Bediüzzaman,
Mustafa Paşa ile birlikte atlarla Cezire’ye giderler.
Yolda, Paşa kat’iyen Molla Said’le konuşmaz.
Bani Hanı dedikleri mevkie gelince, yorgunluğundan Molla Said orada biraz yatar.
Uykudan uyanır uyanmaz etrafında bütün Cezîre âlimlerinin, kitapları ellerinde beklediklerini görür.
Biraz görüştükten sonra çay ikram edilir.
Cezire âlimleri Molla Said’in şöhretini işittikleri için, mebhût ve hayran bir vaziyette çaylarını bile unutarak
Molla Said’in sualine intizar etmekte idiler.
Molla Said ise kendi çayını içtikten sonra, dalgın dalgın karşısında bulunan bir-iki âlimin çayını da içer, onlar fark edemezler. Mustafa Paşa, hocalara hitaben,
“Ben okumuş değilim; fakat Molla Said ile mücadelenizde mağlûp olacağınızı şimdi anlıyorum.
Zira bakıyorum ki, siz düşünmekten çaylarınızı unuttuğunuz halde,
Molla Said kendi çayını içtikten başka, iki-üç bardak da sizin çayınızı içti.”
Bunun üzerine, biraz lâtife ettikten sonra Molla Said bu âlimlere karşı,
“Efendiler! Bendeniz vaad etmişim, hiç kimseye sual sormam. Binaenaleyh, suallerinize muntazırım” der.
Bu hocalar kırk kadar sual sorarlar. Umumuna cevap verdikten sonra, her nasılsa Molla Said bir sualin cevabını yanlış söylediği halde karşısındakiler doğru telâkki ederek tasdik etmişlerdi. Meclis dağılınca Molla Said hatırlar; hemen arkalarından koşarak,
“Affedersiniz, bir sualin cevabını yanlış söylediğim halde farkına varmadınız” diyerek cevabını tashih eder.
Hocalar dediler:
“İşte şimdi hakkıyla bizi tam ilzam ettiniz!” dediğini..