GÜNAH İŞLEYENE DEĞİL GÜNAHA BUĞZETMEK

Ebu Kılabe naklediyor: Ebu Derda(RA) günah işleyen birisine söven bir topluluğun yanından geçerken onlara: “Eğer siz bu adamın bir kuyuya düştüğünü görseydiniz onu oradan çıkarmaz mıydınız?” diye sordu. “Evet” cevabını alınca: “Kardeşinize sövmeyin, sizi onun durumuna düşürmekten koruyan Allah’a hamd edin” dedi. Onlar; “Demek sen ona buğz etmiyorsun” dediklerinde,”Ben ameline buğz ediyorum” buyurdu.


GÜZEL BİR KUL MİSALİ

Abdullah bin Zübeyir(RA) İslam Tarihinin iftiharla andığı meşhur kahraman. Haccac-ı Zalim’in ordularınca şehid edilen bu “kahraman-ı âlişan” aksiyon yönü kadar kullukta derinleşmesi de ibret verici. Bir gün Ömer Bin Abdülaziz, Ebu Muleyke’nin oğlundan rica eder; “Bana biraz İbn-i Zübeyir’i anlatsana.” Oda şunları ifade eder: “Yemin ederim ki ben böyle fevkalade bir insan daha görmedim. Namaza başladığında sanki maddi ve dünyevi her şeyden sıyrılırdı. Rüku ederken, secde ederken onu cansız bir duvar sanırdın, ya da bir kenara atılmış bir elbise. Bu esnada öylesine ilgisiz, öylesine duyarsızdı dış dünyaya. Bir keresinde namaz kılarken bir mancınık kurşunu tam çenesinin dibinden geçmişti de, kılı bile kıpırdamamıştı. Ne kıraatini kesmiş, ne de hızlandırmıştı. Duymamıştı sanki.”




HİND BİNTİ UTBE’NİN UHUD GÜNÜ SÖYLEDİKLERİ
Ebu Süfyan’ın karısı Hind, Bedir günü büyük üzüntüler yaşamıştı. Babası Utbe, amcası Şeybe, kardeşi Velid, oğlu Hanzala Müslümanlar tarafından öldürülmüştü. Evet, Kureyşlilere Bedir günü büyük bir zarar çatmış ve Mekke matemhaneye dönmüştü. Kureyş kadınları Hind’e gelip, “Bedir’de kaybettiklerine ağlamıyor musun?” diye sormuşlar, ondan; “Hayır” cevabını almışlardı: “Muhammed ve ashabı ağladığımı duyarlar da, onlar ve Hazreclilerin kadınları bizim başımıza gelenlere sevinirler diye ağlamıyorum. Biz Muhammed ile savaşıp ondan ve arkadaşlarından öcümüzü almadan başıma koku ve krem sürmek bana haram olsun.”


Bir ara Cübeyir bin Mutim’in Habeşli kölesi Vahşi’nin yanına gitmiş ve ona şöyle demişti: “Ey Ebu Deseme! Babam Bedir günü öldürüldü. Eğer sen, üç kişiden birini; Muhammed’i veya Hamza bin Abdülmuttalib’i veya Ali bin Ebu Talib’i öldürürsen hürsün. Çünkü ben Kureyş kavmi içinde bunlardan başkasını babama denk görmüyorum.”

Ve nihayet Uhud günü muradına ermiş, aslanlar aslanı, efendimiz Hamza şehid olmuştu. Olmuştu ama Hind’in hıncı geçmek bilmiyordu. Nitekim şehidler efendisinin ciğerini yemeye bile yeltenebilmiş, sonra yüksek bir kayanın üzerine çıkıp müminlere karşı avaz avaz şöyle haykırmıştı:

“Verdik size Bedir’in karşılığını.
Harp üstüne harp çetin de olsa,
Tahammülüm yoktu, babam Utbe’ye yapılana.
Ne kardeşime ve amcasına ne de ilk göz ağrıma.
Nefsime şifa verdim;
Yerime getirdim adağımı, nezrimi
Ve Vahşi giderdi içimde sakladığım kini.”

Peki, sonra ne oldu? Mekke fethine kadar İslam düşmanlığı yapan bu kadının kalbindeki buzlar, fetih günü, o kadar kötülük yaptığı insanın(ASM) tatlı bir tebessümle: “Hoş geldin” deyivermesi üzerine birden eriyiverdi. Hind duygulanmış ve şöyle demişti: “Vallahi Ya Resulullah! Dün yeryüzünde senin çadırındakiler kadar zillete ve hakarete uğramasını özlediğim bir çadır yoktu. Bugün ise, yeryüzünde senin çadırındakiler kadar izzet ve şerefe ermesini özlediğim bir çadır halkı yoktur.”

Hind o gün İslam ile şereflendi, İslam’ı güzel yaşadı, kocası ile Yermük muharebesinde bulundu ve Hz. Osman’ın hilafetinin son yıllarında vefat etti.



refrefUsta Mesajlar: 340 Kayıt: 26 Nis '08 Cmt, 10:52 Konum: istanbul
Başa Dön


Re: Asr-ı Saadet Hatıraları

gönderen refref tarih 15 Tem '08 Sal, 11:42
HZ. ALİ VE FATIMA’NIN İBRETLİK İFTARLARI

Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz hastalandıklarında, Hz. Ömer'in (R.A.) tavsiyesiyle, Hz. Ali ve Hz. Fâtıma (R.A.) çocukların iyileşmeleri halinde, üç gün oruç tutmaya nezrettiler. Cenâb-ı Hak, Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimize şifa ihsan etti. O gün için üç günlük yiyecekleri vardı. Akşam üzeri iftar sofrasına oturduklarında kapıya bir yoksul geldi. O günkü iftarlık ekmeklerini O'na sadaka olarak verdiler. İkinci gün de yine iftar vakti bir yetim, üçüncü iftarda ise, bir esir geldi ve iftarlık ekmeklerini onlara vererek üç gün iftarsız oruç tuttular. Bunun üzerine İnsan sûresi 7. ve 8. âyet-i kerîmeleri nazil oldu:

"(Cennetlik olan iyi insanlar o kimselerdir ki, dünyada) adaklarını yerine getirirler ve azabı salgın olan bir günden korkarlar. Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirirler. (Sonra onlara şöyle derler) size ancak Allah rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir hediye isteriz, ne de bir teşekkür."

ÇOCUĞU VEFAT EDENLERE DENİLECEK ÖRNEK BİR TAZİYENAME

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) oğlu vefat eden Hz. Muâz’a (r.a.) yazdığı taziye mektubunun bir bölümünde şöyle buyurmaktadır:


“Senin bu oğlun Allah’ın sana güzel bir hibesi idi. Cenâb-ı Hak onunla bir zaman seni ferahlandırdı, sürûrlandırdı. Sonra onu aldı ve büyük bir sevap verdi. Şu şartla ki sabreder ve o sevabı hesaba katarsan...

Mektubun devamında, "Yâ Muâz, Allah sana hem oğlunun ölmesi, hem de sevaptan mahrum olmak gibi iki musibeti birden vermesin," ifâdesi yer almaktadır.