Temizliğin İslamdaki yeri nedir?
İslam tam anlamıyla bir temizlik dinidir. Maddi ve manevi temizlik ile müslümanlar mükelleftir.
Günde beş sefer abdesti ve emreden bir dinin temizlikle ne kadar ilgili olduğu açıktır. En az haftada bir banyo yapmak sünnettir. Diş temizliğinde Hz. Peygamberin ne kadar hassas olduğunu bildiren onlarca hadis vardır. Daha Kuran'ın ilk ayetlerinde "Elbiseni temizle." 74/4 buyurulmuştur. Saçı başı dağınık olanlara Hz. Peygamberin anında uyarıları olmuştur.
Bazı müslüman coğrafyalarda gözlemlenen ve İslamın temizlik anlayışı ile uyuşmayan durumlar ise din karşıtları tarafından kaba bir genelleme ile İslamiyete ve bütün müslümanlara teşmil edilmektedir. Halbuki din, toplumlar üzerinde kendisine uyulduğu oranda etkili olur. Bununla birlikte toplumlar üzerinde etkisi olan sadece din değildir. Toplumun kendisine mahsus gelenekleri, yaşantı tarzı (kırsal ya da sık etkileşimli şehirsel yaşantı tarzı) da din kadar hatta dinden çok daha farzla etkili olur. Dolayısıyla toplumlar değerlendirilirken toplumun dayandığı kriterlerin ne olduğunun bilinmesi, gözlemin ve sonucun ona göre değerlendirilmesi gerekir.
Müslüman bir Afrika kabilesi düşünelim, bu kabilenin üzerinde en etkili olan unsur gelenekleridir. İkinci sırada ise coğrafi şartlara bağlı olarak oluşmuş yaşantı tarzıdır. Din ise ancak üçüncü, dördüncü dereceden bir etki oluşturmaktadır. İslamiyet evrensel olduğu için her toplumun uygulayabileceği doğal temizlik yöntemlerini emretmiştir. Medeni yaşantıya bağlı olarak ortaya çıkan bazı ihtiyaçları ise özel olarak emretmemiş genel emirlerin içerisine dahil etmiştir.
Mesela, yere çöp atmak haramdır şeklinde bir emir olsaydı Afrikada kırsal hayat yaşayan bir insan için uyması çok zor olan ve hiçbir ihtiyaca yönelik olmayan bir kural olurdu. Yani bir Afrikalı devamlı doğal gıdalar yiyor ve bunların artıklarını bulunduğu kırsal ortamda doğal olarak yere atıyor. Bu orada hiçbir sorun teşkil etmiyor hatta bu tür çöplerin belli bir yere toplanması bir sorun teşkil edecektir. Fakat toplu yaşanılan bir alanda bu durum zaruret halini alır ve müslümanları iki yönden bağlar.
Birincisi yere çöp atarak diğer müslümanları rahatsız edip kul hakkına girmekten diğeri ise genel temizliğe uyulmadığından.
Mesela, yere tükürmek mekruh bir davranıştır. Fakat bu toplu yaşanılan ortamlardadır. Yoksa bir insanın kırsal alanda yere tükürüp onu hiçbir insanı rahatsız etmiyecek şekilde toprakla örtmesi mekruh değildir.
Mesela, köy hayatını yaşayan bir kişi yenisini alacak güçte bile olsa yamalı bir elbise ile dışarı çıkabilir ve bu onun için gurursuzluğun bir alameti bile sayılabilir. Fakat bu, şehirli için aynı anlama gelmez. Bu durum onun için bir dikkat çekme, pasaklılık ya da dengesiz bir cimrilik olarak nitelendirilir.
Mesela, televizyonda gördüğümüz dindar bir Afganlı bize temizlik, tertip ve düzen konusunda yetersiz görünebilir. Bu onların yerel kırsal yaşam alışkanlıkları ve adetlerin üzerlerindeki etkisi nedeniyledir. Aynı dindarlıkta bir kişi İstanbul'un ortasında yetişmiş bir kişi olsa idi elbette ki tertip, düzen ve temizlik konusunda çok daha tatmin edici bir görünümde olacaktı.
Din burada standart bazı temizlik kurallarını getirip kalan kısmını ise genel manada ifade ettiği;
"Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever." (Bakara 222)
"Temizlik imanın yarısıdır" Hadis-i Şerif gibi emirlerin kapsamında emretmektedir. Böylece din, standart bir temizliği bizzat emredip kalanını yaşantı ve geleneklerle şekillenecek şekilde emretmiştir. Bu sayede toplumlar güç yetirebilecekleri ve kendi gerçekleri ile zıtlaşmayacak nitelikteki bir temizlik emriyle emredilmişlerdir.