-
Ölüm ve ahiret
Azrail başına geldiği zaman
Azrail, başına geldiği zaman
Kırılır ayakla kol, yavaş yavaş
Mevla’m nasip etsin din ile iman
Akar gözlerinden sel, yavaş yavaş
Yüksek uçan gönül, yorulur bir gün
Ölçü terazisi, kurulur bir gün
Herkesin yaptığı, sorulur bir gün
Döner mi, ya Rabbi, dil yavaş yavaş
Hep nefsine uydun, tevbe etmedin
Her bulduğun yedin, şükür etmedin
Nihayet, bu kara toprağa geldin
Çekilir dünyadan el, yavaş yavaş
Kabrin üzerine dikerler taşı
Bir avuç toprağa koyarsın başı
Baba, oğlun görmez, kardaş kardaşı
Gider, geri dönmez yol, yavaş yavaş
Kâfurlu, ılık suyu koyarlar
O nazlı bedeni, tekmil soyarlar
Öldüğünü konu komşu duyarlar
Gelir geri ahbaplar, yavaş yavaş
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Ne fayda
Yeni ilaç bulduk, diyor tabipler
Lokman gibi, deva bilse, ne fayda
Söyleyemezse son nefeste eğer
Bülbül gibi dilin olsa, ne fayda?
Milyarın olsa da, rızkını yersin
Ecel şerbetini bir gün içersin
Yalın ayak, başı açık gidersin
Dünya dolu, malın olsa, ne fayda
İlmin, rütben çok olsa da kardeşim
İmanın yok ise, günahsa işin
Değmemişse eğer, secdeye başın
Dünyalara hâkim olsan, ne fayda
Halk Sırat köprüsüne, yürüyünce
Herkes mahşer yerine sürülünce
Cehennem, uzaklardan görününce
Aslan gibi gücün olsa, ne fayda?
Helâl, haram demez, toplarsan malı
Milyon olsa, dersen milyar olmalı
Gözün aç, bu dünya felbette fani
Gidecek, sende çok dursa, ne fayda?
Bir gün olur, götürürler evinden
Kurtuluş yok, Azrail’in elinden
Allah adını bırakma dilinden
Bin yıl kadar ömrün olsa, ne fayda?
Zahmetli iş yoktur, İslamiyette
Kalb ve ruh beslenir her ibadette
Bütün nimetler var şu hidayette
Kâfir, çok iyilik etse, ne fayda?
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Yürü dünya yürü
Bu dünya geçici, sonsuz kalınmaz
Malın çok olsa da, murat alınmaz
Gafil olma sakın, geri dönülmez
Yürü dünya yürü, sonun virandır
Bin yılından sonra, ahir zamandır
Hâlıkın dururken, mahlûka tapma
Şeytana uyup da, yolundan sapma
Haramlara dalıp, nankörlük yapma
Yürü dünya yürü, sonun virandır
Bin yılından sonra, ahir zamandır
Azık topladın mı yola çıkmaya?
Işık edindin mi aydınlanmaya?
İki melek gelir sual sormaya
Yürü dünya yürü, sonun virandır
Bin yılından sonra, ahir zamandır
Ölünce, çözerler belin, kuşağın
Gözüne görünmez, oğlun, uşağın
Yakasız kefendir, örtün, döşeğin
Yürü dünya yürü, sonun virandır
Bin yılından sonra, ahir zamandır
Paran, apartmanın arkada kalır
Ummadığın gelir, hepsini alır
Başkası yer içer, senden sorulur
Yürü dünya yürü, sonun virandır
Bin yılından sonra, ahir zamandır
Münker Nekir gelir, çınarlar gibi
Gözleri yanıyor, bir fener gibi
Sorguya çekerler, gök gürler gibi
Yürü dünya yürü, sonun virandır
Bin yılından sonra, ahir zamandır
Cehennemin, yedi türlü yapısı
Her birinin ateşlendir kapısı
Çok uzaktan gelir kötü kokusu
Yürü dünya yürü, sonun virandır
Bin yılından sonra, ahir zamandır
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Bu dünyadan gider olduk
Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara, selam olsun
Ecel büke belimizi
Söyletmeye dilimizi
Hasta iken halimizi
Soranlara, selam olsun
Tenim ortaya açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizleri ılık su ile
Yuyanlara, selam olsun
Veda ettik postumuza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara, selam olsun
Dünyaya gelenler gider
Edenler kendine eder
Bizim halimizden haber
Soranlara, selam olsun
Miskin Yunus söyler sözün
Yaş doldurmuş iki gözün
Bizi bilmeyen ne bilsin
Bilenlere, selam olsun
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Dünyaya gelen gider
Hakkın eri bu yolda mahzun olası değil
Hakka deren gönüller artık ölesi değil
Ten fânidir can ölmez o gider geri gelmez
Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil
Cevhersiz gönüllere yüz bin söz söylesen de
Hak’tan nasip yok ise nasip olası değil
Sakın ha yârin gönlü sırçadır kırmayasın
Sırça kırılır ise tamir olası değil
Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen
Bin yıl orada dursa, kendi dolası değil
Yarattı Hak dünyayı Muhammed dostluğuna
Dünyaya gelen gider sonsuz kalası değil
Yunus gözün görürken azığını hemen gör
Giden oraya artık geri gelesi değil
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Ey yarenler
Ey yarenler, ey kardeşler
Ecel gele ölem bir gün
İşlerime pişman olup
Gerçek öze gelem bir gün
Yanlarıma kona elim
Söz söylemez ola dilim
Karşıma gele amelim
Nettim ise görem bir gün
Lüzum yoktur danışmana
Duyulur dosta düşmana
Şol dört tekbir ile namaz
Dahi tamam kılam bir gün
Beş karış bezdir kefenim
Yılan çıyan yiye tenim
Yıllar geçe eskir sinim
Unutulup kalam bir gün
Başıma dikeler hece
Ne gündüz bilem ne gece
Âlemler umudu hoca
Sana ferman olam bir gün
Yunus Emre sen bu sözü
Artık tamam eyleyeyim
Çare yok tek yürüyeyim
Üstadıma gelem bir gün
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Geldi geçti ömrüm benim
Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi bir göz açıp yummuş gibi
İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin âdem oğlanını benzetmişler ekinciye
Kimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi
Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi
Bir hastaya vardın ise bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele sanki kevser içmiş gibi
Yunus Emre bu dünyada iki kişi kalır derler
Meğer Hızır İlyas ola âb-ı hayat içmiş gibi
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Hiç bilmem ki sıra kimin
Hiç bilmem ki sıra kimin aramızda gezer ölüm
Halkı bostan edinmiştir dilediğin üzer ölüm
Kiminin belini büker kiminin mülkünü yıkar
Kiminin dişini söker var gücüyle ezer ölüm
Kiminin alır kardeşin bakmaz döker gözü yaşın
Hiç onarmaz bağrı başın hayır işten bezer ölüm
Yiğit kişi kocayınca koymaz kendiyi bilince
Birini koyup gelince gözlerini süzer ölüm
Elbette severiz yâri ibadet et Hakka yürü
Miskin Yunus söyler bunu ejderhalar ezer ölüm
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Ne söylerler ne bir haber verirler
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum, kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin, duadan unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler
Kimisi dördünde kimi beşinde
Kimisinin tacı yoktur başında
Kimi altı, kimi yedi yaşında
Ne söylerler ne bir haber verirler
Kimisi bezirgân kimisi hoca
Kimi aksakallı kimi pir koca
Hep yatarlar uçtan uca
Ne söylerler ne bir haber verirler
Yunus der ki; gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Bir gün
Şu hayatın defterini,
Dürecekler bir gün elbet,
En sevdiğin çiçeğini,
Derecekler bir gün elbet.
Yerinde söyle sözünü,
Rabbine döndür yüzünü.
Bedene kefen bezini,
Saracaklar bir gün elbet.
Azrail ala canını,
Dondurur sonra kanını,
Kara toprağa tenini,
Koyacaklar bir gün elbet.
Kabrinde ıssız kalacak,
Amellerin arz olacak,
Mahşer yerine yalıncak,
Sürecekler bir gün elbet.
Yunus görmez gözü yaştan,
Ayırırlar arkadaştan,
Ne varsa kurudan yaştan,
Soracaklar bir gün elbet,
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Ağlaya ağlaya
Bir gün o hazrete karşı,
Varam ağlaya ağlaya,
Azrail’e tatlı canı,
Verem ağlaya ağlaya.
Ben yürürüm yana yana,
Dönerim dostumdan yana,
Er geç karanlık mezara,
Girem ağlaya ağlaya.
Mühür basalar dilime,
Zincir vuralar koluma,
Azık almadan yoluma,
Düşem ağlaya ağlaya.
Yunus koydu yoluna baş,
Gözden akar kan ile yaş,
İman bize olsun yoldaş,
Diyem ağlaya ağlaya.
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Toprakta kimler yatar?
Hor bakma sen toprağa,
Toprakta neler yatar.
Hani bunca enbiya,
Yüz bin Peygamber yatar.
Cennette buğday yiyen,
İbrişim gömlek giyen,
İlk insan benim diyen,
Âdem Peygamber yatar.
Karada gemi yapan,
Gemiye hayvan sokan,
Tufanda küfrü boğan,
Bir Nuh Peygamber yatar.
Sırtında kum taşıyan,
Gözyaşıyla yoğuran,
Kâbe’ye temel atan
Halil Peygamber yatar.
Vücuduna kurt düşen,
Yine Hakka şükreden,
Her belaya sabreden,
Eyyüb Peygamber yatar.
Balıktır onu yutan,
Orada kırk gün yatan,
Deryada cirit atan
Yunus Peygamber yatar.
Bir kuyuya atılan
Köle diye satılan,
Mısır’a sultan olan,
Yusuf Peygamber yatar.
Yusuf’tan ayrı kalan,
Kurtla davacı olan,
Ağlayıp gözsüz kalan,
Yakup Peygamber yatar.
Asayı ejder eden,
Deniz içinde giden,
Firavunu gark eden,
Musa Peygamber yatar.
Yunus, gözet edebi
Rabbimizin habibi,
Dertlilerin tabibi,
Ahmed Peygamber yatar.
Her an hakkı zikrederdi,
Kâinatı fikrederdi,
Her haline şükrederdi,
Ebu Bekr-i Sıddık yatar.
Etti açıktan şehadet,
Buldu yüce bir saadet,
Cihana saçan adalet,
Hazret-i Ömerler yatar.
Hayâ timsali bir insan,
Gece gündüz okur Kur’an,
Okur iken şehit olan,
Hazret-i Osmanlar yatar.
Hayber kalesini yıkan,
Kâfirleri tutup yakan,
Şahin gibi ava bakan,
Ali gibi erler yatar.
Resulullahın gülleri,
Kur’an okur hep dilleri,
Fatıma’na bülbülleri,
Hasan Hüseyinler yatar.
İğnesi sulara düşen,
Balıklar alıp getiren,
Tacı ve tahtı terk eden,
İbrahim Ethemler yatar.
Gündüzleri oruç tutan,
Uykusunu gece atan,
Ariflere olan sultan,
Bayezit Bistamlar yatar.
Hakikatin birer eri,
Allah için durmaz geri
Konya’dadır onun yeri
Mevlana Rumiler yatar.
Çoktur Hakk’ın has kulları,
Farklı farklıdır yolları,
Babaları oğulları,
Sayısız sultanlar yatar.
Yunus, sen de öleceksin,
Kara yere gireceksin,
Elbet sen de göreceksin,
Ne günahkâr kullar yatar.
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Toprakta kimler yatar?
Hor bakma sen toprağa,
Toprakta neler yatar.
Hani bunca enbiya,
Yüz bin Peygamber yatar.
Cennette buğday yiyen,
İbrişim gömlek giyen,
İlk insan benim diyen,
Âdem Peygamber yatar.
Karada gemi yapan,
Gemiye hayvan sokan,
Tufanda küfrü boğan,
Bir Nuh Peygamber yatar.
Sırtında kum taşıyan,
Gözyaşıyla yoğuran,
Kâbe’ye temel atan
Halil Peygamber yatar.
Vücuduna kurt düşen,
Yine Hakka şükreden,
Her belaya sabreden,
Eyyüb Peygamber yatar.
Balıktır onu yutan,
Orada kırk gün yatan,
Deryada cirit atan
Yunus Peygamber yatar.
Bir kuyuya atılan
Köle diye satılan,
Mısır’a sultan olan,
Yusuf Peygamber yatar.
Yusuf’tan ayrı kalan,
Kurtla davacı olan,
Ağlayıp gözsüz kalan,
Yakup Peygamber yatar.
Asayı ejder eden,
Deniz içinde giden,
Firavunu gark eden,
Musa Peygamber yatar.
Yunus, gözet edebi
Rabbimizin habibi,
Dertlilerin tabibi,
Ahmed Peygamber yatar.
Her an hakkı zikrederdi,
Kâinatı fikrederdi,
Her haline şükrederdi,
Ebu Bekr-i Sıddık yatar.
Etti açıktan şehadet,
Buldu yüce bir saadet,
Cihana saçan adalet,
Hazret-i Ömerler yatar.
Hayâ timsali bir insan,
Gece gündüz okur Kur’an,
Okur iken şehit olan,
Hazret-i Osmanlar yatar.
Hayber kalesini yıkan,
Kâfirleri tutup yakan,
Şahin gibi ava bakan,
Ali gibi erler yatar.
Resulullahın gülleri,
Kur’an okur hep dilleri,
Fatıma’na bülbülleri,
Hasan Hüseyinler yatar.
İğnesi sulara düşen,
Balıklar alıp getiren,
Tacı ve tahtı terk eden,
İbrahim Ethemler yatar.
Gündüzleri oruç tutan,
Uykusunu gece atan,
Ariflere olan sultan,
Bayezit Bistamlar yatar.
Hakikatin birer eri,
Allah için durmaz geri
Konya’dadır onun yeri
Mevlana Rumiler yatar.
Çoktur Hakk’ın has kulları,
Farklı farklıdır yolları,
Babaları oğulları,
Sayısız sultanlar yatar.
Yunus, sen de öleceksin,
Kara yere gireceksin,
Elbet sen de göreceksin,
Ne günahkâr kullar yatar.
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Sur vurulunca
İsrâfil surunu vura
Hep mahlûkat bakıp dura,
Dirilip hep haşre vara,
Orda hâkim Sübhân ola.
Dağlar yerinden ayrılır,
Gökler heybetten yarılır,
Yıldızlar kopup kırılır,
Düşüp yere yuvarlana.
Günah ve sevap tartılır,
Gizli perdeler yırtılır,
Unuttuğun günahların,
Orda gösterilir sana.
Zebaniler çekip tutar,
İte kaka nara atar,
Cehennem alıp yutar,
O gün ne feryatlar kopa.
Yunus söyler bu sözleri,
Kimsenin tutmaz dizleri,
Fırlayıp çıkar gözleri,
Haktan inayet umula.
-
Cevap: Ölüm ve ahiret
Kurtuluş yok ölümden
Anınca korkar canlar,
Kurtuluş yok ölümden,
Ciğeri ölen anlar,
Kurtuluş yok ölümden.
Ev koymadı girmedik,
Yer koymadı yarmadık,
Deme hiç uyarmadık,
Kurtuluş yok ölümden.
Ey atalar, analar,
Acısına kanalar.
Oğul diye yanalar,
Kurtuluş yok ölümden.
Bozulmaz hiç yazılar,
Ne göğüsler sızılar,
Gider körpe kuzular,
Kurtuluş yok ölümden.
Miskin Yunus, gel şimdi,
Gözyaşını sil şimdi,
Şu bağrımı del şimdi,
Kurtuluş yok ölümden