NEREYE GİDİYORUZ?
Aklıma bir düşünce geldi? Acaba dedim bizi kim yönetiyor ve bizi kim yönlendiriyor… Gençlik olarak zevklerimiz ne? Ve neyin etrafında yoğunlaşıyor? Veya o yöne sürüklenmeye çalışılıyor?
Gerçekten bu sorular içtenlikle cevabı aranan sorulardı kafamda. Bir genç arkadaşında gördüğü bir uygulamayı özenti sonucu kendide benimsemeye başlıyor. İlk zamanlar garip gelen bir şey birden bire alışkanlığımız oluveriyor ve biz farkına bile varmıyoruz. Bizi yöneten bu el kime ait?
Sorular… Sorular…
Gerçek manasıyla kendimizi tanımaya başladığımız zaman biz niçin yaratılmışız sorusunu sormuşsak kendimize ve cevabını alabiliyorsak tereddütsüz bir şekilde gerçek manasıyla kuran ve sünneti yaşayabiliyorsak ne güzel. Ya cevabı veremiyorsak?
İşte aslında her şey bu noktada başlıyor. İlk önce bizi yöneten o ellerden kurtulmalıyız. Bizi gerçek sevdadan uzaklaştıran her ne varsa bir kenara bırakmalı ve silkelenmeliyiz aksi halde bizi bu yolda her zaman meşgul edecektir. Özbeliğimizi tekrar kazanmalı ve geçmişimize saygı duymalıyız. ABD patentli kahramanlar yerine kendi ecdadımızı tanımalı, fastfoodlaştırıldıgımızın farkına varmalıyız. Bizi yönetenlerden bir el olan TV sempatizanlığı yerine neyi ve ne zaman seyredeceğimizi bilmeli, kumandayla kanaldan kanala zap yapmaktan bir an evvel kurtulmalıyız. Ki bizi esir almış. Bizi oyalıyor. Kitap okumuyoruz. Ve adeta TV den kopya çekerek onlar gibi olma sevdasına kapılıyoruz. Magazin dünyası sayesinde dedikodu illetinin içine düştük. Kim kiminle geziyor, kim ne yapmış o sanatçı hangi giysileri giymiş falan filan…
Şimdi baştaki soruları tekrar soralım kendimize… Ve nereye doğru gittiğimizi?
Haydin artık uyanma zamanı…
B.M