***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Bir kimsenin hasreti çekilmiyorsa
Bir kimsenin hasreti çekilmiyorsaHikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
* Müslüman demek, hasreti çekilen insan demektir. Bir kimsenin hasreti çekilmiyorsa, son nefeste imanı tehlikededir.
* Bir Müslüman, bir Müslümanın yanına, herhangi bir iş için, rahat gidemiyorsa, çekinerek gidiyorsa, o kendisinden çekinilen Müslümanın son nefesinden korkulur.
* Güzel ahlak, kimseye yük olmamak, fakat herkesin yükünü çekmektir.
* İnsan nerde bulunursa bulunsun, nefesler azar azar geçiyor. Bu hayatı durduramazsınız. Bu akan hayatın, ahirete faydası olması lazım. Eğer bir insanın niyeti, -hangi işte olursa olsun, ister dünya, ister ahiret- Allah rızası ise, bunun dünyası da ahiret, ahireti de ahiret. Eğer niyeti Allahü teâlânın rızası değilse, öldükten sonrası değilse, dünyası da dünya, ahireti de dünya. Yani ne kadar ibadet yaparsa yapsın, eğer onun niyeti Allahü teâlânın rızası değilse, hepsi ölünce burada kalır, öbür tarafa hiçbir şey gitmeyecektir.
* Yolunu şaşırmış bir Müslümanı doğru yola çevirmek, on kâfirin imana gelmesinden daha sevaptır.
* Bir hırsız, oğluna yaptığı hırsızlıkları anlatıyormuş, demiş ki, bak bu atın üstünde duran adamın atını 40 kere çaldım, ama ben yine aşağıdayım, o yine atın üzerinde.
* Müslümanın her konuştuğu doğru olmalı ama her doğru olanı konuşmamalı. Çünkü doğrular emanettir, emanet ehline verilir.
* Hep müspet konuşun, hiç menfi konuşmayın, düşeceksin demeyin, inşallah iyi olursun deyin, hasta olursun demeyin.
* Bir büyüğe sormuşlar, bazı Müslümanlar o kadar kötü yaşayıp, o kadar güzel ölüyor ki, neden? Buyurmuşlar, başkaları onları o kadar gıybet edip, günahları yükleniyor ki, günahsız hâle geliyorlar...
* Kendini beğenmeyip haramlardan sakınanın kabına, rahmet dolmaya başlar, ihlası artar, istifade etmeye başlar. İşte bu istifadenin hasıl olup olmadığı, kimseye yük olmayıp, herkesin yükünü çekmeye başlaması ile anlaşılır.
* Herkeste şef olmak arzusu vardır. Bu insanın tabiatında vardır. Bu hâl yalnız yüzü ahirete dönük olanlarda olmaz.
* Şükür, Allahü teâlânın lütuf ve ihsanını, rahmetini görmektir. Bütün nimetlerin, Ondan geldiğini anlamaktır.
* Sadece kendi tedbirine güvenenin, her şeyi bu tedbirden bekleyenin yeri Cehennemdir. Tedbirini aldıktan sonra Allahü teâlânın takdirine bağlananın ise yeri Cennettir.
* Bir Müslümanı methedemiyorsan, bari kötüleme! Faydalı olamıyorsan bari zararlı olma! Sevindiremiyorsan hiç olmazsa üzme!
* Kendi nefsini terbiye edemeyen, başkasınınkini hiç terbiye edemez.
* Nimetlere şükretmeyen, elden çıkmalarına çalışmış olur. Nimetlere şükreden, onları en kuvvetli bağlarla bağlamış olur.
* Üstünlük taslamak için yükselmek isteyenleri Allahü teâlâ alçaltır. Tevazu gösterenleri ise yükseltir.
* Çok uyumak, çok yemek, çok konuşmak gönlü katılaştırır.
* Günahların bağışlanması ve başa gelen belalardan korunmak için en güzel sığınak, istiğfar ve tevbe etmektir.
* Müslüman temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır. Ezilip, hakaret görür. Lakin ondan hep güzel, temiz, faydalı şeyler çıkar.
* Şehvetler, bitmeyen arzu ve ihtiraslar, üstü örtülü azaplardır.
* İnsanın şerefi, iman ve marifet iledir. Mal ve mevki ile değildir.
* Övülmekten hoşlanmak kadar ahmaklık düşünülemez.
* Müslüman din kardeşinin bir ihtiyacını görmen, bir sene nafile ibadet etmenden daha önemlidir.
* Kendisinden daha aşağı derecede olan birinin nasihatini kabullenmek, yüksek derecelerden birine sahip olmaya işarettir.
* İhtiyarlık, gençliğin sonu ve neticesidir. Netice ise, başa bağlıdır. Gençliğini iyi geçirenin, ihtiyarlığının da iyi geçeceği umulur.
* İnsanların Allahü teâlâya en yakın olanı, güzel huylara en çok sahip olanıdır.
* Kişinin güzelliği sözlerinin güzelliğinden, kişinin kemali de işlerinin doğruluğundandır.
* İnsanları, hor, hakir ve aşağı görmen, senin için tedavisi mümkün olmayan büyük bir hastalıktır.
* Başkalarına iyilik yaptığın zaman, kendine iyilik yaptığını bil.
* Müslüman yol levhası gibidir. Sizi arzu ettiğiniz yere götürür. Yol levhası olmak çok kıymetlidir. Çünkü Cehenneme götüren yol levhaları da çok var. Levhanın maddi değeri yoktur. Ama gösterdiği istikamet çok mühimdir.
* Allahü teâlâ bir kuluna hayır murat ederse, onun kalbine sevdiği kullarının sevgisini verir. Bir insanın ehli saadet mi ehli felaket mi olduğu buradan da anlaşılır. En sevdiği kul, Peygamber efendimizdir. Ehli sünnet âlimlerimiz, mezhep imamlarımız da Peygamber efendimizin vârisleridir.
* Rasgele su içmediğimiz gibi, rasgele kitap da okunmaz. Ehli sünnet itikadı temiz su gibidir. Ehli sünnet âlimleri bu suyu, içine pislik bulaştırmadan muhafaza ederek bize kadar ulaştırmışlardır.
* Her şeyin yenisi makbuldür yalnız ahbabın eskisi makbuldür.
* Peygamber efendimizin yolunu bütün dünyaya Eshab-ı kiram yaydı. Onlar Peygamber efendimizin cemaatidir. Ehli sünnet vel-cemaat demek, Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın yolu demektir. Eshab-ı kiramın bildirdiği yol, Peygamber efendimizin yoludur.
* Mezhep imamlarımıza, ehli sünnet âlimlerine yani Peygamber efendimizin vârislerine karşı gelen iflah olmaz.... Ateşle oynamaktadır.
* İnsanlar üç gruptur. Bir kısmı ekmek, su, hava gibidir; her zaman ihtiyaç duyulur. Bir kısmı ilaç gibidir; bazen lazım olur. Bir kısmı hastalık gibidir; kaçılır.
* Kendini Frenk kâfirinden üstün gören Allahü teâlâyı tanıyamaz. Nerde kaldı ki, bir mümin kendini başka müminden üstün görsün.
* Ahir zamanda feci cereyanın içinden aksi istikamete gidebilmek ferdin yapacağı iş değildir. Bir himmet, bir dua olmasa çok zordur.
* İbadet yap, hizmet et, namaz kıl, arkasından tevbe yap. Çünkü her amelimiz kusur doludur, arza layık değildir.
* Şu iki kişinin çıkardığı fitneyi, şeytan bile çıkaramaz: Dünyaya düşkün âlim ve ilimsiz sofu.
* Ne söyleyeceğine ve ne zaman söyleyeceğine dikkat et!
* Kişinin kelâmı, aklının beyânı, faziletinin tercümanıdır.
* Âlimlerin ziyneti; bilmiyorum demektir. Cahiller, atar atar söyler. Âlim, her kelimeden korkar, vesika bulmadan söyleyemez. Her suale cevap vermek, bir âlim için ahmaklık işaretidir.
* İnsanların çektikleri sıkıntıların sebebi kötü din adamlarıdır. Kötü din adamları, mahsulün önündeki suyu kesmiş kayalara benzer. Suyu bırakmazlar ki mahsul sulansın, hayat bulsun. Taş oldukları için, kendileri de istifade edemez.
* En iyi âlim, en iyi insan nakledendir, vasıta olandır. Kendinden söyleyen ve kendine bağlayan değil. Sakın ola ki, kendinizden bir şey söylemeyin. Dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri kıyamete kadar aynıdır, değişmez. Naklederseniz aziz olursunuz, nakle dayanmadan anlatırsanız rezil olursunuz. Ehli sünnet itikadını, ehli sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerini yayın. Doğru iman ibadet bilgilerini duymak insanların en tabii hakkıdır. Bu kıymetli ve şerefli bir hizmettir.
* Âlim kimdir? Işığı karanlığı gören kimsedir. A’maya (kör olana) hep karanlıktır. Âlim, hakkı bâtıldan ayırt eden insandır, İslam âlimlerinden nakil yapan kişidir.
* Âlimleri hafife alanların ahireti, ümerâyı hafife alanların dünyası, dostlarını hafife alanların mürüvveti yıkılır.
* Ahirette en bedbaht insan, hak diye gidecek öbür tarafa, bir de bakacak ki bâtılla uğraşmış, yani Cenab-ı Hakkın razı olmadığı bir yolda bulunmuş, razı olmadığı, sevmediği, beğenmediği bir şekilde amel etmiş, eyvaah ne olacak benim hâlim şimdi diyecek. Hak, ehli sünnet itikadı ve gereklerini yapmaktır. Bâtıl, buna uymayanlardır.
* Her ne olursa olsun, insanın iki şeyden birine tâbi olmak durumu vardır. Ya kendine tâbi olur ya bir âlime tâbi olur. Kendine tâbi olan kendi gibi olur. Ama bir âlime tâbi olan, bir âlimin sözüne mesela İmam-ı Rabbani hazretlerinin sözüne göre hareket eden insan, olgunlaşır, yavaş yavaş zamanla fazilet sahibi bir insan olur. Çünkü tâbi olunca, adeta onun kalbi ile sizin kalbiniz arasında bir hat kurulur ve onun kalbinden fışkıran iman dolu ihlas, muhabbet, Allahü teâlâya karşı olan muhabbeti, Peygamber efendimize olan tâbiiyeti size inikas eder, size de akseder. Aynı, karpuzun güneşin karşısında olgunlaşması gibi olur da, karpuzun haberi bile olmaz.