Fatih Sultan Mehmed Han'ın tahta çıkışı-18/02(1451)
Türkiye NATO'ya girdi-18/02/1952
Printable View
Fatih Sultan Mehmed Han'ın tahta çıkışı-18/02(1451)
Türkiye NATO'ya girdi-18/02/1952
1451 târihinde babasi Ikinci Murad’in vefâti üzerine Ikinci Mehmed, ikinci defâ Osmanli tahtina oturdugunda 19 yasindaydi. Daha önceden saltanat tecrübeleri oldugu gibi, babasinin yaninda seferlere de katilmis ve çok iyi bir kumandan olarak yetistirilmisti.
Saltanat degisikligi dolayisiyla firsat kollayan Karamanogullari üzerine bir sefer yaptiktan sonra, artik kangren hâline gelen Bizans meselesini halletmek üzere bütün agirligini bu konuya verdi.Rumeli Hisarini yaptirip, Yildirim Bâyezîd’in karsi kiyida yaptirdigi Anadolu Hisari ile berâber bogazi kestikten sonra, 1452-1453 kisini Edirne’de harp hazirliklari ile geçirdi. Rumeli Hisarinin insâ plâninin bizzât Pâdisâh tarafindan çizildigi rivâyeti kuvvetlidir. Hisarin kerestesi Izmit’ten, kireci Sile bölgesinden getirildi ve yapiminda 1000 tasçi ustasi, 5000 isçi, 10.000 civârinda yamak çalistirildi. Vezirler sirtlarinda tas tasiyarak hisarin yapilmasina hizmet ettiler.Ayrica bâzi burçlarin yapim masrafini isçi ücretleri dâhil vezirler üzerine aldilar.Rumeli Hisari’nin insâsi esnâsinda Bizans Imparatoru elçi göndererek, “kendi topraklari üzerine kale yapilmasinin dostluga ve ahde vefâya uymadigini” bildirdi. Bunun üzerine Fâtih SultanMehmed elçiye; “Var git kralina söyle! O, rahmetli babam zamâninda ahdi çok defâ bozmustu.Arada ahid mi kaldi ki vefâdan bahseder. Bu topraklara biz hisar yapariz, toprak elçi göndermekle kurtarilmaz. Eger bu topraklar onunsa, gelip kurtarsin.” diyerek niyetini az çok ortaya koydu. Dört aydan az bir zamanda bitirilen Rumeli Hisari ile Istanbul’un Karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alinmis oldu. Ayrica Karadeniz kiyilarina yayilan Venedik kolonilerinin de Venedik ile irtibati kesilmis oluyordu.Istanbul’un muhâsarasina kadar da her geçen gemi, yükü, kalkis ve varis iskeleleri gibi bilgileri ve geçis rüsûmunu (geçis vergisi) altin olarak vermeye mecbur birakilmis, vermeyen batirilmistir. Sehzâdeliginden beri bir an önce Istanbul’u fethetmek, hazret-i Peygamberin müjdesine mazhar olabilmek ideali ile tutusan SultanMehmed, bu büyük meselenin halline çalisiyordu. Bu sebeple askerî târihin kaydettigi ilk büyük atesli silahlar ve toplarla bu orduyu dayanilmaz bir kudret hâline getirmis, Istanbul muhâsarisinda donanmayi Besiktas’tan kara yolu ile Haliç’e indirilen teknik bir dehâya ve çesitli muhâsara makinalarina, seyyar kulelere sâhib olmustu. Haliç üzerinde; Kasimpasa tarafindan baslamak üzere bos fiçilar üzerine kalaslar baglatarak bes buçuk metre eninde bu köprüyü Kasimpasa-Ayvansaray arasina insâ ettirdi. Bu çalismalari görenBizanslilar su üstünde yüründügünü zannederek, sihir yapildigina hükmetmislerdi. Devrin en agir toplarini döktürdü. O zamana kadar atesli silahlarin atistan sonra sogumasi beklenirdi. Fâtih Sultan Mehmed, zeytinyagi döktürerek insanlik târihinde “yagla makina sogutmasini” havan topunun balistik hesaplarini yaparak, plânini çizerek dik mermi yollu ilk silahi kesfetti. Fâtih, bu yüksek vasiflari ve üstün kuvvetiyle Istanbul fethine hazirlanirken,ona karsi dis düsmanlari ve içerde sehzâdeleri kiskirtanBizans, târihî fesat siyâsetinin son gayreti olarak bu sefer de sehzâde Orhan’i Fâtih aleyhine kullanma tesebbüsüyle genç Pâdisâh’a Istanbul seferinin mesrulugunu ve zarûretini bir kere daha göstermis oluyordu. Üstelik daha Manisa’da sehzâdeyken, hocasi büyük velî AksemseddînIstanbul’u fethedecegini müjdelemisti. Hazret-i Peygamberin; “Istanbul muhakak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdâr ve ordu ne mükemmel insanlardir.” meâlindeki hadîs-i serîfi onu ayri bir sevke getirmisti. Kaynaklarin belirttigine göre, Pâdisah, hep Istanbul’un fethini düsünüyordu. Evliyânin isâretleri, kesif ve kerâmet sâhiplerinin sözleri ile o bu fikri tamâmiyle benimsemisti. Pâdisâhin gece-gündüz huzûru kaçmisti. Yatagina girer kalkarken, sarayinda ve disarida gezinirken kafasi hep Istanbul’un fethi ile mesguldü. Yalniz veya maiyetiyle gezintiye çiktiginda da yine fethi düsünür, istirâhat ve uyku bilmezdi. Elinde kalem ve kâgit dâimâ Istanbul’un haritasi ile ugrasirdi.Yine bir gece ayni düsünceyle uykusu kaçmis, veziri Çandarli Halil Pasayi gece yarisindan sonra konagindan sarayina çagirtmisti. Böyle gece yarisi vakitsiz çagrilmaktan korkan yasli vezir, pâdisâhin ayaklarina kapanarak, özürler dilemis, pâdisâh da korku ve telasinin yersiz oldugunu belirterek,Istanbul’un alinmasi için oturup konusmaya çagirdigini bildirmisti. Nihayet Ikinci Mehmed, 23 Martta ordusuyla Edirne’den hareket etti. Kusatma 6 Nisanda basladi. 18 Nisanda Istanbul adalari alindi. 22 Nisan gecesi Türk donanmasi karadan Haliç’e indirildi. 23 Nisanda sulh teklifine gelen Bizans elçisine genç Pâdisah; “Ya ben sehri alirim, ya sehir beni!” cevâbini verdi. 29 Mayis sabahi yapilan son taarruzda Istanbul düstü. Bu sekilde ortaçag sona erdi yeniçag basladi. Istanbul’un fethi, Türk târihinin en müstesnâ olayi sayilarak “Feth-i Mübîn” denildi. Dünyânin en büyük kilisesi (Sainte-Sophie) ve bütün Avrupa’nin ayakta kalan en eski yapisi olan Ayasofya câmiye çevrildi. Fâtih bu mabedin kiyâmete kadar câmi kalmasini yazili olarak vasiyet ve vakfeyledi. Bütün Ortodoks Hiristiyanlarin basi olan patrikligi ortadan kaldirmadi. Bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre degerlendirmek îcâb eder.Isteseydi Istanbul fâtihi, patrikligi ortadan kaldirabilirdi. Fakat o zamânin siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi. Istanbul’un düsmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandi. Hâlbuki CenevizlilerTürklerle dostluk anlasmasi imzâlamislardi. Bu ihânetleri ortaya çikinca çok korktular. Kendilerine çok agir cezâlar verilecegini beklerken, Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlisi ve papazini çagirtarak üzüntülerini bildirdi ve Galata’da oturan bu Cenevizliler için bir ferman çikartti; “Evvelden oldugu gibi herkes sanat ve ticâretinde, ibâdetinde serbesttir. Kiliseler açik bulunacak, ancak çan çalinmayacaktir.” seklindeki emriyle ölüm bekleyen insanlari sevindirdi. Gerek Ortodokslara, gerek Cenevizlilere tanidigi bu serbestlik, Avrupalilarin husûmetini azaltti. Bâzi Avrupali târihçiler, Türklerin Avrupa’da süratli bir sekilde ilerlemesini, Avrupa’nin kolay fethini bu davranisa baglarlar ve Osmanli Imparatorlugu, bu hâdise ile cihânsümûl hâle geldi seklinde yazarlar. 