Birini öyle seversin ki; mutluluğun, artık onun o minicik yağmur ellerindedir. Yaşaman, onun nefes alışında, gülüşün iki dudağının arasında gizlidir. Söylediği her bir kelime şiir olur akar yüreğine, evrende yaşayan tek insan o gibi kalp gözün ondan başkasını görmez. Attığın her adımda onun ayak izleri, baktığın her yerde onun resmi, duyduğun tüm güzel kokularda onun bahar kokusu vardır.
Her mevsimi ayrı bir tatta yaşamaya başlarsın ve her mevsimin kendine ait bir bahar kokusu varmış gibi hissedersin. Meltemin her esişinde tatlı bir ılıklıkla sana doğru taşınan ve burnundan girip tüm hücrelerine usul usul sızan, tüm benliğini bedeninle birlikte esir alan.
Gittiğin cafelerde duvar yazılarındaki manidar birkaç kelime, masaların üzerindeki camların altlarına sıkıştırılmış; sevgililerin, umutsuz aşıkların yazdığı acı ve umut dolu, küçük aşk mektuplarını okur kendine pay çıkarır durursun.
Bazen haline şükredersin böylesine sevebildiğin için, bazen kaybetme korkusuyla için ürperir ve düşünceler yumağına dolanmış bulursun kendini hiç ummadığın bir anda…
Onu öyle seversin ki; hiçbir karşılık beklemezsin, onun seni sevmesi şart değildir, sadece doyasıya sevebilmenin tadını çıkartırsın. Seni yaşatan umut, bir gün onunda seni sevebileceği ihtimalidir.
Kimi zaman oda seviyor olsa bile vazgeçmek zorunda kalırsın.
Sevdiğinin mutluluğu için tereddüt bile etmeden kendi mutluluğundan fedakarlık edersin.
Çünkü; gitmek zorundadır, yolunuz aşamayacağınız engellerle doludur…
“yeter ki mutlu olsun, elimde olsa ona ömrümü veririm daha çok yaşasın, bir nefes daha fazladan alsın” dersin.
Gitme vakti gelmiştir, sandığın, bohçan ne varsa toparlarsın. İçine tertemiz sevginin yardigarı anıları doldurursun ve birde son bakışın suskunluğunun resmini çeker yerleştirirsin hafızanın en unutmayan yerine, umutsuz günlerimde umudum, hüzünlü anlarımda tebessümüm, özlediğimde gördüğüm en güzel düş olsun diye…
Öyle anlar olur ki, bazen vazgeçersin sevdiğinden seve seve, sırf o mutlu olsun diye…
Alıntıdır