AKARSULAR:Kar, buzul ve kaynaklarla beslenen ve egime bagli olarak bir yatak içerisinde akan su kütlelerine akarsu denir. Yeryüzünde en etkili olan dis kuvvettir. Karalarin % 71'inde etkili olurlar. Akarsular büyüklüklerine göre dere, çay, irmak, nehir gibi isimler alirlar.
AKARSU DEBİSİ: Akarsu yataginin, herhangi bir kesitinden geçen su miktarinin m3/sn atisinden degeridir.
AKARSU DEBİSİNDE ÖNEMLİ OLAN FAKTÖRLER:
1) Havzaya düsen yagis miktari,
2) Araziyi olusturan tas ve tabakalarin geçirimliligi,
3)Sicaklik : Sicakligin arttigi dönemlerde buharlasma artacagindan dolayi o dönemde akim düsmesi olur. Ayrica kis sicakliklarinin çok düsük oldugu yerlerde yagislar kar seklinde düser. Bunlar kisin erimedigi için akarsu bu dönemde beslenemez. Dolayisiyla akim düsmesi görülür.
4) Akarsu yatagi çevresindeki bitki örtüsü
5) Havzanin genisligi, 6) Havzadaki daglarin kar buzlari,
7) Yer alti sulari ve kaynaklari,
8) Beseri faktörler: Akarsulardan sulama amaciyla yararlanilmasi.
9. Akarsu rejimi: Akarsuyun yil içerisindeki debi degisiklikleridir. Akim düzeni olarak da adlandirilir. Su seviyesinde fazla degisiklik olmayan akarsularin rejimleri düzenlidir. Aylara ve mevsimlere göre, seviye degisikligi fazla olan akarsularin rejimleri düzensizdir.
Akarsu Rejiminde Etkili Faktörler
1) Yagis rejimi (en fazla etkili olan faktördür)
2) Sicaklik sartlari
3) Havzanin genisligi: Ayni iklim bölgesinde genis olmasi sadece akimi etkiler. Farkli iklim bölgelerinde genis ise rejim daha düzenli olur.
4) Akarsu yatak egimi: Egimin fazla olmasi rejimin düzensizligine yol açar. Yeryüzünde, Kongo, Amazon ve Nil gibi nehirler düzenli rejime sahiptirler. Seviyelerinde yil içinde fazla degisme meydana gelmez.
Türkiye'de ise, akarsularimizin beslenme durumlarina göre, baslica rejim çesitleri sunlardir:
a. Yagmur sulari ile beslenen akarsular: Genel itibariyle, Akdeniz iklim bölgesinde görülür. Bu akarsular yagmur sulari ile sekillenir. Yil içindeki akimlari, yagis dagilisi ile paraleldir. Yagmurlarin basladigi mevsimlerde akimlari (azlan, yagissiz mevsimsel Bitki örtüsüne, - Yükselti, egim, baki gibi faktörlere baglidir. Karadeniz kiyilarinda da yagmur sulari ile beslenen akarsulara rastlanir. Bu akarsular yil boyunca fazla bir çekilme göstermezler. Yagmurlarla birlikte daglardan gelen kar sulari da eklendigi zaman ilkbahar aylarinda kabarirlar.
b. Kar ve buz sulariyla beslenen akarsular: Bunlar yüksek daglardan inen akarsularda görülür. Kar erimeleriyle beslenirler. Kisin ve ilkbahar ortalarina kadar çekilirler, ilkbahar sonlarinda ve yaz aylarinda ise sulari bollasir. Dogu Anadolu Bölgesi'nde, Dogu Karadeniz Daglari ve Orta Toroslar'in yüksek kisimlarinda yer yer bu özellikteki akarsular görülür.
c. Kaynak sulari ile beslenen akarsular: Bu akarsular yil boyunca birkaç kaynagin sularini tasirlar. Su seviyeleri yil içerisinde çok az degisir. Akdeniz Bölgesi'nde daha yaygin olmakla birlikte, ülkemizin degisik yörelerinde bulunur. Türkiye akarsularinin rejimleri genel olarak düzensizdir. Yil içerisinde akittiklari toplam su miktari belli ve kisa dönemlere toplanmistir.
d. Gölden çikan akarsular Ülkemizin bazi akarsulari göl çanaklarinda biriken fazla sulari bosaltirlar. Bunlara göl ayagi (gidegen) denir. Bu tür akarsularin rejimleri düzenlidir. En iyi örnekleri Göller Yöre-si'nde görülür. (Çarsamba suyu, Kovada çayi gibi)
e. Karma rejimli akarsular: Ülkemizde uzun olan ve birçok kol ile beslenen akarsularin rejimleri karmadir. Yani kollarin beslenme özellikleri ana akarsuyu da etkilemektedir. Birden fazla kabarma ve çekilme devreleri bulunur. Kizilirmak, Yesilirmak, Sakarya, Firat, Dicle, Seyhan ve Ceyhan nehirleri örnek olarak verilebilir.
Akarsu Hızı:Akarsuyun birim zamanda aldigi yoldur, (m/sn) Akarsu hizi muline denilen bir araçla ölçülür. Akarsu hizi; - Yatak egimi, - Akim miktari, - Su kütlesinin derinligi, - Sürtünme, - Vadinin biçimi, - Bitki örtüsü, vs. faktörlere baglidir.
Hiz çizgisi: Akarsu hizinin en fazla oldugu noktalari birlestiren çizgidir.
Sürekli akarsu: Yataginda her zaman su bulunduran akarsudur.
Geçici akarsu: Yataginda her zaman su bulundurmayan, bazen kuruyan akarsudur.
Taban seviyesi: Akarsular asindirmalarini derine, yana ve geriye dogru yaparlar. Hiçbir akarsu yatagini deniz seviyesinin daha altina kadar isindiramaz. Bu seviyeye taban seviyesi denir.
Yamaç gerilemesi: Özellikle nemli iklim bölgelerinde yamaçlar hem alttan, hem de sel sulariyla üstten asinirlar. Bunun sonucunda yamaç gerilemesi olayi meydana gelir ve yamaç profili olusur.
TÜRKIYE AKARSULARININ GENEL ÖZELLIKLERI 1)Yatak egimleri fazladir. Bunun sonucunda; *Akis hizlari fazladir. *Asindirici etkileri fazladir. *Enerji potansiyelleri yüksektir. *Ulasima elverisli degillerdir.
2)Rejimleri düzensizdir.
3)Akimlari düsüktür. Yagislarin az, havzalarinin dar olmasindan dolayi.
4)Boylari kisadir. Türkiye’nin bir yarim ada olmasi ve daglarin kuzeyde ve güneyde kiyiya paralel olmasidir.
5)Denge profiline kavusmamislardir. Türkiye’nin bugünkü yer sekillerinin yakin bir dönemde olusmus olmasidir.
6)Ulasima elverisli degildirler. Yatak egimlerinin fazla, akimlarinin düsük , rejimlerinin düzensiz olmasindan dolayidir. Üzerinde kisitli da olsa ulasimin tek yapilabildigi akarsuyumuz Bartin Çayidir.
7)Akarsularimizdan daha çok enerji üretiminde, içme ve sulama suyu elde edilmesinde yaralanmaktayiz.çııÖÖçşWWF'den Akdeniz

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), yayınladığı rapor ile Akdeniz'deki kuraklık tehlikesinin boyutlarını ortaya koydu.
WWF-Türkiye'den alınan bilgiye göre, ''Akdeniz'de Kuraklık ve WWF'nin Önerileri'' adını taşıyan rapor ile Akdeniz havzasında yer alan hükümetler kuraklık konusunda uyarıldı. Yayınlanan rapora göre, su kaynaklarının yanlış kullanımı sonucu ve küresel ısınmanın da etkisiyle Akdeniz'deki kuraklığın şiddetinin yakın gelecekte daha da artması bekleniyor. Su kaynaklarının yanlış kullanımı noktasında, tarımda yanlış sulama teknikleri ve baraj yapımları konularına dikkat çekilen raporda, hükümetlerden durum daha da tehlikeli hale gelmeden su politikalarını değiştirmeleri isteniyor.
Akdeniz'de kuraklığa yol açan önemli tehditler arasında gösterilen tarımsal sulama konusunda, havza genelinde sulama yapılan tarım alanlarının 1960'lara oranla 2 kat arttığına işaret edilen raporda, Akdeniz'de su tüketiminin yüzde 65'nin de tarımsal amaçlı sulamada gerçekleştiği belirtildi.
Akdeniz genelinde yılın en kurak zamanlarında bile mısır, pamuk, şeker pancarı gibi fazlasıyla su tüketen ürünlere sulama yapıldığının kaydedildiği raporda, suyu fazlasıyla tüketen bu ürünlere Avrupa Birliği'nce teşvik uygulanması ve AB üyesi olmayan ülkelerde bu ürünlerin sulamasının çok fazla sarfiyata ve kayba yol açan ''salma sulama'' gibi yöntemler kullanılarak yapılması eleştirildi.

''BARAJLAR SU KAYNAKLARINI TÜKETİYOR''

Raporda, su kaynaklarının tüketilmesinde önemli bir diğer etken olarak, artan su talebini karşılamak için sürekli olarak daha fazla sulama amaçlı baraj yapılması gösterildi. Su kaynaklarının akılcı olarak yönetilmediği takdirde kuraklığın çok daha tehlikeli boyutlara ulaşacağı uyarısında bulunulduğu raporda,bu durumda hükümetlerin daha çok su temin etmeye çabalamaktan çok su talebini doğru yönetip, sürdürülebilir ve entegre havza yönetimini benimsemeleri gerektiği vurgulandı. Raporda, İspanya, Fransa ve Türkiye, Akdeniz'de en fazla baraj yapan ülkeler arasında sıralanırken, İspanya 1300 baraj ile dünya çapında enfazla baraj yapan ülke olarak ön planda yer aldı. Akdeniz genelinde yağış miktarında yüzde 20 bir azalma görüldüğünün belirtildiği raporda, buna karşılık su talebinin son 50 yılda 2 katı artış gösterdiği kaydedildi. Raporda, Akdeniz havzasında su talebi giderek artış gösteren ülkelerin başında Türkiye, Fransa ve Suriye yer alırken, 2025'te özellikle Türkiye, Mısır ve Suriye'de küresel ısınmayla beraber yağış miktarının yüzde 25 düşeceği öngörüsü yer alıyor. Kuraklığın tüm Avrupa ekonomisine büyük zararlar verdiğinin ifade edildiği raporda, 2003 yılında kuraklığın Avrupa genelinde 11 milyar avro zarar ve yarısı sadece İtalya'da olmak üzere 40 bin hayata mal olduğu kaydedildi.

TÜRKİYE'DE DURUM

Raporda, Türkiye'nin yer aldığı değerlendirmelerdeyse, Türkiye'de su kaynaklarına yönelik en fazla tüketimin tarımsal su kullanımıyla olduğu belirtildi. Türkiye'de tarımda yüzde 88.5 oranında ''vahşi sulama'' olarak nitelendirilen ''salma sulama'' yapıldığı ve bunun sonucunda suyun önemli kısmının yolda kaybedildiğinin ifade edildiği raporda, Türkiye'de daha verimli sulama yöntemleri olan yağmur sulamanın yüzde 8.5 düzeyinde, damla sulama yönteminin ise yalnızca yüzde 3 düzeyinde yapıldığı kaydedildi. Türkiye'nin 1960'larda 28 milyon nüfusuyla kişi başına düşen 45 bin metreküp kullanılabilir su miktarıyla su zengini olarak nitelendirilirken, bugün 68 milyon nüfusu ve kişi başına düşen 1400 metreküp kullanılabilir su miktarıyla su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer aldığına işaret edilen raporda, yer altı suyunun tüketilmesi de Türkiye için önemli tehdit olarak yer alıyor. Kaçak kuyularla yer altı suyunun tüketilmesinin özellikle İç Anadolu Bölgesi'nin doğal kaynaklarını, biyolojik çeşitliliğini ve ekonomisini tehdit eden önemli sorun olarak gösterildiği raporda, WWF-Türkiye'nin 3 yıldır ''Suyun Akılcı Kullanımı Projesi'' kapsamındaKonya Kapalı Havzası'nda yürüttüğü çalışmalarda 50 bin kaçak kuyu bulunduğu ve yer altı suyu seviyesinin her yıl 2-3 metre düştüğünün tespit edildiği bilgisine yer verildi.
Raporda, Türkiye'de su kaynaklarının tüketilmesi konusundaki tehditler arasında, tarımsal sulama amacıyla havzalar arası su transferi projelerine de yer verilerek, Konya Havzası'nın sulanması için yapımı devam eden ''Mavi Tünel Projesi'' de eleştirildi. Bu yılın sonunda açılacak olan ''Mavi Tünel Projesi'' ile 230 bin hektarlık alanı sulamak için 17 kilometrelik bir tünel ve üç barajla Göksu Nehri'nin suyunun Konya Havzası'na getirilmesinin planlandığının belirtildiği raporda, bu yöntemin sürdürülebilir olmadığı savunuldu. WWF-Türkiye Genel Müdürü Filiz Demirayak, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, hükümetlerin, su politikaları konusunda mevcut bakış açılarını bir an önce değiştirmeleri ve kuraklık krizine karşı ilgili tüm taraflarla beraber çözümler bulmak zorunda olduklarını belirtti. Tarım politikalarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Demirayak, şunları kaydetti: ''Modern ve tasarruflu sulama yöntemleri desteklenirken doğru üründesenleri belirlenmelidir ve kaçak su kullanımına son verilmelidir. Büyük su yapıları ve barajlar planlanırken çevreye, doğal kaynaklara olan etkileri göz önüne alınmalı, entegre ve sürdürülebilir su yönetimi esas alınmalıdır.''