***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Sehidlerimiz
Sehidlerimiz
Onlari anlatmaya ne kelimeler ne de zaman yeter. Onlar ruhlarini tertemiz bir sekilde Allah`a teslim ettiler ve su an cennetteler. Onlara her gun yenileri katiliyor. Burada sadece Cecenistan`daki sehidlerden bahsedecegiz. Buradan tum sehidlerimizi selamliyoruz. Allah bizleri onlardan kilsin.
"Sakin Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma! Dogrusu onlar Rableri katinda diridirler ve Cennet meyvelerinden riziklandirilirlar. Onlar Allah'in kendilerine verdigi ihsandan (sehidlik rütbesinden) dolayi nes'eli haldedirler." (Al-i Imran, 169-170).
1-) Cehar Dudayev:
Cecenistan ve sehadet dendiginde akla ilk gelenlerden biridir Dudayev. Çeçenistan'i özgürlüge kavusturan Cahar Dudayev, 1944 yilinin subat ayinda Çeçenistan'in Yalho köyünde dogdu. Hayata gözlerini açar açmaz Rus baskisi ile tanisti. 23 subat 1944'te Sibirya'ya sürgün edilenlerin arasina katildiginda daha annesinin kucaginda 15 günlük bir bebekti. Çocukluk yillari Sibirya bozkirlarinda çok güç sartlar altinda geçti. Orta ögrenimini burada tamamladi. 1962 yilinda Tambov Askeri Pilot Yüksek Okulu'ndan, 1966 yilinda da Uzak Mesafe Uçaklari Pilot ve Mühendis Yetistirme Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1974 yilinda Gagarin Hava Harp Akademisi'ni de bitiren Dudayev, 1. Sinif pilot ve mühendis ünvanini kazandi. S.S.C.B. hükümeti tarafindan kendisine 12 madalya verildi. Tümgenerallige yükseldi. Sovyet tarihinde Stratejik Hava Kuvvetleri'nde Tümen Komutani olmayi baþaran ilk Müslüman olarak adindan bahsettirdi.
Çeçenistan Devlet Baskani olmadan önce Baltik Cumhuriyetlerinde yasanan bagimsizlik hareketlerini bastirmadigi için adi isyanci generale çikti. 1989'da Estonya'da Stratejik Hava Kuvvetleri Filolari Komutanligi'nda görev yaparken Baltik ülkelerinde baslayan bagimsizlik hareketlerinin kuvvet kullanilarak bastirilmasi için Moskova'dan emir aldi. Ancak bu emri "yurdunun bagimsizligi için mücadele eden bir halkin üstüne bomba atmam" diyerek yerine getirmedi. Moskova bu itaatsizligi hazmedemedi ve Dudayev'e ceza olarak askeri birligi ile birlikte Grozni'ye sürgüne gönderildi. 1990 yilinin Mayis ayinda görevinden istifa etti. Rusya bu "isyanci" komutanin önderlik edecegi birçok olaya gebeydi.
Kasim 1990'da toplanan Çeçen Halkinin Kurultayi'na davet edildi ve sonradan "Çeçen Ulusal Kongresi" adini alan bu halk meclisinin icra kurulu baskanligina seçildi.
19-21 Agustos 1991'de Gorbaçov'a karsi girisilen basarisiz darbe tesebbüsü sirasinda darbecilerin karsisinda yer aldi. Akabinde, darbecilerle isbirligi yapan Çeçen-Ingus Cumhuriyeti Hükümeti'ni düsürmek için baslatilan halk hareketinin basina geçti. Demokratik güçler, aydinlar ve tüm Çeçen halki kendisini destekledi. 27 Ekim 1991'de yapilan seçimlerde %85 oraninda aldigi oyla Çeçenistan Cumhurbaskanligi'na seçildi.Rusya'nin 11 Aralik 1994 tarihinde Çeçenistan'a karsi baslattigi isgal ve soykirim hareketine karsi Cahar Dudayev, "Son Çeçen canini vermeden Ruslar ülkemize hakim olamaz" diyerek, halkina "Cihad" emrini verdi.Dudayev'in önderligindeki Çeçen halki, iki yila yakin bir süre devam eden sanli bir istiklal mücadelesi verdi. Sonunda Agustos 1996'da Çeçenistan Ruslardan temizlenerek, Kafkas tarihine yeni bir altin sayfa eklendi.Bu özgürlük lideri, 21 Nisan 1996'da bir suikast sonucu sehid edildi.
2-)Ibnul Hattab
"Eger Afganistan`dayken bana gelip birgün gelecek Ruslar`la Rusya`nin içinde de savasacaksin deseydiniz, size asla inanmazdim." [Ibn-ul-Hattab]
Arap Körfezinde varlikli ve kültürlü bir ailenin çocugu olarak dogdu. Çok cesur, kuvvetli ve gözüpek bir genç olarak yetisen Hattab Ingilizce egitimi aldiktan sonra 1987 yilinda bir Amerikan Lisesinde okuma hakki kazandi. Ayni yil istilaci Rus ordusuna karsi Afganistan Cihadini en yogun dönemlerindeydi. Dünyanin dört bir tarafindan müslüman gençler Seyh Abdullah Azzam (1989 da suikast sonucu sehid oldu), Seyh Tamim Adnani (vefat 1988) ve Usame Bin Ladin gibi Islami kimligi ile öne çikmis kisilerin Cihad çagrilarina icabet ederek Afganistan’a akin etmekteydiler.
Dünya’nin Süper Güç olarak kabul ettigi Rusya’ya karsi yapilan mücadele ve gösterilen olaganüstü kahramanliklar müslümanlar arasinda yayiliyordu. ABD'de egitimine devam edecegi zaman geldiginde Hattab birçok arkadasinin ve akrabalarinin yaptigi gibi Afganistan`a kisa bir ziyarette bulunmaya karar verdi. 1987 de ailesi ile vedalasip evinden ayrilan Hattab o günden sonra bir daha evine, ailesinin yanina dönmedi.
Bir mücahid, Hattabin ilk kez Celalabad daki egitim kampina geldiginde gördügü zamanki izlenimlerini söyle anlatiyor: "Celalabad daki egitim kampi hemen hergün gelen ve gidenlerle dolup bosaliyordu. Ruslar’a karsi büyük bir operasyon hazirligi içindeydik, egitimini tamamlayanlar esyalarini alip cepheye gidiyorlardi. Biz cepheye gitmek için yola çikarken yeni bir grup geldi. Hattab'i ilk kez o zaman gördüm. 16-17 yaslarinda henüz sakallari yeni yeni çikan uzun saçli bir genç Henüz gelmisti, ilk yaptigi sey kamp komutanlarina gidip kendisini cepheye göndermesi için yalvarmak oldu. Komutanlar gitmesine müsade etmediler. Yanina gidip kendisini tebrik ettim ve adini sordum. Ibn-ul-Hattab la böylece tanismis oldum."
Hattab egitimini tamamladiktan sonra cepheye gitti. Egitimini veren komutanlardan biri, 1987 yilinda Jaji deki ünlü Aslan Yuvasi Operasyonunda komuta etmis olan Hassan as-Sarehi idi. [Hassan As-Sarehi'ye bir suç ithaminda bulunuldugundan dolayi 1996 dan bu yana Cidde/Suudi Arabistanda bulunan bir hapishanede bulunmaktadir.] Sonraki 6 yilda, artik Hattab 20. yüzyilin gördügü en cesur ve çetin Mücahid Kumandanlari arasina girmistir. Karsi saldiri ve ateslerden kaçmamasi ve yaralandigin da acisini gizlemesi ile taninir. Hem normal hem de özel Sovyet güçlerine karsi birçok operasyon, pusu ve baskinlarda bulunmus ve 1988-1993 yillari arasinda içlerinde Celalabad, Host ve Kabil ün ele geçirilmesininde (fethininde) bulundugu Afganistan'daki bütün önemli operasyonlara katilmistir. Allah’in inayeti ile birçok kez ölüm tehlikesi atlatmistir.
Bir mücahid, Hattab’in Afganistan’da karnindan 12.7 mm’lik agir bir makinali mermisi ile yaralanmasini söyle anlatiyor: (12.7 mm‘lik bu silah zirh delici olarak kullanilmaktadir ve insan vücuduna isabet etse onu kiyma haline getirir, bunu her askeri uzman tasdik edecektir.)
"Operasyon sirasinda biz cephe gerisinde ufak bir evde idik. Aksam olmustu ve savas çok çetin bir sekilde devam ediyordu. Hattab birden odadan içeri girdi, yüzü solgundu, birsey olmamis gibi davranmaya calisiyordu. Yavasça yürüyerek bize dogru geldi ve yanimiza oturdu. Herhangi bir aci ifadesi göstermiyordu ama birseylerin yanlis gittigini anlamistik, genellikle suskun birisi olmayan Hattab, oldukça sessizdi. Yaralanip yaralanmadigini sorduk. Ufak bir siyrik, önemli birsey yok, dedi. Bir kardes yanina gidip yarasina bakmak istediginde önemli birseyin olmadigini tekrar ederek onu geri çevirmeye çalisti ama kardes Hattab'i zorlayarak yaraya bakti, elini karnina koydu. Hattab'in yarasi siddetli bir sekilde kaniyordu, elbisesi tamamen kana bulanmisti. Hemen bir araç çagirarak onu bir an önce en yakin hastaneye ulastirmak için harekete geçtigimizde halen bunun hafif bir yara oldugunu önemli bir durumun olmadigini söylüyordu."
Tacikistan da el yapimi bir el bombasini atarken elinde patlamasi sonucu sag elinin iki parmagini kaybetti. Mücahidler Pesavara gidip orada tedavi olmasi için ikna etmeye çalistilar isede o, Hz.Muhammed (S.A.V.) efendimizin sünneti üzere yarasini biraz bal ile sarmis ve arkadaslarinin teklifini reddedmis, bunun için Pesavar’a kadar gitmeye gerek yok demistir. Parmaklari her zaman benzer bir sekilde bandajliydi.
Komunistler bozguna ugrayip, Sovyet ordusu Afganistan'i terk etmek zorunda kaldigi zaman, Hattab ve bir grup arkadasi bu sefer Tacikistan’da ayni düsmana karsi bir savasin haberini aldilar. Bunun üzerine esyalarini toplayarak bu grupla beraber 1993 yilinda Tacikistan'in yolunu tuttu. Tacikistan'da 2 yil boyunca karli, daglik arazide cephane ve mühimmat eksikligi içinde mücadele ettiler.
Tacikistan'da geçen 2 yil sonunda, Hattab 1995 yillari basinda küçük grubu ile Afganistan'a döndü. O zamanlar, islami tavir ve kararliliklari ile herkesi sasirtan Çeçenler'in Ruslar'a karsi savasi yeni yeni basliyordu. Hattab bir aksam uydu televizyonunda gördügü Çeçenistan haberi görüntüleri üzerine hissettiklerini söyle açikliyor: "Üzerinde ‘La ilahe illallah’ yazili saç bantlari takan ve tekbir getiren Çeçenleri gördügüm zaman Çeçenistan'da bir cihad olduguna ve oraya gitmem gerektigine karar verdim."
Hattab, 1995 yilinin baharinda Afganistan'dan 8 mücahid arkadasi ile birlikte Çeçenistan'a geçti. Afganistan ve Tacikistan'da yasananlar, Çeçenistan'da 4 yilda yasanan kahramanliklar yaninda çocuk oyuncagi gibi kaldi. Resmi Rus kaynaklarina göre 2 yillik Çeçen Rus savasinda öldürülen Rus askeri sayisi Afganistan'daki 10 yillik kayiplarindan fazla idi.
Hattab ve arkadaþlari Afganistan'dan geldiklerinde bölgelerindeki Çeçenlere savas ve islami egitim vermekle ise basladilar. Çeçenistan'da (Khartoshoi 1995, Shatoi 1996, Yashmardy 1996) ve Rusya içinde (Dagistan 1997 ve 1999) çok önemli operasyonlara katildilar.
En sanli operasyonlarindan birisi, 16 Nisan 1996 tarihinde komutasindaki 50 kisilik mücahid grubuyla 50 araçtan olusan Rus konvoyunu tamamen imha ettikleri Shatoi Pususudur. Resmi Rus kaynaklari bu pusuda 26 si rütbeli olmak üzere 223 Rus askerinin öldügünü ve bütün araçlarin bertaraf edildigini bildirmisti. Bu operasyon Moskova'da 2 veya 3 Rus generalinin görevlerinden alinmasina sebeb olmus ve Boris Yeltsin operasyonla ilgili haberleri Rus Parlementosunda bizzat duyurmustu. 5 mücahidin sehitlik mertebesine ulastigi bu operasyon filme alinmis ve fotograflarla tarihe kaydedilmistir. Fotoðraflar ve filmler yakinda sitemizde mevcut olacaktir.
Bundan birkaç ay sonra Hattab grubu ile Rus Askeri Kislasina yaptigi baska bir baskinda Rus helikoterlerini AT-3 uzaktan yönlendirilen tanksavarlariyla düsürdüler. Bu operasyon da filme alinmistir. Ayrica grubundan bazi mücahidler 1996 Agustosu'nda Samil Basayev’in komuta ettigi ünlü Grozni saldirilarinda görev almistir.
22 aralik 1997 yilinda tekrar sahneye çikmis, komuta ettigi 100 Çeçen ve Yabanci Mücahidden olusan grubu ile Rusya içine 100 km sizarak 136. Motorize Zirhli Tugayi Merkezine saldirida bulunmustur. Bu baskinda 300 Rus araci tahrip edilmis ve birçok Rus askeri öldürülmüstür. Birisi Hattab'in kumandanlarindan olan Abu Bakr Aqeedah olmak üzere iki mücahid bu baskinda sehit olmustur.
1996 yilinin sonbaharinda Rusya'nin Çeçenistan'dan çekilmesinden sonra Hattab Çeçenistan’da Milli Kahraman ilan edildi. Samil Basayev ve Salman Raduyev gibi Çeçenistan'in en büyük kumandanlarininda katildigi bir törenle kendisine Üstün Cesaret Madalyasi takdim edilip ayrica Çeçen Hükümeti tarafindan General rütbesi ile onurlandirildi. Cevher Dudayev sehadetinden önce hal ve davranislariyla Hattab'i her zaman takdir ettigini göstermistir.
Hattab cihadin Medya alanina da tasinmasi gerektigine inanmaktadir. "Allah bizden kafirlere karsi onlar bizimle nasil savasiyorlarsa oyle savasmamizi istiyor" Onlar medya ve propaganda yolunu kullaniyorlar, öyleyse bizde kendi medyamizla onlara karsi savasmaliyiz demistir. Bu yüzden bütün operasyonlarinin filmlerinin kaydedilmesine özen gösterir. Afganistan, Tacikistan ve Çeçenistan'daki savas görüntülerini içeren 100’lerce video kasetinin oldugu bilinmektedir.
Düsman medyasinin yalan, yanlis iddialarina yanit olarak sadece sözlerin yetmeyecegini ve video görüntülerinin de cevapta yer almasi gerektigini savunmaktadir. 1999 Agustos'unda Dagistan'daki Rus güçlerinin imhasina ait, ölü 100'lerce Rus askerinin (Rus resmi rakamlarina göre 40 olan ancak gerçekte 10 kati fazlasi yani 400 askerin öldürüldügü son Dagistan operasyonunu da kapsamli bir sekilde kayda aldi.) görüntülerini içeren videolar elden ele dolasmaktadir.
Hattab birçok Müslüman tarafindan günümüzün Halid b. Velid'i olarak sevilirdi. Ancak vakti geldiginde ölecegine ve bu vaktin Allah tarafindan belirlendigine, ne bir dakika önce ne bir dakika sonra olacagina yakinen inanirdi. Birçok kez ölümden son anda kurtulustu. Bunlardan en önemlisi Ruslar tarafindan bombalanan 4 tonluk bir Rus aracindayken oldu. Kamyon takla atip ters donerken, Hattab yara almadan kurtuldu.
Zeki ve cesurdu. Ciddi bir kisilige sahipti. Askerleri tarafindan çok sevilir, ciddiyetsizlige tahammül edemezdi. Askerlerini sürekli teftis eder, kisisel problemlerini çözer ve harcamalari için kendi cebinden harçlik verirdi. Her birisi öldügünde yerini alabilecek kapasitede iyi yetismis, tecrübeli komutanlardan olusan bir kadrosu vardi. Dünya Müslümanlarina sunu tavsiye etmektedir:
"Allah yolunda Cihad etmekten bizleri alikoyan ilk sebeb ailelerimizdir. Buraya gelenlerin hiçbiri ailesinin iznini alarak gelmedi. Eger biz de ailelerimizi dinleyip geri dönmüs olsaydik, bu davayi kim omuzlayacakti? Ne zaman anneme telefon açsam, 12 yildir kendisini görmemis olmama ragmen beni eve çagiriyor. Eger herkes giderse, kim devam edecek?"
Hattab, Ruslar Kafkasya'dan Orta Asya’ya kadar bütün müslüman topraklarini tamamen terk edip gidinceye kadar onlarla savasmaya azmetmisti. "Ruslar'i ve taktiklerini biliyoruz. Zayif yönlerini de bildigimiz Rus Ordusuna karsi savasmak bizim için baska bir orduyla savasmaktan daha kolay." demisti.
Medya, yalan yanlis yayinlari ile Hattab'i Dünya çapinda terörist eylemlerden sorumlu bir kisi olarak lanse etmeye çalismaktadir. Bu biyografiyi tarafsiz olarak okuyacak bir kisinin de takdir edecegi gibi Hattab düsmanlari ile yüz yüze çarpisma taraftaridir. Eger insanlarinin hayatlarina kasteden, çocuklarini öksüz, kadinlarini dul birakan ordulara karsi savasmak terörizm olarak nitelendirilecekse Hattab gerçekten bir teröristtir.
1979 yilinda Sovyetler Birligi Afganistani isgal etmisti. Bundan 20 yil sonra ise artik Sovyetler Birligi diye birsey kalmamis ve bu isgal Mücahid Ordularinin dogmasýna sebeb olarak belkide kendisi açisindan yüzyilin en büyük hatasini yapmistir.
Hattab 2002 yilinin ilkbaharinda zehirlenerek sehid edildi.
3-) Ebu Bekir Akide
Çeçenistan' daki yabanci mücahidlerin saha komutani. 22 Aralik 1997 tarihinde, 36 yasindayken, Dagistan'da Ruslar'a karsi gerçeklestirilen bir askeri operasyonda sehid oldu.
1997'nin 22 Araliginda, Çeçenistan'daki yabanci mücahidler, kumandan Ibn-ul- Hattab'in önderliginde bir Rus askeri üssüne saldiri düzenlediler. Allah'a sükürler olsun ki saldiri basariyla gerçeklestirildi. Mücahidlerin çok sevdigi ve hürmet gösterdigi bir kardes bu saldirida Rabbine kavustu. Bu kardesin ismi Ebu Bekir Akide idi. Asagidaki yazi, Ebu Bekir' in cihaddaki yerini ve nasil sehid oldugunu anlatiyor. Allah onun sehadetini kabul etsin. Amin. "Allah yolunda öldürülenlere gelince... Allah onlarin amellerini asla bosa çikarmaz." ( Muhammed Suresi - 47 : 4 )
Ebu Bekir, 1980 lerin sonunda üniversiteyi bitirdi ve 25 yasinda cihad için Afganistan'a gitti.Müslüman topraklarini korumak ve düsmanla savasmak için bulundugu bu topraklarda kendi teknik uzmanligina askeri deneyimleri de ekledi. Bir buçuk yil sonra, Celal Abad'daki bir operasyon sirasinda, mayina basarak bir bacagini dizinin altindan itibaren kaybetti. Bacagini kaybettiginde yaninda olan bir kardes anlatiyor :
"Komunistlere karsi operasyon basladiginda, biz, kisa süre içinde çok yogun bir bombardiman ve ates altinda kalmistik. Hepimiz, basimizi egmistik ve hatta atesin yogunlugundan, bakmak için dahi basimizi kaldiramiyorduk. Operasyonun kidemli komutanlarindan olan Ebu Bekir, kardeslerden, gidip bir havan mermisi alip getirmelerini istedi. Kardeslerden hiçbirisi yogun atesten dolayi gidemedi, bunun üzerine havan mermisini almak üzere Ebu Bekir kendisi gitti. Yarim saat sonra, elinde bir havan mermisiyle geri döndü ve kardeslerine havan mermisini koyup ateslemelerini istedi. Onlar, bunu niye kendisinin yapmadigini sorduklarinda, havan mermisini almaya gittiginde, kolundan bir kursunla yaralandigini ve kursunun kemigin içinden geçip gittigini söyledi. Ona geri dönüp koluna baktirmasi gerektigini söyledik ama o savasmayi tercih ederek bunu reddetti.
Bu olaydan bir süre sonra, Ebu Bekir, bir anti-personel mayinina basti ve bir bacagini dizinin altindan itibaren kaybetti. O'nu cephenin gerisine tasidim ve Peþaver' deki hastaneye kadar ona eslik ettim. Hastaneye vardigimizda epey bir zaman geçmisti ve Ebu Bekir çok kan kaybetmekten bitkin düsmüstü. Yüzünden su gibi ter bosaniyordu fakat o, ne inliyor ne de sizliyor sadece Allah'in ismini aniyordu. Ona : 'Sakin ol kardesim. Bu cennete giden yoldur.' dedim. Basini salladi ve ' Biliyorum' dedi.
Kopan bacaginin yerine geçici ve takma bir bacagin takilmasindan sonra, tekrar savasmak ve kardeslerini egitmek için Afganistan'a geri döndü. Bacagini kaybettikten sonra dahi, birçogumuzun sahip olmadigi mesru (ser'i) bir sebebi olmasina ragmen cihadi terketmedi, aksine, Onun kalbindeki cihad aski daha da köklesmisti ve artik vücudunun geri kalan kisminin da, kopan bacaginin akibetine kavusmasini arzuluyordu. Takibeden iki yil boyunca, Sehid Abdullah Azzam ( R.A.) kampinda askeri egitmen olarak kaldi. Yüzlerce Mücahid onun egitiminden geçti.