سورةالجاثية
CASİYE SÛRESİ (45)
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
Adı:Olduğu yere diz üstü çöken anlamına gelen “casiye” kelimesi 28. ayette geçmiştir.
İndiriliş Dönemi:Mekke'de Duhan Sûresinden sonra.
Sûrenin Konusu:Casiye Sûresi, kendisinden önceki sûrelerle konu bakımından paralellik arzeder. Bir yanda Allah ve gönderdiği din; diğer yanda büyüklük taslayan inkarcılar ve bunlara yönelik uyarı ve tebliğler yer almaktadır. Sûre 37 Ayetten oluşmaktadır.
1 - 13: İBRETLER/AYETLER VE BÜYÜKLENENLER
حٰمۤ (1) تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ (2) اِنَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِلْمُؤْمِنِينَ (3) وَفِي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَابَّةٍ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ (4) وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ رِزْقٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ اٰيَاتٌ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ (5)
"Hâ Mim. Kitabın indirilmesi güçlü, hakim Allah'tandır.
Şüphesiz göklerde ve yerde inanacaklar için belgeler vardır. Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı canlılarda da iyice bilen bir toplum için ayetler vardır.
Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın rızık olarak gökten indirdiği şeyde ki onunla, yeryüzü kuruduktan sonra yeniden ona hayat veren rüzgarı estirmesinde de aklını kullanan bir toplum için belgeler vardır.” (ayet:1-5)
Allah, yağmuru rızık olarak gökten indirir. İnsanların susuz kaldıkları zaman nasıl bir felaketle karşı karşıya kalacaklarını en iyi, susuz kalan insanlar bilir. Bugün Afrika'da bir kaç damla su için çamurları yalayan, açlık ve susuzluktan ölen insanlar var. Su olmadığı, yağmur olmadığı zaman ekinler de büyümez. Bitkiler kurur. Meyve, sebze ve bakliyat olmaz. Hayvanlar da aç kalır. Etleri, sütleri, yumurta ve diğer ürünleri verimsiz olur ve sonunda insanlık ölüme mahkum olur.
Bugün insanlığı ölüme mahkum eden bir başka tehlike de hava kirliliğidir. Sanayi, ev, işyeri ve taşıt yakıtlarının çıkardığı boğucu gazlar büyük şehirlerde toplu ölümlere yol açacak boyutlardadır. Eğer Allah'ın rahmeti olan rüzgarlar şehrin üzerindeki kirli havayı temizlemeseler, birçok yerde korkunç felaketler yaşanabilir.
İşte tüm bunlar, aklını kullanan bir toplumun Allah'ın vahyine yönelmesine yetecek delillerdir, işaretlerdir.
تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَاٰيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ (6) وَيْلٌ لِكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ (7) يَسْمَعُ اٰيَاتِ اللَّهِ تُتْلَى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ (8) وَإِذَا عَلِمَ مِنْ اٰيَاتِناَ شَيْئًا اِتَّخَذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ (9) مِنْ وَرَائِهِمْ جَهَنَّمُ وَلاَ يُغْنِي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْئًا وَلاَ مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ (10) هَذَا هُدًى وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ أَلِيمٌ (11)
"İşte bunlar, sana hak olarak okuduğumuz, Allah'ın ayetleridir. Artık Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?!
Yazıklar olsun yalancı günahkara!.. Kendisine okunan Allah'ın ayetlerini duyar da, sonra büyüklenerek sanki onları hiç duymamış gibi ısrar eder. Acı azabı ona müjdele.
Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onu alaya alır. İşte onlar, onlar için alçaltıcı bir azap var! arkasından cehennem! kazandıkları hiç bir şey, Allah'tan başka edindikleri hiç bir veli onlara fayda vermez. Onlar için büyük bir azap vardır.
Bu, kılavuzdur. Rab'lerinin ayetlerine nankörlük edenlere acı bir felaket var." (ayet: 6-11)
Kur'an, işte bu kitap, insanlara doğru yolu gösteren bir kılavuzdur. Allah'ın ayetleri, bu yolun işaret taşlarıdır. Kim bu işaretlere/ayetlere kulak vermez ve duyduğu halde hiç duymamış gibi davranırsa onu bekleyen bir azap vardır. Bugün bu kitaptan kaçabilir, fakat yarın onun önünde hesaba çekilmekten asla kurtulamayacaktır.
اَللَّهُ الَّذِي سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (12) وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِنْهُ اِنَّ فِي ذَلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ (13)
"Emri gereğince, gemilerin içinde yüzmesi ve lütfundan aramanız için denizi emrinize veren Allah'tır. Umulur ki şükredersiniz. Göklerde bulunan şeyleri de, yerde bulunan şeylerin hepsini de sizin hizmetinize sunmuştur.
İşte bunda da düşünen bir toplum için ayetler vardır." (ayet: 12-13)
Allah'ın bizim hizmetimize sunduğu bunca şeye rağmen, nankörlük etmek ne büyük bir ahmaklıktır.
14 - 22: KİTAB DİN VE SORUMLULUK
Allah, insanı belli bir görev için yeryüzünde yaratmış ve yaşatmaktadır. Bu görevi yerine getirebilmek için onlara elçiler vasıtasıyla kitap indirmiş, bu kitabın konularının hayattaki ifadesine “din” adı verilmiştir. Mü'minlere, Allah'ın dinini yaşamak ve dini, dünyada hakim kılma sorumluluğu yüklenmiştir. Çünkü insanların yeryüzünü kan akıtılan, zulüm işlenen, talan edilen bir arenaya çevirmesini önlemek Allah'ın kanunlarını hakim kılmakla mümkündür.
İşte burada da Allah bazı kanunlarını insanlara şöyle açıklıyor:
قُلْ لِلَّذِينَ اٰمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ أَيَّامَ اللَّهِ لِيَجْزِيَ قَوْمًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ (14) مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاءَ فَعَلَيْهَا ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ (15) وَلَقَدْ آتَيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ (16) وَآتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْأَمْرِ فَمَا اخْتَلَفُوا اِلاَّ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ اِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ (17)
"İman edenlere, söyle de toplumun kazandıkları sebebiyle karşılığını göreceği Allah'ın günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar.
Kim doğru olanı yaparsa kendisi içindir. Kim de kötülük yaparsa o da kendi aleyhinedir. Sonunda Rabbinize döndürüleceksiniz.
İsrailoğullarına da kitap, hikmet ve peygamberlik vermiştik. Onları iyi şeylerle rızıklandırmış ve toplumlara üstün kılmıştık.
Onlara emrimizi bildiren belgeler vermiştik. Kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "bağy" yüzünden anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Rabbin, kıyamet günü, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konuda hüküm verecektir." (ayet: 14-17)
بَغْيًاBağy: Taşkınlık, azgınlık, haddi aşmak, haset, çekememezlik; kısaca Allah'ın yasasını çiğnemek ve aracıların da kendilerini ön plana çıkararak, Allah'ın ayetlerini bir tarafa koyup, kendilerini üstün zanneden şahısların, kendi egolarını tatmin eden rüyalar, menkıbeler ve zanlarla insanlar üzerinde tahakküm arzularıdır.
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ (18) اِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَاِنَّ الظَّالِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُتَّقِينَ (19) هَذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ (20) أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّئَاتِ أَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَوَاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ (21) وَخَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ (22)
"Sonra sana da emrimiz ile bir yol gösterdik. Ona uy. Bilmeyenlerin heveslerine uyma. Zira onlar Allah'tan gelecek bir şeyi senden savamazlar. Zalimler, birbirlerinin velisidir. Allah da takva sahiplerinin velisidir.
“Bu, (Kur'an) İnsanlar için basiret ve iyice bilen bir toplum için kılavuz ve rahmettir.
Yoksa, kötülük işleyenler, kendilerini iman edip, iyilik yapanlarla bir tutacağımızı mı sanıyorlar. Ne kötü hüküm veriyorlar.
Allah, gökleri ve yeri, herkes, hiç bir haksızlığa uğramadan kazandıklarının karşılığını görsün diye hak olarak yarattı." (ayet:18-22)
"Şeriat" yol, esas, kanun demektir. Allah'ın insanlar uysun diye peygamber vasıtasıyla açıkladığı yola “şeriat” denir. Bu Allah'ın şeriatıdır. Her sistem bir şeriattır. Herkesin tuttuğu bir yol/şeriat vardır.
"Basâir" basiretler demektir. Yani gören gözlerin doğruluğudur. Herkesin ve her şeyin bir fonksiyonu, görevi ve geleceği vardır. İnsanın geleceği de iki ihtimal dahildedir.
Ya Allah'ın gösterdiği yolda yaşar ve cennete gider ya da heva ve hevesinin kulu olur cehenneme gider...
23 - 32: ARZULARINI İLAH EDİNEN
أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَنْ يَهْدِيهِ مِنْ بَعْدِ اللَّهِ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ (23) وَقَالُوا مَا هِيَ اِلاَّ حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلاَّ الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلاَّ يَظُنُّونَ (24) وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ مَا كَانَ حُجَّتَهُمْ اِلاَّ أَنْ قَالُوا ائْتُوا بِآبَائِنَا اِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ (25)
"Şu heva ve hevesini ilah edineni gördün mü? Allah onu bir bilgi üzerinde sapıklıkta bırakmıştır. Kulağını ve kalbini mühürlemiş, gözüne de perde çekmiştir. Allah'tan sonra kim onu doğru yola çıkarabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?
-Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi zamandan başka bir şey yok etmez, derler. Onların bu konuda bir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zannederler.
Apaçık ayetlerimiz kendilerine okunduğu zaman:
-Doğru söylüyorsanız babalarımızı getirin, demekten başka onların bir delilleri yoktur." (ayet: 23-25)
Allah, hiç kimseyi sapıklıkta kalmaya mahkum etmez. Ancak, heva ve hevesini ilah edinip, gerçeklere ve Allah'ın ayetlerine gözlerini kapatan, kulaklarını tıkayan ve gönüllerini de açmayanlara doğru yolu göstermez. Onlar atalarını sapık kimseler olarak bulmuş olmalarına rağmen onların izinden koştururcasına, körü körüne gider ve kendilerine gelen kitabı kulak ardı ederler. Sadece kendi arzularına ve isteklerine kulluk ederler. Oysa onlara o arzu ve istekleri hissedecek gücü, iradeyi ve bedeni Allah vermiştir. Verdiği nimetlere şükretmeyen ve nankörlük edenlere, verdiği nimetlerin hesabını soracak olan da şüphesiz O’dur.
قُلْ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ وَلٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ (26) وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ (27) وَتَرَى كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً كُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَى إِلَى كِتَابِهَا الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (28)
"De ki:
-Size hayat veren, sonra öldürecek olan, sonra da hakkında şüphe olmayan kıyamet gününde bir araya getirecek olan Allah'tır. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah'ındır. Kıyamet koptuğu gün, işte o gün batılcılar hüsrana uğrar.
O gün, her ümmeti diz üstü çökmüş görürsün.
Her ümmet kendi kitabına çağrılır:
-Bugün, yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz!“ (ayet: 26-28)
Kıyamet günü, Yüce Rabbimiz, tüm insanları yeniden diriltecek ve onları kendi huzurunda toplayacaktır. Her şeyin tek başına yegane hakimi olduğunu onlara gösterecek ve onları hesaba çekecektir. Onlara niçin kendileri için koyduğu kanunlara uymadıklarını soracaktır. Niçin heva ve heveslerini ilah edindiklerini soracaktır.
Aslında artık orada herkes kesin gerçeği görmüş ve başlarına gelecek büyük felaketin korkusunu yüreklerinde duymaya başlamışlar ve dünyada iken kendilerine ilahlık eden arzu ve istekleri kırılmış, kaybolmuştur. Ancak iş işten çoktan geçmiştir.
Onlara dünyada iken okunan kitabın hükümleri doğrultusunda yaşadıkları hayatın hesabı tek tek çıkartılacak ve yanlış yapanlar cezalandırılacaklardır.
هَذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّ اِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (29)
“Bu kitabımız gerçekten sizin aleyhinizde konuşuyor. Biz, yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyorduk.” (ayet: 29)
Dünyada iken insanların yaptıklarını kaydeden “kitap” orada hem görüntülü; hem de konuşmalıdır. Tıpkı bir video bandı gibi.
Kıyamet Günü, inanan ve doğruları, Allah’ın isteği ve gösterdiği şeyleri yaparak O’nun huzuruna çıkan kimseler için durum çok farklı olacaktır. Çünkü onlar, kendi arzularını değil, gerçek ilahın arzularını yerine getirerek, sorumluluklarını ifa etmiş kimselerdir. İşte size iki ayrı grubun iki ayrı akıbeti:
فَأَمَّا الَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِي رَحْمَتِهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ (30) وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا أَفَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاسْتَكْبَرْتُمْ وَكُنْتُمْ قَوْمًا مُجْرِمِينَ (31) وَإِذَا قِيلَ اِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لاَ رَيْبَ فِيهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ اِنْ نَظُنُّ اِلاَّ ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ (32)
“İnanıp, doğruları yapanlara gelince; Rab’leri onları rahmetiyle bürüyecektir. İşte bu, apaçık kurtuluştur. Ama, inkar eden kimselere denir ki:
-Ayetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir toplum olmuştunuz değil mi?
“Allah’ın verdiği söz haktır ve kıyametin kopacağında şüphe yoktur.” denildiği zaman:
-Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama olmadığını sanıyoruz. Bu konuda kesin bir bilgi sahibi değiliz.” (ayet:30- 32)
İşte yanlış sanı, yanlış karar ve bilgisizliğin acı sonu! İşte kendi kendine ilahlık taslayanların mukadder akıbeti!..
33-37: AZAP
Casiye Sûresinin sonu, ahirete inanmayanların, ahiret azabından kurtulamayacaklarını anlatan ayetlerle, Allah'ın azamet ve hakimiyetini ifade eden ayetlerle noktalanıyor.
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون (33) وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنْسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَذَا وَمَأْوَاكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِرِينَ (34) ذَلِكُمْ بِأَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللَّهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ لاَ يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلاَ هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ (35) فَلِلَّهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَرَبِّ الْأَرْضِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (36) وَلَهُ الْكِبْرِيَاءُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (37)
"Yaptıklarının günahları onlara belli olmuş ve alay ettikleri şey onları kuşatıvermiştir.
-Bugün, sizin bu gününüzü unuttuğunuz gibi biz de sizi unuturuz. Sığınağınız ateştir. Sizin hiç bir yardımcınız da yoktur, denilmiştir
Bu azap, Allah'ın ayetlerini alaya almanız ve dünya hayatının sizi aldatmış olması sebebiyledir. İşte bugün, onlar, oradan çıkarılmayacak ve özürleri de dinlenmeyecektir.
Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve tüm evrenin Rabbi Allah'a mahsustur. Göklerde ve yerde büyüklük O'nundur. Aziz ve hakim O'dur."(ayet: 33-37)
CASİYE SURESİNDEN EMİRLER
1. Mü'minler, cahil kafirleri bağışlasınlar. (14)
2. Allah'ın şeriatına uy, bilmeyenlerin heveslerine uyma! (18)