Nefisle mücadele
Esasen bizi mahveden seytan ve nefstir. Onun için Bayezid-i Bestami söyle demistir: "Ben nefsimi çagirip; 'Gel, Rabbime gidelim' dedim. Ama gelmedi. 'Madem ki gelmiyorsun, sen kal ben gidiyorum' dedim."
Tabi nefse sadece sen kal diye söylemek kolaydir. Asil önemli olan onu terkedebilmek, onun heva ve heveslerini birakabilmektir. Demek ki, onu terketmek Bayezid-i Bestami'ye göre kolaydi.
Onun için söyle demistir: "Ben bir gün rüyamda Allah-u Zülcelal'e dedim ki: "Ya Rabbi! Ben sana nasil gelebilirim?" Allah-u Zülcelal buyurdu ki: "Ya Bayezid! Nefsini birak öyle gel!"
Bu zamanda nefsimizi yediriyoruz, içiriyoruz, rahat ettiriyoruz. Hiç olmazsa biraz Allah-u Zülcelal'in ibadetini de yapalim. Devamli olarak nefsi doyurmak, ibadetin önünde büyük bir engeldir. Çünkü denilmistir ki: "Dünyada daima tok olan kimse, kiyamet gününde aç olur. Dünyada aç olan kimse, kiyamet gününde tok olur."
Yemek sehvetinin zararlarindan bazilari sunlardir:
a-Allah korkusu kalpden gider.
b-Mahlukata karsi merhamet duygusu kalbinden çikar.
c-Fazla yemek insana bir agirlik vererek, taat ve ibadetine mani olur.
d-Hikmetli sözleri duysa da, kalbi yumusamaz.
e-Kendisi hikmetli sözleri konussa da, baskalarina tesir etmez.
Öyle ise hiç olmazsa, bir iki saat nefsimizi aç birakalim. En azindan aç oldugumuzu hissedelim. Insan günde üç sefer yemek yerse aç kalmaz. Ama bir sabah, bir de aksam yedigi zaman, sabah yedigi yemekten sonra, ancak aksama dogru aç oldugunu hisseder.
Hülasa; insan, Allah-u Zülcelal'e karsi sadik olup ve daima O'nun yanindaki ecir ve sevaplara karsi meyilli olursa, Allah-u Zülcelal ihlasi da, sadakati de, dogrulugu da ona nasip edecektir.
Fatima-i Nisaburi söyle demistir: "Sadiklar ve takva sahipleri bu zamanda bir derya içindedirler. O deryanin dalgalari onlara çarpmaktadir. O derya içinde bogulmuscasina Allah-u Zülcelal'e dua ve feryad ederler."
Böyle oldugu zaman, Allah-u Zülcelal o kimseyi günahlardan da muhafaza eder, ibadet yapmayi da nasip eder, zikir yapmayi da nasip eder. Ama biz Allah-u Zülcelal'e yalvarmiyoruz ve istemiyoruz. Istedigimiz zaman isteksiz bir sekilde istiyoruz. Oysa samimi bir sekilde, mahzun ve çok kiymetli bir seyimiz kaybolmus da onu ariyormus gibi istersek, Allah-u Zülcelal bize istedigimizi nasip edecektir insaallah.
Bütün bu bilgiler, bizim manevi olan hastaliklarimiza ilaçtir. Bu ilaçlari bilip yapmamak, ayni bir kimsenin hastaliginda ilaç alip bir posetin içine koyup hiç kullanmamasi gibidir.
Ilaçlari kullanmayan hasta iyilesebilir mi? Onun için bu bildigimiz ilaçlari kalbimize, ruhumuza ve sirrimiza tatbik etmemiz lazimdir.
Allah-u Zülcelal kendi fazli ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razi olacagi sekilde salih amel nasip etsin...
(alıntı)