21 yasinda Istanbul’u fetheden Fâtih, Katolik Avrupa’ya cephe aldi ve Ortodoks Hiristiyanligin Katoliklerle birlesmesini önledi. Esâsen imparator ve devlet adamlari, Istanbul’u kurtarmak için papaligin asirlardan beri istedigi fedâkârligi yapiyor, papalik da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birlesmesi karsiliginda askerî yardimda bulunuyordu. Fakat bütün çalisma ve gayretlere ragmen Istanbul’u korumak için Avrupa’dan az bir gönüllüden baska bir sey gelmedi. Istanbul’daki papazlar ve halk da dinlerini korumak için Istanbul’da Lâtin sapkasi yerine Türk sarigini görmeyi tercih ettiklerini belirttiler. Istanbul’un fethi ile Osmanli Cihan Devletinin temelleri atilmis oluyordu. Dogu Roma Fâtihi olarak Edirne’ye dönen Fâtih Sultan MehmedHan, dünyâ politikasini yeniden gözden geçirdi. Devletin gelecegi için önemli kararlarin alinmasi gerekiyordu. Bizans’in düsmesini Avrupa’nin hos karsilamayacagi tabiî idi. Karaman ve Istanbul seferinden sonra, 1453’te Cenevizlilerden Enez’i aldi. 1454’te, Kirim’a bir donanma gönderdi.Ayni yil Sirbistan Seferine çikti.KuzeyEge adalarina donanma göndererek buralari ele geçirdi. Rodos Seferini yapti ise de adayi alamadi. 1455-1456 yillarinda ikinci ve üçüncü Sirbistan seferlerine çikti. Bu ikincisinde babasindan sonra Belgrad’i tekrar muhâsara etti. Kaleyi savunan Hunyadi Yanos öldü, Fâtih yaralandi. Fakat Belgrad düsmedi. 1455’te Bogdan Beyligi de Osmanli idâresine girdi. 1458’de Mora’ya ilk seferini yapti. 1459’daki Sirbistan Seferi sonunda,Semendire fethedildi ve Sirbistan Devleti son buldu. 1460’da çiktigi Ikinci Mora Seferi; Mora prensliklerinin ilgasi, Osmanli devletine katilmasi, Palegoslarin sonu ve Bizans kalintilarinin silinmesi ile sonuçlandi. Sonra Güney Karadeniz meselesini ele aldi. 1461’de Ceneviz’den Amasra’yi fethetti. Baharda Sinop’a geldi.Himâyesinde bulunan Candarli Beyligine dostça son verdi.Oradan Trabzon’a yürüdü. Denizden de kusatilan Trabzon Rum Imparatoru teslim oldu.Komnenos imparatorluk hânedanina son verildi. Bu sekilde Batum ve Gürcistan kiyilarina kadar bütün GüneyKaradeniz kiyilari Osmanli Devletine katildigi gibi Trabzon ve Rize gibi Anadolu’nun son parçalari da Hiristiyanlardan alinmis oldu. Trabzon seferinden dönüsünde Eflâk üzerine yürüdü ve ayaklanan Kazikli Voyvoda meselesini hâlletti. Fâtih, 1462’de Yayçe’nin fethiyle netîcelenen birinci Bosna Seferine çikti. Ayni yil Midilli Adasini fethetti. 1463’te Bosna’ya bir sefer daha yapti. Ertesi yil tekrar Bosna üzerine gitti. 1466’da Karaman Seferine çikti. Ayni yil Arnavutluk üzerine yürüdü. 1466-67’de Arnavutluk üzerine bir sefer daha yapti. Bu ardi kesilmeyen seferlerde Fâtih, bir taraftan büyük devlet fikrini gerçeklestirecek tedbirler almis, diger taraftan da cihansumûl hâkimiyet fikrini benimsemisti. Bunun için Tuna’nin güneyinde ve Firat-Toroslar sinirinin batisinda, Osmanli Devletine katilmiyan hiçbir yer birakmamak,Karadeniz’i ve Ege denizini birer Türk gölü yapmak, Venedik donanmasini geçerek, deniz kuvvetlerini de kara ordusu gibi dünyânin birinci kuvveti hâline getirmek ve bu isleri tamâmen gerçeklestirdikten sonra, Italya’yi fethetmek istiyordu. Bu plân artik dünyâca bilinmeye baslanmisti. Bu projeye karsi yalniz bütün Avrupa degil, Türkiye’nin dogusundaki komsulari da karsi çiktilar. Bu sekilde Osmanli Devletine karsi, bir ittifak meydana getirildi ve uzun süren savaslar basladi. Bu büyük savaslarda, Osmanlilarin karsisinda yer alan büyük devletler; Akkoyunlular, Venedik, Macaristan, Almanya, Polonya, Kastilya, Aragon ve Napoli idi. Fâtih, dehâsi ile bu ittifaka karsi koymasini bildi. Düsmanlarini bâzen teker teker, bâzen ikiser üçer, bâzen beser onar yenerek bu büyük savaslardan da gâlip çikti. Böylece Türk Cihan Imparatorlugunun temelleri saglamlastirilmis oldu. Dünyânin Osmanli Devleti karsisinda âciz kaldigi ortaya çikti.Venedik’in deniz üstünlügü târihe karisti. Böylece dünyâ Hiristiyanliginin iki mühim dayanagindan Bizans’i yikip Venedik’i sindirmis oldu.
19/şubat(779)İbrahim bin Ethem(k.s.)hazretlerinin vefatı.
19/şubat(1405)Emir Timur'un vefatı.
19/şubat(1918)Erzincan/Çayırlı'nın kurtuluşu
Mısır'da Melik Müeyyed Camii'nde hutbe Yavuz Sultan Selim adına okundu.20/şubat/1517
20 Ocak 1921 TBMM'nin oluşumunun ardından, 23 maddelik ilk anayasa
''Teşkilatı Esasiye'' kabul edildi.
20 Ocak 2003 Mernis sistemi yürülüğe girdi.
Bu arada MERNİS: merkezi nüfus idare sisteminin kısa proje adıdır. Günümüzde Türkiye de uygulamada bulunan vatandaşlık kimlik numarasının varlık nedenidir.
1921
TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU
1921 TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNUNUN BÖLÜMLERİ
İdare (Madde 10)
Vilayat (Madde 11-14)
Kaza (Madde 15)
Nahiye (Madde 16-21)
Umumi Müfettişlik (Madde 22-23)
TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU
Kanun No: 85
Kabul Tarihi: 20 Kânun-ı Sani 1337 (20 Ocak 1921)
Düstur, Üçüncü Tertip, Cilt 1, s.196-199.
Ceride-i Resmiye, 1-7 Şubat 1337 (1921)
MADDE 1.- Hakimiyet bilâkaydü şart milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatanı bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.
MADDE 2.- İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder.
MADDE 3.- Türkiye Devleti, Büyük Milleti Meclisi tarafından idare olunur ve hükûmeti "Büyük Millet Meclisi Hükûmeti" unvanını taşır.
MADDE 4.- Büyük Millet Meclisi, vilâyetler halkınca müntehap azadan mürekkeptir.
MADDE 5.- Büyük Millet Meclisinin intihabı iki senede, bir kere icra olunur. İntihap olunan azanın azalık müddeti iki seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir. Sabık heyet lâyik heyetin içtimaına kadar vazifeye devam eder. Yeni intihabat icrasına imkân görülmediği takdirde içtima devresinin yalnız bir sene temdidi caizdir. Büyük Millet Meclisi azasının herbiri kendini intihap eden vilâyetin ayrıca vekili olmayıp umum milletin vekilidir.
MADDE 6.- Büyük Millet Meclisinin heyeti umumiyesi teşrinisani iptidasında davetsiz içtima eder.
MADDE 7.- Ahkâmı şer'iyenin tenfizi, umum kavaninin vaz'ı, tadili, feshi ve muahede ve sulh akti ve vatan müdafaası ilânı gibi hukuku esasiye Büyük Millet Meclisine aittir. kavanin ve nizamat tanziminde muamelatı nasa erfak ve ihtiyacatı zamanaevfak ahkamı fıkhiye ve hukukiye ile adap ve muamelât esas ittihaz kılınır. Heyeti Vekilenin vazife ve mesuliyeti kanunu mahsus ile tayin edilir.
MADDE 8.- Büyük Millet Meclisi, hükümetin inkısam eylediği devairi kanunu mahsus mucibince intihap kerdesi olan vekiller vasitası ile idare eder. Meclis, icrai hususat için vekillere veçhe tayin ve ledelhace bunları tebdil eyler.
MADDE 9.- Büyük Millet Meclisi heyeti umumiyesi tarafından intihap olunan reis bir intihap devresi zarfında Büyük Millet Meclisi reisidir. Bu sıfatla Meclis namına imza vaz'ına ve Heyeti Vekile mukarreratını tasdika selâhiyettardır. İcra Vekilleri Heyet içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi reisi Vekiller Heyetinin de reisi tabiisidir.
İdare
MADDE 10.- Türkiye, coğrafî vaziyet ve iktisadî münasebet noktai nazarından vilâyetlere, vilâyetler kazalara münkasem olup kazalar da nahiyelerden terekküp eder.
Vilâyet
MADDE 11.- Vilâyet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer'î, adlî ve askerî umum, beynelmilel iktisadî münasebet ve hükûmetin umumî tekâlifi ile menafii birden ziyade vilâyete şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz'edilecek kavanin mucibince Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti İçtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi Vilâyet Şûralarının salâhiyeti dahilindedir.
MADDE 12.- Vilâyet Şûraları, vilâyetler halkınca müntehap azalan mürekkeptir. Vilâyet Şûralarının içtima devresi iki senedir. İçtima müddeti senede iki aydır.
MADDE 13.- Vilâyet Şûrası, azası meyanında icra amiri olacak bir reis ile mutelif şuabatı idareye memur azadan teşekkül etmek üzere bir idare heyeti intihab eder. İcra selâhiyeti, daimi olan bu heyete aittir.
MADDE 14.- Vilâyette Büyük Millet Meclisinin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti tarafından tayin olunup, vazifesi devletin umumi ve müşterek vezaifini rüyet etmektir. Vali, yalnız devletin umumi vazaifile mahalli vezaif arasında tearuz vukuunda müdahale eder.
Kaza
MADDE 15.- Kaza yalnız idarî ve inzibatî cüzü olup manevi şahsiyeti haiz değildir. İdaresi, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti tarafından mansup ve valinin emri altında bir kaymakama mevdudur.
Nahiye
MADDE 16.- Nahiye, hususi hayatında muhtariyeti haiz bir manevî şahsiyettir.
MADDE 17.- Nahiyenin bir şûrası, bir idare heyeti ve bir de müdürü vardır.
MADDE 18.- Nahiye şûrası, nahiye halkınca doğrudan doğruya müntehap azadan terekküp eder.
MADDE 19.- İdare heyeti ve nahiye müdür, nahiye şûrası tarafından intihap olunur.
MADDE 20.- Nahiye şûrası ve idare heyeti kazaî, iktisadî ve malî salâhiyeti haiz olup bunların derecatı kavanini mahsusa ile tayin olunur.
MADDE 21.- Nahiye, bir veya bir kaç köyden mürekkep olduğu gibi bir kasaba da bir nahiyedir.
Umumi müfettişlik
MADDE 22.- Vilâyetler, iktisadî ve içtimaî münasebetleri itibariyle birleştirilerek, umumi müfettişlik kıtaları vücuda getirilir.
MADDE 23.- Umumî müfettişlik mıntıkalarının umumî surette asayişinin temini ve umum devair muamelatının teftişi, umumi müfettişlik mıntıkasındaki vilâyetlerin müşterek işlerinde ahengin tanzimi vazifesi umumi müfettişlere mevdudur. Umumi müfettişler Devletin umumi vezaifile mahallî idarelere ait vezaif ve mukarreratı daimi surette murakabe ederler.
Maddei münferide
İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meri olur. Ancak elyevm münakit Büyük Millet Meclisi 5 Eylül 1336 tarihli nisabı müzakere kanununun birinci maddesinde gösterildiği üzere gayesinin husulüne kadar müstemirren müçtemi bulunacağı cihetle işbu Teşkilâtı Esasiye Kanunundaki 4'üncü, 5'inci, 6'ncı maddeler gayenin husulüne elyevm mevcut Büyük Millet Meclisi adedi mürettebinin sülüsanı ekseriyetle karar verildiği takdirde ancak yeni intihabdan itibaren meriyül icra olacaktır.
TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNUN BAZI MEVADDININ TAVZİHAN TADİLİNE DAİR KANUN
Kanun No: 364 Kabul Tarihi: 29.10.1339 (1923)
Düstur, Üçüncü Tertip, Cilt 5, s.158.
MADDE 1.- Hâkimiyet, bilâ kaydü şart Milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye Devletinin şekli Hükümeti, Cumhuriyettir.
MADDE 2.- Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır. Resmî lisanı Türkçedir.
MADDE 4.- Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hükümetin inkısam ettiği şuabatı idareyi İcra Verilleri vasıtasiyle idare eder.
MADDE 10.- Türkiye Reisicumhuru, Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi tarafından ve kendi âzası meyanından bir intihap devresi için intihap olunur. Vazifei Riyaset yeni Reisicumhurun intihabına kadar devam eder. Tekrar intihap olunmak caizdir.
MADDE 11.- Türkiye Reisicumhuru Devletin Reisidir. Bu sıfatla lûzum gördükçe Meclise ve Heyeti Vekileye riyaset eder.
MADDE 12.- Başvekil Reisicumhur tarafından ve Meclis âzası meyanından intihap olunur. Diğer Vekiller Başvekil tarafından gene Meclis âzası arasından intihap olunduktan sonra heyeti umumiyesi Reisicumhur tarafından Meclisin tasvibine arzolunur. Meclis hali içtimada değil ise keyfiyeti tasvip Meclisin içtimaına talik olunur.
"MADDE 2.- Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır. Resmî lisanı Türkçedir"
Teşekürler Abdurrahman kardeşim, sonra ne olduysa bir takım değişikliklerle beraber 1921 Anayasasındaki devletin Din-i İSLAM dır.yazısı çıkarıldı...
Çağdaşlığı ve laikliği kullanıp müslümanlara hakeret eden insanlara bu maddeleri hatırlatmak lazım.
Çok teşekkür...
Esasında çokkk konuşulacak konu var ama neyse ....
Okuyan gözlerine sağlık.
İbn-i Batüta'nın vefatı 24/şubat/1369
Cem Sultanın vefatı 24/şubat/1495
Trabzon ve Yomra'nın kurtuluşu 24/Şubat/1918
Bilgilendirme için teşekkürler kuzat
24 Ocak 1995 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda "Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa Tasarısı" kabul edildi.
24 Ocak 1994 Türkiye Cep telefonu ile tanıştı...
25 Şubat
1925 : Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nda değişiklik yapıldı; Din politikaya alet edilemeyecek ve bu suç vatan hıyaneti sayılacak.
HIYANET-İ VATANİYE KANUNU
Kanun Numarası : 2
Kabul Tarihi : 29 Nisan 1336 (1920)
Madde 1.
Makamı Muallayı Hilafet ve Saltanatı ve Memaliki Mahruseyi Şahaneyi yedi ecanipten tahlis ve taarruzatı defi maksadına matuf olarak teşekkül eden Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyanı mutazammım kavlen veya fiilen veya tahriren muhalefet ve ifsadatta bulunan, haini vatan addolunur.
(Yüce hilafet makamı ve saltanatı ve Ülkeyi yedi yabancı devlet güçlerinden kurtarmak ve saldırıları önlemek amacına yönelik olarak kurulan Büyük millet meclisine karşı düşünce veya uygulamalarıyla veya yazdıkları yazılarla muhalefet ve bozgunculuk edenler vatan haini olarak addedilir.)
Madde 2.
Bilfiil hıyaneti vataniyede bulunanlar selben idam olunur. Ferden zimethal olanlar ile müteşebbisleri kanunu cezanın kırk beşinci ve kırk altıncı maddesi mucibince tecziye edilirler.
(Bilfiil vatan hainliği yapanlar asılarak idam edilir. Şahsen olaylara karışanlar ve teşebbüs edenler ceza kanununun kırk beşinci ve kırk altıncı maddesine göre cezalandırılırlar.)
Madde 3.
Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ve ezminei muhtelifede eşhası muhtelifeyi sirren ve kavlen hıyaneti vataniye cürmüne tahrik ve teşvik edenlerle işbu tahrik ve teşviki suver ve vesaiti muhtelife ile tahriren ve tersimen irtikap eyleyenler muvakkat küreğe konulurlar.Tahrikat ve teşvikat sebebile maddei fesat meydana çıkarsa muharrik ve müşevvikler idam olunurlar.
(Konuşmalarıyla halkı alenen vatan hainliği suçunu işlemeye tahrik ve teşvik edenler veya bu teşvik ve tahriki yazılarıyla ve çok değişik araçlarla yayanlar geçici kürek cezasına çarptırılırlar.Yapılan bu tahrik ve teşvik sonucunda bozgunculuk olayları çıkarsa teşvik ve tahrik edenler idam olunurlar.)
Madde 4.
Hıyaneti Vataniye maznunlarının mercii muhakemesi ikar cürüm edilen mahaldeki bidayet ceza mahkemesidir. Ahvali müstacele ve fevkalade maznunun derdest edildiği mahal mahkemesi de icrayı muhakeme ve itayı karara salahiyettardır.
(Vatana ihanet zanlılarının yetkili mahkemesi suçun işlendiği yerdeki Ceza mahkemesidir. Olağanüstü ve aceleyi gerektiren durumlarda zanlının yakalandığı yerdeki ceza mahkemesi de yargılama yapmaya ve karar vermeye yetkilidir.)
Madde 5.
Hıyaneti Vataniye maznunlarının muhakemesi bidayet ceza mahkemelerinden verilecek gayrı muvakkat tevkif müzekkeresi üzerine her halde mevkufen icra edilir.
(Vatana ihanet zanlılarının muhakemesi, ceza mahkemelerinden verilecek kesin tutuklama belgesi üzerine her yerde tutuklu olarak yapılır.)
Madde 6.
Zabıtayı adliye memurlarının tanzim edecekleri tahkikatı iptidaiye evrakı dairei istinkade tevdi olunmaksızın mahallin en büyük mülkiye memuruna ita olunur ve onun tarafından dahi müddei umumiler vasıtasıyla yirmi dört saat zarfında mahkemeye verilir.
(Adli zabıta memurlarının düzenleyeceği ilk tahkikat belgeleri o bölgenin en yüksek rütbeli mülki memuruna verilir ve onun tarafından savcılar aracılığıyla mahkemeye iletilir.)
Madde 7.
Hıyaneti vataniye maznunlarına ait muhakemat, bir sebebi mücbir olmadıkça azami yirmi dört günde bir hükme raptolunacaktır.Bu müddeti bila sebebi mücbir tecavüz ettiren mahalli zabıtası ile mahkeme heyeti kanunu cezanın yüz ikinci maddesi zeyli mucibince cürmünün derecesine göre tecziye edilmek üzere mafevki mahkemesince muhakemesi bilicra azami yirmi gün zarfında hükme raptedilecektir.
(Vatana ihanet zanlılarının muhakemesi zorunlu bir sebep olmadıkça yirmi dört günde sonuçlanacaktır. Zorunlu bir sebep olmaksızın bu süreyi aşan görevliler ve mahkeme heyeti Ceza kanununun yüz ikinci maddesi eki gereğince suçunun derecesine göre cezalandırılmak üzere ilgili mahkeme tarafından yirmi gün içinde yargılanarak bir karara varılacaktır.)
Madde 8.
İşbu kanuna tevfikan mahakimden sadır olacak muhakamet kat’i olup Büyük Millet Meclisinden badettastik mahallerinde infaz olunur.Tastik edilmediği taktirde Meclisçe ittihaz edilecek karara tevfiki muamele olunur.
(Bu kanuna uygun olarak mahkemece verilecek olan karar kesin olup Büyük Millet Meclisinin onayını müteakip bölgesinde infaz olunur. Onaylanmadığı durumlarda, meclisin vereceği karara uygun olarak hareket edilir.)
Madde 9.
İşbu ceraimin emri muhakemesi için mahkemelerce istenecek şahsa, celp ve davete hacet kalmaksızın bila hüküm ihzar müzekkeresi tasfir kılınır.
(Bu suçların yargılanabilmesi için mahkemelerce istenen kişi mahkemenin davet yazısına gerek kalmaksızın mahkeme karşısına çıkarılır.)
Madde 10.
İsyana iştirak etmeyen eşhas hakkında ligarazin isnadatta bulunanlar isnad ettikleri cürmün cezası ile mücazaat olunurlar.
(İsyanlara katılmayanlar hakkında kasten suçlamalarda bulunanlar, iddia ettikleri suçun cezası ile cezalandırılırlar.)
Madde 11.
Haklarında gıyaben hüküm sadır olan eşhas, derdestlerinde işbu kanuna tevfikan ve vicahen muhakemeleri icra olunur.
(Haklarında gıyaben hüküm verilenler, yakalandıkları anda yeniden yargılanırlar.)
Madde 12.
İşbu kanun her mahallin idare amiri tarafından nahiye ve kaza , liva ve vilayet merkezlerine ve köy heyeti ihtiyariyeleri müctemian celpedilerek işham ve sureti tebliği mutazammım hey’eti mezkure azalarının imzalarını havi zabıt varakaları tutularak idare meclislerince hıfzedilmekle beraber kavaninin neşir ve ilanı hakkındaki kanuna tevfikan ayrıca neşredilecektir.
(Bu kanun her mahallin idare amiri tarafından nahiye ve kaza ve vilayet merkezlerine ve köy ihtiyar heyetleri çağrılarak ve toplanarak yüzlerine karşı okunarak tebliğ edilir ve tebliğ edildiğine dair imzalı zabıt tutularak saklanır.)
Madde 13.
İşbu kanunun icrayı ahkamına Büyük Millet Meclisi memurdur.
Madde 14.
İşbu kanun her mahalde tarihi tebliğ ve ilanından kırk sekiz saat sonra meri olacaktır.
Rusların Osmanlılara karşı savaş ilan etmesi 25/şubat/1711
Araklı,Sürmene,İspir ve Çıldır'ın kurtuluşu.25/şubat/1921
26 Şubat 1992HOCALI KATLİAMI
1991 yılında Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesine karşılık Dağlık Karabağ Parlamentosu bir referandum düzenleyerek cevap vermiştir. Çoğunluğu Ermenilerin oluşturduğu bölgede referandum sonucunda Dağlık Karabağ Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir. 1992’de Sovyet birlikleri de bölgeden çekilmiştir.
Hocalı’da gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır. Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplar Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere silahlar toplanmış, Dağlık Karabağ’da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirilmiştir. 1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulanmıştır.
10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır:
“Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”
Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti. BMGK, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı.
1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından “göçkün” olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.
(Alıntı)
Teşekkürler,Abdurrahman kardeşim ben atlamışım...
Önemli bir hatırlatma.
27.02.2011
Pazar.
Eski Başbakan Prof.Dr. Necmettin Erbakan'ın Vefatı..
02.mart.2011
ŞAH-I NEKŞİBEND HAZRETLERİNİN VEFATI KS (1389)
EMİR SULTAN(KS)HAZRETLERİNİN VEFATI (1430)
RİZENİN(1918)VE FOSOF'UN(1921) KURTULUŞU VE SOGUKLARIN KIRILMASI
alıntı(fazilet takvimi)
2 mart 1918 -
Rize'nin kurtuluşu.
Reca ederim Kardeşim.
İlim ilim bilmektir;
İlim kendin bilmektir.
Bilmemek ayıp değil öğrenmemektir.
2 mart 1921
Posof'un kurtuluşu.
Posof, Ardahan iline bağlı ilçe. Nüfusu 2007 yılı itibariyle 9.596 kişi.[1]. 49 tane köyü vardır. Eski ismi Duğur'dur. Okuma yazma oranı %100'e yaklaşmış olup, Türkiye ortalamasının üstündedir.
2 Mart 1888
İngiltere, Almanya, Avusturya-Macaristan, İspanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya ve Türkiye arasında İstanbul antlaşması (Convention of Constantinople) imzalandı. Buna göre, ilgili devletlerin gemileri hem savaş hem de barış zamanında Süveyş Kanalından geçebilecekler.
"İlim ilim bilmektir;
İlim kendin bilmektir"
Çok güzel,Teşekkür.
Sultan Salahaddin-i Eyyübi'nin vefatı 4/ 03/1193
Abdulmecit Efendi'nin sürgün edlişi 4/03/1924
04/03/1925
Hükümete olağanüstü yetkiler veren Takrir-i Sükun Kanunu kabul edildi..
TAKRİR-İ SÜKUN KANUNU
Kanun Numarası : 785
Kabul Tarihi : 04.03.1925
Madde 1
İrticaa (gerici şeriatçı eylemler) ve isyana ve ülkenin toplumsal düzenini, huzur ve güvenliğini bozmaya yönelik tüm örgütlenme ve kışkırtma ve teşvik ve kalkışmalar ve yayınları, hükümet, Cumhurbaşkanının onayı ile doğrudan ve yönetsel olarak önlemeye yetkilidir
Madde 2
Bu yasa, yayımı tarihinden başlayarak iki yıl süre ile uygulanacaktır.r
Madde 3
Bu yasanın uygulanmasına İcra Vekilleri Heyeti (hükümet) memurdur.r
5 mart 1924
Halife Abdülmecit Efendi ailesiyle birlikte Türkiye'den ayrıldı.
5 mart 1924
İstanbul'da Maarif Müdürlüğü, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereğince medreselere el koydu.
"İstanbul'da Maarif Müdürlüğü, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereğince medreselere el koydu"
O kanun, malesef Avrupalılaşma adına yapıldı,yapıldı da ne oldu?çok'mu batılılaştık ? aksine batılılaşma uğruna manevi olarak battık...
Teşekkürler.
Abdulgani Nablusi Hazretlerinin vafatı 5/Mart/1713
Yeşilay'ın kuruluşu 5/Mart/1920
Soğukların azalmaya başlaması
5 mart 1978
İstanbul İstinye'de yapılan 23. Balkan Kros Şampiyonası'nda Mehmet Yurdadön 12 bin metre, Sadık Salman 8 bin metre yarışmasında birinci oldular.
6 Mart 1925
Takrir-i Sükun Kanunu'na dayanarak İstanbul'da 6 gazete ve dergi bakanlar kurulu kararıyla kapatıldı Kapatılan yayınlar; Tevhid-i Efkar, İstiklal, Son Telgraf, Aydınlık, Sebilülreşat ve Orak Çekiç
Bilgiler için teşekkür ederim emeğinize sağlık
06/03/1954
TBMM'de Türk Ceza Kanunu'nun161. maddesinin son fıkrasının değiştirilmesi ve yeni bir fıkra eklenmesi hakkındaki kanun tasarısı tartışmalara yol açtı. Tasarı üzerine konuşan Başbakan Menderes, "Bunu basın özgürlüğünü kısıtlamak için hazırlamadık, vatandaşların şeref, namus ve haysiyetleri söz konusudur. Vatandaşın bu memlekette iftiradan masun, korkusuz yaşamak hakkıdır.Vatandaşın namusunu teminat altına almak azmindeyiz" dedi. Muhalefet ise, "Bu kanun suiistimalleri gizleyecek" diyerek kanuna karşı çıktı.
Artvin,Ardanuc,Borçka ve Kadirli'nin kurtuluşu. 07/03/1921
http://cerkezkoytv.com/wp-content/th...ihte_bugun.jpg
7 Mart 1942
Etimesgut fabrikasında yapılan ilk Türk uçağı havalandı.
Tarih bilgileri için teşekkür ederiz .
Allah cc ebeden razı olsun