Sayfa 30/30 İlkİlk ... 282930
297 sonuçtan 291 ile 297 arası

Konu: Kurandan Okuyalim

  1. #291
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Rahman suresi ayet 46
    Rabbin makamından korkan kimse için ise iki Cennet vardır.

    Yani hesap gününe iman eden bir kimse, bu dünyada sorumsuz yaşamaz ve nefsini kontrol altına alır. Hak-batıl, zulm-adalet, temiz-necis, haram-helal arasındaki farkı temyiz eder ve bile bile Allah'ın emirlerinden yüz çevirmez. Dolayısıyla ileride zikredilen mükafatlar bu kimseler içindir.

    "Cennet", bahçe anlamına gelir. Kur'an'da, salih kimselerin barınacağı yer, Cennet olarak adlandırılmıştır. Nitekim bazı yerlerde, "onlar için altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır" ifadesi kullanılmıştır. Yani, büyük bahçeler içinde küçük bağlar vardır. Burada da her Cennet ehline iki Cennet verileceği ve onların içinde-ki ileride zikredilecektir -saraylar, hizmetçiler ve diğer nimetlerin bulunacağı beyan edilmiştir.

    Rahman suresi ayet 47
    Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

    Bu ayetten surenin sonuna değin, "Alâi" kelimesi, nimet ve kudret anlamında kullanılmıştır. Ayrıca hamde layık sıfatlar anlamı da kelimenin içinde saklıdır. İlk anlam ele alındığında, cümle, "siz bu nimetleri yalanlasanız da, mü'minler yine de bu nimetlere sahip olacaklardır." şeklinde, ikinci anlama göre, "Sizler Allah'ın bu nimetlerini vermesinin mümkün olmadığını zannetseniz de, Allah bu nimetleri kullarına verecektir" şeklinde anlaşılır. Üçüncü anlamı ele alırsak şayet, cümle, -Neuzubillah- "Sizler Allah'ı iyilik ve kötülük arasındaki farkı temyiz etmekten aciz sanıyorsunuz, sizlere göre, Allah Teâlâ, bu koskoca kainatı yaratmıştır. Ama zalimle, adalet sahibi, hak ile çalışanla, batıla hizmet eden, hayır ile şer işleyen kimseler onu ilgilendirmez. Mazlumun adalet ve insaf göremeyeceğini, hayır işleyenlerin mükafaat alamayacağını sanıyorsunuz. Yine Allah'ı, zalimlere ceza, salihlere mükafat vermekten aciz olarak kabul ediyorsunuz. Sizler bu şekilde Allah'ın sıfatlarını inkar etmeye devam edin, ancak kafir ve zalimlerin Cehennemle, salih kulların ise Cennetle karşılaşacağı gün, yine inkar edebilecek misiniz?"

  2. #292
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    A'lâ suresi ayet 7
    Ancak Allah'ın dilediği başka. Çünkü O, açıkta olanı da bilir, saklı duranı da.

    Bu ifade iki anlama da gelebilir. Birincisi Kur'an'ın Rasulullah'a kelime kelime ezberletilmesi şeklindedir.
    Yani bu, Rasulullah'ın kendi yetenekleriyle başardığı bir iş olmayıp, bilâkis Allah'ın bir lütuf ve keremidir. Şayet Allah (c.c.) Teâlâ isterse ona unutturabilir. Aynı husus Kur'an'da başka bir yerde şu şekilde ifade edilmiştir; "Andolsun biz dilersek sana vahyettiğimizi tamamen gideririz." (İsra-86) İkinci bir anlamı da şöyle olabilir. Rasulullah bazen bazı ayetleri bir anlık unutabiliyordu. Ancak bu ona verilen va'din dışındaki hadiselerdir. Çünkü Rasulullah'ın müstakil olarak Kur'an'dan bir kelimeyi dahi unutması mümkün değildir ve Allah (c.c.) Kur'an'ı korumayı üzerine almıştır. Her insanın da bazen unutkanlık içinde olabileceği gibi, Rasulullah da bazı zamanlar onutkanlık içinde bulunabiliyordu. Buhari'daki bir rivayet bu hususu doğruluyor. Bu rivayete göre, bir gün Rasulullah sabah namazını kıldırırken bir ayeti atlamıştı. Namazdan sonra Hz. Ubbi bin Ka'b, Rasulullah'a, "Ya Rasulullah! siz şu ayeti okumadınız. Yoksa bu ayet mensuh mudur? diye sordu. Rasulullah, "Hayır, ben bu ayeti unutmuşum" diye cevap verdi.

    Bu çok bilinen bir sözdür. Allah'ın gizli ya da açık herşeyi bildiği anlamına gelir. Fakat bu, konu içinde müteala edilirse şu şekilde de anlaşılabilir. Rasulullah Cibrili Emin ile birlikte, vahyi tekrarlarken, unutmamak için acele ettiğini Allah (c.c.) bilmektedir. Bunun üzerine Allah Teâlâ Elçisine, "Müsterih ol, sen vahyi asla unutmayacaksın" diye buyurdu.

  3. #293
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    A'lâ suresi ayet 10
    '(Allah'tan) İçi titreyerek korkan' öğüt alır düşünür.

    Ebu Salih, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Âyet; İbn Um Mektûm hakkında inmiştir. el-Mâverdî dedi ki: Allah'a kavuşacağını uman kim*seler de öğüt alabilir. Şu kadar var ki, korkan kimselere öğüt vermek, uman kimselere öğüt vermekten daha etkilidir. O bakımdan, öğüt almak, her ne ka*dar korkmak (haşyet) ve ümit (recâ) ile alâkalı ise de yüce Allah, burada ümi*di dışarda tutarak, doğrudan doğruya ve yalnızca haşyet ile ilgili olarak öğüt sözkonusu etmiştir.

    Verdiğin öğüt, her ne kadar ancak korkan kimselere faydalı oluyor ise de, sen öğüt verip, hatırlatmayı genel olarak herkese yap! Çünkü bu durumda sen, davet etmenin sevabını elde edersin. Bu açıklamayı el-Kuşeyrî nakletmiştir.

    A'lâ suresi ayet 11
    Oldukça bahtsız olan kimse ise; ondan kaçacaktır.

    "Oldukça bahtsız olan", Allah'ın ilminde bahtsız olduğu bilinen "kimse ise ondan" o öğütten "kaçacaktır." Ondan uzaklaşacaktır. ei-Velid b. el-Muğire ile Utbe b. Rabia hakkında indiği söylenmiştir.

    A'lâ suresi ayet 12
    O ki, en büyük ateşe girecek,

    Bu; el-Ferra'nın dediğine göre, ateş ta*bakalarının en altta olanıdır. el-Hasen'den; en büyük ateş cehennem ateşi, en küçük ateş de dünya ateşidir, dediği nakledilmiştir. Yahya b. Sellâm da böyle açıklamıştır.

    A'lâ suresi ayet 13
    Sonra orada hem ölmeyecek, hem de hayat bulmayacaktır.

    Yani öl*meyecek ki çektiği azaptan rahat bulsun, kendisine fayda sağlayacak bir ha*yat da sürmeyecektir. Denildiğine göre, bedbaht olan kimselerin bedbahtlıkları birbirlerinden farklıdır. Buradaki tehdit, bedbahtlığı en ileri derecede olanlar hakkındadır. Bununla birlikte bu mertebeye ulaşmayan birtakım bedbahtların varlığı da sözkonusudur.

  4. #294
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    A'lâ suresi ayet 14
    Doğrusu, temizlenip arınan felah bulmuştur;

    Tezekkâ kelimesi ile, küfür ve şirkten vazgeçerek İslâm'ı kabul etmek, kötü ahlâkı bırakarak güzel ahlâk edinmek ve kötü amelleri terkederek iyi ameller işlemek kastedilmiştir. Felah kelimesi ile de, dünyadaki değil, ahiretteki kastedilmektedir. İnsanın bu dünyada fakir ya da zengin olması önemli değildir.

    A'lâ suresi ayet 15
    Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan.

    Buradaki zikr ifadesi, Allah'ı hem kalple hem de lisanla zikretmek şeklinde iki anlama da gelebilir.

    Yalnız zikretmekle kalmayın, namazı ikame edin ve namaza devam etmekle Allah'a itaat ettiğinizi fiilen ispat edin. Bu ayette iki şey tertip ile zikrolunmaktadır. Önce Allah'ı zikretmek, sonra namazı kılmak. Böyle bir düzenlemeden ötürü namaza 'Allahu Ekber' diyerek başlarız. Bu hususun işaret ettiği noktalardan biri de, Rasulullah'ın namaz kılmayı Allah'ın gösterdiği bir şekilde, Kur'an'a göre düzenlemiş olmasıdır. Namazı başka türlü düzenlemeye hiç kimse yetkili değildir.

    A'lâ suresi ayet 16
    Hayır siz, dünya hayatını seçip-üstün tutuyorsunuz.

    Yani onların tüm gayretleri bu dünyada rahatlık, refah ve dünyanın lezzetlerini elde etmek içindir. Onlar asıl faydanın bu dünyadaki fayda, zararın da bu dünyadaki zarar olduğunu zannetmektedirler.

    A'lâ suresi ayet 17
    Halbuki âhiret daha hayırlı ve daha devamlıdır.

    Ey insanlar ne yazık ki sizler dünya hayatının ziynetini âhirete tercih edersiniz. Halbuki âhiret hayatı sizin için daha hayırlıdır ve daha kalıcıdır. Zira dünya hayatı geçici, âhiret hayatı ise sonsuzdur.
    Arfece diyor ki:
    "Ben, Abdullah b. Mes'ud'dan suresini okumasını istedim. Abdullah b. Mes'ud: "Ne var ki siz dünya hayatını tercih edersiniz." âyetine varınca okumayı kesti, arkadaşlarına yöneldi ve onlara "Biz, dünya hayatını âhirete tercih ettik." dedi. Herkes sustu, Abdullah tekrar "Biz dünyayı tercih ettik. Zira biz, dünyanın süslerine, kadınlarına, yiyeceklerine ve içeceklerine kavuştuk. Böylece âhiret bizden uzaklaştı. Biz bu gerçeği ve peşin olan dünyayı, gelecek olan âhirete tercih ettik." dedi.

    Ebu Musa el-Eş'ari, Resulullah (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet edi*yor:
    "Kim dünyasını sevecek olursa âhiretine zarar verir. Kim de âhireti sevecek olursa dünyasına zarar verir. Sizler, devam edecek olanı (âhireti), yok olacak olana (dünyaya) tercih edin."

    Hz. Aişe (r.anh.) da Resulullah (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet edi*yor:
    "Dünya, yurdu olmayanın yeridir. Onun için, aklı olmayan mal biriktirir."

    A'lâ suresi ayet 18
    Şüphesiz bu (hükümler) evvelki sahifelerde de vardır.

    Âyette geçen "Bu" İşaret zamirinin neyi gösterdiği hakkında müfessirler farklı izahlarda bulunmuşlardır. İkrime'ye göre bundan maksat, A'la suresinde zikredilen âyetlerdir. Bu âyetler, İbrahim ve Musa'ya inen sahifelerde mevcuttur.

    Katade ve Ebul Âliye'ye göre bundan maksat, bu surede zikredilen husus*lardır. Bunlar, Musa ve İbrahim'in sahifelerinde de mevcuttur.

    A'lâ suresi ayet 19
    Onlar, İbrahim ve Musa'nın sahifeleridir.

    İbn-i Zeyd ve Katade'den nakledilen başka bir görüşe göre bundan maksat, "Halbuki âhiret daha hayırlı ve daha devamlıdır." âyet-i kerimesidir. Bu âyet, İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde de mevcuttur.

    Taberi bu zamirden maksadın, "Kendisini arındıran" âyetinden son âyete kadar olan âyetler olduğunu soylemişir. Buna göre: "Şüphesiz bu (hükümler) evvelki sahifelerde de vardır." âyetinin manası "Kendisini arındıran, rabbinin ismini anıp namaz kılan mutlaka kurtuluşa emniştir. Ne var ki siz dünya hayatını tercih edersiniz. Halbuki âhiret daha hayırlı ve daha devamlıdır." demektir.

  5. #295
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Fatiha suresi ayet 1
    Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

    Fâtiha sûresinin birinci âyeti besmeledir. Âlimlerimizin ekseriyetinin görüşü budur. Kur’an-ı Kerim’de 114 yerde besmele vardır. Bunlardan 113 tanesi sûre başlarında, bir tanesi de Neml sûresinde, sûre ortasındadır.

    “Süleyman’dan bana Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla bir mektup bırakıldı.”
    (Neml 30)

    Âlimlerimizin ekseriyetine göre Neml sûresinin ortalarında geçen bu besmele sûreye ait bir âyettir. Diğer sûre başlarında geçen besmeleler de o sûrelere ait birer âyettirler.

    Besmele çok çeşitli fonksiyonlara sahip bir muammadır. Besmele bizim dilimizde koruyucu bir melektir âdeta. Bir türlü dilimizden düşürmeyiz onu. Çin’den gelmiş çok kıymetli bir vazo. Bir yere koyarken besmele, silerken kırılmasın diye besmele. Yemek yerken şeytanı yediğimize ortak etmemek için besmele, az yemek için besmele, doymak için besmele. Ticaretle uğraşıyorsak müşteri bol olsun, kazancımız iyi olsun diye dükkanın kapısını açarken besmele, aman hırsız girmesin diye kapatırken besmele. Para sayarken aman yanlışlık yapmayalım diye besmele. Tehlikeli bir iş yaparken besmele, ampulü takarken, sökerken aman elektrik çarpmasın diye besmele, bes-mele, besmele. Âdeta koruyucu bir melek gibi onu dilimizden hiç düşürmeyiz. Hattâ bazılarına göre iyi bir besmele çekersen suda yürür, gökte uçarsın. Besmele sadece bu işler için kullanılıyor bugün. Onun bizim hayatımızdaki fonksiyonu işte bu kadar basitleştirilmiş.

    Halbuki besmelenin bizim hayatımızdaki mânâsı ve rolü bu kadar basite indirilmemeliydi. Çünkü besmelenin bizim hayatımızda taşıdığı çok daha büyük fonksiyonları vardı.

    Besmeleyi biraz tanımaya çalışalım inşallah. Hani demin söylemiştim; Hz. Ali Efendimiz der ki:

    "Kur’ân’ın tamamı Fâtiha’da, Fâtiha’nın tamamı besmelede, besmelenin tamamı da B harfin de toplanmıştır.”

    Her gün, her namazımızda defalarca okuduğumuz ve âlimlerimizin beyanıyla Kur’an’ın tamamını içine alan bu besmelenin “B” harfi nedir acaba? “B” harfi Türkçe’de “ile” mânâsına gelen bir bağlaçtır. Arapça’da bunun adına “ilsak” denir. Bir konuşmada, bir yazışmada “ile” kelimesini gördüğümüz veya duyduğumuz zaman hemen anlarız ki, iki taraf var ve bu iki taraf arasında bir ilgi, bir bağ, bir münâsebet kuruluyor. Meselâ “Hasan ile Tahir” ifadesinde, bu “ile” bağlacını görünce hemen iki taraf arasında, yâni Hasan ile Tahir arasında bir alâkanın, bir münâsebetin kurulduğunu anlarız. Bu cümle nasıl tamamlanırsa tamamlansın fark etmez. Hasan ile Tahir Afganistan'a gittiler, veya beyaz giyinmişler gibi. İşte bu “İle” kelimesiyle ikisi arasında bir münâsebetin kurulduğunu anlarız.

    Biz Besmelenin daha “B” harfine başlarken, “Bi” ”İle” derken hemen iki taraf olduğunu ve bu iki taraf arasında bir münâsebetin kurulduğunu görürüz. Peki kimle kim arasında bir münâsebettir bu? Allah ile kul, âbid ile Mâbûd, Rab ile âbid arasında bir münâsebet. Allah ile kul arasında bir ilişki kuruluyor. Peki nedir bu münâsebet? Kulluk münâsebeti, ubûdiyet ve rubûbiyet münâsebeti. Demek ki Besmele Allah’la kulun irtibatının beyanı, Rab ile âbid arasındaki kulluk mukavelesidir. Başka bir ifadeyle Allah’la kul arasındaki program maddelerinin tespitidir. Yâni bir mü'min besmelenin daha “B” harfine başlarken şunu demektedir: Ya Rabbi! Şu anda senin adına, senin namına, senin için, sen istediğin için, senin benim hayatıma aldığın kulluk maddelerinden birini söyleyeceğim veya yapacağım demektedir.

    İnsan ya konuşmaya başlarken, ya da bir iş yapmaya başlarken besmele çeker. Meselâ ben burada konuşmaya başlarken besmele ile başladım. Bu şu demektir: Ben Allah adına, Allah hesabına, Allah namına bu işi yapmaya başlıyorum. Ya Rabbi! Ben şu anda senin namına, senin hesabına, senin adına konuşuyorum. Yâni yapacağım bu konuşmayı yapmamı sen benden istediğin için, bunları konuşmamı kulluk maddesi olarak benim hayatıma sen aldığın için konuşmaya başlıyorum. Çünkü Allah’la kul arasındaki bu kulluk maddelerini tespit eden kimdir? Bunu da hemen Besmelenin ikinci kelimesinden anlıyoruz ki “Bismillah” Allah adına.

