3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Hak mezhep çok olur mu?

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Hak mezhep çok olur mu?

    Hak mezhep çok olur mu?Sual: İmam-ı Cafer-i Sadık, Ebu Hanife’nin hocası olduğu halde; neden imam-ı Ebu Hanife’nin mezhebi hak oluyor da, onun hocasının mezhebi hak olmuyor?
    CEVAP
    Hak değil diyen kim? İmam-ı Cafer-i Sadık hazretlerinin kendisi da hak, yolu da hak, ictihadları da haktır. Çünkü bütün mübarek dedeleri gibi Ehl-i sünnettir.

    İmam-ı a'zam hazretleri, ömrünün son yıllarında Cafer-i Sadık hazretlerinin sohbetinde bulunduktan sonra, (Bu iki sene olmasaydı, Numan helak olurdu), yani (Hakiki imana kavuşamazdım) buyurmuştur. İmam-ı Cafer-i Sadık hazretleri Sünni’dir. 12 imamın hiç birisi Sebeci, Rafizi veya Vehhabi değildir. Hepsi de Sünni’dir, yani Resulullahın yolundadır. Sünni demek, sünnete uyan, yani Resulullahın yolunda olan demektir.

    Şia, Hazret-i Ali’nin taraftarı demektir. Sünniler Hazret-i Ali’yi ve Resulullahın diğer eshabını sever, ayrım yapmaz. Çünkü hepsinin Cennetlik olduğunu bilir. Kur’an-ı kerimdeki, eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğunu bildiren âyetlerden birisinin meali şöyledir:

    (Mekke’nin fethinden önce Allah için mal verip savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlarla eşit değildir. Onların derecesi, sonradan Allah yolunda harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah onların hepsine hüsnayı [en güzel olanı, yani Cenneti] söz vermiştir.) [Hadid 10]

    Şimdi soruyoruz: İmam-ı Cafer Sadık hazretlerinin, babası Muhammed Bakır hazretlerinin, oğlu Musa Kazım hazretlerinin, torunu Ali Rıza hazretlerinin mezheplerine niye uymuyorsunuz? Yine biz cevap verelim. Çünkü onların toplanmış bir mezhepleri yoktu. Onun için bu mübarek zatların mezhebine uyan yoktur.

    Musa Kazım ve dedesi Muhammed Bakır’ın tedvin edilmiş mezhepleri olmadığı gibi, diğer Sünni âlimlerin de mezhepleri tedvin edilmiş değildi. Mesela imam-ı Sevri de büyük bir âlimdir, imam-ı a’zam ayarında bir âlimdir ama mezhebi tedvin edilmediği için onun mezhebine uyulmamıştır. Hazret-i Ali’nin Hazret-i Ömer’in de mezhepleri vardı, ama tedvin edilmediği için bir sistem halinde olmadığı için onların mezheplerine uyamıyoruz. Hak mezheplerin dört mezheple sınırlandırılmış olması bundandır.

    Peki, imam-ı Cafer hazretlerinin mezhebi tedvin edilse idi, Müslümanlar imam-ı a’zamın hocasının mezhebini inkâr mı ederdi? Bu hiç mümkün mü? Ehl-i beyti sevmeyen Sünni olamaz. Çünkü Resulullahı seven onun akrabalarını da, torunlarını da arkadaşlarını da, hanımlarını da sever.

    Peki bugün Caferiyiz diyenler gerçekten imam-ı Cafer hazretlerinin mezhebinde mi?
    Seadet-i Ebediyye kitabında diyor ki:
    Şiiler, kendilerine (Caferi) diyor. Halbuki, bu büyük imam, Ehl-i sünnet idi. Ehl-i sünnet âlimlerinin ve Evliyanın üstadı idi. Büyük İslam âlimlerinin gözbebeğidir. Din bilgisi üzerinde hiç kitap yazmadı. Şiilerin dört esas kitabı olan Küleyni’nin (Kafi)si, İbni Babeveyh Ebu Cafer Muhammed bin Ahmed Ali Kummi’nin (Menla yahdur)u, Ebu Cafer Muhammed bin Hasen Tusi’nin (Tehzib) ve (İstibsar) kitaplarında, imam-ı Cafer Sadıktan emirler, haberler yazılı ise de, bunları bildirenlerin sağlam ve sahih olmadıklarını kendileri de bildirmektedir. İmamiyyenin otuzikinci fırkasına Caferiyye denilir. Bunlar, Hasen-i Askeri öldükten sonra, kardeşi Cafer bin Ali imam oldu. Hasen-i Askeri’nin evladı yoktu derler. Bu Caferilerin, imam-ı Cafer Sadık’la bir ilgileri yoktur. Şiilerin bugün ellerinde bulunan hadis ve fıkıh kitaplarını Ebu Cafer Muhammed bin Yakub Küleyni ile Ebu Cafer Muhammed bin Hasen Kummi yazdıkları için, kendilerine Caferi diyorlar.

    Demek ki Caferiliğin, imam-ı Cafer sadıkla ilgisi yoktur. İlgisi olsa idi, bu kadar ehl-i sünnet âlimi, Resulullahın torunlarından kıymetli bir zatın mezhebine girmez mi idi?

    İmam-ı a’zam ve hocaları
    Ehl-i sünnet Müslümanlarının en büyük âlimi, imam-ı a’zam hazretleri, bütün dünya işlerini, talebelerini ve vazifeleri bırakarak, iki sene, imam-ı Cafer Sadık hazretlerinin sohbetinde bulundu. İmam-ı Cafer Sadık hazretlerinin ilim deryasından doya doya bilgi topladı. Onun, Resulullahtan gelen nurları saçan mübarek kalbinden feyzler aldı. (İmam-ı Cafer Sadık hazretlerine iki sene hizmet etmeseydim, bir şeyden haberim olmayacaktı) buyurdu. İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri, imam-ı Cafer Sadık’tan aldığı bilgilerle, feyizlerle olgunlaştı. Çok kimseye nasip olmayan yüksekliklere kavuştu.

    Şii kitapları da bildiriyor ki:
    Ehl-i sünnet imamları, iman ve fıkıh bilgilerinin ve tasavvuf marifetlerinin, hatta tefsir ve hadis bilgilerinin çoğunu Ehl-i beyt imamlarından öğrendi. Onların terbiyeleri ile yetiştiler. Onların teveccühleri ile yükseldiler. Onlardan müjdeler aldılar. Mesela Şii âlimlerinden ibni Mutahhir-i Hulli (Nehcülhak) ve (Minhecülkerame) kitaplarında, imam-ı a’zam ile imam-ı Malik’in, imam-ı Cafer Sadık’tan ders aldıklarını, Onun yanında yükseldiklerini yazıyor.

    İmam-ı a’zam, imam-ı Muhammed Bakır’dan ve Zeyd-i şehidden de ders aldı. Bu mübarek imamlara yıllarca hizmet ederek ilim ve feyz almış olan Ehl-i sünnet âlimlerine dil uzatmak ne kadar çirkindir. Zerre kadar vicdanı olan kimselerin, o yüce imamlardan fetva vermek ve ictihad etmek için icazet almış olan bu âlimlere itaat etmeleri farz olmaz mı? İmam-ı a’zamın, imam-ı Bakır’dan ve Zeyd-i şehidden ve imam-ı Cafer Sadık’tan, fetva vermek için icazet aldığını Şii imamlarından şeyh-i Hulli de bildiriyor.

    İmam-ı a’zamın, ictihad etmek şartlarını taşıdığı, bu imamların şehadetleri ile anlaşılıyor. İmam-ı a’zama dil uzatmak, masum olduğunu söyledikleri 12 imamın şahitliğini reddetmek olur. Bu ise, bütün Şiilerce küfür olmaktadır. Hele masum imamın bulunmadığı bu zamanda, imam-ı a’zamın mezhebine girmek, yani Ehl-i sünnet olmak, bütün Şiilere farz olmaz mı?

    Şii âlimlerinden şeyh Hulli diyor ki:
    Ebu Hanife, imam-ı Cafer Sadık’ın yanına geldi. İmam-ı Cafer Sadık, ona, “Sen babamın sünnetini her yere yayacaksın. Şaşırmışlara yol göstereceksin. Korkuda olanların yardımcısı olacaksın. Kurtuluş yolunun rehberi olacaksın. Allahü teâlâ yardımcın olsun” dedi.

    Şii kitaplarının hepsi diyor ki:
    Ebu Hanife, Abbasi halifelerinden Ebu Cafer Mansur’un yanına geldi. Orada bulunan İsa bin Musa, Ebu Hanife’yi görünce, “Ya Halife! Bu gelen, bugün yeryüzünün en büyük âlimidir” dedi. Mansur sordu: Ya Numan, ilmi kimden öğrendin? Hazret-i Ali’nin talebeleri vasıtası ile Hazret-i Ali’den ve Hazret-i Abbas’ın talebeleri vasıtası ile Hazret-i Abbas’tan öğrendim, dedi. Halife de çok sağlam vesikalar bildirdin, dedi.

    Şii kitaplarında diyor ki:
    Ebu Hanife, Mescid-i haramda oturmuştu. Herkes etrafına toplanmış, kendisine sual soruyorlardı. Onlara cevap veriyordu. Sanki cevapları hazır cebinden çıkarıyormuş gibi saçıyordu. İmam-ı Cafer Sadık, ansızın yanına geldi. İmamı görünce, hemen ayağa kalktı. “Ey Resulün torunu! Burada olduğunu önceden bilseydim, böyle iş yapmazdım” dedi. İmam-ı Cafer Sadık da, “Otur ya Eba Hanife! İlim öğretmeye devam et! Babalarımdan öğrendiklerini herkese yay!” buyurdu. Bunlar, İbni Hulli’nin (Tecrid)i şerhinde yazılıdır.

    İctihad ayrılığı suç değildir

    İmam-ı a’zam ve diğer Ehl-i sünnet imamları, 12 imamın talebeleri oldukları halde, niçin onlardan farklı ictihadlarda bulundukları hakkında Şii âlimlerinden Kadi Nurullah Şuşteri’nin Mecalisülmüminin kitabında diyor ki: (İbni Abbas, Hazret-i Ali’nin talebesi idi. İctihad derecesine varmıştı. Onun yanında ictihad yapardı. Birçok ictihadı, onun ictihadlarına uymazdı. Hazret-i Ali, onun böyle ictihadlarını kabul ederdi. Bundan anlaşılıyor ki, müctehidin kendi anlayışına göre cevap vermesi lazımdır. Evet, âyet ve hadislerde açık bildirilmiş olan şeyler için ictihad yapılmaz. Yani böyle açık bilgilerden ayrılmak haramdır. Fakat, açık bildirilmemiş olan şeyleri anlamak için ictihad etmek lazım olur. Şu kadar var ki, masum olan imam, ictihadında hiç yanılmaz. Başkaları ise yanılabilir. Fakat bu yanılmaları suç olmaz. Yanılmalarına bir sevap verilir.) Şiilerin Meâlimül-üsul kitabında da, böyle diyor.

    Kendilerine, ilk olarak Şii diyenler, Sıffin’de Hazret-i Ali’nin ordusundaki birlik kumandanları idi. Hazret-i Ali’nin sözleri, hareketleri, Şii kitaplarına, hep bunlardan işitmekle yazılmıştı. Halbuki, hain, fasık, asi ve yalancı oldukları Nehcülbelaga gibi Şii kitaplarında yazılıdır. Hazret-i Ali, bunların münafık olduklarını haber verdi. Küfe şehrindekilerin inançları ve ibadetleri hep bunlardan işittiklerine göre idi. Bunlardan Kesai ve Zekeriya bin İbrahim’in Müslüman olduğu belli değildi. Ebu Cafer Muhammed bin Hasan Tusi ve başkaları, bundan işittiklerini yazmışlardır. Zekeriya’nın Hıristiyan olduğu meydana çıktı.

    Abbasi hükümdarları, Ehl-i beyt imamlarını zindanlara sokmuşlardı. Yanlarına gitmek, konuşmak yasaktı ama, Ehl-i sünnet âlimleri, tehlikeyi göze alıp, ziyaretlerine giderlerdi. Onlardan ilim, feyz alırlardı. Bütün tarihler bildiriyor ki, imam-ı Musa Kazım zindanda iken, Ehl-i sünnet âlimlerinden Muhammed Şeybani ve Ebu Yusuf ziyaretine gider, bilmediklerini sorar, öğrenirlerdi. O sıkı zamanda, imamın huzuruna gidebilmek için, çok sevgi ve ihlas lazım gelir. Bunlar, Şii kitaplarında da yazılıdır.
    İmamiye âlimlerinden Füsul kitabının sahibi, imam-ı Musa Kazım’ın kerametlerini anlatırken, imam-ı Muhammed ve imam-ı Ebu Yusuf’tan işiterek bildiriyor ki, Harun Reşit, imam-ı Musa Kazım’ı hapsetmişti. İkimiz yanına gittik. Zindancılardan biri geldi. Sana bir şeyler lazım ise, bana söyle! Yarın gelirken getireyim, dedi. Hazret-i İmam, bir şey lazım değil, buyurdu. Adam gidince, bize dönerek, (Bu adam, benden bir şey soruyor ve yarın getireceğini söylüyor. Halbuki, bu gece ölecektir) buyurdu. Adamın o gece öldüğünü haber aldık.

    Kamus-ül-alam kitabında diyor ki:
    İmam-ı Cafer Sadık, Hazret-i Ali’nin torununun torunudur. Annesi, Hazret-i Ebu Bekir’in torunu olan Kasım’ın kızı idi. İmam bunun için, Hazret-i Ali’den gelen Vilayet kemallerine kavuştuğu gibi, Hazret-i Ebu Bekir’den gelen Nübüvvet kemallerine de kavuştu. Her iki kemalden imam-ı a’zam Ebu Hanife’ye bol bol ihsan eyledi. İmam-ı Cafer Sadık, cebr, kimya ve diğer fen bilgilerinde de âlim idi. Büyük İslam kimyageri Cabir, imam-ı Sadık’ın talebesi idi. Ebu Müslim Horasani, Emevilere karşı isyanını başarabilmek için, İmam-ı Caferi halife ilan etmek istedi. Hazret-i İmam bunu kabul etmedi. Hatta, Ebu Müslim’in mektuplarını yaktı. Yedi erkek oğlundan en büyüğü İsmail, babasından önce öldüğü için, imamdan sonra, ikinci oğlu Musa Kazım imam oldu. Bunlardan bir kısmı, ayrı yol tutarak, İsmail’i ve oğullarını imam tanıdılar. Bunlara İsmailiye denildi.


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Cevap: Hak mezhep çok olur mu?

    CAFER-İ SADIK(KUDDİSE SİRRUH)
    Medine-i Münevvere de,Hicri seksen üçyılının,Rebiulevvel ayının onyedinci günu doğdu.Hicri 148 yılı,Receb ayının onbeşinci Pazartesi günü ,yine Medine de vefat eyledi.Altmışbeş sene yaşadı.Otuz dört yıl imamlık yaptı.Mubarek mezarı baki de olup,Babası ve dedesi
    yanındadır.
    Altun Silsilenin dördüncü halkası olan Cafer-i Sadık Hz.İmamı Muhammed Bakırın en büyük oğlu idi İlmi Babasından ,İlmin de ve fazilette zamanın teki idi.İmamı Azam Hazretleri İmam-ı Cafer-i Sadık'ın Halka'ı tedris ve sohbetine devam ederek,o gizli ve aşikar mağrifet menbaından,ilim ve evliyalık yolunda çok istifade etmiş ve onun huzurunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için :<<O iki sene olmasaydı ,Numak helak olmuştu.>>buyurdu.Ca'fer-i sadık Hazretlerinde iki yol birleşmiştir.Biri Ebu Bekir ,Seman-ı Farisi Kasım bin Muhammed bin Ebu bekir (R.A.)yolu ile gelen Nübüvvet kemalatı ,diğeri,Hz. Ali,Hasan,Hüseyin,Zeynelabidin ,Muhammed Bakır(R.A.) yolu ile velayat kemalatıdır.İşte bu iki kemalatın kendisinde toplandığı zat Ca'fer-i Sadık'tır.Resüllahdan gelen yol,nübüvvet ve velayettir.


    Halife Manusr bir kere vezirine:<<Git Caferi getir.O'nu öldüreceğim>>deyince,Veziri ne kadar mani olmak istediyse de fayda vermedi.Nihayet çağırmaya gitti.Halife celladlarına:<<Sadık içeri girince,ben başımdan külahımı aldığım zaman,O'nu öldürünüz>>dedi.Sadık gelince hemen ayağa kalktı ve tevazu ile önüne koştu.O'nu en yüksek yere oturttu.Kendisi edeble,huzurunda diz çöktü.Hizmtçiler olanlara şaşkın şaşkın baktılar durdular.Mansur:<<Benden bir isteğiniz varsa emredin hemen yapayım>>diyordu.Hazret-i İmam:<<Senden isteğim,beni bir daha yanına çağırarak Rabbime ibadettten alı koyma.Başka bir şey istemem>>buyurdular.Mansur,kal kıp izzet ve ikramla Caferü's-Sadık Hazretlerini uğurladı.Arkasından vücudunu bir titreme alıp,düştü.Üç gün, başka bir rivayete göre üç namaz vakti üzerinden geçti.Kendine geldiği zaman veziri ve hizmetçileri:<<Bu ne haldir efendimiz>>diye sormaktan kendilerini alamadılar.Cevabında dedi ki:<<Caferü's Sadık kapıdan girince,yanında bir ejderha gördüm.Bir dudağı sofanın üstünde,bir dudapıda sofanın altında idi.Lisan-ı Hal ile bana:<<O'nu incitirsen,seni yutarım>>diyordu.O ejderhanın korkusundan ne yapacağımı,ne edeceğimi şaşırdım.O'ndan özür diledim ve kendimden geçip düştüm.>>

    Caferü's-Sadık(K.S)Hazretleri Oniki İmamdan biridir.Bütün ilim ve rumuzlarda kemal noktada idi.Bütün meşayihin önderi, zevk sahiplerinin rehberi idi.Namazda kendinden geçip düştüğü olurdu.

    Bir gün köleleri çağırdı:<<Gelin biat eyliyelim ve söz verelim ki,kıyamette,içimizden hangimiz kurtulursa,diğerlerine şefaat etsin.>>Ey Rasulüllahın (S.A.V)oğlu,sizin bizim şefaatımıza ihtiyacınız yoktur.Dedeniz,bütün insanların ve cinlerin şefaatçısıdır.>>dediler.Hazret-i İmam,ben bu amelimle, kyamette Ceddimin yüzüne bakmağa utanırım>>buyurdu.
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Hak mezhep çok olur mu?

    Emeğinize sağlık Allah c.c razı olsun...
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Mezhep nedir?
    By SiLa in forum Mezhebler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 25.07.10, 18:47
  2. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 07.09.08, 11:14
  3. Fıkh-ı Mezhep
    By SiLa in forum Mezhebler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 17.08.08, 17:44
  4. Dört mezhep sözde mi hak?
    By SiLa in forum Gusül
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.06.08, 20:01
  5. Hacda mezhep taklidi
    By Kartal__13 in forum Hac Rehberi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.06.08, 16:20

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •