Sayfa 11/30 İlkİlk ... 910111213 ... SonSon
297 sonuçtan 101 ile 110 arası

Konu: Kurandan Okuyalim

  1. #101
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Nas suresi ayet 4
    “Sinsice kalplere vesvese ve kuşku verip duran vesvâs’ı hannâs’ın (vesvesecinin) şerrinden”

    Rabbimiz kendisine sığınmamız gereken en büyük tehlikeyi, en büyük düşmanı bize haber veriyor. İnsanlığın baş düşmanı Vesvâs ve Hannâs olan şeytanın şerrinden insanların Rabbi, Meliki ve İlâhı olan Allah’a sığınırız.

    Vesvâs, çok vesveseci, sürekli vesvese veren, tekrar tekrar vesvese veren anlamına şeytanın bir ismidir. Zira onun mesleği ve bütün işi vesvese ve iğvâdır.

    Hannâs da onun isimlerinden birisidir. Hannâs kancık, kaypak, dönek anlamlarına geldiği gibi bir de Tekvir sûresinde bu kelime yıldızlar için de kullanılmaktadır.

    “Gündüz sinip geceleri gözüken gezegenlere andol-sun;”
    (Tekvir 15,16)

    Gündüz saklanıp gece göründükleri için ya da buluta gömülüp görünmez olduktan sonra tekrar göründükleri için yıldızlara da hun-nes denmiştir.

    İşte şeytan da sinip sinip ortaya çıktığı için, saklanıp saklanıp hücuma geçtiği için, bir gerileyip bir saldırıya geçtiği için, kaybolmuş gibi görünüp tekrar hücuma geçtiği için, geri çekilerek, büzülüp yok olarak, sinerek, saklanarak fırsatını bulunca saldırdığı için ona da hannâs denmiştir. Hannâs, geri dönen sonra saldıran mânâsına gelir. Tıpkı güneşi görünce kaybolup sonra yine yeniden ortaya çıkan yıldızlar gibi. Veya buluta girince kaybolup sonra tekrar açığa çıkan yıldızlar gibi.

    Şeytan insanı kandırabilmek, saptırabilmek, onu kulluktan koparabilmek için tekrar tekrar gelir. Namazdan önce gelir kişinin nama-zına engel olmak ister, orada yenersiniz namazda bir daha gelerek namazınızı gafletle boşa çıkarmak ister. Kıyamda beceremezse, rükuda bir daha gelir. Rükuda atlatırsınız secdede bir daha gelir. Gitti zannedersiniz bir daha gelir. Sindirdik zannedersiniz, kovduk zannedersiniz tekrar gelir. Sürekli insanın gafil zamanını yakalamak ve onun işini bitirmek ister.

    Veya şeytanın hannâs oluşunu bir de şöyle anlamaya çalışıyoruz. Farklı kılıklarda, farklı kimliklerde gelir insana. “Oğlum sakın ileri gitme! Sakın şunları şunları yaparak kendini tehlikeye atma! Bu soğukta derse gitme! Benim yanımda otur! Yoksa sana analık hakkımı helal etmem!” diyerek ananız kılığında gelir. Onu yenersiniz, öldürürsünüz, bu defa da baba olarak çıkar karşınıza üzerinizde baskılar kurarak sizin kulluğunuzu engellemeye çalışır.

    “Yemeğini şöyle yemelisin! Sofranda şunları şunları bulundurmalısın! Şöyle giyinmelisin! Başörtünü şöyle bağlamalısın! Pantolonunun paçası, gömleğinin yakası şöyle olmalı! İki günde bir tıraş ol-malısın! Nişanlınla mutlaka şöyle şöyle görüşmelisin! Eğer evine gelen misafir dindarsa dinden, imandan; fâizciyse fâizden, tüccarsa ticaretten bahsetmelisin! Her gün eve şu saatte geleceksin! Çoluk çocuğunun başında olacaksın! İleri gitmeyeceksin! Allah adına da olsa, din adına da, hizmet adına da olsa kendini tehlikeye atacak işlere girmeyeceksin!” Şeytan size böyle gelir, onu da aşarsınız.

    Bu defa toplum olarak çıkar karşınıza: “Aman ha! Şu şöyle ol-malı, bu böyle olmalı! Gömleğin yakası şöyle olmalı! Pencerenin perdesi böyle olmalı, tavandan tabana olmalı, içerden dışarıyı dikiz edebilecek biçimde olmalı! Mutfağın dizaynı, oturma odasının tefrişi şöyle olmalı! Şöyle kazanılmalı, böyle harcanmalı! Üç günlük ömre dokuz günlük rızık hazırlanmalı! Sekiz saat çalışılmalı! Şuralarda okunmalı! Şu şu bilgiler alınmalı! Şu şu okullar bitirilmeli! Şu şu noktalara gelinmeli! Topluma ters düşülmemeli! Toplumun eğilimi neyse ona sahip çıkılmalıdır! Yılda bir iki mevlüd okuttun mu artık senden iyisi yoktur vs. vs. diyerek şeytan karşınıza toplum olarak, toplum baskısı olarak çıkıp sizin kulluğunuzu bitirmek ister.

    Onu da aşınca ev ihtiyacı olarak çıkıyor karşınıza. Şekil değiştirip tekrar tekrar çıkıyor karşımıza. Tıpkı büyük şeytan olarak öldürdük zannederken vusta olarak karşımıza çıktığı, onu da öldürdük der-ken küçük şeytan olarak karşımıza çıktığı gibi. Saklanıp saklanıp hücuma geçen, sinip sinip tekrar saldıran, tam öldürdük dediğiniz anda birdenbire karşınıza dikilen ve fırsat kollayan, gafil bir anımızı bekleyip duran, bizi hak yoldan saptırmak için tüm izinleri kaldırmış olan o hannâstan o dönek ve sinsi vesvese kaynağının şerrinden de Allah’a sığınmak zorundayız.

  2. #102
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Nas suresi ayet 5
    “Ki o insanların göğüslerine vesvese verir.”

    Evet o sinsi şeytan insanın göğsüne vesvese verir.

    Kulağa takılan küpenin kulakta hafif hareketinden doğan sese vesvese denir. Aslında küpenin kulağa yakınlığı sebebiyle çok hafif bile olsa çıkardığı sesin kulak tarafından duyulması algılanması gibi, şeytan da tıpkı küpenin kulağa yakınlığı gibi insana yakınlığından ötürü onun verdiğine de vesvese denmiştir. Şeytanın fis! hiş! gibi sesler çıkararak insanı haramlara, isyana çağırışına, kalbe ilka ettiği hayırsız duygulara vesvese denir.

    Vesvese,
    Kur’an'ın başka âyetlerinden de anladığımıza göre insanın içinden ve dışından kaynaklanan dinde sapıklığa, şehvete dâvet, masiyeti irtikaba dâvetin adıdır.

    Şeytan, kişinin boş bulduğu kalbine oturur, her türü günahları akla getirir, düşündürür, hayal ettirir. İnsanları Allah’a itaatten, Allah’ı dinlemekten çıkarıp onları isyan, küfür, şirk, ateistlik, dinsizlik, dindarlara düşmanlık, Allah’a peygambere savaş açmak gibi yollara sevk etmek ister. İnsanlara bunları temenni ettirir, aklına getirir, dürtükler, günahlara, isyanlara ve şehvete sürükler, bu tür şeyleri onlara güzel gösterir. Kişiyi Allah’a isyan olan hangi konu varsa onlara meylettirir, sonunu düşündürmez, kalbini içini bu duygularla öyle bir sarar ki, bundan sonra artık o kişinin ilmi kalmaz, iradesi ve düşüncesi kalmaz her şeyi altüst olur. Bu iş yapılır mı yapılmaz mı? Haram mı helâl mi? Caiz mi değil mi? Adam düşünemez artık.

    Haramlara bir yorum getirerek insanlar nazarında onları basitleştirir. Bunu bugün yapmayan kaldı mı? Bugün bunu yapmayanı göster de onun alnını karışlayalım gibi düşüncelerle insanları günahlara teşvik eder. Ya da büyük günahları küçük gösterir. Veya eğer insanı büyük günahlara razı edememişse küçük günahlara meylettirir. Böylece küçüklerini işlettirerek büyüklerine zemin hazırlar. Veya işlettiği günahların akabinde bu günahları işledikten sonra senin artık ne dünyada, ne de ukbada Allah katında yerin kalmamıştır diyerek mü’-minin rahmet-i ilâhiyeden ümit kesmesini sağlayarak temelli onu kulluktan çıkarmak ister.

    İnsanı önce kulluktan, Allah’a itaatten çıkarıp küfrün, inkârın, şirkin, isyanların, haramların, günahların içine çekmek ister. Eğer bu konuda muvaffak olamamış, insanı küfre ve şirke düşürememişse, yani her şeye rağmen kişi yine de şeytanın vartalarına düşmeyerek Allah’a kullukta ısrarlı davranmışsa, bu sefer de o kişinin dinini, girdiği yolunu bozar. Yani karşısındakinin yolunu ne yapar yapar İslâm’dan saptırır. Yani o kişinin girdiği yolu, girdiği İslam’ı eğri büğrü yapmaya çalışır.

    İslam’ını bozar adamın. Din yaşıyorum diye bidatleri karşısına çıkarır onun, ya da din diye insanların sunduğu, aslını bir türlü öğrenemediği bir yığın felsefenin içine çeker onu. Yani Allah’ın kitabına, peygamberin Sünnetine değil de insanların kitaplarına, insanların sözlerine sevk eder onu. Ya da yerdeki iki ayaklı şeytanlarla el ele vererek resmî bir din çıkarır onun karşısına. Hayata karışmayan, kılık-kıyafete karışmayan, kazanmasına harcamasına karışmayan, hukukuna, eğitimine karışmayan sadece vicdanlara hapsedilmiş resmî bir din çıkarır kişinin karşısına, böylece onu saptırır.

    Yani Allah’a değil de başkalarına kulluk yaptırır. Allah’a değil de güneşlere, güneş gibi büyüklere secde etmelerini sağlar. Allah dururken büyüklerin önünde secde ettirir. Böyle güneş gibi piyasada yıldızı parlayan niceleri vardır ki, niceleri onlara secde etmektedirler, onlara secde etmek için çırpınmaktadırlar Allah korusun.

    Yine şeytanın insana verebileceği vesveselerden birisi de insanı mubahlarla meşgul etmeye çalışır. Farzlardan uzaklaştırıp mubahların peşine takar. Mubahları dinin vazgeçilmez unsurlarıymış gibi göstererek onlar peşinde kişiyi koştururken farzlara zaman bıraktır-maz. Akvaryumun başında uzun uzun bekletiverir insanı. Veya ekranın başında namazları geçirtiverir. Veya bülbülün sesi de güzelmiş, bunu dinlemek de ibadettir dedirtiverir.

    Yine şeytan bazen de insanı kendisine döndürür. Kişiyi kendisine döndürür ve zannettirir ki yeryüzünde sadece müslüman bir tek kendisidir. Varsa da, yoksa da dünyada müslüman kendisi vardır. Şeytanın vesveseleri sonucu kişi yeryüzünde kendisinden daha iyi müslümanın olmadığını, yaşadığı hayatın Allah'ın istediği hayatın ta kendisi olduğunu, bundan daha güzel bir müslümanlığın yaşanamayacağını iddia etmeye başlar.

    İşte bu, Allah korusun değişmenin önünde en büyük engeldir. Ben iyiyim, biz iyiyiz düşüncesi değişmenin, iyiye doğru gitmenin, daha güzel müslümanlığa ulaşmanın önüne dikilmiş en büyük puttur. Veya bazen de kişinin müslümanlığının kendisiyle sınırlı kalmasını sağlamak adına, müslümanlığını dışa taşımasını, çevresini de müslü-manlaştırmasını, yani tebliğ ve talimde bulunmasını engellemek adına şeytan ona vesveselerde bulunur. Sen kendine bak yeter, el âlemden sana ne? Peygamber misin ki ümmet kayıracaksın? Senin gibi şerefli bir âlimin bu şerefsizlerin ayağına gitmesi senin şerefine leke getirir gibi vesveselerle müslümanın önünü kapatmak ve müslümanlığını kendi şahsıyla sınırlı bırakmak ister.

    Eğer müslüman şeytanın bu vesveselerine karşı uyanık olur, onun vartalarına düşmez ve Allah’ın istediği biçimde davranmaya çalışırsa, Allah kullarına din duyurmaya, ilim halkalarında Allah kullarını eğiterek onları cennete kazandırmaya devam ederse bu defa da onun bu çalışmalarını engellemek için der ki ona, “yahu gerçekten çok çalıştın ve yoruldun. Aslında bir umreyi çoktan hak ettin. Hadi bir umreye git ve biraz da Rabbinle baş başa dinlen.” Böylece onu bir umreye sevk ederek sohbetini, ilim halkasını, ilmi çalışmalarını sekteye uğratmak, hem ona, hem de talebelerine soğukluk vermek ister.

    Veya bazen Allah adına koşturan, Allah kullarına din anlatarak onların daha iyi müslüman olmaları sağlamaya çalışan hasbi müs-lümanların bu çalışmalarını bitirebilmek için, onları oyalayabilmek için onların üzerine ordular gönderir. Cinlerden ve insanlardan kimilerini o müslüman hakkında tahrik ederek, kışkırtarak onun üzerine saldırtır. Halkı onun aleyhinde kışkırtarak o mücahit müslümanın üzerine saldırtır. Onun aleyhinde bağırıp çağırmalarını sağlar. O mücahid müs-lüman kul kendisinin aleyhinde bağırıp çağıran bu ordularla karşı karşıya gelince de şeytan ona şöyle akıl vermeye başlar: “Bak bu adamlar senin aleyhinde konuşuyorlar, hadi sen de cevap ver onlara! Sen de karşılık ver onlara! Değilse eğer suskun kalırsan haksızlığına hük-medecekler, ya da sana korkak diyecekler” diyerek alçak şeytan onu da onlarla uğraşmaya teşvik eder ve böylece hedef saptırır.

    Yani o müslüman onlara cevap vereceğim derken, onlarla oyalanacağım derken müslüman esas hedefini kaybeder, esas çalış-malarını unutur. Zaten şeytanın derdi de budur. İstiyor ki o müslüma-nın hayırla çalışmaları bitsin, hayırlı planları sekteye uğrasın.

    Demek ki şeytanlar bazen hak yolunun yolcusu olan dâvetçi müslümanlar hakkında diğer müslümanların kalplerine vesveseler vererek onları onlara dümen yapmaya ve böylece dâvetin onlara ulaşmasına engel olmaya çalışan insan ve cin vesvâslarından sürekli Allah’a sığınacağız. Gerçekten bizler Allah için Kitap ve Sünnet mesajını Allah kullarına ulaştırma kavgası verirken birileri insanlara bizim hakkımızda bir takım vesveseler vererek onlarla bizim aramıza perdeler germeye çalışıyorlarsa, bizim insanlara sunduğumuz mesajın etkisini kırmaya çalışıyorsa, bizim bunu düzeltmemiz gerçekten çok zordur ve zaman alacaktır. Bizim o zihinleri idlâl edilmiş insanların her birerine giderek hakkımızda oluşturulmuş yanlış düşüncelerini, kanaatlerini düzeltmeye çalışmamız çok zaman alacaktır. Bu iş bizim çok zamanımızı alacak ve bizim tebliğimizi engelleyecektir. Yapacağımız hayırlı ve bereketli çalışmaları sekteye uğratacaktır.

    Onun için bizim hakkımızda vesveselerle insanları idlâl etmeye çalışan bildiğimiz ve bilmediğimiz vesvâslardan Allah’a sığınacak ve korunmuş olacağız. Rabbimiz işte bu sûrelerinde bize bu konuda yol gösteriyor. “Ey kullarım siz yolunuza devam edin, bana sığının, onları bana bırakın ve işinize bakın. Çünkü onların Rabbi, onların Meliki ve İlâhı benim. Onların tümünün boyunlarındaki ipler benim elimdedir. Onların sahibi benim ve benim iznim olmadan onların size karşı yapabilecekleri hiçbir şeyleri yoktur” diyor.

  3. #103
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Nas suresi ayet 6.
    “Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannâs’tan Allah’a sığınırım de).”

    Demek ki vesvese sadece şeytandan gelmiyor, bu misyonu üstlenen sadece şeytan değildir; bir de iki ayaklı şeytanlardan söz ediyor Rabbimiz. Bu ve bunun gibi âyetlerden anlıyoruz ki şeytan sade-ce cinlerden değil, insanlardan da olabilmektedir. Şeytanlık neydi? Allah’a kafa tutmak, Allah’a karşı gelmek, secde etmemek, Allah’a kulluktan çıkmak ve secdesizliğine diğer varlıkları da çağırmak. Adem’i ve onun çocukları olan insanları Allah’a kulluktan koparmak ve kendisinin gideceği ebedî azap mahalline onları da beraberinde götürmek.

