" Zikir makamlarının her birine has mertebesi vardır.O zikirler ya cehren yapılır ya da hafi..Yani, ya açık sesle; yahut kalpten..

Zikir ilk defa dilden olur.Sonra nefse geçer.Sonra kalbe gelir.Sonra ruha geçer.Sonra kalbden de öte olan, sır aleminde olur.Daha sonra hafi;sonra,hafininde hafisi...

Bu zikirler,Allahın verdiği hidayete göre derecelenir..

Dilden edilen zikir kalbten yapılana benzer.Dilden zikir ediliyorsa; kalben Allah , unutulmadığı belli olur..

Nefisten yani içten yapılan zikirde harf olmaz.Ses işitilmez.İçten bir hareket ve duygu ile olur..

Kalbin zikri; kendi özünde, celal ve cemal sıfatının tecellisini duymaktır.

Ruhla yapılan zikrin neticesi;Allah-ü Teala'nın celal ve cemal sıfatının nurani tecellisine ermeyi nasip eder..

Sır aleminden yapılan zikir, ilahi sırların murakabesine götürür:

Hafi zikir; güçlü padişahın katında, doğruluk otağında olan; Ehadiyet zatından parlayan nurları görmeye götürür...

Gizlinin gizlisi adı verilen zikre gelince ; o da : Hakk'el-yakin makamının hakikatına ermeyi sağlar.

Şu iyi bilinmelidir ki ; bu gizlinin gizlisi; Hafiyyül Ahfa tabir edilen hale Allah-ü Teala'dan baskası müttali olamaz.Bunu şu Ayet-i Kerime ifade eder.

- " Sırrı ve en gizliyi muhakkak o bilir. " ( Taha. 7 )

Bu hal, bütün ilimleri içine alır.Bütün maksadların sonuda oraya varır. "


Tarikat ehline “Cehrî zikir” verilir. Bu zikre “Zâhirî zikir” de denilir. Mürid tekâmül ettikçe, kalbî zikre nâil olabilmek için yavaş yavaş hafî zikre alıştırılır.

Bir Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“Gerçek müminler o kimselerdir ki, Allah zikredilince kalpleri titrer.” (Enfâl: 2)

Gönüllerini rahmet ümidi ve muhabbet heyecanı kaplar, muhabbetle karışık bir korku sarar. Allah-u Teâlâ’nın izzet ve celâlinden, kahır ve galebesinden dolayı korkuya kapılarak ürperir.

Allah-u Teâlâ her şey için bir sebep yaratmıştır. Muhabbetullah’ın husulüne sebep de zikrullahtır. O’nun sevgisine nâil olmak isteyenler zikrullaha devam etmelidirler.

Hakikat ehline “Hafî zikir” verilir. Bu zikire “Bâtınî zikir” de denir. Hafî zikir “Kalbî zikir”e geçişi sağlar.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

“Zikrin ekmeli hafi (gizli) ve rızkın efdali ise yetecek kadar olandır.” (Münavî)

Burada zikr-i hafîden maksad, zikr-i kalbidir. Zîra “İki kişinin dışına taşan her gizli şey yayılır.” sözü gereğince, dil ile yapılan bir zikir hiç olmazsa insanın sağ ve solunda bulunan meleklerle, beraberinde bulunan şeytan tarafından işitileceğinden zikr-i hafî değildir.

Kalp dile uyup, zikrullah dilden kalbe inerse kalbin zikri olur, el kârda gönül yarda olur.

Zikrullah Allah sevgisini tahrik ederek sonsuz bir şevk verir, zikrullahla kalpler arınır ve sükûn bulur.

Abdulkadir Geylani (k.s.a.) hzlerinin Sırr'ül Esrar Kitabından Alıntıdır.