Cevap: tasözleri ve anlamları
Ateş tüştüğü yeri yakar; Bir ıstırap bir acı ençok onunla alakalı olanı üzer.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz; Bir söz yayılmışsa, onun muhakkak bir aslı vardır.
Av avlayanın, kemer bağlayanın; Mahareti olan başarıya ulaşır.
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz; Herkes tuzağa düşebilir, her insanın başına çeşitli işler gelebilir.
Ava giden avlanır; Başkasına tuzak kuran o tuzağa kendi düşerr.
Avcı ne kadar av bilse, ayı o kadar yol bilir; Avlanacak olanın da avlayan kadar aklı vardır, kurtulmanın yolunu bilir, yalnız kendi aklımıza güvenmemeliyiz.
Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar; Bir ailenin saadeti de felaketi de kadının tutumuna bağlıdır.
Ay görmüşün yıldıza minneti yoktur; Her şeyin en iyisini gören, daha kötüsüne iltifat etmez.
Ayak almadık taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz; İnsan yaşadıkça her türlü zorluğa ve derde uğrar.
Ayağını yorganına göre uzat; İnsan daima kendi gücüne, imkanları göre hareket etmelidir.
Ayıpsız yar arayan yarsız kalır; Herkesin kusuru vardır, kusursuz insan arayan hiç bir zaman dost bulamaz.
Ayyar tilki art ayağından tutulur; Kendisini kurnaz zanneden hilekarlar, ne kadar çabalasalar sonunda yakayı ele verirler.
Az eli aşta gör, çok eli işte gör; yemekte az el, işte ise çok el müteberdir.
Az olsun öz olsun; Sonu olmayan değersiz çalışmalar yerine, az fakat verimli, değerli işler yapmalıdır.
Az tamah çok ziyan getirir; Hırslı insan daima zarara uğrar.
Az veren candan, çok veren maldan; Geliri çok olmayanın yardımı içtendir. Geliri çok olan için malın kıymeti yoktur. Onun verdiği, içten yardım yapanınki kadar değerli değildir.
Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur; Az yiyen dinç ve rahattır, çok yiyen rahatsızlık hisseder.
Aza demişler(nereye?) (çoğun yanına) demiş; Her şeyin azı birike birike çoğalır.
Azan kurda kızan köpek; Kızmış hiddetlenmiş bir varlığı, ondan daha saldırgan olan sindirebilir.
Azıcık aşım, kaygısız başım; Gözü yüksekte olmayan insan rahat yaşar.
Cevap: tasözleri ve anlamları
Altı olur, yedi olur, hep Allah'ın dediği olur; Günler geçer, yine her işte Allah'ın dediği olur.
Altın anahtar her kapıyı açar; Para ile helledilmeyecek hiç bir zorluk yoktur.
Altın ateşte insan mihnette belli olur; Altının ateşe dayanması gibi insanın da karakteri ıstıraba dayanması ile belli olur.
Altın eli bıçak kesmez; Kıymetli marifetli (kudretli) bir kimseye herkes kolay kolay dokunmaz.
Altın eşik gümüş eşiğe muhtaçtır; Bir şey ne kadar kıymetli olursa olsun, yine daha az değerde başka şeylerle tamamlanır. İnsan ne kadar mükemmel olursa olsun yine kendisinden aşağı seviyedekilere muhtaçtır.
Altın leğenin kan kusana ne faydası var; Sıhhatinin derdinde olan bir kimseye kıymetli malların (lüks eşyanın) bir faydası olmaz.
Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz; Kıymetli ve sağlam şeyler (kimseler) dış tesirlerden, bulundukları kötü durumlardan müteessir olmaz, değerinden kaybetmezler.
Altın yere düşmekle pul olmaz; Kıymetli bir şey layık olmadığı bir duruma düşmekle değerini kaybetmezler.
Altının kıymetini sarraf bilir; Kıymetli bir şeyin değerini ancak ondan anlayan takdir eder.
Aman diyene kılıç kalkmaz; Teslim olana (yardım dileyene) el kaldırılmaz, zarar verilmez.
Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz; İnsana en yakın (sevgili) anne, en güzel memleket de vatanıdır.
Ana kızına taht kurar, kız bahtı kocadan arar; Anne ne kadar fedakar olsa kız, saadetini kocasında arar ve koca evini ana evine terci eder.
Anadan olur daya, hamurdan olur maya; İlk yaşlarda çocuğa annenin bakması gerektiğini belirtmek için söylenir.
Ananın bastığı yavru incinmez; Ananın şefkati o kadar çoktur ki yavrusuna asla zararı dokunmaz.
Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al; Her şey meydana geldiği esas maddeye benzer, özelliklerini ana kaynaktan, yetiştiği yerden alır.
Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az; Anlayışlı insana en küçük ima veya söz yeter.
Araba devrilince yol gösteren çok olur; İş işten geçtikten sonra akıl veren çok olur, işin başında sonunu görüp tebdirini düşünen azdır.
Arabanın ön tekerliği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer; Bir gurubun öncüleri hangi yolu tutarsa gerisi de oradan gider
Arayan mevlasını da bulur mevlasını da; İnsanın başına gelen iyilik ve kötülükler kendi kusuru veya marifetidir.
Arı bal olacak çiçeği bilir; Usta olan, verimli olacak şeyi anlar.
Arı kızdıranı sokar; Bir insanı kızdırırsak, ondan zarar gelir, kötülük yapınca iyilik beklenmez.
Arık ata kuyruğu yüktür; Güçsüze kendi işleri bile ağır gelir.
Arık etten yağlı tirit olmaz; İyi iş iyi malzemeden çıkar.
Arık öküze bıçak çalınmaz; Zayıfa, acize el kaldırılmaz.
Arife günü yalan söyliyenin bayram günü yüzü kara çıkar; Malum olan bir gelecek olay hakkında yanlış konuşan mahçup olur.
Armudun önü, kirazın sonu; Armut ilk çıktığında güzeldir, kiraz sonradan tatlanır. Bazı şeyler yeni iken, bazıları eskiyince değerlenir.
Arpa eken buğday biçmez; Herkes ne kadar çalışıyor ve iş yapıyorsa ona göre netice alır.
Arpa samanıyla, kömür dumanıyla; Her varlığın kendisini belli eden bir özelliği vardır.
Arpa unundan kadayıf olmaz; Bir şeyi meydana getirirken ona gerekli olan malzemeyi kullanmalıdır.
Arpacıya borç eden ahırını tez satar; Borçla zengin olmağa kalkan elindekinden de olur.
Arsızın yüzüne tükürmüşler, (yağmur yağıyor) demiş; Yüzsüz hakareti anlamaz.
Arslan postunda, gönül dostunda; Her şey kendi yerinde değer kazanır.
Asil azmaz, bal kokmaz; Soyu belli olan bozulmaz, karakteri kuvvetli olan değişmez.
Asil ile taş taşı, bedasıl ile yeme aşı; Asil insanla beraber bulunmak her şartta faydalıdır, kötü ve bayağı insandan, en iyi şartları getirse de kaçmak gerekir.
Aslını saklıyan haramzadedir; Soyunu inkar eden insan değildir.
Aş taşınca kepçeye baha olmaz; Zor bir durumda değersiz bir şey değerlidir.
Aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur; Bir işin başarı sebebi her zaman onu yapan değildir.
Aşıka bahdat sorulmaz; Aşık her güçlüğe zevkle dayanır.
Aşını, eşini, işini bil; İnsan hayatında önemli olan üç şeye dikkati çekmek için söylenmiştir.
Aşk ağlatır, dert söyletir; Aşk insanı dertli eder, dert de geveze.
Aşk olmayınca meşk olmaz; Bir işi yapmak için ona sevgiyle bağlanmak gerekir.
Aşure yemeğe giden kaşığını belinde taşır; Bir şeyi elde etmek isteyen, onun için zahmete katlanmalıdır (hazırlıklı) olmalıdır.
At arıklıkla yiğit gariplikle; Atı yorgunluk ve zayıflık, insanı gurbet, yalnızlık pişirir.
At at oluncaya kadar sahibi mat olur; Bir varlığı terbiye etmek güçtür, yetiştiricinin kendisinden fedakarlık etmesi gerekir.
At binenin kılıç kuşananın; İş bilen başarı kazanır, eğliyetli kimse iş yapabilir.
At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz; Birbirini tamamlayan şeyleri bir araya getirmek, her zaman mümkün değildir.
At ile avrat yiğidin bahtına; At ile kadının iyisi önceden pek belli olmaz, ne çıkacağı talihine.
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır; Değerli bir at ölünce yeri boş kalır, yiğit ölünce arkasında bir hatıra bırakır.
At sahibine göre kişner; İdare edilen, idare edene göre hareket eder.
At yedi günde it yediği günde; At asildir, huyunu hemen belli etmez. Köpeğin ne mal olduğu hemen anlaşılır.
At yiğidin yoldaşıdır; İyi at binicisine yardımcı olur.
Ata da soy gerek ite de; Soyun karakter üzerindeki tesirini belirtmek için söylenmiştir.
Ata dostu oğula mirastır; Baba dostu evlada en büyük yardımcı ve koruyucudur.
Ata eyer gerek eyere er gerek; Başarıda aletin ve insanın önemini belirtmek için söylenmiştir.
Ata malı mal olmaz; Herkes kendi alın teriyle kazanmalıdır. Baba malı insana kendi malı kadar zevk vermez.
Atı atasıyle katırı anasıyla; Erkek çocuk babasının, kız çocuk anasının eseridir, onların özelliklerini taşır.
Atılan ok geri dönmez; İnsan hareket edince, hareketinin neticelerini kendi kontrolunden çıkar. (Bundan dolayı ilk adımı atarken ihtiyatlı olmalıdır.)
Atım tepmez, itim kopmaz deme; hiç bir şeye ve hiç kimseye güvenmemeli, daima tedbirli olmalıdır.
Atın bahtsızı arabaya düşer; Adi işler bahtsız insanlara düşer.
Atın dorusu yiğidin delisi; Atlardan doru at, yiğitlerden gözü pek olan iyidir.
Atın ürkeği yiğidin korkağı; Ürkek attan, korkak insandan fayda gelmez.
Atına bakan ardına bakmaz; Atını iyi yetiştiren ona güvenebilir, iyi yetiştirilen varlık kendisini yetiştireni yolda bırakmaz.
Attan düşene yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek; Attan düşen yaralanır yatar, eşekten düşen genellikle ölür, onun için mezarını kazmağa kazma kürek lazım gelir.
Cevap: tasözleri ve anlamları
B
Başa gelen çekilir; Mecbur olunca her zorluğa katlanılır.
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur; Birinin beceriksizliğini belirtmek için kullanılır.
Besledik büyüttük danayı, (şimdi) tanımaz oldu anayı; Nankörlü belirtmek maksadıyla kullanılır.
Bir buldu iki ister, akça buldu çıkın ister; Hırslı insanlar, hiç bir zaman ellerindeki ile yetinmez, daima daha fazlasını ister.
Bir tutam ot deveye hendek atlatır; Ufak bir para veya iyilik insana güç işler yaptırır.
Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı; İşin içinden çıkılmadığını, uygun bir çare bulunmadığını belirtmek için kullanılır.
Cevap: tasözleri ve anlamları
C,Ç
Can boğazdan gelir; Yemeğin hayat bakımından önemini belirtmek için kullanılır.
Can canın yoldaşıdır; İnsanlar tek başına yaşayamazlar, muhakkak bir kimseya muhtaçtırlar.
Can cümleden aziz; İnsan ilk önce kendini düşünür.
Can çıkmadan huy çıkmaz; İnsanları huylarından vaz geçirmek zordur.
Cefayı çekmeyen aşık, safanın kadrini bilmez; İnsan her şeyi elde etmenin zorluluğunu bilirse, o şeyin kıymetini anlar.
Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler; İnsanlar öğülerek zarara sokulabilir.
Çıkmadık canda ümit var (dır); İnsan hayatta bir şeyden tamamıyla ümidini kesmemelidir.
Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar; Kötü insanlara sataşırsan, o seviyeye inmiş olursun.
Çivi çiviyi söker; Bir şeyi ancak kendi cinsinden olan bir şey düzelttebilir veya acı bir şeyi daha acı başka bir şey giderir.
Çok bilen (söyleyen) çok yanılır; Bilgi, ihtisas alanı genişledikçe yanılma da o nispette artar.
Çok naz aşık usandırır; Fazla naz bıktırır.
Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma (parasız koyma, çok saklama) hırsız edersin; Fazla ceza vermek, mahrumiyete sokmak, zamanla tesirsiz olur, çocuğun ahlakı bozulur.
Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir; Çok gezen, görgüsü sayesinde çok yaşayan ve duyandan daha çok bilgi sahibi olur.
Çürük tahta çivi (mıh) tutmaz; Aslı bozuk olan şeyi ne kadar uğraşırsak düzeltemeyiz.
Cevap: tasözleri ve anlamları
D
Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz; Bir evde iki ailenin bir arada yaşaması güçtür.
Dağ daha kavuşmaz, insan insana kavuşur; İnsanlar, birbirlerinden ne kadar uzakta olsalar, yaşadıkları müddetçe kavuşma ümitleri vardır.
Dağ yürümezse abdal yürür; Dervişler alçak gönüllü olur, bir şeyi gurur meselesi yapmazlar.
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmaylan; Söylenen sözün manasızlığını, saçmalığını belirtmek için kullanılır.
Damdan düşen, halden bilir; Başına bir felaket gelen, kendi durumuna düşenlerin halini anlar.
Damlaya damlaya göl olur, (aka aka sel olur); Küçük şeyler birikince büyük şeyler meydana gelir.
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz; Her şeyi ancak kendisine en uygun malzemeden yapabilirsiniz.
Davacısı kadı olanın yardımcısı Allah olsun; Kudret sahiplerinin eline düşenler haklarını kolay kolay alamaz.
Davetsiz gelen döşeksiz oturur; Bir yere çağrılmadan giden, her türlü muameleyi kabule hazır olmalıdır.
Davul dengi dengine diye çalar; Herkes kendi ayarında olanlarla münasebet kurmalıdır.
Davulu biz çaldık, parsayı el (başkası) topladı; İşi yapanla kazanç sağlayanın ayrı ayrı olduğunu belirtir.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir; Dıştan cazip gibi görünen bir şeyin içine girdikten sonra ne olduğunun anlaşılması.
Deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş; Bir kimsenin usul erkan bilmediğini anlatmak için kullanılır.
Deliye hergün bayram; Hayatın ciddi tarafları üzerinde düşünmeyen, her şeyi eğlenceli tarafından alanlar için söylenir.
Demir nemden çürür, insan gamdan; İnsanı yıkan sıkıntı ve üzüntüleridir.
Demir tavında dövülür; Her işi vaktinde yapmalıdır.
Denize düşen yılana sarılır; Güçlük içinde kalan, iyi kötü herkesten yardım umar.
Derdini saklıyan (söylemeyen) derman bulamaz; Derdini açmayan başkalarının yardımını görmez. Tek başın da çaresini bulamaz.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur; İnsanın zihni ne ile meşgulse, hep ondan bahseder.
Deve boynuz ararken kulaktan olmuş; Hakkından fazlasına tamah edenler ellerindekini de kaybederler.
Deveden büyük fil var; Her büyüğün daha büyüğü vardır. Onun için yersiz gurura kapılmamalıdır.
Devlet adama ayağı ile gelmez; Saadeti elde etmek içinaramak, çarelerini bulmak gerekir.
Dilin cirmi küçük, cürmü büyük; İnsan dili ile birçok kusur işler.
Dilin kemiği yok; Araştırma zahmetine katlanmadan konuşanlar için söylenir.
Dinsizin hakkından imansız gelir; Bir kötüyü, daha olan bir başkası sindirir.
Dişi köpek kuyruğunu sallamayınca, erkek köpek ardına düşmez; Kadın fırsat vermezse, erkek onun için kötü emeller beslemez.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar; Doğru sözden kimse hoşlanmaz.
Dost acı söyler; Hakiki dost, yalandan yüze gülmez, dostunun kusurunu söyler, gerçeği belirtir.
Dost dostun ayıbını yüzüne söyler; Dost, dostuna, düzeltmesi için kusurunu açıkça söyler.
Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer deli komşuya; İki kişi için yapılan düğünün dedikosunu başkaları yapar.
Düğüne gider zurna beğenmez, hamama gider kurna beğenmez; Herşeyden şikayet edip bir şey beğenmeyenler için kullanılır.
Dünya malı dünyada kalır; İnsan ölünce, her şeyi bu dünyada kalır, onun için mala bağlanmamalıdır.
Dünyanın ucu uzundur; İnsan insana muğtaç olur.
Düşmanın karınca olsa kendini merdane tut; Düşmen ne kadar zayıf görünse küçümsememelidir.
Düşmez kalkmaz bir Allah; Her insanın kötü ve iyi zamanı olur, kötü duruma düşmeyen yalnız Allah'tır.
Cevap: tasözleri ve anlamları
E
Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane; Ölüm zamanı gelen insanın, ölüm sebebi önemli değildir.
Eceli yaklaşan köpek cami duvarına siyer; Aşırı hareket edenler, ölümlerini çabuklaştırırlar.
Edebi edepsizden öğren; edepsizin hareketleri, edepli davranmanın yollarını kendiliğinde öğretir.
Eğilen baş kesilmez; Yenilgiyi kabul edene kötü davranılmaz.
Eğreti ata (el altına) binen tez iner; İnsanın kendine ait olmayan bir şeyden çabuk ayrılmak zorunda kaldığını anlatır.
Eğri düzü beğenmez, bu da bizi beğenmez; Bir şeyi beğenmeyenlerin kendilerinde kusur olduğunu belirtmek için kullanılır.
Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını; İyi tohum eken iyi ürün alır. İyi işe başlayan iyi sonuç elde eder.
Eken biçer, konan göçer; Her işin bir sonucu vardır. Başlangıcı yapan sonucu görür.
Ekmeden biçilmez; Emek vermeden netice alınmaz.
El ağzına bakan karısını tez boşar; Başkasının sözü ile hareket edenin yuvası yıkılır.
El el ile, değirmen yel ile; Bir el diğer bir elin (bir kimse başka bir kimsenin) yardımıyla iş yapabilir.
El elden üstündür arşa çıkınca; Bir insan kendisinden üstün bir başkasının varlığını bilmeli ve alçak gönüllü olmalıdır.
El (etek) öpmekle ağız (dudak) aşınmaz; Birisine aşırı saygı göstermenin, maddi bir zarar vermiyeceğini anlatır.
El için ağlayan iki gözden olur, yer için dövünen dizden olur; Yabancılar için çırpınan, boş yere ziyana uğrar.
El kazanı ile aş kaynamaz; Ödünç alınan malla işler yürümez.
Elmayı soy da ye, armudu say da ye; Elmayı kabuğuyla yemek iyi değildir, armudu da çok yemek.
El yarası onulur, dil yarası onulmaz; Havsiyet kırıcı söz ve hareketler asla unutulmaz.
El yumruğunu yemiyen, kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır; Başkasından dayak yemeyen kendi attığı dayağın acını takdir edemez.
Elçiye zeval olmaz; İki taraf arsında haberleşmeyi sağlayan kişi, getirdiği kötü heberden dolayı suçlu değildir.
Elin ağzı torba değil ki çekip büzesin; İnsanların dedikodusuna mani olunmaz.
Elle gelen düğün bayram; Ortak acılara ve zorluklara daha kolay katlanılır.
Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz; İki erkek kaedeşin eşleri birbirlerini çekemez.
Ergen gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma; Genç ve tecrübesiz insanların her gördüğü kıza aşık olup evlenmeğe kalkması, karanlıkta alınan bir kumaşın rengini ve desenini, kalitesini anlamadan almağa benzer. İnsan aldanabilir.
Erim er (yiğidim yiğit) olsun da yerim (durağım) çalı gibi olsun; Kuvvetli erkek, eşini her şartta mesut eder, korur.
Erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını; İhtiyaçlarını elindeki imkanlara göre karşılamağa çalış.
Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır; Her işe vaktinde başlayan daima kazançlı çıkar.
Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez; Eski dost daima dostuna sadıktır. Yeni dostların da her sözüne inanmamalıdır.
Eskiye itibar olsaydı, bit pazarına nur yağardı; Her şeyin daima yenisi beğenilir ve aranılır.
Esmere al bağla, karşısına geç ağla; İnsan kendisine yakışanı yapmalı.
Eşek hoşaftan ne anlar (suyunu içer tanesini bırakır); Anlayışsız insanlar, değerli varlıklardan zevk almazlar, basit şeylerden hoşlanırlar.
Et tırnaktan ayrılmaz; Ana evladından, kardeş kardeşten ayrılmaz.
Ev alma, komşu al; Komşuluk münasebetinin önemini belirtmek için kullanılır.
Evdeki hesap çarşıya (pazara) uymaz; Önceden yapılan planlar her zaman tam olarak uygulanamaz.
Evi ev eden avrat (yurdu şen eden devlet); Ailede kadının yerini belirtmek için kullanılır.
Evlenenle ev yapanın Allah yardımcısıdır; Ailenin değerini belirtmek için kullanılır.
Evli evinde köylü köyünde gerek; Herkes kendi yerinde, yurdunda yaşamalıdır.
Cevap: tasözleri ve anlamları
F
Faydasız baş mezara yaraşır; Hiç kimseya faydası olmayan bir insanın bu dünyada yaşaması lüzusuzdur.
Fazla ( artık) mal göz çıkarmaz; İnsanın ne kadar çok malı olursa onun için o kadar iyidir.
Felek kimine kavun yedirir kimine kelek; İnsanların hiç bir zaman aynı seviyede ve aynı durumda olmayacaklarını belirtmek için kullanılır.
Cevap: tasözleri ve anlamları
G
Garip kuşun yuvasını Allah yapar; Kimsesiz, yoksul kişilerin yardımcısı Allah'tır.
Gelen gideni aratır; Bir iş veya memuriyete sonradan gelenler orada daha önce çalışanlardan daha başarısız oldukları zaman söylenir.
Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş; Bir işi isteyerek, severek zevk duyarak yapmanın faydasını anlatır.
Görünen köy kılavuz istemez; Neticesi açıkça görülen bir şey için yol göstermenin gereksiz olduğunu anlatır.
Gözden ırak olan, gönüldende ırak olur; Ayrılanların zamanla birbirlerinin unuttuklarını anlatır.
Gülü seven dikenine katlanır; Sevilen insanın kusurları hoş görülür, nazı çekilir.
Gülme komşuna, gelir başına; Kötü durumlara düşenlere gülme, bir gün aynı duruma sen de düşebilirsin.
Gün doğmadan neler doğar; Hiç ummadığımız bir zamanda işlerimiz yoluna girebilir.
Güneş balçıkla sıvanmaz; İyi, mükemmel işleri ve eserleri kötülemekle onların değerini düşürmek mümkün değildir.
Cevap: tasözleri ve anlamları
H
Haydan gelen huya gider; Bedava kazanılan servet yine gereksiz yerlere sarfedilir.
Her kuşun eti yenmez; Genellikle her güzel kadına sahip olmak isteyene bunun mümkün olmadığını anlatan bir uyarma sözü olarak kullanılır.
Her horoz kendi çöplüğünde öter; İnsan daima yaşadığı çevrede sayılır ve hükmünü yürütür.
Her yiğidin bir yoğurt yiğişi vardır; Her kişinin kendine göre bir iş yapma usulü vardır.
Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar; Her insan içinde geleceğine dair büyük ümitler ve tatlı hayaller yaşatır.
Horozu çok olan köyün sabahı geç olur; Bir işe çok kimse karışırsa, o iş doğru dürüst yapılmaz. Sonuç geç ve güç alınır.
Cevap: tasözleri ve anlamları
I,İ
Isıramadığın (kıramadığın) eli öp de başına koy; İnsan kendinden kuvvetli olan kimselere menfaati icabı saygı göstermelidir.
İki canmaz bir ipte oynamaz; Birbirinden kurnaz iki kişinin aynı konuda ve yerde yarışmayacağını anlatır.
İki çıplak bir hamamda yakışır; Evleneceklerden birinin mal ve mülk bakımından yeterli durumda olması gerekir.
İki karpuz bir koltuğa sığmaz; insanın aynı anda birden fazla iş yapamayacağını anlatır.
İş işten artmaz, dişten artar; Biriktirme, çok çalışmakla kazanıp yemekle değil, kazandıklarımızın bir kısmını bir kenara ayırmakla olur.
İt ürür kervan yürür; Kötü tenkitlere aldırmadan yoluna devam etmenin iyi olacağını belirtmek için söylenir.
Cevap: tasözleri ve anlamları
K
Kabahat samur kürk olsa, kimse sırtına (üstüne) almaz; Hiç kimse kabahatli olduğunu kabul etmek istemez.
Kalp kalbe karşıdır; Birisini seven insan, muhakkak ondan da sevgi görür.
Kar zararın ortağıdır; Kar eden, bir gün zarar edebileceğini de hesaplamalıdır.
Kara (kötü) haber tez duyulur; İnsanlar, kara haberi öabucak duyarlar.
Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış; Kardeş kardeşle ne kadar anlaşmasa, yine ona sevgi duyar.
Kaş ile göz, gerisi (kalanı, artanı dahası) söz; Yüzde en çok dikkati çeken yerler, kaş ve gözlerdir.
Kaynayan kazan kapak tutmaz; Kızgın olanları baskı altına almak güçtür.
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez; Büyük kazanç getirecek yer veya iş için biraz fedakarlıkta bulunmanın akıllıca bir iş olduğunu belirtmek için söylenir.
Kazma kuyunu kazarlar kuyunu; Her kötü hareket reaksiyon uyandırır ve yapanın felaketini hazırlar.
Kedi yetişmediği ciğere pis (murdar) der; İnsanlar, erişemedekleri kıymetleri, küçültmeye çalışırlar.
Kel ölür, sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur; Bir şey veya insan kaybedildikten sonra olduğundan fazla değerlendirilir.
Kelin medarı olsa kendi başına olur, (kel ilaç bilse, kendi başına sürer, kelin ilacı olsa başına sürer; Herkes çare söyleyenlere inanmamalıdır. Her işin çaresini bilse o insan dertsiz yaşar.
Kem söz, kalp akçe sahibinindir; Kötülük yapan, karşısındakinden çok kendisine ziyan verir, itibarını kaybeder.
Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olamaz; Görgüsüz ve yeteri kadar terbiye görmemiş olanlar ne kadar gayret gösterseler de eksikleri bir yerden belli olur, kendini açığa vurur.
Kendi düşen ağlamaz; Felaketini eliyle hazırlayan, sonradan dövünmemelidir.
Keskin sirke küpüne (kabına) zarar; Zamansız ve aşırı öfkeye kapılan en çok kendine zarar verir.
Kestane kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş; Yükselince eski çevresini beğenmeyenler hakkında söylenir.
Kırkından sonra azanı teneşir paklar (-açare bulunmaz); Yaşlıların ihtirasları ölümlerine kadar sürer.
Kısa günün karı az olur; Geç kalkarak işe başlayan az kar eder, az iş yapar.
Kısmetinde ne varsa, kaşığında o çıkar; İnsan, kısmetinden fazlasını elde edemez.
Kızını dövmeyen dizini döver; Kızını gerektiği gibi terbiye etmeyen, sonra çaresiz kalır.
Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz; Herkes eceli gelince ölür, başkasının ölümü, diğer bir kimseyi kurtarmaz.
Korkak bezirgan, ne kar eder, ne ziyan; Korkak olan, teşebbüsten kaçınan tüccar, zarar etmez, ama karını da artıramaz.
Komşu boncuğunu çalan gece takınır; Hırsızlıkla ele geçirilen şey ele güne çıkarılamaz.
Komşu hakkı, Tanrı hakkı (dır); Komşunun komşu üzerindeki hakkı. Tanrı'nın kul üzerindeki hakkı kadar kutsaldır.
Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür (karısı kız görünür); İnsanlar, daima başkalarının elinde olanı kıskanırlar ve onu kusursuz görürler.
Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak hayırlıdır; İnsanlar, sonradan sıkıntılı durumlara düşmektense, önce tedbirli olmalı olmağa çalışmalıdır.
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurahman Çelebi derler; Bir şeyin iyisi yoksa kötüsü itibarda olur.
Köpeğin duası kabul (makbul) olsaydı, gökten kemik yağardı; Tanrı kötü insanların duasını kabul etmez.
Köpekle (itle) dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir; Kötü insanlarla münakaşaya tutuşmamak için çareler aramalıdır, sıkıntıya katlanmalıdır.
Köpeksiz köy bulmuş çomaksız geziyor; Şartlar uygun olunca istediği gibi hareket edenler için kullanılır.
Köpeksiz sürüye (köye) kurt girer (iner, üşer); Koruyucusu olmayana, kötü niyetliler, fenalık yapmaktan çekinmezler.
Kör bile düştüğü çukura bir daha düşmez; İnsan bir defa hata yapınca aynı yanlışı tekrarlamaz.
Körler memleketinde tekgözlü kraldır; Kötüler içinde, daha az kötü olan makbul sayılır. İnsanların değeri çevresindekilere göre ölçülür.
Körle yatan şaşı kalkar; Değersiz insanlarla dostluk yapan kötü özellikler kapar.
Kötülük her kişinin karı, iyilik er kişinin karı; Kötülüğü herkes yapabilir, iyilik yapmak ise ancak iyi ve yüksek insanlara vergidir.
Kul azmayınca Hak yazmaz; Kul kusur etmeden, Tanrı günah yazmaz.
Kul kusursuz (hatasız) olmaz; Herkesin bir kusuru vardır.
Kul sıkılmayınca (bunalmadıkça) Hızır yetişmez; İnsan sıkılmadıkça, sıkıntıdan kurtulacak çarelerle karşılaşmaz.
Kurt dumanlı havayı sever; Kötü niyetleri olanlar, karanlığı, bulanık ortamları seçerler.
Kurt kocayınca köpeklere maskara olur; İnsanlar yaşlanıp kuvvetten düşünce evvelce kendisinden korkanların alay konusu olur.
Kurunun yanında yaş da yanar; Suçlunun yanında suçu olmayan da bazen ceza görür.
Kuzguna yavrusu şahin (anka, şirin) görünür; Herkese kendi evladı kusursuz gelir.
Cevap: tasözleri ve anlamları
L
Atasözü : Lokma çiğnenmeden yutulmaz.
Atasözünün Anlamı : Her iş bir emekle yapılır. Emek, çaba ve diğer yardımcı güçleri sarf etmeden bir şey elde edilemez. Alın teri dökülmeden kazanılan şeyden hayır gelmez. Nasıl ki çiğnemeden yuttuğumuz şey midemize zarar veriyorsa, emek vermeden elde ettiğimiz şey de bize zarar verir; çünkü helâl değil, haramdır. O hâlde bir şey elde etmek istiyorsak çalışmak, alın teri dökmek ve emek vermek zorundayız.
Atasözü : Lodosun gözü yaşlı olur.
Atasözünün Anlamı : Güneyden veya güney batıdan esen rüzgâr, ardından çoğunlukla yağış getirir.
Atasözü : Leyleğin ömrü laklakla geçer.
Atasözünün Anlamı : Aylak, işsiz-güçsüz, bir iş yapmak istemeyen kişi zamanını boş ve anlamsız konuşmalarla geçirir. Çene çalmaktan başka bir işe yaramayan bu kimselerle bir arada bulunarak zaman harcamaktan kaçınmak bir zorunluluktur.
Atasözü : Lâtife lâtif gerek.
Atasözünün Anlamı : Şaka yaparken bile kaba, kırıcı olmamak, incelikten ayrılmamak gerektir.
Atasözü : Lâfla peynir gemisi yürümez.
Atasözünün Anlamı : Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez. Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır.
Atasözü : Lâf torbaya girmez.
Atasözünün Anlamı : Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir. Çünkü onu herkesin duyması kaçınılmazdır. Bu sebeple söz ağızdan çıkmadan önce iyice düşünmeli, nereye varıp varmayacağı hesaplanmalı ondan sonra sarf edilmelidir.
Cevap: tasözleri ve anlamları
M
Atasözü : Mürüvvete endaze olmaz.
Atasözünün Anlamı : Yiğit, mert, iyiliksever, cömert olmanın ne ölçüsü, ne de sınırı vardır. Kişi bu hasletlerini olabildiğince geniş ve sınırsız tutabilir; tuttuğu oranda da kendini değerli, eşsiz bir insan yapar.
Atasözü : Mühür kimde ise Süleyman odur.
Atasözünün Anlamı : Hz. Süleyman`ın peygamber ve hükümdar olduğunu belirten bir mührü vardı. Bu yetki gücünün işareti olarak görülmüş, burdan hareketle söze şu anlam verilmiştir: Bir işte yetki kimde ise kuvvet ondadır, onun buyrukları geçer.
Atasözü : Mum dibine ışık vermez.
Atasözünün Anlamı : Konumu ve yapısı gereği etrafına ışık saçan mum, kendi dibini aydınlatamaz. Güçlü kişiler de uzaktakileri kollayıp kayırdıkları ve çokça yardım yaptıkları gibi kendi yakınlarına o kadar fayda sağlayamazlar. Çünkü onlar her şeyden önce çıkarlarını düşünen insanlar olmaktan uzaktırlar.
Atasözü : Muhabbet iki baştan.
Atasözünün Anlamı : Bk. “İyilik iki baştan olur.”
Atasözü : Misafir üç gün misafirdir.
Atasözünün Anlamı : Geleneğimiz bir yerde haddinden fazla kalınmasını ve ev sahibine fazla sıkıntı verilmesini hoş görmez. Konuğun bir evde kalmasını üç günle sınırlar. Üç günden fazlası ev sahibini sıkıntıya soktuğu gibi, misafiri de zor durumda bırakır. Bu bakımdan, konuk, ev sahibinin durumunu anlamak ve üç günden sonra o yerden ayrılıp ev sahibini rahatlatmalıdır. Unutulmamalı ki suratlarının asılmasına sebep olduğumuz insanların yanına bir daha zor gideriz.
Atasözü : Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.
Atasözünün Anlamı : Bir yere konuk olan, ev sahibinin kendisine özel olarak yapılmış çok güzel şeyler ikram edeceğini düşünebilir. Ancak umduğuna kavuşamaz; çünkü ev sahibi, evde ne varsa onu ikram eder. Bu bakımdan özel yiyeceklerle ağırlanacağını düşünmemelidir.
Atasözü : Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır.
Atasözünün Anlamı : Bk. “Misafir kısmeti ile gelir.”
Atasözü : Misafir kısmeti ile gelir.
Atasözünün Anlamı : Geleneklerimiz ve dinimiz olan İslâm, yoldan gelene, yolcuya, konuğa gerekli ilgiyi göstermeyi ve ikramda bulunmayı emreder. Bu bakımdan evimizi konuğa açmalı, onu başımıza gelmiş bir külfet gibi görmemeliyiz. Eğer dinimizin buyurduğu gibi davranırsak misafiri ağırlamakta güçlük çekmeyiz, evimize bereket dolar. Çünkü ikram edene, sakınmadan verene, Yüce Allah misliyle verir. Dolayısıyla misafir kısmetini de getirmiş olur.
Atasözü : Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz.
Atasözünün Anlamı : Devletin malını mülkünü kendisine mal etmek son derece zor ve tehlikelidir. Böyle bir teşebbüste bulunsa da rahatça kullanamaz, günün birinde er veya geç bunun hesabı kendisinden sorulur.
Atasözü : Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Atasözünün Anlamı : Kolay kolay saklanamayacak kadar büyük bir yolsuzluk yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını iyiden iyiye düşünür ve ortaya çıkmasını önleyecek tedbirleri önceden alır.
Atasözü : Mızrak çuvala sığmaz (girmez).
Atasözünün Anlamı : Herkesin gözü önünde duran, apaçık bilinen gerçeklerin gizli tutulması, örtbas edilerek yokmuş gibi gösterilmesi imkânsızdır.
Atasözü : Meyveli ağacı taşlarlar.
Atasözünün Anlamı : Öyle sıradan kimselerle pek uğraşan olmaz. Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili, becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; hücumlara maruz kalır. Çünkü onun toplumdaki konumu kimilerinin kıskançlık duygularının kabarmasına yol açar.
Atasözü : Mescide gerek olan meyhaneye haramdır.
Atasözünün Anlamı : Her özellikli şeyin gerekli olduğu bir yer vardır. Onun dışında başka bir yerde kullanılamaz. Kullanılırsa son derece zararlı olur. İçki Müslüman`a haramdır, dolayısıyla içemez ve bulunduramaz. Domuz eti Hıristiyanların sofrasına konabilir ama Müslümanların sofrasına sokulamaz. Aksi takdirde Müslümanlığın özüne zarar verilmiş olur.
Atasözü : Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan.
Atasözünün Anlamı : Bk. “İyilik iki baştan olur.”
Atasözü : Merhametten maraz doğar.
Atasözünün Anlamı : Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum karşısında üzüntü duyar ve o kişiye yardımda bulunur, iyilik ederiz. Ne var ki, kimileri kendisine gösterilen bu yakın ilgiyi kötüye kullanır ve başımızı derde sokar.
Atasözü : Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde kalmaz).
Atasözünün Anlamı : Bk. “Kimsenin âhı kimsede kalmaz.”
Atasözü : Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz).
Atasözünün Anlamı : Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir sermayeye ihtiyaç vardır.
Atasözü : Maşa varken elini ateşe sokma.
Atasözünün Anlamı : 1. Bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol vardır, o yolu tut. Kendini zarardan koruduğun gibi rahat da edersin. 2. Yaptırabileceğin biri varken tehlikeli bir işe kendin girme.
Atasözü : Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur.
Atasözünün Anlamı : Mart ayı oldukça soğuk bir aydır. Bu ayda yağmurun yağması ürün için iyi değildir. Nisan ise havaların ısınmaya başladığı bir aydır. Bu ayda yağacak yağmur, hem de çok yağacak yağmur ürün için oldukça faydalıdır, verimi artırır ve çiftçiyi son derece memnun eder.
Atasözü : Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.
Atasözünün Anlamı : Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır. Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz. Çoklukla bugünlerde yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar.
Atasözü : Mal canın yongasıdır.
Atasözünün Anlamı : İnsan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar. Çünkü onu kazanırken çok uğraşmış, canını dişine takmış, didinip durmuş ve mal sanki onun bir organı gibi olmuştur.
Atasözü : Mal bulunur, can bulunmaz.
Atasözünün Anlamı : Mal ve mülk kazanmakla elde edilir. Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir. Ama can öyle mi ya? Canını kaybeden onu bir daha elde edemez. Bu bakımdan insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı. Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir.
Atasözü : Mahkeme kadıya mülk değil.
Atasözünün Anlamı : Hiçbir kimse, hizmet için bulunduğu kamuya ait bir makam ya da mevkide ömrünün sonuna kadar kalamaz. Ayrıca o yeri kendi malı ve mülküymüş gibi de kullanamaz. Gün gelir, onu o yere getirenler onu oradan alır, yerine bir başkasını getirebilirler. Bu sebeple geçici de olsa devlete ait olan yerleri işgal edenler, o yerlerde yetkilerini yanlış yolda kullanmamalıdırlar.
Cevap: tasözleri ve anlamları
N
Atasözü : Niyet hayır, akıbet hayır (selâmet).
Atasözünün Anlamı : Bir şeyin yapılması önceden iyi niyetle istenip düşünülmüşse, o şeyin sonu hayırlı olur. Kötü niyetle yapılan işten hayır gelmez.
Atasözü : Nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek.
Atasözünün Anlamı : Bk. “Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse...”
Atasözü : Nikâhta keramet vardır.
Atasözünün Anlamı : Nikâh evlenenleri sevgi bağıyla bağlar. Daha önce tanışmadan evlenenler, evlendikten sonra anlaşır ve birbirlerini severler. Bekâr durmaktansa evlenmek yeğdir.
Atasözü : Nerde hareket, orda bereket.
Atasözünün Anlamı : Hareket olan yerde bolluk olur. Çünkü orada devamlı iş, çalışma ve üretim vardır. Üretimin olduğu yerde de yokluktan değil, bolluktan söz edilir ancak.
Atasözü : Nerde birlik, orda dirlik.
Atasözünün Anlamı : Hangi yerde, toplumda duygu, düşünce ve inanç birliği varsa dirlik ve düzenlik de oradadır. Orada insanlar mutlu, huzurlu, başarılı ve uyumlu bir hayat sürerler.
Atasözü : Ne yavuz (azgın) ol asıl, ne yavaş (şaşkın, miskin) ol basıl.
Atasözünün Anlamı : Sertlikten kaçın, ona buna saldırıp kimseyi ezme, yoksa seni kötü biçimde cezalandırırlar. Çok sessiz, uyuşuk, pısırık, korkak ve yumuşak da olma; yoksa seni hırpalayıp ezerler. İkisinin ortası bir yol izle.
Atasözü : Ne verirsen elinle, o gider seninle.
Atasözünün Anlamı : Yaşadığı sürece yoksula, yetime, yolda kalmışa yardım eden, onları doyurup giydiren ve gözeten kimse, bunların karşılığını öbür dünyada alacaktır. Hatta Yüce Allah, ona kat kat fazlasıyla verecektir.
Atasözü : Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Atasözünün Anlamı : Kişi ummadığı bir duruma ulaşabilir, varlıklı ve başarılı olabilir. Bu duruma ulaşan kimse çok şımarmamalı, sağında solunda bulunan kimseleri küçük görmemeli, bu durumun sürüp gideceğini düşünmemelidir. Yarın elinde olanı, bulunduğu konumu kaybedeceğini ve kötü duruma düşeceğini de hesaba katmalıdır.
Atasözü : Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör.
Atasözünün Anlamı : İleride zarara uğrayıp üzülmek istemiyorsan, karşına çıkabilecek tehlikelere karşı şimdiden tedbir al. Bk. “Korkulu rüya görmekten...”
Atasözü : Ne ekersen onu biçersin.
Atasözünün Anlamı : Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün. Birine kötülük yapan ondan kötülük, iyilik yapan da iyilik görür.
Atasözü : Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına.
Atasözünün Anlamı : Kişi, çalışma miktarına ve biçimine göre karşılık görür. Çok ve iyi çalışan iyi, az ve kötü çalışan da kötü sonuçla karşılaşır. Elde edilen verimin iyi veya kötü olmasında niyetin rolü de büyüktür.
Atasözü : Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz.
Atasözünün Anlamı : Müslümanların günde beş kez yapmaları dince buyurulan ve dua okuyarak kıyam, rükû, sücut, kuut denilen beden durumlarını, kuralınca tekrarlayarak Yüce Allah`a edilen bir ibadettir namaz. Buna salât da denir. Namaza çağrı işareti de ezandır. Namazı gerçekten kendine bir görev bilmiş olanlar, onun vaktini dört gözle beklerler ve onun çağrı işareti olan ezana da kulak verirler. Namaz ve ezan arasındaki bu ilişkiden hareketle, atasözü şu anlamı vermek için söylenir: Kişi bir işin esasıyla ilgileniyor ve ona karşı istek duyuyorsa, o şeyin ayrıntılarıyla da ilgilenir; istemiyor ve ilgilenmiyorsa ayrıntılarıyla da uğraşmaz.