4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Şeytan'in Kalbe Giriş Yollari

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Şeytan'in Kalbe Giriş Yollari

    Şeytan'in Kalbe Giriş Yollari
    Kalbin misali, bir kalenin misaline benzer. Şeytan, kaleye gir-mek isteyen bir düşmandir. Onu kuşatip sahip olmak ister. Kaleyi düşmandan korumak ancak kapilarini, giriş noktalarini ve kalede acilan delikleri korumak ve oralarda nöbet beklemek sûretiyle mümkündür. Kalenin kapilarini bilmeyen bir kimse, o kapilarin nöbetciliğini yapamaz. Bu bakimdan kalbi, şeytanin vesveselerin-den korumak farzdir. Hem de her mükellef kulun üzerine farz-i ayindir. İnsanin, sayesinde farza yetiştiği şey de farzdir. Şeytani defetmeye insanoğlu ancak onun giriş noktalarini bilmekle muktedir olabilir. Bu bakimdan onun giriş noktalarinin bilinmesi farzdir. Şeytanin giriş noktalari ve kapilari kulun sifatlaridir. Bu sifatlar pek coktur. Fakat biz kocaman yollar ve gecitler mesabe-sinde olan büyük yollarina işaret edeceğiz. O yollar ki binlerce as-kerin yürümesiyle dahi daralmaz. Bu bakimdan şeytanin büyük kapilarindan biri gazap (öfke) ve şehvettir. Çünkü öfke, aklin kandiricisi ve helâk edicisidir. Ne zaman aklin askeri zayiflarsa, şeytanin askeri hücuma gecer ve ne zaman insan öfkelenirse, şeytan onunla oynar, tipki cocuklarin topla oynadiği gibi...
    Rivayet ediliyor ki İblis, Hz. Musa'ya (a.s) rastladi ve ona şöyle dedi: 'Ya Musa! Sen o kimsesin ki Allah Teala seni peygam-berliğine secmiş ve seninle konuşmuştur. Ben de Allah'in bir mahlukuyum. Günah işledim ve tevbe etmek istiyorum. Bu bakimdan rabbimin yaninda bana şefaatci ol ki rabbim tevbemi ka-bul etsin'. Musa (a.s) 'Olur' dedi, sonra dağa cikip rabbi ile konuştuğu zaman oradan inmek istedi. O vakit Allah Teâlâ,
    54) Buhâri, Müslim
    88 ihya-i Ulûm'id-Din
    Musa'ya 'Ya Musa! Emanetini yerine getirdim. O halde git kendi-sine söyle, tevbesinin kabul olunmasi icin gitsin Âdem'in me-zarina (tâzim) secdesinde bulunsun'. Bundan sonra Musa (a.s), İblis'e rastladi ve kendisine dedi ki: Ya İblis! Senin dileğin kabul edildi. Tevbenin kabul edilmesi icin, Âdem'in kabrine secde et-mekle emrolundun'. Bu söz üzerine İblis öfkelenip böbürlendi ve dedi ki: 'Âdem hayatta iken ben ona (tâzim) secdesi yapmadim. Kaldi ki şimdi ölüdür. Şimdi ben ona secde mi yapacağim?' Sonra dedi ki: Ya Musa! Sen rabbinin yaninda benim icin şefaatte bu-lunduğundan dolayi senin bende bir hakkin vardir. O halde (o hakki ödemek icin sana şunlari tavsiye ediyorum): Beni üc şeyin yaninda hatirla! Böyle yaptiğin takdirde o üc şeyde seni helâk et-meyeceğim:
    1. Öfkelendiğin zaman öfkenin benden geldiğini hatirla. Çünkü o anda benim ruhum senin kalbinde, gözüm senin gözündedir ve ben sende, kanin dolaştiği yerlerde dolaşmaktayim. Öfkelendiğin zaman beni hatirla! Çünkü insanoğlu öfkelendiği zaman ben onun burnuna üflerim, o âdeta ne yapacağini bilmez bir şaşkina döner.
    2. Düşmanla karşi karşiya geldiğin zaman beni hatirla! Çünkü ben o anda âdemoğluna gelir, ona zevcesini, cocuğunu hatirlatirim. O arkasini düşmana cevirip kacincaya kadar, ya-kasini birakmam.
    3. Sakin mahremin olmayan bir kadinin yaninda oturma! Çünkü ben o kadinin sana gönderilmiş elcisi olurum! Senin de ona gönderilmiş elcin olurum. Seni onunla ve onu da seninle fitne-lendirinceye kadar elcilik vazifeme devam ederim.
    Şeytan bu sözüyle şehvet, öfke ve harisliğe işaret etti. Çünkü düşmandan kacmak dünyaya haris olmaktan ileri gelir. Şeytanin, Hz. Âdem'in ölüsüne secde etmekten kacinmasi ise haseddir ve hased de şeytanin giriş noktalarinin en büyüklerindendir.
    Rivayet edildiğine göre, velilerden biri şeytana der ki: 'Âdemoğlunu nasil mağlup ettiğini bana göster!' Şeytan da ona şöyle cevap verir: 'Ben öfke ve hevâ-i nefis âninda onun yakasina yapişirim'.
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 89
    Hikâye ediliyor ki İblis bir rahibe göründü. Rahip, İblis'e şöyle sordu:
    - İnsanoğlunun hangi ahlâki sana daha yardimcidir?
    - Hiddeti! Çünkü kul, hiddetli olduğu zaman, cocuklarin topu evirip cevirmesi gibi biz de kendisini evirip ceviririz.
    Şeytanin şöyle dediği rivayet ediliyor: 'Âdemoğlu nasil beni mağlup edebilir? Zira o razi olduğu zaman, ben gelir kendisinin kalbine oturuncaya kadar ona yaklaşirim. Öfkelendiği zaman da onun kafasinda karar buluncaya kadar ucarim!'
    Şeytanin büyük kapilarindan biri de hased ve hirstir. Bu bakimdan kul ne zaman herşeye karşi haris ise, harisliği onu şeylerin ayibini görmekten kör ve duymaktan da sağir eder. Zira Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
    Bir şeyi sevmen, seni hem kör eder, hem sağir! (Onun ayibini görmekten seni kör, kusurunu dinlemekten de sağir yapar).55
    Basiret nûru ile şeytanin giriş noktalari bilinir. Ne zaman ha-sed ve hirs basireti örterse, artik insanoğlu şeytanin giriş nokta-larini görmez olur. O zaman şeytan firsati elde eder ve haris bir kimseye şehvete götüren her şeyi güzel gösterir, hatta şehvete gö-türen şey münker ve fahiş olsa dahi...
    Rivayet ediliyor ki Hz. Nuh (a.s) gemiye bindiği zaman, her canlidan bir cifti gemiye aldi. Nitekim böyle yapmasini Allah ken-disine emretmişti. Bu esnada gemide tanimadiği bir ihtiyar gördü. Nuh (a.s) bu ihtiyara 'Seni buraya getiren nedir?' diye sordu. İhtiyar 'Ben buraya senin arkadaşlarinin kalplerine vesvese ver-mek icin girdim, ta ki onlarin kalpleri benimle, bedenleri seninle olsun!' dedi. Bunun üzerine Nuh (a.s) ona 'Ey Allah'in düşmani! Gemiden cik! Çünkü sen Allah'in rahmetinden uzaklaştirilmiş bir mel'unsun' dedi. Bunun üzerine İblis, Hz. Nuh'a dedi ki: 'Beş şey vardir, onlar vasitasiyla insanlari helâk ederim. Onlardan üc

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Cevap: Şeytan'in Kalbe Giriş Yollari

    tanesini sana haber vereceğim. İki tanesini ise bildirmeyeceğim'. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Nuh'a vahy göndererek 'Sana söyle-yeceği o üc şeye ihtiyacin yoktur. Bu bakimdan onlari değil de söy-lemek istemediği o iki şeyi haber versin' dedi. Hz. Nuh (a.s) İblis'e şöyle sordu: 'Söylemek istemediğin o iki şey nedir?' İblis 'O iki şey sayesinde beni yalanlamazlar, bana muhalefet etmezler, onlar vasitasiyla halki helâk ederim. Onlardan biri hased, diğeri de hirstir! Hasedden ötürü lânetlendim ve Allah'in rahmetinden ko-vulmuş bir şeytan oldum. Hirsa gelince, o da Adem'e (a.s) bir ağac haric, bütün cennet mübah kilindi. Ben ihtiyacimi, hirstan ötürü Âdem'den koparabildim' dedi.
    Şeytanin büyük kapilarindan biri de her ne kadar helâl ve saf ise de doyasiya yemektir. Çünkü doymak, şehveti takviye eder. Şehvetler ise şeytanin silahlaridir. Zira rivayet ediliyor ki İblis, Yahya b. Zekeriyya'ya göründü. Yahya (a.s) şeytanin üzerinde cengellerin takili olduğunu gördü.
    - Ey İblis! Şu cengeller nedir?
    - Bunlar şehvetlerdir! Onlarla Ademoğlu'nu avlarim!
    - Acaba bunlarda bana ait birşey de var mi?
    - Sen bazen doyuyorsun! Biz bu takdirde senin namaz kilmani ve zikir yapmani ağirlaştiriyoruz.
    - Acaba bundan başka bir şeyim var mi?
    - Hayir!
    - Yeminim olsun ki artik ebediyyen karnimi yemekle doyurma-yacağim.
    - O halde benim de yeminim olsun ki, bundan böyle hicbir müs-lümana nasihatta bulunmayacağim.
    Çok yemekte alti tane kötü haslet vardir:
    1. Allah korkusunu kalpten cikarir.
    2. Halka karşi merhameti kalpten söker. Çünkü tok bir kimse herkesin tok olduğunu zanneder.
    3. İbadetleri ağirlaştirir.
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 91
    4. Tok bir kimse hikmetli bir konuşmayi dinlediği zaman o konuşmanin kalbinde bir incelik meydana getirdiğini hissetmez.
    5. Tok bir kimse, vaazda bulunur ve hikmetli konuşursa onun konuşmasi halkin kalbine tesir etmez.
    6. Tokluk, kişide ceşitli hastaliklar doğurur ve hastaliklarini artirir,
    Şeytanin kapilarindan biri de ev eşyasi, elbise, evin süsü ve fazla konforu sevmektir. Çünkü şeytan, bu süsün insanoğlunun kalbinde galip olduğunu görünce o kalpte yumurtlar, civcivler cikarir ve böylece daimi bir şekilde insani evi tamir etmeye davet eder. Evin tavanini ve duvarlarini süslemeye, odalar ve salonlari genişletmeye teşvik eder. Elbisenin ve bineklerin süsüne davet eder ve bu hususta Ömrü boyunca onu kendisine hizmetci yapar. Onu bir defacik buraya soktuğu zaman ikinci bir defa uğraşmasina ge-rek kalmaz. Çünkü bu şeylerin bazisi insanoğlunu diğerine cekip sürükler ve götürür. Böylece insanoğlunu bir şeyden diğer bir şeye -eceli gelip ölünceye kadar- bu dünya sevgisi sürükler götürür. İnsanoğlu, şeytanin yolunda ve hevâ-i nefsinin arkasindadir ve bu gidişatindan ötürü imansiz gitmesinden korkulur. Böyle bir gidişattan Allah'a siğiniriz!
    Şeytanin büyük kapilarindan biri de halkin elindekine göz dikmek ve tamahkârlik yapmaktir. Çünkü bu tamahkârlik kalbe galip geldi mi, şeytan, malina göz diktiği kimseye karşi tasannu yapmasini ve süslü püslü görünmesini, riya ve hilelerin ceşitlerine bürünerek yağcilik yapmasini kendisine süslü gösterir. Hatta insanin tamah ettiği şey sanki onun ilahi olur! Böylece şeytan daimi bir şekilde o şeyi insana sevdirmenin yollarini araştirip durur ve bu hedefe varmak icin her careye başvurur. En azindan insanoğlu malina göz diktiği bir kimsede olmayan sifatlarla o kimseyi över, ona karşi emr-i bi'l-ma'rûfu (iyiliği em-retmeyi) ve nehy-i an'il-münker'i, (kötülüğü yasaklamayi) terket-mek sûretiyle yağcilik yapar.
    Saffan b. Selim rivayet ediyor ki: İblis, Abdullah b. Hanzele'ye göründü ve kendisine şöyle dedi:
    - Ey Hanzele'nin oğlu! Benden sana öğreteceğim birşeyi ez-berle.
    92 İhya-i Ulûm'id-Din
    - Senden gelen birşeye ihtiyacim yok!
    - Benden öğreneceğin şeye bir bak, eğer hayir ise tut, şer ise reddedip at! Ey Hanzele'nin oğlu! Allah'tan başka hic kimseden rağbet ederek isteme ve sorma, öfkelendiğin zamanda durumunun nasil olduğuna dikkat et! Çünkü öfkelendiğin zaman senin gemin benim elime gecer'.
    Onun büyük kapilarindan birisi de acele etmek ve işlerde tah-kik yapmayi birakmaktir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle bu-yurmuştur:
    .i
    Acele şeytandandir. Yavaşca ve teenni ile hareket etmek Allah'tandir.56
    Allah Teâlâ da şöyle buyurmuştur: İnsan aceleci yaratildi. (Enbiya/37) İnsan pek acelecidir.
    (İsra/11)
    Sana vahyedilmesi henüz tamamlanmadan Kur'an oku-mada acele etme!
    (Tâhâ/114)
    Aceleciliğin, şeytanin büyük kapilarindan olmasinin sebebi şudur: Amellerin, görme ve marifetten sonra yapilmasi daha uy-gundur. Görmek ise, düşünmeye ve zamana muhtactir. Acelecilik ise, insani bundan mahrum eder. Acelecilik aninda şeytân -in-sanoğlunun bilmediği şekilde- şerrini insanoğlunun kalbine zer-keder.
    Rivayet edliyor ki; Meryem oğlu İsâ (a.s) doğduğu zaman şeytanlar İblis'in yanina gelerek dediler ki: 'Putlar tepetaklak oldu! (Bu nedendir)?' İblis 'Muhakkak bu, bir hâdiseden ötürüdür. Siz durun da ben tedkik edip geleyim' dedi. Yeryüzünü gezip dolaşti. Hicbir şey görmedi. Sonra Hz. İsâ'nin doğduğunu öğrendi
    56) Tirmizi
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 93
    ve bakti ki melekler onun etrafini cepecevre sarmişlar. Bu manza-rayi gördükten sonra, kendisine başvuran şeytanlara dönüp geldi ve dedi ki: 'Dün gece bir peygamber doğmuş. Hicbir kadin yoktur ki gebe kaldiği ve doğurduğu zaman, ben onun yaninda hazir bu-lunmayayim. Ancak bu cocuk müstesna... Siz bu geceden sonra putlara ibâdet edileceğinden ümidinizi kesin. Fakat bundan böyle insanoğluna acelecilik ve düşüncesizlik yönünden gelin'.
    Şeytanin büyük kapilarindan biri de dirhem ve dinar (para) ile menkul, gayr-i menkul servetlerin diğer siniflaridir. Zira insanin ihtiyacindan fazla olan her servet şeytanin istikrar bulduğu yerdir. Çünkü beraberinde gidasi ve nafakasi bulunan bir kimsenin kalbi, üzüntülerden uzaktir. Eğer bu kişi, mesela bir yolda yüz dinar bulsa, kalbinde o şehvet kabarir. Bu şehvetlerin herbiri, başka dinarlara muhtac olur. Dolayisiyla elde ettiği yüz dinar ona kâfi gelmez. Çünkü dokuz yüz dinara daha muhtactir. Oysa yüz dinari bulmadan önce zengindi. Şimdi ise, bulduğu yüz dinarla zengin olduğunu zannetti. Oysa onunla beraber dokuz yüz dinara daha muhtac oldu ki onunla tamir edeceği bir evi, cariyesi, ev eşyalari olsun, güzel elbiseler satin alsin. Bütün bunlar ise, kendisine uygun düşen başka şeyleri ister. Bu istekler ise sonsuza doğru gider! Böylece kişi bir ucuruma yuvarlanir ki onun sonucu cehennem derinliğidir ve cehennemden başka onun sonucu yoktur!
    Sâbit el-Bennâni der ki: Hz. Peygamber, peygamber olarak vazi-felendirildiği zaman, İblis yardimcilarina 'Yeryüzünde bir hâdise koptu. Onun ne olduğunu tedkik ediniz' diye emir verdi. Şeytanlar yeryüzüne dağildilar, yorulup bitab düşünceye kadar gezdiler. Sonra gelip 'bilmiyoruz' dediler. İblis onlara 'Ben size bu haberi getiririm' dedi. Gitti, hayli dolaştiktan sonra geldi ve dedi ki: 'Allah, Muhammed'i peygamber olarak göndermiştir'.
    Sabit der ki: Bundan böyle İblis, şeytanlarini ashâb-i kirâm'a gönderdi. Şeytanlar mahrum olarak, İblisin yanina döndüler ve şöyle dediler: 'Biz bunlar gibi bir kavim görmedik, onlari al-datiyoruz, sonra namaza kalkiyorlar ve o günahlari siliniyor!' İblis 'Onlar hakkinda sabirli olun! Umulur ki Allah onlara dün-yayi acsin. O vakit biz ihtiyacimizi kendilerinden aliriz' dedi.
    Rivayet ediliyor ki Hz. İsâ birgün bir taşi yastik edindi. İblis onun yanindan gecerek şöyle dedi: 'Ey İsa! Sen dünyaya rağbet mi
    94 İhya-i Ulûm'id-Din
    ettin?' Bu söz üzerine Hz.İsâ (a.s) taşi aldi ve İblis'e firlatarak şöyle dedi: İşte bu, dünya ile beraber senin olsun!'
    Hakikaten bir taş alip uyku sirasinda onu yastik yerine kulla-nan bir kimse şeytanin eline kendisini kandirmak icin bir koz vermiştir. Çünkü mesela geceleyin namaza kalkan bir kimse, yastik edinecek bir taş yakininda bulunduğu zaman, o taş onu uy-kuya ve kendisini yastik yapmaya davet eder. Eğer böyle bir taş ol-mazsa, uyku onun kalbine gelmez ve uykuya bir isteği de olmaz. İşte bir taş böyle ise, acaba yumuşacik yastiklar, yayili yataklar, güzel tenezzühler edinenin hâli ne olacaktir? Böyle bir kimse Allah'in ibâdetine ne zaman dalacaktir?
    Şeytanin büyük kapilarindan biri de cimrilik ve fakirlikten korkmaktir. Zira insani infak etmekten ve sadaka vermekten, an-cak cimrilik ve fakirliğin korkusu meneder. İnsani azik edinmeye, mal biriktirmeye ve elem verici azaba davet eden cimriliktir. İstifciler icin Kur'an'in buyurduğu gibi, va'dedilen de budur.
    Hayseme b. Abdurrahman57 der ki: Şeytan şöyle dedi: Eğer Âdemoğlu beni bir defa mağlup ederse de, kesinlikle üc şeyde beni mağlup edemez:
    1. Ona mali, hakki olmayan yerden edinmeyi emrettiğim,
    2. Mali, hakki olmayan yere infak etmesini emrettiğim ve,
    3. Mali, hakkindan menetmeyi emrettiğim zaman. Yani al-masina müstehak olmadiği bir yerden almayi, müstehak olmayan bir kimseye infaki ve müstehak olan bir kimseden menetmeyi ken-disine emrettiğim zaman, bana muhalefet etmez.
    Süfyan es-Sevri der ki: -'Şeytanin, fakirlik korkusu kadar keskin bir silahi yoktur. Ne zaman onun bu vesvesesi kabul edilirse, bâtila başlar, hakki meneder, hevâ-i nefisle konuşur ve rabbi hakkinda kötü zanlara kapilir!'
    Cimriliğin âfetlerinden biri de mal toplamak icin pazarlardan ayrilmamaya heves etmektir. Oysa pazarlar, şeytanlarin yuva-laridir, daimi olarak şeytanlar orada merkez kurarlar. Oradan
    57) Ebu Sire Yezid b. Mâlik Cafi'nin oğludur. Babasi ve dedesi sahabedendi. İbn Main ve Nesâi'ye göre güvenilir bir kimsedir. Çok cömert olduğu söylenmiştir. Hicri 80 senesinden sonra vefat etmiştir.
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 95
    ayrilmayan bir kimse aldatilabilir. Nitekim Ebu Umâme Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle buyurduğunu nakleder:
    İblis yeryüzüne indiği zaman şöyle dedi:
    - Ya rabbi! Beni yeryüzüne gönderdin ve beni rahmetinden uzaklaştirdin. O halde bana bir ev ver.
    - Senin evin hamamlardir.
    - Yarab! Bana bir meclis ver!
    - Senin meclisin carşilar, pazarlar ve yol kavşaklaridir.
    - Yarab! Bana bir yemek ver.
    - Senin yemeğin, üzerine Allah'in ismi anilmayan yemektir.
    - Yarab! Bana bir icki ver!
    - Senin ickin, akli gideren her türlü şeydir.
    - Yarab! Bana bir müezzin ver!
    - Senin müezzinin 'mizmar' denilen calgi aletleridir.
    - Yarab! Bana bir Kur'an ver!
    - Senin Kur'an'in şiirdir.
    - Yarab! Bana bir kitap ver!
    - Senin kitabin derilere yapilan dövmelerdir.
    - Yarab! Bana bir hadis ver!
    - Senin hadisin yalandir.
    - Yarab! Bana avlanma aletleri (tuzaklar) ver.
    96 İhya-i Ulûm'id-Din
    - Senin avlanma aletlerin (tuzaklarin) kadinlardir!58
    Şeytanin büyük kapilarindan biri de mezhepler, hevâ-i nefisler icin gösterilen taassub ve hasimlara karşi kin gütmek, onlara is-tihza ve istihkâr gözüyle bakmaktir. Bu hareketler, hem âbid, hem de fâsik kimseleri felâkete götüren hareketlerdir! Zira halki ayiplamak, onlarin eksikliklerini zikretmekle meşgul olmak, tabi-atta yaratilmiş yirtici sifatlardan bir sifattir. Ne zaman şeytan, in-sanoğluna bunun hak olduğunu hayâl ettirirse ve bu da in-sanoğlunun tabiatina uygun ise, bunun tadi insanoğlunun kalbine galip gelir. İnsanoğlu bütün himmetiyle bununla meşgul olur, bununla sevinir, övünür: Böylece din hakkinda gayret sarfettiğini sanir. Oysa şeytanlarin arkasina takilip gitmektedir! Onlardan bi-risini görürsün ki Hz. Ebubekir (r.a) icin ifrat derecede taassub gösterir, onu sever görünür. Oysa haram yer, gereksiz sözlerle ve yalanla dilini meşgul eder, fesâdin her ceşidini işler. Eğer Hz. Ebubekir kendisini görseydi, onun baş düşmani olurdu. Zira Ebubekir Siddik'i seven; onun yolunda giden, onun yaşantisina uyan, onun ağzindan cikani hifzeden bir kimsedir. Ebubekir Siddik'in (r.a) siretinden biri, fuzuli işler hakkinda konuşmak icin, ağzina taş koymasiydi. Acaba fuzuli konuşan bu insan Hz. Ebubekir'i sevdiğini ve onun ahlâkiyla ahlâklandiğini nasil iddia edebilir?
    Başka bir fuzuli şey daha görüyoruz ki, Hz. Ali'nin (r.a) taas-subunu güdüyor. Oysa Hz. Ali zühd ve takvasi gereği halife olduğu zaman, üc dirheme satin aldiği ve yenlerini bileklerine kadar kestiği bir elbise giymişti. Onu sevdiğini iddia eden bu fâsik ise, ipekli elbiseler giymekte, haramdan kazandiği mallarla süslen-mektedir. Buna rağmen Hz. Ali'yi sevdiğini iddia etmektedir Oysa kiyamet gününde onun ilk hasmi Hz. Ali olacaktir. Keşke bilsey-dim, bir insanin aziz ve gözünün nûru olan evlâdini, hayati olan yavrusunu alip döven, parcalayan, saclarini ceken ve makasla et-lerini doğrayan bir kimse, bununla beraber nasil o yavrunun ba-basini sevdiğini ve onun arkasindan gittiğini iddia edebilir? Bu câni insanin, bu babanin yaninda durumu acaba nasil olur? Herkesin malûmudur ki din ve şeriat, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer sahabe nezdinde onlarin evlatlarindan, hatta öz
    58) Taberâni, el-Kebir, (cidden zayif hir isnadla)
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 97
    nefislerinden daha sevimlidir. Şer'an günah sayilan şeylere pervasizca dalanlar ise dini yirtip paramparca edenlerdir. Şehvetlerin makaslariyla parcalayanlardir. Böyle yaptiklarindan dolayi Allah'in düşmani ve velilerinin düşmani iblis'e yaklaşiyor ve onun sevgisini kazaniyorlar. Acaba bu kimselerin kiyamet gününde sahabenin ve Allah'in veli kullarinin nezdinde hallerinin ne olacağini ve nasil karşilanacaklarini tahmin edebilir misin? Hayir! Eğer perde kalksaydi ve bu kimseler, ashabin Ümmet-i Muhammed'den kimleri sevdiklerini bilseydiler, muhakkak o sahabilerin isimlerini bile bu kötü fiillerinden ötürü ağizlarina almaktan utanacaklardi. Bütün bu hakikatlerden sonra bil ki, şeytan onlara şu hayali vermektedir: Herhangi bir kimse, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'i sevdiği halde ölürse, ateş ona yaklaşmaz. Şeytan başka birisine de şu hayali vermektedir: Hz. Ali'yi sevdiği halde ölen bir kimse icin, korku sözkonusu değildir. Oysa Hz. Peygamber'i kendisinden bir parca olan kizi Hz. Fâtima'ya (r.a) şöyle derken görüyoruz:
    Ey Fâtima! Çaliş ve amel et! Muhakkak ki ben Allah'in azabindan zerre kadar sana fayda verici değilim.59
    Hevâ-i nefisten olarak zikrettiğimiz bir misâldir bu... İmâm Şafii, İmam Ebu Hanife, İmam Mâlik ve İmam Ahmed b. Hanbel icin taassub gösterenlerin hükmü de böyledir. Diğer imamlarin müfrit taraftarlarinin hükmü de budur. Bu bakimdan herhangi bir kimse müctehid imamlardan birisinin mezhebini takib ettiğini iddia edip o imamin ahlâkiyla ahlâklanmazsa, bu kimsenin kiyamet gününde en büyük hasmi o mezhebin kurucusu olan imamdir. Zira o imam, kiyamet gününde bu sahtekâra der ki:
    Benim mezhebim, calişmak ve amel etmekti. Sadece dil ile söylemek değildi. Dil ile söylemek ise, hezeyan kusmak icin değil, aksine amel etmek icindir. Sen amelde ve ahlâkta bana muhalefet ettiğin ve yürüyüp Allah'a vardiğin yolun-dan ibaret olan mezhebimde bana aykiri hareket ettiğin
    59) Buhâri, Müslim
    98 ihya-i Ulûm'id-Din
    halde neden yalandan benim mezhebimin mensubu olduğunu iddia ettin?
    Evet! Bu kapi, şeytanin giriş noktalarinin büyüklerindendir. Şeytan bu noktadan girmiş, âlemin coğunu helâk etmiş ve böylece Allah'tan az korkan, din hususunda basiretleri zayiflamiş bulu-nan, dünyaya olan rağbetleri oldukca kabaran, yardimcilar edin-meye fazlasiyla haris bulunan ve bunu da ancak taassub yoluyla elde edenlerin eline medreseler teslim edilmiştir! Bu kimseler, bu kötülükleri kalplerinde gizlemekte, şeytanin buradaki hilelerine muttali olmakta ve halki mütenebbih kilmamaktadirlar. Aksine şeytanin hilesini infaz etmek hususunda, şeytanin vekili olmuşlardir. Böylece halk, bu sathi görüşün üzerinde yürümekte, dinin temel meselelerini unutmuş bulunmaktadir. Böylece hem kendileri helâk oldular ve hem de helâk ettiler. Allah onlarin da bizim de tevbemizi kabul etsin!
    Hasan Basri der ki: Kulağimiza geldiğine göre İblis şöyle demiştir: 'Ben günahlari, Ümmet-i Muhammed'in gözünde süslü püslü gösterdim. Fakat onlar benim belimi, tevbe-istiğfar etmek sûretiyle kirdilar. Böylece ben onlara birtakim günahlari cilveli bir şekilde gösterdim ki onlar onun günah olduğunu bilmedikleri icin ondan istiğfar etmiyorlar. Bu günahlar da hevâ-i nefistir'.
    Mel'un doğru söylemiştir. Çünkü Ümmet-i Muhammed, nef-sin hevâlarinin insani günahlara ceken sebeplerden olduğunu bilmemektedir. O halde onun icin nasil istiğfar edip af dileyecek-lerdir?
    Şeytanin büyük hilelerinden biri de mezheplerde ve husûmette insanlar arasinda vâki olan ihtilâflarla insani meşgul edip insana nefsini unutturmasidir.
    Abdullah b. Mes'ud der ki: 'Bir kavim oturup Allah'i zikretti. Şeytan onlari dağitmak ve o meclisten kaldirmak icin geldi. Fakat buna gücü yetmedi. O oturan gruba katilmak üzere ikinci bir grup geldi. Onlar dünya işlerinden konuşmakta idiler ve böylece Allah'i ananlarin arasini bozdular. Kalkip birbirlerine girişip kiyasiya dövüştüler. Oysa bu dövüşenler şeytanin hedefi değildi. Bunlar dövüşürken, Allah'i ananlar, bu sefer, onlari ayirmak icin kalkip meşgul oldular ve böylece meclislerinden dağilip gittiler. Zaten şeytanin maksadi da bu idi.'
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 99
    Şeytanin kapilarindan biri de okumamiş avam tabakasini Allah'in zâti, sifatlari ve avamin aklinin yetmediği konularda on-lari düşünmeye zorlamasidir ki onlari dinin esasinda şek ve şüpheye düşürsün, Allah'in münezzeh olduğu hayâlleri onlarin kafalarina yerleştirsin! O hayâller ki insan onlarla kâfir veya bid'atci olur. Oysa kişinin kalbine girmiş olan şek ve şüpheden do-layi kişi mesrur ve sevincli olur. Çünkü kişi, kalbine geleni mârifet ve basiret sanmaktadir ve zanneder ki zekâsi ve fazla akliyla kendisine keşfolunan bir hakikattir. Bu bakimdan insanlarin hamakat yönünden en şiddetlisi, akilli olduğuna en fazla inananidir. İnsanlarin akil yönünden en doğrusu, nefsini en şiddetli itham edenidir ve âlimler arasinda en fazla soru soranlardir. Hz. Âişe Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle dediğini nakleder:
    Şeytan herhangi birinize gelerek der ki:
    - Seni yaratan kimdir?
    - Beni yaratan Allah Teâlâ!
    - O halde Allah'i kim yaratti?
    Bu bakimdan sizden bir kimse böyle bir vesveseyi hissettiği zaman şöyle desin: 'Ben Allah'a ve onun Rasûlü'ne iman et-tim'. Zira böyle demek ve inanmak, o vesveseyi kişinin kal-binden söküp atar.60
    Hz. Peygamber (s.a), bu vesvesenin tedavisi hakkinda tedkik yapmayi emretmemiştir. Çünkü âlimler değil, halk tabakasi bu vesveseyi kalbinde bulmakta ve hissetmektedir. Oysa halk taba-kasinin vazifesi; iman edip kayitsiz-şartsiz Allah'a ve nizamina teslim olmaktir, ibâdet ve gecimiyle meşgul olup, ilmi âlimlere terketmektir. Halk tabakasindan olan bir kimsenin zinâ etmesi ve hirsizlik yapmasi dahi ilim hakkinda konuşup fikir beyan

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Şeytan'in Kalbe Giriş Yollari

    etmesinden daha hayirlidir! Zira ilmi tam mânâsiyla hazmetmeden Allah ve dini hakkinda konuşan bir kimse, bilmediği bir noktadan küfre girmiş olur. Tipki yüzmeyi bilmediği halde denize atlayan bir kimse gibi... Şeytanin inanclar ve mezheplerle ilgili hileleri sayilmayacak kadar coktur. Biz söylediğimizle sadece bir misâli belirtmek istedik.
    Şeytanin kötü kapilarindan biri de müslümanlar hakkinda su-i zanda bulunmaktir. Nitekim Allah Teâlâ 'Ey iman edenler! Zannin bir coğundan sakininiz! Muhakkak ki zannin bir kismi günahtir!' (Hucurât/12) buyurmuştur. Bu bakimdan zanna daya-narak başkasi hakkinda şer ile hükmeden bir kimseyi şeytan, giybeti yapilan adamin aleyhinde kişkirtmaktadir ki helâk olsun veya herhangi bir müslümanin hak ve hukukunu yerine getir-mekte kusur göstersin veya gereken ikraminda gevşeklik edip ha-karet gözüyle baksin, nefsini ondan daha hayirli görsün! İşte bü-tün bunlar insani helâk eden âmil ve sebeplerdendir ve bunun icin de Allah'in şeriati müslümanlari itham oklarina hedef tutmayi menetmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: İtham edileceğiniz yerlerden sakinip korunun!'61 Hatta Hz. Peygamber (s.a) bizzat böyle yerlerden korunmuştur.
    Safiye validemiz şöyle anlatir: Hz. Peygamber (s.a) mescidde itikâfta bulunuyordu. Ben Hz. Peygamber'e gittim ve yaninda konuştum. Akşam olunca kalktim odama döndüm. Hz. Peygamber de benimle beraber gelerek beni uğurladi. O anda ensardan iki kişi Hz. Peygamber'e selâm vererek yanimizdan gectiler. Bizden uzaklaşan bu iki kişiyi Hz. Peygamber geri cağirarak kendilerine şöyle dedi: 'Benim yanimda bulunan kadin zevcem Safiye'dir'. O iki kişi şöyle dediler: 'Ey Allah'in Rasûlü! Biz senin hakkinda hayirdan başka birşey düşünmemekteyiz'. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
    61) İmam Irâki hadisin aslina rastlamadiğini kaydetmektedir.
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 101
    Muhakkak ki şeytan, Ademoğlu'nun bedeninde kanin dolaştiği gibi dolaşip cevelân etmektedir ve ben şeytanin sizi hakkimda vesveseye düşürmesinden korktum.62
    Bak, Hz. Peygamber (s.a), bu iki kişinin dinleri hakkinda nasil şefkat göstermiş ve dinlerinin ifsad olmasindan kendilerini nasil korumuştur! Yine bak ki Hz. Peygamber, ümmetine ithamdan ko-runma yolunu göstermek sûretiyle nasil şefkat göstermiştir ki muttaki ve dindarliğiyla taninan âlim kişi dahi gevşeklik göster-mesin ve demesin ki: 'Benim gibi âlim kişinin hakkinda hayirdan başka birşey düşünülmez'. Böylece nefsine aldanip mağrur ol-masin. Çünkü insanlarin en muttakisi ve en bilgini olan bir kim-seye dahi bütün insanlar ayni gözle bakmamaktadirlar, bir kisim insanlar riza, bir kisim insanlar da kem gözle bakmaktadirlar. Nitekim şair der ki:
    Riza gözü her ayiptan kapalidir, görmez.
    Fakat kem göz cürük taraflari araştirip meydana cikarir.
    Bu nedenle su-i zandan sakinmak, şerir kimselerin it-hamindan korunmak farzdir. Çünkü şerir kimseler, bütün insan-lar hakkinda, şerden başkasini düşünmezler. O halde halkin ayiplarini düşünerek su-i zanda bulunan bir insani gördüğün zaman bil ki bu insan ic âleminde cirkin ve habis bir insandir ve bil ki dişariya sizan onun icteki habasetidir. O herkesi kendisinde bulunan sifatla görmektedir. Çünkü mü'min bir kimse insanlarin mazeretlerini, münâfik bir kimse ise ayiplarini araştirir. Mü'minin kalbi bütün insanlar hakkinda temizdir.
    İşte buraya kadar saydiklarimiz, şeytanin kalbe acilan giriş noktalarinin bir kismidir. Eğer şeytanin bütün giriş noktalarini belirtmeye kalksam buna gücüm yetmez. Bu söylediklerimiz de başka noktalara dikkati cekmek icin yeterlidir. Bu bakimdan Ademoğlunda bulunan her kötü sifat, şeytanin silâhi ve giriş nok-talarindan bir noktadir. Eğer "Şeytani defetmenin ilaci nedir? Acaba burada Allah'in zikri kâfi midir? İnsanoğlunun 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh' demesi yeterli midir?" diye sorarsan bil ki, bu konuda kalbin ilaci, bütün bu giriş noktalarini, kalbi bu kötü sifatlardan temizlemek sûretiyle kapatmaktir. Bunun izahi pek
    62) Buhâri, Müslim
    102 ihya-i Ulûm'id-Din
    uzun sürer. Oysa eserin bu bölümünde bizim hedefimiz öldürücü sifatlarin ilacini beyan etmektir. Bu sifatlarin herbiri -ileride izah edileceği gibi- müstakil bir esere muhtactir.
    Evet! Bu sifatlarin temelleri kalpten sökülüp atildiktan sonra şeytan durmaksizin kalbe uğrar ve gecer. Artik orada şeytanin du-rabilme imkâni sözkonusu değildir. Bu durumda şeytani oradan gecmekten meneden Allah'in zikri olur. Çünkü zikrin hakikati ancak kalp, takva ile tamir edildiği ve kötü sifatlardan temiz-lendiği takdirde mümkün olabilir, Aksi takdirde zikir, nefsin konuşmasindan fazla birşey ifade etmez. Kalpte müsbet olarak herhangi bir tesiri bulunmaz ve böylece şeytanin tasallutuna mâni olamaz! Bunun icin de Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
    Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese do-kunduğu zaman Allah'i ve azabi düşünürler. Bir de ba-karsin ki onlar, doğru yolu bulup şeytanin vesvesesini atmişlardir bile...
    (A'raf/201)
    Allah Teâlâ bu durumla, muttaki bir kimseyi tahsis etmiştir. Bu nedenle şeytanin misâli, ac olan ve sana yaklaşmak isteyen bir köpeğin durumuna benzer. Eğer senin önünde ekmek ve et yoksa ona 'hoşt' demek sûretiyle köpek geri cekilir, sadece 'hoşt' demek onu ürkütür. Eğer önünde et varsa, o da acikmiş bir durumdaysa, sadece hoşt demekle geri cekilmez ve ete saldirir. Bu bakimdan şeytanin aziğindan boş olan bir kalpten şeytan sadece zikirle uzaklaşir. Şehvet kalbe galip geldiği zaman, zikrin hakikatini kal-bin etrafina kaydirir ve böylece zikir kalbin merkezinde istikrar bulmaz ve şeytan gelip kalbin merkezinde karar kilar. Hevâ-i nefis ve kötü sifatlardan tertemiz ve boş bulunan muttaki kimselerin kalplerine gelince, şeytan bu kalplere şehvet vardir diye değil de zikirden gafil olduğu icin ansizin gelmektedir. Ne zaman bu kal-bin sahibi zikre dönüş yaparsa, şeytan geri cekilir. Bunun delili şu ayettir:
    Kur'an okumak istediğin zaman, hemen o kovulmuş şeytandan Allah'a siğin!
    (Nahl/98)
    Zikir hakkinda vârid olan diğer ayet ve hadisler de yukaridaki ayet gibi bunun delilidirler.
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 103
    Ebu Hüreyre der ki: Mü'min bir kimse ile kâfir bir kimsenin şeytani bir araya geldi. Görüldü ki kâfirin şeytani semiz, oldukca dolgun ve giyinikti. Mü'minin şeytani ise zayif, pejmürde, tozlu toprakli ve ciril ciplakti. Kâfirin şeytani mü'minin şeytanina şöyle sorar: 'Sen neden böyle zayifsin?' Mü'minin şeytani şöyle cevap ve-rir: 'Ben öyle bir kişi ile bulunuyorum ki yediği zaman besmele ce-kiyor, böylece ben ac kaliyorum. İctiği zaman besmele cekiyor, böy-lece ben susuz kaliyorum. Giydiği zaman besmele cekiyor, böylece ben ciplak kaliyorum. Sacini sakalini yağladiği zaman besmele ce-kiyor, böylece benim sacim sakalim pejmürde kaliyor'. Kâfirin şeytani bunlari dinledikten sonra şöyle söyler: Takat ben öyle bir kimse ile beraberim ki bunlardan hicbirini yapmaz. Ben onun ye-mesinde, icmesinde ve giyiminde ortağiyimdir'.
    Muhammed b. Vâsi hergün sabah namazindan sonra şu duayi okurdu:
    Ey Allahim! Sen bize ayibimizi bilen, gerek kendisi, gerekse kabilesi bizim tarafimizdan görülmediği halde bizi gören bir düşmani musallat kilmişsin. Ey Allahim! Sen o şeytani rahmetinden ümitsiz, affindan nasipsiz kildiğin gibi, onu bizden de ümitsiz kil. Onunla rahmetinin arasini uzaklaştirdiğin gibi bizimle onun arasini da uzaklaştir. Muhakkak sen herşeye kâdirsin!
    Râvi der ki: Günün birinde cami yolunda şeytan Muhammed b. Vâsi'ye göründü ve kendisine dedi ki: •
    - Sen beni taniyor musun?
    - Sen kimsin?
    - Ben İblisim!
    - Ne istiyorsun ey İblis?
    - Benim isteğim, senin hergün sabah namazindan sonra okuduğun bu siğinma duasini hic kimseye öğretmemendir ve ben de bundan böyle sana karişmayacağim.
    - Vallahi! Bu istiâze duasini, öğrenmek isteyenden esirgemem. Sen de elinden geleni yap!
    104 İhya-i Ulûm'id-Din
    Abdurrahman b. Ebi Leylâ'dan şöyle rivayet ediliyor: Bir şeytan Hz. Peygamber'e, elinde ateşten bir köz olduğu halde gelir. Hz. Peygamber namaz kildiği zaman, o da Hz. Peygamberin önünde dikilir. Bunun üzerine Hz. Peygamber istiâze eder buna rağmen şeytan gitmez. Bunun üzerine Cebrâil (a.s), gelip Hz. Peygamber'e şöyle der:
    De ki: 'Allah'in kelimelerini ne doğru, ne fâsik ve ne de fâcir bir kimse gecemez, onlarin hürmetine, yere giren ve yerden cikan, gökten inen ve göğe yükselen şeylerin şerrinden, gece ve gündüzün fitnesinden, gece ve gündüzde ansizin gelip kapiyi dövenin şerrinden Allah'a siğiniyorum. Ancak hayir ile gelip kapiyi döven müstesnadir. Ya rahman! (Duami ka-bul eyle!)'63
    Hz. Peygamber bu duayi okudu ve böylece şeytanin elindeki köz söndü ve şeytan da yüz üstü yere serildi.
    Hasan Basri (r.a) der ki: Bana şöyle haber verildi: Cebrâil (a.s), Hz. Peygamber'e geldi ve dedi ki: 'Cinlerden bir ifrit sana hile yapmak istiyor! Bu bakimdan sen yatağina girdiğin zaman Ayet'el-Kürsi'yi oku!' 64
    Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:
    63) İbn Ebi Dünya {mürsel olarak)
    64) İbn Ebi Dünya, {mürsel olarak)
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 105
    Şeytan bana geldi ve benimle mücadele etti. Bunun üzerine ben onun girtlağina sarildim. Beni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim, onun dilinden akan suyun serinliğini, elimin üzerinde hissetmedikce girtlağini birakmadim. Eğer kadeşim Süleyman'in duasi olmasaydi o, mescidde upuzun bir şekilde sabahyacakti!65
    Ömer (r.a) bir yola giderse, muhakkak şeytan o yolu değiştirip başka bir yola gider.66
    Bunun hikmeti şudur: Ashab-i kirâmin kalpleri şeytanin mer'asindan ve şehvetlerden tertemizdi. Bu bakimdan şeytanin senden uzaklaşmasini, mücerred zikir ile sağlamayi Hz. Ömer'in (r.a) sağladiği gibi sağlamak istersen, bu isteğin muhâldir ve sen âdeta kaba maddelerden mideyi boşaltmadan önce ilac icmek iste-yen bir kimseye benzemiş olursun. Oysa mide, kaba yemeklerle do-ludur. Buna rağmen midesini boşalttiktan sonra ilaci alip da fayda gören bir kimse gibi, ilacin kendisine fayda vermesini ümit eder. Zikir ise ilactir, devâdir. Takva ise mideyi kaba maddelerden boşaltmak mânâsina gelen ihtima, yani kalbi şehvetlerden boşaltmaktir. Bu bakimdan zikir, temizlenmiş bir kalbe indiği za-man, yemeklerden boşalmiş mideye ilacin inmesiyle hastaliğin or-tadan kalktiği gibi, şeytan ortadan kalkar ve uzaklaşir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
    Muhakkak ki bunda, kalbi olan yahut şahid olarak kulak ve-ren kimse icin bir öğüt vardir.
    (Kaf/37)
    O şeytan hakkinda şöyle hüküm verilmiştir: Kim onu dost edinirse, 'muhakkak bu o kimseyi saptirir ve cehennem azabina götürür!
    (Hac/4)
    65) İbn Ebi Dünya, (mürsel olarak)
    66) Buhâri, Müslim
    106 ihya-i Ulûm'id-Din
    Ameliyle şeytana yardim eden bir kimse şeytanin yardimcilarindan ve dostlarindandir, diliyle Allah'i zikretse bile... Eğer "Mutlak bir şekilde 'zikir şaytani kovar' diye bir hadis vârid olmuştur" dersen, bu takdirde şeriatin umumi ahkâminin coğunun din âlimlerinin naklettikleri birtakim şartlarla ilgili olduğunu anlayamamişsin demektir! Bu bakimdan nefsine bak! Çünkü işitmek, gözle görmek gibi değildir. Düşün! Senin zikrin ve ibadetinin zirvesi namazdir. Namazda olduğun zaman kalbini murâkabe et! Bak şeytan onu nasil carşi ve pazarlara cekmektedir. Âlemin hesabina nasil kaydirmaktadir! İnatci kimselerin, ce-vabina nasil götürmektedir! Hatta sen dünyanin fuzuli meselele-rinden unuttuklarini bile namazda hatirlarsin ve şeytan namaza başladiğin zaman senin kalbini kariştirip saldirir.
    Bu bakimdan namaz kalplerin mihenk taşidir. Namazi kilarken kalplerin iyilikleriyle kötülükleri belirir. O halde dünya şehvetleriyle ağzina kadar dolu bulunan kalplerden namaz kabul olunmaz. Şek ve şüphe yok ki şeytan senden uzaklaşmaz. Aksine coğu zaman vesvesene vesvese katar. Tipki mide boşaltilmadan önce alinan ilacin fayda vermemesi, üstelik hastaliğin üzerine hastalik getirmesi gibi... Eğer sen şeytandan kurtulmayi istiyorsan takva yoluyla manevi mideyi boşalt. Sonra hemen onun akabinde zikir ilaci ile tedavi ol! Böylece şeytan, Hz. Ömer'den kactiği gibi senden kacacaktir. Bu sirra binaen Vehb b. Münebbih şöyle demiştir: 'Allah'tan kork! Gizlide şeytanin dostu olduğun halde, acikta ona küfretme.'
    Âlimlerden biri şöyle demiştir: 'İyilik yapani iyiliğiyle tanidiktan sonra, ona karşi isyan eden şeytani saldirganliğiyla tanidiktan sonra o mel'una itâat eden bir kimse ne acaiptir? Böyle bir kimsenin haline şaşmamak mümkün değildir'. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
    Beni cağiriniz, size cevap vereyim. (Mü'min/60)
    Oysa sen Allah'i cağiriyorsun, o sana cevap vermiyor ve Allah'i andiğin halde şeytan senden kacmiyor. Zira zikrin ve duanin şartlari ortada yoktur!
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 107
    İbrahim b. Edhem'e şöyle denildi: "Neden biz Allah'a dua edi-yoruz da Allah bizim duamizi kabul etmiyor. Oysa Allah Teâlâ 'Beni cağiriniz! Sizin duanizi kabul edeyim' buyurmuştur". İbrahim b. Edhem cevap olarak 'Çünkü sizin kalpleriniz ölüdür de ondan' dedi, 'Acaba kalplerimizi öldüren nedir?' diye soruldu. O da şöyle cevap verdi: 'Kalplerinizi öldüren sekiz haslettir:
    1. Siz Allah'in hakkini biliyorsunuz, fakat yerine getirmiyor-sunuz.
    2. Kur'an'i okuyorsunuz, fakat onun emirlerini tatbik etmiyor-sunuz.
    3. 'Biz Hz. Peygamberi seviyoruz' diyorsunuz, fakat sünnetine göre amel etmiyorsunuz.
    4. 'Ölümden korkariz' diyorsunuz, fakat ölüm icin hazirlik yapmiyorsunuz.
    5. Allah Teâlâ 'Muhakkak şeytan sizin icin düşmandir, Bu bakimdan siz de onu düşman edinin' (Fatir/6) buyurmuştur. Siz ise günahlar hususunda şeytana uyuyorsunuz.
    6. 'Biz ateşten korkuyoruz' diyorsunuz, oysa bedenlerinizi ateşte helâk ediyorsunuz.
    7. 'Biz cenneti seviyoruz' diyorsunuz, oysa cennet icin hicbir amelde bulunmuyorsunuz.
    8. Yataklarinizdan kalktiğiniz zaman, ayiplarinizi sirtinizin arkasina atiyorsunuz. Halkin ayiplarini getirip önünüze seriyor-sunuz. Böylece rabbinizi gazaba getiriyorsunuz! Acaba durum böyle iken rabbiniz sizin duanizi nasil kabul edecektir?'
    Eğer 'İnsanoğlunu ceşitli günahlara cağiran şeytan bir midir veya birkac tane midir?' dersen, bil ki muamele ilminde bunu bil-meye ihtiyac yoktur. Bu bakimdan sen düşmani püskürtme yol-larini ara, düşmanin sifatlarini öğrenmeye calişma, sebze nere-den geliyorsa ye ve sebze tarlasini sorma! Fakat basiret nûruyla haberlerin delillerinde görülen şudur: Şeytanlar donatilmiş hazir bir ordudur ve her ceşit günahin özel bir şeytani vardir. İnsanoğlunu o günaha o davet eder. Basiretin yolunu izah etmek uzun sürer. Bu bakimdan bizim zikrettiğimiz miktar sana kâfidir. Şöyle ki: Müsebbeblerin değişik olmasi, sebeplerin değişik ol-
    108 İhya-i Ulûm'id-Din
    masina delâlet eder. Nitekim biz bunu ateşin işiği ve dumanin si-yahliği bahsinde zikrettik.
    Haberlere gelince, Mücahid şöyle demiştir: İblisin beş tane ev-ladi vardir. Onlarin her birini bir işe tayin etmiş, o iş onun eline verilmiştir. İsimleri şunlardir:
    1. Seber
    2. A'ver
    3. Misvet
    4. Dasim
    5. Zelembur
    Seber: O, musibetlerin arkadaşidir. Musibet âninda azabi cağirmaya, yakalari yirtmaya, yanaklari yumruklamaya ve cahili-yet âdetlerinin icrasina insani teşvik etmektedir.
    A'ver: O, zinanin arkadaşidir. Zinayi emreder ve insana güzel
    gösterir.
    Misvet: O, yalanin arkadaşidir.
    Dasim: O, insanin yaninda ailesini ayiplar, onu ailesine karşi kişkirtir.
    Zelembur: O, carşi ve pazarlarin arkadaşidir, oralari idare et-mektedir. Ondan dolayidir ki aliş-verişle uğraşanlar durmadan zulümden şikayet etmektedirler ve başkalarina zulüm yapmak-tadirlar.
    Namazin şeytanina Hinzeb denir.67 Abdestin şeytanina Velhan denir ve bu hususta bircok haber vârid olmuştur.68 Şeytanlarin cokluğu gibi, melekler de cokturlar. Biz Şükür Kitabi'nda meleklerin cokluğunu, sirrini ve her birinin kendisine mahsus bir işte caliştiğini zikrettik. Ebu Umâme el-Bahili Hz. Peygamber'in (s.a) şöyle dediğini rivayet eder:
    67) Müslim
    68) Tirmizi
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 109
    Mü'minden, gücü yetmediği musibetleri defetmek icin yü-zaltmiş melek vazifelendirilmiştir. O yüzaltmiş melekten yedi tanesi, yazin en hararetli gününde bal canağinin sinek-lerden korunduğu gibi, gözden musibetleri kovmakla ve gözü korumakla görevlidirler. O melekler insanoğlundan öyle şeyleri uzaklaştiriyorlar ki eğer o uzaklaştirilan şeyler size görünmüş olsaydi, siz insanoğlunu her ovada ve dağda, elini yaydiği, ağzini actiği halde uzandiğini görecektiniz! Eğer insanoğlu göz acip kapayincaya kadar kendi nefsine terkedilirse, kesinlikle şeytanlar onu kaparlardi.69
    Eyyub b. Yunus b. Zeyd der ki: 'Bize gelen haberlerde insan co-cuklariyla beraber cin cocuklarinin doğacaklari, sonra onlarla be-raber yetişecekleri bildirilmiştir'.
    Câbir b. Abdullah şöyle rivayet ediyor: Adem (a.s) yere indi-rildiği zaman şöyle dedi:
    - Ya rabbi! Şu şeytan ki benimle onun arasinda düşmanlik koymuşsun, eğer ona karşi bana yardim etmezsen, benim kendi-sine gücüm yetmez.
    - Senden doğup dünyaya gelen her evlâdinin korunmasi icin bir melek görevlendirilecektir.
    - Ya rabbi! Fazlasini ver!
    - Yapilan günahi bir günah olarak yazacağim. Yapilan bir se-vaba karşilik, on veya istediğim kadarini yazacağim.
    - Ya rabbi! Daha da artir.
    - Tevbenin kapisi, ruh bedende oldukca aciktir. Bunun üzerine İblis dedi ki:
    İhya-i Ulûm'id-Din
    - Ya rabbi! Sen onu benden daha şerefli kildin, eğer ona karşi bana yardim etmezsen ona gücüm yetmez!
    - Ona verdiğim her evlâda karşilik senin de bir evlâdin ola-caktir.
    - Ya rabbi! Daha fazlasini ver!
    - Onlarin bedeninde kanin damarlarda dolaştiği gibi dolaşacak, göğüslerini yuva edineceksin!
    - Ya rabbi! Daha fazlasini ver!
    - Hem insanlardan gücün yettiği kimseleri (şehevi calgilarla) kaydir ve fenaliğa götüren süvari ye piyadelerinle üzerlerine yay-gara kopar. Mallarina ve (zina yaptirmakla) evlatlarina ortak ol! Onlara (yalan yere) va'dlerde bulun. 'Fakat şeytan onlara yalniz bir aldaniş va'deder'. (isra/64)
    Ebu Derdâ Hz. Peygamberin (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
    Allah Teâlâ cinleri üc sinif olarak yaratti. Bir sinifi yilanlar, akrepler ve yerin haşerati (sûretindedir)... Başka bir sinif da esen rüzgâr gibidir. Diğer bir sinif üzerinde ise ceza ve mü-kâfat sorumluluğu vardir.
    Allah Teâlâ insanlari da üc sinif olarak yaratti: Bir sinif vardir ki hayvan gibidir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle bu-yurmuştur: "Yemin olsun ki cin ve insanlardan bircoğunu cehhennem icin yarattik. Onlarin kalpleri vardir, bu kalp-lerle gerceği anlamazlar. Gözleri vardir, onlarla görmezler. Kulaklari vardir, onlarla nasihat dinlemezler. İşte bunlar
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 111
    hayvanlar gibidir. Doğrusu daha sapik ve şaşkindirlar. Gâfil olanlar da işte bunlardir'. (A'raf/179)
    Başka bir sinif vardir ki, görünüşleri insan gibidir, fakat ruhlari ise şeytanlarin ruhlaridir. Başka bir sinif vardir ki kiyamet gününde Allah'in (arşinin) gölgesinden başka göl-genin bulunmadiği o günde Allah'in (arşinin) gölgesinde-dirler.70
    Vüheyb b. al-Verd der ki: Gelen haberlerde şu vardir: İblis bir ara Hz. Zekeriyya'nin oğlu Hz. Yahya'ya göründü ve dedi ki: "Ben sana nasihat etmek istiyorum!' Yahya (a.s) 'Senin nasihatina ihti-yacim yok, fakat Ademoğullari'ndan bana haber ver!' dedi. Bunun üzerine İblis şunlari söyledi: 'Ademoğullari bizim nezdimizde üc siniftir: Onlardan bir sinif- ki bizim icin yenilmesi en cetin olan siniftir- vardir ki, biz onlardan herhangi birini fitneye düşürmek ve kalbine hâkim olmak icin yöneldiğimizde o derhal istiğfar ve tevbe eder. Bu bakimdan ondan elde etmiş olduğumuz herşeyi alt üst eder. Biz tekrar onu şüphelendirmeye uğraşiriz. O tekrar tev-beye müracaat eder. Kisaca biz ondan ne ümidimizi keseriz ve ne de ihtiyacimizi koparabiliriz. Bu bakimdan onun elinden zahmet cekmekteyiz. Diğer sinifa gelince, onlar elimizde, cocuklarin elin-deki top gibidirler. Biz dilediğimiz şekilde onlari evirip ceviririz. Nefislerini aldatmak hususunda. onlar bizim vazifelerimizi yap-maktadirlar. Ücüncü sinifa gelince, onlar senin gibi mâsum kim-selerdir. Biz onlardan herhangi birşeyi koparmaya muktedir değiliz'.
    Soru: Şeytan nasil olur da bir kisim insanlara görünür, bir kismina ise görünmez! Acaba herhangi bir sûrette göründüğü zaman o, şeytanin hakiki sûreti midir, yoksa bir misâl midir ki şeytan onunla temessül ediyor? Eğer şeytan hakiki sûreti üzerinde ise nasil ceşitli suretlerde görünebilir ve ayni anda iki yerde iki başka sûrette nasil görünebilir? Öyle ki iki ayri şahis onu iki ayri sûrette görebiliyorlar?
    Cevap: Melek ile şeytanin iki sûreti vardir. O da hakiki sûretle-ridir. Onlarin sûretlerinin hakikati müşahede ile görünmez. Ancak nübüvvet nûrlariyla görünebilir. Bu bakimdan Hz. Peygamber (s.a) Cebrâil'i asil sûretinde ancak iki defa görmüştür.
    70) ibn Ebi Dünya, İbn Hibban
    112 İhya-i Ulüm'id-Din
    Bu görüşme şundan ileri gelmiştir. Hz. Peygamber, Cebrâil'den hakiki sûretinde kendisini göstermesini diledi. Cebrâil de Baki'de (Medine'nin mezarliği) Peygambere görünmeyi va'detti ve böylece Hira'da ona göründü. Gökleri şarktan garba kadar doldurdu. Diğer bir zaman, Mirac gecesinde sidretü'l-müntehâ'nin yaninda Hz. Peygamber, Cebrâil'i hakiki sûretinde gördü. Çoğu zaman peygamber onu Ademoğlu sûretinde görüyordu.71 Bazen Dihyetu'l-Kelbi'nin sûretinde onu görmekteydi. Çünkü Dihyetu'l-Kelbi güzel yüzlü bir zatti. Melekler genellikle mükâşefe ehlinden erbâb-i kulûbe sûretinin misâliyle görünür. Şeytan, uyaniklik halinde mükâşefe ehline temessül eder ve mükâşefe ehli onu gözüyle görür, kulağiyla konuşmasini dinler. Bu da onun hakiki sûretinin yerine gecer. Nitekim uyku âleminde sâlihlerin coğuna gö-ründüğü gibi... Uyanik iken keşfe mazhar olan zat o kimsedir ki dünya ile duyularinin meşguliyeti uyku âleminde olan keşiften onu menetmeyecek bir dereceye varmiştir. Bu bakimdan başkasinin ancak uyku âleminde gördüğünü o uyaniklik halinde görür.
    Ömer b. Abdülaziz'den şöyle rivayet ediliyor: Adamin birisi, Allah Teâlâ'dan, şeytanin, ademoğlunun kalbindeki yerini kendi-sine göstermesini istedi. Bunun üzerine uyku âleminde bir in-sanin cesedini gördü; billûr gibiydi, ici dişindan görünüyordu. Şeytani bir kurbağa sûretinde insanoğlunun sol omuzu üzerinde, omuzu ile kulaği arasinda oturduğunu ve ince bir hortumu olduğunu, o hortumu sol omuzdan insanoğlunun kalbine saliverdiğini ve böylece vesveseler yaptiğini gördü ve yine gördü ki insanoğlu Allah'i andiği zaman bu şeytan gerisin geriye kaciyor.
    İşte böyle bir müşahede bazen uyaniklik halinde gözle de olur. Keşif ehlinden bazisi, şeytani bir leşe konmuş ve insanlari o leşe cağiran bir köpek sûretinde görmüştür! Şeytanin önündeki leş dünyanin misâlidir. İşte bu, şeytanin hakiki sûretinin müşahedesi yerine gecer. Zira kalbin, melekût âlemine acilan yönünden şeytanin hakiki sûretinin görünmesi muhakkak lâzimdir. Bu durumda mülk ve şehâdet âlemine acilan yönünde onun eseri doğup meydana gelir. Çünkü biri diğeriyle bitişik ve irtibatlidir. Biz daha önce kalbin iki yönlü olduğunu, o yönlerden birinin gayb âlemine acildiğini ve gayb âlemine acilan bu yönün ilhâm ve giriş noktasi olduğunu ve diğer bir yönünün de şehâdet
    71) Buhâri, Müslim
    Kitabu Şerh-i Acâib'il-Kalb 113
    (dünya) âlemine acildiğini beyan ettik. Bu bakimdan şehâdet âlemine acilan yönde beliren şekil ancak şeytanin hayali bir sûreti olabilir. Çünkü şehâdet âleminin tamami hayallerden ibarettir. Ancak hayal, bazen şehâdet âleminin zâhirine bakmaktan his ile hasil olur.
    Bu bakimdan sûretin mânâya uygun olmamasi mümkün ve caizdir. Çünkü insan, bazen güzel sûretli bir şahsi görür. Oysa o şahsin ic âlemi habis ve sirri kabihtir. Çünkü şehâdet âlemi faz-lasiyla karişiktir. Kalp sirlarinin bâtinlari üzerine melekût âlemi-nin piriltilarindan hayalde oluşan şeyler ise, onlar ancak sifati hi-kâye etmekte ve sifata uygun düşmektedirler. Çünkü melekût âlemindeki sûret, sifata tâbi ve ona uygundur. Şüphe yok ki kabih mânâ ancak kabih bir sûrette görünür. Bu bakimdan şeytan, kö-pek, kurbağa, domuz ve benzeri hayvanlar sûretinde görünür. Melek ise güzel sûrette görünür. O halde görünen sûret, mânâ-larin ünvani ve onlarin doğru bir yansimasidir. Bu sirra binaen maymun ve domuz, rüyada görüldükleri zaman kötü bir insana delâlet ederler. Koyun ise, halim ve selim insana delâlet eder. Böylece rüya ve tabirin bütün kapilarinin hükmü bu şekilde yo-rumlanir. Bunlar acaip sirlardir. Kalbin acaipliklerinin sirlarindandir. Onlari belirtmek muamele ilmine uygun düşmez, ancak burada belirtilen miktardan gaye, senin kesinlikle şeytanin erbâb-i kulûbe göründüğünü tasdik etmen icindir. Melek de böyle bazen temsil ve mukayese yoluyla görünür. Nitekim uykuda olduğu gibi... Bazen de hakikat yoluyla olur. Çoğu zaman mânâyi hikâye eden sûret ile temsil o mânânin misâlidir. Onun aynisi değildir. Ancak o mânâ gözle muhakkak görülür. Onun görün-mesi de ancak keşif ehline mahsustur. Keşif ehlinin etrafinda uyuyan kimse gibi olanlara değil!

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.735, Level: 66
    Points: 9.735, Level: 66
    Level completed: 22%,
    Points required for next Level: 315
    Level completed: 22%, Points required for next Level: 315
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Nuralanur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    xxx
    Mesajlar
    1.617
    Points
    9.735
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Şeytan'in Kalbe Giriş Yollari

    Rabbim cümlemizi muhafaza etsin ...Allah cc ebeden razı olsun
    Allah’a bin kere hamd olsun. Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.

Benzer Konular

  1. Şeytanın Kalbe Giriş Yolları?
    By Hakikatbin in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 05.09.08, 20:08
  2. Şeytan'in İtİraflari
    By Konyevi Nisa in forum Dini Hikâyeler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.08, 09:09

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •