Sayfa 10/30 İlkİlk ... 89101112 ... SonSon
297 sonuçtan 91 ile 100 arası

Konu: Kurandan Okuyalim

  1. #91
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Duha suresi ayet 7
    Ve seni yol bilmez iken, doğru yola yöneltip iletmedi mi?

    Buradaki "dallin" kelimesi "dalalet" anlamındadır. Arapça'da bu kelime birkaç anlama gelir. Bir manası "sapıklıktır." İkinci manası, "yol bilmeyen kimse" ve yol ayrımında şaşkınlık içinde hangi tarafa döneceğini bilmeyen kimsedir. Diğer bir manası da "kaybolmuş kimse"dir. Mesela Arapça'da "suda kaybolmuş" denir. Çoğunlukla, çevresinde ağaç bulunmayan tek ağaca da "dalle" denmektedir. Bir şeyin kaybolması anlamında da "dalle" kullanılmaktadır. Mesela, müsait olmayan şartları dolayısıyla birşeyin kaybolmasıdır. Gaflet içinde bulunmayı anlatmak için de "dalel" kelimesi kullanılır.
    Kur'an'da bu şekilde kullanıldığı vakidir: "Dedi ki, onların bilgisi Rabbimin yanında bir kitaptadır. Rabb'im şaşmaz ve unutmaz" (Taha 52) . Duha suresindeki ayette bu çeşitli anlamlardan birincisi geçerli değildir. Çünkü Rasulullah çocukluktan nübüvvete kadar hayatında hiçbir zaman putperestlik yapmamış, şirke inanmamıştır. Bu nedenle ayetteki "dall"e, akide ve amel bakımından sapıklık içinde bulunduğu anlamı verilemez. Fakat diğer anlamlar olabilir. Birincisi dışındaki bütün manalar burada geçerli olabilir. Rasulullah nübüvvetten önce de Allah'a inanıyor ve onun birliğini biliyordu. Rasulullah'ın hayatı masiyetlerden temizdi ve o, yüksek bir ahlâka sahipti. Ancak o, hak dinin usul ve amelleri hakkında bilgi sahibi değildi. Bununla ilgili olarak Kur'an'da şöyle buyurulmuştur. "İşte sana da böyle emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu bir nur yaptık. Kullarımızdan dilediğimizi onunla hidayete iletiyoruz. Ve şüphesiz ki sen doğru yola götürüyorsun" (Şuara 52) Duha suresindeki ayet şu manadadır: Rasulullah cahili bir toplumda kaybolmuştu. Bu toplumda nübüvvetten önce, hidayet önderi ve rehber olarak varlığı açık değildi. Şu manada da olabilir: Rasulullah, cahiliyet çölünde yapayalnız bir ağaç gibiydi. Bu ağaç meyva verebilir. Hatta bir bağ meydana getirebilme özelliğine sahiptir. Ama nübüvvetten önce bu özellikler, fonksiyonunu icra edemiyorlardı. Şu manada da olabilir: Allah'ın Rasulullah'a verdiği kuvvetler cahiliye şartları altında ziyan olmaktaydı. "Dalalet!", "gaflet" manasında da olabilir. Yani Rasulullah, o hakikatlerden ve bilgilerden gafildi. Allah (c.c.) bunları ona nübüvvetten sonra bildirmişti.

  2. #92
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Duha suresi ayet 8
    Bir yoksul iken seni bulup da zengin etmedi mi?

    Babası miras olarak Rasulullah'a bir dişi deve ve bir cariye bırakmıştı. Böylece Rasulullah'ın hayatı fakirlik içinde başlamış oldu. Fakat bir zaman sonra Kureyş'in en zengin kadını Hz. Hatice önce onu kendi ticaretine ortak etti. Daha sonra onunla evlendi. Sonra da bütün ticareti Rasulullah kontrol etmeye başladı. Böylece Rasulullah zenginleşti, ama bu zenginlik sadece hanımının malına dayanmıyordu. Ticaretinin genişlemesi ve ilerlemesi Rasulullah'ın yeteneği ve sarf ettiği emek ile gerçekleşti.

  3. #93
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Duha suresi ayet 9.
    O halde; yetime gelince, sakın kahretme!

    "O halde yetime gelince, sakın kahretme!" Yani zulüm ederek una musallat olma, ona hakkını ver ve kendi yetimliğini hatırla!

    Bu açıklamayı el-Ahfeş yapmıştır. Her ikisinin (tasallut ve kahretmenin) aynı anlamda iki ayrı lafız oldukları da .söylenmiştir.

    Mücahid'den "kahretme!" buyruğunun hakir görme anlamında olduğunu söylediği nakledilmiştir.

    en-Nehai ve el-Eşheb el-Ukayli (kahretme anlamındaki lafzı) "keF" harfi ile: diye okumuşlardır, tbn Mesud'un Mushaf'ında da böyledir. Buna göre buyruğun ona zulmetmek ve malını almak sureti ile yetimin kahredil-mesinin yasaklanması anlamında olma ihtimali vardır. Özellikle yetimin sözkonusu edilmesi ise, yüce Allah'tan başka ona yardım edecek kimsenin olmayışıdır. Bundan dolayı ona zulmedenin cezası ağırlattırılmak suretiyle ona yapılan zulüm de ağır bir zulüm olarak değerlendirilmiştir.

    Araplar (bu kelimenin okunuşunda okluğu gibi) bazan "kef" ile "kaf' harflerinin birini diğerinin yerine kullanabilirler.

    en-Nehhas şöyle demiştir: Ancak bu yanlıştır. Bir kimseye karşı sertlik gösterilip, haşin ve kaba davranıldsğı vakil ancak; Ona sert ve haşin davrandı" denilir.

    Müslim'in SaAsft'inde Muaviye b. el-Hakem es-Sülemi'nin rivayet ettiği hadiste namazda selam almak sureti ile konuşmasını anlatırken şunları söylemektedir: Anam babam ona feda olsun. Ne ondan önce, ne ondan sonra ondan daha güzel öğreten hiçbir öğretici görmedim. -Rasûlulah (sav)'ı kastetmektedir.- "Allah'a yemin ederini bana sert ve kaba söz söylemedi, beni dövmedi, bana sövmedi,..'7 diye hadisin geri kalan bölümlerini zikretmektedir. "Kahr"ın galib gelmek, "kehrin ise azarlamak anlamında olduğu da söylenmiştir,

    Ayei-i kerime, yetime yumuşak davranmak, ona iyilik yapmak ve ona güzel davranmak gerektiğine delildir. O kadar ki, Katade; Sen yetime son derece merhametli bir baba gibi ol, demiştir. Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre bir adam Peygamber (sav)'a kalbinin katılığından şikayet etti. Peygamber ona şöyle buyurdu: "Kalbinin yumuşamasını istiyor isen yetimin başını sıvazla, yoksula yemek yedir."

    Sahih'de Ebu Hureyre'den gelen rivayete göre Rasûlullah (sav) .şöyle buyurmuştur: "Ben ve ister kendisinin, ister bir başkasının yetimini koruyup gözetleyen; şu ikisi gibi olacağız" deyip, başparmak ile orta parmağını gösterdi.

    İbn Ömer'den rivayet edilen hadise göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Hiç şüphesiz yetim ağladığı vakit onun ağlaması dolayısıyla Rahmanın arşı sarsılır. Yüce Allah, meleklerine: Ey meleklerim! Babasını toprağın altına aldığım bu yetimi kim ağlatıyor. Melekler: Rabbimiz Sen daha iyi biliyorsun derler. Yüce Allah meleklere şöyle der: "Ey meleklerim! Şahid olun ki kim onu susturur, onun gönlünü hoş ederse Ben de kıyamet gününde onu hoş-nud ve razı edeceğim."

    Ebn Ömer bir yetim gördü mü başını sıvazlar, ona bir şeyler verirdi.

    Enes'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Her kim bir yetimi (baktığı çocuklarına) katar da, onun nafakasını karşılar, onun ihtiyacını görüp gözetirse, kıyamet gününde bu cehennem ateşine karşı ona perde olur Kim bir yetimin başını .sıvazlarsa, herbir kılı karşılığında ona bir hasene yazılır."

    Eksem b. Sayfî dedi ki: Zelil kişiler dörttür: Laf alıp götüren, yalan söyleyen, borçlu ve yetim.

  4. #94
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Duha suresi ayet10
    İsteyip dileneni de azarlayıp çıkışma.

    "İsteyene gelince sakın azarlama!" Ona gürieyerek, ağır söz söyleme! O halde bu buyruk (bir şeyler isteyene) ağır ve kaba sözler söylemeyi yasaklamaktadır. Bunun yerine sen o dilenene kolayına gelen şeyleri karşılıksız ver ya da güzel bir şekilde onu geri çevir, sen de muhtaç olduğundan süzet. Bu açıklamayı Katade ve başkaları yapmıştır.

    Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden herhangi bir kimse dilenene bir şeyler vermemezlik etmesin. İsteyecek olursa ona bir şeyler versin. İsterse, o dilencinin elinde, iki altın bilezik olduğunu görmüş olsun."

    İbrahim b. Edhem dedi ki:
    Dilenciler ne iyi kimselerdir! Onlar bizim azıklarımızı âhirete taşıyorlar.

    İbrahim en-Nehaî dedi ki:
    Dilenci âhiret (için) ister. Sizden herhangi birinizin kapısına gelir ve: Siz yakınlarınıza bir şeyler gönderecek misiniz? diye sorar.

    Peygamber (sav)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Dilenciyi ya kolayınıza gelen bir şeyi karşılıksız vererek yahut güzel bir söz söyleyerek geri çeviriniz. Çünkü insanlardan da, cinlerden de olmayan kimseler size gelir ve Allah'ın size ihsan ettiği şeyler hususunda nasıl tasarruf ettiğinize bakarlar."

    Burada "İsteyen (dilenen)" ile kastedilenin, dine dair soru soran kimse olduğu da söylenmiştir. Yani böyle bir kimseyi kaba sözlerle ve katılıkla azarlama! Ona yumuşaklıkla ve uygun bir tarzda cevab ver. Bu açıklamayı Süfyan yapmıştır.

    İbnu'l-Arabi dedi ki;
    Dine dair soru soran kimseye bilen için cevap vermek farz-ı kifâyedir. Tıpkı iyilik yapılmasını isteyen kimseye bir şeyler vermek gibidir, onunla aynı şeydir. Ebu'd-Derdâ hadis ashabına bakar, onların altına ridasıru serer ve şöyle derdi: Rasûlullah (sav)'ı seven kimselere merhaba!

    Ebû Harun el-Abdi'nin, Ebu Said el-Hudri'den rivayet ettiği hadiste Ebû Harun eî-Abdi şöyle demektedir: Bizler Ebu Said'in yanına gittiğimiz vakit şöyle derdi; Rasûlullah (sav)'ın vasiyetine merhaba! Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "İnsanlar size tabi olan kimselerdir. Yeryüzünün dört bir yanından dinin bilgisini öğrenmek (tefekkuh etmek) üzere size birçok kimseler gelecek*tir. Onlar size geldikleri vakit onlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz." Bir başka rivayetinde de: "Size doğu tarafından... adamlar gelecektir" şeklindedir...

    "Yetim" ile "sall: isteyen" lafızlarının nasbedilmeleri, onlardan sonra gelen fiil sebebiyledir. Nasb edilen lafzın aslında "fe" (ile başlayan ifadelerden) sonra gelmesi gerekir.

    İfadenin takdiri şöyledir: " Her ne olursa olsun sakın yetime kahretme ve sakın isteyeni de azarlama" şeklindedir.

    Rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Rabbimden bir dilekte bulundum amma keşke dilemez olsaydım. Rabbim, sen İbrahim'i Halil edindin, Musa ile özel bir şekilde konuştun, Davud'un emrine dağlan vererek teşbihte bulundular, filana şunu verdin..." (dedim.) Aziz ve celil olan Rabbim de şöyle buyurdu: "Ben seni yetim bulup da barındırmadım mı? Ben seni şaşkın bulup da doğruya iletmedim mi? Ben seni fakir ve muhtaç bulup da ihtiyaçtan kurtarmadım mı? Ben senin için göğsünü açıp genişletmedim mi? Ben sana senden önce hiç kimseye vermediğim Bakara Sûresinin sonlarını vermedim mi? İbrahim'i dost edindiğim gibi seni de dost edinmedim mi? Ben: Evet hepsi böyledir. Rabbim dedim."

  5. #95
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Duha suresi ayet 11
    Rabbinin nimetini durmaksızın anlat.

    "Nimet" kelimesi genel olarak kullanılmıştır. Bundan kasıt surenin nüzulüne kadar, Allah'ın Rasulullah'a nimet vermesidir. Bundan, Allah'ın vaadettiği gibi verdiği nimettirler. Ayrıca şöyle buyurmuştur: "Ey peygamber! Allah'ın verdiği nimetleri zikret ve açıkla" Nimetleri zikretmek ve onları açıklamanın çeşitli anlamları olabilir. Her nimet, mahiyeti itibariyle belli bir şekilde açıklanabilir. Topluca nimetleri açıklamanın bir şekli de, insanın lisan ile Allah'a şükretmesi, bunu ikrar ve itiraf ederek bütün bu nimetlerin kendisine ihsan sonucu Allah (c.c.) tarafından lütuf olarak verildiğini bilmesidir. Çünkü bunları sadece kendi çabalarıyla kazanmadığı açıktır. Nübüvvet nimetini açıklamak da şöyle olur:
    Davet ve tebliği doğru olarak yerine getirmek. Kur'an'ın nimetini açıklamanın şekli şudur:
    O'nu insanlar arasında yaymak ve talimatlarını insanlara anlatmak. Hidayet nimetini açıklamak şöyledir: Sapıklığa düşen mahluka doğru yolu göstermek. Ayrıca bu işi yaparken bütün zorluk ve zahmetlere sabırla tahammül etmektir. Yetimlikteki Allah'ın ihsanının açıklanması, yetimlere ihsanda bulunmaktadır. Yoksulken zenginleşme ihsanının açıklanması, Allah'ın muhtaç kullarına yardım etmektir. Hasılı bu, Allah'ın kendi ihsanını beyan ettikten sonra Rasulullah'a verdiği kapsamlı bir hidayettir.

  6. #96
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Nas suresi ayet 1
    “De ki: İnsanların Rabbine sığınırım.

    Bilinen ve bilinmeyen bir takım zararlı şeylerin şerrinden Allahu Teâlâ'ya sığınmayı emretmektedir. Sûre, Mekkeli müşriklerin, İslam'ın mesajını boğup, yok etmek için, bütün güçleriyle Resulullah (s.a.s)'in başına üşüştükleri bir zamanda nâzil oldu. Müşrikler onu susturmak için kullandıkları zorbaca yöntemler yanında, sihir yoluna da başvurmaktan geri kalmıyorlardı. Allah Teâlâ, Resûlunü ve kendine inanan bütün insanları, bu tip kötü insanların ve onların yardımcı ve yol göstericileri olan şeytanların vereceği zararlardan ko-rumak için bu iki sûreyi gönderdi.

    Bu sûrede ise, insanın kal-bine vesvese verenlerin şerrinden korunmak için bir sığınma söz ko-nusudur. Sûrenin ilk üç ayeti, kendisine sığınılması emredilen Allah Teâlâ'nın Rablik, Hükümdarlık ve İlâhlık sıfatlarını zikretmektedir. Bu, sığınılan Allah Teâlâ'nın dilediğini her türlü kötülükten koruyabilece-ğini ve izni olmadan kimsenin kimseye bir zarar vermesinin mümkün olmadığım vurgulamaktadır. Vesvesecinin şerrinden bu sıfatlara sığı-nıldığı gibi, diğer bütün kötülüklerden korunmak için yine bu sıfatlara iltica edilir:" De ki: Sığınırım bütün insanların Rabbine bütün insanla-rın hükümdarına, bütün insanların ilâhına" (1-3).

