-
Allah'ın varlığı ve Tevhid.
6. ŞİRKİN AHİRETE TESİRİ
Buraya kadar anlatılanlar, şirkin dünyadaki tesir leriydi. Ahiretteki tesirine gelince, affedilmeyen günah lardan olması, onun sahibine vereceği zarar için yeter de artar da. Bundan dolayı Rabbimiz;
"Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını af fetmez. Onun dışında dilediği günahı affeder." (Maide Suresi, 72) buyurur.
Müşriğin gideceği yer ancak cehennemdir. Cen nete girmeleri ebediyen haramdır. Yüce Allah (cc) bu hususta;
"Kim Allah'a ortak koşarsa şüphesiz Allah ona cenneti haram kılar, onun gideceği yer cehennemdir. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur." (Nisa Suresi, 48) buyurmuştur.
Peygamberimiz (SAS) ise;
"Kim şirk koştuğu halde Allah'a ulaşırsa cehen neme girer" buyurmuştur.
128
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
5. ŞİRK KİŞİNİN GİRİŞİMLERİNİ ENGELLER
Şirk kişinin faydalı işler yapmasını engellediği gi bi, girişim ruhunu öldürür, kendine güvenini yok eder. Çünkü bu yolun yolcuları onları Allah'tan uzaklaştıra rak, tağutlara güvenmeleri gerektiğini öğütlerler. Yanlış öğütlerin etkisi ile büyük günah işler, putlara ibadet eder ve bu putların Allah katında kendilerine şefaatçi olacaklarına inanırlar. Tıpkı arap müşriklerin ilahları ve putları hakkındaki inançları gibi.
"Kendilerine ne fayda, ne de zarar vermeyen, Al lah'ın dışında bir takım ilahlara ibadet ederler. Ve "Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır" der ler" (Yunus Suresi, 18)
Hristiyanlar da, bunlar gibi nefsi arzularına uyarak, Hz. İsa'nın rab olduğuna ve çarmıha gerilmek sureti ile onların hatalarını affettirerek, kendini insan lığa feda ettiğine inanırlar.
127
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
4. ŞİRK KORKULARIN KAYNAĞIDIR.
Tevhid; emniyetin ve huzurun şirk ise, korku ve vehmin kaynağıdır. Hurafeleri, batıl şeyleri kabul eden kişi elbette ki ilahlardan ve onların temsilcilerinden ge leceğini sandığı pekçok tehlikeden korkar. O, batıl inançları yayan kâhinlerin, tağutların hizmetçilerinin ve onlara tabi olanların, yayıp abarttıkları şeylerin veh minden kendilerini kurtaramaz. Bundan dolayı müş riklerin bulunduğu yerlerde, uğursuzluk, sebepsiz kor ku yaygındır. Bunun nedenini yüce rabbimiz şöyle dile getirmektedir:
"Sebepsiz ve delilsiz olarak Allah'a eş koştukla rından dolayı, kâfirlerin kalbine korku atacağız." (Ali İmran Suresi, 151)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
3. ŞİRK BÜYÜK BİR ZULÜMDÜR
Şirk büyük bir zulümdür. O, Hakikate de, müş-riğe de, başkalarına da zulümdür. En büyük hakikat "Allah'tan başka ilahın olmaması, ondan başka hüküm sahibinin bulunmaması"dır. Hiçbir şüphe bulunmayan bu hakikate rağmen müşrik, Allah'tan başkasını ilah edinmiş, rab olarak kabullenmiş, ondan başka bir hü küm sahibi aramıştır. Bu hakikate karşı işlenen en bü yük suçtur.
Müşrik hür olarak yaratıldığı halde, kendi gibi mahluk olan çeşitli varlıklara tapmak sureti ile, kulluğa layık olmayan varlıkların kulu olmuştur.
Müşrikler, gerçek ilah olan Allah'a kulluğu terke-dip, kulluğu layık olmayanlara kulluk yapmakla, Al lah'a karşı büyük bir suç işlemektedirler.
126 -
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
2. HURAFENİN KAYNAĞI ŞİRKTİR
Şirk hurafelerin, batıl inançların anasıdır. Çünkü müşrik, kâinattaki yıldızların, cinlerin, ruhların tesiri ne inandığından aklı her türlü hurafeyi kabul edecek, bütün tabulara boyun eğecek hale gelir. Bundan dolayı müşrik toplumlarda kâhinlik, fal bakıcılığı, sihir ve benzeri şeyler her zaman revaçtadır. Bu işleri yapanlar gaybi bildiklerini, birtakım gizli güçlerle irtibat sağla dıklarını iddia ederler.
Bu tür toplumlarda, sebepler ve kâinattaki sün-netullah (tabiat kanunları) ihmal edilip sihre, fala, muskaya güvenilir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ŞİRKİN ZARARLARI
1. ŞİRK İNSAN İÇİN BİR ZİLLETTİR
Şirk insanın kadrü kıymetini, değerini düşürür. Yüce Allah (cc) insanı yeryüzüne halife kılmış, ona de ğer vererek ona bütün isimleri öğretmiştir. Bununla da kalmamış yer ve göklerdeki bütün mahlukatı onun hiz metine vermiştir. Böylece onu kâinattaki eşyanın efen disi yapmıştır. Ancak o, değerini bilmeyerek emrine amade kılınan şeylere boyun eğmiş, bununla da kalma yıp, ona secde ederek, onu kendine ilah edinmiştir.
"Gece gündüz, güneş, ay (hep) Allah'ın ayetlerin-dendir. Siz ne güneşe, ne de aya secde etmeyin. Bilakis bunları yaratan Allah'a secde edin." (Fussilet Suresi, 37)
Hangi şey insanı bundan daha fazla alçaltır. Gü nümüzde yüz milyon insan, sağlığında hizmet için ölümünde yenmek için yaratılan ineğe ibadet etmekte dir. Bu insanlara göre inek, kendisine kulluk edilmesi gereken mukaddes varlıktır. Kuranı Kerim bu insanla rın alçaklığını şöyle tasvir etmektedir.
125
"Kim Allah'a eş koşarsa O, yüksekten düşüp de (parçalanmış ve) kendisini kuş kapmış, yahud rüzgarın uzak bir yere atmış olduğu nesneye benzer." (Hacc Su resi, 13)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
5. TEVHİD EŞİTLİK VE KARDEŞLİĞİN ESASIDIR
Tevhid: insan hürriyetinin, izzet ve şerefinin kay nağı, kardeşlik ve eşitliğin esasıdır. Eşitlik ancak tev-hidle sağlanır, insanlardan bir kısmı diğerlerinin kulu olduğu müddetçe eşitlik sağlanamaz. Fakat bütün in sanlar Allah'a kul olursa, işte o zaman gerçek eşitlik ve gerçek kardeşlik sağlanabilir. Bunun içindir ki, pey gamberimizin (SAS) meliklere gönderdiği bütün mek tupların sonu şu ayeti kerime ile bitiyordu.
"De ki: Ey kitap ehli! Hepiniz, bizimle sizin ara nızda eşit olan kelimeye gelin. "Allah'tan başkasına tapmayalım. Ona hiç bir şeyi eş tutmayalım. Allahı bı rakıp, kimimiz kimimizi rab olarak tanımayalım." (Ali İmran Suresi, 64)
Peygamberimiz (SAS) namazlarının sonunda şu güzel duaları yapardı.
Ey bizim ve herşeyin rabbi, gerçek sahibi olan Allahım! Ben şehadet ederim ki sen eşi ve benzeri ol mayan bir tek ilahsın.
"Ey bizim ve herşeyin Rabbi, gerçek sahibi olan Allahım! Ben şehadet ederim ki Muhammed senin ku lun ve resulündür".
"Ey bizim ve herşeyin Rabbi, gerçek sahibi olan Allahım! Ben şehadet ederim ki bütün kullar kardeştir."
Allah Resulünden rivayet edilen bu şehadetler biribiriyle bağlantılıdır. Şöyle ki;
Allah Resulü ilk önce, Allah'ın bir tek ilah oldu ğunu Onun dışında ibadete layık hiçbir varlığın bu lunmadığını bildirdi. Daha sonra bütün şüpheleri orta dan kaldırmak, kendisinin ilahlık veya ilahın oğulluğu gibi şeylerden uzak olduğunu belirtmek için ikinci şe-
124
hadet kelimesini söyledi. Üçüncü olarak da "bütün kullar kardeştir". Buyurmak sureti ile insanların birbi rinin kardeşi olduğunu ilan etti. Peygamberimiz bu şe-hadetleri ile Allah'ın İlah olduğunu, hükümdarlar dahil bütün insanların, ancak onun kulu olabileceklerini or taya koyduktan sonra, üçüncü olarak, insanların eşit olduğunu, onlar arasında ırk, renk, gurup üstünlüğü olamayacağını, gerçek üstünlüğün yalnızca takvada ol duğunu belirtmiştir. Nitekim Kuran'ı kerim'de "Şüphe siz Allah katında en üstününüz Allah'tan en çok korka-nmızdır." (Hucurat Suresi, 13) buyrularak gerçek üs tünlüğün takvada olduğu açıkça ortaya konmuştur.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
4. TEVHİD KİŞİNİN GÜVEN KAYNAĞIDIR.
Tevhid kişinin kendine güvenini sağlar. Zira Tev-hid kişinin kalbini Allah'a ümit, güven, tevekkül ile
122
doldurur. Kazasına rıza göstermesini belasına sabret mesini, yalnızca ondan istemesini sağlar. O dağ gibidir, hadiseler, musibetler onu hiçbir zaman sarsmaz.
Başına bir musibet geldiğinde, zorluklarla karşı laştığında zahiren sebeplere başvurur. Ancak Kalbi ile yaratana yönelir, ondan ister, ona yalvarır, ona dayanır. Sıkıntısının kalkmasını, rahatlamasını ancak ondan umar. Elleri yalnızca kendisinden başka ilah olmayan, Allah için kalkar.
Allah Resulü İbni Abbas'a nasihat ederek şöyle buyuruyor:
"İstediğin zaman Allah'tan iste, yardıma ihtiyacın olunca ondan yardım dile."
Yüce Rabbimizde Kuranı Kerimde şöyle buyur maktadır.
"Eğer Allah'tan size bir zarar dokunursa bilin ki bu zararı ancak Allah defedebilir. Sizin için hayır dile diğinde ise, onun hayrını hiç kimse engelleyemez. O, kullarından dilediğine iyilik ihsan eder. O bağışlayan dır, rahimdir." (Yunus Suresi, 107)
Kavmi Hud'u (as) putların tuzağı ile korktuğun da Hud (as) onlara şöyle cevap vermiştir.
"Allah şahidim olsun ve siz de şahidim olun ki, ben sizin Allah'ı bırakıp da ona ortak tutmakta devam ettiğiniz şeylerden katiyen uzağım. Artık bana topye-kün istediğiniz tuzağı kurun, bana da mühlette verme yin." (Hud Suresi, 54-55)
Hz. Nuh'un bu sözlerinde, kuvvetli bir mantık, kendine güven, kararlılık, sarsılmaz iman görülmekte dir. Çünkü o, gücünü kendisine tevekkül ettiği Al lah'tan almaktadır. "Kim Allah'a tevekkül ederse, bilsin ki Allah Azizdir, Hakimdir." (Enfal Suresi, 49)
123
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
3. TEVHİD NEFİS EMNİYETİNİN KAYNAĞIDIR
Tevhid, kişiye emniyet ve huzur verir. Şirk ehlini kaplayan korku, tevhid ehlinde yoktur. Zira tevhid, in sanların kendileri için açtığı korku kanallarım tama men kapatır.
Rızık can, evlad, yalnızlık, cin, ölüm, ölümden sonra dirilmek korkusu, bu korkulardan yalnızca bir kaçıdır.
Mümin ve muvahhid olanlar hiçbir şeyden kork maz. Allah'tan başka hiçbir ilah tanımadığı için, insan lar korkarken o korkmaz, insanlar huzursuzken o hu zur ve sükûn içindedir. Hz. İbrahim'in (as) tabileri ile müşriklerin durumunu karşılaştırmak sureti ile bu du ruma işaret eden Kur'an, müşriklerin zayıf putlardan
121
nasıl korktuklarını dile getirmektedir:
"Siz, hiçbir deliliniz olmadığı halde Allah'a ortak kılmaktan korkmazken, ben sizin ortak kıldığınız o varlıklardan nasıl korkarım?" (Enam Suresi, 81)
Sonra Kur'an, bu iki guruptan hangisinin emni yete daha layık olduğunu belirterek şöyle buyurur:
"Şimdi biliyorsanız söyleyin bu iki guruptan hangisi korkudan emin olmaya daha layıktır? Elbette ki, iman ederek imanlarını zulme bulaştırmayanlar, emin olma hakkına daha çok sahiptirler. Onlar, doğru yolu bulanların ta kendileridir." (Enam Suresi, 82)
Ayette geçen emniyet, kişinin kalbi ile ilgili olan emniyettir. Yoksa polis zoru ile sağlanan emniyet değil dir. Müminler, dünyada emin oldukları gibi ahirette de emin olacaklardır. Zira onlar yalnızca Allah'ı tanırlar, hiçbir şeyi ona ortak kılmazlar.
Buharinin İbni Mesuttan rivayet ettiği hadisi şe rife göre "İman edip imanlarını zulüme karıştırmayan lar" ayeti inince biz "Ey Allah'ın Resulü! Hangimiz nef sine zulmetmez?" diye sorduk. Allah resulü (sav) bize cevaben şöyle buyurdu:
"Siz Lokman (as)'ın oğluna söylediği nasihati duymadınız mı? O oğluna, "Ey oğulcuğum! Sakın Al lah'a şirk koşma çünkü şirk büyük bir zulümdür." (Lokman Suresi, 13)
Buna göre "İmanı zulme karıştarmamak: Dinde samimi olmak ve bütün şirk şaibelerinden uzak dur mak anlamındadır.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
2. ÖLÇÜLÜ ŞAHSİYETLERİN ORTAYA ÇIKMASINI SAĞLAR
Tevhid, ölçülü şahsiyetleri yetişmesine yardımcı olur. Kişi tevhid ölçüsü sayesinde yaşayış şeklini ve yö nünü tesbit ederek, bir tek hedefe yönelir. Artık o yal nızken de, insanlar arasındayken de bir tek ilaha yöne lir. Darlıkta da genişlikte de hep ona dua eder. Küçük büyük bütün işlerin de yalnızca onun rızasını gözetir.
120
Buna karşın müşriğin kalbi bir çok ilah için bö lünür. Hayatı pek çok mabudun isteği doğrultusunda dağılır. O bazen Allah'a, bazen şu puta bazen öteki puta yönelir. Kur'an'ı Kerim bu gerçeği Hz. Yusuf'un diliyle şöyle ifade eder:
"Ey zindan arkadaşlarım! darmadağınık, bir çok düzme tanrılar mı daha hayırlıdır, yoksa hepsine ve herşeye galip, kahhar olan Allah mı? (Yusuf Suresi, 39)
Tek bir efendiye hizmet eden mümin, onun hoş landığı ve hoşlanmadığı şeyleri bilir ve bu doğrultuda hareket eder. Böylece onu razı ettiği gibi kendi de rahat lar. Birden fazla efendiye hizmet eden müşrik ise, bir efendinin emriyle doğuya, diğer efendinin emriyle batı ya koşup durur. Birinin sağına, diğerinin soluna geçer. Onun inandığı tanrılar, birbirleriyle uzlaşmayan ortak lar gibidir. Onlara hizmet eden kişi, bu ortaklar arasın da kararsızlık ve şaşkınlık içinde bocalayıp durur.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİDİN HAYAT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Şirkin bütün şaibelerinden uzak olan tevhid, fer din veya ümmetin hayatında tahakkuk ettiğinde en olgun ve en faydalı meyvelerini verir.
119
TEVHİDİN MEYVELERİ VE HAYAT ÜZERİNDEKİ TESİRİ
1. İNSANI HÜRRİYETE KAVUŞTURUR
Şirkin bütün çeşitleri insan için mihnet ve zillet ten ibarettir. Çünkü şirk; kulun kula kulluğunu, hiçbir şeyi yaratamayan bilakis yaratılan eşya ve insanlara bo yun eğmeyi gerektirir. Kendilerine gelen zararı ölümü önleyemeyen, istediği herhangi bir faydayı elde etmeye gücü yetmeyen varlıklara ibadet elbette zillettir.
Halbuki tevhid, kişiyi kul olduğu bütün varlık lardan kurtarıp, yalnızca kendisini yaratan Allah'a kul olmasını sağlar. Aklını hurafelerden, vehimlerden kur tarır. Kalbini zilletten, layık olmayana boyun eğmekten korur. Kısaca insan hayatını rablık taslayan, ilahlık id dia eden tabulardan kurtararak hürriyete kavuşturur.
Bunun içindir ki, Peygamberlerin ve özellikle peygamberimizin davetine ilk olarak şirkin önderleri, cahiliye tağutları karşı çıkmışlardır. Çünkü onlar, iyi biliyorlardı ki la ilahe illallah sözü, beşeriyete hürriye tin ilanı ve bütün zalimlerin "sahte ilahlık tahtından düşeceğinin habercisidir. Yine onlar iyi biliyorlardı ki bu söz, insan adının yalnızca alemlerin rabbi olan Al lah'a karşı secde etmesi gerektiğini ilan etmektedir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ŞİRKÎ ÇAĞRIŞTIRAN SÖZLER
Peygamberimizin sakındırdığı şeylerden biri de şir ki çağrıştıran ve Allah'a karşı saygısızlığa neden olan söz lerdir. Bütün bu yasaklarla insanları tevhid kalesinde kor umak istemiştir. Bahsedilen sözlerden bazıları şunlardır:
1. Allah ve Falan isterse", "Allah'ın ve emirin is mi ile" Allah Resulü (SAS)'nün bu tür sözleri hoş karşı lamadığına dair rivayetler vardır. Bu hadislerden birin de şöyle buyurmuştur.
"Allah ve falan kişi isterse demeyin" fakat "Allah diler ve falan kişi de isterse" diye söyleyin.
2. "Allah ve falan kişi olmasaydı." "Allah'a ve sana güveniyorum." gibi sözler söylemek. İbni Abbas "Allah'a ortak koşmayın" (Ebu Davud) ayetinin tefsirinde, ayette geçen "Endad" kelimesinden maksadım, karanlık gece de kara karıncanın ayak sesinden daha gizli olan şirk ol duğunu söylemiştir. Devamla bu şirk kişilerin şu sözle rinde gizlidir. "Allah'a, senin ve benim hayatıma yemin ederim ki...", "Allah'ın şu kabesi olmasaydı, hırsız malı mızı çalardı." Yine kişinin efendisine hitaben söylediği "Allah ve sen istemeseydin." Bu tür sözlerin tamamında şirk kokusu vardır." (Bakara Suresi, 22) buyurmuştur.
3. Allah'ın isimlerini yahut Allah'a özgü şeyleri birine isim olarak yermek.
Ebu Davudun Ebu Şureyh'ten rivayet ettiğine gö re, kendisinin künyesi Ebul Hakem idi. Peygamberimiz ona "Hakem yalnızca Allah'tır. Hüküm ona aittir." bu-yurunca büyük oğlunun adı ile künyelenerek Ebu Şu-reh denmeye başlandı." 118
Ebu Hureyre (ra) peygamberimizden şöyle riva yet etmiştir.
"Ehna" Allah katında mülkün sahibine verilen isimdir. Halbuki Allah'tan başka mülk sahibi yoktur."
Süfyan b. Uyeyne de "İranlıların Şahinşah ismi de böyledir. Çünkü bu isimde "Ehna" gibi mülkün sa hibi anlamındadır" demiştir.
Bir rivayette ise
"Kıyamet günü Allah'ın en çok kızdığı kişiler bu - tür isimlerle isimlenen kişilerdir" buyurmuştur.
4. Abdulkabe (Kabenin Kulu), Abdunnebi, Ab-dulhüseyin Abdulmesih gibi Allah'tan başkasına kullu ğu çağrıştıran isimlerde bu kabildendir. İbni Nazımdan rivayet edildiği üzere Abdulmuttalib hariç diğer isimle rin konulmasının haram olduğuna dair icma vardır.
5. Bela ve musibet geldiğinde, zamana sövmek. Zira bu durumlarda zamana sövmek, Allah'tan şikayet çi olmak, Allah'a kızmak manasına gelir. Zira bütün iş leri planlayıp, programlayan odur. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çeviren, kısaca kâinattaki bütün hadi seleri yaratan odur.
Bundan dolayı Peyamberimiz (SAS) bir hadisi şe riflerinde şöyle buyurmaktadır:
"Allahu Teala şöyle buyurur "Adem oğlu zamana sövmekle beni incitir. Zaman benim çünkü geceyi ve gündüzü birbirine ben çeviririm."
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
AĞAÇ VE TAŞLARLA TEBERRÜK
Allah Resulü (SAS)nin savaş açtığı şirklerden biri de ağaç, taş, kabir ve benzerleri ile teberrük yapmaktır. Bunlara ait bir sır, özel bir bereket olduğunu ve bunlara dokunanların, etrafında tavaf edenlerin, onları ziyaret edenlerin, yanlarında oturanların bu berekete kavuşa caklarını sanırlar. Bu hareketleri alışkanlık haline geti renler, zamanla büyük şirke düşerler. Arapların putları da lat gibi bir kaya, uzza gibi ağaç, menat gibi bir taş tan ibaretti. Ancak araplar, bunları zamanla kendilerine ilah edindiler. Bütün bu olayların gelişme safhalarını bilen Allah Resulü (sav,) ümmetini bu hususta başları na gelebilecek tehlikelerden dolayı uyarmıştır.
Tirmizinin Ebu Vakid el-Leysi'den rivayet ettiği ne göre Ebi Vakid şöyle demiştir.
"Allah Resulü ile birlikte Huneyne gittik. Biz Kü fürden yeni kurtulup müslüman olmuştuk. Müşrikle-
115
rin bir sidir ağacı vardı. Onun etrafında toplanır, silah larını dallarına asarlardı. Bundan dolayı ona, zat-ı envat (askılı ağaç) denirdi. Sefer esnasında bu ağacın yanın dan geçerken Peyamberimize (SAS):
-Ey Allah'ın Resulü! Onların zat-ı envatı olduğu gibi bize de bir zat-ı envat kılsan, dedik. Allah Resulü (SAS):
Allahu Ekber! Aynı yol. Siz, aynen İsrail oğulları nın Hz. Musa'ya dedikleri gibi diyorsunuz. Onlar da:
"Onların ilahları gibi bize de ilah kıl" dediler. Hz. Musa "Şüphesiz siz cahil bir kavimsiniz" dedi." (Araf Suresi, 138) Gerçekten, siz de öncekilerin yolunu takib ediyorsunuz." (Tirmizi)
Şüphesiz Ashabı kiram bu teklifi, yalnızca o ağa ca teberük etmek ve silahlarını ona asmak için yaptılar. Ancak, Allah Resulü şirkin bütün yollarını kapamak için, bu teklife şiddetle karşı çıktı.
Esefle karşılanabilecek bir durumda, müslüman-ların çoğunun Allah Resulünün (SAS) yolundan ayrılıp önceki milletlerin yoluna tabi olarak kendilerine teber-rük ettikleri, dokundukları, yanında dua ettikleri; vesi le kıldıkları, kısaca müşriklerin putlara davrandıkları gibi davrandıkları putlar edindiler. Müslüman beldele rinde, peygamber efendimizin yasakladığı nice zat-ı en-vatlar vardır.
Müslüman düşünür ve alimlerin, en önemli gö revlerinden biri de, bu putları, ağaçlan, direkleri, ka birleri, gözeleri, taşları yerle bir etmektir. Çünkü Pe-yamberimiz (SAS) de Hz. Aliyi göndererek yüksek ka birleri yer hizasına kadar düzeltmesini emretmiştir. Sa hihi Müslim'de Ebu hayyac el Esediden rivayet edildiği bir hadiste şöyle buyrulur. Hz. Ali (ra) bana:
116
"Peygamberimiz, beni yıkmaya gönderdiği gibi, ben de seni, gördüğün bütün heykelleri yıkmaya, yük sek kabirleri yer hizasına getirmeye çağırıyorum." bu yurdu.
imam Ebubekir Tartasi El Maliki
"Hz. Ömer'e; insanların, sahabenin altında Rıd van beyatını yaptıkları ağacın yanına gittikleri, orada namaz kıldıklarını bildirilince insanların fitneye düş memesi için, hemen birini gönderip o ağacı kestirdi."
Hz. Ömer'in Kur'an'da zikredilen ve sahabenin altında bey'at ettikleri ağaca karşı tavrı böyle olunca, fitneye sebep olabilecek diğer putların hükmünün ne olacağını sen düşün.
imam Tartusi:
"İnsanların ziyaret ettikleri, tazim gösterdikleri, iyilik ve şifa umdukları, ateş yaktıkları bir ağaç görür seniz işte o 'zat-ı Envat"tır. Onu hemen kesin.
Müberrir b. Süveyd'den rivayet edilmiştir.
"Mekke yolunda Hz. Ömerle birlikte bir sabah namazı kıldık. Namazda "Fil ve Kureyş" surelerini okudu. Namazdan sonra insanların bir yöne doğru git tiklerini görünce:
-Bunlar nereye gidiyor? diye sordu. Orada bulu nanlar
-Ey müminlerin emiri! Şurada Allah Resulünün (SAS) namaz kıldığı bir mescid var. Oraya gidip orada namaz kılıyorlar, dediler. Hz. Ömer:
-Sizden önceki insanlar bu gibi şeyler yüzünden helak oldular. Onlar, peygamberleri ile ilgili şeyleri araştırıp, oraları kilise yaptılar. Kim, bu mescidde na maza kavuşursa burada kılsın, yoksa bulunduğu yerde kılsın. Oraya gitmek için ısrar etmesin."
117
Bu sözler, Hz. Ömer'in Fakihliğini, insanların inancını korumak, aşırılığa gitmelerini önlemek için gösterdiği hassasiyetin belirtileridir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
KABİR YASAĞININ HİKMETİ
Islamın kabirleri tazim etmeyi yasaklamasının hikmeti, küçük ve büyük şirke giden yolları kapamak tır. Hazreti Nuh'tan günümüze kadar geçen olayları ko numuz açısından incelediğimizde, bu hikmet daha gü zel anlaşılır. Salihlerin kabirlerine karşı gösterilen say gı, zamanla onların put haline gelmelerine neden ol muştur. Bu gerçeği işaret etmek üzere Allah resulü (sav) şöyle dua ederlerdi.
"Ey Rabbim! Kabrimi kendisine ibadet edilen put haline çevirme. Peygamberlerinin kabirlerini mes cide çeviren kavme, Allah'ın gazabı çok şiddetli olur." (Muvatta)
Dini duyguları güçlü müslümanlar peygamber efendimizin sakındırdığı bu durumun müslümanlar arasında bu kadar yaygın olmasından çok rahatsız ol maktadırlar.
114
Maalesef, hemen bütün islam beldelerinde Salih insanların kabirleri sıvanmakta, süslenmekte, üzerine bina, hatta kubbe yapılmaktadır. Bununla da kalmayıp içlerinde mumlar, kandiller yakmakta karşılarında say gı ile durmakta, adaklar adamakta, kabe gibi etrafını ta vaf etmektedirler. Daha da ileri giderek haceri esved gi bi istilam etmekte, duvarlarına dokunmakta ,onlan öp mektedirler. Bazıları da ona secde etmekte, yüzünü toprağına sürmekte, huzurunda huşu ile durmakta, içinde yatanlardan yardım istemekte, borçlarının öden mesi, sıkıntılarının gitmesi, hastaların şifa bulması, düşmana karşı zafer kazanmak için dua etmektedirler. Onlardan bazıları ise, isteklerini bir mektuba yazarak Kabir bekçisine vermektedirler. Bu açık şirktir. Şüphe siz güç ve kuvvet yalnızca Allah'a aittir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
KABİRLERE TAZİM
lslamın şiddetle sakındırdığı günahlardan biri de, kabirleri tazimdir. Özellikle salihlerin ve peygamberle rin kabirlerine aşırı saygıdan sakındırmıştır. Bunu sağ lamak için kişiyi kabirleri tazim etmeye götüren neden lerin hepsini yasaklamıştır. Bu nedenleri şöylece sırala yabiliriz.
1. Kabirleri mescid yapmak:
Müslimin rivayet ettiği bir hadisi şerifte, pey gamberimiz vefat etmeden beş gün önce şöyle buyur du.
"Dikkat edin! sizden önceki ümmetler peygam berlerinin kabirlerini mescid yaptılar. Dikkat edin! sa kın kabirleri mescidlere çevirmeyin. Şüphesiz böyle yapmanızı yasaklıyorum."
Hz. Aişe ve İbni Abbas'tan rivayet edilmiştir. Şöy le buyurdular:
Ölüm, Peygamber Efendimize gelip çattığı sıra larda, yüzüne kırmızı bir örtü örtülmüştü. Peygamberi miz rahatsız olunca Hz. Aişe örtüyü açtı Bu halde iken peygamberimiz (SAS) şöyle buyurdu:
"Allah'ın laneti yahudi ve hıristiyanlara olsun! Onlar, peygamberlerinin kabirlerini mescid yaptılar. Siz böyle yapmaktan sakının."
2. Kabirde namaz kılmak.
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur.
112
"Kabirlerde oturmayın. Kabirlere doğru namaz kılmayın." (Müslim).
3. Kabirleri aydınlatmak
Bir hadisi şerifte şöyle buyrulur. "Allah kabirleri ziyaret edenlere ve oraları mes cid yaparak aydınlatanlara lanet etsin."
4. Kabirler üzerine bina yapıp badanalamak. "Allah Resulü (SAS) kabirleri badanalamayı,
üzerlerinde oturmayı ve üzerlerine bina yapmayı ya sakladı." (Müslim)
5. Kabirler üzerine yazı yazmak
"Allah Resulü kabirleri badanalamak ve üzerleri ne yazı yazmaktan men etti." (Ebu Davud-Tirmizi)
6. Kabirleri yükseltmek
"Peyamberimiz, (SAS) bir gurubu göndererek onlara yüksek kabirlerin tamamını düzlemeyi emretti." (Müslim)
Ebu Davud'un süneninde ise Peyamberimiz (SAS) Kabirlerin üzerine toprağın dışında taş, tuğla vb. konulmasını yasakladığı rivayet edilmektedir. Bu ha disten dolayı selef alimleri kabirler üzerine tuğla kon masını hoş karşılamıyorlardı.
7. Ebu Davud'un Ebu Hureyreden rivayet ettiği bir hadiste peyamberimiz (SAS), şöyle buyurmuştur:
"Evlerinizi kabire, kabirleri de bayram yerine çe virmeyin. Bana selat ediniz. Şüphesiz nerde olursanız olun, selatlarınız bana ulaşır."
Ebu Yala ise Ali b. Hüseyin yolu ile şöyle rivayet etti.
Hz. Hüseyin peygamberimizin kabrinin yanında iken, ansızın bir adam gelerek Kabre girer ve dua etme-
113
ye başlar. Bunu gören Hz. Hüseyin onu böyle yapmak tan meneder ve:
-Size babamdan onunsa dedemden rivayet ettiği bir hadisi nakledeyim mi? Allah Resulü şöyle buyurdu:
"Benim kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Evle rinizi de kabirler haline getirmeyin. Bilin ki nerde olur sanız olun, selamlarınız bana ulaştırılır."
Hadislerde geçen "Bayram yerine çevirmek" ifa desinden maksat kabirlerde toplanıp oturmak vs. dır.
Allah resulünün kabri şerifleri, yeryüzünün en şerefli kabridir. Buna rağmen onun kabrinin bayram yerine çevrilmesi yasaklanınca, diğer kabirler için hiç caiz olmaz. Bilakis mümin için Allah resulüne selat et mek ve bu selatların ona ulaştığını bilmek yeterlidir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
SALİH KULLAR HAKKINDA AŞIRILIK
Islam yasakladığı ve sakındırdığı diğer bir aşırılık da, Salih kullar için yapılan aşırılıklardır. Bazı Hı ristiyanlar Mesih hakkında aşırı giderek onu Allah'ın oğlu üçün üçüncüsü saydılar. Bazısı ise Allah Mesih 1b-ni Meryem'in ta kendisidir dediler.
Bir takım insanlar da ruhbanlar ve hahamlar hakkında aşırı giderek onları rab edindiler. Yüce Allah, ehli kitabın bu çirkin hareketlerini reddedip onları aşı rılıktan sakındırmak için şöyle buyurur.
110
"Ey kitap ehli! Dininiz hususunda aşın gitmeyin. Allah (cc) hakkında haktan başka şey söylemeyin." (Nisa Suresi, 171)
"De ki: Ey kitap ehli: dininiz hususunda aşırı git meyin. Hakkın dışına çıkmayın. Bundan önce sapıp, pek çok kişiyi saptıran kavmin isteklerine uyup da doğru yoldan sapmayın." (Maide Suresi, 77)
Yeryüzünde ilk ortaya çıkan şirk Nuh (as) kav minin şirkidir.
Bunu Buharinin İbni Abbas'tan ved, süva, yağus, yeuk gibi ilahlar hakkında rivayet ettiği hadisten anlı yoruz. Bu hadislerinde peygamber efendimiz şöyle bu yuruyor.
"Bunlar Nuh'un kavmindekî salih kişilerin isim leridir. Bunlar öldüklerinde, şeytan onlara bu zatların heykellerini oturdukları meclislere dikmelerini iğva et ti, onlar da heykelleri dikerek bu heykellere, o salihle-rin isimlerini verdiler. Onlar hayatta iken heykellere ibadet etmediler, ancak onlar öldükten sonra, geçmişi tamamen unutarak heykellere ibadet etmeye başladılar.
Bazı Selef alimleri: Salihler ölünce insanlar, önce onların kabirlerine sıkça gidip gelirler. Daha sonra hey kellerini yaparlar. Aradan zaman geçince de onlara iba det ederler.
Bütün bunlardan anlıyoruz ki bazı müslümanlar Salih ve Veli diye bildikleri özellikle, Kabri ve türbeleri olan kişiler hakkında aşırı gitmektedirler. Bu aşırılık, onları çeşitli şekillerde Allah'a ortak kılmaya götür mektedir. Onlar adına adak adamak, Kurban kesmek, onlardan yardım istemek, onlar adına yemin etmek bunlardan birkaçıdır. Aşırılıkta daha da ileri giderek büyük şirke dahi düşmektedirler. Zira bazı insanlar, kâinat kanunlarının dışında yaratılış itibarı ile bu kişi-
111
ıcnn Dır takım güç ve tesirleri olduklarına inanmakta dırlar. Ve hattâ bu gücün yalnızca bu ölülere ait oldu ğunu, yaratma hususunda Allaha ortak olduklarını id dia etmektedirler. Bu iddia gerçekten büyük bir günah, korkunç bir sapıklıktır.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ALLAH'IN NEBİSİNE SAYGIDA AŞIRILIK
Peygamberimiz, (SAS) kendisine saygıda ve öv güde aşırı gidilmesini yasaklayarak:
"Hristiyanların Meryem oğlu isa'ya övgüde aşırı gittikleri gibi siz de beni övmekte aşırı gitmeyin. Ben ancak bir kulum. Benim için Allah'ın kulu ve resulü değin" buyurdu.
Kur'an-ı Kerim, Allah Resulünü kulluk sıfatı ile övmüş ve bu kulluk sıfatını en şerefli makam saymıştır. Konu ile ilgili pek çok ayet vardır. Bunlardan birkaçını zikredelim:
"Kuluna kitabı vererek, onda hiçbir eğrilik kıl mayan Allah'a hamdolsun." (Kehf Suresi, 1)
"Kulunu geceleyin yürüten Allah'ın şanı ne yüce dir." (Isra Suresi, 1)
"Kuluna vahyettiğini vahyetti." (Necm Suresi, 10)
Peygamberimiz, birinden şahsına dair aşırıya ka çan bir söz duyduğunda, veya bir hareket gördüğünde,
109
sözü söyleyeni, hareketi yapanı uyarır ve ona doğrusu nu öğretirdi.
Ebu Davud'un Abdullah b. Şehirden (ra) rivayet ettiği bir hadisi şerifte şöyle buyrulur.
"Beni Amir heyeti ile birlikte Allah Resulünün yanına gittik. Ona:
-Sen bizim seyyidimizsin, dedim. Allah Resulü (SAS)
-Seyyid yüce Allah'tır buyurdu.
Enes'ten rivayet edilen hadiste ise:
"İnsanlar Allah Resulüne: Ey Allah'ın Resulü, Ey hayırlımız, ey hayırlımızın oğlu, ey seyyidimiz, ey sey-yidimizin oğlu diye hitap edince, Allah Resulü
-Ey insanlar! Sözlerinizi hesaplı söyleyin. Şeytan sizi aldatmasın. Ben Allah'ın kulu ve elçisi olan Mu-hammedim. Beni olduğumdan üstün tutmanız beni se vindirmez." (Nesai) buyurdu.
Biradam "Allah ve sen dilersen" deyince de
"Beni Allaha ortak mı kılıyorsun? öyle deme yal nızca Allah dilerse de" buyurdu. (Nesai)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
İSLAM ŞİRKE GÖTÜREN KAPILARI KAPAR
İslam, tevhid inancını emretmiş, büyük, küçük şirkin her çeşidinden şiddetle sakındırmıştır. Bu husus ta her vesileyi değerlendirerek, şirk rüzgarları esen bütün kanalları tıkamıştır. Bu kanalları şöylece sıralayabi liriz:
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
UĞURSUZLUK İNANCI ŞİRKTİR
Bir diğer şirkte Tayredir. Tayre: İşitilen bazı ses lerin, görülen bazı varlıkların, uğursuz olduklarına inanmaktır. Bu tür şeyler onu yolculuk, evlilik, ticaret gibi yapmaya karar verdiği önemli işlerden vazgeçiri-yorsa, o kişi, şirke girmiştir. Çünkü bu şahıs yalnızca Allah'a tevekkül edecek yerde, Ondan başkasına iltifat ederek, uğuru kalbine put olarak dikmiştir.
107
imam Ahmed'in rivayetine göre Allah Resulü (SAS) şöyle buyurmuştur:
"Uğursuzluk kimi karar verdiği işinden alıkoyar-sa o, Allah'a ortak kılmıştır." Orda bulunanlar "Bunun keffareti nedir?" diye sorduklarında peygamberimiz (SAS) şöyle deyin: "Allah'ım Senin hayrından başka ha yır yoktur. Senin uğursuz dediğin şeyden başka uğur suzluk yoktur. Senden başka ilah ta yoktur" buyurdu.
Bazı şeylerden dolayı insanın kalbine korku dü şerse, Allah'a tevekkül ederek yoluna devam eder de, uğursuzluktan dolayı kararından dönmezse hiçbir şey ona zarar veremez.
Ebu Davud ve Tirmizi'nin İbni Mesud'dan Merfu olarak rivayet ettiği birhadiste peygamberimiz şöyle buyurur:
"Uğursuz saymak şirktir. Uğursuz saymak şirktir. Uğursuz sayan bizden değildir, (beşeri zafiyetinden do layı birşeyden korkanın) korkusu ancak Allah'a tevek külle gider."
Yani eğer kişi, beşeri zafiyetinden dolayı birşey-lerden korkarsa, Allah'a tevekkül etsin. Böyle yapanın korkusunu Allah yok eder.
"Kim Allah'a tevekkül ederse o, ona yeter." (Ta lak Suresi, 3)
Uğursuzluğun zıddı faldır. Fel: Bir kişinin duy duğu bir sözden, gördüğü bir şeyden dolayı bir hayır beklemesidir. Peygamberimiz (SAS) güzel felı severdi. Bir hadislerinde ise "Feldan hoşlanıyorum. Buyurunca orda bulunanlar: "Fel nedir diye sordular. Peygamberi miz (SAS): "Güzel sözdür." buyurdu.
Örneğin kişi hasta bir adamın yanına giderek ona "maşallah iyileşmişsin" demesi hastaya moral verir.
108
Kendisini iyileşmiş sanır. Bu güzel bir iştir. Allah hakkında hüsnüzanı gerektirdiği gibi arzunun sınırları nı genişletir. Uğursuzluk ise, bunun tam aksine Allah hakkında sui zam ve sebebsiz yere belayı beklemeyi ge rektirir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ALLAH'TAN BAŞKASI ADINA KESİLEN KURBANLAR
Bir başka şirkte, Allah'tan başkasına kurban tak dim etmek, ondan başkası adına hayvan boğazlamaktır.
Hangi milletten olurlarsa olsunlar bütün müşrik lerde, ilahlara veya putlara kurban kesmek adetti, islam gelince bu adeti iptal ederek haram saydı. "Allah'tan başkasının ismi anılarak kesilenler" "(ibadet, tazim, te-berrük) etmek için dikilen (taşlar, ağaçlar, putlar) adı na kesilenler" (Maide Suresi, 3) buyrularak kesilen hayvanın yalnızca Allah adına kesilmesi emredildi.
Bundan dolayı yüce Allah Resulüne namazının ve kurbanının Allah için olmasını emretti. "Rabbin için namaz kıl onun için kurban kes" (Kevser Suresi, 2) Yi ne müşriklere kendi namazının, kurbanının, ibadetinin onlarınkinden farklı olduğunu bildirmesini istedi.
"De ki: Benim namazım, kurbanım, yaşamam ve ölümüm alemlerin rabbi olan Allah içindir. Onun eşi ve ortağı yoktur.
İşte bununla emrolundum" (Enam Suresi, 162-163) ayette geçen Nusuk:
Allah'a yaklaşmak için kurban kesmektir.
Hz. Aliden rivayet edilmiştir. O şöyle buyurdu: "Alla Resulü bana 4 kelime söyledi: "Allah'tan başkası adına kurban kesene Allah lanet etsin. Anne-babasına lanet edene Allah lanet etsin. Suçluyu koruyana Allah
106
lanet etsin, (Başkasının toprağını gasbetmek için) ara zinin sınır taşlarını değiştirene Allah lanet etsin." (Müslim)
Tarık b. Şihabtan rivayet edilen hadiste ise pey gamberimiz (SAS):
"Bir adam, bir sinek nedeni ile cennete diğeri ise cehenneme gitti, buyurunca orda bulunanlar: Bu nasıl olur ey Allah'ın resulü diye sordular. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu: "iki adam putları bulunan bir kabileye uğradılar. Bu kabile putlarına Kurban kes meden hiç kimseyi bırakmıyorlardı. O iki kişiye de putlarına kurban kesmelerini söylediler. Onlardan biri "yanımda kurban kesmek için hiçbir şeyim yok" dedi. Kabile mensupları "Bir sinek dahi olsun kes" deyince adam bir sinek keserek onlardan kurtuldu. Fakat ce henneme girdi. Diğerine de aynı şeyleri söylediler. O: "Ben Allah'tan başka hiç bir şey için Kurban kesmem" diyerek tekliflerini reddetti. Bunun üzerine boynu vu ruldu. Fakat cennete gitti." (Müsned)
İslam, Tevhidi koruma ve şirkten kaçınma husu sundaki hassasiyetinden dolayı, Allah'tan başkası adına kurban kesilen yerlerde dahi, Allah adına da olsa kur ban kesilmesini yasaklamıştır. Bu husus Sabit b. Dah-hak hadisinde açıkça görülmektedir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ALLAH'TAN BAŞKASI ADINA ADAK ADAMAK
Kabirlere, kabirde yatanlara... Kısaca Allah'tan başkası adına yapılan adaklar şirktir. Çünkü adak ada mak ibadettir, ibadet ise Allah'tan başkası için caiz de ğildir. Yüce Allah:
"Yaptığınız her harcamayı, adadığınız her adağı muhakkak Allah bilir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." (Bakara Suresi, 270) buyurur.
Ayetteki zalimden maksat müşriklerdir. Çünkü şirk, büyük bir zulümdür, ibadetini Allah'tan başkasına yapan, şüphesiz ona ortak kılmıştır.
Bazı Alimler bu hususta şunları tesbit etmişler dir: Biraz ilgilenilince hemen görüleceği üzere halkın çoğu eşyalarını kaybettiklerinde, hastalandıklarında, bir şeye ihtiyaçları olduklarında hemen sarihlerin ka birlerine giderek
"Ey falan zat; eğer Allah yitiğimi bana buldurur-sa, hastamı iyileştirirse, ihtiyacımı giderirse sana şu ka dar altın, yiyecek, yağ, vereceğim" der. işte bu tür adaklar ittifakla batıldır.
Batıl oluş nedenlerini şöylece sıralayabiliriz:
1. Bu tür adaklar, yaratıklardan biri adına yapıl maktadır. Halbuki herhangi bir yaratık adına adak ada mak caiz değildir. Çünkü adak adamak ibadettir. Al lah'tan başkasına ibadet ise caiz değildir.
2. Ölülerin gücü yoktur.
3. Kişi, Allah'ın değil de, ölülerin tasarruf sahibi olduklarını zanneder. Bu şekilde inanmaksa küfürdür.
104
Bu anlatılanları anladıysan bil, ki evliyalara ya kınlaşmak için toplanıp, onların kabirlerine götürülen paralar, mumlar, yağlar mûslüman alimlerin ittifakı ile haramdır.
Başkası adına yapılan adak haram olduğuna göre, bu şekilde yapılan adağı yerine getirmek de üç neden den dolayı caiz değildir.
1. Peygamberimizin sünnetinde böyle bir durum yoktur. Peygamberimiz (SAS) "Bizim sünnetimiz üzere yapılmayan her amel merduddur" (Müslim) buyur muştur.
2. Allah'tan başkası adına yapılan nezir şirktir. Şirke ise hürmet edilmez. Tıpkı yaratıklardan biri adına yemin etmek gibi gereği yerine getirilmez. Bu hususta kefarette yoktur. Şüyhülislam ibni Teymiyenin dediği gibi bu gibi durumlarda yalnızca Allah'tan af dilenir.
3. Bu tür nezirler günahtır. Sünnetin açıkladığı, üzere günah ve şirki içeren adakların gereğini yerine ge tirmek caiz değildir. Buharide Hz. Aişeden rivayet edilen bir hadiste peygamberimiz (SAS) şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah'a itaat etmeği adarsa, ona itaat etsin. Kim de ona isyan etmeyi adarsa, sakın isyan etmesin." (Buhari)
Sabit b. Dehhaktan rivayet edildiğine göre, bir adam bir yerde deve kesmeyi nezretti (adadı). Daha sonra Allah Resulüne (SAS) nezrini yerine getirip getir meyeceğini sordu. Bunun üzerine Allah Resulü Ona;
-Orda kendisine ibadet edilen cahiliye putu var mıydı? diye sordu. Adam:
-Hayır dedi. Peygamberimiz (SAS):
-Orda cahiliye şenlikleri, bayramları yapılıyor muydu? diye sordu. Adam:
105
-Hayır, dedi. Bu cevap üzerine peygamberimiz (SAS):
-Öyle ise nezrini yerine getir. Şüphesiz Allah'a is yan olan nezirler yerine getirilmeyeceği gibi, güç yetiri-lemeyen nezirler de yerine getirilmez." (Ebu Davud)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
KEHANET VE ARAFET
Kahinler de ve araflarda tıpkı müneccimler gibi-
Kahin: Gaibten ve gelecekten haber verenlere ve ya kalpten geçenleri bildiklerini iddia edenlere denir.
Araf: Kahinler, müneccimler, falcılar gibi gaibten haber verenlere denir. Araf: Gelecekten haber verdiği gibi kalpten geçenleri söyler, ok atar, fincana bakarlar.
Müslimden rivayet edilen bir hadiste, peyamberi-miz şöyle buyurmaktadır:
"Kim bir arafa gider, ona birşey sorrr ve onun sözlerini kabul ederse 40 günlük orucu kabul edil mez."
Ebu Davud'tan rivayet edilen diğer bir hadiste ise şöyle buyrulur:
"Kim kâhine gider, onun sözlerini tastık ederse Muhammed'e ineni inkâr etmiştir."
Bunun nedeni; peygamberimize (SAS) inen va hiyde, gaybin ancak Allah tarafından bilineceğinin ifa de edilmesidir.
"De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka hiç kimse gaybı bilmez." (Nemi Suresi, 65)
"Gaybin anahtarları Allah katındadır. Onu ancak Allah bilir." (Enam Suresi, 59)
"O, bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi
102
muttali kılmaz. Ancak (onu bildirmeyi) dilediği pey gamberler bunun dışındadır." (Cin Suresi, 26-27)
Bunun içindir ki Peygamberimiz (SAS), dahi gaybi haberlerden ancak vahiy yolu ile kendisine bildi rilenleri biliyordu.
Yüce Allah Araf suresinde Peygamberimize (SAS) şöyle hitap ediyor:
"De ki: Ben Allah'ın dilediğinden başka, kendime herhangi bir fayda ve zarar verecek güce sahib değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yap mak isterdim. Ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben yalnızca, inanan kavim için uyarıcı ve müjdeciyim." (Araf Suresi, 188)
Sihirbazların, kâhinlerin, yardım aldıklarını söy ledikleri cinler herhalde Hz. Süleyman'ın cinlerinden gaybi bilme konusunda daha güçlü değillerdi. Buna rağmen onların hiçbiri Hz. Süleyman'ın ölümünü bile mediler.
"(Süleyman) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. O, suretle yere kapanıp yıkılınca öldüğü anla şıldı. Eğer cinler gavbı bilseydi, o küçük düşürücü azab içinde kalmazlardı.' (Sebe Suresi, 14)
Bütün bunlardan dolayı gaybı bildiklerini iddia eden kahin ve Arafları tastik etmek, Allah'ın indirdiği apaçık ayetleri inkâr etmek anlamına gelir.
Onlara giderek onları tastik edenlerin durumu böyle olunca kâhinlerin, Arafların durumları nasıl olur. Şüphesiz din onlardan uzak olduğu gibi, onlar da din den uzaktır. Nitekim Allah Resulü (SAS) bu insanlar hakkında şöyle buyurmuştur:
"Uğursuz sayan, uğursuz sayılan, kâhinlik ya-
103
pan, kâhine giden, sihir yapan, sihir yaptıran bizden değildir." (Bezzar)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TILSIM; SİHİR VE ŞİRKTİR
Eskiden sihirbazlar arasında yaygın olan sihirler den biri de tılsımdır, tılsım: Kadını erkeğe veya erkeği kadına sevdirme iddiası ile bir takım harfler, kelimeler
101
yazmak bazı şeyleri bir yerlerden asmak şeklinde yapı lan sihirdir.
Önce de geçtiği üzere Peygamberimiz (SAS) bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Rükye, Nazarlık, tılsım şirktir."
dir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
YILDIZ FALI SÎHÎRDÎR
Sihir çeşitlerinden biri de, yıldız falı diye bilinen sihirdir. Yıldız falı ile uğraşanlar, kendilerinin yıldızlara bakarak gelecekte meydana gelecek özel ve genel hadi seleri bilebileceklerini iddia ederler. Peygamberimiz bunlar hakkında şöyle buyurur:
"Yıldızlardan bir şey iktibas eden şüphesiz sihir den bir şey iktibas etmiştir." (Ebu Davud)
Kuşkusuz bu hadis yıldızların büyüklüğünü, uzaklığını, yerini, hareketlerini ... inceleyen ilim hak kında değildir. Kozmografya, veya astroloji denen bu ilim belli kaideleri kanunları olan, yıldızları incelemek için çeşitli aletleri kullanan bir ilimdir.
Lakin hadis, bu ilimden bazı şeyler öğrenip gaybi bildiğini iddia edenler hakkındadır. Çünkü onların yaptıkları bu iş küfre götüren sihirdir. Zira gaybı Al lah'tan başka hiç kimse bilmez.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
SİHİR
Islamın yasakladığı şirklerden biri de sihirdir. Si hir bir çeşit hayal ve zandan ibarettir. O, hastaya oku-
99
ma, rukye, düğüm ve nefes şeklinde yapılır.
Şirk olarak kabul edilmesinin nedeni Allah yeri ne, cinlerden, şeytanlardan, yıldızlardan... yardım iste mektir. Bundan dolayı Allah Resulü (SAS) şöyle buyu rur:
"Kim düğüm yapar ona üflerse sihir yapmıştır. Kim sihir yaparsa o Allah'a (cc) ortak kılmıştır." Sihir hem işlama hem de diğer semavi dinlere göre büyük günahtır. Örneğin Kur'an'da Hz. Musa (as) diliyle şöyle buyrulur:
"Büyücü nereye giderse gitsin iflah olmaz." (Ta-ha Suresi, 69)
"Musa dedi ki: Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onun batıl olduğunu mutlaka açığa çıkaracaktır. Çün kü Allah, bozguncuların işini düzeltmez." (Yunus Sure si, 81)
Allah Resulü (SAS) helak eden 7 hususu sayar ken sihri şirkten hemen sonra söylemiştir.
Kur'an ise bize sihriden ve sihir yapanlardan Al lah'a sığınmamızı öğütlemiştir. "Üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden sabahın rabbine sığınırım." (Felak Suresi, 4) Sihirbazlar sihir yaptıklarında ipleri düğümler, her düğüm esnasında ipe üflerler. Nefes: Okuyarak bir şeye üflemeye denir.
Selef imamlarından pekçoğu sihirbazların kâfir, sihrin ise küfür olduğu görüşündedirler, tmam Malik, Ebu Hanife, Ahmed b. Hanbel bu görüştedirler.
PekÇok sahabeden, sihirbazın boynu vurularak cezalandırılması gerektiği rivayet edilmiştir. Sahihi Bu-hari Bicale b. Ubadeden şöyle rivayet etmiştir. "Ömer b. Hattab bize bir mektup yazarak Erkek kadın bütün sihirbazların öldürülmesini emretti. Bunun üzerine üç sihirbazı öldürdük."
100
Mü'minlerin annesi Hafsa ve Cündüp isimli sa habeden, sihirbazların öldürülmesinin yerinde bir ha reket olduğu rivayet edilmiştir.
Sihir haramdır. Sihiri yaptıran da, onu onaylayan da günahta sihirbaza ortakdır. Bu konuda peygamberi miz şöyle buyurmuştur:
"Üç sınıf insan cennete giremez. Bunlar; içkiye mübtela olanlar, sihiri tastik edenler ve akrabalarıyla bağlarını kesenlerdir." (Müsned ve Ibni Hibban)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
RÜKYE
Tevhid inancına ters düşen bir başka husus da rukyedir. Rukye; cahiliye araplarının afetlerden, cinler den korunmak için bazı yabancı isimlerden, anlaşılmaz sözlerden oluşan kelimelerdir, islam gelince bunu iptal etmiştir. Peygamberimiz (SAS):
"Rukye, nazarlık ve tılsım şirktir." buyurmuştur.
Bir eserde Abdullah b. Mesud, (ra)'dan şöyle riva yet edilmiştir: Bir gün Abdullah b. Mesud hanımının boynunda bir nuskanın asılı olduğunu görür. Ona:
-Bu ne? diye sorar hanımı:
- İp. Huma hastalığından dolayı rukye yaptırdım, der. Abdullah b. Mesud o nuskayı çekip alarak koparıp atar. Ve:
-Abdullah ailesi şirkten kurtuldu. Allah Resulü (SAS)'den:
"Rukye, nazarlık, tılsım şirktir" dediğini duy dum, der. Bunun üzerine hanımı:
-Gözüm ağınyordu. Falan yahudiye götürdüler. Rukye yapınca rahatladım, der. Abdullah:
-Bu şeytanın işidir. Şeytan elini gözüne koyunca
98
ağırdı. Rukye yaptırınca elini gözünden çekti böylece gözün ağrısı geçti. Bu durumlarda rukye yaptırmak ye rine peygamber efendimizin (SAS) dediği gibi demen sana yeterdi: "Ey insanların rabbi! Bu darlığı kaldır. Şi fa ver, şifa veren sensin. Senin şifan öyle bir şifadır ki* ondan başka şifa yoktur ve hiçbir hastalığın izini bırak maz."
Haram olan Rukye, Allah'tan başkasından yardım dilenen veya arapça olmayan sözlerle yazılan rukyedir. Yabancı dille yazılan rukyede kişiyi küfre veya şirke gö türecek sözler bulunabilir. Bu iki hususun dışında ruk ye yapmakta bir mahzur yoktur. Sahihi Müslimde Af b. Malikten şöyle rivayet edilmiştir.
"Biz cahiliye döneminde rukye yaptırıyorduk. Birgün peygamberimize (SAS):
-Bu hususta ne buyurursun diye sorduk. O:
-Rukyelerinize bakayım. Şirki gerektirecek sözler olmadıkça, rukyede bir mahzur yoktur." buyurdu.
Suyuti "Üç şartı içeren rukyenin caiz olduğunda alimler ittifak etmişlerdir. Bu şartlar:
1. Allah'ın sözlerinden, isimlerinden ve sıfatla rından oluşması
2. Arapça ve manası anlaşılır olmalı.
3. Rukyenin bizzat tesir etmeyip, bilakis tesirinin Allah'ın taktiri ile olduğuna inanmak.
Hadiste zikredilen tılsım ise erkeklerin, kadınla rın sevgisini, kadınlarınsa, erkeklerin sevgisini elde et mek için yapılan bir çeşit sihirdir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
NAZARLIK TAKMAK
Küçük şirkten biri de Nazarlık takmaktır. Nazar lık bir şeyden korunmak için takılan takıdır. Araplar, nazarlığı özellikle çocuklarına takıyor ve bu nazarlıkla rın kendilerini cinlerden ve göz değmesinden koruya caklarına inanıyorlardı. İslam gelince o, bu inanışı iptal ederek onlara Allah'ın dışında zarardan koruyacak hiç bir varlığın bulunmadığını öğretmiştir.
Ahmed b. Hanbel Akabe b. Amir'den Merfu ola-
96
rak rivayet ettiği hadiste şöyle buyrulmuştur:
"Allah, nazarlık takanı korumadığı gibi nazarlık boncuğu takanı da korumaz." Diğer bir rivayette ise;
"Nazarlık takan Allah'a eş koşmuştur" buyur muştur. Hadiste belirtilen nazarlık hayra kavuşmak ve ya kötülükten sakınmak gayesi ile takılan nazarlıktır. Şirk sayılmasının nedeni ise, zarardan korunmayı Al lah'tan başkasından istemektir. Yüce Allah (cc) bunu red etmek için şöyle buyurmaktadır.
"Eğer Allah sana bir zarar verirse, onu kendisin den başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır ve rirse (bunu da giderecek yoktur) şüphesiz o herşeye kadirdir." (Enam Suresi, 17)
Hangi adla adlandırılırsa adlandırılsın nazarlıkla rın hepsi büyük günahtır. Gücü yeten herkesin bunları ortadan kaldırması vacibtir. Said b. Cübeyir şöyle de miştir:
"Kim bir kişinin nazarlık takmasını engellerse bir köle azat etmiş gibi sevap alır."
içinde Kur'an-ı Kerim ayetleri, Allah'ın isimleri ve sıfatları yazılan nuskalar bu yasağa dahil midir yok sa istisna mıdır?
Selef bu hususta ihtilaf etmiştir. Bazıları buna izin verirken diğer bazıları ise caiz görmemiştir. Bize göre nazarlıkların her türü yasaktır. Bu hususta ayet ol masa dahi, pek çok delil vardır.
1- Nazarlık hakkında genel yasak olmasına rağ men, hadisler muskayı bu genel yasaktan istisna etme miştir.
2- "Kötülüğe götüren yolları kapamak" kaidesi gereğince caiz değildir. Çünkü nuskalarda Kur'an ayet leri yazılmış olsa da, benzerleri ile ilgisi açısından, na-
97
zarhk takma kapısını açacağı ve bu kapı açılınca bir da ha kapanmayacağı için caiz değildir.
3. Kur'an yazılı bu nuskalarla tuvalete gidilmek te, cünübken, hayızken boyna asılmaktadır.
4. Nuska Kur'an'ı hafife almak olduğu gibi getir diği esaslara da aykırıdır. Çünkü Allah (cc) Kur'an'ı in sanlara onların hidayete ermeleri, karanlıktan aydınlığa çıkmaları için gönderilmiştir. Yoksa nuska yazılması kadın ve çocukların korunması için gönderilmemiştir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
HALKA VE İP TAKMAK
Tevhid, Allah'ın kâinat içini koyduğu sebeplere başvurmaya aykırı değildir. Acıkınca yemek yemek, su sadığında su içmek, hastalmınca ilaç kullanmak, ken dini korumak için silahlanmak gibi. Allahu tealanın koyduğu sebeplere başvurmak bu kabildendir.
Hastalanınca doktora başvurmak, verilen ilaçları kullanmak ve benzeri ihtiyaçları gidermek için sebeple re başvurmak, kişiyi tevhid çizgisinin dışına çıkarmaz.
Bilakis tevhid anlayışına ters düşen şey; başına bela gelmeden önce ondan korunmak, geldikten sonra
95
-"Eğer onlara itaat ederseniz. Şüphesiz müşrik olursunuz." (Enam Suresi, 121) buyurmaktadır.
Bir başka ayette ise şöyle buyrulur.
"Yoksa onların, dini konularda Allah'ın izin ver mediği şeyleri dini kaide kılan ortakları mı var?" (Şura Suresi, 21)
Kur'an ve sünnetin bu hükmü Allah'tan başka kanun koyucular tanıyıp Allah'ın yasakladığı hususlar da onlara tabi olanlar hakkındadır. Başkalarına tabi olanlar hakkında hüküm böyle olunca, kendi nefisleri ni Allah'a ortak kılıp ta kendilerini hüküm koyma helal ve haram kılma gibi uluhiyet özelliklerini taşıyan ma kamlarda görenlerin hükmü nasıldır.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ALLAH'TAN BAŞKASINA YEMİN ETMEK
Allah'tan başkasına yemin etmek küçük şirkler den biridir, ister peygambere, ister kabei şerife isterse bir veliye, büyüklerden birine, vatana, atalarına veya diğer varlıklara yemin etsin. Farketmez. Bunların hepsi şirktir. Bir hadisi şerifte peygamberimiz (SAS):
-"Kim Allah'tan başkasına yemin ederse .kafir ve ya müşrik olur" (Tirmizi) buyurmuştur.
Zira yeminde, yemin edilene tazim vardır. Halbu ki tazim ve taktis yalnızca Allah'a mahsustur. Bundan dolayı yemin hususunda peygamberimizden pekçok hadis rivayet edilmiştir.
94
"Babalarınızın adına yemin etmeyin."
"Kim yemin etmek durumunda veya adak adama durumunda kalırsa Allah'a adına yemin etsin, onun adına adak adasın" buyurmuştur.
İbni Mesutta şöyle buyurmuştur.
"Allah adına yalan yemin etmek, başkası adına doğru olarak yemin etmekten daha iyidir."
Malum olduğu üzere Allah adına yalan yemin büyük günahlardandır. Ancak, küçükte olsa şirk, fakih sahabilere göre büyük günahların en büyüğüdür.
Allah'tan başkası adına yemin edildiğinde, yemi nin gereğinin yerine getirilmesi gerekmediği gibi keffa-rette gerekmez. Çünkü bu şirktir.
Şirke hürmet edilmez. Bilakis peygamberimizin buyurduğu gibi bu durumdaki kişinin, Allah'a tevbe et mesi gerekir.
"Kim lat ve Uzza adına yemin ederse "la ilahe il lallah" (Buhari) desin. Bu hadis bize şirkin keffaretinin yemek yedirmek, oruç tutmak değil tevhidin yenilen mesini gerektirdiğini gösterir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
KÜÇÜK ŞİRKTEN KESİTLER
Büyük şirkin dışında çeşitli şekillerde ortaya çıkan diğer bir şirk çeşidi de, şirki asğar denilen küçük şirktir. Bu şirk Allah katındaki günahların en büyüğüdür.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ALLAH'TAN BAŞKA KANUN KOYUCU TANIMAK BÜYÜK ŞİRKTİR
Pekçok insanın bilmediği gizli şirklerden biri de, Allah'tan başkasını kanun koyucu olarak tanımaktır. Diğer bir deyişle, şartsız olarak kanun koyma hakkını Ttnr ferde veya bir cemaata vermektir. Kanun koyma yetkisi verilen kişiler dilediği şeyi helal, dilediklerini haram kılar, diledikleri kanun ve nizamı koyarlar. Al lah izin versin vermesin, dine uygun olsun olmasın di ledikleri düşünceleri ve yolları ortaya atarlar. Diğer in sanlar da onların koydukları bu kanunlara sanki ilahi kiinun, semavi hükümmüş gibi tabi olur, kesinlikle on lara aykırı hareket etmezler.
Halbuki kanun koyma yetkisi yalnızca Allah'a aittir. Zira insanları yaratan, onlara rızık veren, açık gir,li hertürlü nimeti ihsan eden Allah'tır. Emretme, ya saklama, helal-haram ve mükellef kılma yetkisi ona ait tir. Çünkü inanların rabbi maliki, ilahı O'dur. O'ndan başka rab, malik, ilah yoktur ki hüküm verme, kanun koyma yetkisi ona verilsin.
Kâinat Allah'ın mülküdür. İnsanlar ise onun ku ludur. Arzın tek sahibi, tek hakimi O'dur. Kanun koy ma, hükmetme, helal ve haram kılma yetkisi yalnızca ona üttir. Kulun görevi, yalnızca dinlemek ve itaat et mektir.
Kim-Arzın hakimi ve sahibi olan Allah'ın izni dı şında -birinde emir verme, yasaklama, helal ve haram kılma kanun koyma yetkisinin varlığını iddia ederse bilsin ki o kişi, Allah'ın bir kuluna mülkünde ona ortak kılmıştır.
92
Bunun içindir ki Kur'an; Kitap ehlini şirkle suç layarak onları müşrik diye adlandırmıştır. Çünkü ehli kitap, kanun koyma yetkisini din adamlarına ve alimle rine vererek onların helal ve haram kılma hususundaki hükümlerine itaat etmişlerdir. Onların bu durumunu Kur'an şöyle dile getirmektedir.
"(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (haham larını), (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve meryem oğlu Mesihi rablar edindiler. Halbuki hepsi de tek ilaha kul luk etmekten başka birşey emrolunmadı." (Tevbe Sure si, 31)
Allah Resulü (SAS) bu ayeti Adiy b. Hatimi Tai'ye tefsir etti. Adiy cahiliye döneminde Hristiyandı. Müslüman olunca Allah Resulünün (SAS) yanına gele rek ona bu ayeti okudu. Ve Allah Resulüne, -"Onlar rahiplerine ibadet etmiyorlar" dedi. Bunun üzerine Al lah Resulü ona
-"Bilakis: Onlar haramı helal, helali da haram kı lıyorlar. Hristiyanlar da onlara tabi oluyorlar. Bu ise on lara ibadettir." (Tirmizi) ayetini okudu.
Bu ayet ve hadis gösteriyor ki, günahta başkasına itaat eden, Allah'ın izin vermediği bir hususta onlara tabi olan kişiler onları rab ve mabud kabul etmiş, ve ona ortak kılmış sayılırlar. Bu ise Allah'ın dininin ta kendisi olan Tevhide ve "la ilahe illallah" sözünün an lamına aykırıdır. Çünkü ilah demek, kendisine ibadet edilen demektir. Allah ise onların ehbarlarına ve ruh banlarına itaati onlara ibadet etmek olarak değerlendir miş, rahipleri de rab olarak adlandırmıştır, işte bu bü yük şirktir. Buna göre kim, islami ölçüler dışında, iste yerek bir kişiye itaat edip, ona tabi olursa, onu kendisi ne ibadet ettiği rab edinmiştir, isterse bunu yapan olayı böyle değerlendirmesin. Çünkü yüce Allah (cc):
93
-"Eğer onlara itaat ederseniz. Şüphesiz müşrik olursunuz." (Enam Suresi, 121) buyurmaktadır.
Bir başka ayette ise şöyle buyrulur.
"Yoksa onların, dini konularda Allah'ın izin ver mediği şeyleri dini kaide kılan ortakları mı var?" (Şura Suresi, 21)
Kur'an ve sünnetin bu hükmü Allah'tan başka kanun koyucular tanıyıp Allah'ın yasakladığı hususlar da onlara tabi olanlar hakkındadır. Başkalarına tabi olanlar hakkında hüküm böyle olunca, kendi nefisleri ni Allah'a ortak kılıp ta kendilerini hüküm kayına helal ve haram kılma gibi uluhiyet özelliklerini taşıyan ma kamlarda görenlerin hükmü nasıldır.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ÖLÜLERDEN YARDIM İSTEMEK GİZLİ ŞİRKTİR
Çoğu insanın farkında dahi olmadığı pek çok gizli şirk vardır. Ölmüş salih kullardan bir şey talep et mek, yardım istemek, hastalık, sıkıntı, fakirlik, düşman ve sıkıntılardan kurtulmak için yardım istemek gizli şirktir. Bu şekilde dua edenler, dua ettikleri ölülerin fayda ve zarar verebileceklerine inanırlar, lbni Kay-yım'ın da dediği gibi bu tür şirk çok yaygındır.
Bu şirkin gizli olmasının iki sebebi ardır.
1. İnsanlar duanın ve yardım istemenin ibadet olmadığını sanmaktadırlar. Onlara göre yalnızca na maz, oruç, zekat gibi hususlar ibadettir.
Halbuki önce de belirttiğimiz gibi dua ibadetin ruhudur. Peygamberimiz (SAS) "Dua ibadetin ta kendi sidir" buyurarak bu gerçeği ifade etmiştir.
2. Ölülerden yardım isteyenler diyorlar ki: Biz dua ettiğimiz, yardım istediğimiz ölülerin ilah, veya rabbimiz olduğuna inanmıyoruz. Bilakis onlarda bizim gibi insanlardır. Lakin biz, onların bizimle Allah arasın da bir vasıta olduğuna, Allah katında bize şefaatçi ola caklarına inanıyoruz.
İşte bu inanç onların Allah'ı tanımadıklarını gös terir. Maalesef Allah'ı kendilerine ancak bir vasıta, bir şefaatçi ile ulaşılabilen diktatörlerle, zalim hükümdar kıyaslıyorlar. Bu Mekke müşriklerinin, putları ve ilah ları hakkında sorulduğunda cevap olarak söyledikleri vehmin ta kendisidir.
"Dikkat et. Halis din Allah'ındır. Onu bırakıp kendilerine birtakım dostlar edinenler "Biz onlara bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz" derler." (Zümer Suresi, 3)
90
"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" diyorlar." (Yunus Su resi, 18)
Meke müşrikleri de ilâhlarının kendi elleri ile yaptıkları putların insanları yaratmadığını, diriltip, öl dürmediklerini, kendilerine rızık vermediklerini bili yorlardı. Yüce Rabbimiz bu hususu şöyle ifade etmek tedir:
"Onlara yer ve gökleri kim yarattı diye sorsanız: "Aziz ve Alim olan Allah yarattı" derler." (Zuhruf Sure si, 9)
"De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor. Ya da kulaklara ve gözlere kim kadir olabilir? Ölüden diriyi diriden ölüyü kim çıkarıyor? Yaratma işini kim idare ediyor? (Bütün bu sorulara) "Allah" diye cevap verecekler." (Yunus Suresi, 31)
Ayette de belirtildiği gibi onlar Allah'a, yer ve göklerin yaratıcısı, rızık veren, öldüren ve dirilten ola rak inanmıyorlardı. Putları ise yalnızca vasıta ve şefaat çi olarak görüyorlardı. Buna rağmen Kur'an onların ta mamını müşrik sayıyor.
Bununla da kalmayıp şirkten tevbe edip "la ilahe illallah" deyinceye kadar öldürülmelerini emrediyor. Bu kelimeyi söylediklerinde islamın hakkı hariç kanları ve malları korunur.
Yüce Allah (cc)'ın şefaatçiye vasıtaya ihtiyacı yoktur. O insana şah damarından yakındır. Nitekim yüce Allah (cc) şöyle buyurur:
"Kullarım beni sorarsa de ki; ben herhalde yakı nım" (Bakara Suresi, 186)
"Rabbiniz "bana dua edin ki size icabet edeyim" buyurur"
91
Allahın kapısı, o kapıdan girmek isteyen herkese açıktır. O'nun kapısında ne bekçi, ne de kapıcı yoktur.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
BÜYÜK ŞİRK
Büyük şirk iki kısımdır. Açık ve gizli şirk Açık şirk: Allah'la birlikte başka bir ilaha ibadet etmektir. Bu ilahın ay, güneş, yıldız, gibi cansız varlık lardan, buzağı, inek gibi hayvanlardan, firavun gibi ilahlık iddia edenlerden Hazreti İsa gibi peygamberler den, cin, şeytan, melek gibi gaybi varlıklardan olmasın da hiçbir fark yoktur. Saydıklarımız bu varlıklara kul luk eden çeşitli ümmetlere mensup pek çok insan var dır.
89
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ŞİRKİN ÇEŞİTLERİ
Şirk iki kısımdır: Şirki Ekber, Şirki Asgar (küçük) Şirki Ekber: Allah'ın sahibini ebedi olarak affetmeyeceği, cennete koymayacağı şirktir.
Şirki Asgar: Yapmakta ısrar edinin kâfir ola rak öleceğinden korkulan büyük günaha denir. Eğer Allah'ın rahmetinden kovulmazsa ölmeden ön ce tevbe nasib olur.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ŞİRK
Şirk: Yalnızca Allah'a ait olan herhangi bir husus ta ona ortak kılmaktır. İbadet, itaat, yardım isteme vb. hususlarda Allah'a ortak kılmak gibi.
Tarifini yaptığımız şirk, Şirki Ekberdir. Onunla birlikte değil salih amel, bilakis hiçbir amel kabul edil mez. Çünkü amelin kabul edilmesi, amel sayılabilmesi için ilk şart, onun yalnızca Allah için yapılmasıdır.
"De ki: Ben yalnızca sizin gibi bir beşerim (şu kadar var ki) bana, ilahınızın bir tek ilah. olduğu vah-yolunuyor." (Kehf Suresi, 110)
Şirk affedilmeyen, terketmedikçe sahibinden iyi lik kabul edilmeyen, büyük bir günahtır.
88
"Şüphesiz ki Allah şirki bağışlamaz. Onun dışın daki günahlarda ise dilediği kişiyi bağışlar." (Nisa Sure si,'il 6)
Cennet müşriğe haramdır. Cehennem ise onun ebedi karargahıdır.
"Biliniz ki kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar. Artık onun yeri ateştir ve zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." (Maide Suresi, 72)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ŞİRKTEN SAKINMAK
Tevhidin gerçekleşmesi için gereken üçüncü un sur ise şirkten sakınmaktır. Şirkten sakınmanın yolu ise onun; küçük, büyük, gizli açık her türünü bilmek ve şirk kokusu olan her şeyden uzaklaşmaktan geçer.
Daha önce de belirttiğimiz gibi "Herşey zıddı ile bilinir" Öyle ise tevhit te ancak zıddı olan şirkin bütün yönleri ile bilinmesi ile kavranabilir.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TAĞUTU RED
Tevhidin gerçekleşmesi için ilk adımın, Allah'a samimiyetle ibadet etmek, uluhiyete uygun tazim, itaat ve sevgi gibi yalnızca Allah'a karşı yapmamız gereken görevleri yapmak olduğunu belirtmiştik.
Tevhidin gerçekleşmesi için gereken ikinci adım, Tağutların inkârı ve Allah'ın dışında ibadet yapılan veli edinilen her varlıktan uzak durmaktır. Öyle ki, Kur'anı Kerimin pek çok yerinde, tağutun reddi Allah'a (cc) imandan önce zikredilmiştir.
"O halde kim tağutu inkâr edip Allah'a inanırsa, sağlam kulpa yapışmıştır. O kulp hiç bir zaman kop maz." (Bakara Suresi, 256)
Allah'ın Resulü ise şöyle buyurmuştur.
"Kim, Allah'tan başka ilah yok der ve Allah'ın dı şında tapılanları reddederse, onun malı, kanı haram olur. Hesabı ise Allah'a aittir." (Müslim)
86
Dikkat edilirse malın ve kanın korunma altına alınması için yalnızca kelimeyi tevhid yeterli sayılma mış aynı zamanda kendisine tapınılan tağutun da inkân şart koşulmuştur. Zira eşya zıddı ile kaimdir. O halde iman; ancak tağutu inkâr edip ona tabi olanlar dan uzak olmakla gerçekleşir.
Bunun içindir ki tevhid ehlinin imamı İbrahim (as) kavminin ilahlarından, putlarından uzak olduğu nu ve bunlara düşman olduğunu ilan etmiştir.
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine de mişlerdir ki: "Biz sizden ve sizin Allah'ın dışında taptı ğınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz, bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." (Mümtehine Suresi, 4)
Bu ve benzeri ayetlerden anlıyoruz ki Tevhid yal nızca Allah'a inanmak ve ona ibadet etmekle tamam lanmaz. Bilakis bunun yanısıra tağutu inkâr, ona uyan lardan uzak olmak gerekir. Allah resulü (SAS) kavmine "yalnızca Allah'a ibadet edin. Tağutlardan sakının." (Nahl Suresi, 36) buyurarak bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir.
Peki tağutun anlamı nedir?
Tağut; Tuğyan sözünden türeyen bir kelime olup haddi aşan anlamındadır, tağutun kimleri kapsayacağı hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Hz. Ömer (ra): "tağut şeytandır" buyurmuştur. Cabir (ra) ise: "Tağut şeytanlarla ilişkisi olan kahinlerdir" demiştir. İmamı Malik de "Allah'ın dışında ibadet edilen şeylerin hepsi tağuttur" demiştir.
Bu sözler tağutu tarif etmekle birlikte kapsamlı değildir. Bu husustaki en kapsamlı tarif imam İbni Kay-yimin yapmış olduğu tariftir.
87
"insanın haddi aşarak ibadet ettiği, tabi olduğu, itaat ettiği her varlığa tağut denir. Her kavmin tağutu, bir meselede Allah ve Resulünün dışında hükmüne başvurduğu, ibadet ettiği, islami sınırlar dışında tabi ol duğu ve Allah'ın rızası dışında itaat ettikleri varlıklar dır. Bu tağutlar ve onlara tabi olanlar incelendiğinde, hepsinin Allah'a ibadet etmekten yüzçevirip tağutlara ibadet ettiklerini, Allah Resulüne itaat etmekten yüzçe virip tağutlara itaat ettikleri görülür.
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
ALLAH'A KULLUKTA SAMİMİYET
Allah'a samimi olarak kulluk; onu tam olarak ta zim etmek, mutlak olarak boyun eğmek ve sevmektir. Gerçek kulluk bu üç esasla gerçekleşir.
1. Kişi, hiçbir insana Allah'a gösterdiği gibi saygı göstererek, onu rab yerine koymamalıdır.
"De ki; Allah herşeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mi arayacağım?". (Enam Suresi, 164)
İnsanların Allah'ın dışında veya Allah'la birlikte ibadet ettiği, tazim ettiği, Rab olarak kabul edilen her şeyin yok edilmesi gerekir. İlah edilen bu Rablerin in san veya taş olmasında hiçbir fark yoktur. Bunun için dir ki Allah Resulü melikleri İslama davet ederken: "Al lah'tan başka hiçbir varlığa ibadet etmeyelim, Ona hiç bir şeyi ortak kılmayalım. Allah'tan başka biribirimizi rab edinmeyelim." (Ali İmran Suresi, 64) buyurmuştur.
2. Allah'ı sevdiği kadar sevdiği, bir veli edinme mek:
"De ki gökleri ve yeri yoktan vareden Allah'tan başkasını mı dost ediniyorsunuz?" (Enam Suresi, 14)
Br başka ayette ise şöyle buyrulur:
"İnsanlardan bazısı, Allah'tan başkasını Allah'a ortak edinir de onları, Allah'ı sever gibi sevreler. İman edenler ise, onlardan daha çok Allah'ı severler. Başkala rına tabi olanlar, "Ah keşke, bir daha dünyaya geri gel memiz mümkün olsaydı da, şimdi onlar bizden uzak laştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık." derler" (Bakara Suresi, 165-167)
Burdaki sevginin anlamı: Kişinin Allah'a ortak kıldığı varlığı veya veliyi korkarak, tazim ederek, ona boyun eğerek veya Allah'a mahsus herhangi bir halle sevmektir.
84
Şeyhülislam Muhammed b. Abdülvehab bu hu susta şöyle der:
Ayette "Edindikleri ortakları Allah'ı sever gibi se verler" buyrulması bu kişilerin Allah'ı da çok sevdikle rini gösterir. Ancak bu sevgileri onları İslama girdire-mez. Hal böyle olunca edindikleri ortakları Allah'tan daha çok severler. Yahut Allah'ı hiç sevmeyenler nasıl müslüman olabilirler."
Tevhid, kişinin Allah'ı samimiyetle sevmesini, Allah'ı sevdiği gibi sevdiği ortaklar, veliler edinmemesi ni gerektirir. Velilik, ancak Allah için olursa caiz olur.
"Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı ediniyor lar? Halbuki dost Allah'tır. O, ölüleri diriltendir. Herşe-ye kadirdir." (Şura Suresi, 9)
3. Allah'ın hükmüne uydukları gibi, hükmüne uydukları, hakemler edinmek. Nitekim bu tür kişiler hakkında Allahu teala şöyle buyurur:
De ki: Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitabı açık olarak indiren odur." (Enam Suresi, 114)
Kullarının dini ve dünyevi bütün işlerinde hü küm verme yetkisi Allah'a aittir. Çünkü, yarattıklarını en iyi tanıyan, onlara karşı en merhametli, onları ıslah edecek veya bozacak şeyleri en iyi bilen Allah'tır.
"Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve herşeyden haberdardır." (Mülk Suresi, 14)
Bir başka ayette ise -Kanun anlamındaki- hük mün yalnızca Allah'a ait olduğu belirtilerek şöyle buy rulur.
"Hüküm yalnızca Allah'a aittir. O da, kendisin den başkasına ibadet etmememizi emretmiştir. İşte dos-
85
doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf Suresi, 40)
Kur'an; bir mesele olduğunda Allah'ın hükmünü bırakıp başkasının hükmüne başvuranların, imandan çıkarak şeytana itaat etmiş olacağını beyan ederek şöyle buyurur.
"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Onlar, inan mamaları kendilerine emr olunduğu halde şeytanın önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki, şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara: Gelin Al lah'ın indirdiğine ve resule başvuralım." denildiği za man, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görür sün." (Nisa Suresi, 60-61)
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİD NE İLE GERÇEKLEŞİR
Bütün peyamberlerin tebliğ ettiği esaslar ve isla mm insanlar arasında yaymaya, güçlendirmeye ve Ko rumaya çalıştığı tevhid, ancak şu unsurlarla gerçekleşip dalbudak salar:
1. Allah'a samimiyetle ibadet etmek.
2. Bütün tağutları inkâr edip, kulluk ettiği bütün putlardan ve Allah'ın emri dışındaki bütün dostluklar dan uzaklaşmak.
3. Şirkin her çeşidinden sakınmak.
83
-
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİDİN DİĞER ÜMMETLERE TEBLİĞ EDİLMESİ
Her müslüman, tevhid inancı üzere yaşamakla görevli olduğu gibi onu bütün insanlığa tebliğ etmekle de görevlidir. Bundan dolayı Allah Resulü (sav) ömrü nün sonlarına doğru kisrayı, kayseri ve diğer melikleri İslama davet etmiştir. Bu husus Kuran'ı Kerimin zariyet suresi 56-57. ayetlerinde dile getirilmiştir.
Sahabei kiram (ra) ve onların yolunu takib eden tabiin de bu sorumluluklarını çok iyi kavramışlardı. Nitekim kadisiye savaşında, İran Komutanı müslüman-ların elçisi Rebi b. Amire:
-Siz kimsiniz, ne yapmak istiyorsunuz? diye sor duğunda Rebi şöyle cevap verir:
-Biz, insanları Kula kul olmaktan kurtarıp yal nızca Allah'a kulluk ettirmek, dünyayı bela yeri olmak tan çıkarıp huzur yeri yapılarak, insanları dinlerin zul münden kurtarıp islamın adaletine kavuşturmak için gönderilen bir Kavimiz."