Bakışlar nereyeydi? Neler söylerdi gözler? İçten yansımayan bakışın gerisinde hangi anlam aranırdı ki! Duygularda, hayata anlam vermeye çalışan sorgulayışın yoğunluğu yoksa, boşluğa doldurulmuş neyle iletişim kurulacaktı Oysa bir gülün anlamı, seyrindeki coşkuda, ruh cesedindedir Şiir ise bu coşkunun kelimelere bürünmesi Aksi halde, ışıksızlık, duygusuzluk, ruhsuzluk…
Ruhlar uzakta, vücudlar kendi çöllerinde Ruhların aradığından habersizlik Duyguların susuzluğu Ve insan neyiyle varlığını sürdürüyor! Yaşanılması tekrarsız bir anın şiirini ruh duyumsamazsa nedir insan için yaşamak? İnsanın zevki, sayısal kazançlardan oluşuyorsa yaşamak ne ki, diye sormalı mı cesetlere! İnsan, kendinin sınırlarıyla varsa ve ruh sonsuzu arzuluyorsa, insan neleriyle ruhunun olduğunu kabule yanaşabilir? Nefsî hazlarının kaynağı, mekânı ise insanın içi; ruhun aydınlığı yoktur onun için
İçini ve dışını barıştıracak olan ruhunu arayan kim? Adam, parmağıyla yıldızların harikulâdeliğini gösteriyor da parmağa bakılıyorsa, bu dârdan nasıl hayrete düşülür? Oysa, hayran olabilen, sonsuz birini arzular
Gözlerin gerisinden dışa ruh bakmıyorsa, gözün maddesi neyi görür? Katı, renksiz, durgun, boş ve anlamı bulunamayan nesneyi Ve yüzler, bakışta boşluğa bakan gözlere sahip
Bir çiçeğin seyrinde gözlerden bütün duygulara bir heyecan ulaşamıyorsa kalbden, ruhtan bahsetmek olmaz Ruhsuz cesede gösterilmez, sevdirilmez Kalbsiz, heyecansız vücud, anlamsız, sorgusuz yaşayan(!) insandır Ceset, ruhun haremidir Sınırlı, fani, ölümlü vücudda sınırsızı isteyen, arzulayan ruhtur Daracık insanın içinden, herşeyi isteyen kalbdir
Ruh, dışa, sonsuza taşır insanı Kalbî aşk, açar insanı herşeye Ruhsuzun aşkı da kapatır herşeye Zaten seven nefisse, aşktan bahsetmek boşunadır Hayatı, ölümü sorgulamayan, hangi sonsuza uzanan duygularla muhatabını sevdiğini söyleyebilir? Anlamsızlık, başkası değil Sınırlanmış insan kimi sevebilir ki! Sevgi; ruhun, kalbin, duyguların birlikteliklerinden doğar Hayretle yıldızları seyrederken, yere basan ayaklarını unutan kalb sevebilir yalnızca Aksi halde, seven de, sevildiğini zanneden de mânâsızlık döngüsünde yoksulluklarını yaşarlar
Çiçeklere bakan insan, içinde birşeyler duymuyorsa, kalbi kıpır kıpır atmıyorsa, kaybettiğini aramalı öncelikle Oysa gözlerinin gerisinde, güzelliklerin bitimsizliğini, devamlılığını arzulayan, içiyle dışının uyumuna dalan bulmuştur, aradığını Bir gülün seyrinde huzuru buluyorsa, ruhunu içinde bilebilir insan Kalbi mânâdan kıpırdayan barışabilir herşeyle, herşeyin Sahibiyle
Kâinatta olan herşeyin anlamını ışıklandıran, gösteren ruhun aydınlığıdır Aksi halde yapatır insan kendini bütün güzelliklere, karanlığıyla
Kalb, arzularıyla Birinden ister herşeyi Ruh, hayranlığıyle O Bir’i bulur .
(alıntı)