Risale-i Nur’daki hakaik, nasılki doğrudan doğ­ruya feyz-i Kur’andan mülhem hakaik-ı imaniyedir, zaman ve zemine göre değişmez ebedî hakikat­lardır. O kudsî haka­ikın ders ve taliminde, neşir ve ilânatında hizmete taalluk eden irşad, ikaz, teşvik ve tergibi tazammun eden şu gele­cek mes’eleler de her­halde değişmez dersler ve esasattır ki, Nur Talebeleri haya­tın ve hizmetin muhtelif saha ve safhalarında onlardan istifade ederler, müşkilat­larını gi­derirler. Daha geniş istifade için bu Hizmet Rehberi’nin menbaı olan Külliyat-ı Nuriye ve Mektubatı mütalaa et­melidirler.» (Hizmet Rehberi Mukaddemesinden)
Bir gün Galatasaray Lisesi’nde okuyan ve son­ra­dan ec­zacı olan bir zât ziyarete gelmişti. Ben son ânında geldim. Tatsız bir vaziyet vardı, O anda anla­ya­madım. Onun ayrılmasından sonra Hazret-i Üstad, o anda hizme­tinde bulunan kardeşlere çok hiddet etti. “Çocuk bunlar, çocuk olmasa tardedeceğim, bilmiyorlar. Çocuk bunlar!” dedi. Ben de mes’eleden çok endişeli bir halet-i ruhiyeye girmiştim. Bu sırada Üstad Hazretleri karyolada oturuyor­lardı. Ben ise yerde ve halının üze­rindeydim. Birden bana hitaben şöyle dedi:
Muhammed, kardeşim, sen hakem ol, ben diyo­rum ki Risale-i Nur’un neşir ve medrese tarzı hizmetle­rinin devam ve inkişafı lâzım, bunlar ise başka şeyler, başka hizmetler düşün­cesinde.” Ben mes’eleyi “başka hizmetler” ta­birinden anlamakla beraber, “Üstadım bizim vazifemiz, Risale-i Nur’un neşri ve ve medreselerin de­vamıdır.” deyince Üstad yüksek sesle “Tamam” diye ifa­dede bu­lundu. Ve o hiddet hali ak­şama doğru hayli hafif­ledi. Sonra Muhsin Ağabeye sordum. Gelen kardeşin bi­zim tarz-ı hizmetimizi pasif telakki etmesi ve orada bazı ko­nuşmaların cereyan etmesi, Üstad’ın hiddetlenmesine sebeb ol­muş.» (Son Şahitler-3 sh: 235)

Neşriyat esnasında Isparta’ya forma götürdü­ğüm bir de­fasında, dersten ağabeyler yeni çıkmışlardı. Üstad Hazretleri der­sin sonunda şöyle bir sohbette bu­lunmuş. Zübeyir Ağabey taze taze nakletmişti:
“Kardaşlarım! Abdülkadir-i Geylanî şimdi gelse; “Said sen bu mesleğinden bir parça taviz versen, milyon­lar in­sanlar senin kitaplarını okuyacak, fakat öyle yap­masan hem bunlardan mahrum kaldığın gibi, hapislerde zulüm­lerle, eziyetlerle cefa çekeceksin.” dese, “Hayır Üstadım ben bu zulümlere işkencelere razıyım, fakat mesleğim­den en küçük bir taviz ver­mem.” diye ona söyleyeceğim.» (Son Şahitler-3 sh: 246


alıntı