***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Albatroslar
Göçmen kuşlar farklı "uçuş teknikleri" kullanarak enerji tüketimini en aza indirirler. Böyle bir uçuş şekline albatroslarda da rastlanır. Hayatlarının % 92'sini denizde geçiren bu kuşların kanat açıklıkları 3,5 metreye kadar ulaşır. Albatrosların en önemli özellikleri uçuş stilleridir; kanat çırpmaksızın saatlerce uçabilirler. Bunun için de kanatlarını sabit tutup rüzgarı kullanarak havada süzülürler.
3,5 metrelik kanatları sabit şekilde açık tutabilmek için büyük bir güç gerekir. Ama albatroslar bu pozisyonda saatlerce kalabilirler. Bu onların doğdukları andan itibaren sahip oldukları özel anatomik sistem sayesinde gerçekleşir. Uçuş sırasında albatrosun kanatları bloke olur. Bundan dolayı hiçbir kas gücü kullanılmaz. Kanatlar yalnızca kas katmanlarıyla tutulur. Bu da uçuş sırasında büyük kolaylık sağlar. Bu sistem kuş tarafından uçuşta harcanan enerjiyi de azaltır. Çünkü albatros kanat çırpmadığı ve kanatlarını açık tutmak için kuvvet harcamadığı için enerji kullanmaz. Sadece rüzgarı kullanarak saatlerce uçması, ona sınırsız bir enerji kaynağı sağlamaktadır. Örneğin 10 kiloluk bir albatros 1000 km yol almasına rağmen günde kilosunun sadece % 1'ini kaybeder. Bu çok düşük bir miktardır. İnsanlar bu cazip uçuş tekniğinden faydalanmak için albatrosları örnek alarak planörleri imal etmişlerdir.1
Farklı Görme Sistemleri
Birçok deniz canlısı için görme, avlanma ve savunma açısından son derece önemlidir. Nitekim deniz canlılarının çoğu denizaltı için en ideal şekilde tasarlanmış gözlere sahiptirler.
Suyun altında 30 metre derinlikten sonra görüş alanı kısıtlıdır. Ancak bu derinlikteki canlıların gözleri de bu şartlara göre yaratılmıştır.
Kara hayvanlarından farklı olarak deniz canlıları, yaşadıkları yoğun ortamın ihtiyaçlarına uygun küresel lenslere sahiptirler. Geniş elips gözlere sahip kara hayvanlarına nazaran bu küresel biçim deniz altında görüş için daha uygundur; yakın plandaki objeleri görmeye göre ayarlıdır. Uzaktaki bir noktaya bakmak istendiğinde ise, bütün lens sistemi gözün içindeki özel bir kas mekanizmasıyla arkaya doğru çekilir.
Balığın gözünün küresel olmasının bir nedeni de, ışığın sudaki kırılmasıdır. Göz, neredeyse suyla aynı yoğunluğa sahip bir sıvı ile dolu olduğundan dışarda oluşan bir görüntü göze yansırken kırılma gerçekleşmez. Bunun sonucunda göz merceği dışarıdaki cismin görüntüsünü retina üzerine tam olarak odaklar ve balık insanın aksine suyun içinde son derece net görür.
Ahtapot gibi bazı hayvanlarda derinlerdeki çok yetersiz ışık için göz oldukça büyüktür. Büyük gözlü balıklar, 300 metrenin altında, etraftaki organizmaların ışıldamalarını yakalamak zorundadırlar. Ve özellikle suya nüfuz eden zayıf mavi ışığa karşı hassas olmalıdırlar. Bu sebeple gözlerinin retinalarında bol sayıda mavi hassas hücreler de bulunmaktadır.
Bu örneklerden anlaşıldığı gibi, her bir canlının kendi ihtiyacını karşılayacak şekilde, çok farklı özelliklere sahip gözlerinin bulunması, bu gözlerin sonsuz bir akıl, bilgi ve güç sahibi bir Yaratıcı tarafından, tam olmaları gereken şekilde yaratıldıklarının çok açık bir delilidir. Zorlu Göç
Pasifik'te yaşayan Somon balıklarının özelliği üremek için yumurtadan çıktıkları nehirlere geri dönmeleridir. Yaşamlarının bir bölümünü denizde geçiren bu canlılar üremek için tatlı suya geri dönerler.
Yazın başlarında yolculuklarına başladıklarında somon balıklarının rengi parlak kırmızıdır. Yolculuklarının sonundaysa renkleri siyaha dönüşür. Göçe başladıklarında önce kıyılara yaklaşırlar ve nehirlere ulaşmaya çalışırlar. Hiçbir engel tanımadan doğdukları yere doğru gitmeye çalışırlar. Gerektiğinde tersine akan nehirlerden yukarı atlayarak, akıntıya karşı yüzerek, çağlayanları, bentleri aşarak yumurtadan çıktıkları yere ulaşırlar. 3.500-4.000 km.lik yol katederek yaptıkları bu yolculuk sonucunda dişi somlar yumurta, erkek somlarsa sperm bulundururlar. Yumurtadan ilk çıktıkları yere ulaşan dişi som balıkları 3 ila 5 bin arasında yumurta dökerler, erkek som balıklarıysa bunları döllerler. Hem göç hem de yumurtlama işleminin sonucunda balıklar oldukça fazla hasar görürler. Yumurtalarını bırakan dişiler bitkinleşir, kuyruk yüzgeçleri aşınır ve derileri siyaha dönüşmeye başlar. Aynı şeyler erkek som balıkları için de geçerlidir. Bir süre sonra nehir ölü som balıklarıyla dolar. Fakat yumurtulardan yeni bir som nesli çıkacak ve o da aynı yolculuğu yapacaktır.
Somon balıklarının bu yolculuğu nasıl başardığı, yumurtadan çıkıp denize nasıl ulaştıkları, yollarını hangi yöntemle buldukları hala cevap bekleyen sorulardandır. Bu konuda pek çok tahmin vardır ama kesin bir sonuç henüz yoktur. Somon balıklarına binlerce kilometrelik bir geri dönüş yaptıran, hiç bilmedikleri bir yere döndüren güç nedir? Açıktır ki, bu canlıların hepsine hakim olan ve onları yönlendiren üstün bir İrade vardır. O, Alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Mürekkep Balığı
Mürekkep balığının derisinin altında "kromotofor" adı verilen yoğun bir elastik pigment kesesi tabakası vardır. Bu pigmentler genelde sarı, kırmızı, siyah ve kahverengi olurlar. Dışarıdaki görüntüye göre beyinden gönderilen bir sinyalle, hücreler genişler ve uygun renk tonu ile deriyi kaplar. Bu sayede mürekkep balığı, üzerinde bulunduğu kayanın rengini alarak kusursuz bir kamuflaj elde eder.Bu sistem öyle etkili çalışır ki, mürekkep balığı, sahip olduğu bu kompleks sistem sayesinde, kendi üzerinde zebralarınki gibi düzgün şeritli renkler bile oluşturabilir.2

Solda kendini kumlu yüzeye benzeten bir mürekkep balığı. Sağda ise bir dalgıç gördüğünde aynı balığın, tehlikeye karşı büründüğü parlak sarı renk görülmektedir.
Koalalar
Okaliptüs yapraklarının içinde bulunan yağlar pek çok memeli hayvan için zehirleyici etkiye sahiptir. Bu zehir, okaliptüslerin düşmanlarına karşı kullandıkları bir tür kimyasal savunma mekanizmasıdır. Fakat bu mekanizmayı yenen ve zehirli okaliptüs yapraklarıyla beslenen çok özel bir canlı vardır. Bir tür keseli hayvan olan koala…Koalalar okaliptüslerde hem barınırlar, hem beslenirler hem de su ihtiyaçlarını giderirler.
Koala da diğer memeliler gibi ağaçlarda bulunan selülozu kendisi sindiremez. Bu konuda selüloz sindirebilen mikro organizmalara bağımlıdır. Bu mikro organizmaların en sık görüldüğü yer, ince ve kalın bağırsakların birleştiği yerde bağırsak sisteminin arka uzantısı olan körbağırsaktır. Körbağırsak koalanın sindirim sisteminin en ilginç parçasıdır. Bu bölme yaprakların geçişi geciktirilerek mikropların selülozu sindirmesinin sağlandığı bir fermantasyon odacığı gibi görev görür. Bu sayede koala okaliptüs yapraklarındaki yağların zehirleyici özelliğini etkisizleştirebilir.3
Sabit Pozisyonda Avlanma Yeteneği
Güney Afrika Sundew bitkisi, yapışkan tüyleri ile böcekleri tuzağa düşürür. Bu bitkinin yaprakları uzun kırmızı tüylerle doludur. Bu tüylerin ucu, böcekleri kendine çekecek kokuyu içeren bir sıvı ile kaplıdır. Sıvının bir başka özelliği ise son derece yapışkan olmasıdır. Kokunun kaynağına yönelen böcek, bu yapışkan tüylere takılır. Bir süre sonra yaprağın tümü, tüylere yapışan böceğin üzerine kapanır ve bitki, böceği sindirerek kendisi için gerekli olan proteini elde etmiş olur.4 
En soldaki resimde açık haldeki, yanında ise tamamen kapanmış haldeki Sundew bitkisi.Kuşkusuz bulunduğu yerden kıpırdama imkanı olmayan bir bitkinin böyle bir yetenekle donatılmış olması, özel bir dizaynın apaçık delilidir. Bir bitkinin, kendi bilinci ve iradesiyle ya da tesadüflerle böyle bir avlanma tarzı geliştirmesi mümkün değildir. O halde bu yeteneği kendisine veren Yaratıcı'nın varlığını ve büyüklüğünü görmemek de mümkün değildir.