***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Takılar hakkında
TAKILAR HAKKINDA
2068 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (İran Kisrasına göndermek için) bir mektub yazmıştı. Kendisine: "Onlar mühürlü olmayan mektubu okumazlar" denildi. Bunun üzerine gümüş bir mühür yaptırdı. Üzerine Muhammed Resülullah cümlesini kazdırdı. Cemaate de:
"Ben bir mühür yaptırdım. Üzerine Muhammed Resülullah kazdırdım, kimse bunu yüzüğüne kazdırmasın" buyurdu."
Bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sağ (eli) ne gümüş bir yüzük taktı. Kaşı Habeşi idi. Karşı avucunun içine geliyordu."
Buhâri, Libâs 46, 50, 51, 54, 55; Müslim, Mesâcid 222, (640); Libâs 55-63, (2092-2095); Ebü Dâvud, Hâtim 1-2, (4214-4217, 4221); Tirmizi, İsti'zân 25, (2719), Libâs 14-17, (1739-1748); Nesâi, ZÎnet 48-82, (8,173-195); İbnu Mâce, Libâs 39, (3639), 41, (3645).
2069 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine altından bir yüzük yaptırdı. Bunun üzerine halk da altın yüzükler yaptırdı. Bilahare aleyhissalâtu vesselâm minbere çıkıp oturdu, yüzüğü çıkardı ve:
"Vallâhi bunu ebediyen takmıyacağım!" dedi. Halk da yüzüklerini çıkarıp attılar."
Buhâri, Libâs 45, 46, 50, 53, Eymân 6, İ'tisâm 4; Müslim, Libâs 53, 55, (2091); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 37, (2, 936); Ebü Dâvud, Hâtem 1-2, (4218, 4219, 4220); Tirmizi, Libâs 16, (1741); Nesâi, Zinet 43, 53, (8,165,178); İbnu Mâce, Libâs 40, (3642-3644).
Bir rivâyette şu ziyâdeyi yaptı: "Yüzüğü sağ eline takmıştı. "Bir diğerinde de şu ziyâde vardır: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) gümüşten bir mühür edindi, eline takmıştı. Sonra Hz. Ebü Bekir'in eline intikal etti, sonra Hz. Ömer'e, sonra da Hz. Osmana (radıyallâhu anhüm)'a intikal etti. Eriş kuyusuna düşünceye kadar onun elinde kaldı. Üzerindeki yazı Muhammed Resülullah idi."
2070 - Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına, parmağında demir yüzük bulunan bir adam uğramıştı. (Yüzüğü görünce): "Niye bazılarınızın üzerinde ateş ehlinin süsünü görüyorum!" buyurdu. Adam derhal onu çıkarıp attı. Sonra parmağında sarı renkli (pirinç) yüzük taşıyor olduğu halde geldi. Bu sefer.
"Niye sende putların kokusunu hissediyorum?" dedi Bilahare adam altın yüzük takmış olarak geldi`? Bu sefer de:
"Sende niye cennet ehlinin süsünü görüyorum?" dedi. Bunun üzerine adam:
"Öyleyse yüzüğüm neden olsun?" diye sordu.
"Gümüşten dedi, ancak ağırlığı bir miskale ulaşmasın."
Tirmizi, Libâs 43, (1786); Ebü Dâvud, Hatem 4, (4223); Nesâi, Zänet 47, (8,172).
2071 - İbnu Abbas (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adamın elinde altından bir yüzük gördü. Onu çıkarıp attı ve:
"Biriniz tutup ateşten bir parçayı alıp eline koyuyor!" buyurdu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) gidince adama: "Yüzüğünü al (başka sürette) ondan faydalan" dediler. O:
"Hayır! Vallâhi ebediyen almayacağım, onu Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) attı" dedi."
Müslim, Libâs 52, (2090).
2072 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Habeş kralı Necâşi'den hediyeler geldi. İçerisinde Habeşi kaşlı bir de altın yüzük vardı. Resülullah onu bir çöple veya tiksinerek bir parmağıyla aldı. Kızı Zeyneb'in kızı Ümâme Bintu Ebi'l-Âs'ı çağırıp: "Yavrucuğum al şunu, takın!" dedi."
Ebü Dâvud, Hâtem 8, (4235).
2073 - Said İbnu'l-Müseyyeb anlatıyor: "Hz. Ömer, Süheyb (radıyallâhu anhümâ)'e: "Niye parmağında altın yüzük görüyorum?" dedi. Beriki: "Onu senden daha hayırlı olan da gördü, ama ayıplamadı" deyince, Hz. Ömer:
"O da kimmiş?" dedi. Süheyb: "Resülullah!" cevabını verdi."
Nesâi, Zinet 42, (8,164,165).
2074 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzüğümü şu parmağa koymamı yasakladı -ve eliyle orta ve ondan sonra gelen (şehadet) parmağına işaret etti- buyurdu."
Müslim, Libâs 64, (2078); Tirmizi, Libâs 44, (1787); Nesâi, Zinet 53, (8, 177); Ebü Dâvud, Hâtem 4, (4225).
2075 - Yine Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah yüzüğünü sağ eline takardı."
Ebü Dâvud, Hâtim 5, (4226); Nesâi, Zinet 49, (8,175).
2076 - Cafer İbnu Muhammed, babasından naklen anlatıyor: "Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (radıyallâhu anhümâ), yüzüklerini sol ellerine takarlardı."
Tirmizi, Libâs 16, (1743).
2077 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzüğü sol eline takardı ve kaşını avucunun içine getirirdi. İbnu Ömer de böyle yapardı.
Ebü Dâvud, Hâtem 5, (4227, 4228).
2078 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) helâya girdiği zaman yüzüğünü çıkarırdı."
Tirmizi, Libâs 16, (1746); Nesâi, Zinet 54, (8, 178).
Rezin şu ilâvede bulunmuştur: "Yüzük Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sol elinde idi.")
2079 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir kadın Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek sordu:
"İki altın bilezik hakkında ne dersiniz, (takayım mı?)"
"Ateşten iki bileziktir, (takmayın!)" deyip cevap verdi. Kadın devamla:
"Pekalâ altın gerdanlığa (ne dersiniz?)" diye sordu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan yine:
"Ateşten bir gerdanlık!" cevabını aldı. O, yine sordu:
"Bir çift altın küpeye ne dersiniz?"
"Ateşten bir çift küpe!"
Kadında bir çift altın bilezik vardı. Onları çıkarıp attı ve:
"(Ey Allah'ın Resülü), kadın kocası için süslenmezse, onun yanında kıymeti düşer" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sizden birine, gümüş küpeler takınmasından, bunları za'feran veya abir ile sarartmasından kimse engel olmaz!" cevabını verdi."
Nesâi, Zinet 39, (8,159).
2080 - Sevbân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına Fâtıma Bintu Hübeyre, elinde altından iri yüzükler (Feth) olduğu halde gelmişti. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam), kadının ellerine vurmaya başladı. Fâtıma da hemen (oradan sıvışıp) Resülullah'ın kerimeleri Fâtımatu'z-Zehrâ (radıyallâhu anhâ)'nın
yanına girdi. Ona Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın kendisine olan davranışını anlattı. Bunun üzerine Hz. Fâtıma (radıyallâhu anhâ) boynundaki altın zinciri çıkarıp: "Bunu bana Hasan'ın babası Hz. Ali (radıyallâhu anhümâ) hediye etti" dedi. Zincir daha elinde iken Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanlarına girdi ve şunu söyledi:
"Ey Fatıma! Halkın: "Resülullah'ın kızının elinde ateşten bir zincir var!" demesi seni memnun eder mi?" dedi ve böyle diyerek oturmadan geri dönüp gitti. Bunun üzerine Fâtıma (radıyallâhu anhâ) zinciri çarşıya gönderip sattırdı, parasıyla bir köle satın aldı ve onu âzad etti.
Bu olanlar Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a anlatılınca: "Fâtımayı ateşten kurtaran Allah'a hamdolsun!" buyurdular."
Nesâi, Zinet 39, (8,158).
2081 - Huzeyfe'nin kız kardeşi (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey kadınlar cemaati! Süs eşyanız gümüşten olmalıdır. Sizden hangi kadın altınla süslenir ve onu izhâr eder (yabancıya gösterirse), mutlaka onunla azaba maruz kalır."
Ebu Dâvud. Hâtem 8. (4237); Nesâi. ZÎnet 39, (8.156.157).
2082 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ehline takı ve ipeği yasakladı ve: "Eğer sizler cennet takılarını ve cennetin ipeğini seviyorsanız, bunları dünyada takınıp giymeyin" buyurdu."
Nesâi, Zinet 39, (8,156).
Nesâi'nin İbnu Ömer'den yaptığı bir diğer rivâyette: "Resulullah, altın takınmayı, mukatta yani az bir parça olmak kaydıyla tecviz etti" denilmiştir.
Mukatta: Az bir şey demektir, kulağın üst kısmına takılan küçük halka, kadın yüzüğü gibi. İsraf, kibir ve zekât vermekten kaçınmak gibi durumları mekruh addetmiştir.
2083 - Bünâne Mevlâtu Abdirrahman İbnu Hayyân el-Ensâri anlatıyor: "Hz. Aişe'nin yanına, üzerinde ziller bulunan bir kız getirildi. Kızın zilleri çıngır çıngır ses çıkarıyordu. Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ): "Sakın ha! zillerini koparmadan onu yanıma getirmeyin!" dedi ve ilâve etti: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Zil bulunan eve melâike girmez" buyurduğunu işittim."
Ebü Dâvud, Hâtem 6, (4231).
2084 - Arfece İbnu Es'ad (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Cahiliye devrinde cereyan eden Külâb savaşında burnum isabet almış, bu sebeple gümüşten bir burun taktırmıştım. Bilahare kokmaya başladı. (Durumu kendisine açınca), Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana altından bir burun yaptırmamı söyledi."
Ebü Davud, Hâtem 7, (4232, 4233, 4234); Tirmizi Libâs 31, (1770); Nesâi, Zinet 41, (8, 163, 164).
2085 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) bildiriyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselàm)'ın kılıncının kabzasının üst kısmı (kabÎa) gümüştendi.
Nesâi nin Enes'ten bir rivayetinde, "Resülullah'ın kılıncının pabuç kısmı gümüştü, kabzasının baş kısmı (kabîa) da gümüştü. Bunlar arasında gümüş halkalar vardı" denmiştir.
Ebü Dâvud, Cihâd 71, (2583, 2584, 2585); Tirmizi, Cihâd 16 (1691); Nesâi, Zinet 121, (8, 219).
HİDÂB (SAÇ BOYAMASI)
2086 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yahudiler ve hıristiyanlar (saçlarını) boyamazlar. Siz onlara muhâlefet edin."
Buhâri, Libas 67, Enbiya 50; Müslim, Libâs 80, (2103); Ebü Dâvud, Tereccül 18, (4203); Nesâi, Zinet 14, (8,137); Tirmizi, Libâs 20, (1752).
Bu hadis Tirmizi'de "(Saçınızdaki) aklıkların rengini değiştirin, yahudilere benzemeyin!" şeklinde gelmiştir.
2087 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "(Saçlarına) kına yakmış bir adam gelmiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu ne güzel!" buyurup takdir etti. (Az sonra) kına ve ketem ile boyanmış biri geldi.
"Bu evvelkinden de güzel!" buyurdu. Sonra (saçlarını) sarıya boyamış biri daha gelmişti ki:
"Bu öbürlerinden de güzel!" buyurdu."
Ebü Dâvud, Tereccül 19, (4211); İbnu Mâce, Libâs 34, (3627).
2088 - Hz. İbnu Ömer (radıyallâhu anh)'den rivâyete göre, sakalını sufra denen sarı boya ile boyar ve derdi ki: "Ben, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı gördüm, sakalını bununla boyamıştı, en çok sevdiği boya da bu idi. Bununla elbisesini boyadığı da olurdu."
Ebü Dâvud, Libâs 18, (4064), Tereccül 19, (4210); Nesâi, Zinet 17, (8,140).
Buhari ve Müslim'de, Hz. Enes'ten gelen bir rivâyette şöyle denir: "Resülullah hiç saçını boyamadı. Çünkü ondaki beyazlar çok azdı. Başındaki akları saymak istesem sayabilirdim. Hz. Ebü Bekir ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) (saçlarını) kına ve ketem ile boyarlardı."
Buhâri, Libâs 66, Menâkıb 23; Müslim, Fedâil 100-105, (2341); Ebü Dâvud, Tereccül 18, (4209); Nesâi, Zinet 17, (8,140, 141).
2089 - Kerime Bintu Hümâm anlatıyor: "Bir kadın, Hz. Âişe'ye kına yakma hususunda sormuştu, şu cevabı aldı:
"Bunda bir beis yok (kına yakılabilir). Ancak ben bundan hoşlanmam. Çünkü sevdiğim (aleyhissalâtu vessellâm), onun kokusunu sevmezdi."
Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4164); Nesâi, Zinet 19, (3,142).
2090 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bir kadın, perde gerisinden Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a eliyle bir mektup uzattı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) elini derhal geri çekip:
"Ne bileyim, bu el kadın eli midir, erkek eli midir?" buyurdu. Kadıncağız:
"Kadın elidir!" deyince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sen kadın olsaydın, tırnaklarının rengini değiştirirdin" buyurdu. Bununla kına yakmayı kastetmişti."
Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4166); Nesâi, Zinet 18, (8,142).
2091 - Yine Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hint Bintu Utbe, Hz. Peygamber'e:
"Ey Allah'ın Resülü, bana biat ver!" diye talepte bulunmuştu. Kendisine:
"Hayır, şu ellerini değiştirmedikçe senden biat almayacağım. EIIerin tıpkı vahşi hayvanların ayağı gibi!" cevabını verdi."
Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4165).
Rivâyette adı geçen Hint, Ebü Süfyân'ın zevcesi ve Hz. Muâviye (radıyallahu anhüm)'nin annesidir. Mekke'nin fethi sırasında kocası ile birlikte müslüman olmuştur. Hz. Peygamber eski nikâhları ile evliliklerini ikrâr etmiş, yeni bir nikahı gereksiz görmüştür. Ancak, görüldüğü üzere, ellerine kına vurmadan biat almamıştır.
Alimler bu hadisten hareketle, erkeklerin kına yakmasını mekruh addetmişlerdir. Kadının elleri, kınasız iken erkeğin ellerine benzemektedir. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu benzemedeki kerâheti ifâde için teşbihe başvurup, vahşi hayvanların ayaklarına teşbih etmiştir.
2092 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a el ve ayaklarına kına yakmış bir muhannes getirdiler.
"Bunu niye getirdiniz, nesi var?" diye sordu. Kendisine:
"Kendisini kadınlara benzetmiştir!" dediler. Bunun üzerine Efendimiz emretti ve Naki' nâm mevkiye sürgün edildi.
"Ey Allah'ın Resülü, onu öldürmeyelim mi?" diye soranlar olmuştu ki:
"Hayır! dedi, ben namaz kılanları öldürmekten men edildim."
Ebü Dâvud, Edeb 61, (4928).
HALÛK
2093 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam), erkeğin za'ferân sürmesini yasakladı."
Buhâri, Libâs 33; Müslim, Libâs 77, (2101); Ebü Dâvud, Tereccül 7, (4179); Tirmizi, Edeb 51, (2816); Nesâi, Zinet 74, (8,189).
2094 - Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a üzerinde sarılık izi bulunan bir adam geldi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hoşlanmadığı bir hususu, insanların yüzüne nâdiren vurduğu için (sesini çıkarmadı). Adam oradan kalkıp gidince: "Keşke bu adama, üzerindeki şu şeyi yıkamasını söyleseydiniz" dedi."
Ebü Dâvud, Tereccül 8, (4182).
2095 - Ya'la İbnu Mürre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) halük sürünmüş bir adam görmüştü. ki:
"Git bunu yıka, sonra gene yıka, sonra bir daha (za'ferân sürünmeye) dönme!" dedi."
Tirmizi, Edeb 51, (2817); Nesâi, Zinet 34, (8,152,153).
2096 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "AIIah, bedeninde halûk'tan bir parça eser bulunan kimsenin namazını kabul etmez."
Ebü Dâvud, Tereccül, 8, (4178).
SAÇ VE BAKIMI:
2097 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü dedim, benim omuzlarıma kadar dökülen (gür) saçlarım var, tarayıp tanzîm edeyim mi?"
"Evet dedi, ona ikramda bulun."
Râvi der ki: "Ebü Katâde, "Evet, ona ikramda bulun!" sözü sebebiyle, günde iki sefer (bakım yapar ve) saçlarını yağlardı."
Muvatta, Şa'ar 6, (2, 949); Nesâî, Zînet 60, (9183).
2098 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kimin saçı varsa, ona ikram etsin!" buyurdu."
Ebü Dâvud, Tereccül 3, (4163).