Evlendiniz ama eş olamadınız.Berabersiniz ama bir olamadınız.Birbirinizi elde ettiniz ama kendinizi bulamadınız.
Birbirinizin ufku olmalıydınız ama ne yazık birbirinize duvar ördünüz bencilliğinizle.Hep içinizden niye böyle diye sitem ettiniz ama ben neden böyleyim,diye bakışınızı kendi kalbinize yöneltmediniz.O bana neden sevgiyle bakmıyor diye hesap sordunuz birbirinize,ama neden benim bakışlarımda sevginin izi yok diye sormadınız kendinize.
Evet...Sen öyle beklemeliydin ki onu,eşin Cennete koşar gibi evine gelmeliydi.Öyle bir sevgi halesi olmalıydı ki gözlerinde,sana bakınca Cennet'e düşmeliydi.Arındırmalıydın kalbini her türlü şüpheden,tüm dünyevi endişelerden.
Kalbinde öyle sonsuz bir umut rüzgarı esmeliydi ki eşinin,kalbindeki tüm kara bulutlar seni görünce dağılmalıydı.
"Beni incitti" sözünü silmeliydi aklından.Her ne olursa olsun incitmemeliyim,çünkü ben sevgi bestesi demeliydin.
Ona hizmet bir zorunluluk değil,sevgi ve merhametin sonsuz çağlayanı gibi yaşanmalıydı evinizde.Her zaman coşkulu,her zaman berrak...
Sen,onun huzur köşesi olmalıydın.Evine girerken gül bahçesine girmeliydi,nefsin homurdanışlarını değil,kalbin ölümsüz ve doyumsuz sevgi bestesini dinlemeliydi senden.
Ve sen sevgili dostum!
Evine dünyanın gürültüsünü değil,kalbinin huzurunu getirip gelmeliydin.Gözlerindeki solgun bakışları umut çeşmesinde yıkayıp öyle bakmalıydın eşine.
Cennete gider gibi gitmeliydin evine.Meleği görür gibi bakmalıydın gözlerine.Sevgide hesap olmaz deyip hesapsız sevmeliydin.Hesapsız kitapsız dönmeliydin sevdiğine.Evinin direği,umudun sonsuz madeni,sevdiğinin kalesi olmalıydın...
İsmail Acarkan