ORUÇ
İslam'ın beş esasından biri de Ramazan ayında oruş tutmaktır. Oruç, niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (yani imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.
Oruç, bizi dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette cehennem ateşinden koruyan ve günahlarımızın bağışlanmasına vesile olan önemli bir ibadettir.
Peygamberimiz şu müjdeyi veriyor:
''Kim inanarak ve mükafatını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır''
ORUÇ KİMLERE FARZDIR
Bir kimseye orucun farz olması için kendisinde üç şartın bulunması gerekir. Bunlar:
1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmak,
3. Ergenlik çağına gelmiş bulunmak.
Bu şartlar kendisinde bulunduğu halde, oruç tutamayacak derecede hasta olanlar ile yolcu olanlar, oruç tutmayabilirler. Hastalar iyileşince, yolcularda memleketlerine dönünce tutmadıkları günleri kaza ederler.
Ergenlik çağına gelmeyen çocuklara oruç tutmak farz değildir. Ancak bünyelerine zarar vermiyecek şekilde çocukları da yavaş yavaş oruç tutmaya alıştırmak iyi olur.
Lohusa olan kadınlarla adet gören kadınlar bu hallerin devam ettiği günlerde oruç tutamaz, namaz kılamaz. Bu sebeple Ramazan ayında tutamadıkları oruçları Ramazandan sonra uygun bir zamanda kaza ederler, yani gününe gün tutarlar. Kılamadıkları namazları ise kaza etmezler.
ORUÇLUDAN BEKLENEN
Oruç, sadece yemeği içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda kötülüklerden de uzaklaşmaktır.
Midemiz, yiyecek ve içeceklerden uzak kaldığı gibi, dilimiz yalandan, ellerimiz haram işlerden, gözlerimiz haram bakmaktan, kulaklarımız yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarımız kötü işler peşinde koşmaktan uzaklaşarak oruçtan nasibini almalıdır. Oruçtan beklenen budur.
Oruç tutan müslüma çeşitli yemeklerle donatılmış sofranın başında helal olan nimetlere elini sürmez, iftar vaktini bekler.
Allah'ın emri karşısında bir teslimiyyet ulvi bir manzaradır. Orucun müslümana kazandırdığı bir irade terbiyesi, insanı nefsani arzuların esaretinden kurtarıp adeta melekleştiren gerçek bir eğitimdir.
Şimdi insafla düşünelim:
Helal olan şeylere bile elini sürmeyen bir oruçlu, nasılda harama el uzatabilir. Vücudun ihtiyacı olan faydalı yiyecek ve içecekleri istediği zaman bırakabilen bir mü'min, nasıl olur da zararlı içkileri kullanmaktan vazgeçemez.
Oruç bize, belirli bir süre helal olan şeylerden uzaklaşmakla haramlardan uzaklaşmayı öğretir.
ORUCA NE ZAMAN VE NASIL NİYET EDİLİR
Orucun önemli bir şartı da niyettir. Niyetsiz oruç sahih değildir. Bu sebeple; niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağı bilinmesi gerekir.
Niyet zamanı itibariyle oruçlar ikiye ayrılır:
1. Güneşin batışından itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar;
Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan oruçlardır.
Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edileceği gibi, gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir, imsaktan önce niyet etmek daha faziletlidir.
Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsak vaktinden sonra bişey yemeyip, içmemeye ve orucu bozan birşey yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı bişey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz.
2. İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilmesi gereken oruçlar:
Bunlar; ramaznda tutulmayıp başka zamanlarda kaza edilen Ramazan orucu ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıpta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır.
Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için geceleyin imsaktan önce niyet etmek lazımdır. Bu oruçlara tan yeri ağardıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez.
Ramazan orucuna akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki;
Normal olarak oruca saahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittikten sonra kalkan bir kimse, güneş doğmu olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak birşey yapmasın.
Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin tekrar kalkıp niyet etmesi gerekmez.
Oruç tutmak maksadıyla sahura kalkmak niyet sayılır. Sahura kalkmayan ve daha önce niyet etmeyen bir kimsede kuşluk vaktine kadar niyet edebilir. Böyle geç niyet etmiş olanların oruçlarında bir eksiklik yoktur. Kuşluk vaktinden sonra oruca niyet edilmez.
Niyet, esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kişininde bu düşüncesi niyettir. Oruca kalble niyet etmek yeterlidir. Ancak kalb ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hemde dil ile:
''Niyet Ettim Ramazan-ı Şerifin yarınki orucuna'' diye söylenmelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek lazımdır.
SAHUR VE İFTARIN FAZİLETİ
Sahurda kalkıp yemek müstehaptır. Peygamberimiz: ''Sahurda yemek yeyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır'' buyurmuştur. Sahur yemeği, oruca dayanma gücü verir. Duaların kabul edildiği vakitlerden biride sahur zamanıdır. Oruçlu sahura sahura kalktığı zaman, dilekleri için dua etmeli ve Allah'tan günahlarının bağışlanmasını istemelidir.
Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir sevinç ve mutluluk duyar. Tuttuğu orucum mükafatını almak üzere, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna vardığı zaman en büyük sevinci tadacaktır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor: ''Oruçlunun iki sevinci vardır: Biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah'a kavuituğu zamandır.''
İftar vakti yapılan yapılan dualar kabul edilir. Peygamberimiz (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: ''Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir:
1. Oruçlunun iftar vaktindeki duası,
2. Adaletli hükümdarların duası,
3. Mazlumun duası.
ORUCUN MÜKAFATI
Lütfu ve ihsanı sonsuz olan yüce Allah, kullarının ibadetlerine, yaptıkları iyiliklere bire ondan yediyüz katına kadar mükafat vereceğini bildirdiği halde, bir kutsi hadiste: ''Oruç benim içindir, onun mükafatını ben veririm.'' buyurarak oruca ayrı bir önem vermiştir; dolayısıyla mükafatının çok daha büyük olacağına işaret etmiştir.
Oruç büyük bir sabır ve fedakarlıkla sonucu yerine getirildiği bir ibadet olduğu için, karşılığıda ona göre kat kat fazlasıyla verilecektir. Hatta oruçlular kendileri için özel olarak ayrılan ''Reyyan'' kapısından cennete girecekleri Peygamberlerimiz tarafından belirtilmiştir.
Oruçlu, Allah'ına kavuşup mutluluğun zirvesine çıktığı güz en büyük sevince ulaşacaktır.