Dünyada her insan davranışının,bir ötesinde dimağda oluşan düşünce safhası mevcuttur.Gerek fert hayatında gerekse toplum hayatında zuhur eden his,hareket,davranış ve olayların temelinde hep bu düşünce safhası yer almıştır.İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden birisi de devamlı olarak fikie veya düşünce üretmesidir.Bu soyut zenginlik diper canlılarda yoktur.Düşüncenin değeri,büyüklüğü insan hayatında doğurduğu müspet sonucuyla ortaya çıkar.İnsanlara istikamet kazandıran büyük kültür değişmelerinin oluşumunda,büyük tarihi olayların ortaya çıkışında etkili olan fikirlerin sahiplerine fikir adamı,düşünür veya filozof denir.Fikrin etki gücü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunda da görülmüştür.
Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra yapılan Kurtuluş Savaşı ve kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti,yıllar boyu Atatürk'ün belleğinde doğup gelişen düşünce projesinin sonucudur.Atatürk gençlik yıllarından itibaren,çeşitli fikir adamlarından da etkilenerek başta Cumhuriyet sistemi olmak üzere yeni çağdaş konularda düşünce dünyasını genişletmiş ve bu doğrultuda kendisini hazırlamıştır.
Atatürk askeri liderlikle toplum içinde kendisini göstermiş bir şahsiyetti.Onun Türk Kurtuluş Savaşı sırasında cumhuriyete dayalı bir devleti,kademe kademe nasıl tesis ettiğini Türk ve dünya kamuoyu görmüştür.Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk'ün elinde doğuşu aynı zamanda onun devlet adamlığının da büyük bir göstergesi olmuştur.Atatürk yeni devleti kurumlarıyla oluştururken,bir önemli hususa ayrı bir dikkat çekmiştir.Bu,devletin sağlam fikir temelleri üzerinde yükselmesi için bütün gayretiyle çalışmasıydı.Zira,gençliğinden beri fikrin ne derece önemli olduğunu,topluma yönelik tesir gücünün ne olduğunu bilen birisiydi.Atatürk bu doğrultuda Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı ve devamında da fikri daima ön plana çıkardı.O,bu konuda "Bu dünyada herşey insan kafasından çıkar.Bir insan başının ifade edemeyeceği hiçbir şeyi tasavvur edemiyorum" diyordu.Yine o fikir konusunda "Bütün gelişmeler beşer fikrinin eserdir...Fikir bir kere faaliyete başladı mı her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir".
"Fikirler zor ve şiddetle,top ve tüfekle öldürülemez" diyordu.Atatürk bu veciz sözleriyle Türk aydını ve fikir adamlarına düşünce ve fikir konularında istikamet çiziyordu.Bu paralelde Türkiye Cumhuriyeti'nin fikir çerçevesinin büyümesi için özel bir itina göstermişti.Aynı yönde Türk fikir atmosferini besleyecek kurumlarının oluşmasını sağlamış,çeşitli dönemlerde kültürel kongreler düzenlemişti.Özellikle Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ndeki sofralaraını,davet ettiği Türk yazar,aydın ve fikir adamlarının tartışmalarıyla bir kültür sofrası haline getirmişti.Osmanlı Devleti'nin iflas etmiş veya yıkılmış kurumlarının arkasından yeni Türk nesillerinin peşinden geleceği,bağlanacağı fikir ve ideallerin oluşturulması gerekiyordu.Hızla ilerleyen medeniyetin elinden tutmanın başka çaresi yoktu.Atatürk'e göre,Türk kültürü ve tarihi ideal fikri doğurmaya yeterli bir zenginlikteydi.
Osmanlı Devleti çöküntü sürecine girdiğinde Osmanlıcılık,İslamcılık,Türkçü lük ve Batıcılık gibi fikir akımları Osmanlı aydınının ve kamuoyunun zihninde yer almıştı.!.Dünya Savaşı ve yaşanan Türk Kurtuluş Savaşı sonucunda Türkçülük ve Batıcılık akımlarının dışındakiler ayakta kalamamışlardı.Yakın çağdan itibaren gelişme göstermiş olan "Batıcılık" fikir akımı savaşların getirdiği büyük felaketlerle Türk belleğinde emperyalizme eşdeğer bir kavram olarak somutlaşmıştı.Dolayısıyla Türk kamuoyunun bu kavrama,fkir temelindede de olsa hoş bakamayacağı aşikardı.Buna karşılık Batı kavramının medeniyette önde olmaları sebebiyle medeniyeti çağrıştıran bir yönü de bulunmaktaydı.Atatürk bu çerçevede Batıyı varılacak bir ideal olarak ifade etmemişti.Fakat,onun nazarında ulaşılması gereken nokta "medeniyet"ti.Atatürk "medeniyet"kavramını her fırsatta,Türk insanına yönelik olarak varılacak hedef biçiminde işledi.Buna ulaşmada en büyük vasıtanın da Türk Milli kültürü olduğunu devamlı tekrarlamıştır.Böylece Türk fikir hayatında medeniyetçilik ve milliyetçilik Türk aydınının iki ana konusu olarak ortaya çıkmıştır.Türk Dili ve Edebiyatı,Türk Tarihi,Türk sanatı,Türk Sosyal yapısı,Türk Ekonomisi,Türk Develet yapısı bu iki fikir birbirine terkip edilerek işlenmiştir.Şüphesiz 20.yüzyılın başında Batı dünyasında,liberalizm,sosyaliz m,nasyonalizm gibi fikir akımları ve türevleri oldukça canlıydı.Bunların Türkiye'de de etkileri görüldü.Ancak Hiçbir fikir alanı,milliyetçilik ve medeniyetçilik fikirlerinin rüzgarını kesemiyordu.
Atatürk dönemi fikir platformunda çok geniş bir Türk aydın kitlesi yer aldı.Ziya Gökalp,Yusuf Akçura,Hüseyin Cahit Yalçın,Falih Rıfkı Atay,Mehmet Emin Erişilgil,Ahmet Emin Yalman,Hamdullah Suphi Tanrıöver,Ahmet Ağaoğlu... gibi şahsiyetler Türk fikir hayatını yazarak ve sözlü ifade ederek temsilcileri oldular.Bazen medeniyet fikri "Batı"ile eşdeğer algılandı ve Türk kültür unsurundan ayrı düşünülerek sunulmuştur.Bu durumda yalın bir Batıcılık anlayışını benimseyenlerle milliyetçiler arasında çatışmalar olmuştur.Yalnız bu çatışmalar hep belli bir seviyede kalıp,Türk fikir hayatına daha çok katkı sağlanmıştır.Fikir adamlarının büyük bir çoğunluğu başta Ziya Gökalp olmak üzere Türk kültür unsurlarının bir sonucu olarak ortaya çıkan Milliyetçilikle Batıcılığın ileri ve fonksiyonel yönlerinin birleştirilmesini ve sentez edilmesini savundular.Ancak bu tarzla medeniyetin içine dahil olmak mümkündü.Atatürk de hayatı boyu milliyetçilikle medeniyetçiliğin bağdaştırılması için çalıştı.Yaptığı inkılapların çıkış noktası bu olmuştur.Dil ve edebiyat,tarih,sanat,gelenek Türk kültür ve unsurları olarak hiç ihmal edilmemiştir.Öte yandan Cumhuriyet,demokrasi,laiklik,y eni yazı,yeni ekonomik tarz gibi hususlar medeniyetçilik fikrinin ürünleri olarak Türk fikir hayatında kendini göstermiştir.