her gece bir kuşatmayla gözlerini yitiren sen
bir yanda kınalı ellerin
bir yanda kana bulanmış bedenlerin kavgasındayız biz.
sokak aralarına sıkışmış sevdaları
ve asla bilinmesi istenmeyen gözyaşlarını saklarız.
ve bir tek geceye anlatırız
hangi yağmurda
hangi seherde
hangi çocuklara gülümsediğimizi.
şehadet parmağını unutanların çağında
bir susuşun sembolüdür belki de dillerimiz.
kelepçelere tutulup asılan
haykıran
ama duyanı olmayan coğrafyalarda kaldı sesimiz.
türküleri bırakalı çok oldu.
fırat değil artık bize su getirmeyen.
kerbelaların intikamıdır
önce evimizi
sonra da ellerimizi saran.
sen söyle ey hançerleri kıskandıran yürek!
en anlamsız sözlerin yolcusu muyuz yoksa?
ya da ihanet kokan uykulara mı küsmüş gözlerimiz?
barut kokusu kaplar etrafı
sen en yaman bakışını bıraktığında toprağa.
ve bil ki biz her gece
kınalı ellerin değil
kana bulanmış bedenlerin yoldaşıyız...