ALLAH’a kavuşmak demek ölümü istemek değildir. O’na kavuşmaktan maksat, O’nun sonsuz rahmetinden faydalanmayı ummaktır. Rızasını istemektir. Ümidi korkuya galip kılmaktır. Yani ALLAH tealanın rahmeti, kullarının bütün günahlarını affetmeye kafidir, diye ümitlenmektir. Bununla beraber, düşman elinde esir olup, ağır işkenceler altında kalmak gibi tahammülü zor durumlarda da ölümü istemek, alemlerin Rabbine fiilen kavuşmayı istemekte caizdir. Tıpkı Ashabdan Zeyd b. Desinne gibi.

ALLAH ve Resulüne Kavuşma Özlemi Duyanlardan Örnekler:

ALLAH dostları, yaşayışlarıyla ALLAH’a ve Resulüne daima kavuşma özlemi içerisinde olmuşlar ve bunu da çevrelerindeki mü’minlere birer örnek teşkil etmesi bakımından, alenen, açıkça ortaya koymuşlardır. Yeri geldiğinde en kıymetli canlarını, mallarını ve diğer varlıklarını, arzuladıkları gaye uğrunda feda etmeyi becerebilmişlerdir


Hz. Osman (ra)’in ALLAH’a Kavuşma Özlemi:

Hz. Osman (ra) Şehid edileceği gün, Resulullah (sav)’i rüyasında görmüş ve Resulullah (sav) ona:

- “Muhasara mı edildin ey Osman?” buyurmuş. O da:

- “Evet ya ResulALLAH! ” demiş. Yine:

- “Susadın mı ey Osman? ” diye sormuş. O da:

- “Evet ya ResulALLAH” demiş. Resulullah (sav) avucu ile kendisine su içirir ve:

- “Ey Osman! İstersen şehadet şerbetini iç ve akşama bizim yanımızda iftar et. İstersen yardım edeyim muhasara kalksın” diye teveccüh buyurur. Osman (ra) şehadeti tercih eder ve bu rüyasını Abdullah b. Selam’a böylece anlatır. (1)

Sa’d ibn-i Rebi’ (ra)’in ALLAH’a Kavuşma Özlemi:

Sa’d İbn-i Rebi, Efendimiz (sav) tarafından çok sevilen bir sahabidir. Uhud’da, bir an gözlerden kaybolur. Efendimiz (sav) yanında bulunan Zeyd b. Sabit’e: ‘Etrafı bir arayın’ der. Arar ve onu yaralı bir halde yatıyor olarak bulurlar. Zeyd (ra) ona: ‘Resulullahın sana selamı var’ der. Sa’d yattığı yerden doğrulmak ister. Ancak kalkamaz. Tekrar dener ve yine kalkamaz. Sonunda yattığı yerde selamı alır. Sonra döner ve Zeyd b. Sabit’e şu ibret verici sözleri söyler:

- “Kavmime şunları bildir: Sizin nabzınız attığı müddetçe, eğer Efendimize bir şey olursa, ALLAH’a vereceğiniz hesabın altından kalkamazsınız. ALLAH Rasulüne benden selam söyleyin, Uhud’un verasından üfül üfül esen cennetin kokularını duyuyorum..” dedi ve kokusunu aldığı cennetine ruhu uçtu ve gitti.



Reci’ Olayı Kahramanlarının ALLAH’a Kavuşma Özlemi:

Siyer müelliflerinin bildirdiğine göre, Reci’ olayı denilen ve Hicret yılının dördüncü senesi Safer ayı girince, Adal ve Kare kabilesinden bir topluluk gelerek, aralarında İslamın yayıldığını haber vermesi üzerine, kendilerine Din’i öğretecek, Kur’an’ı okuyacak bir öğretmen istediler. Resulullah (sav) bunlarla birlikte altı kişiyi gönderdi. İbn-i İshak ve Buhari’nin rivayetlerine nazaran bunların sayısı on kişi kadardı. Bu seçkin topluluk, yolda ihanete uğrarlar ve kendilerine pusu kuran Müşrikler tarafından öldürülürler. Bunlardan Zeyd b. Desinne ile Hubeyb b. Adiy (ra), esir olarak Mekke’ye götürüldüler ve köle olarak satılırlar.

Zeyd b. Desinne’yi de Safvan b. Ümeyye satın almıştı. Öldürmek için onu Harem’den dışarı çıkardıkları vakit, Ebu Süfyan ona şöyle sorar:

- “Ey Zeyd! ALLAH aşkına doğru söyle! Şimdi yanımızda, senin yerine Muhammed’in boynunu vurmamızı, senin ise ailenin içinde sağ salim yaşamayı arzu etmez miydin?” O da:

- “VALLAHi, ben ailem içinde sağ salim oturup ta, Muhammed (sav)’in değil benim yerimde olmasına, hatta onun bulunduğu yerde bile bir dikenin batıp incitmesine gönlüm asla razı olmaz” diye cevap verdi. Bu söz üzerine Ebu Süfyan:

- “Ben insanlardan, Muhammed’in ashabının Muhammed’i sevdiği gibi, hiçbir insanın bir başkasını sevdiğini görmedim” dedi.



Bi’r-i Maune Yiğitlerinin ALLAH’a Kavuşma Özlemleri:

Yine İslam tarihinin önemli olaylarından biri olan ve adına ‘Seriyyetü’l-Kurra’ yahut genel bir deyimle ‘Bi’r-i Maune’ olayı denilen, 70 kişilik bir Öğretmen heyetinin hunharca katledildiği bir olay vardır ki, Siyer’de bildirildiğine göre, Hicretin dördüncü yılında Ebu Bera Amir İbn-i Malik, Medine’ye gelip Hz. Peygamber (sav)’den Necid’e İslam’ı yayacak bir heyet göndermesini ister. Resulullah (sav) gidecek heyetin can emniyetinden emin olmadığını söyleyerek müsbet cevap vermek istemezse de, Ebu Bera’nın garanti vermesi üzerine, Kurra tabir edilen Ehl-i Suffe’ye mensup 70 kişilik bir heyeti gönderir. Ancak, bu heyet Bi’r-i Maune denilen mevkide pusuya düşürülür. Sadece Amr İbn-i Umeyye ed-Damri hariç hepsi bu ihanetin kurbanları olarak şehid edilirler.

Yüce ALLAH Bi’r-i Maune’de şehid edilenler hakkında Kur’an’dan bazı ayetler indirmiş, bunlar daha sonra kaldırılmıştır. Ki mealen şöyledir: “Kavmimize bizim durumumuzu haber vererek deyiniz ki: ‘Biz; RABBİMize kavuştuk. O bizden razı oldu, biz de O’ndan razı olduk” İşte onlar bunu kazandılar. RABBİMiz (cc) böyle yaşayan mü’minlerin son durumları hakkında buyurur ki:

- “RABBİMiz ALLAH’tır! Deyip sonra da doğrulukta devam edenler.. Onları, melekler, ölümleri anında: *Korkmayın, üzülmeyin! Size vaad edilen Cennetle sevinin. Biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan ALLAH katından bir ziyafet olarak size sunulur* diyerek inerler.”

İşte bu davranışlarına karşılık onların bu dünyadan götürdükleri!.. Vefatları anında müjdelenmek... Varacağı yeri en güzel şekilde görerek oraya can atarak gitmek... Fani olandan, baki olana göç etmek.. Yaratıklardan kurtulup yaratıcıya kavuşmak vesaire. İşte onlar yaşarken hep böyle yaşadılar ve ölürken de böyle öldüler. Hem de ALLAH’a kavuşmanın ne demek olduğunu üzerlerinde göstererek...

alıntı