    Peşinden, sığınılması gereken şer zikredilir: "İnsanlara kötü şeyler (vesvese) fısıldayan o sinci vesvesecinin şerrinden. O ki tekrar tekrar döner ve insanların göğüslerine (kötü şeyler) fısıldar" (4-5). İn-sanları saptırmak, başlarına kötü şeyler getirmek isteyenler, görün-mez varlıklar olan cinlerden olabildikleri gibi, insanların arasında dola-şan hemcinslerinden de olabilirler:" Bu vesveseci gerek cinden, gerek insandandır"

    Bu şerden Allah'a sığınmanın anlamı, şerrin kalbe yerleşme-mesi için Allah'a dua etmek ve sığınma isteminde bulunmaktır. İkinci anlamı: Allah yolunda çalışanların aleyhinde halkın kalbine vesvese verene karşı daima Allah'a sığınmaktır. Hak davetçilerinin, Allah'a da-veti bırakarak, her bireyin davetçiler hakkındaki yanlış düşüncelerini düzeltemeyeceği ve ithamlara cevap veremeyeceği ve bunlar için va-kit ayıramayacağı bilindiğine göre, tek çare bütün bunlardan Allah'a sığınmaktır. Ayrıca muhaliflerin seviyesine inilerek, kendini savunmak için onlara cevap verilmesi de uygun değildir. Onun için Allah, hak da-vetçilerine yol gösterir ve şöyle buyurur: "Şerre karşı Allah'a sığınarak hiç bir şeye aldırmadan davete devam edin".

    Burada vesvesecinin, şer fiilinin başlangıcı olduğu sonucu diş çıkmaktadır. Vesvese, gâfil ve zihni boşalan bir insan üzerinde önce etkili olur ve kalbinde kötülüğe istek meydana getirir. Bu kötü niyet da-ha sonra irade haline gelir ve vesvesenin de etkisiyle irade pekişir. Son adımda ise, şer amel ortaya çıkar. Vesvese verenin şerrinden Al-lah'a sığınmanın anlamı, Allah'ın henüz başlangıcında şerri yok etme-sini istemektir.

    Bu kısa mukaddimeden sonra sûrenin âyetlerini tek tek tanı-maya başlayabiliriz inşallah. Bu sûrede de öncekinde olduğu gibi is-tiâze emrini görüyoruz. İstiâzenin ne olduğunu demeye çalışmıştık. Sığınan kuldur, sığınan zayıftır, sığınan güçsüzdür, Müsteaz da yani kendisine sığınılan da yalnız Allah'tır. Başkasına sığınma büyük günahtır. Lâkin burada dikkat ediyorsanız Allah’ın kelimeleri vasıtasıyla Allah sığınmamız emredilmektedir. Rasûlullah efendimizin bir duasından da öğreniyoruz ki Allah’ın Resûlü:

    “Yaratıkların şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım”
    buyurmaktadır.


    Evet Allah’ın kelimelerine sığınıyor Rasûlullah zira onlar mahluk değildir ve Allah’ın kelimelerine, ya da o kelimeler, o âyetler vasıtasıyla Allah’a sığınmak caizdir.

    Rabbin nas'a, insanların Rabbine sığınırım de. Rabb; yeryüzünde yarattığı her canlıyı yaratan ve yarattıklarının hayat programını çizen, her varlığın kulluk programını belirleyen demektir. Rabb, kişiye yaptığını yaptıran, yapmayıp terk ettiğini terk ettiren demektir. Rabb, terbiye eden, düzenleyen, besleyen, büyüyen, sahip olan demektir.

    Rabb, kişinin hayat programını belirleyen varlık demektir. İnsanın hayat programını belirleyen kimse onun Rabbidir. İnsan kimin arzularını gerçekleştiriyorsa, kimin dediği gibi yaşamaya çalışıyorsa onun Rabbi odur. Rabb, insanın hayatına hakim olan, hayatında etkili olan, yaptıklarını yaptıran, yapmadıklarını da yaptırmayan güçtür. Şöyle giyiniyor veya böyle giyinmemeye çalışıyoruz. Kim dedi bunu? Kimi razı etmek için böyle yapıyoruz?

    Yani öyle, ya da böyle giyinirken bunun yaptırıcısı kimse, o konuda Rabbimiz odur. Moda mı? Toplum mu? Çevre mi? Âdetler mi? Töreler mi? Müdür mü? Âmir mi? Yönetmelikler mi? Yasalar mı? Yok-sa Allah mı? Kim dedi böyle giyinin diye? Kimdir bize bunu yaptıran? Kimse işte, kişinin Rabbi odur.

    Birine küsüyoruz yaptırıcısı kim? Allah mı? Yoksa para mı? Menfaat mı? Birini seviyoruz. Kim dedi diye? Birileriyle beraber olmaya çalışıyoruz. Kimi memnun etmek için? Filan mektepte okuyoruz. Kim dedi bunu? Evimizi şöyle şöyle tefriş ediyoruz. Kim dedi diye? Şu şu meslekleri seçiyoruz kim dedi?

    Evet yaptıklarımızın yaptırıcısı kimse bizim Rabbimiz odur. Öy-leyse geçen ay neler yaptınız ve kim yaptırdı bunları size? Veya dün neler yaptınız? Bugün neler yaptınız ve kim yaptırdı? Bunları düşünmek zorundayız.

    İşte mü’minler bunu düşünen ve yaptıklarını Allah dedi diye yapan, Allah kitabında böyle istiyor diye yapan, Allah şu anda beni görüyor diye yapan ve yaptıklarının tümünü Allah'a lâyık olarak yapan kimselerdir.

    Çünkü Allah bizim Rabbimizdir. Bizi yaratan, bizi büyütüp besleyen, bizi koruyup doyuran, bizim için yeryüzünde yasa belirleyen Rabbimiz Allah'tır. O’nun tarafından getirildiğimiz şu dünya hayatında neler yapacağımızı, neler yapmayacağımızı, O’na ait olan bu hayatımızı nasıl yaşayacağımızı belirleyen Allah'tır. Bizim günlük hayat programımızı tespit eden Allah'tır. Bizim boynumuzdaki kulluk iplerinin ucu elinde olan ve çektiği yere gitmemiz gereken Rabbimiz O’dur. Gece hayatımızın nasıl olacağını, gündüz hayatımızın nasıl olacağını, aile hayatımızın nasıl olacağını, sabah kaçta kalkacağımızı, soframız-da nelerin bulunacağını, nelerin asla bulunmayacağını, neleri yiyip neleri yemeyeceğimizi, nerelerden kazanıp nerelerde harcayacağımızı, çocuklarımızı nasıl eğiteceğimizi, hanımlarımızla nasıl bir münasebet kuracağımızı, onları nasıl giydireceğimizi, kılık kıyafetimizin nasıl olacağını belirleyen Rabbimiz Allah’tır.

    İşte Rabbimiz sûrenin birinci âyetinde kendisinin insanların yegane Rabbi olduğunu anlatarak kendisine sığınmamızı, kendisinin koruması altına girmemizi, kendisiyle yol bulmamızı ve tüm hayat programımızı kendisinden almamızı, kendisi için bir hayat yaşamamızı emrediyor.

  7. #97
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Nas suresi ayet 2
    “İnsanların Melikine”

    İnsanların Melikine Mâlikine sığınırım de. Evet Allah Meliktir, insanların Meliki ve Mâlikidir Rabbimiz. İnsanı yoktan var eden Allah-tır. İnsanın sahibi ve Mâliki Allah’tır. Mülkü üzerinde tasarruf hakkı da sadece Allah’a aittir. Mülkü üzerinde söz söyleme hakkı Allah’a aittir. Zaten mülkün sahibi Allah’tır demek, o mülk üzerinde söz sahibi Allah’tır demektir.

    Allah Melik ve Mâlik, bizler de O’nun mülkü olduğumuza göre mülkün Mâlik üzerinde hiçbir söz, itiraz hakkı olamaz. Çünkü O bizi yaratmasaydı şu anda olmayacaktık. Olmayan bir varlığın da elbette itiraz hakkı da olamaz. Bizler de O’nunuz, dünyamız da O’nundur, sa-hip olduğumuz her şey de O’nundur.

    Melekler, cinler, insanlar hepsi O’nun kullarıdır. Hiçbir varlık onun ulûhiyetine ve rubûbiyetine ortaklık iddia edemez. Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka melikler, söz sahipleri varsa o zaman onların sınırlarına girdiğimiz zaman onlara kulluk yapalım. Değil mi? Farz edin ki bir yere girdik. Soralım, burası kimin diye? Veya gökyüzüne çıktığımız zaman burası kimin diyelim, varsa Allah’tan başka bir sahip ona kulluk yapalım. Yahut zamana beş dakikalığına söz geçirebilen birisi varsa ona da kulluk edelim. Meselâ güneşe beş dakikalığına sahip olabilen birisi varsa, o beş dakikalığına biz de ona kulluk edelim. Diyelim ki ey bu beş dakikayı bize veren tanrılar tanrısı! Kulluk sizin hakkınızdır! Ubûdiyet sizin hakkınızdır? diyelim. Var mı böyle yeryüzünde birileri? Yoksa, o zaman hiçbir kimseyi rubûbiyet makamına geçirmeye hakkımız yoktur.

    Şu soruyu soralım kendi kendimize. Bu mülkün sahibi kimdir? Göklerdeki ecramı semaviye, melekler, ay, güneş, yıldızlar, gezegenler, galaksiler ve bilmediğimiz daha nice varlıklar kimindir? Yerdekiler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, dağlar, taşlar, ağaçlar, evler villalar, köşkler, paralar, mallar, mülkler, altınlar, gümüşler kimindir?

    Tabi bu soruyu önce kendimize soracağız, sonra da karşımızdakilere soracağız. Soracağız ama beklemeyeceğiz karşımızdakinin cevabını. Çünkü karşımızdaki yanılabilir yanlış anlayabilir. Onun cevabını beklemeden biz kendimiz diyeceğiz ki Allah’ındır. Her şey Allah’ındır. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Madem bütün kâinat Allah’ın, o zaman siz kiminsiniz? Bütün kâinat O’nun mülküyse siz kimin mülküsünüz? Ya da tüm kâinat O’nun emrine boyun bükmüşken, tüm varlıklar O’na teslim olmuşken siz kime teslim oluyorsunuz? Bütün varlıklar Allah’a kulluk ederken siz kime kulluk ediyorsunuz? Yegâne hakim olarak Allah’ı mı tanıyorsunuz? Yoksa göklerde Allah’ın hâkimiyetini kabul edip de yerde kabul etmeyen müşriklerden misiniz?

    Mekke müşrikleri böyleydi. Onlar göklerin hâkimiyetini Allah’a veriyorlardı ama O’nu yeryüzüne karıştırmamaya çalışıyorlardı. Onlar yerde Allah’ın yardımcıları olduğuna inanıyorlardı. Onlar yeryüzünde Allah’ın izni olmadıkça hiç kimsenin tasarruf hakkının olmadığını bir türlü kabule yanaşmıyorlardı. Hayatlarının bazı bölümlerine Allah’ı karıştırmayıp, bazı bölümlerinde onu hakim, mâlik kabul ediyorlardı. Onun için bunlara müşrik denmiştir. Peki ya günümüzde her türlü hâkimiyet haklarını Allah’tan alıp kendi ellerinde toplamaya çalışanlara ne demek lâzım? Yani bunların adı nedir? Varın onu siz düşünün.

    Yaratıldıkları günden beri gökler, göktekiler ve yerdekiler Rablerinin emrine teslimken, Rablerinin emrine boyun bükmüşken ey insanlar siz kime teslimsiniz? Siz kimi sahip ve mâlik biliyorsunuz? Sizin sahibiniz kim? Siz kimin arzularına boyun büküyorsunuz? Siz hayat programınızı kimden alıyorsunuz? Siz kime kulluk ediyorsunuz?

    İnsanların Melikine, Mâlikine, insanların sahibine, insanların sevk ve idare edicisine, insanlar adına emreden, nehy eden, kanunlar koyan, organize eden, insanlara egemen olan, insanlara hükmetme makamında olan insanların hükümdarına sığınırım de.

  8. #98
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    emeğine, ellerine sağlık ALLAH C.C razı olsun.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  9. #99
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    kartal__13,
    Allah CC sizden de razı olsun

  10. #100
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Nas suresi ayet 3
    “İnsanların İlâhına”

    İnsanların İlâhıdır Allah. İlâh, kendisine kulluk edilen varlık demektir. İlâh, kişinin boynundaki ipin ucu elinde olan varlık demektir. İlâh, kişinin hatırını kazanmak için çırpındığı, arzularını gerçekleştirmek için can attığı, itirazsız ve gönül rahatlığıyla isteklerini yerine getirdiği varlık demektir.
    İlâh, kişinin uğrunda fedayı can ve fedayı malda bulunduğu varlık demektir.
    İlâh, kişinin uğrunda seve seve malını ve canını feda ettiği varlık demektir.
    İlâh, kişinin hayat programını kendisi için hayat programı kabul ettiği varlık demektir. Kişinin boynundaki doğuştan getirdiği kulluk ipin ucunu eline verdiği varlık, kişinin İlâhıdır.

    Tüm peygamberler insanlığı “La İlâhe illallah” temel esasına çağırmışlardır. Allahtan başka sözü dinlenecek, hatırı kazanılacak hayata hakim olan İlâh yoktur. Allah’tan başka kendisine kulluk yapılacak, hayat programı program kabul edecek varlık yoktur esasına çağırmışlardır. Zaten tarih boyunca en büyük problem işte burada çık-mıştır. Tarih boyunca en büyük problem sadece Allah’a kulluk etmek, sadece Allah’ı dinlemek ve hayata hakim olarak sadece Allah’ı kabul etmek konusunda çıkmıştır. Değilse Allah’a da ibadet konusunda hiç problem çıkmamıştır.

    Yani İlâhlardan bir İlâh olarak Allah’a da kulluğu herkes kabul etmiştir. Öteki İlâhlar yanında Allah’a da kulluğa kimse ses çıkarmamıştır. Yani göklerin ve yerin, göklerdekiler ve yerdekilerin yaratıcısı olarak, dağların ve denizlerin yaratıcısı olarak, rızık verici, öldüren, yaratan, yaşatan bir İlâh olarak her kez onu kabul etmiştir. Ama inandığınız bu Allah kendisinden başka İlâh olmayandır, bu Allah hayata karışan ve kendisinden başka hayata karışıcı olmayandır. Ama bu Allah insanların kulluk programlarını belirleyendir ve kendisinden başka kanun koyucu olmayandır. Ama bu Allah boyunlarınızdaki kulluk ipinin ucu elinde olan ve sadece kendisinin çektiği yere gidilmesi gerekendir. Yani bu Allah kendisinden başka Rabb, Melik, İlâh olmayandır dendiği zaman işte kavga burada başlamıştır. Göklerin ve yerin yaratıcısı, rızık vericisi olarak kabul ettikleri bu Allah’ı insanlar hayatlarına karışıcı olarak reddetmeye çalışmışlardır. İlâh olarak Allah’ı kabul edelim ama tek İlâh olarak asla kabul etmeyiz diyorlar. İlâhlardan birisi olarak onu da dinleyelim, İlâhlardan birisi olarak ona da kulluk yapalım ama tek İlâh olarak sadece ona kulluğa hayır diyorlar. Çünkü bizim hayatımıza karışacak başka İlâhlarımız da var. Hayatımızda sözünü dinleyeceğimiz başka Rablerimiz de var.

    Bizim Allah’tan başka hukuk, eğitim, şifa tanrılarımız, siyaset tanrılarımız da var. Tamam bu tanrılardan birisi olarak Allah’ı da dinleyelim ama öteki tanrılarımızı da dinlemek zorundayız diyorlar. Aslında bu iddiaların altında Allah’tan, Allah’a kulluktan kurtulup kendi keyiflerince bildikleri gibi bir hayat yaşama arzuları yatmaktadır.

    Bunlar Allah’a kulluktan kurtulup kendi kendilerine, kendi hevâ ve heveslerine tapınmak istiyorlar. Keyiflerinin istediği gibi sorumsuz ve sınırsızca bir hayat yaşamak istiyorlar. Çünkü bakıyoruz bu adamlar Allah’tan başka kendilerinin İlâhları olduklarını iddia ettikleri kimseleri de kendileri seçiyorlar. Seçtiklerini istedikleri gibi yönlendirebileceklerini bildikleri için seçiyorlar. Seçtiklerine bizi şöyle şöyle idare ederseniz sizi seçeriz değilse sizi seçmeyiz diyebildikleri için seçiyorlar. Bizden şunları şunları istemeyeceksiniz! Bizi şu şu sorumluluklar altına almayacaksınız! Bizden namaz, zekât, tesettür gibi ağır sorumluluklar istemeyeceksiniz! İçki, kumar, fâiz, zina gibi bizim alışık olduğumuz şeyleri bizim için yasaklamayacaksınız! Bize lüks ve müreffeh bir hayat sağlayacaksınız!

    Yani biz ne istersek nasıl bir hayata razıysak onu sağlayacaksınız! Eğer bizim istediğimiz kanunları çıkarır, bizim istediğimiz ha-yatı hazırlarsanız, Rabb olarak, İlâh olarak biz de sizleri seçeriz diyebildikleri için onları seçebiliyorlar. Tamam göklerde İlâh olan O’dur ama O Allah yeryüzüne karışmaz, diyorlar. Allah bizim hayatımıza karışmaz, diyorlar.

    Halbuki göklerde İlâh olan da O’dur, yerde İlâh olan da O’dur. Göklerde sözü geçen de O’dur, yerde de. Göklerde egemen olan da O’dur yerde de. Göklerdekiler de O’na teslim, yerdekiler de. Göklerdekiler de O’nu dinler, yerdekiler de. Göklerde de, yerde de tapınılacak, ibadet edilecek, sözü dinlenecek, çektiği yere gidilecek, yasaları uygulanacak tek İlâh O’dur.

    Nasıl da bozuk düşünüyorsunuz böyle? Nasıl da yanlış inanıyorsunuz? Nasıl da iftira ediyorsunuz Allah’a? Yani göklerin hâkimiyeti Allah’a ait de, yerdekilerin hâkimiyeti başkalarına mı ait? Göklere egemen olan Allah da, yerdekilere egemen başkaları mı var diyorsu-nuz? Tamam gökler O’nun olsun, yıldızlar, güneşler O’nun olsun, göklerde O’nun sözü geçsin, göklerde egemen O olsun, göklerde O’-nun sözü dinlensin ama yeryüzüne karışmasın bu Allah. Bizim hayatımıza karışmasın bu Allah mı demeye çalışıyorsunuz? Yeryüzüne egemen başka İlâhların, başka Rablerin varlığından mı söz ediyorsunuz? Göklerin Rabbi ayrı, yerdekilerin Rabbi ayrı mı demeye çalışıyorsunuz?

    Ya da yaratan ayrı ama yaratıkları idare eden ayrı mı demeye getiriyorsunuz? Bu ne kötü bir düşünüş! Bu ne çirkin bir iftira! Yaratan ayrı, idare eden ayrı olur mu? Yaratan yarattıklarını idare edemez mi? Yaratan, yarattıklarının hayat programını bilmez mi? Yaratan, yarattıklarını başıboş bırakır mı? Ya da yaratmayan İlâh olabilir mi? Kendisini bile yaratmaktan aciz varlıklar Rabb olur mu? Hiç aklınız yok mu sizin? diyor Rabbimiz.

    Allah kendisinden başka İlâh olmayandır ve işte biz göklerde ve yerde tek İlâh olan Allah’a sığınıyoruz. Dikkat ediyorsanız sûrede Rabbimizin üç sıfatı peş peşe sıralanarak bu sıfatların sahibi olan Allah’a sığınmamız emrediliyor. Buradan şunları anlıyoruz:

    1. Rabbimiz bu sıfatının üçünde de kendisini kullarına izafe etmiş. “Rabbin nas” (insanların Rabbi), “Melikin nas” (İnsanların Meliki), “İlâhi’n nas” (İnsanların İlâhı) buyurarak kendisini kullarına izafe etmiştir ki, bu insanlar için en büyük bir şereftir. Rabbimiz bu sıfatlarıyla tavsif buyurduğu zatını kullarına izafe ederek kullarına en büyük bir şeref kazandırmıştır.

    2. Bir de aslında Rabbimiz tüm varlıkların, tüm kullarının Rab-bi, Meliki ve İlâhı iken sadece insanların zikrinden şunu anlıyoruz. Bu varlıklar içinde Rabbimizin bu sıfatları konusunda irade sahibi olmaları hasebiyle sadece insanlar istismarda bulunabilecekleri için Rabbi-miz bu üç sıfatına dikkat çekmiştir diyoruz. Zira Cenab-ı Hakk’ın öteki sıfatlarını istismar eden hemen hemen hiç çıkmamıştır. Yaratıcı, Kâdir oluşunu, rızık verici oluşunu hiç kimse reddetmezken, O’nun Rabb oluşunu, insan hayatına karışıcı oluşunu, hayat programı belirleyici, kanun koyucu oluşunu, Melik, mülkün sahibi, mülkü konusunda tasarruf yetkisine sahip oluşunu ve sadece kendisine kulluk yapılıp, sadece kendisi dinlenilecek, çektiği yere gidilecek tek İlâh oluşunu reddedenler hep olagelmiştir.

    Yani bugüne kadar ben Allah’ım diyenler, ben yaratıcıyım diyenler, benim her şeye gücüm yeter diyenler hiç olmamış, ama ben Rabbim, ben kanun koyma yetkisine sahibim, egemenlik bendedir, ben mülkün sahibiyim, bu ülke benimdir, ben İlâhım, benim sözlerim dinlenmeli diyenler çok olmuştur. Her halde insanların istismarlarına müsait olduğu için Rabbimiz peş peşe bu üç sıfatını zikrederek özellikle bu sıfatların yegane sahibi olarak kendisine sığınmamızı istiyor bu sûresinde.

    Rabb, Melik ve İlâh O’dur.
    O’ndan başka Rabb, O’ndan başka Melik, O’ndan başka İlâh yoktur. Rabb makamında, Melik, ulûhiyet makamında hayatınızın kanunlarını düzenleme konusunda Rabbiniz O’dur. Ve bu Rabbiniz olan Allah kendisinden başka İlâh olmayandır. O her şeyin yaratıcısıdır. Varlığımızın sebebi O’dur. Hayatın kaynağı O’dur. Göklerin, yerin, gecenin, gündüzün, meyvelerin, sebzelerin sahibi O’dur. Malımızı, evimizi, ailemizi, çocuklarımızı, makamımızı, paramızı, pulumuzu, aklımızı, zekamızı, bilgimizi, havamızı, suyumuzu her şeyimizi yaratan O’dur. Allah yaratıcıdır, o halde O’na kulluk edin. Madem ki her şeyinizi yaratan O’dur, madem ki her şeyinizi veren O’-dur, o halde sadece O’nu dinleyin.

    Allah her şeyin yaratıcısıdır ve kendisinden başka İlâh, Rabb, otorite, egemen, yetkili olmayandır. Çünkü İlâh olanın, Rabb olanın yaratıcı olması gerekir. Ondan başka yaratıcı da olmadığına göre Rabb sadece O’dur. Öyleyse sadece ona kulluk edin, sadece O’nu dinleyin. Sadece O’nun emirlerini dinleyin ve sadece O’nu razı etmeye çalışın. Rabb olarak, İlâh olarak O’na inandığınızı ortaya koymak üzere hayatınızı O’nun adına yaşayın. Yirmi dört saatinizi O’nun belirlediği yasalar istikâmetinde yaşayın.

    Allah’tan başka toplum, moda, baba, ana, amir, müdür, âdetler, yönetmelikler gibi putları Allah makamına oturtup onların istedikleri bir hayatı yaşayıp Allah’a şirk koşmaya kalkışmayın. Yaşadığınız bu hayatın sonunda O’nun huzuruna gideceğinizi ve hayatınızın hesabını sonunda O’na ödeyeceğinizi asla unutmayın.

    Eğer böyle Rabb, İlâh olarak Allah’a iman eder, Allah’ı böyle güçlü kuvvetli bilir ve sadece O’nu hesaba katar, O’nun istediği hayatı yaşarsanız, O’nun dışında her şeyin hatırını ayaklarınızın altına alabilirseniz o zaman bilesiniz ki O Allah sizin her şeyinize vekildir. Bilesiniz ki sizin arkanızda Allah vardır. Sizin önünüzde Allah vardır. Dayanacağınız güveneceğiniz Allah’tır. Sizi herkese karşı ve her şeye karşı koruyacak olan Allah’tır. Böyle bir Allah’a sığındığınız takdirde göklerde ve yerde sizi yenecek, size zarar verebilecek hiçbir varlık yoktur. Çünkü göklerde ve yerde ne varsa hepsi de O’nun kuludur. Hepsinin üzerinde egemen olan O’dur. Hepsinin boyunlarındaki iplerin ucu elinde olan hepsine söz geçiren O’dur. Böyle bir Allah’a sığındığınız, dayanıp güvendiğiniz takdirde size yol gösterecek olan O’dur. Sizin tüm problemlerinizi çözümleyecek ve sizi her sahada sahili selamete çıkaracak olan O’dur. Tarih boyunca dostlarını tüm düşmanlarına karşı nasıl korumuş ve galip getirmişse, sizi de koruyacaktır. Bu konuda en küçük bir şüpheniz olmasın.

    Öyleyse ey Allah’ın kulları gelin sadece O’na sığının! Sadece O’nun koruması altına girin! Sadece O’na ve O’nun hayat programına yönelin! Sadece Allah’ı dinleyin! Yalnızca Allah’a kulluk yapın! Sadece Allah’ın hayat programını uygulayın! Eğitiminizi Allah’ın istediği biçimde düzenleyin! Hukukunuzu Allah’ın istediği biçimde ayarlayın! Ticaretinizi Allah yasalarına göre belirleyin, evinizi, eşyanızı, kazanmanızı, harcamanızı, hayata bakışınızı, insanlarla olan ilişkilerinizi, gecenizi, gündüzünüzü Allah’ın istediği biçimde ayarlayın! Çünkü sizin için Allah’tan başka sözünü dinleyeceğiniz İlâhınız yoktur. Allah’tan başka hayat programı kabul edilmeye lâyık Rabb ve İlâh yoktur.

    Buraya kadar Rabbimiz kime sığınacağımızı anlattı. Bundan sonrada bakın kimden sığınacağımızı, kime karşı kendisine sığınma-mız gerektiğini anlatacak. Acaba bu Rabb, Melik ve İlâh olan Allah’a kimden sığınacağız? Kime karşı korunma dileceğiz?

Sayfa 10/30 İlkİlk ... 89101112 ... SonSon

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •