Allah’ın rızasına aşkla koşmalısın

İnsan, nasıl çok şiddetli bir sıcağın altında kalınca, çok susar ve karşısında bir su görünce aşk ve muhabbetle o suyun üzerine giderse, Allah-u Zülcelal'in katındaki ecir ve sevaplara da aynı aşk ve muhabbetle olarak yönelmelidir.

Bir Allah dostuna sormuşlar: “Mesbuk (namazın birinci rek’atından sonra cemaate yetişen ve namazının bir kısmını imamla geri kalan kısmını da imam selam verdikten sonra kalkıp kendi başına kılan) kimse, imam selam verdikten sonra, namazını tamamlamak için ne zaman ayağa kalkmalıdır?”
O Allah dostu, bu soruya hiç beklemedikleri bir şekilde:
“İmsaktan önce kalkması lazımdır.” diye cevap vermiştir.

Tabi, onlar hikmetle konuşuyorlardı. Ne demek istedi? İmsaktan önce kalkar, abdestini alır ve müezzin ezanı okuduğu zaman camiye giderse, zaten mesbuk (namaza sonradan katılan) olmaz ki!

Bu, bütün ibadetler için geçerlidir. Burada bizim için işaret, Allah-u Zülcelal'in katındaki ecir ve sevaplara aşk ve muhabbetle yönelmemiz, onlara dört elle sarılmamızdır.

Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanmak için amel yapan, Allah'ın dinine hizmette bulunan bir kimseyi gördüğümüz zaman, onu ne kadar seversek, o oranda menfaatini görürüz. Çünkü bu sevgi, o kimsenin zatına değil, ona duyulan sevgi, Allah-u Zülcelal'e ibadet ettiği, Allah'a iman edip O'nun rızasına kavuşma gayretinde olduğundan dolayıdır. Bunun için de Allah-u Zülcelal'in katında çok makbuldür o kişi.



Dünya hayatında, birbirlerini Allah için seven iki kişiden birisi doğuda, diğeri batıda olsa, Allah-u Zülcelâl bu kimseleri kıyamet gününde bir araya getirip sayısız nimetlerle mükâfatlandırarak şöyle buyuracaktır: “İşte benim için sevdiğinizin mükâfatı budur.”

Seyda Muhammed Konyevi Hz. (k.s)