7 sonuçtan 1 ile 7 arası

Konu: Gül–i Muhammedî

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Gül–i Muhammedî


    O’NUN YÜZÜ GİBİ BİR GÜL AÇILMAYACAKTIR. GÖNLÜMÜZE KOYARIZ SABAH AKŞAM, GÜLLER KOKLARIZ TERİ YERİNE. ‘GÜL KOKLAMAK SEVAPTIR.’ DEYİŞİMİZ BUNDAN. ‘GÜL YÜZÜNÜ RÜYAMIZDA GÖRELİM.’ DİYE TEMENNİ- LERDE BULUNURUZ. AH, GÜL!


    Nemrut’un ateşini İbrahim’e gül kılan! Gülün dikenden farkı kalmayacaktı sen o gülü göndermeseydin. “Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz” olan gül… “Elverdu seyyidu ezhari’l- cenneti: Gül cennet çiçeklerinin ulusu ve beyidir.” diyen gül ile merhametini dilendiğimiz… Güle ayarlı bir hayat yaşarken doğumda ölümde ve her vesileyle, O’nun adıyla kapına geldik, mevlitler okuttuk… gül suları serpildi etrafa, O aramızda dolaşıyor gibi olsun diye.

    “Terlese güller olurdu her teri
    Hoş direrlerdi terinden gülleri” diyor Süleyman Çelebi, aynen Yunus’un dediği gibi.
    Yunus, sarı çiçeğe “Gül sizin nenüz olur?” diye sorar da çiçek “İy Derviş, gül Muhammed teridür.” der... Bir gül saltanatıdır başlar O’nunla. Sultanlık O’na verilmiştir ve gül O’na benzetilmiştir. Biliriz ki O, gülleri severdi, gözünün nuru namazı ve güzel kokuyu. “Kırmızı gül ’ın ihtişamının tezahürüdür.” dediği rivayet edilir de her kırmızı gül görüşümüzde kalplerimiz titrer, adı düşer gönlümüze. Ellere kuvvet deyip “gül-i Muhammedî” ile vasfederiz O’nu. O sever ya gülleri, gülistanlar oluşturmak isteriz “Gülzâr-ı fenâda” “bekâ” özlemleriyle. Fakat nafile: “Suya versün bağban gülzârı zahmet çekmesün/ Bir gül açılmaz yüzün-tek verse bin gülzâre su.”diyen Fuzuli başka bir beytinde yine güle nispetle O’nu anıyor:
    “Şebnem-i gülzar ruhsar-ı Resulullah’tır
    Neşr-i ıtrıyle kılar her dem anı iş‘ar gül”

    O’nun yüzü gibi bir gül açılmayacaktır. Gönlümüze koyarız sabah akşam, güller koklarız teri yerine. ‘Gül koklamak sevaptır.’ deyişimiz bundan. ‘Gül yüzünü rüyamızda görelim.’1 diye temennilerde bulunuruz. Ah, gül! “Gül âteş, gülbün âteş, gülşen âteş, cûybâr âteş.”2

    Hz. Ali’nin vefatından önce gül istediği ve gülleri kokladıktan sonra ruhunu ’a teslim ettiği söylenir. Anadolu’da kefenle beraber sandıklarda kurutulmuş tomurcuk güllerin saklanması da hasretin ayrı bir tezahürü olsa gerek. Kabre gül koymak, mezarları güllerle süslemek... Cennet bahçelerine geçivermek için acele ediş belki... “Cennette bugün gülleri açmış görürüz de / Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde.”3 Belki de şehadetin ölümü öldürmesi ve cennetin güllerinin taşınması ötelerden.

    “Seyrimde bir şehre vardım
    Gördüm sarayı güldür gül
    Sultanın tacı tahtı
    Bağı duvarı güldür gül.”4

    Sultan Ahmed’i hep çiçeklerle düşlemişimdir. Aziz Mahmud Hüdayi’nin dergahında bir gül eğilişi gelir hep gözümün önüne. Sultan Ahmed Camii’nin yapımında, toz toprak içinde gül insanlar düşlemişimdir. “Günler gelip geçmedeler / Kuşlar gibi uçmadalar” diye diye saatlerini “gül saatine” çeviren Aziz Mahmud Hüdayi... Sevince sevilenin her şeyi paha biçilmez olur. Hele ki sevilen Habibullah ise. I. Ahmed de Mısır’da Kayıtbay türbesinde muhafaza edilen “Nakş-ı kadem”i, yani efendimizin bir taş üzerindeki ayak izini İstanbul’a getirterek Eyüp Camii’ne koydurur. Nakş-ı kadem daha sonra da inşası tamamlanan Sultan Ahmed Camii’ne nakledilir. Sultan Ahmed bu nakil işleminin tamamlandığı gece rüyasında kendini Hz. Peygamber’in kadı olduğu bir mahkemede görür. Kayıtbay, Sultan Ahmed’den davacıdır. Ve Hz. Peygamber “kadem-i Şerif’in alındığı yere iade edilmesi hükmünü verir. Sultan Ahmed, nakş-ı kadem’i geri gönderir fakat üzüntüsü büyüktür. Nihayetinde, “kadem- i saadet-i Peygamberî” şeklinde bir sorguç yaptırıp önemli günlerde hilafet sarığına takmaya başlar. Bahtî mahlasıyla yazan Sultan Ahmed, hüznünü şu dörtlükle dillendirir:

    “N’ola tacım gibi başımda götürsem daim
    Kadem-i pâkini ol hazret-i şâh-ı Rüsûl’ün
    Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidir
    Bahtiyâ durma yüz sür kademine o gülün”

    Hep içimde terennüm ettiğim, görmek istediğim gibi gördüğüm şehir “Sultan Ahmed”in şehri. Gül hasreti aradım yüzlerde, gül hâlleri düşledim.

    “Gül alırlar gül satarlar
    Gülden terazi tutarlar
    Gülü gül ile tartarlar
    Çarşı pazarı güldür gül.”5

    Aydınlıklar yükledim sabahlara. Gülümseyebilmek, gülleşebilmek her şeye rağmen... Gül olmak.

    “Asmasında gül dalları
    Kovanında gül balları
    Ağacında gül halları
    Servi çınarı güldür gül.”

    Yürüyorum içimde bir ritim, bir çağlayan. Gül renginde görüyorum her şeyi.

    “Gülden kurulmuş bir mektep
    Gene gül okunuyor gülden
    Onu okutan Hazret-i İrfan
    Ah, gül gül gül...

    Mektebi gül, rahlesi gül, hocası gül, talebesi gül” diyorum. Kapıdan alınmıyorum içeri. İstiyorum ki güller solmasın. Güller yoksa bizi bırakıp gittiler mi? Bahar Şah yenildi mi diyorum. Güllere hüzün mü yüklenilmeli? Gözyaşından uzak değil ki güller. “Ağla gülüm!”


    ***
    Ne ki dünya kısadır. “Fasl-ı gül” göz açıp kapayıncaya kadar geçiverir. Ömür ne kısadır, güllerle süslenmeyince. Tanpınar “Gül motif değildir, yaşayan hayattır.” der. Gül olup yaşamak lazım.

    Belki şehrimizden çekildi “güller” bir bir. “Gül Yetiştiren Adam”ı özlüyoruz belki. Güllerin açmasını beklemez mi olduk gün doğmadan önce... Dahası gül kokusunu özlemez mi olduk... “Gül” unutturuldu mu bize? Böylesi bir gül saltanatından sonra güller tamamen arzdan çekilmiş olamaz. Gülü Rabb’imizden isteyelim, inanın verir. İşte gelmesini beklediğimiz gül, Sezai Karakoç’un mısralarıyla:

    “İğde kokularında üzüm asmalarında güllerde
    Zengindir gülleriyle bu ülke her şeyden önce
    Kırk yıl öteye gitseler de
    Bu yerliler
    Gül açar gül kapanır boyuna gönüllerinde
    Gül taşırlar dünyanın bütün ülkelerine
    ................
    Size bir mutluluk haberi gibi
    Gül gelecek
    Kıyamet demek gülün geri gelişi demek
    Gül peygamber muştusu peygamber sesi.”