    İşte şeytan budur, şeytanlık da budur. Allah kullarının dinlerini ve yollarını karıştırarak, dini karma karışık bir hale getirerek Allah kullarının yolunu şaşırtmak. İnsanlara küfrü, şirki, isyanı, itaatsizliği, secdesizliği empoze etmek. İşte yeryüzünde şeytanın bu görevini üstlenen, şeytan fonksiyonu, şeytan rolü oynayan bir kısım iki ayaklı insanlar da şeytandır. Bunlar da insanların şeytanlarıdırlar. Bunların ataları İblis değildir, bunların babaları Adem’dir ama bunlar insanlıktan çıkıp İblisin çocukları, İblisin kulları ve aveneleri olmuşlardır.

    Şeytanların lideri ve reisi olan İblis, Kur’an’ın başka âyetlerinden öğreniyoruz ki cinlerdendir. Evet o cinlerdendir ama onun emrine giren, onun direktifleriyle çalışan, yeryüzünde onun rolünü ve misyonunu üstlenen, Allah kullarının din eğitimlerini yasaklayan, insanların dinleriyle tanışmalarını engelleyen, dinin önüne barikatlar koyan, dindarlara zulmeden, böylece insanların dine girmelerini engelleyen, dini karıştırmaya çalışan, Allah kullarını Allah’a kulluktan ve secdeden uzaklaştırmak için çırpınan iki ayaklı şeytanlar da vardır. Bu iki ayaklı insan şeytanlarının yeryüzünde bütün dertleri, peygamberleri ve mü'-minleri Allah’tan uzaklaştırmak, Allah’ın kitabından uzaklaştırmak, Allah’a kulluktan çıkarmak ve sırat-ı müstakimden uzaklaştırmaktır.

    Gerek cin şeytanları ve gerekse bunların rollerini üstlenen iki ayaklı insan şeytanları Allah’ın kullarını Allah’a kulluktan koparabilmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. İnsanların önlerine farklı dinler ve yollar çıkarırlar. Daha önce de ifade ettiğim gibi din budur diye insanların önüne resmî dinler çıkarırlar. İnsanların önüne farklı İlâhlar çıkarırlar. Allah’ı farklı tanıtırlar. Hayata karışmayan, insanlara kulluk programı göndermeyen, vahiy göndermeyen, insanları keyifleriyle baş başa bırakan, onlardan hiçbir sorumluluk istemeyen, yeryüzü tanrılarına ses çıkarmayan, egemenlik haklarını onlara devreden uyuşuk bir Allah tanıtırlar. İnsanların karşısına farklı kulluk anlayışları çıkarırlar. Farklı secde makamları çıkarırlar.

    Çünkü cin ve insan şeytanları kesinlikle bilirler ki insanlar mutlaka secde edeceklerdir. İnsanlar yaratılış gereği birilerine kulluk yapmaya, birilerine secde etmeye müsait yaratılmışlardır. Tapacaktır onlar bir şeylere. Bunu çok iyi bilen şeytanlar insanların önüne secde edecek mekanizmalar çıkarırlar. Futbolculara, sanatçılara, yıldızlara, artistlere, siyasîlere, güneşlere, büyüklere, büyük bilinenlere, tâğut-lara, tâğutların yasalarına, mallara, makamlara secde ettirirler. Onların tüm dertleri insanlar Allah’a secde etmesinler de kime ve neye secde ederlerse etsinler fark etmez. İnsanların önüne öyle programlar çıkarırlar ki bu programlar içinde insanların Allah’a gitmeleri kesinlikle mümkün değildir. Cin ve insan şeytanlarının düzenledikleri hayat programı insanların Allah’a gitmelerini baştan bitirmektedir.

    Gerek iki ayaklı insan şeytanlarının gerekse onların akıl hocaları olan İblis’in şerrinden Allah’a sığınacağız. Hiçbir zaman bunlardan da korkmayacağız. Biz bunlardan Allah’a, Allah’ın yasalarına, Allah’ın gösterdiği hayata, Allah’ın istediği kulluğa sığındığımız, Allah yolunda olduğumuz sürece bunların bize karşı yapabilecekleri hiçbir şeyleri yoktur. Bakın Rabbimiz Nisâ sûresinde bunların zerre kadar bir güçlerinin olmadığını, hilelerinin ve tuzaklarının çok basit olduğunu anlatıyor.

    “Şeytanın dostlarıyla savaşın, esasen şeytanın hilesi pek zayıftır.”
    (Nisâ 76)

    Evet şeytanın hilesi çok zayıftır diyor Rabbimiz. Şeytan bizzat kendisi de itiraf ediyor bunu:

    “İblis: “Senin kudretine andolsun ki, onlardan, sana içten bağlı ihlaslı kulların müstesna, hepsini azdıracağım” dedi.”
    (Sâd 82,83)

    Hayatını Allah için yaşamaya çalışan, Allah’a sığınan, Allah’ın koruması altına giren, Allah’ın dinine sımsıkı sarılan ve Allah’ın yasalarına sımsıkı bağlı olan ihlaslı müminlere şeytan ve dostlarının yapabilecekleri hiç bir şey yoktur.

    Öyleyse sürekli istiâzeye devam edeceğiz, sürekli şeytanlardan Allah’a sığınmaya devam edeceğiz. Ama bunu sadece dille değil bizzat hayatımızla da ortaya koyacağız.
    Rabbimizin bu sûreleriyle bize yol gösterdiği gibi Felâk, Nas ve Âyet el-Kürsi'ye devam edeceğiz. Okuduk bitti değil.
    Zira namazda başında okuduğumuz halde yine geliyor. O halde okumaya devam edeceğiz.
    Bakara suresini okumaya devam edeceğiz. Bakara suresinin sonundaki iki âyeti sürekli okuyacak ve hatırımızda canlı tutacağız.
    Allah’ın zikrini çoğaltacağız.
    Abdest ve namaza devam edeceğiz.
    Günahlardan uzak duracak ve şeytanlara kapı açmayacağız inşallah.
    Allah yardımcımız olsun.

  4. #104
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 1
    Yemin olsun şiddetle çekip alanlara.

    Âyette zikredilen "Şiddetle çekip alan!ar"dan maksat, Abdullah b. Mes'ud. Ahdullah b. Abbas. Mesruk ve Said b. Cübeyr'e göre.
    İnsanların canını çekip alan meleklerdir.
    Mücahid'e göre
    İnsanların canını çekip alan ölümdür.

    Hasan-ı Busri ve Katade'ye göre,
    bir ufuktan diğer ufka çekilip giden yıldızlardır.
    Ata'ya göre
    savaşta okları çekip atan yaylardır.
    Süddi'ye göre,
    insanın göğsünü tırmalayan nefeslerdir.

    Taberi âyetin genel bir ifade beyan ettiğini, bu sebeple her çekip çıkaranı kapsadığını, bunun melek veya ölüm yahut yıldız veya yay gibi herhangi bir şey olabileceğini, bu nedenle de âyeti bunlardan herhangi birine tahsis etmenin doğru olmadığını, onu genel manada unlamanın daha doğru olduğunu söylemiştir

  5. #105
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 2
    Kolaylıkla çekip çıkaranlara.

    Abdullah b. Abbas,
    "Kolaylıkla çekip çıkaranlar" diye tercüme edilen " "Vennaşitaîi Nestan" ifadesinden maksadın, müminlerin ruhlarını kolaylıkla alan melekler olduğunu söylemiştir. Bu ifade, "İpi deveden çözdü" manasına gelen deyiminden de anlaşıldığı gibi bu anlamda kullanılmıştır.

    Mücahid, Süddi ve İbn-i Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre
    bu ifadeden maksat, müminlerin canlarını çekip alan Ölümdür.

    Katade'ye göre ise
    bu ifade "Bir ufuktan başka bir ufka akıp giden" yıldızlar anlamındadır. Ata'ya göre ise bu ifade "Kementler" demektir.

    Taberi
    âyetin ifadesinin genel olduğunu, bir yerden boşanıp başka bir yere giden her şeyi kapsadığını söylemiştir.

  6. #106
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 3
    Yüzüp gidenlere.

    Bu ifade Mücahid'e göre,
    insanoğullannın ruhlarının içerisinde yüzen ölüm ve göklerde yüzen melekler demektir.

    Katade'ye göre
    "Yörüngelerde yüzen yıldızlar" demektir.

    Ata'ya göre
    "Denizde yüzen vapurlar" demektir.

    Taberi ise
    âyetin genel anlamda olduğunu, bütün bunları ve benzeri yüzen herşeyi kapsadığını söylemiştir


    Naziat suresi ayet 4
    Yarışıp geçenlere.

    Mücahid'e göre
    bunlardan maksat, melekler veya ölümdür.
    Ata'ya göre
    atlardır.
    Katade'ye göre
    "Gökte birbirleriyle yanşan yıldızlar." demektir.

    Taberi âyetin genel manada olduğunu ve bütün yarışanları kapsadığını söylemiştir.

  7. #107
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 5
    İşleri yürütenlere ki,

    Bunlardan maksat, Allanın emirlerini yürüten meleklerdir.

    Naziat suresi ayet 6
    O gün sarsan sarsacaktır. (Kıyamet mutlaka kopacaktır)

    Naziat suresi ayet7
    Onu, arkasından gelen takibcdcccktir. (Onu, ikinci defa sur'a üfleme takibcdcccktir)

    Burada zikredilen "Sarsan" ve "O sarsanı takibedecek olan"dan maksat, Abdullah b. Abbas, Mücahid, Hasan-ı Basri ve Dehhak'a göre
    birinci ve ikinci defa sura üflemedir.
    Hasan-ı Basri, "Bunlar sura iki defa üflemektir. Birinci üflemekle bütün canlılar öldürülür.
    İkinci üflemekle de bütün ölüler diriltilir." demiş ve şu âyeti okumuştur. "Sur'a üfürülecektir. O zaman, Allahın dilediklerinin dışında göklerde ve yerde kim varsa düşüp ölecektir. Sonra sura bir defa daha üfürülecektir. Bir de ne görürsün (insanlar) kabirlerinden doğrulmuşlar bakışıyorlar."
    Zümer Suresi, 39/68

    Resulullah (s.a.v.) bu iki surun arasında kırk yıl bulunacağını, ikinci sura üfleme yaklaşınca Allanın, gökten yağmur indirerek otlann bitmesi gibi ölülerin vücutlarının yerden biteceğini beyan etmiştir.

    Ebu Hureyre (r.anh.)dan rivayet edilen bir hadise göre sura iiç defa üflenecıktir.
    Birinci üflemede hersey sarsılacak ve şiddetli bir korku meydana gelecektir.
    İkincide herşey öiüp yere serilecek
    üçüncüde ise diriltilip kabirlerinden çıkarılacaklardır.

    Mücahid.
    "0 gün sarsan sarsacaktır." âyetini "O gün sarsılan yer ve dağlar sarsılacak, zelzele olacaktır." şeklimle izah etmiş "Onu, arkasından gelen ta-kibedecektir." âyetini ise "Göklerin yarılıp yerin parçalanacağı" şeklinde izah etmiştir.

    İbn-i Zeyd ise:
    "O gün sarsan sarsacaktır." ifadesini, yeryüzünün sarsılacağına "Onu arkasından gelen takibedecektir." ifadesini ise kıyametin kopacağına yorumlamıştır

  8. #108
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 8
    O gün kalbicr korkudan titrer.

    Bazı kalpler" kelimesinin burada kullanılmasının sebebi Kur'an'a göre, Kıyamet günü yalnızca kâfirler, fâcirler ve münafıklar korku ve dehşet içinde olacaklardır. Fakat müminler bu dehşetten berî olacaklardır. Enbiya: 103'de şöyle buyurulmuştur:
    "O an büyük korku, onları asla tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: İşte bu, size va'dedilen gününüzdür."

    Naziat suresi ayet 9
    Güzler ise nçılmuz hale gelir.

    Kıyamet gününde yaratıkların kalbieri, o günün dehşetinden dolayı korkar ve titrer. Varlıkların gözleri üzüntü ve korkudan dolayı açılmaz hale gelir, zelil olurlar.

    Naziat suresi ayet10
    Kâfirler: "Biz tekrar eski halimi/c mi döndürüleceğiz?" derler.

    Ayet-i kerimede geçen ve "Eski halimize mi döndürüleceğiz?" diye tercüme eılilen "Hafire" kelimesinden maksat, Abdullah b. Abbas. Muhammed b.'Ka'b ve Süddi'ye göre "Hayat" demektir. Bu izaha göre âyetin manası: "Öldükten sonra dirilmeyi inkar eden kâfirler, dünyada iken "Bizler öldükten sonra tekrar hayata mı döndürüleceğiz? derler." şeklindedir.

    Mücahid'e göre bu kelimeden maksat, "Kazılan kabir çukuru" demektir. Buna göre ise âyetin manası: "Bizler ölüp kabir çukuruna girdikten sonra mı tekrar hayata döndürüleceğiz? derler." şeklindedir.

    lbn-i Zeyd'e göre "Hafire" kelimesinden maksat,

    "Cehennem ateşi" demektir. İbn-i Zeyd, âyetin manasının, "Bizler cehennem ateşine mi döndürüleceğiz?" demek olduğunu söylemiş, cehennemin bir çok adının bulunduğunu, bu adlarının "Nar. Canim, Sakar, Cehennem, Haviye, Hafire. Leza ve Hutame olduğunu söylemiştir

  9. #109
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 11
    Çürümüş kemik olduktan sonra mı?

    "Çürümüş" diye tercüme edilen "Nahire" kelimesi, Abdullah b.Abbas, Mücahid ve Katude tarafından bu şekilde izah edilmiştir. Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre "İçinden rüzgar geçtiğinde ses çıkaran içi boş kemik" demektir.

    Naziat suresi ayet 12
    "O halde bu, zararlı bîr dönüştür." derler.

    Öldükten sonra dirilmeyi yalanlayan bu müşrikler, "Öldükten sonra dirilme hali gerçekleşecek olursa zararlı bir geri dönüş olacaktır." demişlerdir.

    İbn-i Zeyd diyor ki: "Hangi geri dönüş bundan daha zararlı olabilir ki? Zira onlar diriltilip cehennem ateşine sürüleceklerdir. Bu sebeple kötü bir dönüştür.


    Naziat suresi ayet 13
    Halbuki dönüş, bir çığlıktan ibarettir.

    Öldükten sonra tekrar dirilme, ancak sura bir defa üflemeye bağlıdır. Ve onunla gerçekleşecektir.

    Naziat suresi ayet 14
    Bir de bakarsın ki hepsi yeryüzündeler.

    "Yeryüzü" diye tercüme edilen "Sahira" kelimesi, Abdullah b. Abbas, İkrime, Hasan-ı Basri, Katade, Said b. Cübeyr, Mücahid, Dehhak ve lbn-i Zeyd "tarafından bu şekilde izah edilmiş Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.

    Osman b. Ebil Atik ve Süfyan es-Sevri'ye göre "Sahire" kelimesi, belli bir yerin adıdır. Osman, bu yerin, "Hassan dağı" ile "Eriha" dağı arasında bulunan kel tepe okluğunu, Allah tealanın orayı, dilediği şekilde uzattığını söylemiştir. Süfyan es-Sevri ise buranın Şam'da bulunan bir yerin adı olduğunu söylemiştir. Vehb b. Menebbih ise "Sahira"mn Kudüs dağının yanında bulunan bir dağ adı olduğunu söylemiştir. Katade'den nakledilen diğer bir görüşe göre ise "Sahira"dan maksat cehennemdir.

  10. #110
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Naziat suresi ayet 15
    Musa'nın haberi sana geldi mi?

    Mekkeli müşriklerin Kıyamet ve Ahiret ile alay etmelerinin sebebi, aslında bir felsefeyi reddetmek değil, Allah'ın (c.c.) elçisini yalanlamaktı. Yani onların yalanlamaları sıradan bir insanı hedef almıyor, bir peygamberi hedef alıyordu. Bundan dolayı Allah (c.c) Ahiret hayatıyla ilgili deliller vermeden önce, Hz. Musa (a.s) ve Firavun'un kıssasını anlatarak, Mekkelileri, Allah'ın (c.c.) elçisine karşı çıkmanın ve ona başkaldırmanın sonuçlarından sakındırıyor.

    Naziat suresi ayet 16
    Hani Rabbi ona, kutsal vadi Tuva'da seslenmişti:

    Müfessirlerin çoğu 'Tuva' kelimesinin sadece bir isim olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca Tuva vadisi ile ilgili olarak iki anlam öne sürülmüştür. Birincisi, bu Vadi'nin iki kez şereflenerek mukaddes olduğu biçimindedir. İlki, Allah (c.c) Hz. Musa (a.s) ile burada konuşmuştu, diğeri ise, Hz. Musa (a.s) Mısır'dan çıktıktan sonra bu Vadi'ye gelmiştir. İkinci anlamı da, Arapça bir deyime 'filan şahıs gecenin geç vaktinde geldi' dayandırılmıştır.

Sayfa 11/30 İlkİlk ... 910111213 ... SonSon

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •