İçimizden Birisi, Bize Bizden yakın
Bizim Peygamberimiz âlemlere rahmettir. Allah ona salat ve selam etsin. O içimizden biridir; konusması, düşünmesi bizim gibidir. Bizim gibi oldugu için bizi anlar, bize acır, bize karşı hassas davranır. Bir annenin çocuguna olan şefkatinden daha müşfik tutar tuttugu eli. Onun bize acıması bizim kendimize acımamızdan daha gerçekçidir. Üzüldügümüze çok üzülür, yaramız onu yaralardı. Onun bize olan sevgisi dolu doludur. Bizim için konuştugunda içimizi dolduracak, yüregimizi serinletecek şeyler söyler. O içimizde Allah’ın elçisi, aramızda kurtuluş
güzergâhımzı gösteren kılavuzumuzdur.
Bizim için ugraştı, yoruldu.
Konuştugunda bizim için konuştu. Yaptığını bizim için yaptı. Sevdigini bizim için sevdi. O bize geldi, bizim için var oldu. Sadece bize degil, âlemlere rahmet olarak geldi. Bize Kur’an getirdi. Getirdigi Kur’an’ı ögretti, yaydı. Zor anlayacağımızı; izah etti. Gecesi gündüzü kadar aydınlık bir hayat bıraktı bize. Dostumuzu düsmanımızı ögretti bize. Rabbimize giden yolları açtı bizim için.
Herkese anladığı dille konuştu. Yemenli geldi, onun kulağına hoşgelen dili kullandı. Bedevi geldi, onu memnun etti. Kulaklardan gönüllere girdi. Bir defa duyan bir daha hiç unutmadı ondan duyduklarını. Ona düşmanlık etmek için kötü niyetle önüne çıkanlar dahi, o güzel ve berrak sözleri önünde eridiler. Ne için geldiklerini unutup, iman ederek gittiler.
Sallallahu aleyhi ve sellem.
Seçme yapmadı. Kim geldiyse önüne, onunla konuştu. Bir ihtiyarsa önündeki ona konustu. ihtiyar, sadece onunla konuştugunu zannedecek kadar kendisine yakın hissetti onu. Bir kadınsa gelen onunla da açık seçik konuştu. Kadın, onunla konuşurken rahatladı. Babasıyla, kardeşiyle konuştugundan daha rahat konuştu. Derdini anlattı, cevabını dinledi. Huzur bulup geri döndü.
Onun çocuklarla konuşması bir başkaydı. Çocuklara söyledigi sözler yıllar sonra büyüklere malzeme oldu. Onu dinleyen çocuklar ondan dinledikleriyle büyüdüler. Onlara söyledigi sözler, minik gönüllerinde koca davalar yeşertti. O, ‘yavrum!’ demeye görsün. Çocuklar annelerini unutup ona koştular. Kendi torununu da, azatlı kölesinin oglunu da kucağına aldı. Bazen öptü konuştu. Bazen karşısına alıp, adam yerine koyarak konuştu. Öyle içten ve öyle tatlı konuştuki, o mücevher sözlerinden kaybolan olmadı. Kucağına oturmakla şereflenen o çocuklar dinledikleri o güzel sözleri yıllar sonra, adları gibi hatırlayıp tekrar ettiler. O sözlerle kendileri de ihya oldu, geriden gelen nesilleri de ihya ettiler. Kıyamete kadar gelecek bütün nesillere
yarayacak, ruhlara hayat verecek şeyler konustu.
O gerçekten bir rahmetti. Bize bizden yakın, bizi bizden çok düşünen, bizim dilimizle konuşan, bizi anlayan bir rahmetti.
O katı kalpli, sert sözlü olsaydı etrafında kimseyi bulamazdı. Veda konusmasını yaparken önünde on binler onu dinlemezdi.
O yüreginin derinliklerinden gelen bir merhametle konuşmasaydı, sözlerinin tesiri bu günlere kadar gelmezdi. O bize annelerimizden daha yakın olmasaydı, o gün konustuklarına bu gün gözyaşı akıtmazdık.
O ne dediyse bizim için dedi. Ağzından akan baldan tatlı, anadan daha yakındı. Bütün insanlara yetecek, her derde çare olacak şeyler söyledi. Ona kulağını açanlar, kendilerini kurtaracak şeyler buldular onda.
O, baldan tatlı, baldan daha şifalı seyler söyledi.
Sallallahu aleyhi ve sellem.Cabir bin Abdillah el-Ensari radıyallahu anh diyor ki:
Bir adam Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme dedi ki:
“Ben farz namazları kılar, orucu tutar ve helali helal, haramı haram
kabul edip, bundan fazla bir sey yapmasam cennete girer miyim?”
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona
“Evet.” diye cevap verdi.
Muslim
Petekten Sızan:
Kurtuluşun ana hattı iki şeydir: Haramlardan kaçınmak ve farzları eda etmek. Helali helal, haramı haram bilmek ve bildiğinle yaşamak isin özüdür. Bu hadiste soru soran sahabi, Numan isimli bir sahabidir. Açık bir dille soru sormuş ve açık bir cevap beklemiştir.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de ona net bir cevap vermiştir: Evet.
Haccı ve zekatı neden sorusuna dahil etmediği merak edilebilir. Bunun iki nedeni olabilir.
Birincisi, henüz o günlerde zekat ve hac farz edilmemiştir. Ya da Numan radıyallahu anh, bu iki mali ibadetle mükellef olacak durumda değildi. Her halukarda sahabi Numan radıyallahu anhın kendisi icin çizdiği çizgi çok net bir çizgidir ki, ona diğer emir ve yasaklar zaten girmektedir:
‘Helali helal, haramı haram kabul etmek
Bu da neyi yapıp, neyi yapmayacağıa
dair ölçüyü belirlemektir.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin bir kelimelik cevabı olan ‘evet’ sözcüğünden anlaşılan şudur:
İslam, yaşanması zor bir din değildir. Bitmez tükenmez, emirlerden oluşmamaktadır.
Allah kulları için zorluk değil, ciddiyet dilemiştir.
Nisa suresinin 31. ayeti de bu ‘evet’ sozunu nasıl anlamamız gerektiğine işaret etmektedir:
“Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, kücük günahlarınızı bağışlar ve sizi şerefli bir mevkiye koyar.”