    DİPNOTLAR
    1. Yunus Emre
    2. Şeyh Gâlip
    3. Yahya Kemal Beyatlı
    4. Ümmi Sinan
    5. Ümmi Sinan

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Gül–i Muhammedî

    harika bir paylaşım ablacım ALLAH razı olsun


    Seni çok Özledim Annem

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 18.536, Level: 86
    Points: 18.536, Level: 86
    Level completed: 38%,
    Points required for next Level: 314
    Level completed: 38%, Points required for next Level: 314
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    İslam-Gülü - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    sendenim
    Mesajlar
    2.745
    Points
    18.536
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart Cevap: Gül–i Muhammedî

    Gülden kurulmuş bir mektep
    Gene gül okunuyor gülden
    Onu okutan Hazret-i İrfan
    Ah, gül gül gül...mükemmel...Emegine saglık Sıla ablacım
    Elif olmak zordur
    Çünkü elif olmak
    Yuvarlak bir dünyada dik durmanın
    Dik ve önde
    Belki acıyla
    Ama vazgeçmeden durmanın
    Dünya ne kadar dönerse dönsün
    Olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak
    Kaç silah varsa elife çevrilir
    Elif hep olduğu yerdedir
    Silahlar patladığında ilk vurulan eliftir
    Zordur elif olmak
    Elif olmak hep vurulmaktır
    Elif olmak yalnızca elif olmaktır
    Ne B, ne T, ne S
    Elif
    Yalnızca elif
    Elif demeden hiçbir şey denilemez
    Ben elif dedim
    Artık her şeyi söyleyebilirim...

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Gül–i Muhammedî

    ALLAH C.C sizlerden de Razı olsun inş. okuduğunuz için teşekkürler...




  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 42.870, Level: 100
    Points: 42.870, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 4,9%
    Overall activity: 4,9%
    Achievements
    Zümrüt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Yer
    ıstanbul rize
    Mesajlar
    7.510
    Points
    42.870
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    24

    Standart Cevap: Gül–i Muhammedî

    sıla abla yüreyine sağlık çok kıymetli paylaşım oldu allah c.c razı olsun senden

    Mecnun Misali Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama.
    Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil Mevlâ’dır Hep…

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 18.904, Level: 87
    Points: 18.904, Level: 87
    Level completed: 11%,
    Points required for next Level: 446
    Level completed: 11%, Points required for next Level: 446
    Overall activity: 7,0%
    Overall activity: 7,0%
    Achievements
    yagmurdamlasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sitemizin Ninesi
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Mesajlar
    2.304
    Points
    18.904
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    19

    Standart Cevap: Gül–i Muhammedî

    Gül olmasaydı, alemler yaratılmazdı... Rahmet yüklü hidâyet bulutları, Âdemoğlunun yüreğinde karar kılmazdı... Allah (c.c.), hakkıyla anılmaz; Kur’ân, gerçek mânâsıyla anlaşılmazdı… Hilâl’in ışığı yanmaz, zifirî karanlıklar aydınlanmaz, gurûbu olmayan şafaklar ufka dayanmaz ve insanlık İslâm şerefiyle bahtiyâr olmazdı...

    “Gül” olmasaydı,
    Hira Dağı Cebel-i Nûr olurken, gecelere bürünmüş Mekke semâları uyanmazdı gül yüzlü bir sabaha… Serâ da, süreyyâ da âyet âyet dokunan yeni bir diriliş muştusuyla tekbir almazdı bir daha… İnsanlar, semâvî sevdâlarla serfirâz olmak, vâhyin emsâlsiz güzelliklerinden feyz almak için yol bulamazdı en kutlu felâhâ… Medine’den yayılan İlâhî dâvet, bütün dünyayı kuşatmazdı… Aşkın mi’râcına çıkan gönüller, aklın verâsına ulaşıp secdekâr olmazdı…

    “Gül” olmasaydı,
    “Müjdeleyici”, “davetçi”, “şahit” ve “uyarıcı” olarak gönderilen Hâkikât Güneşi (s.a.v.) ufkumuza doğmazdı… Dînin, duânın ve ibâdetin nûru sînelerimize sağanak sağanak yağmazdı… Kâinata dar gelen Rabb-i Rahîm’in aşkı yumruk kadar bir kalbe sığmazdı… Yürekler “Allah” nidasıyla dalgalanmaz, diller her nefeste şükrederek Hakk’ı anmaz, gönüller Muhabbetullah aşkıyla alev alev yanmazdı... Ve insanlık, sevginin bütün kapıları açtığından hiçbir zaman haberdâr olmazdı...

    “Gül” olmasaydı,
    O’nu gören gözler “Sahâbî” sayılmaz, “Ashâbım gökteki yıldızlar gibidir” hadîsi duyulmaz, Hz. Ebûbekir (r.a.) “Sıddîk” unvânını almaz, Hattab oğlu Ömer (r.a.) adâlet timsâli “Ömerü’l-Fâruk” hâline gelmez, Hz. Osman (r.a.) “Zinnûreyn” diye çağrılmaz ve “İlmin kapısı” Hz. Ali(r.a.)’nin kılıcı da “Zülfikâr” olmazdı...

    “Gül” olmasaydı,
    “Hayra davet eden” sonçağrıyı işitemez, “Çöle İnen Nûr”un hâlesi olmaya gidemezdik... Sevdâ yaylasından Mevlâ’ya ulaşan yolun bidâyetinin de, nihâyetinin de O’nun “İz”inden geçtiğini idrâk edemezdik… İç âlemimizde çözülmeyi bekleyen binlerce buzulun, kalbimizi neden mesken tuttuğunun ve nasıl çözüleceğinin sırlarını asla çözemezdik… Yüreğimizdeki kin ve nefret dağlarını hâk ile yeksan etmeyi, nefsanî arzuları dizginlemeyi, kalbimizi işgal eden buzulları îman ateşiyle eritmeyi “Gül” olmadan katiyyen öğrenemezdik… Kalplere ‘Gül Cemresi’ düşmeden dünyamıza bahar gelmez ve cennet-âsâ baharların getirdiği yemyeşil bir sevdânın nûru yüreğimizi gönül hâline getirmezdi… O’nun kâinata can veren muhabbeti olmasaydı; gözyaşlarında dalgalanan rahmet ummanları gönül sahillerimize vurmaz, duâlar kıyâma durmaz, seher vakti âşıkların “Hû, Hû”lara karışan “Âmin”leri duyulmaz ve yürekler İlâhî aşka giriftâr olmazdı…

    “Gül” olmasaydı,
    “Ölmeden evvel kendimizi hesaba çekmeyi”, “ölümle uyanmadan önce” Müslüman olarak yaşamayı, “Allah (c.c.) için sevmeyi ve Allah (c.c.) için buğzetmeyi”öğrenemezdik… “İnsana teşekkür etmeyen, Allah’a şükredemez” kıstasını idrak edemez, ”Mahlûku sevmeyen, Mâbudu sevemez”, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” ölçüsünü öğrenemez, “Din kardeşliğinin kan kardeşliğinden daha önemli olduğunu” bilemezdik… Böyle olunca; “Ebâbil Kuşları”nın aşkına meftûn olan mâhur düşlerimiz hüzzama döner, hayatımız hüsrân denizinde boğulur, umutlarımız karanlığın girdabında kaybolur, kelâmın tahtı devrilir ve“Âlemlere Rahmet” olan“En Sevgili”ye “Yâ Muhammed cânım arzular Seni” ikrârımız aslâ âşikâr olmazdı...

    “Gül” olmasaydı,
    Kullar, “Sırât-ı Mustakîm”i bulamaz, yıllar “Asr-ı Saadet”i bilemez, yollar Kıble’de karar kılamazdı... Dünyaya köle olup irtifa kaybedenler, gurur ve kibirde zirveye çıkanlar, Gayyâ kuyularından kurtulamazdı… Nefse tutsak olan duygular yüzünden onlarca parçaya bölünen yürekler; “bir kızıl goncaya” dönene kadar kanasa bile, gönüller bir türlü gül bahçesine dönemezdi… Ve “Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi ” diyen çile harmanları “Aşk-ı Hakîki”den nasip almaz, gönüller aşk ile tâcidâr olmazdı...

    “Gül” olmasaydı,
    Ay’ın yüreğine değen O Şefkatli El’in mübârek parmağıyla, mehtabın titreyen gamzesi ikiye bölünmezdi…Î’lây-ı Kelîmetullah aşkına yelken açıp, gönül fethi için sefere çıkanların, zamansız mekânlara ve mekânsız zamanlara yaptığı sır dolu yolculuklar bilinmezdi… Mâverâ aşkıyla düşlerine kanat vuranların gönül seccâdeleri, müjdeli şafaklara serilmezdi... Gözler, “Karanlık Gecelerin Nurlu Sabahı”nı görmez, “her zorluğun yanına bir kolaylık” varmaz, her hüznün içine bir huzur girmezdi… Tefekkür, tezekkür, tenevvür, tekemmül ve tevekkül el ele vermez; ayrılık vuslata, zayıflık tâkate, ölüm hayâta bestekâr olmazdı…

    “Gül” olmasaydı,
    Beşeriyetin kanayan yaraları gül yaprağıyla sarılmaz, yetimlere, öksüzlere, mazlumlara ve mağdurlara merhamet edilmez, insanlara müşfik davranılmazdı… İnsanların hayatında firkat içinde yeni bir firkat kıyama durur, gözbebeklerine en kasvetli hüzünler oturur ve amel defterlerinde günahkâr gölgelerin nabzı vururdu… Katran siyahı küfür gecelerinden, îmanın âsûde iklimine varılmazdı… Karanlığın kalbine nûrânî imzalar atılmaz, Hilâl’in hükmü kalmaz, Kıble’yi kimse bilmez ve gecenin siyah perçemlerini aydınlatan ay yüzlü sevdâlar efsûnkâr olmazdı…

    “Gül” olmasaydı,
    İlmi farz, tefekkürü ibâdet telâkki eden bir mukaddesâta sırtımızı dönerdik… Biz; gül diye dikenleri dermeyi, umut dağıtmak yerine hazan bahçelerinde gazeller toplamayı şiâr edinirdik…Gül rengi diye ateşlere sarılırdık… Hazan sarısına dönerdi hayallerimiz… Yürekler sevdalanmaz, gönüller yanmaz, kışta gelenler baharı soluklamaz, kul ölümsüzlük şerbetini yudumlamaz, hâl ehlinin cümle eksikleri aşk ile tamamlanmaz ve ehl-i dil, dildâr olmazdı…

    “Gül” olmasaydı,
    İnsanlığın gördüğü en muhteşem inkılâb gerçekleşmezdi... Ruhumuz, Mâverâ’ya kanat çırpmaz, kalbimiz “Allah” aşkıyla çarpmazdı...

    “Gül” olmasaydı,
    Azgın tufanlar içinde âciz kalan bîçâreler, çâresizliğe göğüs geremezdi... İnsanlar ebedî barış ve kurtuluş menzîline eremezdi... Hayırlar fethedilmez, şerler defedilemezdi… Gönül tellerimize dokunan mızraplar ferâhnâk nağmeler veremezdi… Ruhların ölümden vâreste olduğunu, kışın bahara, gecenin nehâra, vefâtın dirilmeye bir beste olduğunu anlayamazdık... Bâkî olanı unutup, fânî olanlar için “âh etmeye” devam ederdik… Canlar cânı”nı bilemez, “Ballar balı”nı bulamazdık… İstikbâlimizde “Gül” yüzlü bahar, bakışlarımızda “Gül” mushaflı nazar, kalbimizde ‘Gül Yüzlü Yâr’ ve gönlümüzde “Vâreden”in aşkı vâr olmazdı…

    “Gül” olmasaydı…

    ALINTI

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.469, Level: 47
    Points: 5.469, Level: 47
    Level completed: 60%,
    Points required for next Level: 81
    Level completed: 60%, Points required for next Level: 81
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    simay - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2009
    Mesajlar
    303
    Points
    5.469
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Gül–i Muhammedî


    çok güzeldi Allah razı olsun..

Benzer Konular

  1. Sevginin Özü Muhammedi sav Muhabbet
    By İslam-Gülü in forum Hz. Muhammed (S.A.V.)
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 20.06.09, 22:45
  2. Bellek – Unutma Hatirlama
    By BuRaK in forum Psikoloji Ödev
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 13:52
  3. Zek – KİŞİlİk
    By BuRaK in forum Psikoloji Ödev
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.07.08, 13:52
  4. Ya Rab ümmeti muhammedi zatinin hatirina Affet...
    By Konyevi Nisa in forum Dua Deryası
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 04.07.08, 10:43
  5. Oran – Oranti
    By Konyevi Nisa in forum Matematik ve Geometri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.06.08, 10:14

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •