Kuş Tüylerindeki Tasarım
Kuşların tüyleri ilk bakıldığında çok basit gibi görünen bir yapıya sahiptir. Oysa dikkatli incelediğimizde, hafif ama son derece kuvvetli ve su geçirmeyen tüylerin oldukça karmaşık yapısıyla karşılaşırız.
Kuşların kolayca uçabilmeleri için mümkün olduğunca hafif olmaları gerekir. Tüyler de bu ihtiyaçlarına uygun olarak keratin proteinlerinden oluşur. Bir tüyün sapının her iki tarafında damarlar yer alır ve her bir damarda 400 kadar küçük çengel bulunur. Bu 400 çengelin her birindeyse 2'şer tane olmak üzere toplam 800 kadar daha küçük kanca vardır ve bunlar "barbül" olarak adlandırılırlar. Küçük bir kuş tüyüne sığdırılmış olan 800 küçük kancanın önde yer alanlarında, yani öndeki barbüllerde de 20'şer tane daha kancacık vardır. Bu kancacıklar kumaş parçalarının teyellenmesi gibi iki tüyü birbirine tuttururlar. Tek bir tüyde yaklaşık olarak 300 milyon tane küçük kanca vardır. Bir kuşun bütün tüylerindeki toplam kanca sayısıysa yaklaşık olarak 700 milyardır. </SPAN>
Kuş tüyünün kanca ve çengellerle birbirine sımsıkı kilitlenmiş yapısının çok önemli bir nedeni bulunmaktadır. Tüylerin kuşun üzerinde sımsıkı tutunması, hiçbir harekette dökülüp gitmemesi gerekir. Kancalar ve çengellerden oluşan mekanizma sayesinde tüyler öylesine sıkıca kuşa tutunur ki ne şiddetli rüzgar, ne yağmur, ne kar onların dökülüp gitmesine sebep olmaz.

Kuşun karnındaki tüylerle, kanat ve kuyruk tüyleri birbirinin aynı değildir. Büyük tüylerden meydana gelen kuyruk tüyleri dümen ve fren görevini yerine getirirken, kanat tüyleri ise kuşun kanat çırpması esnasında açılarak yüzeyi genişletecek ve kaldırma kuvvetini artıracak şekildedir.
Suda Yürüyebilen Bir Canlı: Basilisk
Çok az hayvan suyun yüzeyinde yürümeyi başarabilir. Çok nadir rastlanan böyle bir örnek aşağıda görülen ve Orta Amerika'da yaşayan Basilisk'tir. Basilisk'in arka ayak parmaklarının kenarlarında suya çarpmayı sağlayan kapaklar vardır. Bunlar, hayvan karada yürürken kıvrılmaktadır. Eğer hayvan bir tehlikeyle karşılaşırsa, bir akarsu ya da gölcüğün yüzeyinde iki ayağı üzerinde çok büyük bir süratle koşmaya başlar. Bu esnada arka ayaklarındaki kapaklar açılır ve bu sayede suyun üzerinde koşabilmesi için fazladan yüzey alanı sağlanmış olur.1
Basilisk'in sahip olduğu bu orjinal tasarım da, bilinçli bir yaratılışın apaçık delillerindendir.
Fotosentez Yeryüzünün yaşanabilir bir yer olmasında en büyük pay şüphesiz bitkilerindir. Bitkiler soluduğumuz havayı biz insanlar için temizler, yaşadığımız gezegenin ısısını dengeler, atmosferdeki gazların dengesini sağlarlar. Soluduğumuz havadaki oksijen bitkiler tarafından üretilir. Besinlerimizin önemli bir bölümünü de yine bitkiler oluşturur. Bitkilerin insana besin sağlama özelliği, diğer tüm işlevleri gibi hücrelerindeki özel tasarımın bir sonucudur.
Bitki hücresi insan ve hayvan hücrelerinden farklı olarak güneş enerjisini doğrudan kullanabilir. Güneş ışığından aldığı enerjiyi kimyasal enerjiye çevirir ve çok özel yollarla besinlere depolar. Bütün bu işlemlerin adı, "fotosentez"dir. Aslında bu işi, tüm hücre değil, sadece hücrede yer alan ve bitkilere yeşil rengini veren "kloroplast" adlı organel yapar. Ancak mikroskopla görülebilen bu küçük yeşil organcıklar, dünyada güneş enerjisini organik maddeler içine depolayabilen yegane laboratuvarlardır.
Kloroplastların yeryüzünde ürettikleri madde miktarı yılda 200 milyar tonu bulmaktadır. Bu, yeryüzündeki tüm canlılar için hayati önem taşıyan bir üretimdir. Bitkilerin yaptıkları üretim son derece karışık kimyasal bir sürecin sonucunda gerçekleşir. Kloroplastın içinde bulunan binlerce "klorofil" pigmentinin ışığa verdiği tepki, saniyenin binde biri gibi inanılmaz bir sürede gerçekleşir. Bu yüzden klorofilde gerçekleşen pek çok olay hala gözlenememektedir.
Güneş enerjisini elektronik ya da kimyasal enerjiye çevirmek, bilindiği gibi modern teknolojinin çok yakın bir zaman önce başarabildiği bir işlemdir. Bunun için yüksek teknoloji ürünü aygıtlar kullanılmaktadır. Oysa gözle görülemeyecek kadar küçük olan bitki hücresi, bu işi milyonlarca yıldan beri en mükemmel şekilde yapabilmektedir.
İşte bu mükemmel sistem yaratılışı bir kez daha gözler önüne sermektedir. Son derece kompleks bir sistemi olan fotosentez, bilinçli olarak tasarlanmış, Allah'ın yarattığı bir mekanizmadır. Bu işlemin gerçekleşebilmesi için yapraklarda bulunan mikroskobik bir alana eşsiz bir fabrika sığdırılmıştır. Bu kusursuz tasarım, tüm canlılığı yaratanın Alemlerin Rabbi olan Allah olduğunun sayısız delillerinden bir tanesidir.