    Öyleyse kul için, kulu adına kulluk maddelerini tespit eden Allah’tır. O halde besmeleye başlarken biz demek istiyoruz ki: Ya Rabbi! Şu anda ben senin benim için, benim adıma tespit ettiğin, hayatıma koyduğun, yapmamı istediğin kulluk vazifelerinden, kulluk maddelerinden birini yapacağım, yapmaya başlıyorum. Yâni bir konuşmaya veya bir iş yapmaya başlarken besmele çekerek ya Rabbi bunu yapmamı sen istediğin için senin adına yapmaya başlıyorum diyoruz, ya da bunu ortaya koyma adına besmele çekiyoruz.

    O halde meselâ içki içerken, içki içmeye başlarken çekebilirseniz besmele çekin. Veya zinaya başlarken, faizli muamelelere girerken, tesettüre uymayan bir elbiseyi üzerinize giyerken, sakalınıza usturayı vururken, vurdururken, yabancı bir kadının elini sıkarken, haramla, israfla kurulmuş bir sofraya otururken, parmağınıza altın bir yüksük takarken, meşru olmayan bir paraya el uzatırken, kanalizasyonları seyretmeye başlarken, eliniz onun düğmesine giderken, mâlâyâni işlerken çekebilirseniz besmele çekin. Allah adına, Allah namına, Allah istediği için ben bunu yapmaya başlıyorum deyin diyebilirseniz.

    Eğer Allah içki içmenizi istiyorsa, veya üzerinize tesettüre uygun olmayan bir elbise giymenizi istiyorsa besmele çekin. Ya Rabbi, ben bunları senin adına, senin namına, sen istediğin için yapmaya başlıyorum deyin. Ama yok Allah bütün bunları yapmanızı istemiyorsa, o zaman bunların başında “bismillah” demeye hakkınız yoktur. Ya Rabbi ben bunları senin adına, senin namına yapıyorum, sen istediğin için yapıyorum diyemezsiniz.

    Hattâ haramın başında besmele çekmek insanı dinden bile çıkarır. Çünkü haramın başında besmele çekmek onu helâl kabul etmektir ki bu küfürdür Allah korusun. Haramın başında besmele çekmek Allah’a akıl vermeye kalkışmak ve Allah’a en büyük iftira etmektir. Allah’ın istemediklerini O istiyormuş pozisyonunda, O’nun adına yapmaya çalışmak zulümlerin en büyüğüdür.

    İşte besmelenin bizim hayatımızdaki rolü budur. Öyleyse hayatımızda başında besmele çekemeyeceğimiz işimiz olmamalıdır. Yâni bismillah diyerek, Allah adına diyerek yapacağımız her işimiz, konuşacağımız her sözümüz İslâmî olmalıdır. Esasen besmele İslâmî bir hayatın ifadesidir. Besmele mahza İslâm’dır. Onun içindir ki Kur’an’ın tamamı onda toplanmıştır. Mü’min besmele çekemeyeceği bir hayatın adamı değildir. Onun yaptıklarının tamamı kulluk akdine uygun olmalıdır. Yaptığı her şeyin yaptırıcısı Allah olmalıdır. İşte o zaman mü’min her işinin başında besmele çekebilecektir.

    İşte bu mânâda insanların kimilerinin besmelesi farklıdır. Hayatlarının programlayıcısı Allah olmayan, amellerinin yaptırıcısı Allah olmayan, hayatlarının kulluk maddelerini Allah’tan başkalarının aldığı kimselerin besmeleleri farklıdır. Meselâ hayatlarını Firavunlar adına yaşayan, yaptıklarını Firavunlar adına, onları razı etme, onları yüceltme adına yapanlar “Bi izzeti Firavun” Firavun adına, Firavun namına, Firavun şerefine derler. Kimileri “Bi ismi para” Kimileri “Bi ismi kadın” Kimileri “Bi ismi menfaat”Kimileri “Bi ismi Tâğut” Kimileri “Bi ismi dünya” Kimileri “Bi ismi moda” “Bi ismi çevre” “Bi ismi âdet”diyorlar. Çünkü onların hareket noktaları bu varlıklardır. Onların hayat programlarını belirleyenler bu varlıklardır.

    Yâni onların kulluk maddeleri bu varlıkların istediği biçimde gerçekleşmektedir. Yâni onların yaptıklarının tümünün yaptırıcısı bun-lardır. Hayatlarını Allah’tan başkaları adına yaşayan insanların elbette besmeleleri de farklı olacaktır.

    O halde önemine binaen şu gerçeği bir daha söyleyelim: Müslüman olarak bizim hayatımızda başında besmele çekemeyeceğimiz işimiz olmamalı. Veya besmele çektiğimiz her işimiz, Allah adına diye başladığımız her şeyimiz Allah’ın rızasına uygun olmalıdır. Allah’ın istediği cinsten olmalıdır. Çünkü bizim hayatımıza kulluk maddesi alan sadece Allah’tır. Bizim program yapıcımız, yaşam belirleyicimiz sadece Allah’tır, bunu hiçbir zaman unutmamalıyız.

    Bizim hayatımızın kulluk maddelerini alan Allah’tır. Burada kul olarak bizim hatırımıza şöyle bir sual gelebilir. Tamam, benim hayatımda yaptıklarımın, yapacaklarımın tümünün kararını alan Allah’tır. Ben O’nun benim adıma tek taraflı seçtiklerini yapacağım. O benim adıma neleri yapmamı istemişse ben sadece onları yapacak, neleri yapmamamı istemişse onlardan uzak durarak irademi O’na teslim edeceğim. Tamam bunu anladım ve kabullendim de, acaba Rabbimin tek taraflı, bana sormadan, benim fikrimi almadan benim hayatıma tespit ettiği bu programın, bu yaşam biçiminin, bu kulluk prensiplerinin tamamı benim menfaatim icabı mıdır? Acaba Rabbimin benim adıma aldığı kararların tamamı benim hayrıma mıdır? Acaba Rabbimin kararlarının tamamını yapayım mı? Yapmayayım mı? Yaparsam ne kazanır, ne kaybederim? Kul olarak aklımıza böyle bir soru gelebilir.

    Meselâ ben insanlardan birisiyle, içinizden birisiyle bir ticaret ortaklığı yapmaya karar versem, ortaklık anlaşmasının şartlarını tek taraflı olarak karşımdaki şahsın hazırlamasına razı olmam, olamam. Çünkü karşımdaki bir insandır. Zaafları vardır, menfaat duygusu vardır. Kendi lehine hareket ederek beni kandırabilir. Onun içindir ki bu konuda ondan kuşkulanabilirim ve gözü kapalı ona teslim olmayabilirim. Zira karşımdaki bir insandır ve her ân beni kandırabilir. Meselâ karşıma şöyle bir anlaşma metniyle gelebilir: Sermayenin 10/9 unu bana, 10/1 ni kendisine, kârın da 10/1 ni bana, 10/9 nu kendine ayırabilir. Böyle bir anlaşma şartnamesiyle, metniyle karşıma çıkıp baştan beni kandırabilir. İnsan olduğu için kuşku duyabilir, onunla böyle bir ilişkiye girmeyebilirim.

  6. #296
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.735, Level: 66
    Points: 9.735, Level: 66
    Level completed: 22%,
    Points required for next Level: 315
    Level completed: 22%, Points required for next Level: 315
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Nuralanur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    xxx
    Mesajlar
    1.617
    Points
    9.735
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Allah razıolsun kuran-ı kerim dünyamızı aydınlatıyor kim ona sarılırsa sıkıntı çekmez inşallah

  7. #297
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.821, Level: 49
    Points: 5.821, Level: 49
    Level completed: 36%,
    Points required for next Level: 129
    Level completed: 36%, Points required for next Level: 129
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ikranur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Nov 2011
    Mesajlar
    850
    Points
    5.821
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    14

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Kuran'ı Kerim bize inen hak kitab bize inen diyorum çünkü Rabbim bakara süresinde sana indirilen diyor muhattabı sen seciyor kitap sana indi bunca zaman hep denildiki alimler anlar bizler anlayamayiz Allah bize arapçasını sormayacak bütün ayetlerden sorumluyuz çünkü Rabbim sana indi diyor muhattabı biz seciyor
    Ya rabbi sen kitabı hakkiylan okuyanlardan eyle ondan asla şüphe duymayanlardan eyle hakkıyla tabi olanlardan eyle amin....
    ALLAH VAR DERT YOK

    االه الا الله محمد رسول الله

Sayfa 30/30 İlkİlk ... 282930

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •