***
DIŞARDA
Points: 8.447, Level: 61
Level completed: 99%,
Points required for next Level: 3
Overall activity: 0%
Achievements

Gözlerim gözlerine bakmak içindir
Bir geldin
Hasretini bıraktın zindanıma
Karanlık karanlığa düştü
Gece gecenin üstüne indi
Parmaklıklar dağıldı; yüzün esir aldı beni
Taşlar toz oldu; özlemin taş kesildi
Gözlerine zincirlediler gözlerimi
Gidişin hüzünlü bir sonbahardı, unutmadım
Yıldırımlar düşürdün bakışından göğsüme… Saçlarım beyaz alev aldı
Yandım
Taş üstünde taş oldum
Suskunluğum utançtan duvarlar ördü
Sağnak sağnak yağmur oldum, yağdım küskünlüğümün çölüne
Çığ olup kendi yalnızlığıma katlandım
Uzaklığını yorgan yaptım çıplak ruhuma
Sözün güneşin yüzünü güldürürdü, unutmadım
Sessizliğin yeniden yeniye yanmış bir kül gibi
Rüzgâr aldı nefesimi
Buzdan sütunlara çarpıldı sesim
İçimin içinde bir gurbet oldun
Sen gittin gideli, dağlar yollardan saklanır oldu
Öyle derinleşti ki vadiler; gölgeler içine girmeye nazlandı
Bütün çöllerin tozlarını yutmuş gibi dudaklarım, ah etmekten bile usandı
Susuşun ibret dolu bir kitaptı, unutmadım
İçimde hep su sesi arıyorum
Denizler kurumuş… Lâl dudaklar susmuş
Kıyılardan çekilmiş hayat; kemikler un ufak olmuş
Çöllerinden geçiyorum sensizliğin
Sessizliğin çığlığını büyütüyorum yüreğimde
Gelişin bir taze bahardı, unutmadım
Kalbine girdiğim yollara pusular kurulmuş
İnsan insana kavuşmuyor artık
Anka kuşları dirilmiyor yeniden
Küller bile yanmış yakılmış; ateş yeniden kendine gebe kalmıyor artık
Hıçkırıklar yalanın harmanına karışmış; gelmiyor gelemiyor yittiği yerden
Bakışın canlara can katardı, unutmadım
Bütün bağlardan kurtuldum
Geceleri gecelerin koynuna sürdüm
Bütün ışıkları gözlerinin karasına çaldım
Yanağının kıyısına geldim
Ellerinin ateşinden serinlik umdum
Gözlerim seni gördüğü için güzel
Işık senin yüzüne vurduğu için aydınlık
Yağmur senin göğsüne dokunduğu için serin
Rüzgâr senin tenine vurduğu için nefeslenir
Dualar senin dudağına dokundu diye göklerin kapısına dayanır
Duruşun dağların başını dik tutardı, unutmadım
Günahlarımı biliyorum, utanıyorum
İsyanlarım çok oldu; yüzüme bakamıyorum
O kadar unuttum ki, unuttuğumu hatırlamıyorum
Bana nasıl bakacağını merak ediyorum
Ürperiyorum
Ürperiyorum
Ya tanımazsan beni… “O beni sevmedi!” dercesine görmezden gelirsen ağlayan gözlerimi? Hayır, hayır, böyle olmayacak, emin olmak istiyorum
Senin müşfik bakışında, toprağın yağmura doyması gibi sonsuz bir serinliğe kavuşacağım
Senin bakışında sonsuz bir hülyânın eteğine varacağım
Özlemin cennetin kokusu bana, sana susadım
Ne hüznü eksilir ne sana doyar bu gönül
Sen gittin, çiçekler ezildi dünyada
Sen gittin, rüyaları boğuldu bebelerin
Sen gittin, sesi duyulmaz oldu derelerin
Sen gittin, yüreklerden kan çekildi
Sen gittin, can tenden usandı
Sen gittin, dağ dağa küstü
Sen gittin, alev üşüdü
Sen gittin, aşk kalplerden çekildi
Kıyılara vurdu aşıkların cesedi
Vuslatın cennet çiçeği bana
Baharlardan hep seni sordum
Senin serinlettiğin suları içiyor ceylanlar
Martılar senin yürüdüğün göklerde geziniyor
Kelebekler senin yüzünün değdiği bahçelere yayıyor kanatlarını
Bebelerin senin tebessümünü içiyor ana sütünden evvel
Şu dar göğsümün kozasından çıkmaya çalışıyorum
Sonsuz genişliklerin sırrı iki dudağının arasında saklı
Bir kelâm söyle n’olur! Her hecenin arefesinde seni duymak istiyorum
Hitabın denizleri taşırıyor kıyılarıma, nereye baksam sana dokunuyorum
Sev beni cananın olayım
İçimden aksın bütün ırmaklar
Senin kıyılarını kucaklayan kocaman bir derya olayım
Rüzgârlar savursun beni, yağmurların hepsi alnıma düşsün, taşların hepsi göğsüme düşsün
Senin ayaklarını öpen kocaman bir dağ olayım
Çöller savrulsun, dağlar aradan çekilsin, yokuşlar ve inişler bitsin ki yürüdüğün yollara toz olayım
Senin hasretinle yanar her yanım, bütün ufuklardan seni umarım
Çöldeyim, susuzum
Dudağın bana Leylâ
Kuyularda Yusuf’um
Sözlerin bana Züleyhâ
Ateşlerde İbrahim’im
Gözlerin bana deryâ
Sancılar içinde Meryem’im
Bakışın bana İsâ
Yaralar içinde Eyyub’um
Hasretin bana şifâ
Ölüler içinde bir ölüyüm
Ellerin bana musallâ
Senai Demirci