2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: İdareci ve ciddiyet

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart İdareci ve ciddiyet

    İdareci ve ciddiyet İdareciliğin mektebi yoktur derler. Bu sözün doğru tarafı vardır. İdareci, idarecilik kabiliyeti olan insanın, hadiselerle pişip yoğrulması ile yetişir. İyi idareci olmak için diploma tek başına kâfi gelmez. Bunun yanı sıra sabır, müsamaha, zeka, basiret, akıl, olayları kritik etme, hitabet kabiliyeti, heyecana kapılmamak, ikna kudreti, vakar, ciddiyet, affedebilme, derinlemesine düşünme, insanları tanıma, güler yüz ve tatlı dil gibi hasletlerin de bulunması lazımdır. İdareci bunlardan ne kadar çoğuna malikse iyi idarecilik vasfı da o nispette artar. Bazı büyük idarecilerin vasıfları şunlardır:

    Fatih Sultan Mehmet, "
    niyetimi kavuğum bilse kafamdan atarım" şeklinde konuşmuştur. Napolyon da kendisini yakalamaya gelen Fransız ordusuna çektiği belagatlı nutukla onları kuzuya çevirmiş ve aynı ordunun başına geçerek Fransa tahtına oturmuştur.

    Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’in üzerine yürürken bıkkınlığa kapılan askerler tarafından çadırına ok atılması üzerine “hassas an”ı çok iyi hesaplamış ve lafı kafalara balyoz gibi indirmiştir:
    “İsteyen karılarının yanına dönebilir; ben düşmanın üzerine gidiyorum!”

    Eğer o kritik an süratle muhakeme edilip oka bu erkek sesle cevap verilmeseydi Sultan Selim belki de kazan kaldıran askere kellesini teslim edecekti.

    Türkler, tarihin en eski milletlerinden biridir. Üstün devlet kurma bilgileri vardır. Öteden beri bizim aile, şehir ve devlet hayatımız mevcuttur. Bu da iyi idareci yetiştiren cemiyet olduğumuzu ortaya koymaktadır. Cemiyet yaşayışımızda çocuk, hayatı tanımaya başladığı an ilk önce bir
    “reis” ve “reis” mefhumu ile karşılaşır. Baba, ailenin reisidir. Okuldaki reisi öğretmen ve müdürdür. Mahalle reissiz değildir; oradaki reis muhtardır. Camide imam sadece namaz kıldıran insan değil, aynı zamanda bir reis ve bir rehberdir. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında devlet reisi yani devletin en yüksek idarecisi aziz bilinir, ismi öyle ulu orta söylenmez, saygısızlık gösterilmezdi. Cumhuriyet devrinde de bu emsalsiz örfümüz devam ettirilmiş ve devlet başkanları tartışma, sataşma ve polemiklerin üstünde ve uzağında tutulmuştur.

    Aslında kalkınmayı sadece ekonomik cephesi ile ele almak hatadır. Bize kalırsa kalkınmak iyi yetişmiş insanla mümkündür. Kalifiye eleman da iyi idareci sayesinde yetişmektedir. O halde ne yapıp edip kıymetli idareciler yetiştirmenin yoluna bakmalıyız.

    İki üç yüz sene evvel aynı anda birkaç şeyhülislam namzedi olabiliyordu.
    Mesela meşhur divan şairi Baki, bir şeyhülislam efendinin taşıdığı bütün kıymetlere sahip olduğu halde kendisine sıra gelmediği için bu makama oturamamıştır. Bunun gibi devlet, aynı zamanda birkaç sadrazam çıkartacak kudretli dönemler yaşamıştır. Bu az şey değildir.

    Bugün de asrın şartlarına göre fabrika idareciliğinden, siyasi hayata kadar iyi idareciler yetiştirmek için çok çalışmalıyız.

    Devlet adamı her hâl ve hareketi ile bir bütündür. Gazetecilerle konuşmasına, giyim kuşamına kadar her an dikkatli, ölçülü ve ağır başlı olmalıdır. Milleti idare edenler millete mal olmuştur. Hiçbir davranışları gözden kaçmaz.

    İdareci, hedefteki insandır. Güzel davranışları örnek alındığı gibi, hataları da şiddetle reaksiyon görür.

    Vatandaş, somurtmayan fakat ciddi, ölçülü, şahsiyetli, ferdi ve aile hayatı ile mazbut özü sözü birbirine uygun idarecileri her zaman takdir eder.

    Başarılar elbette tarihe mal olacak ve hakikatler hiçbir zaman unutulmayacaktır. (E.Ö.)


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Islâm dininde idâre ve idârî kavramlar




    İSLÂM DİNİNDE İDÂRE VE İDÂRÎ KAVRAMLAR



    Allâme eş-Şehristânî şöyle der: “Ümmet arasındaki en büyük uyuşmazlık “imâmet” konusundakidir. Hiçbir dînî ihtilâftan dolayı bu ölçüde kılıç sıyrılmamış, kan dökülmemiştir.”[1]
    Bu söz, imâmet sorunun; bir başka deyişle idare anlayışında oluşabilecek sıkıntının ne ölçüde önem taşıdığını ve nice büyük sıkıntılara yol açtığını anlatmaya yeterli olsa gerektir. Nitekim tarih boyunca farklı fırkaların doğmasında ve fırkalar arası çekişmelerin sürüp gitmesinde, imâmet konusundaki uyuşmazlığın ne denli etkili olduğu târihî tecrübe ile sâbittir.
    Bu anlamda İslâm’ın İdare anlayışını anlama yolunda yapılması gereken ilk iş, idâre ve siyâset başlıklarının içini dolduracak kavramları belirlemek ve bu kavramlar arasındaki irtibatın ne olduğunu doğru anlayabilmektir. Aksi halde tarih şahittir ki, yanlış anlaşılmışlıkların ortaya koyduğu nice ciddi kavgalar, idârî çekişmelerden ibarettir.
    “Toplumun işlerini üzerine alma, yürütme, yönetme; insan topluluklarını yönetme sanatı”[2] diye tanımlanır idâre ve siyâset kelimeleri…
    Fıkıh literatüründe idâre ve siyâset ise, “Kamu otoritesinin, dinin genel ilkelerine ters düşmeyecek düzenlemeler ve uygulamalar yapması”[3] diye anlamlandırılır.
    İdâre ve siyâset kelimelerinin içeriğini oluşturan kavramlar incelendiğinde; Kur’ân-ı Kerîm’de, Hadîs-i Şerîflerde ve İslâmî ilimler literatüründe yönetenler, yönetilenler ve yönetimle ilgili siyâsî-idârî içerikli çok sayıda kavram bulunmaktadır.
    İslâm İdâre tefekkürünün nizâa meydan bırakmayacak şekilde icrası için, zikredilecek kavramların çok iyi anlaşılması ve uygulama yöntemlerinin iyi seçilmesi gerektiğini beyan ederek kavramlara bir göz atalım:
    Yönetenlerle İlgili Kavramlar:
    1. İmâm: Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinde “toplumsal ve siyasal lider” anlamını ifade etmekte[4], hadislerde daha açık biçimde aynı anlamda sıkça geçmektedir[5]. Hemen bütün hadis mecmualarında yer verilen bir hadiste, Allah’ın âhirette kendilerini arşının gölgesinde barındıracağı yedi zümrenin en başında âdil imam[6], diğer bir hadiste de Allah’ın gazabına uğrayanlar arasında zalim imam zikredilir[7].
    İmam kelimesi “devlet başkanı” mânasında, ilk halifeler döneminden itibaren siyasî literatürde kullanılmış, “cemaate namaz kıldıran” anlamındaki imamdan ayırmak üzere devlet başkanına, büyük imam[8] denilmiştir.
    Kelâm ve fıkıh literatüründe siyasî nazariyelerle ilgili görüşler, çoğunlukla “imâmet” başlığı altında incelenir.
    2. Halîfe: “Devlet başkanı, siyasî lider” mânasında kullanılan diğer bir terim halîfedir (çoğulu halâif, hulefâ). Kelime Kur’an’da[9], genellikle “bir kimsenin, bir topluluğun ardından gelip onun yerine geçen kişi”[10] anlamında yer almakta, Hz. Dâvûd’a hitap eden, “Biz seni yeryüzünde halife yaptık, onun için insanlar arasında adaletle hükmet” meâlindeki âyette[11] “siyasî lider” mânasında kullanıldığı açıkça anlaşılmaktadır.
    3. Emîru’l-Mü’minîn: “Bir üst makam ve otoritenin buyruğu” anlamındaki emr kelimesinden türetilmiş olup; hadislerde “yönetici” mânasında geçmektedir. Bu, hadislerden birinde, “İnsanlar üzerinde emîr olan kimse onlardan sorumludur”[12] buyurulmak suretiyle örneklendirilmiştir. Bir âyette ve bazı hadislerde geçen ulü’l-emr tabiri[13], bağlamı dikkate alınarak çoğunlukla “siyasî ve askerî liderler” anlamında yorumlanır[14]. Hadislerde aynı mânada veliyyü’l-emr kavramı da yer almaktadır[15].
    4. Sultan: Kur’an’da sultân kelimesi, “hüccet, delil, hüküm” gibi anlamları yanında bazı âyetlerde[16] ve daha açık biçimde hadislerde[17]; sonradan kazandığı siyasî içeriğe zemin hazırlayacak şekilde, “güç, iktidar, velâyet” mânalarında geçmektedir. Kelime literatürde, hem siyasî iktidarı hem de bu iktidarı elinde tutan lideri ifade edecek şekilde yaygın biçimde kullanılmıştır. Halife kavramına nisbetle sultan, zamanla daha dünyevî bir çağrışım yapar hale gelmiştir.
    5. Mülk ve Melîk: Kur’an’da ve hadislerde çoğunlukla Allah’ın kudret ve hâkimiyetini belirten mülk ve melik kavramları, -tamamı eski milletlerle ilgili olmak üzere- yirmi kadar âyette ve pek çok hadiste siyasî iktidarı ve ona sahip olan kişileri belirtmek için de kullanılmıştır[18].
    Yönetilenlerle İlgili Kavramlar:
    1. Ümmet: Yönetilenleri ifade eden ve sözlüklerde; “din, mezhep, yol, bir peygambere inananlar” şeklinde açıklanan ümmet[19], Kur’an’da “belli bir insan nesli, topluluk, dinî grup” anlamında[20], hadislerde ise, çoğu İslâm toplumunu karşılamakla birlikte; bazen siyasî içerikli bir kavram olarak geçmektedir[21]. Zamanla bu kavramın dinî içeriği zayıflayarak, yönetilenler topluluğunu belirten en önemli siyasî terim haline gelmiştir.
    2. Millet: Kur’an’da ve hadislerde daha çok “din” anlamında kullanılmakta, ilgili âyetlerin çoğunda “İbrâhim’in milleti” terkibi[22], hadislerde de genellikle “İslâm milleti” gibi belli bir dini veya inanç grubunu ifade eden terkipler içinde geçmektedir[23]. Daha sonraki literatürde millet kelimesi genellikle, “Allah’ın kulları için kitaplarında ve peygamberlerinin diliyle koyduğu esaslar” mânasındaki din ve şeriat kelimelerine yakın anlamda kullanılmaya devam etmiş, Osmanlılar’da ise dinî-siyasî cemaatleri ifade ederken; son dönemde Türkçe yayınlarda dinî içeriğini kaybederek kültürel-siyasal bir kavram haline dönüşmüştür.
    Yönetimle İlgili Kavramlar:
    1. Devlet: Devlet kelimesi, Kur’an’da ve hadislerde geçmez. Ancak “Dönmek, değişmek, halden hale geçmek” manasına gelmekte olup; bir âyette ve bazı hadislerde yer almaktadır[24]. Devletin, “bir insan topluluğuna ait siyasî hâkimiyetin teşkilâtlanmışşekli” anlamında siyasal içerikli bir terim olarak kullanılması ise, Abbâsîler’in iktidarı ele geçirdiği dönemlere rastlar[25].
    2. Vatan: Kur’an’da vatan kelimesi de geçmez. Bir âyette “yer” anlamında “mavtın” [26] kelimesi kullanılmaktadır. Kelime, İslam literatüründe[27] bir kimsenin veya topluluğun doğup büyüdüğü yahut uzun süre ikamet etmek üzere yerleştiği, yaşadığı yeri ifade etmektedir. Günümüzdeki siyâsal içerikli anlamında kullanılmasına XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren başlanmıştır.
    3. Dâr: Yönetimle ilgili bir diğer siyasî kavram olan dâr, “herhangi bir siyasî otoritenin hâkim olduğu ülke” anlamında kullanılmıştır. Fıkıh literatüründe müslümanların yönetimindeki ülke “dârü’l-islâm”, gayri müslimlerin hâkimiyeti altındaki ülke ise “dârü’l-harp” terimleriyle belirtilir[28].
    Bu kavramların zihinde oluşturması gereken anlamlar yerleştirildikten sonra, İslâm’ın bu kavramları koordine ederken kullandığı idâre ve siyâset ilkelerini incelemek icâb eder ki; bir sonraki yazımda bu ilkeleri inceleyeceğiz. İlkeleri belirledikten sonra uygulama metodları ve ardından uygulama örnekleri arz edilecektir.
    Gayretimiz makbul ve necâha vesîle olsun. Vesselâm… 25.08.2014


    Muhammed Yusuf YAŞAR
    İslâm Tarihi Bilim Uzmanı

    [1] eş-Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihâl, I, 120.
    [2] Fîrûzâbâdî, Kâmûsu’l-Muhît, “svs” maddesi.
    [3] Mehmet ERDOĞAN, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Siyâset maddesi.
    [4] Meselâ bk. el-Bakara 2/124; el-İsrâ 17/71; el-Enbiyâ 21/73
    [5] Wensinck, el-Mu’cem, “emm” maddesi.
    [6] Buhârî, Sahîh, “Zekât”, 16; Müslim, Sahîh, “Zekât”, 91; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 439.
    [7] Müsned, III, 22; Tirmizî, Sünen, “Aĥkâm”, 4.
    [8]İbn Haldûn, Mukaddime, II, 578-579.
    [9] Meselâ bk. el-A‘râf 7/69, 74; Yûnus 10/14.
    [10] Taberî, Câmi’u’l-Beyân, I, 236.
    [11] Sâd 38/26.
    [12] Buhârî, “’Itķ”, 17; Müslim, “İmâre”, 20.
    [13] en-Nisâ 4/59, 83; Müsned, V, 183; Dârimî, Sünen, “Muķaddime”, 24.
    [14] Taberî, IV, 150-151, 153.
    [15] Buhârî, “Humus”, 1; Müsned, I, 419; II, 327, 360, 367.
    [16] Meselâ bk. en-Nisâ 4/91; en-Nahl 16/100; el-İsrâ 17/33.
    [17] Wensinck, el-Mu’cem, “slt” md.
    [18] Muhammed Fuad Abdülbâkî, el-Mu’cem, “mlk” md.; Wensinck, el-Mu’cem, “mlk” md.
    [19] Cevherî, es-Śıĥâĥ, “emm” md.
    [20] M. F. Abdülbâkî, el-Mu’cem, “emm” md.
    [21] Wensinck, el-Mu’cem, “emm” md.
    [22] M. F. Abdülbâkî, el-Mu’cem, “mll” md.
    [23] Wensinck, el-Mu’cem, “mll” md.
    [24] eş-Şûrâ 59/7; Buhârî, “Cihâd”, 1-2; Müslim, “Cihâd”, 74.
    [25]İleri okumalar için nk. TDV. İslam Ansiklopedisi, Devlet Maddesi.
    [26] et-Tevbe 9/120.
    [27] Meselâ bk. Müsned, I, 375; IV, 30; Ebû Dâvûd, Sünen, “İmâre”, 36.
    [28]İleri Okumalar için TDV İslam Ansiklopedisi, Siyâset Maddesi.
    ......mazgirtmuftulugu.gov.tr. ....
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



Benzer Konular

  1. Ilim ciddiyet ister.......
    By Konyevi Nisa in forum Ilim Bilim Teknoloji,
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.07.08, 14:04
  2. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 04.07.08, 14:22

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •