Vefatının 44. yılında
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ - 2
ediüzzaman Said Nursi 1910 yılında İstanbul'dan ayrılıp Tiflis'e gitti. Buradan da Doğu Anadolu'yu il il dolaşarak, meşrutiyet lehine konuşmalar yapmaya ve halkın bu konudaki sorularını cevaplamaya başladı. Bu seyahat sırasında Muhakemat ve Münazarat adındaki eserlerini yazdı. Üstad hayatı boyunca yaptığı gibi, bu yıllarda da hiçbir menfaat beklentisi olmadan, sadece Allah rızası için büyük zorluklar içinde tüm Anadolu'yu dolaşarak halkı eğitmek için gayret sarf etmiştir. 1911 senesinde Şam'ın Emeviye camiinde meşhur hutbesini vererek, İslam’ın geleceğinin parlak olduğuyla ilgili müjdeler vermiş ve Müslümanları şevklendiren, kalplerine kuvvet veren çok hikmetli bir konuşma yapmıştır. Aynı yıl İstanbul'a geri dönmüştür.
Rusya esaretinden kaçış
Bu yıllarda 1. Dünya Savaşı çıkmış ve Üstad da memleketi savunma gayesiyle Van'da, Bitlis'de, Pasinler'de düşmana karşı savaşmış ve burada kazandığı zaferlerle Enver Paşa'nın hayranlığını kazanmıştır. Savaşın ilerlediği yıllarda Rus'ların 1916 yılında Van'a ilerlemesiyle Van'a geçmiş ve talebeleriyle birlikte cephede vatanı müdafa etmiştir. Ancak bu savaş sırasında yaralanarak Rus askerlerine esir düşmüş ve bir aylık bir sorgu sonrasında Sibirya'ya sürülmüştür.
1916 yılında 40 yaşındayken Sibirya'da vatanından ayrı kalmak zorunda kalan Bediüzzaman, bu sürgün sırasında Kafkas ordularından birinin komutanı önünde ayağa kalkmayı reddettiği için idama mahkum edilmiştir. Ancak idam kararını infaz etmeye gelen bölüm komutanı, namaz kılmak için izin isteyen ve abdest alarak iki rekat namaz kılan Üstad'ın bu samimi ibadetinden etkilenerek, şu sözlerle infaz hükmünü iptal etmiştir: "O hareketinizin, mukaddesatınıza olan bağlılıktan olduğuna kanaat getirdim. Sizi boş yere rahatsız ettim. Rica ederim beni affediniz."
Bu olaydan bir süre sonra Said Nursi Allah'ın yardımı ve inayetiyle, Rusça bilmediği halde Varşova ve Avusturya üzerinden esaretten firar etmiştir. Ve 25 Haziran 1918 tarihinde İstanbul'a ulaşmayı başarmıştır. Üstad Rusya'da tam iki yıl, dört ay, dört gün esir kalmıştır. İstanbul'a döndüğünde büyük bir hayranlık ve sevgiyle karşılanan Said Nursi, o zamanlar İşaret-ül İcaz kitabını basmaya karar vermiştir. Enver Paşa esaretten sağ sağlim dönen Üstad'a hayranlığının bir ifadesi olarak, "Hocam benim de hizmetim olsun, bu kıymetli eserinizi müsaade ederseniz bastırayım" demiş ve Enver Paşa'nın da desteğiyle bu eser basılmıştır. İşte bu olay, Üstad'ın Eskişehir yıldız otelinde 1951 yılında söylediği "...Askeriye de bir ruh var, o ruh benimle dosttur" sözünün bir tezahürüdür.
Said Nursi 1918-1922 yılları arasında sık sık İstanbul'a gelmiş ve Sarıyer'in Fıstıklı Bağlar semtinde mütevazi ahşap bir evde kalmıştır. Üstad, "Eski Said'den, Yeni Said'e geçiş"in bu dönemde gerçekleştiğini bildirir. Nitekim Bediüzzaman bu evde birçok eserini kaleme almıştır.
Kuvay-ı Milliye’ye destek ve Meclis’e davet
Bu yıllarda Üstad Kuvay-i Milliyeyi desteklemiş ve İstanbul'un işgaline karşı çıkmış, hatta Hutuvat-ı Sitte adlı eserini bu amaçla kaleme almıştır. Bu nedenle zamanın yönetiminin "nerede görülürse vurulsun" emrine maruz kalmıştır. Ancak onun vatana yaptığı bu fedakarane hizmet karşılığında, 9 Kasım 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Bediüzzaman'a hoşgeldin merasimi yapılmış ve alkışlarla karşılanmıştır. Ankara Hükümeti Reisi Mustafa Kemal Paşa ise onu bizzat Ankara'ya davet etmiştir. Üstad da 19 Ocak 1923 tarihinde Meclise hitaben bir hutbe yazmış ve bunun Meclis'te okunması sonrasında 50 milletvekili daha namaza başlamıştır.
İstanbul'da geçen bu zorlu yılların ardından Bediüzzaman, 1923 yılında Van'a dönmüştür. Buradaki Erek dağının eteğinde bir manastır harabesine yerleşmiş ve günlerini ibadet ve tefekkürle geçirmeye başlamıştır. İki yıl burada kaldıktan sonra Şeyh Said'den, Üstad'ın Kürt ayaklanmasını desteklemesini isteyen bir mektup gelmiştir. Bu mektuba Bediüzzaman'ın cevabı özetle şöyle olmuştur.
"Türk milleti asırlardan beri İslamiyetin bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve çok şehitler vermiştir. Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardaşız. Kardaşı kardaşla çarpıştıramayız. Bu şer'an caiz değildir? Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akim kalır."
Bu örnekte de görüldüğü gibi Üstad her zaman isyancılara karşı olmuş ve kendisine gelen tüm teklifleri şiddetle reddetmiştir. Yıl 25 Şubat 1925'ı gösterdiğinde, Van'da bulunan Said Nursi isyanı bastırmak için uğraşan bir insan olmasına rağmen, isyanı teşvik bahanesiyle bazı şeyh ve ağalarla birlikte bir kısım jandarma eşliğinde Burdur'a götürülmüştür. Burdur'u Isparta ve Isparta'yı Barla kazasına nakledilişi izlemiştir.