geniş görüşlü, geniş ufuklu, görüş sahibi, ileri görüşlü, uzak görüşlü, ufku geniş.

    vokal : Fransızca vocal, Türkçede birkaç anlamda kullanılır. Temel anlamı sesle ilgilidir. Bunun dışında "müzik, şarkı, opera, oratoryo gibi insan sesi için yapılmış besteler, ses müziği" anlamında kullanılır. Gramerde ise a, ı, o gibi seslileri anlatan bir terim olarak geçer. Dolayısıyla bu kelime için önerdiğimiz karşılıklar müzikte seslik ve gramerde ünlü'dür. Örnekler: Şarkıların hepsi ilginç sesliklerle süslenmiş. Sanatçının yeni çıkacak olan kasetindeki birkaç şarkıya seslikte arkadaşlık edeceğiz. Türkçe, ünlüleri bol bir dildir.

    vokalist : Fransızca vocalist (bir müzik parçasını okuyan veya bir şarkıcının parçasını okurken ona eşlik eden). Bu söz için önerilen karşılık seslikçi'dir. Örnekler: Konser için hazırlanan dev sahnede 30 kişilik orkestranın yanı sıra dansçılar, seslikçiler de görev alacak. Son günlerde zevkle dinlediğimiz sanatçının Nilüfer'in seslikçisi olduğunu biliyor musunuz?

    volatilite : Fransızcadan dilimize geçen ve bazı gazetelerde köşe yazarlarının bir ekonomi terimi olarak kullandığı bu sözün yerine Kurulumuz, belirsizlik hâli kelimesinin kullanılabileceği görüşündedir. Örnekler: Uluslar arası piyasalar geçen haftayı son iki yılın Türkiye'sine benzer bir hâlde geçirdiler. Belirsizlik hâli yüksekti; hareketler, temel ekonomik göstergelerden çok psikolojiden etkilendi. Bu hafta yaşayacağımız kriz günlerinde bir gün diğerine göre çok değişik olabilecek. Diğer bir söyleyişle belirsizlik hâli yüksek, tahmin yapmak güç olacak.

    volüm : İngilizce volume. Dilimizde daha çok “hacim veya miktar” anlamıyla kullanılan bu söz, müzikte de “sesin alçaklığı veya yüksekliği” anlamlarında geçer. Kurulumuz bu söz için genel anlamda hacim, müzikte ise yoğunluk, ses yoğunluğu kelimelerini önermektedir. Basım işlerinde de bu kelimenin ara sıra geçtiği görülmektedir. Bu durumda da kullanımda olan cilt sözü tercih edilmelidir. Örnek: Dış ülkelerden alınan mallar arasında otomobil parçaları büyük bir hacim tutuyor.


    W

    walkman : İngilizce walkman (pille çalışan, kulaklık aracılığı ile müzik dinlemeye yarayan ve insanın üzerinde taşıyabileceği teyp). Bu kelimeye Kurulumuz, gezerçalar veya yürürçalar karşılıklarını önermiştir. Örnek: Yeni aldığı gezerçalar (yürürçalar) onu oyalıyordu.

    wallpaper : (bil.) duvar kâğıdı

    web : İngilizce “ağ”. “Üzerinde metin ve grafiklerin yanı sıra kullanıcının çeşitli seçimler yaparken yararlanabileceği nesneler barındıran, genellikle bir ana sayfa üzerindeki bağlantılardan erişilen genel ağ üzerindeki her bir belge” anlamındaki bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz da sözünü önermektedir. Örnek: Migros’un ağ sayfasına girerek alışveriş yapmak isteyen müşteriye, bir müşteri numarası veriliyor.

    webmaster : İngilizce web (ağ) + master (yönetici). Bilgisayar alanında kullanılan bu terim için Kurulumuz ağ yöneticisi karşılığını benimsemiştir. Örnek: Genel ağdaki sitenin her gün yenilenmesinden sorumlu teknik kişi olan ağ yöneticisinin hem iyi bir haberci, hem de yaratıcı olması gerekiyor.

    web sayfası : ağ sayfası

    web sitesi : ağ sitesi, site

    workout : İngilizceden dilimize giren bu kelime, İngilizcede "idman, antrenman; deneme çalışması" anlamlarını taşımaktadır. Türkçemizde bu kelimenin yerine kullanılabilecek ve aynı anlamın yüklenebileceği alıştırma, idman, antrenman gibi kelimeler vardır. Kurulumuz, bunlardan birinin kullanılabileceği görüşündedir. Örnek: Esem Spor Giyim’in Türkiye temsilciliğini yaptığı spor markası Adidas’tan her yaştan bayan sporcuya bir alıştırma (antrenman, idman) ayakkabısı.

    workshop : İngilizceden dilimize geçen bu söz, “çalışma yeri, işlik, atölye” anlamlarındadır. Dilimizde “bilgi ve fikir üretme” anlamıyla kullanılan bu söz için Kurulumuz, fikir üretme veya fikir üretme toplantısı kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Fikir üretme toplantısının amacı, sınırlı sayıdaki sinir bilimciye zengin bilgisayar desteğiyle kendilerinin uygulama yapabileceği lâboratuvar koşullarında yoğun kurs vermek ve özgür bir yöntem tartışması ortamı sağlamak.


    Z

    zaping : İngilizce zapping (vurmak; ünlem olarak bom). İngiliz argosuna ait bu kelime "televizyon kanallarında gezinmek" anlamını kazanmış ve bu anlamla Türkçede de kullanılır olmuştur. Teklif ettiğimiz karşılık: geçgeç.

    zaping yapmak : Teklif edilen karşılık: geçgeçlemek, geçgeç yapmak. Örnek: Televizyonda geçgeçlemek (geçgeç yapmak) pek çok kimsenin zevki hâline geldi.

    :rolleyes:

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •