Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Sıla-i rahimi ve anne-babaya iyiliği emreden ayetler hangileridir?
Cevap
Cenab- ı Hak sıla-i rahime, anne-babaya ve akrabaya iyilikte bulunmaya büyük önem vermiştir. Kuran-ı Kerim’de sıla-i rahimi emreden pek çok ayetin bulunması bu önemin en büyük göstergesidir. Burada zikredilenler ise bu ayetlerin sadece bir kısmıdır:
"…Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Şübhesiz ki Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir." (Nisa, 1)
"Onlar ki Allah'ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar..."
“Fakat Allah'ın tevhit akidesini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah'ın bağlanmasını emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü fesada verenler var ya; işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü Cehennem de onlara" (Rad, 21–25)
“Sonra iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihat edenlere gelince, onlar da sizdendir. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında (onun hükmüne göre) birbirlerine (miras hususunda) daha layıktırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Enfal, 7)
“Yine bir vakit İsrailoğullarından: “Allah’dan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik (edeceksiniz), insanlara da güzellikle söyleyin, namazı hakkıyla eda edin ve zekâtı verin!” diye sağlam söz almıştık. Sonra sizden pek azı müstesna, (hepiniz o sözünüzden) döndünüz, zaten siz yüz çevirici kimselersiniz.” (Bakara, 83)
“(Ey ehl-i kitap!) Yüzlerinizi (ibadet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir, fakat iyilik o kimsenin (iyiliği) dir ki, (o kişi) Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap(lar)a ve peygamberlere iman eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla eda eder ve zekâtı verir. Çünkü (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirlik), hastalık ve savaşın şiddetli anında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan kimselerdir. Takva sahibi olanlar da işte ancak onlardır.” (Bakara, 177)
“(Ey Rasulüm!) Sana (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki:
“Hayır (ve hasenat) dan ne sarf ederseniz, artık (onlar); ana-baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış (lar) için olmalıdır.” Hayır (ve hasenat) dan yaparsanız, artık muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir.” (Bakara, 215)
“Ve Allah’a ibadet edin, hem O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve sonra ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve ellerinizin altında bulunan (kölelere ve bütün canlı) lara iyilik (edin)! Şüphe yok ki Allah, kendini beğenen, çok övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 36)
“Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği ve akrabaya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder:
fuhşiyattan, kötülükten ve azgınlıkta da meneder. İbret alasınız diye size (Allah, böyle) nasihat eder.” (Nahl, 90)
“Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer salih kimseler olursanız, hiç şüphesiz ki O, çokça tevbe eden kimselere çok mağfiret edendir.”
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa da hakkını ver; fakat israf ederek saçıp savurma!
Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra, 25–27)
“Görmediler mi ki şüphesiz Allah, rızkı dilediğine genişletiyor ve (dilediğine de) daraltıyor. Şüphe yok ki bunda, iman edecek bir kavim için elbette ibretler vardır.”
“Öyle ise akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver! Allah’ın rızasını isteyenler için bu pek hayırlıdır. İşte onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.” (Rum, 37–38)
sorusorcevapbul
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Sıla-i rahime riayet etmenin mükâfatı nedir? Dünya ve ahirette bize ne kazandırır?
Cevap
Sıla-i rahim; mükâfatı en hızlı verilen ameldir
"Mükâfatı en hızlı verilen hayır, iyilik ve sıla-i rahimdir. Cezası en hızlı verilen kötülük de zulüm ve sıla-i rahimi terk etmektir" (Ebû Dâvud, Edeb)
“Sevabını hemen vermesi için Allah’ın yapılmasını istediği, iyilik ise yakınlarla olan ilişkiyi sürdürmektir. Yakınlarıyla ilişkiyi sürdürenler günahkârda olsalar, servetleri çoğalır ve nüfusları artar.” (İbn Mâce, Tirmizî, Hâkim)
Sıla-i rahim Allah (cc) katında en sevimli ameldir
“Bir kişi ashabıyla birlikte bulunan Resulullah’ın (asm) yanına gelerek:
“Allah’ın peygamberi olduğunu ileri sürüyorsun öyle değil mi?”
“Evet” dedi.
“Peki ya Resulullah! Hangi davranış ve hareket Allah’a daha sevimlidir?”
“Allah’a iman etmek.”
“Sonra?”
“Yakınlarla ilişkiyi sürdürmek”
“Daha sonra?”
“İyiliği söylemek, kötülükten uzaklaştırmak.” (Ebu Ya’la)
Sıla-i rahime riayet eden kişi insanların en faziletlisidir
Resulullah’a (asm) “İnsanların en faziletlisi kimdir?” diye soruluna şu cevabı vermiştir:
“Allah’tan en fazla korkan, sıla-i rahmi en güzel şekilde yapan, ma’rufu (iyiyi) emir ve münker (kötü) den nehyetme görevini en iyi şekilde yerine getiren kimsedir.” (Ahmed, Taberânî)
Sıla-i rahime riayet eden en üstün mertebededir
“Size bir şey söyleyeceğim, onu hatırınızda iyi tutun. Dünya ancak şu dört grup insanındır:
Bir kula Allah mal ve ilim vermiş, o da bu konuda Rabbinden korkuyor, bunlarla akrabalarına iyilik yapıyor ve Allah’ın bunda bir hakkı olduğunu biliyor. Bu kimse en üstün mertebededir.
Bir kula da Allah ilim vermiş, mal vermemiş fakat iyi niyetlidir. “Eğer malım olsaydı, falan kimse gibi davranırdım” der. Bu kimse niyetine göre mükâfat alır. Bu ikisinin mükâfatı eşittir.
Bir başka kula Allah mal vermiş, ama ilim vermemiş. Bu kimse malını bilgisizce harcar, malı konusunda Allah’tan korkmaz, onunla akrabalık haklarını yerine getirmez, Allah’ın onda bir hakkı olduğunu bilmez. İşte bu kişi en kötü derecededir.
Bir kul da var ki, Allah ona ne mal vermiş, ne de ilim. “Eğer malım olsaydı, falan gibi davranırdım” der. Bu da niyetine göre karşılık görür. İkisinin de günahı aynıdır. (Tirmizi)
“Günaha girmedikçe en hayırlınız akraba ve kabilesini savunandır." (Ebu Davud)
Sıla-i rahimi gözeteni Allah (cc) da gözetir
“Sıla-i rahim arşa asılmış ve şöyle demiştir:
“Beni gözeteni Allah da gözetsin, benimle münasebeti kesenden de Allah rahmetini kessin." (Buhari, Müslim)
Sıla-i rahim rızkın bollaşmasına ecelin gecikmesine sebeptir
"Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin" (Buhari, Edeb)
“Rızkının bol ve ömrünün uzun olmasını isteyen kimse yakınlarıyla ilgilensin.” (Buhârî, Tirmizî)
“Ömrünün uzun, rızkının bol ve iyi bir şekilde ölmeyi arzulayan kimse Allah’tan korksun, haramlardan korunsun ve yakınlarıyla olan ilişkisini sürdürsün.” (Bezzar, Hakim)
“Tevrat’ta:
“Ömrünün uzun, rızkının bol olmasını isteyen kimse, yakınlarıyla ilişkisini sürdürsün.” sözü yazılıdır.” (Bezzar, Hâkim)
“Şübhesiz gizli verilen sadaka Allah’ın gazabını dindirir. Akrabalarla iyi ilişkiler ömrü uzatır. İyiliklerin yapılması kötü ölümden korur. “La ilahe illallah” sözü kendisini söyleyen kimseden doksan dokuz bela çeşidini def eder. Ki, bunların en hafifi kaygı ve üzüntüdür.” (İbn-i Asakir)
“Kim ölümünden sonra eserinin devam etmesini ve rızkının geniş olmasını istiyorsa, sıla-i rahim yapsın.” (Müslim, Buhari)
“Sevabı (karşılığı) en çabuk verilen ibadet sıla-i rahimdir. Hatta aile efradı fasık ve facir olmasına rağmen bazı hanelerin malları artar ve adetleri çoğalır. Çünkü onlar sıla-i rahim yaparlar.” (Beyhâkî, Harâkî, İbn Hibban)
Sıla-i rahim ülkeleri mamur eder
“İnsanlık yönünden nasibini alan dünya ve ahiret hayrından da nasibini alır. Sıla-i rahim, güzel komşuluk yahut güzel ahlak ülkeyi mamur eder. Hayır ve bereketi çoğaltır ve ömrü artırır.” (İmam Ahmed)
“Allah halkının tutumu dolayısıyla nice memleketleri mamur eder, mal ve servetlerini de bollaştırır. Onları yarattığından beri asla gücenmez de onlara.”
Orada bulunanlar bunları duyunca:
“Bu nasıl oluyor ya Resulallah?”diye sordular:
“Yakınlarıyla olan ilişkilerini sürdürmeleri, birbirini ziyaret etmeleri sebebiyledir.” buyurdu.” (Taberânî, Hâkim)
Sıla-i rahim malda zenginliği, ailede sevgiyi arttırır
“Yakınlara sıla malda zenginliği, ailede sevgiyi, ömürde uzamayı arttırır.” (Kimya-yı Saadet)
Resulullah (asm) buyurdu ki:
“Allah (cc) halkının tutumu dolayısıyla nice memleketleri mamur eder mal ve servetlerini de bollaştırır. Onları yarattığından beri onlara asla gücenmez. Orada bulunanlar bunu duyunca:
“Bu nasıl oluyor ya Resulullah ?” diye sordular.
“Yakınlarıyla ilgili olan ilişkilerini sürdürmeleri, birbirini ziyaret etmeleri sebebiyledir.”buyurdu. (Taberânî, Hâkim)
"Büyüklerinizden akrabalarınızı ve akraba ziyaretim öğrenin! Çünkü akraba ziyareti, ailede muhabbeti artırır, malı çoğaltır ve ömrü uzatır." (Tirmizî)
Sıla-i rahim günahlara kefarettir
İbn-i Ömer (ra) şöyle rivayet etmişti:
“Resulullah’a (asm) birisi gelerek:
“Büyük bir günah işledim, bundan dolayı tevbe etsem olur mu?” diye sordu. Resülullah (asm) da:
“Anan var mı?” dedi. Adam:
“Yok” diye cevap verdi. Hz. Peygamber (asm):
“Peki, teyzen var mı?” diye sorunca
“Var” dedi. Resulullah (asm);
“Öyleyse ona iyilik et, tevbe etmiş olursun. Günahların affolunur” buyurdu. (İbn-i Hıbban, Hâkim)
Sıla-i rahim kötü ölümü, tevbesiz ölmeyi, şerri ve zararı def eder
“Allah sadaka ve sıla-i rahim (yakınlarıyla ilişki sürdürmek) sebebiyle insanın ömrünü uzatır. Yine bunlar nedeniyle kötü ölümü, yani tevbesiz ölmeyi, şerri ve zararı (o insandan) defeder.” (Ebu Ya’la)
“Ömrünün uzun, rızkının bol ve iyi bir şekilde ölmeyi arzulayan kimse Allah’tan korksun haramlardan korunsun ve yakınlarıyla olan ilişkilerini sürdürsün.” (Tergib ve Terhib)
Sıla-i rahime riayet edenin ahiret gününde hesabı kolay olur
“Ebu Hureyre (ra) Resul-i Ekrem’in (asm) şöyle dediğini rivayet etti:
“Üç şey kimde bulunursa, Allah (ahiret gününde) onun hesabını kolaylaştırır ve rahmetiyle onu cennete koyar.” Bunu işitenler:
“Anamız babamız sana feda olsun, onlar nedir ya Resulullah?” diye sorunca Hz. Peygamber (asm):
“Size yardımını esirgeyene yardım etmeniz, sizinle ilişkisini kesen kimseyle ilişki kurmanız ve sizi zulmedeni bağışlamanızdır. İşte bunları yaparsanız Allah sizi cennete koyar” buyurdu.” (Bezzar, Taberani, Hakim)
“Sevabı en çabuk verilen ibadet sıla-yı rahimdir. Hatta aile efradı fasık ve facir olmasına rağmen bazı hanelerin malları artar ve adetleri çoğalır; çünkü onlar sıla-yı rahim yaparlar.” (İbn-i Hibban, Haraitî, Beyhâkî)
Sıla-i rahim kişiye şefaat eder
“Şefaatçiler beştir:
Kur’an, akrabalarla iyi ilişkiler içinde bulunmak, güvenilir olmak, Peygamberiniz ve Ehl-i Beyt’i” (Deylemi)
Sıla-i rahim cennete yakınlaştırır, cehennemden uzaklaştırır
“Ebu Eyyub el-Ensarî’den (ra);
Peygamber’in bir yolculuğunda, bir bedevî peygamber’e karşı çıkıp dedi ki:
“Beni cennete yaklaştıracak ve cehennemden uzaklaştıracak şeyi, bana bildir.”
Peygamber (asm):
“Allah’a ibadet edersin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı kılarsın, zekâtı verirsin, akrabaya iyilik edersin” buyurdu. (Buhârî, Müslim)
"Ey insanlar, birbirinize selâm verin, akrabanızı gözetin, yemeği yedirin! Geceleyin insanlar uyurken namaz kılın ki selâmetle cennete giresiniz" (Tirmizî)
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Sıla-i rahim hangi anlamları ifade eder? Sıla-i rahim kimleri kapsar? Hükmü nedir?
Cevap
Sıla: Kavuşmak, ulaşmak, vuslat demektir.
Sıla; “ulaşmak”,“ kavuşmak” manasına gelen “vusul” kökünden mastardır.
Rahim; kelime olarak rahmetten gelir. Rahmet “acımak”, “şefkat duymak ” manalarını taşır.
Akrabalık, hısımlık, yakınlık, kuvvet, karabet gibi farklı kelimelerle dile getirilen beşeri yakınlığı ifade eder. (Fîrûzâbâdî, İbnü'l-Esir)
Bir nesneyi bir nesneye ulaştırmak bitiştirmek ve eklemek manasındadır. (Okyanus)
Sıla-i rahim: Hısım akrabayı ziyaret emek ve onlarla görüşmek ve mektuplaşmak; alakayı devam ettirmek akrabanın kusurlarını affetmekdir.
“Sözgelimi iş ve ikamet yerimiz akrabalardan uzaklarda ise zaman zaman ziyaretlerine gitmek, mektup yazıp telefon etmek; yakında ise arada sırada görüşmek, yardımımıza muhtaçsa yardım etmek, hastaysa ziyaret etmek, bir meselesi varsa ilgilenmek; sürurunda tebrik, üzüntüsünde teselli ve taziyede bulunmak, hal hatır sormak, selam vermek vs. hepsi sıla-i rahme dâhildir.
Sıla-i rahim öncelikle akrabalara karşı talep edilmiş ise de, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara, iş arkadaşlarına, din kardeşlerine ve her çeşit tanıdıklara karşı da vazife ve borç kılınmıştır.
Sözgelimi, karşılaştığımız bir mümine, tanımasak bile verilen bir selâm, yaşlı bir kimseye yer gösterme, otobüste yer verme, düşen bir çocuğu kaldırma, soran kimseye adres tarif etme, ictimâî münasebetlerde güler yüzlü, tatlı sözlü olma, hayırhah ve yardımsever tavrı takınma vs. hepsi birer sıla-i rahim'dir.
Şu halde sıla-i rahmi, bu sayılanlardan sadece biri olarak anlamak büyük bir eksiklik olur. Âlimler sıla-i rahmin dereceleri olduğunu, en yüksek derecesinin nikâh düşmeyecek derecedeki yakın akrabalar arasında bulunduğunu, buna riayetin farz olduğunu söylerler.
Bu görüşe göre amca, dayı çocukları arasında farz olmaz. En aşağı derecesini de selamlaşma olarak ifade eden olmuştur. Bazı âlimler, miras babında zevi'l-erhâm (yakın akraba) denen bütün akrabaya farz olduğuna hükmetmiştir.” (Kimya-yı Saadet)
Rahim (akrabalık) Allah’ın (cc) isimlerinden bir isimdir
Rahim (akrabalık) arşta güzel bir dille şöyle konuşur:
“Allah’ım! Benimle ilgi kuranla ilgilen, benden uzaklaşandan sen de uzaklaş.” Bunun üzerine Cenab-ı Hak (cc):
“Ben Rahman ve Rahim’im. Rahimi (akrabalığı) ismimden aldım. Kim ona bağlanırsa, onunla ilgilenirim. Kim onu terk ederse, ben de onu yüzüstü bırakırım.” buyurdu. (Bezzar)
sorusorcevapbul
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Bize kötülük eden, bizimle ilişkisini kesen akrabamıza karşı nasıl davranmalıyız? Böyle bir akrabamıza karşı da sıla-i rahimle yükümlü müyüz?
Cevap
Peygamber Efendimiz (asm) kötülüğe karşı iyiliği emretmiştir
“Eğer başkaları iyilik ederse, biz de iyilik ederiz. Başkaları kötülük yaparsa, bizde kötülük yaparız deyip, kötülükte başkalarına uymayınız, dayanıklı ve kararlı olunuz. Başkaları size iyilik yapınca siz de onlara iyilik yapın. Kötülük yaparlarsa, siz kötülük yapmayın.” (Tirmizî)
“Ebu Zer (ra) şöyle demiştir:
“Dostum (Hz. Peygamber) bana, kendisi benden uzaklaşıp arkasını çevirse bile sıla-i rahmi kesmememi tavsiye etti. Ayrıca acıda olsa hakkı söylememi emretti.” (Taberânî, Beyhâkî)
“Ebu Zer (ra) der ki:
“Dostum Allah’ın Rasulü (asm) bana:
“Benden (mevki ve servet) bakımından üstün olan kimseye bakmamamı, daha çok benden aşağı olanlara bakıp halime şükretmemi, fakirleri sevmemi, onlarla yakınlık kurmamı (onları gözetmemi) öğütledi. Yine onlar, yüz çevirseler de akraba ve yakınlarımla ilişkimi sürdürmemi, Allah’a bağlılığım hususunda hiçbir kınayıcıdan çekinmememi, acı da olsa gerçeği söylememi vurguladı.” (Taberani, İbn-i Hıbban)
Sıla-i Rahim karşılık beklenerek yapılmamalıdır
“Sıla-i rahmin mutlaka karşılık gözeterek yapılmaması gerektiği ve sadece bize iyilik edenlere mukabele etmenin yeterli olmadığı ifade edilmektedir. Sıla bir fazilet olmakla birlikte sadece yapılana karşılık vermekten ibaret değildir. Asıl sıla ilgi ve alaka kesildiği halde münasebeti devam ettirebilmektir. En kâmil manada sıla da budur.” (Cami’ül Usul)
“Karşılık olsun diye yakınlarını ziyaret eden kimse gerçekten görüp gözeten değildir. Asıl ziyaretçi, kendisinden ilişki kesildiği halde ilişkisini kesmeyip sürdüren kimsedir” (Buhari, Ebu Davud, Tirmizî)
Hakiki sıla-i rahim akrabanın ziyaretine karşılık vermek değildir
“Rahm (akrabalık haklarına riayet), arşa asılmıştır. Ona erişmek, akrabaların ziyaretine karşılık vermekle değil; ancak kendisiyle ilgisini kesen akrabalara sıla-i rahim yapmakla, yani onlarla ilgiyi kesmemekle mümkündür.” (Beyhâkî, Tebarânî)
“Misliyle bilmukabele birr-ü ihsan eden kişi, akrabaya hakiki sıla-i rahmetmiş değildir. Lâkin hakiki sılacı, kendisinden akrabalık sıla ve ihsanı kesildiği halde sıla ve ihsanda bulunan kimsedir.” (Abdullah Bin Amr Bin As)
Kötülük eden akrabaya yumuşak davranana Allah’ın (cc) yardımını celp eder
“Bir adam:
“Ya Resülullah! Ben yakınlarımı ziyaret ediyor, onlarla ilişkimi sürdürüyorum, onlar ise benimle ilgilerini kesiyorlar. Onlara iyilik ediyorum, onlar ise bana kötülük ediyorlar. Onlara yumuşak davranıyorum, onlar cahilce davranıyorlar.”dedi.
Bunun üzerine Resülullah (asm) :
“Eğer dediğin gibiyse, sanki onlara sıcak kül yedirmiş gibi oluyorsun. Böyle yaptığın sürece Allah’ın yardımı seninledir.” (Müslim)
Faziletlerin en üstünü ilgisini kesen akrabaya sıla-i rahim yapmaktır
“Faziletlerin en üstünü, seninle ilgisini kesene sıla-i rahim yapman, seni mahrum edene vermen ve sana zulmedeni affetmendir.” (Müslim)
Sadakaların en değerlisi kin tutan akrabaya verilendir
“Sadakanın en değerlisi, içinden kin tutan yakınlara verilen sadakadır.” (Taberânî, Hâkim)
Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:
“Sadakanın en faziletlisi, kişinin, kendisine buğz eden yakın akrabasına verdiği sadakadır.” (Ahmet, Taberânî)
Huyların en güzeli yardımını esirgeyene yardım etmektir
“Dünyada ve ahirette geçerli olan huyların en güzelini haber vereyim mi? Seninle ilişkini kesenle ilişkini sürdürmen, senden yardımını esirgeyene yardım etmen ve sana zulmedeni bağışlamandır.” (Taberânî)
“Güzel huy ve davranışların en değerlisi, seninle ilişkisini koparanla ilişki kurman, senden yardımını esirgeyene yardım etmen ve sana kötülük edeni bağışlamandır.” (Taberani)
Kötülük edeni bağışlamak kişinin Allah (cc) katında derecesini arttırır
“Size Allah’ın kendisiyle üstünlük ve dereceyi arttırdığı şeyleri bildireyim mi?” Ashap:
“Evet, Ya Resulallah” dediler.
“Size cahilce davranana yumuşak davranır, kötülük edeni bağışlar, yardımını esirgeyene yardım eder ve sizinle ilişkisini koparan kimseyle ilişki kurarsınız.” (Bezzar, Tebarânî)
Zulüm edeni bağışlamak cennete girmeye vesiledir
“Üç şey kimde bulunursa, Allah (ahiret gününde) onun hesabını kolaylaştırır ve rahmetiyle onu cennete koyar.” Bunu işitenler:
“Anamız babamız sana feda olsun, onlar nedir ya Resulallah? Diye sorunca Hz. Peygamber (asm):
“Size yardımını esirgeyene yardım etmeniz, sizinle ilişkisini kesen kimseyle ilişki kurmanız ve size zulmedeni bağışlamanızdır. İşte bunları yaparsanız Allah sizi cennete koyar” (Bezzar, Taberânî, Hâkim)
sorusorcevapbul
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
İyilik ve ihsanda önceliği kimlere vermeliyiz?
Cevap
İhsana en layık olanlar yakın akrabalardır
“Sonradan iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında (O’nun hükmüne göre) birbirlerine (miras hususunda) daha layıktırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Enfal, 75)
“Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha evladır; zevceleri de onların analarıdır. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında birbirlerine (miras hususunda, diğer) müminlerden ve muhacirlerden daha layıktırlar; ancak dostlarınıza bir iyilik (vasiyet) yapmanız müstesna. Bunlar kitapta yazılmıştır.” (Ahzab, 6)
“Selam vermekle de olsa akrabalarınıza iyiliğiniz dokunsun.” (Taberânî, Beyhâkî)
İyilik ve ihsanda öncelik yakın akrabaya olmalıdır
“Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir.” (Bakara, 215)
“Az veya çok hayır cinsinden, yani çeşit çeşit mallardan vacip veya nafile olarak Allah rızası için harcadığınız veya harcayacağınız mal önce ana-babanız, ikinci olarak en yakın akrabanız, üçüncü olarak ihtiyaç içindeki yetimler, yoksul fakirler, yolda kalmış yolcular içindir. Babalarınıza dedelerinize bakmak ilk görevinizdir. Diğer yakınlarınız onları izler ve bu şekilde, "Yakınlık derecesi daha yakından uzağa doğru" kuralına göre, harcama yapmak vacib olur. Bunlardan başkasına da zekât ile vacip olarak ve diğer sadakalarla nafile olarak mal harcanır. Bunlardan başka, herhangi bir hayır daha yaparsanız, elbette onu Allah pekiyi bilir ve karşılığını verir.” (Elmalı Hamdi Yazır)
“Annene, babana, kız ve erkek kardeşlerine iyi muamele et onlardan sonra sırasıyla en yakınlara iyilikte bulun.” (Nesâî, Ahmet bin Hanbel)
Behz Bin Hâkim (ra) babası vasıtasıyla dedesinden rivayetle demiştir ki:
“Ya Resulallah! Kime iyilik ve ihsanda bulunayım?” deyince, Resülullah (asm):
“Annene, sonra annene, sonra annene, sonra babana ve sonra da sırasıyla yakınlarına” buyurdu. (Ebu Davud, Nesai, Tirmizi)
Cüveyriye (ra) Hz. Peygambere (asm):
“Ben şu kölemi azat etmek istiyorum” dedi. Hz. Peygamber (asm):
“Göçebeler arasında bulunan dayına ver ki, ona çobanlık yapsın. Bu daha sevaptır.” dedi. (Heysemi)
Küleyb İbn-i Menfa’a (ra) dedi ki:
Dedem (Bekir İbni’l-Haris) sordu:
“Ya Resulullah! Kime iyilik edeyim?”
Peygamber (asm):
“Annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve bir de bunları takip eden akrabana (iyilik etmen) vacip bir haktır, yakınlarına da…” dedi. (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
“Allah annelerinize iyilik etmenizi emrediyor, sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor; sonra babalarınıza iyilik etmenizi emrediyor. Sonra en yakın akrabaya, ondan sonra en yakın sırasına göre iyilik etmeyi size emrediyor.” (İbn-i Mâce, Müsned-i Ahmed)
“Sevabını Allah’tan umarak insanın nefsine ve ehline harcadığı şeye karşılık, Allah muhakkak ona mükâfat verir. Önce geçimine baktığın kimseye harcayıp işe başla. Eğer fazla (mal) varsa sırasıyla en yakına ve ondan sonraki yakına ver. Eğer daha (artan mal) olursa, dilediğine ver.” (Edebü’l-Müfred)
Meymûne (ra) anlatıyor:
"Resulullah’dan (asm) izin almadan bir cariye azad ettim. Resûlullah'ın (asm) benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman:
"Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, fark ettiniz mi?" dedim.
"Sahi mi söylüyorsun, bunu yaptın mı?" dedi. Ben:
"Evet!" deyince:
"Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular. (Buharî, Müslim, Ebu Dâvud)
Akrabaya verilen sadakaya iki misliyle sevap verilir
“Akrabaya verilen sadakanın sevabı iki kat artırılır.” (Taberâni, İbn-i Huzeyme, Hâkim)
Selman İbn-i Âmir (ra) anlatıyor:
Resülullah (asm) buyurdular ki:
"Fakirlere yapılan tasadduk bir sadakadır, ama zî-rahm'a (yani akrabaya) yapılan ikidir: Biri sıla-i rahim, diğeri sadaka." (Nesâî, Tirmizî, İbnu Mâce)
Akrabadan önce başkalarına verilen sadaka kabul edilmez
“Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, Allah-u Teâlâ kıyamet gününde, yetime merhamet edip ona tatlı dille konuşan, kimsesiz ve zayıf kimseleri gözeten ve Allah’ın kendisine verdiği zenginlikle komşusuna karşı böbürlenmeyen kimseye azap etmez.
Ey Muhammed Ümmeti! Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yardıma muhtaç yakınları olduğu halde başkalarına infakta bulunan kimsenin sadakasını Allah kabul etmez. İrade ve kudretiyle beni yaratan Allah’a yemin ederim ki, Allah kıyamet gününde ona rahmet nazarıyla bakmaz." (Taberânî)
“Hali vakti zayıf akrabaları varken onlara iyilik etmeyen ve sadakasını başkalarına veren kimsenin sadakası Allah tarafından kabul olmadığı gibi kıyamet günü de Cenabı Hak onun yüzüne bakmaz.” (Taberânî)
Akrabasına vermeyeni Allah (cc) fazlından mahrum eder
“Her kim amcası oğlu gelip fazla olan malından ister de vermezse, Allah da kıyamet gününde fazlından onu mahrum eder.” (Taberani)
“Yakını olan biri, bu yakınına gelir de Allah’ın kendisine fazla olarak verdiği bir şeyi ister, o da vermezse Allah ona cehennemden bir ejderha çıkartır. Ejderha boynuna dolanır ve diliyle ağzında kalan yemek kalıntılarını çıkartarak yer.” (Taberani)
Sadakanın en faziletlisi kindar yakına verilendir
Bir adam Resülullah‘tan (asm):
“Sadakaların hangisi daha faziletlidir?” diye sorunca, Resülullah (asm):
“Kindar yakınına verilen sadakadır” buyurdu. (Taberânî, Ahmed)
“Sadakanın en faziletlisi kindar yakınına verilen sadakadır.” (Taberani, İbn-i Huzeyme, Hâkim)
“En üstün sadaka, kötülük düşünen akrabaya verilendir.” (Darimi, Müsned)
Eşlere ve yakınlara verilen ihsana iki kat sevap vardır
Abdullah Bin Mesud’un (ra) ailesi Zeynep Es-Sakafiye’den (ra) Rasulullah’ın (asm) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Ey kadınlar! Ziynetlerinizden de olsa tasadduk ediniz.” Zeynep der ki:
“Bunun üzerine kocam Abdullah bin Mesud’a giderek şöyle dedim:
“Sen yoksul bir kimsesin, Resülullah bize sadaka vermemizi emretti, ben sadaka vereceğim. Şayet sana vermem geçerli ise sana vereyim, yok kocaya sadaka verilmezse başkalarına veririm. Git de bu durumu Resülullah’a sor.”
Kocamın “Sen git” demesi üzerine, Rasulullah’ın evine gittim. Kapısında aynı meseleyi sormak için gelen Ensar’dan bir kadın da bekliyordu. O sırada Resülullah kızgın bir vaziyetteydi. Dışarı Bilal çıktı. Bilal’a:
“Sen içeri gir, kim olduğumuzu söylemeden, dışarıda iki kadın var, senden kocalarına ve elleri altındaki bulunan kişilere verecekleri sadakanın geçerli olup olmadığını soruyorlar, de” dedik.
Bilal içeri girip soruyu Resülullah’a (asm) nakledince:
“Bekleyenler kim?” diye sordu. Bilal de:
“Zeynep ve Ensar’dan bir kadın” dedi.
“Hangi Zeynep?” deyince:
“Abdullah’ın karısı olan” dedi. Bu olay üzerine Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:
“Onlara iki kat sevap var. Biri yakınlarını darlıktan kurtarmalarına karşılık, diğeri de Allah için sadaka verdiklerine karşılık.” (Buhari, Müslim)
sorusorcevapbul
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Müslümanların, akrabaların ve komşuların birbirlerine karşı hakları nelerdir?
Cevap
1) Kendisinin beğenmediğini hiçbir müslüman için de beğenmemelidir.
2) Elinden ve dilinden hiçbir müslümana zarar gelmemelidir.
3) Hiç kimseye kibirlenmemelidir. Çünkü Allahu Teâlâ kibirlenenleri sevmez.
4) Müslümanlar hakkında hiçbir dedikoduyu dinlememelidir. Adaletle konuşanın sözünü dinlemelidir. Söz taşıyan, dedikodu yapan ise fasıktır.
5) Bir tanıdığından üç günden fazla dargın durmamalıdır.
6) Kimle olursa, kime karşı olursa olsun, elinden geldiği kadar iyilik etmelidir. İyilikle kötülük arasını ayırmamalıdır.
7) Yaşlılara hürmet etmelidir, küçükleri sevmeli ve acımalıdır.
8) Bütün müslümanlara güleryüzlü olmalıdır. Sert görünmemeli, sıkılır vaziyette durmamalıdır.
9) Hiçbir müslüman, verdiği sözü yerine getirmemezlik etmemelidir.
10) Herkese derecesine göre hürmet etmelidir.
11) Birbirine dargın iki müslümanı barıştırmaya, aralarını bulmaya uğraşmalıdır.
12) Müslümanların ayıplarını ve gizli şeylerini örtmelidir.
13) Töhmet altında kalınacak şeylerden kaçınmalıdır. Böylece müslümanların kalplerini kendisi hakkında su-i zan etmekten, dillerini de gıybet etmekten korumuş olur.
14) Eğer bir makam sahibi ise, hiçbir müslümandan yardımını esirgememelidir.
15) Bir müslümanın bir müslümana dil uzattığını, canına veya malına kıymak istediğini duyunca, o kimse orada yoksa cevap da orada bulunmayan müslüman vekili olmalı ve o zulmü ondan gidermelidir.
16) Bir müslüman kötü bir kimse ile arkadaşlık ederse, ona iyi muamele etmeli ve kurtulması için uğraşmalıdır. Ona kötü bir söz söylememelidir.
17) Fakirlerle oturup kalkmalı, arkadaş olmalıdır. Zenginlerle oturmaktan kaçınmalıdır.
18) Bir müslümanın gönlünü sevindirmeye uğraşmalı, bir müslümanın ihtiyacını gidermelidir.
19) Kime rastlarsa, konuşmadan önce selam vermelidir. Elini sıkmalı, musafaha etmelidir.
20) Aksıran kimse “Elhamdülillah” demelidir. Böyle dediği zaman, duyan “Yerhamükellah” demeli, ilk söyleyen de “Yeğfirallahu lî ve leküm” demelidir. Aksırınca Elhamdülillah demeyene, Yerhamükellah da denmez.
21) Tanıdığı müslümanlara hasta ziyaretine gitmelidir.
22) Müslüman kardeşinin cenazesinin ardından gitmelidir.
23) Kabir ziyaretlerine gitmelidir. Onlara dua etmeli, ibret almalıdır. Düşünmelidir ki, onlar önceden gitti, kendisi de yakında gidip yeri orası olacaktır.
(Kimya-yı Saadet)
sorusorcevapbul.
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Sıla-i rahimin hükmü nedir? Farz mıdır?
Cevap
Sıla-i rahimin hükmü
Sıla-i rahimin hükmü vaciptir.
Âlimler, akrabalık bağını gözetmenin vacip, bu bağı kesmenin haram olduğunu ittifakla kabul etmiştir.
Yakın akrabaya ise sıla-i rahmin farz olduğunu söylemişlerdir. (Kimya-yı Saadet)
sorusorcevapbul
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Sıla-i rahimi terk eden kimselerin dünya ve ahirette alacakları ceza nedir?
Cevap
“Bu ümmetten bir topluluk yeme, içme, oyun ve eğlence ile geceyi geçirirler, sabaha domuz ve maymun suretine döndürülmüş olarak çıkarlar. Bu içki içmeleri, ipek giymeleri, şarkıcı ve çalgıcı kadınlarla meşgul olmaları ve akrabalarıyla ilgilerini kesmeleri sebebiyledir.” (İbn-i Hibban)
Akrabalarla ilişkiyi kesmek günahın en kötüsüdür
“Sevap yönünden hayrın en değerlisi, iyilik yapmak ve yakınlarla ilişki kurmaktır. Ceza yönünden şerrin en kötüsü de zulüm yapmak ve akrabalarla ilişkiyi kesmektir.” (İbn-i Mace)
Sıla-i rahmi terk edenler gerçekten zarara uğrayanlardır
“O kimseler (o fasıklardır ) ki, Allah’a verdikleri sözü katiyen kabul ettikten sonra bozarlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (akrabalar ve müminler arasındaki irtibatı) keserler ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar, gerçekten zarara uğrayanlardır.” (Bakara, 27)
Sıla-i rahimi kesen Allah’ın (cc) rahmetinden mahrum kalır
"Rahim, Arş-ı âlâ’ya asılı olarak şöyle der:
"Kim bana sıla yaparsa Allah ona vâsıl olsun, kim de beni koparırsa Allah da ondan kopsun."
Yani:
"Sıla-i rahmi yerine getirerek insanlara karşı olan vazifelerini yapan kimseye Allah rahmetiyle muamele etsin, bu vazifeyi yapmayanlar da Allah'ın rahmetinden mahrum kalsın." (Kimya-yı Saadet)
Sıla-i rahimi terk edenin ameli kabul olmaz
"Âdemoğullarının amelleri her cuma gecesi olan perşembe günü akşamı sunulur. Akrabadan ilgisini kesenin ameli ise kabul olunmaz." (Ahmed)
“Her Cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah'a arz olunur: Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların amelleri kabul olunmaz.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned)
Akrabalarıyla ilişkisini kesene rahmet kapıları kapalıdır
“Allah’a yemin ederim, yakınlarıyla ilişkisini kesen aramızda barınamaz. Çünkü biz Rabbimize dua ederiz. Gökyüzünün kapıları (rahmet kapıları) ise yakınlarıyla ilişkisini kesene kapalıdır.” (Taberânî)
Sıla-i rahimi terk edenin yüzüne Cenab-ı Hak (cc) asla bakmaz
“Cebrail (as) bana gelerek:
“Bu gece Şaban ayının yarı gecesidir. Vallahi bu gece içinde Kelp kabilesi koyunlarının tüyleri sayısınca insan, cehennemden kurtulur. Fakat Allah, bu gece kendisine şirk koşanın, bozuşarak birbirine düşman olanların, akrabalarla ilişkisini kesenin, eteklerini, elbisesini kibirlenerek sürüyenin, ana babasına asi olanın ve içki tiryakisinin yüzüne asla bakmaz. Onu terk eder.” (Beyhâkî)
Sıla-i rahimi terk edene Allah (cc) lanet eder
“Cenab-ı Hak varlıkları yarattığında Rahim (akrabalık) Allah’ın (cc) huzurunda durarak:
“Bu akrabalık ilişkisini kesen kimseden sana sığınanın makamıdır” dedi. Cenab-ı Hak (cc) da:
“Peki, seninle ilgi kuran kimseyle, ilgilenmemi, senden kopanla (yakınlığı sevmeyenle) ilgimi kesmemi ister misin?” buyurdu.
“İsterim ya Rabbi”
“Bu ancak senin için olur” buyurdu. Daha sonra Resulullah (asm):
“İsterseniz “Ey münafıklar! Siz iş başına geçtiğiniz zaman yeryüzünde fesat çıkarır, akrabalık bağlarını koparırsınız değil mi? İşte Allah böylelerine lanet ederek onları sağır ve gözlerini de kör etmiştir.” ayetini okuyunuz.” (Buhari, Müslim)
“Hâlbuki Allah’ın ahdini (Ona) kati olarak verdikleri sözden sonra bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (akrabalar ve müminler arasında olması gereken irtibatı) kesenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlara gelince, işte onlar yok mu, lanet onlaradır; yurdun kötüsü (cehennem) de onlar içindir!” (Rad, 25)
Akraba ile ilişkiyi kesen cennetin kokusunu alamaz
“Ey Müslümanlar! Allah’tan korkun, yakınlarınızla ilgilenin, en çok sevap yakınlarla ilişkiyi sürdürmekle kazanılır. Zulüm ve taşkınlıktan da sakının. Çünkü zulüm taşkınlıktan da sakının. Çünkü zulüm ve taşkınlıktan kazanılan günah ve suç, günahların en ağırıdır. Anaya babaya asi olmaktan da sakının. Zira cennetin kokusu bin senelik mesafeden alınır. Vallahi anaya babaya asi olan, akrabalarla ilişkisini kesen ve eteklerini (elbisesini) kibirlenerek yerde sürüyen kimse bu kokuyu alamaz (cennetten bu kadar uzak kalır). Büyüklenmek ise ancak âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Buhari, Müslim, Tirmizî)
Sıla-i rahimi terk eden cennete giremez
"Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse cennete giremez" (Buhari, Edeb)
“Üç kişi cennete giremez: İçki tiryakisi, yakınlarla ilişkisi kesen ve sihire inanan onu yapan.” (Ebu Musa)
Şerrin en kötüsü akrabalarla ilişkiyi kesmektir
“Sevap yönünden hayrın en değerlisi, iyilik yapmak ve yakınlarla ilişki kurmaktır. Ceza yönünden şerrin en kötüsü de zulüm yapmak ve akrabalarla ilişkiyi kesmektir.” (İbn-i Mace)
Cenab-ı Hak’kı (cc) en çok kızdıran amel sıla-i rahimi terk etmektir
Has’am kabilesinden bir adam anlatır:
“Ashabıyla birlikte bulunan Rasulullah’ın (asm) yanına gelerek:
“Ya Resulullah! Hangi iş ve davranış Allah’ı daha çok gazaplandırır”
“Allah’a şirk koşmak”
“Sonra hangisi?”
“Yakınlarla olan ilişkiyi kesmek”
“Daha sonra hangisi ey Allah’ın Rasulü!”
“Kötülüğü söylemek, yaymak ve iyiliğe engel olmak, iyilikten uzaklaştırmak” buyurdu. (Ebu Ya’la)
Sıla-i rahimi terk eden topluma rahmet inmez
“İyi bilin ki, toplum içinde yakınlarıyla ilişkisini kesen kimseler bulundukça o topluma rahmet inmez.” (Esbehânî)
“Toplum içinde yakınlarıyla ilişkisini koparanlar bulundukça o topluma melekler inmez.” (Taberani)
Abdullah İbn-i Ebi Evfâ (ra) der ki:
“Birlikte otururken Resulullah (asm):
“Bugün yakınlarıyla ilişkisini kesen bizimle oturmasın” dedi.
“Bunun üzerine bir delikanlı kalkarak, aralarında meydana gelen bir meseleden dolayı teyzesine gitti ve ondan kendisini bağışlamasını istedi. Teyzesi de aynı şeyi ondan istedi. Daha sonra aramıza dönünce Nebi (asm):
“İyi bilin ki, toplum içinde yakınlarıyla ilişkisini kesen kimseler bulundukça o topluma rahmet inmez” buyurdu.” (Esbahânî)
Sıla-i rahimi terk etmenin ahirette baki bir cezası vardır
"Ahiretteki cezası baki kalmak üzere kişiye hemen ceza verdiren şey; dille tecavüz ve akra-badan alakayı kesmektir." (Tirmizî ve Davud)
Cenab-ı Hak (cc) sıla-i rahimi terk edeni cezalandırmakta acele eder
“Zulüm yapmak ve yakınlarla ilişkiyi kesmenin dışında, Allah’ın dünyada ve ahirette bunları yapanı cezalandırmak için acele ettiği başka bir günah yoktur.” (İbn-i Mace, Tirmizi, Hakim)
“İşleyene daha dünyada cezası çarçabuk gelmeye en layık günah zulüm ve sıla-ı rahim’in koparılmasıdır, bu cezanın gelmesi, Ahiretteki cezaya kefaret değildir.” (Ebu Davud, Tirmizi)
Sıla-i rahimi terk edenler muhtaç olurlar
“Yakınlarıyla ilişkisini kesenler (başkalarına) muhtaç olurlar.” (İbn-i Hibban)
sorusorcevapbul.
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
Sahabeler hayatlarıyla ve sözleriyle sıla-i rahimi tavsiye etmişlerdir…
Hz. Ameş (ra) buyurdu ki;
İbn-i Mesut (ra) sabah namazından sonra (camide) bulunanlarla oturur ve:
“Allah’a yemin ederim, yakınlarıyla ilişkisini kesen aramızda barınamaz. Çünkü biz Rabbimize dua ederiz, gökyüzünün kapıları (rahmet kapıları) ise yakınlarıyla ilişkisini kesene kapalıdır. (Dualarımızın kabulüne engel olur.)” derdi.” (Taberânî)
Hz. Abdullah Bin Dinar (ra);
Abdullah Bin Ömer’den (ra) rivayet etti:
“Bedevilerden biri Mekke yolunda Hz. Ömer’in oğluyla karşılaştı. Abdullah, bedevi Arab’a selam vererek, onu bineğine bindirdi ve başındaki sarığı da ona verdi. Bunun üzerine Abdullah’a:
“Allah iyiliğini versin, o bedevî Araplar yürümeye razı olurlar” dedik. Abdullah da şöyle karşılık verdi:
“Bu adamın babası, babamın arkadaşıydı. Rasulullah’ın (asm):
“İyiliklerin en güzeli, bir kimsenin baba dostunun çocuklarına yaptığı ihsan ve ikramdır” dediğini işittim.”(Müslim)
Hz. Ebu Bürde (ra) diyor ki;
“Ben Medine’ye gelince Hz. Ömer’in oğlu Abdullah (ra) yanıma gelerek:
“Sana niçin geldiğimi biliyor musun?” dedi. Ben de:
“Hayır!” deyince şöyle karşılık verdi:
“Rasulullah’ın (asm) şunları söylediğini işittim:
“Kim, babasını kabrinde ziyaret etmek isterse, onun kendisinden sonraya kalan arkadaşlarını ziyaret etsin.” İşte babam Ömer’le senin baban arasında bir kardeşlik ve dostluk vardı. Bende bu bakımdan seni ziyaret etmek istedim.” (İbn-i Hıbban)
Hz. İbn-i Ömer (ra);
İbn-i Ömer (ra) Mekke’ye gidiyordu. Yanında devesi ve merkebi vardı. Devede gitmekten usanınca merkebe binerdi. Sarığı da vardı. Merkebi üzerinde giderken ona bir bedevi rastladı.
İbn-i Ömer (ra):
“Sen filan oğlu filan değil misin?” diye sordu.
“Evet” deyince ona merkebini verdi ve “bin” dedi. Sarığını da vererek:
“Başına koy” dedi. Olay üzerine arkadaşları İbn-i Ömer’e (ra):
“Allah seni bağışlasın istirahat için bulundurduğun merkebini bu adama verdin. Başına sardığın sarığı da verdin” diye hayret ettiklerinde, o şöyle dedi:
“Rasulullah’ın (asm) şöyle buyurduğunu işittim:
“İyiliklerin en güzeli, insanın babası öldükten sonra, basının dostlarını görüp gözetmesidir.” Çünkü onun babası, babamın arkadaşı idi.” (Müslim, Tirmizi)
Hz. İbn-i Abbas (ra) anlatıyor;
“Kureyşliler şiddetli bir kıtlığa düşmüşlerdi. Öyle ki kurumuş kemikleri yemeye mecbur kaldılar. Kureyş’in arasında Resulullah’tan (asm) ve Abbas b. Abdulmuttalip’den daha zengini kalmamıştı. Hz. Peygamber (asm), Abbas’a:
“Ey amcam! Senin kardeşin Ebu Talib’in çoluk çocuğu çoktur ve Kureyş’in başına gelen sıkıntıyı da görüyorsun. Gel ona gidelim çocuklarından bazılarını alıp yükünü hafifletelim” dedi. Ebu Talib’e:
“Biz senin bazı çocuklarını alıp da bakalım diye, geldik” dediler. Ebu Talip:
“O halde bana Akil’i bırakın, diğer çocuklarımdan kimi isterseniz götürün” dedi.
Böylece Hz Peygamber Hz Ali’yi Abbas da Caferi götürdü. Ali ile Cafer, Hz. Peygamber ile Abbasın yanında büyüyünceye kadar kaldılar. Cafer Abbas’ın yanında Habeşistan’a muhacir olarak gittiği zamana kadar kaldı.” (Bezzar, İbn Abbas)
Hz. İbn-i Ebi Cemre (ra);
“Sıla-i rahim mal ile olur, bir işe yardım etmekle olur, bir zararı kaldırmakla olur, akrabadan gelecek eziyet ve ilgisizliğe güler yüzlü olmakla olur, dua etmekle olur.” (Edebü’l-Müfred)
Hz. Said İbni Selman (ra) anlatıyor;
“Çocukların ve sefihlerin başa çıkmasından (onların kumandan olmasından), Ebu Hüreyre’nin Allah’a sığındığını işittim.”
“İbni Hasene El Cüheni Ebu Hüreyre’ye şunu sorduğunu bana anlattı”:
“Bunun (çocukların ve sefihlerin başa çıkmasının) alameti nedir”?
“Ebu Hureyre (ra) cevap verdi:
“Bunun alametleri, sıla-i rahimin terk edilmesi, azgına itaat edilir olması ve mürşide (ilim ve hak yol öğretene)isyan olunmasıdır.” (Said İbn-i Selman)
Hz. Zür bin Hubeyş (ra) anlatıyor;
“Saffan bin Assal el-Muradî’ye geldik. Bize:
“Ziyaretçi misiniz?” dedi. Biz de:
“Evet” dedik. Bunun üzerine:
“Peygamber (asm):
“Kim mümin kardeşini ziyaret ederse, geri dönünceye kadar rahmete dalmış olur. Yine kim mümin kardeşini hastalığında ziyaret ederse, geri dönünceye kadar cennet bahçelerine girmiş olur” buyurduğunu anlattı.” (Taberânî)
Hz. Ata (ra);
Ben ve Ubeyd bin Umayr, Hz Aişe’nin huzuruna girdik. Hz. Aişe Ubeyde’ye:
“Bizi ziyaret etme zamanın gelmişti” dedi. Ubeyde:
“Anacığım! Size ilk söyleyenin söylediği gibi:
“Seyrek ziyaret et ki, sevgin artsın, diyeceğim” dedi. Hz. Aişe de:
“Bu ihmalkârlığınıza bizi vesile kılmayın” dedi.” (İbn-i Hıbban)
Hz. İbn-i Ömer (ra) şöyle demiştir;
“Rabbinden ittika edenin (sakınanın) ve rahim sılasını yapanın eceli geciktirilir, malı çoğaltılır ve ehli de onu sever.” (Edebü’l-Müfred)
Hz. Ebu Eyyub Süleyman (ra) anlatıyor;
“Perşembe akşamı (Cuma gecesi) Ebu Hureyre bize geldi ve dedi ki:
“Sıla-i rahmi terk eden her şahsı, yanımızda bulunduğu için günah işlemekle suçlandırıyorum. Yanımızda durmasın, sılasını yapsın.”
“Kimse kalkmadı. Bu sözü Ebu Hureyre üç defa tekrarlayınca bir genç geldi ki, iki seneden beri halasına dargın bulunuyordu. Hemen halasına gitti. Halası ona dedi ki:
“Ey kardeşimin oğlu! Seni getiren nedir?” Genç de dedi ki:
“Ebu Hüreyre’nin şunu ve şunu söylediğini işittim.”
Halası da ona şöyle dedi:
“Ebu Hüreyre’ye dön ve ona sor ki, bu sözü ne için söylemiştir?”
Bunun üzerine Ebu Hureyre:
Peygamber’in (asm):
“Her Perşembe akşamı- Cuma gecesinde- insanoğlunun amelleri şanı yüce ve yüksek Allah’a arz edilir de, sıla-i rahmi terk edenin ameli kabul edilmez.”dediğini duydum.”buyurdu.(Müsned-i Ahmed)
Hz. Cübeyr İbn-i Müt’im (ra) anlatıyor;
Hz. Ömer (ra) minberde şöyle demiştir:
“Neseplerinizi öğreniniz. Sonra yakınlarınıza iyilik ve ihsan ediniz. Allah’a yemin ederim, insanla kardeşi arasında ilgi bulunur. Eğer kendisi ile kardeşi arasında rahim sılasından olanı yani önemli münasebeti bileydi, bu ilgiyi bozmasına engel olurdu.” (Şerh-i Fadlullah)
Hz. Enes İbn-i Malik (ra);
“Hz. Aişe (ra) rüyasında kıyameti koptuğunu insanların mahşer yerinde toplandıklarını, aralarında bir kadının amelinin tartılırken, Uhud dağından da ağır bir amelinin bulunduğunu gördü. Hz. Aişe (ra) o kadını tanırdı. Uyanınca, o kadını çağırttı ve amelinin ne olduğunu sordu. Kadın söylemekten çekindi. Hz. Aişe (ra) ısrar edince, kadın şu yedi husus ile amel etmeğe çok dikkat ederdim dedi:
1- Kendimi korudum. Hiçbir zaman beni mahremimden başkası görmedi.
2- Benden bir şey isteyen dilenciyi, elimde bir şey olunca boş çevirmedim.
3- Hiçbir zaman yalnız başıma yemek yemedim.
4- Ezan okunmadan önce namaza hazırlandım.
5- Müezzin ezan okuyunca onun söylediklerini ben de söyledim.
6- İstişare etmeden danışmadan bir şey yapmadım.
7- Akrabamdan benden alakayı kesmiş olanı ben aradım, ziyaret ettim.”
Bunun üzerine Hz. Aişe (ra):
“Senin mizanın işte bununla ağır oldu.” buyurdu. (Ravdatü’l-Ulema)
Hz. Abdullah Bin Mesut (ra);
Abdullah Bin Mesut kendisini ziyarete gelen arkadaşına:
“Bir araya gelip oturuyor musunuz?” diye sordu. Onlar:
“Bunu hiç bırakmıyoruz ” dediler. İbni Mesut:
“Birbiriniz ziyaret ediyor musunuz?” deyince de:
“Evet. Ey Ebu Abdurrahman! Bizden biri kardeşini kaybedince onunla karşılaşmak için ta Küfe nin sonuna kadar yaya olarak yürür” dediler İbni Mesut:
“Böyle davrandığımız müddetçe hayır içerisinde bulunuyorsunuz” dedi.” (Taberânî)
sorusorcevapbul.
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)
paylaşımların için tşkr ederim bacım emeklerine sağlık olsun
Cevap: Sıla-i Rahim (Akrabalık Bağları)