Aile olgusu İslam kıstası üzerine bina edilmediği müddetçe, akıbetinin mevcut batı ailelerinden farklı olması mümkün mü?
Aile kurumu irdelendiği zaman, karşımıza çeşitli fertlerden teşekkül etmiş olan, anne, baba ve çocuklar diye nitelendirebileceğimiz bir kurumla karşılaşırız. Her kurumda olduğu gibi bu kurumun da bir düzen ve düstur üzerine bina edilmesi gerektiğini herhalde hepimiz bilmekteyiz. Kurum olgusunu daha iyi anlayabilmemiz için bir örnek vermek istiyorum. Örneğin, araba üreten bir firmayı düşünelim. Bu firma bu arabaları üretir iken bir düzen ve intizam içerisinde hareket etmesi gerektiği herhalde hepimizin malumudur. Burada verim elde edilebilmesi için ve gerçekten de firmanın ayakta kalabilmesi için bu düzenin mevcut olması kaçınılmazdır.
Evet, bu örnekte olduğu gibi aile kurumu da irdelenmesi gerekiyor. Aksi taktirde batı ülkelerinde çokça şahit olmuş olduğumuz mutlu olmayan, devamlı kavga eden, çocuk yapmaktan korkan, boşanmaya çokça meyilli olan (ki bu Almanya!da 70%), hanımını hiç kıskanmayan, hatta onu çıplak bir şekilde havuzda, denizde sergilemekten çekinmeyen, İslam’da “aile, ALLAH ve Rasulünün koruma altına aldığı bir kaledir“ anlayışından çok çok uzak bir aile yaşantısı ve görüntüsü ile karşı karşıya kalırız (ALLAH muhafaza.)
İslam’da aile yaşantısına geçmeden önce, batıda var olan aile yaşantılarına ve ona adeta hayran olan İslam beldelerindeki ailelerden bir kaç ürkütücü ve bir o kadar da üzücü örnekler vermek istiyorum:
Bir Amerikan gazetesinde yayınlanan makaleye göre; Amerika'da bir milyon kişinin anneleri, kızları ve kız kardeşleri gibi yakın akrabalarıyla cinsel ilişkiler kurduklarını haber verdi.
İşte, bu hayvansal serbestlikten, cinsel ilişkilerden, cinsel hastalıkların ve onların en şiddetlisi olan Aids hastalığının yayılması neticesine varıldı. Yine bundan dolayı zina çocukları çoğaldı.
Bir İngiliz gazetesi; İngilizlerin %75'nin metres hayatı (yani zina) çocukları olduğuna dair bir haber verdi.
Bu toplumlarda aile parçalandı. Babalar, anneler ve çocukları, kardeşler ve kız kardeşler arasında saygı, sevgi, merhamet kayboldu. Hatta, yaşları ilerlemiş, onlarca daha doğrusu yüzlerce erkek ve kadının sokaklarda yürüdüklerini ve beraberlerindeki köpekleri dost edinerek, parklarda dolaşmayı tercih ettiklerini görmek doğal işlerden oldu. Öyle ki, o köpekler onların meskenlerine, yemeklerine, hatta yataklarına ortak oldular. Onların yalnızlıklarında onları teselli eden tek şey köpekleri oldu. Zira, onlardan herbirisi yalnız yaşıyor ve kendisini teselli eden bir şey yoktur. Çünkü, köpekten başka kendileriyle beraber oturacak ve onlara yakın olacak, dost olacak kişiler olmaksızın yalnız başlarına yaşar duruma düştüler...
İşte, batının ürettiği aile portresi bundan ibaret. Ne yazık ve üzücü ki İslam’ın ölçü ve kuralları değil de bu zelil ve hayvanlaşmış batı ülkelerinin aile yaşantıları İslam beldelerinde yaşayan Müslüman ailelerce örnek alındığına şahit olmaktayız. (ALLAH c.c. Müslümanlara tekrar Kur'an ve Sünnete dönmeyi ve ALLAH Resulünü yegane örnek kişi olarak kabul etmeyi nasip eylesin. (Amin.)
İslam’da aile kurumunun teşekkül edişi kesinlikle cima, menfaat, birilerine cici-güzel gözükmek ve buna benzer dünyevi maslahatları elde etmek için meydana gelmemektedir. Öyleyse İslam’da evlilik nedir, ailenin İslam’da misyonu ve karı, kocanın takınması gereken tavır ne olmalı sorularının cevabını bulmamız gerekiyor.
ALLAH Resulü (s.a.v.) Müslümanların evlenmeleri ve çoğalmalarını defaatla tavsiye etmiştir, hatta bazı durumlarda farz olduğunu dahi söylemiştir. Bakınız Muhammed (s.a.v.) evlilikle alakalı ne buyuruyor: