***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


çocuklara cinsel eğitim nasıl verilmeli?
CİNSEL EĞİTİM: Ne zaman ve nasıl?
ALİ ÇANKIRILI
Anne babaların çocuk eğitiminde en çok zorlandığı konuların başında cinsiyet eğitimi geliyor.
Bunun iki sebebi var. Birincisi, konuya yetişkin gözüyle yaklaşma. İkincisi, cinsiyet eğitimini
üreme bilgisinden ibaret zannetme. Bu iki hatalı yaklaşım, anne babaların işini zorlaştırıyor.
Aslında, cinsiyet eğitimi zannedildiği kadar zor bir mesele değildir. Birinci hatalı yaklaşımı bir
hadis-i şerifle çözeceğiz. Peygamberimiz(a.s.m.) "Çocuğu olan onunla çocuklaşsın"
buyuruyor. Burada ‘çocuklaşmak’tan kastedilen olaylara çocuk gözüyle yaklaşmak, yani
psikolojideki ifadesiyle empati yapmaktır. Esasında insanları anlamanın yolu da empatiden
geçer. Bir insan bizimle konuşurken veya tartışırken onu anlamanın en kolay yolu kendimizi o
insanın yerine koymaktır.
Çocuğun yedi yaşına kadar yaratılışa, üremeye, cinsiyet farklılıklarına ve doğuma ait soruları
cinsel tecessüsten uzak, tamamen öğrenmeye yönelik, masum sorulardır. Çocuk nazarında
"Ben dünyaya nasıl geldim?" sorusu ile "Bu uçak havada nasıl duruyor, neden yere düşmüyor?
" sorusu arasında fark yoktur.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, cinsiyet eğitimi üreme bilgisinden ibaret değildir. Üreme bilgisi,
cinsiyet eğitiminin sadece bir alt başlığıdır. Oysa toplumumuzda cinsiyet eğitimi cinsel ilişki ve
üreme bilgisinden ibaret zannedildiği için, gençlere ancak evlilik hayatına adım attığı güne
gelindiğinde cinsiyet bilgisinin verilmesi gerektiği düşünülür. Ki, o vakit geldiğinde bu bilginin
veriliş biçiminin çirkinliği, kabalığı, uygunsuzluğu da cabası! Oysa, vaktiyle sorduğu sorulara
ölçülü ve makûl bir cevap verilmemiş çocuklar ve gençler, meraklarını başka kanallardan
cevap arayarak gidermeye çalışırlar. Sonuç, sorusuna ilgili yaşta aklının alabileceği, ruh
sağlığını da bozmayacak şekilde cevap verilse rahatlayacak olan çocuğun, arkadaş çevresinin
veyahut uygunsuz yayınların eline düşüp yalan-yanlış bir sürü şey duyması ve bunun çocukları
gerek bedenen, gerek mânen deformasyona uğratmasıdır.
Öğrencilerin ekseriyetini dindar aile çocuklarının oluşturduğu bir kolejde görev yaptığım
yıllarda tuvalet duvarlarında ve kapılarında öyle çirkin yazılara ve küfürlere rastlıyordum ki,
şaşırmamak elde değildi. Bunun bir tek açıklaması vardı: Bu çocuklara aileleri tarafından
yeterli ve sağlıklı bir cinsiyet eğitimi verilmiyordu! Bir meseleyi görmezden gelerek veya yok
sayarak sorumluluktan kurtulamazsınız. Eğer bu mesele ruh sağlığıyla yakından ilgiliyse ve bazı
çevrelerce istismar edilip gençler kolayca tuzağa düşürülüyorsa—ki öyledir—anne baba ve
eğitimci olarak sorumluluğumuz daha da ağırlaşıyor demektir.
Cinsiyet Eğitimi Doğumdan İtibaren Başlar
Konferanslarımda, katıldığım radyo ve televizyon programlarında ana-babaların sıklıkla
sorduğu soru şu: Çocuklarımıza ne zaman cinsiyet eğitimi vermeye başlamalıyız? Cevabım:
Doğumdan itibaren. Bu cevap soru sahiplerini şaşırtıyor elbette. Evet, tekrar ediyorum,
cinsiyet eğitimi doğumdan itibaren başlar.
Bir annenin yeni doğan bebeğin altını temizlerken hoşnutsuzluk göstermesi, yüzünü ekşitmesi
daha ilk günden itibaren çocuğa cinsel bölgenin tiksindirici birşey olduğunu telkin etmektedir.
Bebek, vücudunu tanımak için ayaklarına, başına, kulaklarına dokunduğu gibi; cinsel organına
da dokunur. Bunun tuhaf hiçbir yanı yoktur. Eğer bebek cinsel organına dokunduğu sırada
anne bebeğin eline vurur veya elini tutup zorla cinsel bölgeden uzaklaştırırsa, yine olumsuz
kanaatler edinmesine sebep olacaktır. Çok kere çocukların cinsel organlarıyla oynadığını
gören anne ve babaların sert tepki gösterdiğini, "Çek elini oradan, ne kadar ayıp!" dediğini
görmüşsünüzdür. Bu, çocuğun hak etmediği bir ayıplamadır. Anne baba, bu davranışı
yasaklama yerine, sebepleri üzerinde durmalıdır. Çocuk neden elini cinsel organına götürür?
Temizlik ihmalinden dolayı çocuğun cinsel organı mantar kapmış olabilir. Bu da kaşıntıya
sebep olacağından, çocuk farkında olmadan elini cinsel organına götürür. Yine çocuklar
oyuna daldığı zaman tuvalet ihtiyaçlarını unuturlar. Çünkü oyun çocuğun en ciddi işidir. O
ciddi işi bırakıp tuvalete gitmezler, ellerini cinsel organlarına bastırarak tuvalet ihtiyaçlarını
ertelemeye çalışırlar.
Anneler, cinsiyet eğitiminde en büyük yanlışlığı çocuğa tuvalet alışkanlığı kazandırmaya
çalışırken yaparlar. Çocuğun altını temizlemekten ve bez değiştirmekten kurtulmak için baskı
uygularlar. Bu baskıya uymayan çocuğu ayıplayarak, tehdit ederek, korkutarak veya ceza
vererek amaçlarına ulaşmaya çalışırlar. Başvurdukları bu araçlar fıtrata ve çocuk onuruna
aykırı olduğu için işleri daha da zorlaşır. Normal olarak bir çocuk, fiziksel ve sinirsel gelişimine
paralel olarak, tuvalet kontrolünü gündüzleri 2-3 yaşlarında, geceleri 4-5 yaşlarında
kazanabilir. Bundan önce yapılacak zorlamalar çocuğu güç durumda bırakır. "Yine mi altına
kaçırdın, pis çocuk! Bir daha çişini haber vermez, altına kaçırırsan pipini yakarım!" gibi
suçlayıcı, küçük düşürücü sözler çocuğun cinsel ve boşaltım organlarından nefret etmesine,
aşağılık duygusuna kapılmasına, vücudundan utanmasına sebep olacaktır. Bu da, ilerleyen
yaşlarda değişik cinsel sapmalara zemin hazırlayabilir.
Cinsiyet Eğitimi Sırasında Yapılan Yanlışlar
Sevginin açamayacağı kapı yoktur. Sevgi, eğitimin sihirli anahtarıdır. Allah, en vahşi
hayvanlarda bile, bebek ana rahmine düştüğü andan itibaren hormonlar eliyle anneye sevgi ve
şefkat depolar. Bebeğini sevmeyen bir anne düşünemiyorum. Ancak bazı anneler eğitim
eksikliği, ailevî problemler ve geçim sıkıntısı yüzünden bebeklerine sevgilerini ifade edemezler.
Bir çocuk sevildiğinden ve kendisine değer verildiğinden emin değil ise, emin oluncaya kadar
koyduğunuz kuralları çiğnemeye ve sizinle çatışmaya devam edecektir.
Çocuğun cinsiyet eğitiminde anne babaların birbirlerine karşı davranışları da çok önemlidir.
Evlenme yaşına geldiği halde bir türlü evlenmeye razı edilemeyen genç bir kızımızla yaptığımız
görüşmede, kocası tarafından devamlı horlanan, küfür ve dayağa muhatap olan bir anne
modelinin genç kızda evliliğe karşı olumsuz duygular kazandırdığını ortaya çıkarmıştık.
Çocuğunuzu Yatağınıza Almayın
Anne-babaların çocuğu yataklarına almaları ve bunu alışkanlık haline getirmeleri kesinlikle
yanlış bir davranıştır. Anne baba ile aynı yatağı paylaşmaya alışan bebeklerde bağımlılık
duygusu devam etmekte ve kişilik gelişimleri gecikmektedir. Olayın bir de cinsel mahremiyet
boyutu var. Çocuk her zaman uykuda olmayabilir. Gözü kapalıdır, ama uyumuyordur.
Uyumayan çocuk anne-babanın mahrem konuşmalarına ve ilişkilerine kulak misafiri olabilir.
Yahut âniden uyanabilir. Her iki halde de cinsel mahremiyet zedelenmekte, çocuğun cinsel
ilişki hakkında yanlış kanaatler edinmesine ve çocuğun ruh sağlığının bozulmasına sebep
olunmaktadır.
Anne babalara bebeği yataklarına almamalarını ve dört yaşından sonra da odasını ayırmalarını
tavsiye ediyoruz. Aynı odayı paylaşan çocuklarınız varsa, ön ergenliğe ulaşan (13-14 yaşına
gelen) çocuğun odasını da ayırmalısınız. Kişilik gelişiminde mahremiyetin önemi büyüktür.
Sizin odanız nasıl mahrem ise, gencin odası da mahremdir. Kapıyı vurmadan odasına
girmemeli; çantasını, çekmecelerini, ceplerini, cüzdanını, hatıra defterini karıştırmamalısınız.
Çocuğun Sorularına Cevap Vermek Zor Değildir
Cinsiyet eğitiminin güçlüklerinden biri de anne-babaların çocukların sorularına nasıl cevap
vereceklerini bilememeleri. Bunun da sebebi, olaya yetişkin gözüyle bakmaları. Çocuk uzun
açıklamalardan ve detaylardan hoşlanmaz. Siz, bir soruyu bilimsel olarak detaylarıyla
anlatmaya başladığınız an, çocuk sıkılıp başka şeyle meşgul olmaya başlayacak, belki
sorusunu bile unutacaktır. Cevaplarınız çocuğun seviyesine göre, kısa ve anlaşılır olmalıdır.
Çocuğunuz cinselliğe ait bir soru sorduğunda telaşa kapılmanın, kızarıp bozarmanın veya
konuyu değiştirip onu atlatmaya çalışmanın bir yararı yoktur. Böyle yaptığınız takdirde çocuk
cinselliğe ait konularda size soru sormayacak, bu ihtiyacını başka kanallardan gidermeye
çalışacaktır.
Çocuklar bazen oyun oynarken odanın kapısını kapatır, yaptıklarının görülmesini ve
konuştuklarının duyulmasını istemezler. Kapıyı kapattıkları zaman, ihtimal, anne-baba oyunu
oynamakta, veya gördükleri-duydukları şeyleri anlatmaktadırlar. Böyle bir durumla
karşılaşırsanız, telaşa kapılıp odalarına girmeyin. Bu davranışınızla onlara güvenmediğinizi
göstermiş olursunuz. Eğer çocuğunuza sağlıklı ve doğru bir eğitim veriyorsanız korkmanıza
gerek yoktur.
Çocuğun cinselliğe ait sorularına cevap vermenin zor olmadığını söylemiştik. Burada esas
olan, çocuğun sorularına cevap verirken takınacağınız tavırdır. Eğer cevap verirken yumuşak
bir ses tonu kullanır, rahat hareket ederseniz, çocuk da kendisini rahat hissedecektir. Bunu bir
örnekle açıklığa kavuşturalım. Diyelim ki, çocuğum bana "Baba ben nereden geldim?"
şeklinde bir soru sordu. Cevabım aşağı yukarı şöyle olurdu: "Bir çocuğun olabilmesi için
anneye ve babaya ihtiyaç var. Annesiz babasız çocuk olmaz. Anne ve baba çocuk sahibi
olmak istedikleri zaman birlikte dua ederler. ‘Allah’ım bize bir bebek ver!’ derler. Allah da
onların duasını kabul ederse, annenin karnına minicik bir bebek koyar. Bebek burada
büyümeye başlar ve annesinin sütünü emecek kadar büyüdüğü zaman kımıldayarak anneye
haber verir. Baba anneyi hastaneye götürür. Orada doktorun ve ebenin yardımıyla anne
bebeğini doğurur." Eğer hastanenin, doktorun ve ebenin görevini merak ederse kısaca
açıklarım. Yine, "Bebek nereden çıkar?" şeklinde bir soru sorarsa, Allah’ın anneleri buna
göre yarattığını, doğum sırasında Allah’ın annelerin karnına bir genişlik verdiğini, bebeğin bu
şekilde doğduğunu söylemekte bir mahzur yoktur. Anlattığımız şeyler basit ve doğru bilgiler
olmalıdır.
Çocuklar erkeğe ve kadına ait cinsiyet farklılıklarını da merak ederler. Bir kız çocuğu, erkek
kardeşinde olan şeyin kendisinde niye olmadığını sorabilir. Bunun bir eksiklik olduğunu veya
Allah tarafından cezalandırıldığını düşünebilir. Böyle bir soru ile karşılaşırsak, anne ve baba
rollerine gönderme yaparak açıklamayı kolaylaştırabiliriz. Eğer daha önce yukarıdaki soruyu
cevaplamış isek işimiz daha da basitleşir. "Kardeşinde olan şey sende yok; çünkü Allah kız
çocuklarını büyüyünce anne olabilmesi için erkek çocuklardan farklı şekilde yaratır" cevabı
yeterlidir. Bebeğine süt emziren bir kadını, meselâ kendi annesini gördüğünde soracağı
muhtemel sorulara da, yine annelik rolünü açıklayarak cevap verebiliriz: "Annelerin göğüsleri
babalarınkinden farklıdır. Allah bebeklerin beslenmesi için anneleri öyle yaratmıştır. Çünkü
bebekler daha küçük oldukları için yemek yiyemezler, annelerinin sütünü emerek büyürler"
şeklindeki bir cevap çocuk için pekâlâ ikna edici olacaktır.
(Çocukların sorabilecekleri bütün soruları burada sıralamamızın ve cevaplamamızın imkânsız
olduğunu takdir edersiniz. Sorularınızı e-mail adresime yazdığınız takdirde cevaplaya
çalışacağım.)
Sağlıklı Bir Gençliğin Temeli Çocuklukta Atılır
Çevrenin, medyanın, arkadaş gruplarının cinsel kimlik üzerindeki etkisi inkâr edilemez.
Çocukluğunda anne-baba ile sağlıklı bir iletişim kuramayan gençler, kolayca çevrenin ve
arkadaş grubunun etkisinde kalırlar. Gençlik ve moda dergileri, televizyon, sinema ve internet,
elbirliğiyle çocuğunuzu sizden koparırlar. Bizi arayarak, "Çocuğum kötü arkadaşların kurbanı
oldu, geceleri eve geç geliyor, bizi dinlemiyor, herşeye kızıyor, bizi geri kafalı ve baskıcı
buluyor" diye yakınan anne-babaların sayısı az değildir. İyi bir eğitim almış, sevilen ve
kendisine değer verilen aile çocukları kolay kolay kötü arkadaş seçmezler. Çünkü aileden
aldıkları eğitim onlara güçlü bir güven duygusu kazandırmıştır. Arkadaşı tarafından ailesinden
aldığı terbiyeye uymayan bir teklifle karşılaştığı zaman ‘hayır’ demesini bilecek, ısrarı halinde
onunla ilişkilerini kesecektir.
Hata yapmayan insan yoktur. Öyleyse, hata yapmayan çocuk da olmayacaktır. Çocuklarınız
hata yapacak, ona öğrettiklerinizi deneme-yanılma yoluyla pekiştirecek veya yeni birşey
öğrenecektir. Meselâ, anne babanın odasına kapıyı vurmadan ve "Gir!" sesi duymadan
girilmeyeceğini öğreteceksiniz; ancak ola ki çocuğunuz dalgınlık eseri odanıza kapıyı
vurmadan girebilir. Diyelim ki siz de o sırada çamaşır değiştiriyorsunuz. Çocuğa bağırıp
çağırmadan mahrem yerlerinizi örtün ve sakin bir sesle Rabbimizin kapalı odalara kapıyı
çalarak vurmamızı istediğini, buna uygun davrandığımızda Allah’ın bizi daha da çok seveceğini
hatırlatın.
Bilhassa ergenlik çağındaki çocuklarınızla çatışmak istemiyorsanız, onlara güvendiğinizi, değer
verdiğinizi ve bütün huylarına rağmen onları sevdiğinizi söz ve davranışlarınızla göstermelisiniz.
"Biz senin yaşında iken..." diye başlayan nasihatler kadar genci sıkan birşey yoktur. Gençlerle
konuştuğum ve anne babaları hakkında en çok neden şikayetçi olduklarını sorduğum zaman,
aldığım cevapların başında, "Annem babam bana güvenmiyor" gelmektedir. Diğer şikayetlerini
de şöyle sıralıyorlar: "Bana hep çocuk gözüyle bakıyorlar, büyüdüğümü kabul etmiyorlar,
arkadaşlarımı beğenmiyorlar, görüşlerime değer vermiyorlar, herşeyime karışıyorlar,
kendilerinin de yanılacaklarını ve yanlış yapacaklarını kabul etmiyorlar, beni sevmiyorlar."
Çocuklarınızı duygusal olarak kendinizden uzaklaştırmak istemiyorsanız onlara karşı
hoşgörülü, yumuşak, sabırlı ve sevecen olmalısınız. Onlara zaman ayırmalı, onları dinlemeli,
her sıkıntılarında arkalarında olduğunuzu hissettirmelisiniz.
Sevabıyla günahıyla, doğrusuyla
yanlışıyla onlar sizin çocuklarınız.