-
Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
'Rabbimiz (Sen) bunlarI boşuna yaratmadın;Sen (bundan)münezzehsin,artık bizi ateşin azabından muhafaza eyle.(Al-i imran 191)
RAB O DUR,
Sizin azalarınız içinde en kıymetdar göz ve kulaklarınızın maliki(sahibi) kimdir?hangi tezgah ve dükkandan aldınız?bu latif,kıymetdar göz ve kulağı verecek ancak rabbinizdir. Sizi icad edip(yaratıp) terbiye eden o dur.''Rab ''O dur. Mabud (ibadete layık )da O olabilir.(R.Nur-zülfikar)
Bir nimetin umumi ve herkese şamil(verilmiş) olması kıymetinin azlıgına ve ehemmiyetsizligine delalet etmez.mesela göz nimetinin bütün hayvanlarda bulunmasi,senin göze olan şiddet-i ihtiyacını tahfif etmez(hafifletmez).ve senin gözünün kıymetini tenkis etmez(noksanlaştırmaya) da sebeb olmaz.(R.Nur-mesnevi-i nuriye)
Gözü veren zat, hem gözü görür,hem ince bir mana olan gözün gördügünü de görür,sonra verir.(sualar)
İNSANIN KIYMETİ
Akıl kalp ruh gibi mükemmel cihazlarla manevi degeri paha biçilmez olan bizlerin ,maliyet degeri o kadar düşüktür ki şaşırmamak mümkün degildir,çünki biyokimya uzmanlarına göre vucudumuzda yedi kalip sabun yapacak kadar yag,orta boy bir çivi agırlıginda demir,bir kahve fincanını dolduracak kadar şeker,ikibin kibrit yapacak kadar fosfor,bulunmaktadır.madde itibariyle bu kadar ucuz ve kıymetsiz olan insana deger ve kıymet veren manasıdır.O mana ki,insanı İmanla eşrefi mahluk derecesine çıkarmış ve yeryüzüne halife yapmıştır vesselam...
''İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür,
ıİmansız olan yürek sinede yüktür.''
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
Kalem suresi ayet 1
Nûn, Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.
Müfessirlerin İmamı Mücahid; Kalem'den murad kendisiyle ez-Zikr (Kur'an) yazılan kalemdir. Bundan da yazılmakta olan şeyin (yesturun) Kur'an olduğu anlaşılmaktadır.
Yüce Allah burada "Nun" harfine, Kaleme ve yazıya yemin ediyor. Alfabe harflerinden biri olması bakımından, "Nun" harfi ile, Kalem ve yazı arasındaki ilgi son derece açıktır. Fakat bunlara yemin edilmiş olması değerlerini arttırıyor, bu yolla öğrenmeye önem vermeyen bir toplumda dikkatleri onlara çekiyor. O günkü Arap toplumunda okur-yazarlık oranı sıfır denecek kadar düşüktü ve okuryazar olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Oysa yüce Allah'ın bilgisi kapsamında onların hayatında okur-yazarlığa önemli bir rol biçilmişti ve bunun geliştirilmesi, aralarında yaygınlaştırılması planlanmıştı. Bu inanç sistemini ve ona dayalı hayat sistemini dünyanın dört bir yanına taşımaları için yazı gerekliydi. Ayrıca insanlığa önderlik etme görevini eksiksiz yerine getirmeleri için bu durum kaçınılmazdı. Böylesine büyük bir görevi yerine getirmek için gerekli olan temel unsurlardan birinin yazı olduğu kuşku götürmez bir gerçektir.
Nitekim Peygamber Efendimize inen ilk vahyin içeriği de bu anlamı pekiştirmektedir: "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı embriyodan yarattı. Oku. Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, insana kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti."(Kalem suresi 1-5)
Ayrıca bu kitabın okuma yazma bilmeyen bir peygambere yönelik olması da bu hususu desteklemektedir. (Yüce Allah belli bir hikmetten dolayı Peygamber Efendimizin okuma yazma bilmeyen biri olmasını öngörmüştür). Fakat yüce Allah okuma yazma bilmeyen bu peygamberine indirdiği ilk vahiyde okumaya, kalem ile öğrenmeye teşvik edici ifadeler kullanmıştır. Aynı şekilde bu surede de "Nun" harfine, kaleme ve kalemle yazılanlara yemin edilerek bu husus yine pekiştirilmiştir. Bu durum, yüce Allah'ın sonsuz ilminin kapsamında planladığı büyük ve evrensel rolü üstlenmek üzere hazırladığı bu ümmete yönelik eğitim metodunun bir aşamasıdır.
Yüce Allah, müşriklerin Peygamber Efendimize yönelik yalan ve iftiralarını çürütmek, böyle bir şeyin olamayacağını vurgulamak, Peygamberine yönelik lütfunu ve nimetini dile getirmek için, biraz önce de belirttiğimiz gibi yazının değerini büyütücü, önemini pekiştirici bir üslupla "Nun" harfine, kaleme ve onunla yazılanlara yemin ediyo
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
RAB O DUR,
Sizin azalarınız içinde en kıymetdar göz ve kulaklarınızın maliki(sahibi) kimdir?hangi tezgah ve dükkandan aldınız?bu latif,kıymetdar göz ve kulağı verecek ancak rabbinizdir. Sizi icad edip(yaratıp) terbiye eden o dur.''Rab ''O dur. Mabud (ibadete layık )da O olabilir.(
ALLAH razı olsun arzu kardeşim
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 2
Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.
Burada yemin Kalem ve Kitap üzerinedir. Yani bu Kur'an Vahiy katibinin elleriyle işlenmektedir. Bu husus Allah Rasulü'nün deli olmadığının açık bir hüccetidir. Rasulüllah (a.s) Peygamberlik davasından önce Mekkeliler tarafından yörenin en iyi ve en faziletli insanı olarak kabul edilmekte ve herkesçe O'nun dürüstlüğüne ve ferasetine güven duyulmaktaydı. Ama Kur'an vahyolunmaya başlayınca aynı insanlar O'na deli, mecnun demeye başladılar. Şu anlaşılıyor ki, aslında buna sebep Kur'an'dır. İşte bu yüzden Kur'an'ın bu gibi iddialar için yeterli bir reddiye olduğu buyurulmaktadır. Yüce, açık ve beliğ kelamın içerdiği konular da aynı yüksek meziyete sahiptir. Bu Kur'an, Rasulüllah'a Allah'ın bir lütfudur, kafirlerin iddia ettikleri gibi bir delilik sebebi değildir. Burada dikkate değer bir husus da şudur; hitap Allah Rasulü'ne olmakla beraber aslında kafirlerin ithamlarına cevaplar verilmektedir. Yani, bu ayet Peygamber'e, O'nun deli olmadığına kendisini ikna etmek üzere gönderildiği zannedilmesin. Zaten Rasulüllah'ın böyle bir şüphesi yoktur ki bunu izale etmek için ayet nazil olsun. Asıl gaye kafirlere, Kur'an yüzünden Allah Rasulü'ne mecnun dediklerini ve bu iftiraya en açık kati cevabın Kur'an'ın bizatihi kendisi olduğunu anlatmaktır
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
tahsin33 ve Hayrun-Nisacım emeklerinize sağlık. Rabbim sizlerden razı olsun inşaallah...
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
ArzuNur
Rabbim sizden de razı olsun inşaallah...
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 3
Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır.
Yani, insanları hidayete getirmek için çabalaman ve bu yüzden bir sürü eziyet ve cefalara uğramana rağmen, bu vazifeyi yerine getirmen senin için bir ecirdir. Bunun karşılığında sana sayısız ve sonsuz mükafatlar vardır.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 4
Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.
Bu cümlede iki anlam vardır. Birincisi; insanları hidayete götürebilmek için katlandığı bütün bu eziyetler yüksek bir ahlâk üzere olduğundandır. Aksi takirde, zayıf ahlaklı olan bir insan bunlara tahammül edemez. İkincisi; Kur'an'ın yanında sırf senin bu yüksek ve temiz ahlakın, kafirlerin sana delilik ithamlarında bulunmalarına karşı açık bir delilidir. Onların bu ithamları tamamen mesnetsiz bir yalandır, çünkü yüksek ahlak ve delilik bir arada bulunamaz. Deli, aklî dengesini kaybetmiş kimsedir. Öte yandan, bir kimsede bulunan yüksek ahlak, o kişinin sağlam bir akıl ve fıtrata sahip olduğunun ve zihni dengesinin gayet yerinde olduğunun delilidir. Rasulüllah'ın ahlaki meziyetlerinin Mekkeliler tarafından çok iyi bilindiği malum. Aslında buna işaret etmek yeter.
Mekke'de bulunan her akıl sahibi insan Peygamber (s.a) gibi yüksek ahlak sahibi bir kimseye mecnun demenin ne kadar hayasızlık olduğunu düşünmek zorunda kalacaktır. Bu beyhude ithamlar en sonunda Peygamber'e (s.a) değil bilakis kendilerine zarar verecektir. Muhalefetlerinin şiddetinden muhakemelerini kaybederek Hz. Muhammed (s.a) gibi bir insanı öyle şeyle itham ediyorlardı ki bunu hiç bir akıl sahibi düşünemezdi bile. Enterasandır, bu gün de kendini araştırmacı ve ilim adamı sanan bazı kimseler Peygamber (s.a) için saralı ve cinli ithamında bulunmaktalar. Kur'an-ı Kerim dünyada her yerde kolayca elde edilebilir. Öte yandan Rasulüllah'ın sireti, hayatı da en ince ayrıntısına kadar yazılı olarak her yerde mevcuttur. Herkes inceleyebilir. Kur'an gibi emsali olmayan bir kitabı getiren ve yüksek ahlaka sahip olan Hz. Muhammed'i akıl hastalığı ile itham eden kişi ancak O'na muhalefetinin şiddetinden yapar bunu. Aklını ve muhakeme gücünü kaybetmiş bir insan O'na karşı bu tür iddialarda bulunabilir.
Allah Rasulü'nün ahlakını en güzel şekilde Hz. Aişe'nin şu sözü tarif etmektedir. "Onun ahlakı Kur'an idi" Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbn Mace, Darimî ve İbn Cerir lafzen çok az farklılıklarla bunu rivayet etmekteler. Bunun anlamı şudur: Rasulullah (s.a) yalnızca Kur'anî talimatları insanlığa tebliğ etmekle kalmamış, o talimatları kendi zatında da tatbik ederek buna örnek olmuştur. Eğer Kur'an bir şeyin yapılması için emir vermişse onu ilk önce kendi nefsinde uygulamış ve eğer bir şeyden menetmişse gene en fazla kendisi o şeyden sakınmıştır. Kur'an'ın fazilet olarak saydığı sıfatlarla muttasıf, kötü saydığı sıfatlardan da kendini uzak tutan idi. Başka bir rivayette gene, Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "O hiçbir zaman kendi hizmetinde bulunan birisini dövmemiş, hiçbir zaman bir kadına el kaldırmamıştır. Allah için cihaddan başka hiçbir yerde hiçbir zaman kimseye eliyle dahi vurmamıştır. Kendisi için kimseden intikam almamıştır. Fakat eğer bir kimse Allah'ın koymuş olduğu hudutları aşmışsa o zaman sadece Allah'ın rızası için ondan intikam almıştır. İki yoldan kolay olanı seçmek onun sünnetiydi. Ne var ki, kolay olan günah ise müstesna, o zaman ondan en uzak kalan O olurdu." (Müsned-i Ahmed) Hz. Enes (r.a) diyor ki: "Ben Allah Rasulü'nün on sene kadar hizmetinde bulundum. Hiçbir zaman öf dememiş, hiçbir zaman bana bunu niye yaptın, bunu niye yapmadın dememiştir."
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 5
Artık yakında göreceksin ve onlar da görmüş olacaklar.
Kalem suresi ayet 6
Sizden hanginiz 'fitneye tutulup-çıldırdığını.'
Kalem suresi ayet 7
Elbette senin Rabbin, kimin kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir.
Kalem suresi ayet 8
Şu halde yalanlayanlara itaat etme.
Kalem suresi ayet 9
Onlar, senin kendilerine yaranıp-onlarla uzlaşmanı arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı.
Yani, onlar senden İslâm'ı tebliğde biraz gevşeklik göstermeni isterler. Karşılığında da sana karşı muhalefetlerini hafifletecekler. Onların sapıklıklarına uyarak kendi dininden taviz verirsen onlar da seninle uzlaşacaklar.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 10
Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edipduran, aşağılık,
Metinde, "mehîn" kelimesi geçmektedir. Kelime hakir, zelil ve alçak insanlar için kullanılmaktadır. Burada ise her sözün sonunda çokça yemin eden insanlar için kullanılmaktadır. Bu kimse, herkesin onu yalancı bildiğini ve yemin etmeden kendisine kimsenin inanmayacağını zanneder. Bu yüzden bu kişi hem kendi nazarında zelildir ve hem de toplum içerisinde değer verilmeyen bir yaratıktır.
Kalem suresi ayet 11
Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan)
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Aslında bu konuyu eklerken bir olarak eklemiştim devamını düşünmemiştim ama tahsin33 devamını getiriyorsunuz :) böyle daha güzel oldu hergün bir nur oluyor sağolun çok teşekkür ederim, emeğinize sağlık Allah(c.c) razı olsun.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
ArzuNur,
Teşekkür ederim ve katkılarınızı beklerim.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 12
Hayrı engelleyip sürdüren,
saldırgan,
olabildiğince günahkâr,
Ayette "Mennain-lil-hayr" deniliyor. Hayr: Arap dilinde hem mal için ve hem de iyilik için kullanılır. Burada mal için kullanıldığını farz edersek o zaman bunun manası şöyle olur: "O çok cimri bir insandır, zerre kadar kimseye bir hayırda bulunmaz." Eğer iyilik anlamında kullanıldığını düşünürsek o zaman "Her iyi işe karşı çıkar ve diğer insanların İslâm'a girmelerini önlemek için tüm çabasını sarfeder" anlamına gelir.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 13
Zorba saygısız,
sonra da kulağı kesik,
Ayette, "Utullin" geçmektedir. Arapça'da bu kelime çok sıhhatli ve fazla yemek yiyen insan için kullanılır. Aynı zamanda kötü ahlaklı ve kavgacı insanlar için de kullanılır.
Metinde geçen "Zenim" kelimesi, Arap dilinde zina mahsulü çocuk için kullanılmaktadır. Yani bir kimse, bir ailenin ferdi değilken o aileden sayılmakta. Said ibn Cübeyr ve Şa'bi bu kelimenin kötü şöhret sahibi insanlar için de kullanıldığını söylemekteler.
Bu ayette özel olarak hangi şahsın kastedildiği müfessirler arasında ihtilaflıdır. Bazıları bunun Velid bin Muğiyre olduğunu, bazıları ise Esved bin Abd-i Yagus olduğunu söylüyorlar. Bu sıfatların Ahnes bin Şureyk'e ait olduğunu söyleyenler de vardır. Öte yandan, bunun başka şahıslar olduğunu söyleyenler de vardır. Kur'an-ı Kerim'de bu kişinin isim anılmadan zikredilmesinden anlıyoruz ki bu şahıs Mekke'de bu özellikleriyle çok meşhur birisiydi ki ismini anmaya gerek görülmemiştir. Bu özellikler söylenince herkes bundan kimin kastedildiğini hemen anlamaktaydı.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 14
Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye,
Bu cümle, daha öncesiyle de daha sonrasıyla da bağlantılı olabilir. Eğer öncesiyle irtibatlı olarak düşünecek olursak anlamı şöyle olur: "Mal ve evlâdı çokça diye ona aldırış etme". Eğer sonrasıyla irtibatlı halde düşünürsek o zaman da anlamı: "Mal ve evlâdı fazla olduğundan dolayı kibirlidir. Bu yüzden ayetlerimiz ona okunduğunda 'Bu eskilerin masallarıdır' der" şeklinde olur.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
tahsin33 emeğinize sağlık Allah(c.c) razı olsun...
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
ArzuNur
Sizden de Allah(c.c) razı olsun...
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 15
Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır" diyen.
Kalem suresi ayet 16
Yakında biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız.
(Kibirden dolayı) burnu çok yukarıda olduğundan onu burnundan damgalayacağız. Böylece zelil hale getireceğiz, hem dünyada hem de ahirette vereceğimiz bu zilletten hiç bir zaman kurtulamayacak.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 17
Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
Bahçenin meyvelerini sabah erkenden devşirme ve yoksullara da bir şey bırakmama önerisi etrafında görüş birliğine varmışlardı. Bunun üzerine yemin etmiş, niyetlerini açıkça ortaya koymuşlardı. Kararlaştırdıkları bu kötülüğü nasıl gerçekleştireceklerini geceden tasarlamışlardı. Şu halde onları gafletleri ile veya gece boyunca tasarladıkları tuzakları ile baş başa bırakalım da, onların görmediği gecenin koyu karanlığında neler olup bittiğini seyredelim. Çünkü yüce Allah her zaman uyanıktır, onlar gibi uyumaz. Allah, onların tasarladıklarından farklı şeyler tasarlıyor. Hiç kuşkusuz bu, onların nimetten dolayı şımarmak, iyiliğe engel olmak yoksulun belirlenmiş payına el koymak gibi geceden tasarladıklarını planın karşılığıdır... Öte tarafta ise, gizliden gizliye onlara bir sürpriz hazırlanıyor.
Kalem suresi ayet 18
(Bu konuda) Hiç bir istisna da yapmıyorlardı.
Yani, kendi kudret ve güçlerine o kadar güveniyorlardı ki, "Allah'ın izniyle" demeden, "kendi bağlarımızın meyvelerini toplayacağız" diye kesinlikle yemin ediyorlardı.
Kalem suresi ayet 19
Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela onun üstünü sarıp kuşatıverdi.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
emeğinize sağlık Allah razı olsun..
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Kalem suresi ayet 20
Bahçe simsiyah olmuştu.
Kalem suresi ayet 21
Sabahleyin birbirlerine seslendiler.
Kalem suresi ayet 22
"Haydi ürünleri toplayacaksanız erkenden ekininize gidin" diye.
Kalem suresi ayet 23
Derken yürüdüler ve şöyle fısıldaşıyorlardı:
Kalem suresi ayet 24
"Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanımıza sokulmasın."
Kalem suresi ayet 25
Ürünleri toplayacaklarından emin olarak erkenden gittiler.
Kalem suresi ayet 26
Fakat bahçeyi görünce "Herhalde biz yolu şaşırdık " dediler.
Kalem suresi ayet 27
"Hayır doğrusu biz mahrum bırakıldık."
"Ancak onlar uyurken Rabbinin katından gönderilen bir salgın o bahçeyi sarıvermişti de, bahçe simsiyah olmuştu:
Şimdi bir süre için bahçeyi ve bahçeye musallat olan salgını bir kenara bırakalım da gece boyunca bahçeleri ile ilgili planlar tasarlayanların ne yaptığını görelim.
Evet, onlar gece kararlaştırdıkları gibi sabah erkenden uyanmışlar. Verdikleri kararı uygulamak için birbirlerine sesleniyorlar:
"Sabahleyin birbirlerine seslendiler. Haydi ürünleri toplayacaksınız erkenden ekininize gidin' diye."
Geceden verdikleri kararı birbirlerine hatırlatıyor, birbirlerine tavsiyede bulunuyor, bu kararı uygulamaya birbirlerini teşvik ediyorlar.
Sonra surenin akışı onları alaya alma hususunda bir adım daha atıyor ve onları yürürken gizli gizli konuşurken, planlarını iyice sağlamlaştırırken, bütün ürünlere el koymaya, yoksullara paylarından yoksun bırakmaya ilişkin kararlarını iyice pekiştirirken tasvir ediyor.
"Derken yürüdüler ve şöyle fısıldaşıyorlardı : Sakın bu gün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın."
Sanki şu anda Kuran'ı dinleyen veya okuyan bizler, bahçe sahiplerinin bilmediği, bahçenin başına gelen felaketi biliyor gibiyiz. Evet, gecenin koyu karanlığında bahçeye uzanan, tüm meyvelerini yok eden gizli ve latif ele şahit olmuştuk. Bahçenin bu gizli ve korkutucu salgından sonra tüm meyvelerin devşir ilmiş gibi simsiyah kesildiğini görmüştük. Öyleyse nefeslerimizi tutalım da gece boyunca planlar kuran bu adamlar ne yapacaklar onu görelim.
Surenin akışı hala geceleyin gizli planlar kuran bu adamlarla alay etmeyi sürdürüyor:
"Ürünleri toplayacaklarından emin olarak erkenden gittiler."
Evet onlar, yoksulların payını engelleyebilirler, onları yoksun bırakabilirler. En azından kendilerini yoksun bırakabilirler.
İşte şimdi bir sürprizle karşılaşıyorlar. Şu halde bu alaycı ifadelerin akışını seyredelim. Burada onların şaşkına döndüklerini, afallayıp kaldıklarını görüyoruz:
"Fakat bahçeyi görünce `Herhalde biz yolu şaşırdık' dediler."
Burası bizim meyve yüklü bahçemiz olamaz. Mutlaka yolumuzu şaşırmışız. Fakat dönüşü iyice kontrol ediyorlar ve;
"Hayır, doğrusu biz mahrum bırakıldık." diyorlar.
İşin aslına ilişkin doğru haber de bundan ibarettir.
Şimdi de başkalarına tuzak kurmanın, gizli planlar tasarlamanın, eldeki nimetlerden dolayı şımarıp yoksulların payına el koymanın elem verici akıbetini tadıyorlarken, aralarında en ılımlı, en akıllı ve en iyi olanı öne atılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu adam ötekilerden farklı bir görüşe sahipmiş. Fakat, diğerleri karşı çıkıp kendisi yalnız kalınca onlara uymuş ve gördüğü gerçeği ısrarla savunamamıştı. Bu yüzden o da diğerleri gibi nimetlerden yoksun bırakılmak suretiyle cezalandırılmıştı.
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
tahsin33 Paylaşımlarınız için çok sağolun. Allah(c.c) razı olsun, teşekkür ederim...
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
tahsin33 ve Hayrun-Nisacım arzunurum emeklerinize sağlık rabbim razı olsun sizlerden
-
Cevap: Bir Ayet, Bir Nur, Bir Yorum!
Sağol teşekkür ederiz canım Rabbim cümlemizden razı olsun inş...