Sayfa 7/8 İlkİlk ... 5678 SonSon
79 sonuçtan 61 ile 70 arası

Konu: Futuhu'l Gayb (Gizliden Sesler) (Seyyid Abdulkadir Geylani Hz.)

  1. #61
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 60. Makale: BİDAYET VE NİHAYET

    Bidayet, belli ve rastgele bir hayattan meşru olana çıkmakla başlar… Emre geçilir. Sonra bu da kalkar; kader başlar. Bunun neticesi yine rastgele yaşanan bir hayata dönülür. Bunu iyi anlatmak için şu misali vermek yerinde olur:

    İlk önce bilinen bir hayat başlar. Yani: Çocukluk alışılmış bir hayat olarak devam eder. Yedi yaşıa gelince birden değişir; tahsil çağı başlar. Bir zaman serbest yaşamayı kaybeder. Netice yine eski hayata döner, serbest yaşar. Fakat bu dönüş eskisine az benzer, birtakım vazifeler uhdesine tevdi edilir.

    İşte bir velînin ilk ve son devrine misal. O velînin tekrar bilinen hayata dönmesi lâzımdır. Ve döner. Ama bu arada onun için şart olan kendini bilmektir. Artık ilk devir geçilmiş, son devre ulaşılmıştır. Bu devir son derece nazik bir devir sayılır; bu yüzden yeme, içme, giyme, evlenme ve daha başka maddî zaruretlerin giderilmesinde dinî emirleri tatbik etmesi icap eder. Bütün hareketlerinde Hz. Peygambere (SAV) uyması gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

    - “Resûl’ün (SAV) yararınız için getirdiği şeyi alın. Yasak ettiği şeyleri yapmayın.”

    - “Söyle, eğer Allah’ı (CC) seviyorsanız bana uyun; bunu yaparsanız Allah (CC) da sizi sever.”

    Nefsini kurtar. Onun tembelliğini gider. Şahsî ve kötü arzularını kır. İçinde ve dışında Allah’ın (CC) birliğinden gayrisi kalmasın; için tevhid nuru ile dolsun; dışın ibadetle bezensin. Emir ve yasak babında titiz ol. Senin daimi adetin bu minval üzere devam etsin. Anlayışın, davranışın ilahi emirlerle olsun. Yürüyüşün ve duruşun ona göre ayarlansın. Gecen gündüzün böyle geçsin. Darlığını ve genişliğini buna göre ayarla. Hastalığına burada şifa ara; sağlığını bu yolda devam ettir.

    İşte kader yoluna böyle gir. Burada kader seni kucaklar. Varlığın hiçbir tesiri olmaz. Kuvvetin bir iş göremez olur. Ortada yalnız kader hüküm sürer.

    Kalem ne yazdı ise sana gelir. İlahî bilgi seni kuşatır. Emniyet ve muhafaza altında bulunursun. Hakk (CC) seni her kötülükten esirger.

    Bu arada birçok sapıklık yolları açılır. Sakın yolunu değiştirip sapmayasın. Birçok kimseler bu yolda şaşar, ama sen şaşma. Zaten ilahi kuvvet seni esirger. Yeter ki O’na (CC) teslim olmasını bilesin. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri şöyle buyurdu:

    - “Kur’an’ı biz indirdik, onun muhafızı biziz.”

    - “Biz böylece ondan kötülüğü çevirdik. Çünkü O, bizim doğru kullarımızdandı.”

    Yolunu şaşırmak istemediğin müddet esirgenirsin.

    Elinden muayyen bir zaman için bazı kısmetin eksilir. Bu az bir zaman devam eder; yani nefsini yola getirinceye kadar. Buna alışman lazım.

    Ey tabiat içinde kalan, ey nefis ve kötülüğün geçiş yollarında duran zavallı; bırak onları. Senin için bunlar bir yüktür. Bunlar senin için yük olmasın. Fenanın eşiğine bu yükle varılmaz; fenayı buluşun Hakk’a (CC) yaklaşma haliyle başlar. Fenanın kapısına varılmayınca Hakk’a (CC) vusul nice olur.

    Bırak bu yükleri. Ufak bir hal görünce erdiğini sanma. Dünya varlığını kalbinden çıkar. Çıkar ki o tabiat karanlıkları iman nurunu söndürmesin.

    Tabiat ölmez. Sen ölünceye kadar o zulmet olmaz, bunu iyi bil. Eğer yok olsa insan melek olur. Tecelliye uyulur. Hikmet kalmaz; emirler hükümsüz olur.

    Bekle; bir zaman böyle gider. Daha sonra her arzun verilir. İşte bunu anlatan şöyle bir Hadis-i Şerif vardır:

    - “Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün nuru namaz.”

    İşte bir zaman maddî şeyleri bırakıp sonra istemek. Buna istemek denmez, “sevdirildi” denir.

    İşte bir zaman sonra sana da isteklerin verilir; zamanı gelince bol bol.

    Bu hal Peygamberlerindir (AS). Onlar en çok istidatlılardır. Zaman geçince ilahi rahmet şümulünü gösterir.

    Her velî, halince Peygamberleri (AS) kendine örnek almalıdır.

    İşte işin ilki bir garip halle başlar. Sonu ise olgunlukla biter. Her velî, kendini emre vermeli. İlahî emirler dışına çıkmamaya gayret etmelidir.

  2. #62
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 61. Makale: YAPILAN İŞİN DURUMU BELİRİNCEYE KADAR DURMAK

    Her imanlı ayık olmalı. Kaldı ki ayık olmak, her işin aslını bilmek bir vazifedir. Her geleni almak değil, onun aslını araştırmak gerekir. Ta verilen hüküm belli oluncaya kadar durmalıdır. Helalliği bilinecek, mubah olduğu anlaşılacak, ondan sonra kabul faslı başlayacaktır.

    İman sahibi teftiş eder, sonra alır. İçi bozuk, münafık ise önüne geleni alır. Peygamber (SAV) Efendimiz bu manaya işaret ederek şöyle buyurdu:

    - “Mümin, işin temeline vakıf olandır”

    Bir başka Hadis-i Şeriflerinde ise şöyle buyurdu

    - “Şüpheliyi bırak, şüpheli olmadığı bilindikten sonra kabul et.”

    İman sahibi önüne serilen her sofraya oturmaz; bekler. Verilen her şeyi içmez. Teklif edilen her kadını almaz. Bunların dışında kalan diğer işlerde yapılan tekliflere de hemen koşmaz; bekler, sağlam hüküm verilinceye kadar elini sürmez. O hüküm verildi mi iş tamamdır. Yer, içer; ibadet eder. İş bu sayılanlar, her iman sahibinin en az uyması gereken iştir.

    Şayet iman sahibi takva derecesinde ise daha titiz davranır. İyi olduğuna dair hüküm verilse dahi yine bekler. Belki de sonra verilecek emirlerin gereği yapılınca şimdikinden üstün dereceler alacaktır. Bilinmez ki…

    Burada üç hal anlatmak icap eder:

    a) Bu her müminin işidir. Allah’ın (CC) emirlerine göre iş tutmak.

    b) Bu velîlik mertebesidir ve fenafillah halidir. Bunlar yalnız kadere uyar.

    c) Bu zümre sayılan iki zümreden daha üstündür. Belki de yaptıklarının hiç farkında olmazlar. İşlerinde yalnız kudret eli hüküm sürer; hasılı büyük insanlardır.

    Birinci derecede olana yine beklemek gerek. Ama ikinci için değil… Üçüncü dereceye varan için değil…

    İş bu üçüncü derecede belirtilen zatlar, yer içerler. Bunlardan ilahi emir dışı hareket çıkmaz. Bu vasfı alan belirttiğimiz iman sahibi kötü işlere karşı mahfuzdur. İman hudutlarını aşması beklenemez. Allah (CC), Hz. Yusuf’u (AS) esirgediği gibi bu vasfı alan iman sahiplerini de kötülüklerden korur.

    Kul, bu durumda esirgenen ve her işi kolaylıkla biten biridir. Sanki iyi yollar onun için sonuna kadar açık. Aksi ise kapalıdır. Rahatça yürür; ilahi emirleri usanmadan, üşenmeden yerine getirir.

    İradesi Hakk’a (CC) bağlıdır. Onun rızasını almak, Hakk’ın (CC) rızasını kazanmak olur. Bu makam çok yüksektir, velîlik mertebesinin en üstünüdür. Bunlar Peygamberlik derecesine kadar ulaşmış büyük sır sahipleridir.

    3- Böylece bütün gidişatını, yolunu Allah (CC) yolunun hakiki yolcularına uydurmalıdır…

  3. #63
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 62. Makale: SEVGİ, SEVİLEN VE GEREĞİ

    Acaiptir, bir mümine yakışmaz, ama yine de söyler:

    - “Falan yakınlık kazandı veya uzaklaştı.”

    - “Falana dünyalık verildi veya iflas etti.”

    - “Şu adam zengin oldu veya fakirleşti.”

    - “İşte şu adam var ya, o büyüdü yahut küçüldü.”

    - “Şu insanı görüyor musun? İşte o dillere destan oldu yahut unutuldu.”

    Daha bunlar gibi birçok sözler. Hepsi dedikodu cinsinden. Bu sözler, bir iman sahibinin ağzında iyi olmuyor; yakışmıyor. Herkesin kendine has bir karakteri ve yolu vardır. İman sahibinin de bir yolu olmalıdır.

    Acaba iman sahibi bilmezmi ki? Allah (CC) birdir, birliği sever. Her şeyde tek olmayı diler. Sevilme babında da tek olmayı ister. Kendinden başkasının sevilmesini istemez. Zaten iki sevgi bir arada olmaz. Hakk’tan (CC) başkası sevilince Hakk (CC) sevgisi kalmaz. İnsan başka sevgilerle ve çeşitli dedikodularla uğraşınca Hakk (CC) sevgisi zedelenir.

    Her iyilik edene bağlanmak olmaz. Bir başkası sevilince Hakk (CC) sevgisi kalpte azalır. Allah (CC) Gayûrdur. Orada yalnız kendi sevgisinin bulunmasını ister.

    Başka şeyleri üzerinden bir yana at. Başkasını dilinden bırak. Onlara koşmaktan vazgeç, onların yaptığı iyiliği Hakk’tan (CC) gör. Eğer kuldan görürsen kulu seversin. Çünkü Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:

    - “Kalp, iyilik edeni sever.”

    Allah’ın (CC) sevgisine layıksan o seni esirger. Her yandan halkı senden keser. Her bakımdan O’nu (CC) sevmek için halkın yolunu sana uğratmaz. İşte o zaman Hakk’a (CC) bağlanabilirsen cümle varlığın Hakk’ın (CC) olur.

    Biraz kendini dene, yalnız Hakk’ı (CC) sev. Göreceksin ki yalnız hayrın ve şerrin sahibi Allah’tır (CC). Bu halinde ilahi bir cezbe gelir, nefsin de yok olur. İlahî varlığın gayrisi yok olur gider. İşte… o zaman sana hayır elleri açılır. İlk bakışta dünyalık işler senin için bol olur. Diller seni över. Herkes senin arzun olmadan yardıma koşar. Ahiret işlerin daha başka olur. Orası senin için tadına doyulmaz bir yer olur.

    Hakk’a (CC) bağlan; ona karşı edepli ol. Seni gözeteni gözet. Sana yar olana sen de yar ol. Seni seveni sev. Seni çağırana koş. Senin işini yoluna koyana elindekini harca.

    Seni pislikten koruyana yar ol. Ölümden beri olana borçlu ol. Kötülüklerini giderene minnettar ol. Bir sürü adi vehimlerden seni esirgeyene bağlan. Her şeytan tipinden, aldatıcı ve cahil arkadaşların elinden kurtaran senin en yakın dostundur. Onu ara! Etrafını bir sürü yol kesiciler sarmışken seni onların önünden alan, elbette ki en yakın dostun sayılır; onun yolunu gözet.

    Hak ve bir sürü maddi şeyler ve heva birbirine uyabilir mi? Birtakım maddî kıymetlerin içinde sayılan şeylerle ilahi kuvvetler bir olabilir mi?

    Ne dünya ile ahiret birdir ne de değersiz şeylerin önünde ilahi kıymetlerin bir olur. Kendini nerede görüyorsun? Sen ve bütün varlıklar; ilk, son, iç ve dış hepsinin gidişi Hakka’dır (CC). Bütün kalpler onun için atar. Bütün ağırlıklar Hakk (CC) canibindedir. Bütün iyilikler oradan gelir.

  4. #64
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 63. Makale: MARİFETTEN BİR ÇEŞİT

    Rüya gördüm. Kendimce bir şeyler söylüyordum. Kime söylediğim belli değildi. Şöyle diyordum:

    - “Ey içinde nefsini, dışında halkı, amelini, isteğini Allah’a (CC), yani Yaradanına (CC) eş tutan kimse.”

    Biri yanıma geldi:

    - “Bu söylediğin nedir?”

    Dedi. Bunun üzerine ona şöyle dedim:

    - “Bu sözler insanı ilahi marifete götüren cinsten bazı sözlerdir.

  5. #65
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 64. Makale: ÖLÜMSÜZ HAYAT, HAYATSIZ ÖLÜM

    Bir gün bunaldım. Kendimde bir heyecan oldu. Bana şöyle bir sual soruldu:

    - “Ne istiyorsun?”

    Buna karşılık şöyle dedim:

    - “Öyle bir hayat istiyorum ki onda ölmek olmaya ve öyle bir ölüm istiyorum ki onda dirilmek olmaya.”

    Bunun üzerine bana:

    - “Ölümsüz hayat ve dirilmesi olmayan ölüm nasıldır?”

    Denince devam ettim:

    - “Dirilmesi olmayan ölüm halkı unutmam, onların hayrını, şerrini görmemle olur. Bundan sonra nefsim, iradem, dünya ve ahiret arzularımın hepsi yok olmalıdır. Bu türlü hislerimin benden yok olmasıdır.

    Ölümü olmayan hayat ise Hakk’ın (CC) varlığı ile var olmamdır… Bu varlıkta benim hiçbir şeyim kalmamalı. Buradaki benim ölümüm var olmaktır. İradem burada Hakk (CC) iradesi ile birleşmiştir. Bu irade, iradelerin en güzelidir.”

  6. #66
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 65. Makale: ALLAH'A (C.C.) DARILMAK YASAK

    Bu dargınlığın neden? Duan kabul olmadı diye Allah’a mı (CC) darılacaksm? Duanı kabul eder, ama biraz geç kalabilir. Geç kalınca darılmak yerinde bir iş olur mu?

    Bazen işitiliyor:

    - “Doğruyu istedim vermedi, istediğimi vermiyor”, hem de:

    - “ ‘Duanın yapılması lazım.’ diye emir veriyor.” diyorsun:

    - “Bu sözün yerinde değil, hatalıdır.”

    Bu sözünden ötürü sana sormak icap eder:

    - “Sen kendi başına buyruk musun? Yoksa bir sahibin ve bir efendin mi var?…”

    Eğer bu söze karşı hür olduğunu, her istediğini yapmaya güçlü olduğunu iddiaya yeltenirsen sana ilk vurulacak damga:

    - “Sen kafirsin. Hakk’ı (CC) inkar ediyorsun.”

    Olur. Aksi halde bir kul olduğunu ve bir sahibin, efendin olduğunu söylersen o zaman sana yine birçok sorular sorarlar:

    - “Duanın kabulü geç kaldığı için efendini töhmet altına mı alıyorsun? Onun hikmetinden şüphe mi ediyorsun? Halbuki O (CC), seni ve bütün yarattıklarını iyi bilir. Sana ve onlara ne gerekse güzellerini seçer.”

    İtham etme. O’nun (CC) hikmetini sez. Hissini bu yolda terbiye et. Söylenenleri yaparsan sana düşecek vazife şükretmektir. Çünkü O (CC) , sana yarayanı daha iyi bilir. Haline uygun nimeti senden daha güzel seçer.

    Şayet ithamlarına devam edersen yine sana verilecek hüküm şu olur:

    - “Sen kâfirsin, hakikati gizliyorsun.”

    Çünkü Allah’a (CC) zulüm isnadında bulunmuş oluyorsun. Halbuki Allah (CC), kullarına zulmetmez. Zulüm sözünü de kabul etmez. Bu sözün Hakk (CC) için kullanılması muhaldir; olamaz. Sebebine gelince, bütün mülk O’nundur (CC) . Zulüm ancak başkasının hakkına tecavüz vaki olunca olur. Hakk’a (CC) darılma yolunu kendine kapa; bu yoldan ayrıl.

    Şüphesiz senin Hakk’a (CC) darılman, bazı işine gelmeyen hadiselerden ileri geliyor. Nefsin bazı şeylerden hoşlanmıyor. O’nun (CC) emrini yerine getirebilmek için işin güçleşiyor… Haliyle nefis darılıyor; sen de ona uyarak Hakk’ı (CC) töhmet altında bırakıyorsun.

    Dış alemine ait bir şey olursa dua et. Sabırlı ol. İlahî emirlere uymaya bak. Hakk’a (CC) darılma. Nefsin isteğini yerine getirmeye bakma. Onun boynunu eğdir. Boş şeylere uyma; çünkü boş şeyler insanı Allah (CC) yolundan alıkoyar. Allah (CC) için iyi düşün. O’nun (CC) sözlerini doğrula. Ve böylece işin sonunu bekle.

    Eğer birisini mutlaka kötülemen gerekse önce kabahati kendinde gör. Daima isyan bayrağını elinde tutan nefsini itham et; onu kötüle. Nefse darılman Hakk’a (CC) darılmandan daha iyidir. Nefsine:

    - “Zalim…”

    Demen Allah’a (CC) zulüm isnad etmenden daha uygundur. Bütün işlerinde nefse uymaya yanaşma, yaptığı işlere boyun eğme. Çünkü nefis Allah’a (CC) düşmandır. Nefis, şeytan; bunlar ilahi ve kudsi varlıkların yokluğunu isterler. Bir gizli düşman gibi senin manevî değerini bitirmeye gayret ederler.

    Allah’a (CC) sığın. Kurtuluş yollarını ara. Daima onlara:

    - “Siz benim ruhumu karartıyorsunuz, sizi bağışlamam.”

    De. Allah’ın (CC) şu ayetini daima onlara oku:

    - “Eğer şükrederseniz ve iman sahibi olursanız Allah (CC) size niçin azap etsin?”

    Şunu da nefsinin kulağına oku:

    - “Allah (CC) hiçbir şeyde insanlara zulmetmez, lakin insanlar kendilerine zulmederler.”

    Bunlara benzer birçok ayet-i kerime ve Hadis-i Şerif vardır; onları ara, bul, oku. Allah (CC) için nefsine hasım ol. Nefse karşı bir ilahi asker ol. Çünkü ilahi kuvvetlerin en büyük düşmanı nefistir. Hz. Resul (SAV), Hz. Davud’a (AS) yapılan bir hitabı bize bildirmiştir. Onun burada söylenmesini yerinde buluyoruz:

    - “Ya Davud (AS); hevanı, nefsini bırak. Çünkü saltanatım içinde nefis ve hevadan başka benimle çekişen yoktur.”

  7. #67
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 66. Makale: DUA ETMEK

    - “Ben Allah’a (CC) dua etmem.”

    Deme, sonra nasıl olsa gelecek gelir; gelmiyorsa olan da gelmez gibi sözlerini de bir mazeret olarak gösterme. Bunlar boş sözdür. Daima dua et. Dua etmek bir vazifedir, görevdir; kulluk icabı sayılır. Dünya ve âhirete ait işlerin için Allah’a (CC) yalvar, dua et ve iste. Haram olmayan, ahlakına bir zarar vermeyecek olan her şeyi O’ndan (CC) talep et. Çünkü Cenab-ı Hakk (CC) bizi dua etmeye teşvik ediyor, emir veriyor:

    - “Bana dua edin, icabet ederim. Allah’ın (CC) güzel nimetlerini isteyin, ama o nimetleri birbiriniz için böbürlenme vesilesi yapmayın.”

    Dua üzerine Peygamber (SAV) Efendimiz havli emirler vermiştir. Ümmetini dua etmeye teşvik etmiştir. Bunların birkaçını zikretmek yerinde olur:

    - “Kabul olacağına inanarak dua edin. Allah’a (CC) yalvaracağınız zaman ellerinizi açınız.”

    İş bu Hadis-i Şerifler senin; “dua etmeye lüzum yok. Etsem de gelir etmesem de.”

    Şeklinde söylediğin sözlerin yersiz olduğunu gösteriyor.

    Daima Allah’tan (CC) iste. Kısmetinde varsa gelir; bu geliş senin imanını arttırır. Duaya alıştığın için halka yüz suyu dökmekten de kurtulursun. Şayet kısmetin değilse yine duan iyi olur, Allah’a (CC) imanın olduğu anlaşılır. Ayrıca bütün hallere karşı sende bir uysallık olur. Asabiyete kapılmadan işlerin kolaylıkla hal yolunu bulursun. Borçlu isen kolaylıkla ödeme yollarını ararsın. Sakin olduğun için herkesin itimadını kazanırsın. Çünkü imanlısın, işlerini Allah’a (CC) bırakıyorsun.

    Yaptığın duaya dünyada karşılık verilmese bile ahirette bol ecir alırsın. Günahların, hataların bağışlanır. Allah (CC) kullarına bol ihsanlar yapandır. Acır, dualarını kabul eder.

    Duanın kabul olunacağı muhakkaktır. Ya bu alemde ya öbür alemde karşılığı görülür.

    Peygamber (SAV) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:

    - “Kıyamet günü imanlı kimse amel defterinde birçok iyi işlerin mükafatı şeklinde bazı şeyler görür, hayret eder. Sonra ona sorulur:

    - ‘Bunları biliyor musun?’ Haliyle bilmez ne olduğunu:

    - ‘Bilmiyorum…’

    Der. Buna karşılık ona şöyle anlatılır:

    - ‘İşte bunlar senin dünyada dua yoluyla istediğin şeylerin karşılığıdır. Kaderinde olmadığı için orada verilmedi; burada onların mükafatını alıyorsun’.”

    Her iman sahibi Allah’a (CC) dua eder… İman sahibi, Yaradanını (CC) her zaman anandır. Her hakkı yerine getiren iman sahibidir.

    Sonra dua eden bilir ki her şeyi veren Allah’tır (CC).

    Dua eden kibirli değildir. İşte bundan ötürü dua iman sahibinin huyları arasında olmalıdır.

    Ehl-i iman, duadan kaçınmamalıdır.

  8. #68
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 67. Makale: NEFİSLE CENK VE ŞEKLİ

    Muhalefet kılıcı ile nefsini her öldürdükçe Allah (CC), onu yeniden diriltir. Dirilince yine senden birçok şeyler istemeye, seninle nizaa tutuşur. Kötülük kanatlarını açar; yine uçmaya başlar. İşte., bu sırada sana yine cihad düşer. Nefis ölmez; sen sağ oldukça o da olur. Yalnız o islah olur.

    İşte sen, onu islah etmeye çalışacaksın. Ve bu yolda sana mükafat verilecek. İman sahibinin daimî vazifesi nefsi yenmektir… Peygamber (SAV) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:

    - “Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.”

    Bunu bir muharebe dönüşünde söylemişti. Bu büyük sözler, nefisle mücadelenin devamlı olduğunu ve nefsin yok olmayacağını anlatmak istemişti. En büyük ibadet ve en güç iş, nefisle uğraşmaktır. Daima onunla mücadele yolunda olmak gerektir. Çünkü Allah-ü Teala (CC) da buna işaret olarak şöyle buyurdu:

    - “Ölüm gelinceye kadar Rabbine (CC) ibadet et.”

    Emir, Peygamber (SAV) Efendimizedir. Dolayısıyla bütün ümmete… Buradaki ibadetin manası, nefse karşı olmaktır. Kaldı ki bütün hayırlar da nefse karşı olmakla başlar. Daima onun zıddını, istemediğini yapmak lazımdır.

    Burada bir soru akla gelir ve söylenebilir:

    - “Neden Peygambere (SAV) bu hitap vaki oluyor? Peygamberin (SAV) nefsi islah olmuştu, O’nun (SAV) hevası yoktu.”

    Allah-ü Teala (CC) o büyük Peygamber (SAV) için şöyle buyurdu:

    - “O (SAV), boştan konuşmaz. O’nun (SAV) her sözü bir ilahi vahiydir.”

    Ne buyurulur?…

    Buna cevap olarak şunları söylerim:

    - “Allah (CC) bu emrini İslam yolunun istikrarı için buyurmuştur. Bununla dini emirler önünde Peygamberle (SAV) ümmetten birini eşit göstermek ve İslami emirler karşısında herkesin aynı olduğunu anlatmak istemiştir.

    Sonra Peygamberimizde (SAV) nefse karşı manevî bir kuvvet vardır. Bunu O’na (SAV) Allah (CC) vermiştir. Bu kuvvetin varlığı önünde nefsin ve şahsi arzuların hiçbir kötülüğü Peygamberi (s.a.v.) şaşırtamaz. Fakat diğer müminler böyle değildir. Onlar daima cihadla nefse karşı gelmeye mecburdurlar. Resul (SAV) bu yolda bir gayret sarfetmese dahi işleri daima nefsin arzusu hilafına olur.

    İman sahibi, daima yalın kılıç olmalıdır. Taa ölünceye kadar nefsin karşısında bir muhafız gibi beklemelidir. Onun kötülüğe atılmasına meydan vermemelidir.”

    Her iman sahibi, Allah’ın (CC) huzuruna çıktığı zaman kılıcı nefsin kanına batırılmış olmalı. İş bu hal, o imanlı insanı cennete götürür. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bir ayetinde şöyle anlatır:

    - “Bir kimse Yaradanın (CC) saltanatından çekinir, nefsine uymazsa onun yeri cennettir.”

    Cennet adıyla bildirilen mekan, kudsî bir yerdir. Oraya yalnız iman sahipleri girer.

    Oraya bir defa giren sonuna kadar kalır; bir daha çıkarılmaz. Tekrar dünyaya gönderilmek, başka bir yere nakil gibi şeyler akla gelmez.

    Orada güzelliklere sınır yoktur. Her an yenisi gelir. Her nefes bir ilkinin daha güzeli, daha hoşu zuhur eder. Bunların önü, sonu, tükeneceği yoktur. Bu güzellikler, dünyada her an ve her gün yapılacak nefisle mücadelenin karşılığıdır.

    Kafir ve içi bozuk olan münafıklara gelince, onlar da bunun tersine en güç felaketlere uğrarlar. Çünkü onlar, hiçbir kötü işe karşı durmadılar, nefislerine uydular; şeytanlara bağlandılar. Küfür, şirk, her türlü kötülüğü işlemekten çekinmediler. Neticede küfür üzerine ölüp gittiler. Buna ceza olarak öbür alemde onlara azap çeşitleri hazırladı. Cehennem zaten bunlar için hazırlanmıştır. Cenab-ı Hakk (CC) iman sahiplerini ihtar için şöyle buyuruyor:

    - “Kafirler için hazırlanan ateşten kendinizi koruyun.”

    İman sahipleri, cennette sonuna kadar kalacakları gibi imansızlar da bu cehennemde sonuna kadar kalacaklardır. Orada, dünyada yaptıkları kötülükler yüzünden en çetin azaplara uğrayacaklardır. Derileri dökülerek, yerine yeni deri bitecek, azapları böylece tattırılacak. Bu hususu anlatan ilahi sesi dinleyelim:

    - “Onların derileri çürüdükçe-yanıp harap oldukça yeniden derilerini değiştireceğiz.”

    İşte bu cefa, onlara dünyada yaptıklarının cezasıdır. Her an çekinmeden dünyanın kötülüğünü yaptılar. Nefislerine, şeytanlarına kapılarak yapmadıkları rezalet kalmadı. Öbür alemin de azabını böylece göreceklerdir. Azabın, cefanın benliklerine işlemesi için her an eriyen, çürüyen derilerinin yerine yenisi getirilecektir. Cennet ehli ise her an o alemin iyi şeyini alacakları için daima güzelliklerin amiline gelince onu da:

    - “Bu iman sahiplerinin dünyada yaptıkları nefse karşı cihaddır.”

    Deriz. Dünyada ne yapıldı ise öbür alemde o görülür.

    Bu mevzu ile ilgili Hadis-i Şerif şöyledir:

    - “Dünya, ahiretin ekeneğidir…”

  9. #69
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 68. Makale: HER AN BİR TECELLİ

    Kul dua eder; duası kabul olunur. Bu hal, ilahi tecelli üzerinde bir etki yapmaz. Sonra yapılan dua geçmişte kader sayfalarına yazılanlara da zarar vermez. Bir anda dua edilir; edildiği zaman kader ve irade-i ilahiye de o yoldadır; hemen kabul olunur. Yoksa kader dua ile değişir; ilahi arzu bir tesir alır.

    Birçok ilim sahipleri:

    - “O her an yeni bir tecelli alır.”

    Ayetinin manasını şöyle açıklıyorlar: Dua yapılır, kader de aynı yöndedir. Dua da bir sebep olur. İlahî tecellinin nuru hemen olacak işi bitirir. Yoksa bazı kimselerin anladığı gibi dua edildi diye hiçbir oluş olmaz. Yek başına dua ile ne bir bela def olur ne de bir yarar iş.

    Bazı Hadis-i Şeriflerde şöyle bir açıklama vardır:

    - “Bela, ancak dua ile gider.”

    Ama bunu biraz açıklamak lazım gelir. Tefsirsiz bunu yanlış anlayanlar olur.

    Bu Hadis-i Şeriften murad, belanın giderilmesi bazen duaya bağlıdır demektir. Yani: Dua yapılır, bela gider. Çünkü kader o yoldadır; dua edilmedikçe bela def olmaz. Yukarıda belirtilen Hadis-i Şerifin manasına gelen bir diğeri vardır:

    - “Kul, ameliyle cennete giremez.”

    - “Amelsiz cennete girer.”

    Manasına gelmez. Cenneti Allah (CC) verir; kulun ameline göre orada makam. Bunu daha çok tefsir eden bir Hadis-i Şerif vardır; Hz. Aişe (RA) rivayet eder. Diyor ki:

    - “Peygambere (SAV) sordum: ‘Ameliyle cennete giren olur mu?’ ”

    Cevaben:

    - “Hayır, yalnız Allah’ın (CC) rahmetiyle girilir."

    - “Sende mi ya Resulallah (SAV)?”

    - "Evet ben de… Yalnız Allah (CC), beni rahmetine daldırmıştır."

    Son cümleyi söylediği zaman elini başının üstüne kaldırmıştı…

    Bunlardan çıkan mana şudur: Allah (CC) hiçbir işi yapmak mecburiyetinde değildir. Ne bir dua ile kimseye bir şey vermek için ne de kimseye karşı bir taahhüt altındadır. Allah (CC) istediğini yapar. Şu ayetler anlatmak istediğimizi daha iyi anlatır:

    - “Allah (CC) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder, dilediğini affeder.” “İstediğini yapar…” “O (CC) yaptığından sorumlu değildir; onlar hep hesap vereceklerdir.” “Allah (CC), dilediğine sayısız rızık verir.”

    Yapılan işlerin hepsi bir hikmete mebnidir. Hikmeti olmayan hiçbir iş yoktur.

    Her şey ilahi adalet içinde devam etmektedir.

    İlahî adalet, işleri böylece yürütmektedir. Bunların böyle olmamasına bir sebep yoktur. Çünkü semaların bitiminden yerlerin zeminine kadar bütün varlık O’nun (CC) elindedir ve O’nun (CC) tasarrufundadır. O (CC), bunlarda istediğini yapar. Zaten başka bir şey akla gelmez. Yeri ve göğü Allah’tan (CC) başka yaratan olmadığı gibi onları elinde bulundurup yönetecek kimse de yoktur. Bu manalara işaret eden şu Ayet-i Kerimeler vardır:

    - “Allah’tan (CC) başka yaratıcı var mıdır? Allah’la (CC) beraber bir ilah var mıdır? O’nun (CC) ismine bir eş biliyor musun?”

    Sûre-i Ali İmran’ın şu ayeti anlatmak istediğimizi size daha iyi açıklar:

    - “Ey Allah’ım (CC); varlık sahibisin, istediğine mülk verirsin, istediğinden de alırsın. İstediğini refaha kavuşturur, istediğini süründürürsün. İyilik elindedir. Her şeye gücün yeter. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye çevirirsin. Ölüden diri, diriden ölü yaratırsın; arzu ettiğine sayısız rızık verirsin.”

  10. #70
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart 69. Makale: ALLAH'TAN (C.C.) MAĞFİRET İSTEMEK

    Allah’tan (CC) geçmiş günahlarına mağfiret iste. Bundan sonra da o günahların üzerine başkasının gelmemesi için yalvar. İlahî emirlere uymak için Allah’tan (CC) yardım iste. Kaza ve kaderin gelişini hoş karşıla. Belalara karşı sabırlı ol. Elindekilere şükret. Elindekilerin kadrini bil. Ölüm gününü hayırla neticelendirmek için çareler aramaya bak. Son nefesin hoşluk içinde biterse öbür alemde Peygamberlere (AS), doğrulara, şehitlere ve iyi kimselere arkadaş olursun. Onlarla arkadaş olmak ne kadar hoştur.

    Allah’tan (CC) dünyayı isteme… Belanın gitmesini, ihtiyaç halinin geçmesini, zenginliğin gelmesini isteme. Sana gereken sabırlı olmaktır. Elinde bulunana iyi bakarak yetinmen gerekir.

    Bulunduğun hal içinde bulunan manevî değerlerin elinden gitmemesini iste. Aksi belki senin için iyi olmaz. Bilemezsin, hayır hangi yandadır. Acaba sana zenginlik mi yarar yoksa dünya rahatlığı mı? İşlerin iç yüzünü bilmek sana saklıdır. Onları yalnız Allah (CC) bilir. Her şeyin iyisini ve kötüsünü O (CC) bilir.

    Hz. Ömer’den (RA) naklen şöyle rivayet edilir:

    - “Ben günlerimin iyilik veya kötülük içinde geçmesini merak etmem. Çünkü bilmem hayır hangisindedir.”

    İhtimal ki Hz. Ömer (RA) bu sözüyle şu ayeti anlatmak istemiştir:

    - “Size kıtal farz oldu, ama siz hoşlanmıyorsunuz. Bilemezsiniz, belki sevdiğiniz iyi değildir, belki de sevmediğiniz uğurludur… Halbuki Allah (CC) bilir, siz bilemezsiniz.”

    Hayır üzere ol. Nefsin ölsün. Hevaî isteklerin yok olsun. Şeytanın zelil ve hakir olsun. Anlattıklarımızı yaparsan bunlar olur.

    Anlattığımız yola girersen yersiz iraden ölür. Boş ümitlerin ölür. Kalbine safiyet gelir. Allah’tan (CC) başka bütün varlıkları kalbinden çıkar. O’nun (CC) sevgisi ile dolarsın. Bu halden sonra sana ilahi iradeden nasip gelir. O’nunla (CC) istersin, yani dünya ve ahiret işlerini… O’nun (CC) emrine uyarsın; bütün arzuların yerine gelir.

    O zaman iraden Hakk’ın (CC) iradesine ram olur. İstersin, verdikçe şükredersin. Alırsın, yersin. Verilmeyecek olursa kimseye darılmazsın. Sonra verilmeyene karşı bir şey demezsin. Çünkü senin için mühim olan yalnız ilahi emirlerdir. Böylece kalbin temiz, iraden saf hak yolda devam edersin.

Sayfa 7/8 İlkİlk ... 5678 SonSon

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.10.08, 09:46

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •