Sayfa 3/4 İlkİlk 1234 SonSon
38 sonuçtan 21 ile 30 arası

Konu: Müslümanlığı seçenler

  1. #21
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    Rus radyo spikeri, nasıl Müslüman oldu?
    Rusya'da dini görevlerde hizmet yapan İmam Resul Cemalof, Müslüman olan Rus radyo spikeri Valentine Sofia'nın ilginç hayat öyküsünü anlattı.
    20/09/2008
    Moral FM'de İhsan Atasoy'un hazırlayıp sunduğu Nur Penceresi programına stüdyo misafiri olan, Rusya'da dini görevlerde resmi olarak hizmet yapan İmam Resul Cemalof, Müslüman olan Rus radyo spikeri Valentine Sofia'nın ilginç hayat öyküsünü anlattı.


    Rus radyo spikeri, nasıl Müslüman oldu?
    Rusya'da dini görevlerde hizmet yapan İmam Resul Cemalof, Müslüman olan Rus radyo spikeri Valentine Sofia'nın ilginç hayat öyküsünü anlattı.


    20/09/2008








    Moral FM'de İhsan Atasoy'un hazırlayıp sunduğu Nur Penceresi programına stüdyo misafiri olan, Rusya'da dini görevlerde resmi olarak hizmet yapan İmam Resul Cemalof, Müslüman olan Rus radyo spikeri Valentine Sofia'nın ilginç hayat öyküsünü anlattı.



    Rus radyo spikeri Valentine Sofia nasıl Müslüman oldu?

    Nur Penceresi programını dinlemek tıklayın>>>

    [Linkleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye olmak için tıklayınız...]



    Hapishanede tanıdığı risalelerden sonra Müslüman olan Rus Mafya babası eski adı ile Cinkole yeni adı ile Abdülkerim, aldığı İslami eğitimlerden sonra Rusya'da İslamiyet'i anlatmaya başlar.



    BU arada Abdulkerim'in (Cinkole) tutuklu kaldığı hapishanenin müdürü de risale okumaya başlar. Hapishane müdürü, risaleleri kayda alıp mahkumlara dinletmek ister. Bu nedenle Abdulkerim ve arkaşları o bölgede yayın veren bir radyoya gider. Resul Cemalof buradan sonrasını şu sözlerle anlatıyor:



    "Gittik radyonun müdürü ile görüştük. Müdür biz bunu para karşılığında yaparız dedi. 3.Kata çıkın orada kapı üzerinde şu adamın adı yazıyor dedi. O spikerin sesi güzeldi. Seslendirmeler yapıyordu. Gittik kapıyı vurduk açtılar, baktım böyle 65 yaşlarında bir bayan, kaba olarak ne lazımdı dedi bize. Biz kayıt yapacağız dedik hemen giriniz dedi. Yarın gelin başlayalım dediler. Dershaneden çıkmışız üzerimizde tabiat risalesi var. Ben dedim ki bunu vereyim hem bilsin ne okuyacağımızı hem de hizmet olur diye. Kitabı uzattım bayan dedi ki bu kitap İslamiyet'ten mi? Evet dedim bende Allah'ın varlığını ispat ediyor dedim. Kitabı eliyle itti. Bak ben Hıristiyan'ım ben kendi dinimi kabul etmiyorum, siz vereceksiniz ben İslamiyet'ten bir şey mi okuyacağım dedi. Biz de dışarı çıktık."



    Ertesi gün randevu saatinde saat 9'da tekrar gidilir.



    "Benim elimde kitap var, 23. sözü okuyacağız. 3 kişi de bizim tarafımızda oturmuş takip ediyorlar. Okumaya başladım, hemen masanın üzerinde stop yandı. Durdum, Sofia Hanım oradan bağırdı 'bu nasıl okuma ben bilseydim böyle okuduğunuzu size okutmazdım neyse devam edin' dedi. Sonra siz Müslümanlar şöylesiniz böylesiniz gibi hakaretli sözler söylediler. Dışarı çıktım Abdülkerim abiye dedim ki ya ben artık buraya okumaya gelmeyeceğim, İslamiyet'e hakaret ediyorlar böyle olur mu dedim. Abdülkerim (Cinkole) dedi ki; "Ya Resul, bak ne güzel hizmet gidiyoruz, şimdi biz neredeyiz, Hıristiyanlığın sembolü olan şehrin en yüksek yerindeyiz. Hıristiyanlığın hangi yerinde böyle hizmet var. Derslerimizi burada yapalım" dedi.



    Ben de şevklendim, 'tamam yarın geliyoruz' dedim.



    Ertesi gün geldik dünkünden daha çok sert davranmalar oldu. Bende dershanede geceleri okuyorum, tecrübe yapıyorum ki kayıtta güzel okuyayım İslamiyet'e karşı kötü sözler söylemesinler diye. İkinci gün de geçti. Üçüncü gün 20.Mektuba geldik. Mukaddime bölümüne başladık, onlarda da bende de kitap var. Okurken bir sözdeki vurguyu yanlış yaptım. Dedim şimdi orada stop yanacak, Sofia hanım da bağırmaya başlayacak. O da kızmak bağırmak için zaten bir bahane arıyor. Baktım ses yok, herhalde fazla önemli bir yanlış yapmadım dedim. Devam ettim, okurken bir yanlış daha yaptım. Dedim şimdi durduracak. Yine yanmadı. Okurken bilerek bir sözü atladım, baktım hala ses seda yok. Yanlışlar yapıyorum durduran yok. Sayfanın diğer tarafını çeviriyorum durduran yok. Durdum baktım kendilerine, herkes kitabı okuyor. Beni dinleyen yok.



    Ben dedim ki "burada yanlışlar yapıyorum beni durdurmuyorsunuz."



    Yine dinlemiyorlar beni, duymuyorlar, herhalde mikrofon bozuk dedim. Mikrofona vurdum, uyanır gibi oldular ne oldu dediler. 20 dakikadır okuyorum o kadar yanlışlar yaptım kimse durdurmadı. Tamam, sen yeniden başla dediler.



    İlk defa İslamiyet'i böyle duyuyorlar. Rus olsun, Amerikan, Azeri, Hindistanlı olsun kim olursa olsun bunlara ihtiyacı var.



    Bitirdik, ben çantamı alıp dışarı çıkacağım ve gideceğim. Baktım ki Sofia Hanım da iniyor. Stüdyonun kapısını açtı içeri girdi ve kapattı. "Bir dakika dur çıkma sana bir şey soracağım ama zannetme ki ben İslamiyet'e yakınlaşmışım" dedi. Ben de ciddi bir şekilde "buyurun" dedim. Dedi ki, "ben 25 senedir spikerlik yapıyorum. Radyodan çok kitap okudum, 1990'larda İncil serbest olunca istemeyerek İncil de okudum. Ama bende böyle bir şey olmadı şuana kadar. Ben eve gittiğim zaman, istirahat zamanında bu üç gündür okuduğunuz sözler bir türlü kafamdan çıkmıyor hep onları düşünüyorum" dedi.



    Ben de kısa bir cevap olarak Kuran-ı Kerim Cenabı Hakkın kelamıdır, Risale-i Nur onun tefsiridir diye izah etmek istedim dinlemedi. Tamam, bu herkeste olabilir çık sen dedi. Tamam dedim çıktım.



    5.gün geldik yine. Sofia Hanım yok. Okuduk ve bitirdik. Gelince Sofia hanım'a selam söylersiniz dedim.

    Merak ettim, "Sofia Hanım nerede" diye sordum. Dediler bilmiyor musun? Hayır, bilmiyorum dedim. "İki gün önce radyoda program yaparken kendinden geçmiş, bayılmış, bir hastalığı var şuan hastanededir" dediler. Abdülkerim abimiz hemen atıldı, Resul hemen ziyarete gidelim dedi. Dersaneye geldik. Abdülkerim abi hastalar risalesini aldı; tuttu kolumdan gidiyoruz diye. Ben gelmek istemiyorum dedim ama zorla getirdi.



    Abdülkerim abiye "başhekime gidip görüşsek hizmet etsek" dedim. Tamam dedi oradan da Sofia Hanım'ın yanına gideriz dedi.



    Başhekimin kapısını çaldık 50 yaşlarında bir bayan kapıyı açtı. "Ne lazımdı size" dedi. Biz de hemen içeri girdiğimizden ne diyeceğimizi şaşırdık. Aklıma bant geldi. "Bizde bir bant var, bunu hastalara dinletseniz çok güzel olur" dedim.



    Bu başhekimde yeni atanmış buraya ve hastalara bir klasik müzik dinletme düşüncesi varmış.



    Aldı kaseti hemen dinledi. Fonda müzik giriyor ondan sonra 23. söz başlıyor. "Çok güzel müzik bu" dedi. Devamını da dinleyiniz dedim. "Bana tam bu lazımdı" dedi. Biz odadan çıktık bütün hastanede o bant çalıyor. Bütün hastalar hemşireler dinliyorlar.

    Sofia Hanımın odası 302 numaralı oda. Odanın kapısı açık, ilerden gördük oturmuş yaslanmış kendi kaydettiği bandı dinliyor. İçeri girdik. Başını kaldırdı yüzümüze baktı, birden ağlamaya başladı. Taştan su çıkınca nasıl mucize olursa bunun ağlaması da bana öyle geldi. Önceki halini düşünerek "bu insan ağlar mı ya" dedim. Dedi ki "ben iki gündür buradayım. Evladım, kızım ve akrabalarım var kimse beni ziyarete gelmedi. Ben sizi kendime en uzak bulduğum hatta düşman olarak kabul ettiğim siz insanlar ziyaretime geldiniz."



    Benle Abdülkerim abi şoktayız. Çünkü beklediğimizin tam tersi oldu. Hastalar risalesini masasına bıraktık, bir kelime bile demeden odadan çıktık. Dershaneye kadar konuşamadık. Ertesi gün sabah namazını kıldık ve bir telefon geldi. Gür sesli biri açtı telefonu "ben Sofia, sizi stüdyoya bekliyorum" dedi.



    Kendisi sonradan bize anlattı; biz odadan çıkınca hastalar risalesini almış, tam altı defa kitabı bitirmiş. Hemşireler gelmişler bakmışlar ki bundaki hastalık 100'den 10'a inmiş. Beni bu kitap kurtardı demiş.



    Stüdyoya gittik, kapıda bizi karşıladı ve odasına aldı. Çok nezaketli davranıyordu. Dedi ki "hakkınızı helal edin ben İslamiyet'i böyle bilmiyordum. Şimdi anlamaya başladım. Ben sizin için ne yapabilirim" dedi. Biz de dedik ki siz bu kitapları okuyunuz. "Ben bu kitabı okuyacağım ama sizin için ne yapabilirim" dedi. Biz zaten bunun için geldik dedim. Tamam dedi ben bu kitapları okuyacağım ama yalnız okumayacağım dedi. Bu kitapları radyodan her hafta okuyacağım, hatta seninle beraber okuruz dedi. Sonra Sofia hanımla program yapmaya başladık. Her hafta yarım saatlik bir program yapıyoruz. 15 dakika o 15 dakika ben okuyorum. Elhamdülillah böyle bir programa başladık.



    Bir gün ben programa geç kaldım, içeri girdim 3.kata çıkmam lazım baktım ki Sofia hanım okumaya başlamış ama bu okuma daha farklıydı. Bunu dinleyen insan bu insan tam bir Müslüman der. İçeri girdim dediler ki nerde kaldın hemen stüdyoya in dediler. Bende kitabımı alıp indim. Kapıyı açıp içeri girince şok oldum. Baktım ki Sofia Hanım tesettürlü bir şekilde başörtülü oturmuş, okuyor.



    Dedim ki Sofia Hanım çok değişmişsiniz. Dedi ki ben Sofia değilim dedi. Kabul ederseniz ben Meryem olmak istiyorum dedi. İhlâs, felak, nas ve kadir surelerini okudu bana, nasıl dedi. Dedim siz Müslümansınız. Dedi ki ben namazı da öğrendim.



    Ondan sonra çok hizmet etti. Kaydettiği bantları başka radyo yerlerine gönderiyordu ve orada da okutuyordu. Elhamdülillah beraber 3 ay boyunca okuduk. Programın ismi de 'Nurdan Damlalar' idi. Ondan sonra Azerbaycan'a geldim ve bunları anlattım. Sofia Hanım'a telefon açtığımda kabul etmiyorlardı. Çok hastaymış, beyin kanseriymiş. 1 ay sonra da ziyaretine gittik, evdeymiş artık hastanede durmuyormuş.



    Kardeşlerle abilerle ziyaretine gittik. İçeri girdik. Gözlerini açtı, risaleyi gösterdi ve oku dedi. İkinci Lema Eyüp a.s bahsini okudum. Bazen gidiyor bazen geliyor, kendinde değildi. Çıktık sonra ben çıkarken eliyle ses etti ve yaklaş dedi. Yaklaştım dedi ki "benim zamanım az kaldı sen cenaze namazımı kıldırırsın." Latife olsun diye hizmetimiz çok gitmek yok dedim. Çıktık 3 gün sonra telefon açtılar Sofia Hanım vefat etti diye. Kabristana gittik. Baktım ki kazıyorlar dedim ki kıble bu taraf değil. Papaz çağırdılar, "ben size izin versem bile buranın mimarlığı izin vermez" dedi. Hepsinin böyle paralel olması lazım dedi. Ben gideyim telefon açayım valiliğe derken Sofia Hanımın oğlu dedi ki nasıl biliyorsanız öyle yapın dedi. Çok şükür kabrini de biz kazdık, cenaze namazını da kıldırdık.



    Sofia (Meryem) hanım, oğluna bir mektup vermiş bize verilmek üzere, bir de vasiyet. Vasiyetinde, 'Spikerler nurlardan okusunlar' demiş. Kabrinin nasıl olmasını istediğini de yazmış. Mezar taşına büyük harflerle Sofia küçük harflerle Meryem diye yazılsın. Üzerinde de "dünya fanidir ama biliniz ki ebediyet var" diye yazılmasını istemiş.


    Seni çok Özledim Annem

  2. #22
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    NAMAZ!

    Amerika'nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik Prof. Jefri
    Lang İslam'a giriş hikayesini yazmış olduğu "Melekler Soruncaya Kadar"
    isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle, ruhani duygular arasında ilk
    namazını şöyle dile getiriyor: Müslüman olduğum gün cami imamı, bana namazın kılınışını açıklayan bir kitap verdi. Ancak Müslüman talebelerin buna
    endişelendiklerini gördüm, bana: — Acele etme, rahat ol, zamanla yavaş yavaş yaparsın, dediler. Ben de kendi kendime, namaz bu kadar zor mu, dedim ve talebeleri duymamazlıktan gelerek, hemen vaktinde beş vakit namaz kılmaya karar verdim. O gece, loş ve küçük odama çekilerek kitaptan abdest venamaz hareketleri egzersizlerini yaptım, namazda okunacak bazı surelerin Arapça okunuşlarıyla İngilizce anlamlarını ezberlemeye çalıştım. İlk namaz denemesi için kendime güven gelince yatsı namazını kılmaya karar verdim. Vakit gece yarısıydı, kitabı alıp banyoya girdim, kitabı açarak, mutfaktaki ilk yemek denemesi yapan aşçı gibi kitaptaki talimatları dikkat ve incelikle bir bir uyguladım. Abdest bitince odanın ortasında durup, kapı ve pencerelerin kilitli ve kapalı olmasından emin olduktan sonra kıble olarak bildiğim tarafa yöneldim, derin bir nefes aldım ve elimi kaldırarak alçak bir sesle Allahu Ekber dedim. Kimsenin beni işitmemesini ve görmemesini umuyordum, yavaş yavaş Fatiha suresi ile kısa bir sureyi Arapça olarak okudum. İkinci bir tekbir alarak Rükua gittim, rükuda biraz tedirginlik hissettim, çünkü hayatımda hiç kimseye eğilmemiştim. Odada yalnız olduğumu hatırlayınca sevindim. Sübhane Rabbiyel Azim dediğimde kalbimin hızla çarptığını hissettim. Tekrar tekbir getirerek doğruldum ve artık secdeye varma zamanı gelmişti. Secdeye varmak üzere ellerimi ve dizlerimi yere koyunca donakaldım, secdeye gidemiyordum, efendisinin önünde başını yere koyan köle gibi yüzümü, burnumu yere koyup kendimi zillet sandığım bir duruma düşüremiyordum, üstelik bacaklarım da katlanamıyordu, utandım gülünç duruma düştüm zannettim. Bu durumda beni gören, arkadaş ve tanıdıklarımın önündeacınacak ve alay edilecek halimi düşündüm, arkadaşlarımın kahkahalarını duyar gibi oluyordum. Bir müddet tereddüt ettikten sonra derin bir nefes aldım, başımı seccadeye koydum, dikkatimi dağıtacak düşüncelere yer vermeden ikinci secdeye de vardım. Bu esnada kendi kendime "Daha önümde üç tur daha var" diye düşündüm ve kararlıydım: Neye mal olursa olsun bu namazı tamamlayacağım. Son secdede tam bir sükûnet hissettim. Nihayet teşehhütten sonra selam verdim. Selamdan sonra bulunduğum yerde olduğum gibi kaldım, geriye dönüp nefsimle giriştiğim savaşı aklımdan geçirdim, bir savaştan çıktığımı hissettim, sonra başımı önüme eğerek mahcup bir şekilde — Allah'ım geri zekalılığımdan ve tekebbürümden dolayı beni bağışla, uzak bir yerden geldim ve daha önümde kat edilecek uzun bir yol var, diye dua ettim. Bu esnada daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi hissettim. Bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Vücudumu, kalbimin bir noktasından çıktığını hissettiğim veanlatmaktan aciz kaldığım bir dalga kapladı, soğuk gibiydi, ilk etapta irkildim, vücuduma olan etkisinden ziyade garip bir şekilde duygularımı etkiledi ve görünür bir rahmetin varlığını hissettim. Bu rahmet sonra içime nüfuz ederek içimde kaynamaya başladı. Sonra sebebini bilmeden ağlamaya başladım, ağlamamartıp gözyaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim. Günahkâr olmama rağmen, günahlarımdanveya utançve sevinçten dolayı ağlamıyordum. Sanki büyük bir set açılmış ve
    içimdeki korku ve keder sel olup gidiyor. Bu satırları yazarken kendi kendime diyordum: — Allah'ın rahmet ve mağfireti, sadece günahları affetmiyor, o aynı zamanda bir şifa ve bir sekinedir. Uzun bir süre başım eğik bir şekilde öylece diz üstü kaldım. Ağlamam durunca, yaşadığım deneyi akıl ile izah etmenin mümkün olmadığını anladım. Bu esnada idrak ettiğim en önemli husus ise, benim Allah'a ve namaza şiddetle muhtaç olduğum gerçeği oldu.Yerimden kalkmadan önce de şu duayı yaptım: — Allah'ım bir daha küfre girmeye cüret edersem beni, o küfre girmeden önce öldür ve bu hayattan kurtar, hata ve eksiksiz yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum, ancak şunu yakînen biliyorum ki, bir tek gün dahi olsa Sensiz yaşamak, Senin varlığını inkâr etmem mümkün değildir.


    Seni çok Özledim Annem

  3. #23
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    Kendi halind e bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endone zya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettird i. Kumaşları kalite liydi. Tam da halkın aradığı cinste ndi. Kendis i de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine . Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallar dan. Merak etti, sordu:
    - Hangi kumaştan sattın?


    -Şu kumaştan efendi m.
    -Metresini kaça verdin?
    -On akçeye.
    -Nasıl olur?" diye hayret etti,
    -Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?

    Eleman gitti, müşteriyi buldu, getird i. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir duruml a ilk defa karşılaşıyordu.
    -Ne demekt i hakkını helâl et?
    Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonund a kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu:
    -Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?
    -Ben, dedi tüccar, bir Müslüman'ım. İslâm dini böyle emrede r. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.
    Kral,
    -İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorula r sordu. Birer birer sorula rını cevapl adı. Kral ilk defa duyuyo rdu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm'ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.

    250 milyon luk nüfusa sahip olan bugünkü Endone zya'nın Müslümanlığı kabul etmesi ndeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendi mizin müjdesi herkes e açık: "Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygam berler , sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle berabe rdir." Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliyd i. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatm aktan ziyade davranış dilini n devrey e girmes iydi.


    Seni çok Özledim Annem

  4. #24
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    İSLAM’LA TANIŞMASI ve MÜSLÜMAN OLUŞU

    1948 yılında Malcolm Concord Hapishanesine nakledilmişti. Burası eski yerine göre daha güzeldi. İşte bu günlerde küçük ağabeyi Philibert’ten bir mektup aldı. Mektupta: “Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini” ve İslam cemaati diye bir şeye katıldığını yazıyordu kardeşi. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah’a dua etmesini istiyordu. Sonra kardeşi Reginald’dan da bir mektup aldı. Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sonra sana” diyordu kardeşi...Malcolm bu cümleyi okuduktan sonra aklına bin bir türlü şeyler geliyordu: domuz eti yemeyince ve sigara içmeyince insanda hapisten çıkaracak bir hastalık mı beliriyordu, ya da Newyork askerlik şubesine yaptığı psikolojik numaranın bir benzerimiydi bu...

    Kardeşinin dediklerini aynen uygulamaya koydu. Bir gün öyle yemeğinde domuz eti vardı. Tabağına koymadan karavanayı yanındakine verdi. Sigarayı bırakmak çok zor değildi onun için, katıksız hücre cezasında günlerce sigarasız kalmaya alışmıştı. Sabırsızlıkla kardeşi Reginald’ın geleceği günü bekliyor ve bu numaranın ne anlama geldiğini bir an evvel öğrenmek istiyordu. Sonunda bir gün çıktı geldi kardeşi Reginald. Ancak, Malcolm’un merak ettiği konuya hemen girmedi, öylesine sıradan biraz konuştuktan sonra, tasarlanmamış bir konu gibi Malcolm’a sordu: “Malcolm,bil bakalım akla hayale gelebilecek her şeyi, bilinebilecek her şeyi bilen insan kim olabilir?” “Herhalde tanrı gibi birisidir” bu dedi Malcolm. “Her şeyi bilen bir insan var, Tanrı bir insandır,adı da ALLAH’tır” dedi kardeşi. Reginald anlatmaya devam ediyordu: “Allah’ın 360 derece ilmi olduğunu, bu ilmin bütün ilimleri kuşattığını, şeytanın ise sadece 33 derece ilmi olduğunu ve buna da masonluk dendiğini söyledi. Sonra Tanrının Amerika’ya indiğini, Elijah adındaki bir zata siyah adam suretinde göründüğünden söz etti.Ayrıca şeytanın da bir insan olduğunu ve bütün beyazların şeytan olduğunu söyledi.

    Malcolm’un kafası allak bullak olmuştu, gözlerinin önünden tanıdığı bütün beyazlar bir şerit gibi geçti evet kardeşi haklıydı; Newyork’taki Beyazlar,Polisler, ilk okulda kendisi Avukat olmak istediğin söylediğinde “niçin Marangoz olmuyorsun?”diyen öğretmeni, hele Masonlar!..

    Malcolm bu arada Norlfok hapishanesine gelmişti. Burası diğer hapishanelere nazaran çok daha güzeldi. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapıklıklar, rüşvet gibi şeyler olmadığı gibi, herkesin kendine ait bir odası vardı. Nefret kusan gardiyanların yerine eğitimci gardiyanlar vardı. Buranın en güzel yönlerinden bir tanesi de kütüphanesinin olmasıydı. Zengin bir milyoner bağışlamıştı kütüphaneyi ve mahkumlar istediği gibi kitap okuyabiliyorlardı.

    Aradan birkaç gün geçtikten sonra kardeşi Reginald tekrar geldi ve Malcolm’un kafasında ilk kez yer bulan ciddi düşünceler bırakarak gitmişti. “Düşünebiliyor musun kim olduğunu bile bilmiyorsun” demişti Reginald. “Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları medeniyetleri olan bir ırktan geldiğin halde bunu bilmiyorsun ne yazık ki. Şeytan beyazlar senden bunu gizliyorlar. Asıl soyadının ne olduğunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsın. Beyaz şeytan aslınla ilgili bütün bilgileri çekip almış elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarının tohumundan, anayurdunun bağrından koparıp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz şeytanın bitmek bilmeyen şeytanlıklarının kurbanı durumundasın.”....

    Amerikalı beyazlar; Zenci dedikleri bu insanlara kendi anavatanları olan Afrika’yı maymunlar gibi daldan dala atlayan vahşi siyahların, putperestlerin bulunduğu yer diye tanıttılar. Zencileri kendi öz vatanlarına ve ırklarına düşman ettiler, kendi dinlerini aşıladılar. Bu din Zenciye siyah olan her şeyin lanetli olduğunu, siyah olan her şeyden, hatta kendi kişiliğinden nefret ettiriyordu. Hıristiyan din adamları bu zencilere bir yanağına vurulduğunda diğer yanağını da çevirmeyi, acı çekerken gülmeyi, acıları sineye çekmeyi, boyun bükmeyi, alçak gönüllü olmayı öğretmişti. Onlara dualar edip ilahi okumayı, beyaz şeytanların elinin artığı şeylerle idare etmeyi, gerçek nimetleri öbür dünyadan beklemeyi, öbür dünya için yalvarıp, ama bu dünya nimetleri için fazla bir şey istememeyi öğretmişti! Köleci efendi bu dünyada kendi cennetinin tadını çıkarırken, Zenciye öbür dünya nimetine razı olmayı öğretmişti.


    Malcolm, Norlfolk hapishanesinde öğrendi her şeyi... Burada günde sadece beş saat uyur ve saatlerce kitap okurdu. Gece “ışıklar kapansın” sesi onun kabusu olurdu, ancak dışarıdan sızan ışıkla kitap okuyabilirdi. Böyle kitap okuya okuya gözlerinin görme gücü iyice azalmış ve astigmat olmuştu. Ayrıca hapishanelerde mahkumlar arasında bir çok münazaralar yapılıyordu, Malcolm bunlara katılıyordu. Bu münazaralar onu ileride Vekil olduğunda yapacağı konuşmalara hazırlıyordu.

    Kendi deyimiyle: “O sıralar, bir insan için en zor şeyi, fakat en büyük şeyi yapmak üzereydim; insanın zaten içinde var olan gerçeği, insanı çepeçevre kuşatan gerçeği kabul etmek üzereydim.” Onun İslamı seçmesi aynı en azından Amerikalı beyazlara bir tepkiydi; Çünkü Elijah Muhammed daha çok ırkçıydı. Müslümanlığı tam anlamıyla bilmiyordu ya da açıklamak istemiyordu. Irkçılık söz konusu olunca, zenciler tabi ki daha kolay Müslüman oluveriyorlardı.

    Hapishanede çok okuma imkanı buluyordu. Bütün doğu ve batı felsefesini okudu. Bir sözlüğü baştan sona kopya etti, yaklaşık bir milyon kelime...burada beyazlarla ilgili çeşitli gerçekleri öğrenecekti: Beyaz tüccarların koloniler kurarak Afrika Asya ülkelerine saldırışını, Haç’a hiçbir zaman İsa dininin ruhuna uygun olarak, içten pazarlıksız olarak el atmadıklarını;alçakgönüllüce, azizce insanca sarılmadıklarını... “Şeytan beyaz adam Şeytani mizacının gereği olarak siyah olan her şeyden nefret etmeyi öğretti bizlere. Beyaz olmayan bütün toplumları sömürdü. Ayrıca yeryüzündeki bütün dinler kendi mensuplarına tanıyabilecekleri, hiç değilse kendi ırklarına benzer bir Tanrı düşüncesi getirirken, beyaz köleci efendiler Zencilere kendi Hıristiyanlıklarını aşılamışlardı. Bu Hıristiyanlık ise ‘Zenciye tıpkı köleci efendisi gibi sarı saçlı, soluk benizli, mavi gözlü adeta ecnebi tanrıya tapmasını salık veriyordu tabi ki.”

    Eljah Muhammed siyahtı. Georgia’daki bir çiftlik evinde doğmuştu, ailesiyle birlikte Detroit’e taşınmıştı. İnsan suretine girmiş tanrı olduğunu iddia eden birisiyle tanışmıştı. Mr. Wallece D. Fard, Eljah Muhammet’e Allah’ın mesajını bildirmişti ve bu mesajı ‘Kuzey Amerika da yaşayan, Yitik buluntu İslam cemaati durumundaki siyah halka iletmesini istemişti Eljah Muhammed’den. Buna dayanarak kurmuştu Eljah Muhammed İslam cemaatini. İçerdeyken kardeşleriyle ve Eljah Muhammet’le devamlı mektuplaşıyordu. Eljah Muhammet ona bir mektup göndermiş içine de bir miktar para koymuştu.

    Malcolm hapis cezasının son yılını ilk gittiği Charlestown Hapishanesinde geçirdi. Norlfolk’taki görevliler, iğne vurulmak istemeyişini ve yer değiştirmesine itirazını neden olarak gösterdiler!. Charlestown’da eskisi gibi kitap okuyamasa da, çeşitli tartışmalara katılıyordu. Hafta sonu bir ilahiyatçı İncil dersi vermeye geliyordu, buna katılmaya karar verdi Malcolm. İlahiyatçı konuşması bittikten sonra soruları alıyordu. Sonunda bir gün Malcolm da el kaldırdı ve sordu: “Pavlusun rengi neydi? Siyahtı elbet; çünkü o bir İbrani’ydi ve esas İbranilerse siyahtı...Öyle değil mi?” İlahiyatçı “evet” dedi. Malcolm tekrar sordu: “Ya İsa’nın rengi....o da İbrani’ydi değil mi?” Adam neye dayanarak diretebilirdi ki? “evet İsa esmerdi” dedi. Malcolm “peki kiliselerde çizilen resimlerde İsa hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği yansıtıyor mu sizce?” deyince, İlahiyatçı “Bak bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim” deyip çekip gitmişti.

    1952 baharında tahliye kurulunun salıverilme kararıyla hapisten çıktı. Hapisten çıkınca Harlem ya da Boston yerine doğru Detroit’teki kardeşinin yanına gitti. Buraya gitmesinin nedeni Eljah Muhammet’in öğretisini daha iyi kavramak içindi. Hapisten çıkışı için kardeşinin çalıştığı mağazanın sahibi kefil olmuştu. Hemen burada tezgahtar olarak işe başlamıştı. Kardeşi Wifred yanında kalmasını istemişti, o da seve seve kabul etti bunu. Kardeşinin evinde tam bir Müslüman evi havası vardı. Kardeşi ona gusül almayı ve namaz kılmayı öğretti. Mağazada da namazlarını hiç aksatmadan kılıyorlardı, diğer çalışanlardan habersiz olarak yapıyorlardı bunu. Malcolm namaz kılmayı çok sevmişti, bütün din kardeşleriyle birlikte ALLAH’a yöneliyorlardı. Detroitteki Müslümanların toplandığı bir yer vardı. Burada hafta sonları İmam Lamuel Hasan konferanslar veriyordu. Buradaki Müslümanları o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatında ilk kez görüyordu. Birbirleriyle karşılaştığında herkes selamlaşıyordu,ve birbirlerine son derece samimi davranıyordu herkes: ‘Kardeşim’, ‘Bacım..’, Hanımefendi...’, ‘Efendim...’ bu fevkalade bir şeydi...Malcolm tüm bunlar için diz üstü çöküp ALLAH’a şükür ediyor ve Eljah Muhammet’i göreceği günü iple çekiyordu.

    Bir gün Chicago’daki iki numaralı mabedi ziyarete gitme kararı aldılar. Eljah Muhammet’in burada bir konuşması vardı. Chicago’da iki numaralı Mabed’de herkes aynı tip elbiseler giyinmişti. Malcolm bu kadar Müslüman’ı disiplinli temiz bir şekilde ilk kez görüyordu. Elçi içeri girince selam verdi, herkes ‘ve aleyküm selam’ diye yanıt verdi. Elçinin başında altın nakışlarla süslenmiş bir de taç vardı. Malcolm bu sırada dalıp gitmişti: kendisi içerdeyken hiç tanımadığı halde zaman ayırıp mektup yazan, Zencilere liderlik yapabilmek için nice acılara katlanmış, hiç özveriden kaçınmamış, zencilere kol kanat gerebilmek için gözünü budaktan sakınmayan lider...

    Eljah Muhammed o gün çektikleri sıkıntılardan ve geçmişinden bahsetti. Konuşmanın sonuna doğru ismiyle hitap ederek Malcolm’a seslendi: “yıllardandır hiç ara vermeksizin bana mektup yazmıştır Malcolm kardeş. Elim değdikçe ben de kendisine yazmışımdır. ‘Zindandayken şeytandan kurtulmuştu Malcolm kardeş; ama şimdi onun tekrar içkime, kumarıma, esrarıma ve günahıma çekeceğim diyecektir beyaz şeytan. İşte şimdi temiz kardeşimizin perdesi kalkmıştır, göreceğiz nasıl bir insan olacağını, inanıyorum ki hep bağlı kalacaktır Malcolm kardeş imanına” diyordu Eljah Muhammed.

    Akşam yemeğini Eljah Muhammet’le birlikte yediler. Bu sırada Malcolm Detroitteki Mabedi nasıl tıka basa doldurabileceğini düşünüyordu kendi kendine. Bir ara sordu: Detroitteki mabede kaç kişi toplanabileceğini sordu. Eljah Muhammet “binlercesini”dedi ve gençlere çok önem verilmesini istedi. Malcolm üye sayısını arttırmak için İmam Lamuel Hasan’a yardımcı olmaya karar verdi Zenci mahallelerine gidiyor: “Adamım sana şöyle biraz fıs geçeyim mi?”diyerek başlıyordu konuşmasına, böylece bir çok kişiyi yanında getirmişti .

    Malcolm bu ara soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş ve başvurusu kabul edilmişti. Eljah Muhammed “X”soyadını kullanmalarını öğütlemişti onlara..Afrika’dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgelemektedir ‘X’. Şimdiki soyadları: köleler, efendilerinin soyadlarını kullandığından, kendilerine ait değildi. ‘X’ Matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip ALLAH’a dönünceye değin ve kendi ağzından bize kutsal isim verinceye kadar bu ‘X’i kullanacaklardı. Artık onun ismi Malcolm X’ti.

    Malcolm X bu arada bol bol çalışıyordu. Hafta sonu sohbetlerini hiç bırakmadan takip ediyordu. Cemaate katılmayı hiç aksatmıyordu. Artık geceleri rahat uyuyabiliyordu. Bu hale onu ALLAH’tan başka kim getirebilirdi ki. Gün geçtikçe Eljah Muhammet’e daha çok bağlanıyordu.

    Eljah Muhammed, yeterlilik kazandığına inanınca, Malcolm’u Boston’a yolladı, burada Llyod X adında bir Müslüman oturuyordu. İslam’a az çok ilgisi olanları evinde topladı. Malcolm onlara bir konuşma yaptı. Malcolm konuşmalarında daha çok siyahlara yapılan işkencelerden bahsediyordu. Böylece, bir tepki olarak Malcolm’un konuşmalarına katılım çoğalıyordu. Ancak konuşmalar sonucunda “kim Eljah Muhammet’in hareketine katılmak ister?” dediğinde sadece bir kaç el kalkıyordu. Aradan üç aya geçtikten sonra bir teşkilat için yeterli sayıya ulaştığını anlayınca on bir numaralı Mabedi açtılar Boston’a. Eljah Muhammet onu 1954 yılının martında Philedelphia’ya gönderdi. Malcolm’un burada da beyazlara ilişkin gerçekler hakkında yaptığı konuşmalar sonucunda Philadellphia’daki zenciler daha büyük tepki verdiler ve Mayıs ayının sonunda On iki numaralı Mabet açıldı. Ertesi yıl başarılarından dolayı Eljah Muhammet Malcolm X’i Newyork’u teşkilatlandırması için görevlendirdi.

    Malcolm X eskiden dümenler çevirdiği, esrar sattığı bu yere, yani buradaki sokaklara pek yabancı değildi. Eski arkadaşlarını ziyaret etti. Hiç birisi onun bu denli değiştiğine pek mana veremiyorlardı. Malcolm X bu arada Müslüman bir hemşire olan ve yine Müslüman teşkilat için çalışan Betty X adında birisiyle, Eljah Muhammet’ten onay aldıktan sonra evlendi.

    Büyük bir kentte, imkanları büsbütün sınırlı bir örgüt, kamuoyunun dikkatlerini üstüne tam anlamıyla çekebilecek bir olayla karşı karşıya kalmazsa, pratik hayatta tanınmamaya mahkumdur. İşte bir gün Harlem’de öyle bir olay meydana geldi. İki beyaz polis zenciler arasında çıkan kavgayı önlemeye çalışırken Johnson Hinton adındaki bir Müslüman’a coplarla saldırdılar. Kafasından yaralanıp derisi epeyce soyulan Hinton, bir polis arabasıyla en yakın karakola götürüldü.

    Malcolm X olaydan haberdar edilince 50 kadar Müslüman’la birlikte karakola gitti. İlk önce Malcolm’a onu göremeyeceklerini söylediler. Malcolm da nöbetçi amire pencereden dışarı bakmasını söylemiş, adam dışarıdaki Müslümanları görünce şaşırmıştı. Malcolm kardeşlerini görmeyince orayı terk etmeyeceklerini söyledi. Nöbetçi amiri göstermeye razı olmuş: Johnson Hinton’u kafası, yüzü, omuzları kana bulanmış bir vaziyette buldular. Malcolm: “bu adamın yeri karakol değil hastanedir”diye bağırdı. Hemen bir can kurtaranla onu hastaneye yolladılar. Hastanede yol boyunca elli Müslüman’la birlikte arabayı takip ettiler. Harlem’in en büyük caddesinde o güne kadar böyle kalabalık görmeyen zenciler dükkanlardan, kafelerden fırlayıp, kalabalığın peşine takıldılar.

    İslam cemaati Johnson Hinton’un davacı olması için çok çalıştı, davanın sonunda Johnson Hinton 70 bin dolar tazminat kazandı. Bu olay Amerika da Müslüman cemaatinin gündeme gelmesine vesile oldu. Artık Amerika’daki televizyonlar Müslümanların mescitlerini gösteriyorlar, çeşitli belgeseller düzenliyorlardı .Malcolm X televizyon programlarına katılıyordu. Siyah Müslümanlar iyice Amerika gündemini meşgul etmeye başladılar...

    Eljah Muhammed, Malcolm X’ e. “senin daha çok ünlü olmanı istiyorum. Çünkü sen ünlendikçe ben daha çok tanınıyorum ve cemaatimize katılım çoğalıyor.”demişti. Eljah Muhammet’in vekili olarak Malcolm X radyo ve televizyonlarda, Üniversite kampüslerinde bir çok konuşmalar yaptı. Eljah Muhammet’in vekili olarak konuştukça, diğer İmamlar onu kıskanmaya başladılar. Onunla arasını bozmak isteyenlere karşın 1963 yılında bir konuşmasında Eljah Muhammed: “İşte benim en sadık, en yılmaz vekilim. Ölünceye dek ayrılmayacaktır izimden” diyordu Malcolm için...

    1963 yılında Eljah Muhammet’le ilgili çeşitli haberler çıkmıştı. Malcolm X bu haberlerden dolayı çok üzülüyordu, böyle bir şeyi düşünmek bile ona çok edepsizce geliyordu. Gazeteler Eljah Muhammet’in sekreterleriyle çeşitli ilişkileri olduğunu yazıyordu. Malcolm dayanamayıp hemen Eljah Muhammet’le Phoenix’te bir araya geldi. İşte burada Eljah Muhammet’in İslam dinini nasıl bildiğine ve nasıl çarpıttığına şahit olacağız. Malcolm X’e aynen şunları söylüyordu: “Davud’u okurken, bir başkasının karısına nasıl göz diktiğini öğrenmişsindir, işte o Davudum ben. Nuh’u okumuşsundur; şu sarhoşu, işte ben onun ta kendisiyim. Lut’un serüvenini okumuşsundur: şu kendi kızlarıyla aynı yatağı paylaşanı...bana da bunları yapmak caiz oluyor herhalde” demişti Eljah Muhammet.(Not: Bunlar tahrif edilmiş Tevrat’ın ayetleri idi ve diğerleri gibi Malcolm da o zamanlar Kur’an’dan uzaktı.)

    22 kasım 1963 yılında Dallas’ta Amerikan başbakanı John F. Kennedy bir suikast sonucu öldürülmüştü. Eljah Muhammet ne olursa olsun hiçbir vekilin bu suikast hakkında konuşma yapmaması için bir buyruk göndermişti. Malcolm bu olaydan sonra Eljah Muhammet’in vekili olarak bir konuşma yaptı. Konuşma bittikten sonra, sorulu cevaplı bölüme geçildiğinde birisi ona şu soruyu yöneltti: “Başkan Kennedy’nin ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?” Malcolm da bir temsille kendi görüşünü açıkladı: “Siz sabah tavuklarınızı bahçeye gönderdiğinizde akşam komşunuzun kümesine değil de tekrar sizin kümesine gelecektir. Evet şeytan onu tekrar yanına aldı.”

    Bu konuşması üzerine Malcolm X 90 gün hiç konuşmama cezası aldı Eljah Muhammet’ten. Manşetler“Malcolm X susturuldu” diyordu. MalcolmX, 90 gün sonra konuşabileceğini düşünüyordu fakat, artık ders verdiği yedi numaralı mabette de ders vermesi yasaklanmıştı. Biraz kafa dinlemek ve tatil yapmak için Malcolm X ve eşi o zamanlar yeni yeni İslam cemaatine katılan ve boksör olan Muhammed Ali’nin evine gittiler. Bu, eşi Bety’nin evlendikten sonra ilk tatili olacaktı.


    Seni çok Özledim Annem

  5. #25
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    Romanya vatandaşı Elena Morul isimli bayan, Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan "Sabah Neşesi" isimli programda Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. Program konuğu Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın öncülüğünde Kelime-i Şehadet getiren Elena Morul, 'Aleyna Yıldız' ismini aldı.

    Ebru Gediz'in sunduğu "Sabah Neşvesi" isimli programa İlahiyatçı Prof. Dr. Hayrettin Karaman ve sanatçı Sami Özer katıldı. Canlı yayın esnasında sunucu Ebru Gediz, stüdyoda bulunan Romanya uyruklu bir izleyicinin Müslüman olmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Prof. Dr. Karaman, Romanya uyruklu Elena Morul'u konukların bulunduğu alana çağırdı. Burada Kelime-i Şehadet getiren Elena Morul, Müslüman oldu. Programa katılan diğer konuklar da Müslüman olarak "Aleyna Yıldız" ismini alan Elena Morul'u alkışlayarak tebrik etti.


    Seni çok Özledim Annem

  6. #26
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    Michael Jackson
    Adi son yillarda sürekli skandallarla anilan, 90 lardaki efsane günlerini arayan Michael Jackson bu sefer de kardeşi Jermaine Jackson un açiklamalariyla gündeme geldi. Ancak ne bir başari ne de skandal söz konusuydu. Müslümanliği seçen kardeş Jackson, abisi Michael in da Müslümanliği seçmesi için uğraştiğini söylemişti. Michael da yakin geçmişte birçok ünlü isim gibi hakkinda Müslümün oldu söylentisi çikanlar kervanina katildi.

    Neil Armstrong
    Aya ilk ayak basan insan olarak bilinen Neil Armstrong söylentiye göre uzayda telsizinden ne olduğunu anlamadiği sesler duymuştu. Bu seslerin esrari astronotun bir Misir ziyaretinde ezan sesi duymasiyla açiğa kavuştu. Uzayda duyduğu sesin ezan olduğunu düşünen Armstrong İslami araştirip Müslüman oldu. Tabii bu hikayenin gerçekliği hep tartişildi...Tipki Armstrong un Aya gitmesi gibi.

    Will Smith
    Hollywood un ünlü simalarindan Will Smith de Müslüman olduğu yazilanlar arasinda... Muhammed Ali nin hayatini oynadiği filmden sonra canlandirdiği bu karakterden etkilendiği rivayet ediliyor. Will Smith in İslam a sempati duyduğunu açiklamasi, onun din değiştirdiği söylentilerinin yayilmasina sebep oldu.

    Shaquille o Neal
    Spor dünyasinda da Müslüman olduğu söylenen isimler mevcut. Su isimlerin başinda ise potalarin sevimli devi Shaquille O Neal geliyor. Shag in din değiştirme hikayesi ise diğerlerine oranla biraz daha gerçekçi, çünkü onun Müslüman olduğu iddia edenler NBA deki temsilcilerimiz Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur. Shaq, NBA y ilk geldiklerinde din kardeşi olan basketçilerimize İslami usullerde ev sahipliği yapmişti.

    İngiltere Prensi Charles.
    Yakin arkadaşi ünlü müzisyen Sir John Tavaner, Charles in da kendisi gibi İslam a sempati duyduğunu açiklamişti. Ayrica eski ABD başkanlarindan Bill Clinton un kizi Chelsea Clinton da lisede aldiği İslam Tarihi derslerinden sonra, Kur-an okuyup, bunlardan etkilendiğini açiklayinca benzer söylentilerle gündeme gelmişti.

    Yusuf islam
    70 lerin ünlü rock yıldızı şimdilerin yusuf islamı.

    Unlü yönetmen ve oyuncu Ömer Şerif:

    Hapisaneye girdikten sonra musluman olan MALCOLM X(MALIK EL SAHBAZ):

    Franck Ribéry 2002 yilinda müslüman oldu ve cezairli Wahiba ile evlendi.

    Henry 2004 yılında Müslümanlığı seçmiştir.Müslüman olmasında yakın arkadaşı Nicolas Anelka'nın büyük etkisi oldu.

    Brezilya asıllı yıldız futbolcu Ricardo Kaka İslam"ı seçti. Geçen Kuveyt"e yaptığı bir gezi esnasında Müslüman olduğunu ilan eden Kaka, İslam"ı seçmeden önce birçok kitap okuduğunu belirtti. Kaka yaptığı açıklamada, "Ben Müslüman olmak için doğdum" dedi.


    Seni çok Özledim Annem

  7. #27
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    SUNUŞ: Müslüman olmadan önceki ismi İsrail Komis Duı Santos... Vatanı çılgın insanların ülkesi Brezilya... 22 yıl papazlık yaptıktan sonra Müslüman olan Santos ismini İsmail olarak değiştirmiş. Brezilyalı Müslümanlar ona Hacı İsmail diyorlar. Hacı İsmail şu an bir davetçi. Şam’da hem Arapça öğreniyor hem de kurduğu internet sitesi vasıtasıyla Brezilyalıların İslam’la ilgili sorularını cevaplıyor. Hacı İsmail tam 248 Brezilyalının Müslüman olmasına vesile olmuş. Tam bir Hristiyanlık uzmanı olan Hacı İsmail’in ayrıca basılmaya hazır durumda olan 5 de kitabı var. Kitapların isimleri ise şunlar: “Nasıl ve Niçin Müslüman Oldum? Hristiyanları İslam’a Nasıl Davet Edelim? Müslümanlar Neye İman Ediyor? Müslümanların Akaidi Nedir?” Yaşı 60’a yaklaşmasına rağmen heyecanından hiçbir şey kaybetmemiş olan Brezilyalı eski papazla zevkli bir sohbet gerçekleştirdik. Hacı İsmail Santos’un anlattıklarını ilgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.



    - Brezilyalı arkadaşlarım sizin bir zamanlar Brezilya’nın en meşhur papazları arasında olduğunuzu söylediler. Bu ünü nasıl elde ettiniz?

    Şöhret hem Hristiyanlık hem de İslam’da övülen bir şey değildir. Çünkü şöhret insanı kibre sürükler. Kibir de dinler tarafından kötü görülen duyguların başında geliyor. Ben tanınmak için hiç bir zaman özel bir çaba göstermedim. Fakat dünyada Kitab-ı Mukaddes’in tamamını ezbere bilen sayılı papazlardan biri olmam ve aldığım eğitim Brezilyalıların beni tanımalarını sağladı.

    -Ne tür bir eğitim aldınız? Okuduğunuz okullardan bahseder misiniz?

    Babam papaz olmamı istediği için eğitimime 14 yaşımda başladım. 18 yaşıma geldiğimde ise Nübüvvet’in Sesi Kilisesi’ne kayıt oldum. Burada Kitab-ı Mukaddes’in tamamını ezberledim.

    -Kitab-ı Mukaddes’i ne kadar zamanda ezberlediniz?

    3 sene de ezberledim. Fakat Kitab-ı Mukaddes’i ezberlediğim sırada başka ilimleri de okudum.

    -Daha sonra...

    Nübüvvet’in Sesi Kilisesi’ndeki eğitimimi tamamladıktan sonra papazlar tarafından San Pauloya gönderildim. San Paulo’da Tanrı’nın Kilisesi isimli okulda 9 yıl daha eğitim gördüm. Bu 9 yılın ardından papaz oldum. Aldığım yoğun eğitim ve elde ettiğim başarılar nedeniyle San Paulo şehrindeki 5 kilisenin yönetimi bana verildi. Papazlık yaptığım sırada da eğitimimi sürdürdüm. En büyük üstadlarla 3 sene daha ders okudum. Bu 3 senenin ardından Prof. ünvanı kazandım. Müslüman olmadan önce 22 sene çeşitli kiliselerde papazlık ve yöneticilik yaptım.

    -İslam’la nasıl tanıştınız? Müslüman olma serüveninizi anlatır mısınız?

    İslamı daha önce de biliyordum. Papazlık eğitimi aldığım sırada hocalarım İslam’la ilgili bilgiler vermişlerdi. Fakat o sıralar edindiğim bilgiler salt eğitim amacı taşıyordu. Bundan dolayı da İslam benim için bir anlam ifade etmemişti. Ta ki 1997 yılına kadar...

    -1997 yılında ne oldu?

    1997 yılında Medde Kilisesi’nde yöneticilik yapıyordum. Bir papaz arkadaşım ziyaretime gelerek benden kızıyla ilgili yardım istedi. Papaz arkadaşımın kızı Hristiyanlığı terk etmiş ve Müslümanların toplantılarına gidiyormuş. Arkadaşım bu durumdan çok rahatsızdı. Benden kızıyla konuşup onu ikna etmemi ve kızını İslam’dan uzaklaştırmamı istedi. Ben de arkadaşımın isteğini kabul edip kızı kiliseye davet ettim.

    -Davetiniz kabul edildi mi?

    Evet. Arkadaşımın kızı bir kaç gün sonra ziyaretime geldi. Onunla İslam hakkında tartışmaya başladık. Kızcağızın İslam hakkında pek fazla bilgisi yoktu. Fakat yeni iman etmesine rağmen çok sağlam bir imana sahipti. Arkadaşımın kızını ikna edemedim. Fakat o beni Müslümanların toplandığı mekanı ziyaret etmeye ikna etti. Amacım İslam’la ilgili daha fazla bilgi edinip bu sayede arkadaşımın kızını ikna etmekti. İki gün sonra San Paulo’daki Latin Amerika İslam Davet Merkezi’ni ziyarete gittim.

    -İslam Merkezi’nde nasıl karşılandınız?

    Tanınan biri olduğum için merkezdeki Müslümanlar beni görünce şaşırdılar. İlk olarak Lübnanlı Ahmet Ali Sayfi isminde bir davetçi tarafından karşılandım. O beni merkezin mescidine götürdü. Mescidde Bilal isminde bir Brezilyalı ile tanıştım. Bilal daha önce ateistmiş. Müslüman olduktan sonra bütün hayatı değişmiş. Yüzünde etkili bir huzur ve sukünet vardı. Bilal’den bana İslam’ı anlatmasını istedim. 4 saat hiç konuşmadan Bilal’i dinledim. Anlattıklarından o kadar etkilenmiştim ki konuşamıyordum. İçimde büyük bir ağlama isteği oluştu.

    - Mescidde tanıştığınız Bilal size İslam’la ilgili neler anlattı? Sizi etkileyen neydi?

    Bilal bana önce Tevhid’i anlattı. Daha sonra İslam’ın ve Kur-an’ın emirlerinden bahsetti. Özellikle İslam’ın Tevhid anlayışı beni çok etkiledi. Uzun yıllar teoloji eğitimi aldığım için Tevhid’e dair emirler taşıyan her türlü görüşü rahatlıkla tesbit edebiliyordum.

    -Bilal’le yaptığınız sohbetin ardından hemen Müslüman olmaya karar verdiniz mi?

    Hayır. Bilal bana “Kur’an İncil ve ilimler” isimli bir kitap hediye etti. 3 gün gece gündüz bu kitabı okudum. O kadar etkilenmiştim ki... Kitabı bitirdikten sonra İslam’ın Allah’ın dini olduğuna bütün kalbimle inandım. İslam’ın Tevhid anlayışı harikulade. Hristiyanlıkta ise Allah’ın yerinde kutsal sayılan tarihi şahsiyetler var. İslam Akaidi de çok sağlam ve güçlü. Ayrıca İslam sadece Hz. Muhammed’in getirdiği bir din değil; Hz. Adem’in Hz. Musa’nın Hz. Davud’un ve İsa Mesih’in getirdiği ilahi yolun devamı.

    -Papaz olduğunuz dönemlerde de Hristiyanlığa karşı şüpheleriniz var mıydı?

    Teoloji konusunda yaptığım araştırmalar geliştikçe Hristiyanlığı sorgulamaya başladım. Sürekli olarak Allah’a bana doğruyu göstermesi için dua ediyordum. Fakat Hz. İsa’ya karşı içimde büyük bir sevgi vardı. Kendi kendime; “Acaba İsa Mesih gerçekten Hristiyan mıydı bütün nebiler Hristiyan mıydı?” diye soruyordum. Kitab-ı Mukaddes’de tevhide aykırı 500’e yakın bahis tesbit etmiştim. Ruhumda büyük bir ateş vardı. Hristiyanlık bu ateşi bir türlü söndüremiyordu. İslam’ı kabul ettikten sonra kalbim sukün buldu. İslam’ın bütün nebilerin dini olduğuna bütün kalbimle inanıyorum.

    -Müslüman olduğunuz duyulunca çevrenizin tepkisi ne oldu?

    Sonunda Müslüman olmaya karar vermiştim.Fakat nasıl Müslüman olacağımı bilmiyordum. Kitaplarda İslam’ı seçenlerin bunu insanlara açıkladıklarını okumuştum. Ben de ailemin fertlerini bir araya getirip onlara; “Ben artık Müslüman olmaya karar verdim. İslam nebilerin dinidir. Hz. Muhammed de Allah’ın son peygamberidir.” dedim. İlk tepkiyi eşim gösterdi. Bana “Sen delirdin mi?” dedi. Çocuklarım benden evi terketmemi istediler. Babam ise; beni artık kendi çocuğu olarak görmediğini söyledi.

    -Kilise sizin Müslüman oluşunuzu nasıl karşıladı?

    Müslüman oluşumun duyulması kiliseyi ve bana bağlı olan 5 kilisedeki cemaatimi şok etti. Kilisedeki din adamlarıyla her gün toplanıp tartışıyorduk. Bana; San Paulo’daki Hristiyan din adamları arasında tanınan bir kişi olduğumu bu nedenle kilisenin benim Müslüman olmamdan büyük zarar göreceğini söylüyorlardı. Haftalarca tartıştık. Ama beni ikna edemediler. Tartışmayla ikna edemeyince Büyük Kilise’nin müdürü Hristiyanlığa dönmem karşılığında bana para teklif etti. Ben de bunu asla kabul etmeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine papazlar benim delirdiğime dair dedikodu çıkardılar. Kiliseden aldığım maaş kesildi. Artık eve de gidemiyordum. Kendi kendime eski halimle şimdiki halimi kıyasladım. Papazken ben insanlara yardım ederdim. Müslüman olduktan sonra yardım alacak hale geldim. Fakat bu durumum daha huzurluydu. Çünkü kalbim gerçeği Tevhidi bulmuştu.

    -Müslüman olduktan sonra neler yaptınız?

    Arjantin’de Suudlu’ların açtıkları bir İslam Merkezi vardı. Orada 1 sene Akide Kur’an Hadis Fıkıh ve davet dersleri aldım. Daha sonra yakınlarımdan başlayarak insanları İslam’a davet etmeye başladım. 1 senelik davet çalışmamın ardından başta hanımım ve 4 çocuğum olmak üzere yakın akrabalarımdan 17 kişi Müslüman oldu. Hanımım ismini Hatice olarak değiştirdi. Ben de İsrail olan ismimi İsmail olarak değiştirdim. Brezilya’daki davet çalışmalarım devam ederken Suud Kralı tarafından Mekke’ye davet edildim. 2 ay Mekke ve Medine’de gözlem ve araştırmalar yaptım. Mekke ve Medine bana İslam hakkında yeni tecrübeler kazandırdı. Allah Hz. Muhammed’e karşı kalbime büyük bir sevgi koydu.

    Hac’dan sonra Brezilya’ya dönüp 2 sene daha davet çalışmalarına devam ettim. Kur’an’ı anlamak için arapçayı öğrenmeyi çok istiyordum. Allah bana hiç beklemediğim yerden bir imkan sundu. Şam’daki Fetih Üniversitesi’nin yöneticileri beni Suriye’ye davet ettiler. Şu an Şam’da hem arapça öğreniyorum hem de kurduğum internet sitesi aracılığıyla Brezilya’lıları İslam’a davet ediyorum. 248 Brezilya’lı internet sitesi aracılığıyla yaptığım davet çalışmaları sonucu Müslüman oldu.

    -Şu an Brezilya’da İslam ne durumda?

    İslam’a Brezilya’da büyük bir ilgi var. Özellikle 11 Eylül olayı Brezilya’da hatta bütün Latin Amerika’da İslam’a büyük bir ilginin oluşmasına neden oldu. İnanıyorum ki Brezilya hatta bütün Latin Amerika İslam’ın çağrısına kulak verip yakında büyük bir diriliş gerçekleştirecek. Bizim ülkemizde kendisine İslam daveti ulaştırıldığında çok kısa zamanda Müslüman olacak bir çok insan var. Fakat şartlarımız çok kısıtlı. İslam’ı bilen davetçilere ihtiyacımız var.

    -Eski bir papaz yeni Müslüman olarak dinlerarası dialoğa nasıl bakıyorsunuz?

    Böyle bir şey mümkün değil. Tevhid ile şirk kardeş olabilir mi? İslam Tevhid ve esenliktir. İslam dışındaki dinler ise şirkin çeşitleridir.

    -İslam Dünyası’nın şu anki durumunu nasıl görüyorsunuz?

    İslam Dünyası şu an uyuyor. Fakat bu uyku yakında son bulacak. Çünkü hadisler bize bu müjdeyi veriyor. Yapmamız gereken daha çok iş var. İslam davetini yeryüzünün her yerine ulaştırmalıyız. Müslümanlar Latin Amerika’ya ticaret yapmaya geliyorlar. Ticaret için gösterilen çaba İslam daveti ıçin de gösterilmeli.

    -Brezilya’ya geri dönüş ne zaman?

    9 yaşındaki torunum Necah okuyup alime olunca Brezilya’ya geri döneceğim. Torunum Brezilyalı genç kızlara İslam’ı anlatacak.


    Seni çok Özledim Annem

  8. #28
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    müslüman olan ünlülerden çoğumuzun tanıdığı bir isim.
    İngilizCat Stevens. ya da bizim tanıdığımız ismiyle YUSUF iSLAM..

    YUSUF İSLAM - (CAT STEVENS)
    Londra’da doğdu.gençliğinde müziği seçti.cat stevens ismi ile kısa sürede ünü dünyayı tutan pop şarkıcısı oldu.1977 senesinde müslüman oldu.
    Annem İsveçli bir budist,babam ise Kıbrıslı bir rum ortodokstu.Evimizde azçok hristiyanlık havası vardı.Londra’nın merkezinde katolik okuluna gönderildim.Orada Allah’a inanmamızı öğrettiler.Allah’a giden tek yolun İsa aracılığıyla olduğunu söylediler.11 yaşındayken karışık dinlerden öğrencilerin olduğu bir okula gittiğimde hemen hemen kiliseden ayrılmıştım.Ama İsa’nın üzerimdeki etkisi,teslis ne manaya geldiğini düşünmeden devam ediyordu.Müziğe başladığımda dini daha ciddi almam gerektiğine dair duyguya sahip olmama rağmen sözde hristiyan haline geldim.Pazar günleri günah işleyenlerin affedilmeleri bana ikiyüzlülük gibi geldi.Bu düşünce kiliseden uzaklaşmama yol açtı.
    Bir ara Doğu’nun dini felsefeleriyle ilgilenmeye başladım.Hippilik döneminde tutku haline geldi.Budizm hakkında kitaplar okumaya başladım.Budizmi kilise öğretilerinden daha doyurucu buldum.Bu Hristiyan din anlayışına karşı ilginç alternatifti.ancak pratiği güçtü.Ailemin rum kökenine doğru gittim.Pisogorosu ve herşeyi matematik formülle sonuçlanabileceğini öğrendim.Ancak bununda pratiğide mümkün değildi.
    1975′te abim Kudüs’e gitmişti.ziyaretinde MESCİD-İ AKSA’da bulunuyordu.Camiye girer girmez içimde barışçı, doyurucu hisler belirince bana İslamdan bahseden bir kart attı.Londra’ya döndüğünde bana KURAN’IN aslıyla,ingilizce tercümesini hediye etti.KURAN’ın ve Müslümanların inancı hakkında dikrim yoktu.bazen Müslümanlara MUHAMMEDİLER diyorlardı.
    Bu tıpkı Hristiyanların gibi müslümanlarında Hz.Muhammed’e taptıkları intibaını veriyordu.Kuran’ı okumadan önce böyle düşünüyordum ve İslamın Avrupadaki görüntüsü hastalık ve felakete benziyordu.Daha sonra onu okumadan hakkında hüküm vermemeye karar verdim.Kuran’la karşılaşıncaya kadar hayatın amacı bir sırdı benim için,hayatı herşeyi düzenleyen bir hakimin varlığına inanıyordum,kimdi bu görünmeyen sanatkar?
    Pek çok manevi-ruhi yollardan geçmiştim,fakat hiçbiri beni doyurmamıştı.Kuran’ı okumaya başladığımda hayretim arttı.Gittikçe huzura dalıyordum.Çünkü o alemlere hakim olan tek bir Allah’ın adıyla başlıyordu.okudukça KURAN’ın herhangi başka kitaplardan farklı olduğunu anlamaya başladım.her kitabın bir yazarı olur bu kitabı kimin yazdığını merak ettim.Tabii ki Kuran beşeri bir yazarın yazabileceğinden yüksek seviyedeydi.1,5 seneden fazla durmadan okudum ve bu süre içinde hiçbir müslümanla karşılaşmadım.
    KURAN’ın mesajı içinde boğulup kalmıştım ve şu karara vardım:”önümde 2 tercih vardı:ya kendimi tamamen teslim edecektim veya kendi müzikli yolumda yürüyecektim.benim için birtek seçim yolunun müslüman olmak olduğunu anladım”iş bukadar kolay değildi.çünkü yükümlü olduğum esaslar ve hükümler hakkında daha fazla bilgiye muhtaçtım.geçiş dönemi diye adlandırdığım 1,5 yıllık bir süre aktı.Bu dönemde İslam hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya gayret ettim.
    O sıralarda Londra Reqent’s parkta bir caminin varlığını duydum.İmamı ile tanışarak kelime-i şahadet getirdim,namaz,oruç ve zekat vecibelerimi yerine getirmeye başladım.Londra’daki müslüman kardeşlerimin arasına katıldım.Her türlü müzik aletinin haram olduğunu öğrenince,müziği bıraktım.Şimdi İSLAM’I yaşıyorum ve huzur içindeyim


    Seni çok Özledim Annem

  9. #29
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    Bir çok diplomat, devlet, ilim ve fen, hatta din adamlarının müslüman oluşları, İslâmiyetin büyüklüğüne hayran kaldıklarındandır. Birçok yabancı, İslâmı seçmiştir. Bu sebeplerin birkaçı şöyle:
    Meleklermekani.com - Yabancıların müslüman olmalarına sebep olan şeyler
    s1- İslâmda tek ilah vardır. Hıristiyanlıktaki üç tanrı inancı, ilim sahiplerince saçma görülmüştür.

    2- İslâm, sadece ahiret saadetini değil, dünyada da mutlu yaşamanın yollarını bildirmiştir.

    3- İslâmda, her çocuk günahsız doğar. Hıristiyanlıkta ise, günahkâr doğar. Bu da, akla, ilme, aykırıdır.

    4- İslâmda, ibâdetlerin mabette yapılma şartı yoktur. Her yerde ibâdet edilebilir. Hıristiyanlar, kilisede putu, papazı aracı yaparak ibâdet eder.

    5- İslâmda günahları yalnız Allah affeder. Hıristiyanlıkta, güya papazın, günahları affetme ve dinden çıkarma yani aforoz etme gibi yetkisi vardır.

    6- Yahudi kendini asil bilir. Hıristiyan, zenciyi aşağı görür. İslâmda ise ırk, renk ve dil ayrımı yoktur.

    7- İslâmda bütün peygamberler beşer, yani insandır. Ancak seçilmiş, günahsız insandır. Hiç kimse, diğerlerinin günahını çekmez. Hıristiyanlıkta, Hz. İsa Oğul tanrıdır, günahkârların affolması için çarmıhta ölmüştür. Bu da akla ve ilme aykırıdır.

    8- İslâmda hurafe yoktur. Diğer dinlerde ateşe, güneşe, taşa, heykele tapılır.

    9- İslâmda, "Dinde zorlama yoktur" düsturu vardır. Hiç kimse dine girmeye zorlanmaz. Hıristiyanların dine sokmak için yaptıkları işkenceler ve mezheb kavgaları meşhurdur.

    10- İslâm, iç temizliği yanında, dış temizliğe de çok önem verir. Meşhur Versay Sarayında yıllarca bir hela yoktu. Bu, Hıristiyanların ne kadar pis olduğunu göstermeye kâfidir.

    11- İslâm, sömürüyü reddeder. Bunun için kapitalizmi, komünizmi kabul etmez. İslâm hariç, hiç bir dinin ekonomi sistemi yoktur. Bugün Hıristiyan ülkelerde kapitalizm hakimdir.

    12- Müslümanların geri kalışları sebebi, dinlerinin icablarına uymamalarındandır. Hıristiyanların maddi refaha kavuşmaları ise, dinlerinden uzak kalmalarındandır. Müslümanlıkta cahil olan dinden çıkar, Hıristiyanlıkta ise, âlim olan Hıristiyanlığı bırakır.

    13- İslâmda, alkol, uyuşturucu ve kumar haramdır. Zinanın cezası ise, ağır olduğu için, fuhuş yaygınlaşamaz. Hıristiyan Batı, fuhuş bataklığı içindedir.

    14-İslâm, en yeni ve en son dindir. Kur'an-ı kerim, günümüze kadar hiç bozulmadan, bir kelimesi bile değişmeden gelmiştir. Hâlbuki İncillerin birbirini tutmadığını herkes bilir.

    15-İslâm, kadınlara çok kıymet vermiş, onlara en büyük hakları tanımış, (Cennet anaların ayağı altındadır) buyurmuştur. Hiçbir din kadına bu değeri vermemiştir.

    16-İslâm dini bir milletin değil, bütün insanlığındır. Allahü teâlâ, (Rabbülâlemin)dir, yani bütün âlemlerin Rabbidir.


    Seni çok Özledim Annem

  10. #30
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Müslümanlığı seçenler

    Yarım asırdan fazla süren bir araştırma devresinden sonra, 1981'de 68.yaşında Müslüman oldu. 1913'de Marsilya'da doğdu. Dinsiz bir ailenin çocuguydu. Fakat o, "Protestan Gençlik Teşkilatı nın başkanlığım yapmış, aynı yıllarda (1933) Fransız Komünist partisi'ne de üye olmuştu.
    Meleklermekani.com - Müslüman Olan Ünlü Fransız Filozof ROGER GARAUDY
    1956'da Komünist Partisi Siyasî Büro Şefi oldu. Marksist Araştırma ve İncelemeler Enstitüsü'nün Müdürlüğünü yaptı. Marksist felsefeyi çeşitli yönleriyle araştıran çok sayıda .eserler yayınladı.



    "İslam İstikbalimize Yerleşecek kitabımla ilgili olarak Cenevre'ye konferans vermeye davet edildiğim zaman, Avrupa muhiti içinde canlı bir İslam tablosu gördüm. Gerçi Cezayir, Fas, Endonezya, Mısır ve Irak gibi Müslüman ülkeleri gezmiştim. Bilhassa Cezayir'deki ikametim, bana hayli tesir etmişti. Fakat Müslümanlarla, beşerî münasebetlerim pek olmamıştı."

    Garaudy, aydın Müslümanları tanımasının da Müslüman oluşundaki payını dile getiriyor ve "Niçin Müslümanım" yazısında da İslamı seçişinin temel fikrî sebeplerini açıklıyor. Ona göre, "îslamı seçmek çağı seçmektir. Çünkü İslamiyet bu çağın yegane dinidir. Çağın ümididir."
    Le Monde gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan ve büyük yankılar yapan yazısında İslamî düşüncelerini şöyle özetliyor:

    "Batı dışı kültürleri incelediğim sırada, İslamın özel potansiyelinin şuuruna vardım. Ani bir keşif değildi bu îslam, Arap medeniyeti üzerine ilk coşkulu yazımı 1946'da Şeyh îbrahimî'yle çok önem taşıyan karşılaşmamdan sonra yazmıştım. Ama şimdi îslam, hayatımın sorularına cevap getiriyordu.

    "Bu asrın tenkidi şuurunu ilgilendiren başlıca üç noktada.

    1. Hz. Muhammed (a.s.m.), hiçbir zaman yeni bir din ihdas etme iddiasında bulunmadı. Bize Hz. ibrahim'in temel inancını tebliğ etti. Kur'an'da Hz. Musa ve îsa, îslamın peygamberleridir. Dünya, onun içinde Yahudi. Hıristiyan, Müslüman birligini kurabilir.

    2. îslam, ilmi hikmetten, hikmeti de imandan ayırmaz. Müslüman ilim, Kurtuba Üniversitesi'nin en parlak döneminde. sebeplerin araştırılmasıyla gayelerin araştırılmasını birbirinden ayırmıyordu. Bu da ilmin ve tekniğin, ilim ve teknik bürokrasisine; politikanın Makyevelizme dönüşmesini engeller. Sadece "nasıl" değil, "niçin" sorusunu da sormaya zorlar.

    3. islam, inançla politika arasındaki (insanın iki boyutu) ilişkiler mes'elesinin ortaya atılmasını sağlar ve onları kilise ile devlet arasındaki ilişkilerle (iki kurum illşkisi) karıştırmaz Fransa ve Avrupa'da çok sık olduğu gibi.

    Bu idealleştirdigimiz İslam, nerede mevcut diyeceksiniz? Hiçbir yerde. Doğru. Bir Kitapta ve insan yüreklerinde var sadece. Hıristiyan toplumlarında hiçbir zaman mevcut olmadığı gibi.

    Garaudy, bu ideal îslam toplumunun.tarihteki tek ve emsalsiz örneğinin Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından Medine'de kurulduğunu söylüyor. Böylece islam, Hıristiyanlıktaki bir boşluğu doldurmuş, topluluğun teşkilatlanmasını gerçekleştirmiştir. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) oluşturduğu topluluk ne belirli bir kan, ne belirli bir toprak, ne belirli.. bir pazar, ne de belirli bir kültür üzerine kurulmuştur. Bir imanda birlik üzerine kurulmuştur, ve herkese açıktır. İşte bana bu, insancıl bir toplumun temeli olarak görüldü.'

    "Ancak, tarih boyunca bir tek örnek İslam için az değil midir, derseniz, ben de, Hıristiyanlıkta. Yahudilikte ve sosyalizmde o bir tek örnek dahi yoktur, derim. Evet, böyle örneksiz bir dünyada bir tek örnek bile çoktur ve önemlidir."

    İslam nedir? sorusuna ise şu cevabı vermektedir:

    "Bana göre islam şudur: îslamın büyük Peygamberi, 'yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç Ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışın' derken, her şeyi anlatmıştır, İslam, anlaşılıyor ki, hem maddeye, hem de manaya hükmetmiştir. Öyle ise, bunların ikisi birbirinden koparılamaz. Nasıl koparılamaz: 'îlim Çin'de bile olsa gidip alınız, çünkü ilim ve hikmet Müslümanın kaybolmuş malıdır, ara bul' diyor, islam... îlmin, çalışmanın burada sınırı yoktur, islam, dünyayı sarsan bu iki olaya sınır koymadıgına göre, dünyayı sarsmıştır. Nasıl sarsmıştır?

    "Getirdiği sistemle. "Bu sistem nasıldır?

    "insanı, yaratılmışların en olgunu ve en şere'flisi olarak kabul ederken, onun sömürülemeyeceğini anlatmıştır. israf, gösteriş ve lüksü tamamen yasaklıyan, kazancı, alınterindeki damlacıklarda arayan, biriken sermayeyi fakire ölçülü ve ahlak kaideleri içinde aktaran, faizi, tembelliğe ve fakiri ezmeye ittiği için yasaklayan ve gayr-ı meşru serveti bu kaideyle imha eden bir sistemler manzumesidir islam...

    "Halife île kölenin eşit hakka sahip olmasını mecbur kılmıştır. Bir deve olayı vardır ki, bu kralların kılıçlarından daha keskin bir hadisedir. Hz. Ömer île kölesi bir şehirden bir şehire giderken deveye sıra île binerler. Zaman zaman devenin yularını halife ceket, zaman .zaman da köle. İşte adalet ve hukukta aklın devrimidir bu."îslamiyetle diğer dinler arasındaki farkı da şöyle açıklıyor:

    "Fark şudur: Bana göre İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Yani islam dışındaki bütün dinler, zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar. çağlara göre tahrif edildi. Kur'an ise indirildiği günden beri hep zamana hükmettim O, zamanı değil, zaman onu takip etti. Zaman yaşlandıkça, O gençleşti. işte aradakl fark budur.

    "Bu, çağlar üstü bir olaydır. Bugüne kadar bunca savaşların bıraktığı korkunç sosyal, siyasî ve ekonomik sarsıntılardan daha büyük bir olaydır bu..."

    "Marksizm, kapitalizm ve îslam arasındaki fark nedir?", sorusu ise şöyle cevap buluyor: "Biri insanı devlete karşı esir eder. Diğeri ise, sermayeye karşı. Yani marksizm ile kapitalizmin ikisi de insanı sömüren sistemlerdir demek istiyorum. Ama İslam bunlara karşı, insana prestijini iade eden bir sistemdir."

    "Dünyanın içinde bulunduğu büyük bunalımdan ancak Kur'an'la kurtulabiliriz" diyen Garaudy, bu kurtuluşun başlamış olduğuna da inanıyor "Batı'da İslam güneşi doğmuştur. Müslümanların sayısı da hızla artmakta ve bu durum Batıyı ürkütmektedir. Ne var ki.

    bildiğiniz gibi, korkunun ecele faydası yoktur. Ben ve benim gibilerin vazifesi, kokuşmuş- Batıya, îslamı gerçek manasıyla tebliğ etmek ve îslamın müjdesini vermektir. Müslümanlar, Batılılaşma eğilimini bir an önce bırakmalıdırlar. Çünkü, Batı iflas etmiştir ve hastadır. Sağlıklı bir kişinin hastayı taklit etmesi ise manasızdır.

    Müslümanların vazifesi nedir? Bunalımdan çıkabilmek için ne yapmalıdırlar: "Müslümanlar, içinde bulundukları bunalımlı ortamdan, Kur'an-ı Kerîmin mesajını tam manasıyla anlayıp uygulamaya soktukları zaman kurtulabilirler." Zira: "İslam. Allah'a, dünyaya. insana, ilimlere, san'atlara bakışı ile her insan ve her cemiyet için ayrılması mümkün olmayan İlahî ve beşerî temellerin her ikisine birden istinat eden yeni bir dünyanın inşa projesini mükemmelen vermektedir."

    Fakat biz ne yapmıştık Türkiye'de? Garaudy. Fransa'daki merkeziyetçilikten şikayet edince bir derginin yazan suçlanıyor:

    "Ne yazık ki, biz de tüm kamu yönetim sistemimizi Fransa'dan kopye ettik."

    Garaudy ise cevaplıyor: "Bana öyle geliyor ki, siz, çağdaşlaşma ile Batılılaşmayı birbirine karıştırmışsınız."

    "Halbuki bu özendiğimiz Batı, öyle bir Batı ki, diyor, ben bu Batı'da doğu felsefesi. İslam medeniyeti hakkında tek kelime bilmeden otuz sene profesörlük ettim."

    Böyle bir Batıya ve bütün insanlığa karşı Müslümanın görevi ve sorumluluğu nedir? Sayıca çoğalmak, paraca üstünleşmek, maddî bakımdan gelişmek, silah bakımından modernleşmek mi? Hayır!... Müslüman, ancak çağın problemlerine cevap bulabildiği ve bunu her vasıtadan yararlanarak dünyaya anlatabildiği ölçüde vazifesini yapmış olacaktır: "Batı'nın çözüm getiremediği, içinden çıkamadığı' meselelere İslam çözüm getiriyor. Müslümanlar olarak, bu meselelere çözüm bulmak üzerimize düşeri bir vazifedir. Müslüman olarak bizlerin vazifesi, Sovyetvari, ya da Amerikanvari değil. İlahî kaidelere dayalı, yeni, özel bir ekonomik gelişme modeli sunmaktır...

    Sosyal, kültürel ve öteki sahalarda da bu sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmeliyiz. İslam, bizim bugünümüzü ve geleceğimizi aydınlatan, onu yönlendiren değerler bütünüdür. Bunu anlatmak istiyorum."

    Yıllarca akıl hocalığı ve "ruh mimarlığı" yaptığı Marksistler, Garaudy'nin bu fikirleri karşısında şaşkına dönüyorlar. Onlar, daha önce yazdığı eserleri hemencecik Türkçeye tercüme edip hatmederler ve Garaudy'yi üstad bilirlerdi. Oysa şimdiki eserlerine karşı büyük bir ilgisizlik ve lakaytlık göstermeye çalışıyorlar. Çünkü onlar, "Garaudy'nin tutarsızlıkları, aklını oynatmış olabileceği gibi fantezilerle uğraşmayı yeğlediler." Bu tesbitin yapıldığı Cumhuriyet Gazetesi, konuyu şöyle noktalıyor:

    "Bu yabancılaşmanın son halkası İslamiyeti Garaudy'den öğrenme çabasıdır. Garaudy'nin son kitaplarının Türkçeye kazandınlması ne kadar olumlu ise, islamiyet'i Garaudy'den öğrenmeye kalkmak da o kadar saçmadır ve aslında öğrenmemek demektir."

    Ancak unutulmamalıdır ki, ülkemizde hala Avrupa üflemekte, bizler oynamaktayız. Bu açıdan da Garaudy'nin bilhassa sol çevrelerde İslamiyeti yeniden keşfetmeye vesile olduğunu kabullenmek zorundayız.

    Elbette, îslamı bir bütün olarak yeni kabul etmiş bir insanın çelişkileri olacaktır. Anadan doğma Müslümanların dinlerini Garaudy'den öğrenmeye ihtiyaçları da yoktur. Ama, îslamiyti öğrenmeye çok muhtaç aydınlarımız bulunduğu, Garaudy dolayısayla bir kere daha anlaşılmıştır. Zaten Garaudy'nin de Müslümanlara îslamiyti öğretmek diye bir iddiası yoktur. Bunu îstanbul'daki basın toplantısında şöyle ifade eti:

    "Benim kitabım Müslümanlar için değildir. Bunu Müslümanlara akıl vermek için değil, kendi vatandaşlarıma îslamı duyurmak için Yazdım. Bu bakımdan da asıl da, îslam bizim geleceğimizdir."

    Garaudy'ye, yine aynı toplantıda, "çok değiştiniz, İslam sizin için bir son olacak mı?" diye de soruldu. O da, "benim yapım değişmekle varlığını devam ettirir, değişmezse ölür. Ancak, aranan doğru bulunmuşsa, o zaman değişme, başkalaşma, değil; bulunan doğruda derinleşme olur" demişti.

    Dileğimiz, Garaudy'nin bulduğu doğruda derinleşmesi ve yarım asırlık marksist kültürünün etkilerinden yüzdeyüz kurtularak Hakka hizmet etmesidir.

    Diğer Müslümanlara düşen ise, Garaud'ye de ufuk açıcı seviyede çalışmalarla îslamın ilmî, fikrî temellerini, gerçeklerini gün ışığına çıkarmaktır. Yoksa, bazılarının yaptığı gibi, biraz elli yıllık marksist kültürünün te'siri. biraz nefis müdafaası, biraz da îslam hakkındaki bilgi noksanı sebepiyle, onu içinde bulunduğu yanlışlarla itham etmek değil... Hele gidip sünnetine takılmak hiç değil...

    Asıl yapılması gereken Garaudy'lere de yol gösterici ve ufuk açıcı çalışmalar ve araştırmalar yapmaktır. Onun deyimiyle, îslamın bugünkü problemlere çare ve çözüm olabileceğini isbatlayan çabalar gereklidir. Bunu gösterebildiğimiz, yayabildiğimiz müddetçe daha çok Garaudy'ler "kelime-i şehadet"i söylemekte tereddüt etmeyecektir.


    Seni çok Özledim Annem

Sayfa 3/4 İlkİlk 1234 SonSon

Benzer Konular

  1. Ramazan Müslümanlığı mı yoksa?
    By Hakikatbin in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03.10.08, 15:13
  2. Peygambersiz Kur'an Müslümanlığı Olur mu?
    By Hakikatbin in forum Hz. Muhammed (S.A.V.)
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.09.08, 20:16

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •