***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Kadere inanan kederden kurtulur
Kadere inanan kederden kurtulurHikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
* Mümin, başına hayır ve şer geldiğinde ben bunu bekliyordum diyendir. Allahü teâlânın kaza ve kaderine iman eden kederden kurtulur.
* Huzur, mekanda değil kalbdedir. Kalbin huzuru, insanın mutluluğu parayla değil, Allahü teâlânın zikriyledir. Zikir birkaç çeşittir. Kur’an-ı kerim okumak zikirdir, doğru yazılmış dini kitap okumak zikirdir. Sohbet zikirdir. Namaz zikirdir. Yani zikir Allah’ı anma, hatırlamaktır. Şu veya bu şekilde hatırlamaktır. Rahat, huzur zikirledir.
* İslam âliminde iki özellik vardır:
Birincisi, tevazu. Allahü teâlâyı tanıyan, bilen başını kaldıramaz. İnsan ne kadar Allahü teâlâyı tanırsa, o kadar korkar. Gerçek âlimler Allahü teâlâdan en çok korkan kişilerdir.
İkincisi, nakil. Dinimiz nakil dinidir.
* İhlas olmayan yerde, menfaat girer, dünya girer. İhlas demek, ahiret demek, Allah için demek.
* Rahatsızlıklar vücudun zekatıdır.
* Büyükleri devamlı düşünen devamlı feyz alır.
* Her kemalin bir zevali vardır. Kırkından sonra zeval gelir.
* Bu dünya değil, bu dünyayı sevmek kötüdür. Bir kalbde iki korku bulunmaz. Dünyadan korkan ahiretten korkmaz. Dünya hayatında iki yol var:
1- Havasız uzun bir tünel
2- Havadar, zevk ve sefalarla dolu bir tünel.
Havasız tünelden geçenler, sıkıntılı yolun sonunda rahata ererler, sıkıntılardan kurtulurlar. Havadar, zevk ve sefa dolu tünelden geçenler ise Cehennem çukuruna düşerler. Rahatsız olurlar.
* Ehli sünnet itikadına sahipseniz, büyüklerin yolunda iseniz, kırk bin dünya verseler, kavuştuğunuz nimet karşısında çer çöp kalır.
* Bir kimse Peygamberlerin yaptığı ibadetleri yapsa fakat üzerinde bir kuruş kul hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe Cennete giremez.
* Kul hakkı çok mühim. Allahü teâlâ her türlü günahı affedebilir. Ama, kul hakkıyla gelmeyin buyuruyor. Kul hakkıyla gidenin işi adalete bırakılır. Adaletin ne şekilde hüküm vereceği belli olmaz. Allah korusun çok kimse ümitle gider de, hâli perişan olur.
* Size haksızlık eden, zulmeden, malınızı mülkünüzü gasp eden aslında size iyilik etmiştir. Eyvah onların haline. Sen mazlum, onlar zalim. Alan düşünsün. Ahirette zalim ağlayacak, mazlum gülecek. Zalim verecek, mazlum alacak.
* Günahı çok olan ehli sünnet âlimlerinin kitaplarını dağıtsın.
* Himmet gelen yerinde duramaz.
* Fakirlere verilen sadaka namazdaki kusurları giderir.
* Cenab-ı Hak Ramazan orucunun karşılığı ile iftiraya uğrayan kullarının ecirlerini hesapsız vereceğini vaat ediyor. Merhametlilerin en merhametlisi olan Allahü teâlânın kereminin sonsuzluğuna bakın ki; mümin kullarının hesaplarını sevap-günah tartısıyla ölçmenin yanında; kulun lehine olarak iki kapıyı ardına kadar açık bırakıyor. Halbuki; sevaplarla günahların yazılışlarında bile kulun lehinde hareket edilir; bunları tespitle görevli melekler, kulun hayırlı bir iş murat edip de yapamaması halinde bile sevap yazarken, kötü bir düşünceyi ise, ancak fiile döktükten sonra kayda geçirirler.
* Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri anlatır:
Bir defa cihânın süsü ve kâinâtın serveri olan Peygamber efendimizi rüyada görmekle şereflendim. Yan yana uzanmış yatıyorduk. O kadar yakındık ki, mübarek nefesi yüzüme geliyordu. Bu esnada susadım. Serhend büyüğünün [İmâm-ı Rabbânînin] oğulları, orada idiler. Resulullah, onlardan su getirmesini emretti. "Ya Resulallah, onlar benim pîrimin evlâdıdır" diye arz ettim. (Onlar söz dinler) buyurdu. Onlardan biri, kalkıp su getirdi. Kana kana içtim. Sonra; "Yâ Resulallah, Müceddîd-i elf-i sânî hakkında ne buyurursunuz?" diye arz ettim. "Ümmetimde onun bir benzeri yoktur" buyurdu. "Yâ Resulallah! Mektûbât'ı, mübarek nazarlarınızdan geçti mi?" dedim. (Eğer ondan hatırladığın bir yer varsa oku) buyurdu. Ben de, Allahü teâlâ için; "O, verâ-ül-verâ sonra yine verâ-ül-verâ'dır, yani Allahü teâlâ ötelerin ötesidir. Akıl neyi düşünür ve neyi tasavvur ederse O değildir" yazdığını söyledim. Resulullah efendimiz bunu çok beğendi ve; "Tekrar oku!" buyurunca, tekrar okudum. Bu ifâdeleri çok güzel buldu. Bu hâl epey bir müddet devam etti.
Sabah olunca büyüklerden bir zât erkenden gelip bana; "Ben bu gece rüyamda sizin bir rüya gördüğünüzü gördüm. O rüyayı bana anlat!" deyince, anlattım. Çok beğenip, hayret etti. Ben gördüğüm bu rüyada, Resulullah efendimizin mübarek nefesinin ve sohbetinin bereketiyle kendimi tamâmen nûr ve huzur içinde buldum. Uyanık iken ele geçen şeylerden daha çok bereketli olan bu rüyanın bereketiyle günlerce acıkmadım ve susamadım.
* İnanmak, kolay bir olay değildir. Hele; inandıktan sonra imanını devam ettirmek ve iman yüzünden uğradığı belalara sabredebilmek çok zordur. Bu, niçin böyledir? Tarih boyunca, insanların ekseriyeti inanmamış; bunlar inanmamakla kalmamış; küfrün her türlü imkan ve vasıtaları ile inananlara zulmetmeyi hayatlarının gereği bilmişlerdir. İmam-ı Gazali hazretleri bütün insanları dört gruba ayırıyor:
Birincisi; parayı ilah edinenler. Bunların para ve menfaat için yapmayacakları kötülük yoktur. Para için ölür ve öldürürler.
İkinci gruptakiler ise; zalimler olup, insanlara zulmetmekten zevk alırlar. Can yakmak onların gıdası ve şiarıdır.
Üçüncü gruptakiler, bozgunculardır. İnsanların arasını açmak, aralarında laf taşımak, onların arasına fitne sokmak için ömür tüketirler.
Dördüncü gruptakiler ise, bu üç gruptan olmayan; bu çirkin ve zemmedilen ahlakları taşımayan temiz Müslümanlardır.
İşte; dünya; bütün insanlık tarihi boyunca; insanların çok büyük yekununu teşkil eden bu üç grup kötü ahlaklılarla, bir avuç iyilerin kavgasına sahne olmaktadır. Bu durum kıyamete kadar böyle devam edecektir. Allahü teâlânın âdet-i ilahisi budur; böyle yapmakla imanın ve inananların şerefini artırmıştır. İnananları hiç zulme uğratmasa, tam tersine; Cennet misali bir hayatla yaşatsaydı; imanlarının nurları zahir olsaydı, o vakit bütün insanlar inanacaktı! Böyle bir iman, ind-i ilahide makbul değildir. Zira, bu insanlar gayba değil, gördüklerine ve kendi menfaatlerine iman etmiş oluyorlar! Menfaatlerini ilah ediniyorlar! Onun içindir ki, dünyada iyilerle kötüler karıştırılmış; bir arada yaşamaları ve her kap içindekini sızdırarak bu mücadeleyi vermeleri murat edilmiştir. Bundan dolayıdır ki, Müslümanlık sıkıntı yoludur. En büyük sıkıntıyı Peygamberler ve Allahü teâlânın sevgili kulları çekmiştir.
* İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mümine iki şey verilmiştir ki; bu yüzden her hâl ve şartta hiçbir şeye şikayete hakları yoktur. Bunlardan birincisi; Ehli sünnet vel cemaat itikadı, ikincisi ise, Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu tanıması ve onu sevmesidir.
* Kim olduğunuza değil, kiminle olduğunuza bakılacaktır. Kişi sevdiği ile beraberdir.
* Dünyada en zor iş karar vermektir. Evet denilecek yerde hayır denirse veya hayır denilecek yerde
evet denirse sonu felaket olur.
* La ilâhe illallah Muhammedün Resulullah kelimesinin söylemesi çok kolay, ecri çok büyüktür. Yüzlerce yıl insanların bir kısmı bu kelimeyi söyletmemek, bir kısmı da söyletmek için öldüler. Söyletmek için ölenler Cennete, söyletmemek için ölenler Cehenneme gittiler.
* Kalb kırmayın, insanları incitmeyin, değil mümin, kâfirin bile kalbini incitmeye hakkımız yok. Kalb Allahü teâlânın komşusudur, ev sahibine eziyet edince komşusu da incinir.
* Kimseyle tartışmayın. Münakaşa dostun dostluğunu giderir, düşmanın düşmanlığını artırır.
* Müminler dua ederler; Fasıklar ve münafıklar dedikodu, gıybet ederler.