***
DIŞARDA
Points: 39.199, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


İslamda ADALET kavramı
Farz Allahu tealanın emirleridir mutlak uyulması gerekir , bunlar sadece namaz kılmak , oruç tutmak ve belli başlı ibadetlerle sınırlı değildir.
Maide suresinin 8. ayetinde “ Ey iman edenler Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun . Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe götürmesin . Adalet gösterin O takvaya en yakın olandır . Allahtan korkun çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır”
Adaletli ve dürüst olmak vede insanların birbirleriyle olan münasebetlerinde kur’an a uymalarıda, en azından namaz kadar belkide daha üstün emirlerdir.Günümüzdeki anlaşmazlıklarda tarafsız olarak hüküm verme olayı giderek azalmaktadır. Herkes yakınlığı ve menfeati bulunduğu kişiye haksız dahi olsa arka çıkmaktadır. Güçlünün yanında değil, haklının yanında olunmalıdır. Rabbimiz bizlere adaletli olmamızı emretmektedir, kişilerin yakınlık derecelerine göre taraf tutmak , Allahı dikkate almamak olacağından , bu konuya çok özen göstermemiz gerekmektedir.
Arkadaşlar ; zalimin olduğu yerde zulüm vardır ,zulüm ün olduğu yerde adalet yoktur . Adaletin olmadığı yerde , Hak’kın gazabı ve türlü sıkıntılar mutlaka olur , bunu hiç kimse engelleyemez. İnsan adaleti sağlayıp , sürdürerek bu sıkıntılardan kurtulabilir. Zulüme göz yuman ve karşı çıkmayan , zulüm’ü işleyen gibidir.
Nisa suresinin 135. ayetinde “ Ey iman edenler ; Hak üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan hakimler ve Allah için şahitler olun velevki şahitliğiniz kendi aleyhinize veya ana babanızın , yakın akrabanızın alayhine olsun ve gerek zengin gerekse fakir bulunsun . Çünkü Allah ikisinede daha yakındır onun için haktan saparak nefsin arzusuna uymayın şayet ağzınızı eğip büker veya yüz çevirirseniz iyi bilinki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır”.
İşte nefisle mücadelenin ana hedefi bu olmalıdır ve önce bunu başarmalıyız. Nefis terbiyesi sadece uçkuruna sahip olmak değil , kur’an ın tümüyle yaşamın sürdürülmesi çalışmasıdır.
Bunun gibi ve şimdi açıklayacağımız ayet gibi konular çok önemlidir. “ Allah ın fazl u kereminden kendilerine verdiği malda cimrilik edenler , sakın onu kendilerine hayır sanmasınlar . Tam aksine o kendileri için şerdir, cimrilik ettikleri şey kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allahındır, Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Ali İmran 180) .
Nefis terbiyesini sadece uçkuruna endeksleyen anlayışların , bu konuyu daha geniş yelpazeye taşımaları gerekmektedir. Nefis kişiye herzaman kuralların dışına çıkmayı tavsiye eder , kişi de iradesiyle elinden geldiği kadar nefsin isteklerine karşı , Allah ın emirlerini yerine getirmeye çalışmalıdır.
Yaşadığımız , kıyamet öncesi çok büyük sıkıntıların yakın olduğu şu zamanda , dünya telaşı ve karnını doyurma endişesiyle , Rabbini hatırlamaya fırsat bulamamak , unuttuğu için emirlerini dikkate alma ihtiyacı hissetmemek , malesef yaratılış gayesinden uzaklaşmaktır. Oysaki ikisinin arasında çok hassas bir denge kurup , iki cihan mutluluğunu yakalamamız çok kolay olacaktır. Bir taşla iki kuş diyorlar ya , işte onun gibi bir şey !
Akıl , Allah u tealanın en güzide nimetlerinden biridir. Aklı kullanmamanın sonucunda ortaya çıkacak olan akıbet , kişinin kendi sorumluluğundadır. Kaderci ve tam olarak bilinmeden yapılan tevekkülcülük uygulamasının faydası yoktur. Kişi aklını ve iradesini en iyi şekilde kullandıktan sonra , Rabbine tevekkül etmelidir .
Kader , kişinin gayreti ve aklını kullanmasının sonucunda Allahın taktir ettiği yaşamdır. Başına gelen iyilikler lutuf , kötülüklerde kendi hatalarının sonucudur.
Ortaya atılan birçok hadis i şerif , birbiriyle çelişki içersindedir ve zaman içersinde aynı konu hakkında birbirine muhalif hükümler , peygamberin ağzından çıkmış gibi , insanların önüne sürülmüştür. Dindeki ayrılıklarda bu surette ortaya çıkmıştır.
Kur’anın içindede geçmiş ümmetlerin yaptıklarından dolayı , başlarına gelenler defalarca anlatılmasına rağmen , herkes kendi bildiğini anlamakta ısrar etmektedir . Apaçık kur’an dururken, peygamber efendimizin söyleyip söylemediği çelişkili olan konularda Hadis i şerif leri , kur’an ın üstünde bir yaklaşımla benimsemek doğru değildir. Kur’an ı akılcı olarak incelemek suretiyle , peygamberimizi daha iyi tanıyıp , dinimizin içine sonradan sokulan hurafe anlayışlarından kurtulabiliriz. İnsan istikbali açısından öncelikle bunları doğru olarak öğrenmelidir .
Geçmişte yaşanan bir çok olaylar hakkında , farklı bilgiler mevcuttur. Bunun sebebi tarafsızlık ilkesinin ihlal edilmesindendir. İnsanların yaşanan olaylar ve paylaşılan duygular karşısında , anlamaları gereken gerçeklerden ziyade, samimiyetsizliklerinden ve bozuk itikatlarından dolayı , aynı konuda bir çok yanlış görüş ortaya atılmıştır. Bu sebeptendir ki tarihi çok iyi bilen, araştırmacı kimliği olan insanlardan da çok önemli bir fayda ne yazık ki göremiyoruz. Burada önemli olan kendini yetiştirme konusunda yüce Allah ın yardımına mazhar olmaktır. Doğru ile yanlışı birbirinden ayıracak yeteneğe sahip olmaktır, işte bunun adı ilimdir . Samimiyeti ve itikat ı en düzgün ve sağlam olan en iyi alim dir. Kişilerin itikat ve samimiyet potansiyellerine göre , Allah ın kullarına en güzel hidayetlerinden biridir. Kişiler ilimlerini insanların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kullanmalıdırlar. Aksi taktirde ilim kişinin yok olmasına da sebep olabilir. Rabbimiz kur’an da geçen peygamber kıssalarından kimlerin faydalanacağını ve anlayacağını
Ankebut suresinin 43. ayetinde şöyle bildirmiştir. “ İşte bu misaller var ya ! Biz onları insanlar için beyan ediyoruz. Ama onlara alimlerden başkası akıl erdiremez ”
Hiç birimiz nefsimizi ilah edinmek kâbilinden , bildiğimiz doğruları , daha doğru olan ile değiştirmekten çekinmemeliyiz. Önemli olan en doğru olan ile yaşamaya çalışmak ve bu doğruları paylaşmaktır. Kendimizi yeniliğe ve değişime açık tutup , mantıklı hertürlü yaklaşıma sıcak bakmak zorunluluğumuzdur.
İslam dininin karmaşaya sürüklenmesinin en büyük etkenlerinden biride budur. Dini farklı algılayan ve kendinden öncekini taklit etme yoluyla , yaşamlarını sürdürmeyi rehber edinen kesimler , cehalet batağına saplanmış, hem nefislerini , hemde mürşidlerini ilah edinmişlerdir.
Benim şahsen hayal ettiğim ama bu günkü şartlarda çok uzak gördüğüm ve bu yazıyı yazmaktaki en mühim maksadım olan konu : Birlik beraberlik esasına dayalı , sosyal münasebetleri kuvvetli , hiçbir etnik ve din içi ayrımcılığın olmadığı , kur’an ı anlatılmak istenen şekilde anlayıp yaşama gayreti içersinde olan , güçlü bir islam dünyası görmektir.
Hatasız , kusursuz ve günahsız bir toplumu tamamen oluşturmak söz konusu değildir , ancak inanç sistemini , itikati olarak sağlam temellerin üzerine oturtmak çok önemlidir. İnançlı kişilerin Allah a giden yolda şahsi günahlar işleyip , Rabini hatırlaması ve tövbe etmesi normaldir. Ancak yanlış inanç ideolojilerini takip eden kişilerin , kendilerini en doğru yolda görmeleri , farkedemeden uçurumdan yuvarlanmalarına vesile olacaktır.
Bu durumdaki insanlar üzerindeki hayalimin gerçekleşmesi için , dua etmekten başka bir şey yapamıyor olmakta beni üzüyor. Belki bir gün karşılıklı birbirimizi anlayacağımız güzel günler gelir. Gelmezsede ne yapalım , Allah ın adaleti şaşmaz , herkes yaptığının karşılığını alır.
:rolleyes:
