Sayfa 12/30 İlkİlk ... 1011121314 ... SonSon
297 sonuçtan 111 ile 120 arası

Konu: Kurandan Okuyalim

  1. #111
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 17
    “Ey Peygamberim Mûsâ Firavun’a git! Zira o tuğyan içindedir, Tâğutluk yapmaktadır.”


    Ey Peygamberim Firavun’a git! Çünkü o azmıştır, tağâ yapmıştır. Tağâ, tuğyan, tâğutluk Firavunluktur. Firavun’un özelliğidir. Allah karşısında varlık iddiasında bulunmaktır. Sen varsan ben de varım! demektir. Veya Allah karşısında bilgi iddiasında bulunmaktır. Ne yani! Sen bilirsen ben de bilirim! Benim de aklım var! Benim de bilgim ve keyfim var! Sen bir hayat programı göndermişsen de benim de bir programım var! Hayatımı nasıl düzenleyeceğimi ben de bilirim! Nasıl giyineceğimi, nerelerden kazanıp nerelerde harcayacağımı, çocuklarımı nasıl eğiteceğimi, nasıl bir hukuk yapacağımı, nasıl bir hayat yaşayacağımı, ne yiyip ne içeceğimi ben de bilirim! Benim senin hayat programına ihtiyacım yoktur! Senin kitabına ve peygamberine ihtiyacım yoktur! tavrına tâğutluk, ya da Firavunluk denir. Hayat programını Allah’a danışmadan, peygamberine sormadan yaşamak. Allah’ın kitabına ve peygamberin Sünnetine karşı ilgisiz, ey-vallahsız yaşamak. İşte Firavun böyle bir tâğuttu.
    Firavun’a git ey Mûsâ, çünkü o tâğutlaşmıştır. Kur’an-ı Kerîmde en çok ismi geçen peygamber Hz. Mûsâ’dır. Toplum da, onun toplumu olan İsrailoğullarıdır. Şu anda içinde bulunduğumuz topluma çok benzediği için bu konuyu çok iyi tanımak zorundayız.
    Rabbimiz peygamberini Firavun ve toplumuna gönderiyor. Peki Hz. Mûsâ ne yaptı bu emir karşısında? Allah’ın peygamberi itiraz edecek değildi tabii bu emir karşısında. “Ya Rabbi iyi ama pek erken oldu! Şu anda hazırlıksızım! Vaktim yok! İmkânlarım el vermiyor! Şöyle biraz bir derlenip toparlansam! Bir hazırlık filan yapsam!” diyecek değildi bizim gibi. Veya “ya Rabbi! Bu nasıl iş böyle? Benim gibi şerefli birini onun gibi şerefsiz birinin ayağına mı gönderiyorsun? O kaç paralık adam ki böyle bir şerefsizin ayağına beni gönderiyorsun? O benim ayağıma gelmeli değil mi?” filan diyecek değildi bizim gibi elbette. Zira bunu ona emreden Rabbi Azîz ve Rahîm olandı. Karşı gelinmez, itiraz edilmez bir Rabb idi O.
    Veya şimdi bizim dediğimiz gibi “tamam! Gidelim! Anladık da ama Ya Rabbi o bir haindir! O bir sarhoştur! Dinsizin, imansızın tekidir o! Kesin biliyorum ki dinlemez beni! Beni dinlemeyeceği kesin olan bir hainin ayağına neden gideyim?” demiyor. Allah git diyorsa gidecekti. Başka çaresi yoktu.
    Firavun’a gitmek, Firavun gibilere gitmek... Firavun gerçekten güçlüydü. Yani o günün toplumuna göre çok güçlü idi. Ayağının birini Karun’a, diğerini de Belâm’ın omuzuna basmış, böylece gücünü pekiştirmiş biriydi. Düzenli orduları vardı. Allah’ı inkâr ettiği gibi bunun da ötesinde kendi Rabliğini, kendi tanrılığını iddia edip insanları ken-disine kulluğa zorlayarak onlara zulmeden bir tâğuttu. Halkını gruplara ayırarak onları köleleştirmiş bir zalim tâğuttu.
    Bu tâğutluk tavırlarıyla Firavun kavmini, toplumunu, çevresindekileri küçümsemiş ve onların düşüncelerine, inanışlarına ve değer yargılarına ipotekler koymuştu. Siz de böyle inanacaksınız! Siz de böyle benim gibi düşüneceksiniz! diyerek onları kendisi gibi düşünmeye, kendisi gibi inanmaya zorlayarak, kendi anlayışını zorla onlara empoze ederek onları küçümsemişti. Sizler beni dinlemek zorundasınız! Benim dediklerimin dışına çıkmamak zorundasınız! Sizin nasıl düşüneceğinizi, nasıl inanacağınızı ben bilirim! Nasıl giyineceğinizi ben belirlerim! Nasıl yaşayacağınızı ben bilirim! Siz bilmezsiniz! Siz anlamazsınız! diyerek kavmini küçümsedi. Onları aptal yerine koydu.
    Şimdi de öyle değil mi? Sizler anlamazsınız! Sizler bilmezsiniz! Sizler bizi dinlemek zorundasınız! Eğer okulu bitirmek istiyorsanız, eğer diploma almak istiyorsanız, eğer dükkan açmak istiyorsanız, eğer bakan olmak, dekan olmak istiyorsanız, müdür olmak, doçent olmak istiyorsanız, sanayici olmak istiyorsanız benim dediğimi yapacak ve benim sözümden çıkmayacaksınız. Şöyle şöyle davranmadan, şunları şunları yapmadan bunları yapamazsınız diyerek şu anda bu Müslümanlarla alay eden, tüm vatandaşlarla alay eden onların her tür özgürlüklerine ipotekler koyanlar da aynı şeyi yapmıyorlar mı? İşte günümüz tâğutlarının belki seleflerinin, akıl hocalarının, hem de belki tarihte en güçlülerinin, en zalimlerinin ayağına gönderiyordu Rabbimiz şerefli elçisini.
    Tamam Firavun güçlüydü, azgındı, önüne geleni ezecek bir saltanata ve orduya sahipti ama ona giden de peygamberdi. O da gerçek güç kaynağından güç alan bir güçlüydü. Şunu demek isti-yoruz: Biz de gideceğiz Firavunlara. Biz de gideceğiz çağdaş Firavunlara. Ama bizim zamanımızda ne Firavun gibi güçlüler var, ne de biz Mûsâ’yız. Öyleyse biz de, bize denk Firavunlara gideceğiz, gitmek zo-rundayız. “Şerefsizin teki ya bu adam! O dinsizin ayağına mı gideceğiz?” demeyelim! Şu anda bizim gitmek zorunda olduklarımızdan çok daha şerefsiz birine, bizden çok daha şerefli birini göndermişse Allah, öyleyse biz de gideceğiz, başka çaremiz yoktur.
    Gideceğiz ve diyeceğiz ki, “ben Allah’ın elçisiyim! Ben sana bunları Allah’ın elçisi, Allah’ın sözcüsü olarak söylüyorum. Âlemlerin Rabbi olan, âlemlere hakim olan Allah beni sana gönderdi.” Dediğimizi Allah sözüyle destekleyerek konuşalım. “Bunlar benden değil, bu benim planım programım değil, bu benim tüzüğüm, benim programım değil, bunlar benim fikrim değil, bunlar Allah’tandır” diyerek gidelim. Yani Allah’ın âyetleriyle gidelim. Allah’ın kitabıyla gidelim. Allah’ın sözcüsü olarak gidelim ve isteyelim ki İsrailoğullarını bize bıraksın Firavunlar. Yani Allah’ın kulları Allah’tan başkalarına kul-köle durumu-na düşürülmüşlerse, onları özgürlüğe çağıralım. Köleleştirilmiş insanları özgürlüğe, Allah’a kulluğa çağırırken, köleleştirenleri de hakka, hakikate çağıralım.
    Çünkü biz biliyoruz ki Hz. Mûsâ’ya karşı gelen sadece Firavun ve Firavun oğulları değildi. Hatta Firavun oğullarından daha çok peygamberi uğraştıranlar İsrailoğullarıydı. Firavun sisteminin köleleştirdiği Müslümanlardı. Halbuki Hz. Mûsâ onları kurtarmak için gelmişti. “Yahu siz köle değilsiniz! Siz parya değilsiniz! Siz Firavunların değil Allah’ın kullarısınız! Sizin alın terlerinizi Firavun oğulları istismar ediyor! Eğitmek üzere evlerinizden kopardığı çocuklarınızı öldürüyor! Ka-dınlarınızın Rahîmlerini yoklatıp onları hayasızlaştırıyor bu Firavun! Gelin beni dinleyin! Sizi bu çirkef hayattan kurtarmak üzere Allah beni size gönderdi!” diyen peygambere karşı: “Var git başımızdan ey Mûsâ! Biz hayatımızdan memnunuz! Bizler köle olarak yaratılmışız! Bizler Allah’ın ayaklarından, Firavun oğulları da Allah’ın gövdesinden ya-ratılmışlardır. Ayak elbette gövdeyi üzerinde taşımak zorundadır. Köleler elbette efendilerini omuzlarında taşımak zorundadırlar!” diyerek kendilerini kurtarmak için çırpınan peygamberi çok uğraştırdılar, çok yordular. Şimdi de kendilerini uyarmaya çalışan Müslümanları kâfirlerden çok Müslümanlığının farkında olmayan köle ruhlu Müslümanların uğraştırdığını görüyoruz.
    Dün Firavunoğulları İsrailoğullarına zulmediyordu. Bugün İsrail oğulları Firavunoğullarının yerini almış İsmailoğullarına zulmediyor. Müslümanlara zulmediyorlar. Sanki bu günkü İsmailoğulları, yani yeryüzündeki Müslümanlar dünkü kendilerine zulmeden Firavun oğullarının torunuymuş da dedelerinin intikamını alıyorlarmış gibi. Müslümanlardan intikam alıyorlar Yahudiler. Halbuki dün kendilerine zulmeden Firavunoğullarının torunu bugünkü batıdır. Yahudiler eğer bugün birilerinden intikam alacaklarsa Hıristiyan batıdan intikam almalılar. Çünkü günün Firavunoğullarının torunları bâtılılardır. Hal böyleyken gariptir ki Müslümanlardan intikam almaya çalışıyorlar. Kâfir mantığı böyledir işte. Devamlı ters çalışır.

  2. #112
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 18
    “Ey Firavun! İster misin gel temizleyeyim seni!! Tezkiye edeyim seni!! İster misin temizlenmeye giden yolu, Rabbe giden, kulluğa giden yolu göstereyim mi sana!”

    Şu anda Hz. Mûsâ Firavun’un karşısında ve direk konuya giriyor Allah’ın peygamberi. Yani böyle lafı dolandırmıyor. “Bak ey Firavun! Biraz düşünsen! Bak hanımın var, Hâmân’ın var, Karun’un var, Belâm’ın var. Bak ağaçlar, bağlar, bahçeler. Bak Nil nehri, Fırat nehri. Gel şöyle bir köprü yapalım! Bir baraj kuralım! Sanayileşelim! Ülkenin her bir yerinde fabrika bacaları yükselsin! dedikten sonra gel iman et! Ey Firavun” diye dolambaçlı yollardan gitmiyor da direk imandan, tezekkiden, tezkiyeden başlıyor.

    “Var mısın gel seni tezkiye edelim! Gel seni küfürden, şirkten, tâğutluk’tan kurtaralım! Firavunluğunu, Firavunlaşmanı bitirelim senin! Gel senin Firavunluğuna bir son verelim!”

    Tezkiye, Firavunluğa son verip Allah’a kulluğu gerçekleştirmenin adıdır. Hayat programını Allah’a danışmadan, hayatı Allah’a sormadan yaşamaktan vazgeçip, vahiyle diyalog kurmanın adıdır tezkiye. Kitap ve sünnet rehberliğinde bir hayat yaşamaya yönelmektir tezkiye.

    Ey Firavun istersen temizleyeyim seni! Temizlenelim gel! Seni tezkiyeye, temizlenip arınmaya götüreyim mi? Sana tezkiye yolunu göstereyim mi? İstersen gel senin yolunu Rabbine çıkarayım! Sana Rabbe, temizlenmeye giden yolu göstereyim! demişti.

    İşte tezekkî budur. İşte tezkiye, arınma budur. Rabbe giden yola girmek, Rabbe kulluk yoluna girmek, Rabbin koruması altına girmek ve Rabbin istediği hayata talip olmak. İşte tezkiye budur.

    Değilse işte nefis tezkiyesi için bir kenara çekileceksin, eline tesbihi alacaksın, şunları şunları yapacaksın vs, vs. Hayır, tezkiye bu değildir. Allah’ın dediklerini yapacaktır kişi, ancak o zaman tezkiye olur. Allah’ın dediği gibi vahiyle tanışacak, tanıştıkça hem niyetlerini, hem düşüncelerini, hem bakışlarını hem de amellerini bu tanıştığı vahiy doğrultusunda temizleyecektir. İşte o zaman tüm hayatı vahiyle yıkanmış ve temizlenmiş olacaktır.

    Naziat suresi ayet 19
    Seni Rabbine ileteyim. Seni Rabbini bilmeye ileteyim. Sana Rabbini tanıtayım da ondan korkasın, haşyet duyasın.

    Rabbi bildiren peygamberdir. Rabbi tanıtan peygamberdir. Rabb, Rabbin kitabı ve peygamberiyle bilinir. Ve unutmayalım ki Rabbi bilmeyen O’na karşı saygı duymasını da bilemez. Rabbi tanımayan, O’na O’nun istediği kulluğu da yapamaz. Rabbi tanımayan bir insanın arınması, temizlenmesi de mümkün değildir. Yani Kitap ve sünnet bilgisinden mahrum olan birisinin arınması, temizlenmesi, tezkiyesi mümkün değildir. O halde tezkiye, Rabbi bilmeye bağlıdır. Rabbi bilmenin yolu da Kitap ve sünnetten geçer. O halde tezkiye Kitap ve sünneti tanımak demektir. Kitap ve sünneti tanımayan birinin nefsini tezkiye iddiası da boştur. Kim ki Kitap ve peygamberin ortaya koyduğu tezkiye yolunun dışında bir tezkiye öneriyor, kesinlikle bilelim ki, o, onun hevâ ve hevesinden başka bir şey değildir.

    Hz. Mûsâ Firavun’u Rabbi bilmeye ve böylece arınmaya, temizlenmeye çağırdı.

  3. #113
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi aye 20
    “Bunun üzerine ona en büyük mucizeyi gösterdi.”


    Ona büyük büyük mucizeler, büyük büyük âyetler gösterdi Allah’ın elçisi Hz. Mûsâ. Yani ona Allah’ın yüce âyetlerini gösterdi.
    Öyleyse bizler de gittiğimiz insanlara Allah’ın âyetlerini götüreceğiz, onlara Allah’ın ayetlerini göstereceğiz, Allah’ın âyetlerini okuyacağız. Yani biz de gideceğiz Firavunlara, biz de gideceğiz çağdaş Firavunlara, Firavun gibilere, ama Allah’ın âyetleriyle gideceğiz. Biz kimiz ki kibirleniyoruz! Kendimizi bir şey mi zannediyoruz ki gitmiyo-ruz? Biz de gideceğiz. Gittiklerimize âyetlerle gideceğiz. Elimizde Kur’an’la gideceğiz. Ve onlara gel Rabbine! diyeceğiz. Allah’ın kitabına gel! Rabbinin dinine gel! Rabbine kulluğa gel! diyeceğiz. Bize gel! Bizim yolumuza, bizim metodumuza, bizim hizbimize, bizim cemaatimize değil, gel Rabbine! diyeceğiz. Gel İslâm’a! diyeceğiz.
    Zira bizimki temel değildir. Bizimki asıl değildir. Asıl olan, temel olan, mutlak doğru olan Allah’ınkidir. Zira Allah bizim metodumuzun dışında da farklı yollar tarif ediyor. Öyleyse kesinlikle insanlara kendi fikirlerimizle, kendi düşüncelerimizle, kendi projelerimizle, kendi tüzüklerimizle, kendi programlarımızla gitmeyeceğiz. İnsanları kendimize, cemaatimize, partimize, grubumuza, kliğimize çağırmayacağız. Allah’ın âyetlerini göstereceğiz. Beş âyetlik bir mûcize, üç âyetlik bir mûcize göstereceğiz onlara. İşte Allah budur diyeceğiz. İşte bunlar Allah âyetleridir diyeceğiz. İşte Allah bundan yanadır, işte Allah böyle bir hayattan yanadır, işte Allah böyle bir kulluktan, böyle bir tezkiyeden yanadır diyeceğiz.
    Keşke Müslümanlar bunu bir anlayabilseler. Keşke din tebliğ ediyoruz, insanlara din duyuruyoruz diyenler gittikleri kimselere âyetlerle gitmeyi bir becerebilseler, kesin inanıyorum ki işleri kolaylaşacak, kolay olacak. Allah yardım edecek, Allah desteğini bizimle beraber kılacak, karşımızdakine tesir halk edecek. Allah için buna çok dik-kat edelim. Gidilen yer neresi olursa olsun, kim olursa olsun âyetlerle gidilecek. Makamla değil, parayla değil, mevki ile değil, saltanatla, statüyle, güzel konuşma hastalığıyla değil, örnekleme, renklendirmeyle değil, âyetlerle gideceğiz. Gidilen Firavun da olsa şunu kesinlikle bileceğiz ki Allah da orada bizi dinlemektedir.
    Yani oraya hakimdir Allah. Konuya hakimdir Allah. Allah, sadece elçi gönderen bir kral konumunda değildir. Kral elçiyi gönderir ve biter işi. Elçiyi gönderdiği ortama müdahale imkânı yoktur. Gönderdiği elçide ne kadar güç, ne kadar kabiliyet varsa, ne kadar güzel konuşup ikna etme kabiliyeti varsa her şey o elçide düğümlenir. Söz sahibi odur. Kralın çok uzaktan o ortama müdahale etme imkânı, elçisine yardımcı olma imkânı yoktur.
    Ama Allah öyle değildir. Eğer biz Allah adına, Allah elçisi olarak, Allah dinini, Allah âyetlerini Allah kullarından birine duyurmaya gidersek bilelim ki gittiğimiz yerde Allah bizimle beraberdir. Orada konuşturacak olan, aklımıza getirecek olan, içimize inşirah verecek olan, karşımızdakinin kafasını dağıttıracak olan, gönlünü açacak olan, tesir halk edecek olan yine Allah’tır. Allah için konuştuğumuz zaman, Allah’ın âyetleriyle bir yerlere gittiğimiz zaman bunu çok hoş görüyoruz. Hiç aklımıza gelmeyen yolları, yüzyıl düşünsek hiç aklımıza gelmeyen örnekleri, hiç bilmediğimiz şekilleri bulduruyor Allah. Düzgünce meramımızı ortaya koyma imkânı lütfediyor. Yani hiç aklımıza gel-meyen delilleri aklımıza getiriveriyor o anda. Allah için gidersek, Allah’ın âyetleriyle gidersek olacaktır bu.

  4. #114
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 21
    fakat o Musa'yı yalanladı, karşı geldi."
    Böylece yalanlama ve karşı gelme eylemi ile görüşme ve mesajı iletme sahnesi kısa ve özlü bir şekilde sona erdi.

    Firavun Hz. Musa'ya tavır koymakta ve büyü ile gerçek arasında bir mücadeleye girişmeleri için büyücüleri toplamakla uğraşmaktadır. Çünkü burada o Hakka ve doğru yola teslim olmayı kendine yedirememektedir.

    Naziat suresi ayet 22
    "Sonra sırtını döndü, çalışmaya koyuldu.

    Surenin akışı içinde bu azgın ve inkarcı adamın sözü hemen verilmektedir. Çalışması, büyücüleri toplaması ve bunların detaylarına ilişkin çabası kısaca geçilmektedir. Dönüp gitmiş, tuzağa ve çalışmaya koyulmuştur. Sihirbazları ve kitleleri toplamış, ardından gurur ve cahillik dolu, azgınlık ve taşkınlıkla yoğrulmuş sözünü söyleyivermiştir:

    Naziat suresi ayet 23
    Adamlarını toplayıp seslendi:

    Naziat suresi ayet 24
    "Ben sizin en yüce Rabbinizim."

    Bu azgın iktidar sahibi, halkının cahilliğinden, kendisine boyun eğişinden ve bağlanışından destek olarak bu sözü söyleyebilmiştir. Zalim iktidar sahiplerini, kitlelerin cahilliği, zilleti, itaati ve bağlılığı kadar hiçbir şey aldatamaz. Aslında bunlar bir kişiden başka birşey değildir. Gerçekte ne bir güçleri, ne de bir otoriteleri vardır. Ancak cahil ve itaatkâr kitleler eğilirse onlar da sırtlarına binerler. Onlar boyunlarını uzatır zalimler de onların yularından tutarlar. Kitleler başlarını eğer, tağutlar da onların üzerlerine çıkarlar. izzet ve onura ilişkin haklarından vazgeçerler. Sonuçta bu azınlığı azdırırlar.

    Kitleler bunu bir taraftan aldandıkları için bir taraftan da korktukları için böyle yaparlar. Bu korku ise kuruntudan başka kaynağı olmayan bir korkudur. Sadece bir tek şahıstan ibaret olan zalim iktidar sahibinin binlerce, milyonlarca insandan daha güçlü olması mümkün değildir. Yeter ki bu binler ve milyonlar, insanlıklarının, onurlarının, şereflerinin ve özgürlüklerinin bilincinde olsunlar. Aslında bu binlerin içindeki tek bir fert, kuvvet açısından azgın iktidar sahibine denktir. Fakat zalim iktidar sahibi onu aldatır. Kendisine sahip olduğu imajını verir. Onurlu bir toplulukta herhangi bir ferdin azgınlaşması mümkün değildir. Rabbini tanıyan, O'na iman eden, bilinçli, iyi bir topluluğun içinde bir ferdin zorbalık yapması asla mümkün değildir. Ayrıca kendilerine zarar verme ve yol gösterme imkanına sahip olmayan, Allah'ın yarattıklarından birine kulluk yapmayı reddeden bir topluluk içinde bir kişinin azgınlaşması mümkün değildir.

    Firavun, toplumunun cahilliğinden, zilletinden, kalplerinin imandan uzaklaşmasından cesaret alarak bu çirkinliğin ve kafirliğin sembolü olan sözü söyleme cesaretini bulmuştur. "Ben sizin en yüce Rabbinizim." O, hiçbir şeye gücü yetmiyen zayıf bir yaratık olduğunu bilen, küçücük bir sineğin aldığına bile engel olamıyacağını gören, inanmış, bilinçli ve onurlu bir toplum karşısında olsaydı asla böyle diyemezdi.

    Bu hayasızca büyüklük taslama ve küstahca azgınlaşmadan sonra karşı konulmaz kuvvet harekete geçmiştir.

  5. #115
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 25
    "Allah bunun üzerine onu dünya ve ahiret azabına uğrattı."


    Burada ahiret cezası dünya cezasından önce yer almaktadır. Zira ahiretin cezası daha şiddetli ve daha süreklidir. Azgın iktidar sahiplerini ve isyan edenleri bütün şiddeti ve sonsuzluğu ile yakalayacak olan gerçek ceza budur çünkü. Ayrıca burada surenin akışı içinde en uygun gelecek ceza da budur. Çünkü burada surenin kendisinden söz ettiği ve ana konusu haline getirdiği mesele ahirettir. Ayrıca ahiret cezası manevi yönden ana konu ve temel gerçekle uyum sağlamasının yanında söz dizimi açısından kafiyedeki musiki tonuna da en uygun düşen ifadedir.
    Dünyanın cezası da şiddetli ve acımasız olmuştur. Ondan daha şiddetli ve daha katı olan ahiretin cezası nasıl olurdu acabâ? Firavun atalarından gelen köklü bir şerefe, güç ve otoriteye sahipti ve o buna rağmen böyle cezalandırılmıştı. Öyle ise mesajı yalanlayan diğerlerinin hali nice olacaktı. islamın mesajına karşı duran bu müşriklerin durumu ne olacaktı?

  6. #116
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 26
    "Doğrusu bunda Allah'tan korkan kimseye ders vardır."


    Rabbini tanıyan ve O'ndan korkan müminler, Firavun olayında anlatılmak istenen ibretleri kavrayabilir. Kalbi takva ile tanışmayan insana gelince onunla ibret arasında bir engel vardır. Onunla öğüt arasında bir perde vardır. Bu hali akıbetiyle yüzyüze gelene kadar devam eder. Allah onu hem ahirèt, hem dünya cezasına çarptırıncaya kadar sürer. Herkesin kolaylaştırılmış bir yolu, kolaylaştırılmış bir akıbeti vardır. İbret almak ise Allah'tan korkanlara mahsustur.
    Kendi güçlerine güvenerek azgınlaşan bu zalimlerin akıbetlerine ilişkin açıklamadan sonra tıpkı onlar gibi kendi güçleri ile böbürlenen müşriklere dönmektedir. Onları büyük yaratılış mucizeleri ile karşı karşıya getiriyor. Evrende yer alan bu olağanüstü manzaralar insanların gücü ile kıyaslandığında gerçekten insan gücünün bir hiç olduğu ortaya çıkmaktadır.

  7. #117
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Müddessir suresi ayet 8.
    Öldükten sonra dirilme ve haşr için Sûr'a üfürüldüğünde...


    Yüce Allah, işin korkunçluğunu ve şiddetini açıklamak için, üfürmeyi "nakr", Sûr'u da "nâkûr" ile ifade etti. Çünkü Arap dilinde nakr, "ses" mânâsına gelir. Ses şiddetlendiğinde korkutucu olur. Yüce Allah sanki şöyle der: Onların eziyetlerine sabret. Önlerinde, yaptıkları eziyetin akibetini, görecekleri senin de sabrının karşılığını alacağın korkunç bir gün vardır. Bunun içindir ki Yüce Allah daha sonra şöyle buyurdu:

    Müddessir suresi ayet 9.
    O gün şiddetli ve korkunç bir gündür.


    O gün korku artar ve bu iş onlara zor olur. O günün korkunçluğu ve kötülüğünün şiddetinin aşırı olduğunu bildirmek için, uzağı gösteren di ism-i işareti kullanılmıştır.

    Müddessir suresi ayet 10.
    O gün kâfirler için zor bir gündür, kolay değildir.


    Çünkü onlar zorlu bir hesaba çekilecekler, yüzleri kararacak, gözleri korkudan gömgök oldukları halde hasredilecekler ve herkesin önünde rezil olacaklardır. Sâvî der ki: Bu âyet gösteriyor ki, o gün, mü'minler için kolaydır. Çünkü Yüce Allah, onun zorluğunun kâfirlere ait olduğu kaydını koydu. Bu âyette kâfirler için daha fazla tehdit ve gazap; mü'minler için de müjde ve teselli vardı

  8. #118
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.837, Level: 49
    Points: 5.837, Level: 49
    Level completed: 44%,
    Points required for next Level: 113
    Level completed: 44%, Points required for next Level: 113
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    reyyan nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    MODERATOR
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Mesajlar
    466
    Points
    5.837
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Allah razı olsun

  9. #119
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    büyük hizmet, büyük emek ALLAH C.C razı olsun kardeşim.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #120
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.551, Level: 65
    Points: 9.551, Level: 65
    Level completed: 67%,
    Points required for next Level: 99
    Level completed: 67%, Points required for next Level: 99
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    feri - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jan 2010
    Yer
    Tekirdağ
    Mesajlar
    1.317
    Points
    9.551
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    emeğine sağlık Allah razı ve memnun olsun kardeşim
    İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme. Tevazu sahibi ol, zira en halis ziynet alçakgönüllülüktür. Mütevazi olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır. Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset etmeden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasındakini istemez. Öyle olma. Gıpta et, fakat haset etme. Zira Allah'ın huzuruna fesatla çıkılmaz..Süleyman Hilmi Tunahan


    YALAN" Zeka işidir.. dürüstlük ise Cesaret..

    Eğer "ZEKAN" yetmiyorsa yalan Söylemeye..
    Cesaretini kullanda "DÜRÜST" olmayı Dene.

    Necip Fazıl Kısakürek

Sayfa 12/30 İlkİlk ... 1011121314 ... SonSon

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •