ABD'nin en önemli haber dergileri 2006 Kasım ayı başında sayfalarını din konusuna ayırdılar. Time'a konuşan ünlü ateist Richard Dawkins, evrim teorisini savundu.
Dawkins'e cevap dünyanın en önemli gen uzmanlarından biri olan Dr. Francis Collins'ten geldi. Eskiden bir ateist olan Dr. Collins, 1993'ten bu yana Humon Genome Researh Institute'un direktörlüğünü yapıyor. Dr. Collins'in öncülüğündeki 2400 kişilik bir ekip üç milyarlık bir dizilimden oluşan insanın genetik yapısını çözmüştü. Dr. Collins, Time'a yaptığı açıklamalarda, Allah'nın varlığını ilmî olarak ispatlayacak bir araştırma başlattıklarını belirterek, "VMAT 2" adlı gene sahip olanların daha inançlı olduğu ortaya çıktı. Buna 'Allah geni' adı verildi. Bu geni aktif olmayanların ise inançsız olduğu ifade edildi. Fakat şimdiye kadar yaptığımız araştırmalarda VMAT 2'nin aktif hale gelmesini sağlayan dış bir tesir bulamadık. Ne çevrede olan değişiklikler ne de 'kalıtsal' sebepler VMAT 2 üzerinde tesirli oluyor. 'Alah
geni'nin mucizevî bir şekilde aktif hale gelip insanlarda inanç olgusunun meydana geldiğini düşünüyoruz. Yani ancak Allah'ın isteğiyle 'inanç geni' harekete geçiyor. VMAT 2'nin sırrını çözeceğiz. Böylece Alah'ın varlığını ilk defa ilmî olarak ispatlamış olacağız." dedi.
Efendimiz (sas), amcası Ebu Tâlib'in Müslüman olmasını çok arzu ediyordu. Kur'an-ı Kerim'de ise şöyle buyrulmuştu: "Sen dilediğin kimseyi hidayete ulaştırıp doğru yola eriştiremezsin. Fakat ancak Allah dilediğini doğruya hidayet eder. O (Allah), hidayete gelecek olanları pek iyi bilir." (Kasas Sûresi, 28/56)
Makâsıd adlı kitabın sâhibi olan Sa'd-ı Taftazanî'nin (M. 1322-1389) tefsirine göre "İman, Cenab-ı Hakk'ın, istediği kulunun kalbine, iradesinin sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur." Bediüzzaman Hazretleri de bu tarif üzerine şöyle diyor: "Öyleyse, iman, Ezel Güneşi'nden (Cenab-ı Hak) insan vicdanına bir nur ve bir şuadır ki, vicdanın içyüzünü tamamıyla ışıklandırır. Bu sayede de, bütün kainata bir ünsiyet, bir emniyet peyda olur ve her şeyle tanışıklık elde eder. Böylece insanın kalbinde öyle bir mânevî kuvvet hâsıl olur ki, insan onunla her musibete, her hâdiseye karşı mukavemet edebilir. Öyle de bir genişlik verir ki, insan o vüs'atle geçmiş ve gelecek zamanları yutabilir. Ayrıca İman Şems-i Ezelîden ihsan edilmiş bir nur olduğu gibi, ebedî saadetten de bir parıltıdır. O parıltıyla, vicdanında bulunan bütün emel ve istidatlarının tohumları bir tûbâ ağacı gibi büyüyüp gelişmeye başlar, ebed memleketine doğru hareket eder, gider." (İşârâtü'l-İ'caz)
Bediüzzaman Hazretleri, temelde insan fıtratının hak ve hakikatı aradığını şöyle ifade ediyor: "İnsan, fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazan bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. Hakikatı kazarken, iradesi dışında, dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor." (Hakikat Çekirdekleri)
Bu durumda insanların iradelerini, imanı elde etme yolunda harekete geçirebilmek için, onlara yardımcı olmak, akıl ve vicdanlarına kapı açacak gerçeklerden bahsetmek gerekiyor. Bu hususta Bediüzzaman Hazretleri'nin, akıl ve kalbleri iknâ eden Risale-i Nur eserleri harika vesilelerdendir...
ABDULLAH AYMAZ