ÖLÜM

De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da müşahede edilebileni de bilen (Allah)'a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir."(Cuma Suresi 8)


Ölüm sizi her an yakalayabilir. Kimbilir o an belki de şu andır ya da size çok yaklaşmıştır.

Belki de bu satırlar ahlakınızı yeniden düşünmeniz için ölümünüzden önce size tanınmış son bir fırsat son bir hatırlatma son bir uyarıdır. Siz bu satırları okurken bir saat sonra hayatta kalacağınızdan emin olamazsınız. Bir saat sonra hayatta olsanız bir sonraki saate erişeceğinizin hiçbir garantisi yoktur. Saat değil bir dakika hatta bir saniye sonra bile hayatta olacağınız kesin değildir. Bu kitabı sonuna kadar okuyup bitireceğinizin de hiçbir garantisi yoktur. Ölüm size büyük bir ihtimalle bir dakika öncesinde ölmeyi hiç aklınızdan geçirmediğiniz bir anda gelecektir.

Mutlaka öleceksiniz tüm sevdikleriniz de ölecek sizden önce ya da sonra mutlaka ölecekler. Bundan 100 sene sonra dünya üzerinde sizin tanıdığınız hiçbir canlı insan kalmayacak.

Her insanın kendi hayatı hakkında bitmek tükenmek bilmeyen planları vardır. Liseyi bitirmek üniversiteye girebilmek mezun olmak iş sahibi olmak ev sahibi olmak evlenip çoluk çocuk sahibi olmak çocuğunu büyütmek emekli olmak huzurlu bir hayata kavuşmak gibi... Bunlar bu planların en genel ve en sıradan olanlarındandır. Bunların dışında herkesin kendi içinde bulunduğu durum ve şartlara göre daha binlerce konuda çok kapsamlı plan ve tasarıları vardır.

Oysa bu planların hiçbirinin gerçekleşeceği kesin değildir. Buna karşın ölüm yüzde yüz gerçekleşecektir.

Yıllarca çalışıp çabalayıp üniversiteye giren bir öğrenci okuluna giderken ölür. Ya da yeni işe giren bir kişi işine giderken veya evlenenler düğünden dönerken ani bir trafik kazası sonucunda ölürler. Başarılı bir iş adamı ise işlerini çabuk halledebilmek gideceği yere daha çabuk ulaşıp vakit kazanmak ve daha çok şeyler yapabilmek için uçak yolculuğunu tercih eder. Fakat uçak kaza yapar yere düşer. Orada hayatı hiç düşünmediği şekilde son bulur.

Bütün planlar boşa gitmiştir. Geriye kalan planlarını gerçekleştiremeden bir daha asla tamamlanmayacak bir şekilde yarıda bırakarak dönüşü olmayan bir yere giderek ölürler... Oysa o gittikleri yer için hazırladıkları hiçbir planları yoktur. Gerçekleştiremeyecekleri planları yıllarca en ince ayrıntısına kadar düşünmüşlerdir ama gerçekleşeceği kesin olan ölüm hakkında hiçbir şey düşünmemişlerdir bile.

Peki akla ve bilince sahip bir insan hangisine öncelik vermelidir? Gerçekleşeceği kesin olan hakkında mı yoksa olmayan hakkında mı plan kurmalıdır? İnsanların çoğu kesin olmayana önem verirler. Hayatın hangi safhasında olursa olsun bütün planlarını gelecekte daha iyi ve daha mükemmel bir hayata kavuşabilmek için yaparlar.

Eğer insan ölümsüz olsaydı bu davranış gerçekten de mantıklı olacaktı. Fakat bütün planlar ölüm denen mutlak sona mahkumdur. Bu nedenle kesin olan ölümü bırakıp kesin olmayanları önemsemek kesinlikle akıl dışıdır.

Ama insanlar kafalarını esir almış olan garip bir büyü nedeniyle bir türlü bu açık gerçeği fark edemezler.

Böyle olunca ölümle birlikte başlayacak olan gerçek hayatlarını da tanımazlar. Ahiretlerine yönelik bir hazırlık yapmazlar. Diriltildiklerinde ise kendileri için özel yaratılmış olan cehennemden başka bir yere gitmezler.

Bu broşür insana düşünmek istemediği gerçekleri düşündürmek ve hızla yaklaşan büyük olayı haber vermek için yazılmıştır... Bu büyük olay kesindir.

Dolayısıyla düşünmekten kaçmak hiçbir şekilde çözüm değildir.




Batıl İnançlar ve Gerçekler

İnsanlar tarih boyunca karşılarına çıkan pek çok soruna çözüm bulmuşlar ancak ölüme çare bulamamışlardır. Her canlı varlık bir gün ölmek üzere doğar. Kimileri çok küçük yaşta hayata veda ederken kimileri genç kimileri orta kimileri de ileri yaşlarda bu dünyayı terk ederler. Kimsenin sahip olduğu malı-mülkü serveti makamı mevkisi şöhreti itibarı kuvveti ve güzelliği ölümü kendisinden uzaklaştıramaz. Herkes istisnasız ölüme boyun eğmiş ve bundan sonra da eğmeye devam edecektir.

Pek çok insan ölümü düşünmek istemez. Bu mutlak sonun kendi başına da geleceğini aklına getirmez. İnsanlar arasında düşünülmediği sürece ölümle karşılaşılmayacağı gibi batıl bir inanç gelişmiştir. Ölümle ilgili konu açan herhangi bir kişi hemen "şom ağızlı" olarak nitelenir ve bu konu hemen "ağzından yel alsın" gibi anlamsız sözlerle kapattırılır. Halbuki ölümden söz eden bir insan isteyerek veya istemeyerek Allah'ın çok büyük ayetlerinden birini hatırlatmakta ve insanların üzerindeki kalın gaflet perdesini biraz da olsa aralamaktadır. Ancak gafleti yaşam biçimi haline getirmiş geniş bir kitle kendilerini rahatsız eden bu tür gerçeklerin akıllarına gelerek gafletlerini zedelemesinden çok huzursuz olurlar. Oysa bu kişiler hayattayken ölümü düşünmekten ne kadar kaçarlarsa ölümün gerçeğiyle karşılaştıklarındaki rahatsızlıkları da o kadar şiddetli olur. Bu dünyadaki gafletleri ne kadar büyükse ölüm anında kıyamet gününde ve ebedi azaptaki dehşet şaşkınlık ve azapları o derece büyük olur.

Zamanın ilerlemesine rağmen kendini yaşlanmaya ve ölüme karşı koruyabilmiş tek bir insan gösteremezsiniz. Ölmeyecek tek bir insan bulamazsınız. Çünkü insan kendi bedeninin ve kendi hayatının sahibi değildir. Yaşamaya karar verip hayatını kendisinin başlatmamış oluşu bunun bir göstergesidir. Bir diğer göstergesi ise hayatını sona erdiren ölüme müdahale edemeyişidir. Hayatın sahibi onu verendir. Ve O dilediği zaman da o hayatı geri alır. Hayatın sahibi olan Allah Peygamberimize vahyettiği "Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?" (Enbiya Suresi 34) ayetiyle bunu haber verir.

Yalnızca şu anda dünyada milyarlarca insanın var olduğu göz önünde bulundurulursa ilk insandan bu yana sayısız insan yaşamıştır. Bu insanların hepsi de istisnasız ölümü tatmışlardır. Günümüzden önce yaşayanların da şu anda yaşamakta olanların da kesinlikle başlarına gelmiş ya da gelecek olan kesin bir sondur ölüm. Kimse kendini bu kaçınılmaz sondan kurtaramaz. Kuran'da bu konu şu şekilde bildirilir:

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran Suresi 185)