Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Senin ağzın bozulmasın!’
Hem meşhur şair Nâbiğa'nın kıssa-i meşhuresidir ki, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında bir şiirini okumuş. Şu fıkra: "Şerefimiz göğe çıktı; biz daha üstüne çıkmak istiyoruz." Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, mülâtafe sûretinde ferman etti. Yani, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, lâtife olarak dedi: "Gökten öbür tarafa nereyi istiyorsun ki, şiirinde orayı niyet ediyorsun?" Nâbiğa dedi: "Göklerin fevkinde Cennete gitmek istiyoruz." Sonra bir mânidar şiirini daha okudu. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dua etti: "Senin ağzın bozulmasın." İşte, o dua-yı Nebevînin bereketiyle, o Nâbiğa, yüz yirmi yaşında bir dişi noksan olmadı. Hattâ bazı bir dişi düştüğü vakit, yerine bir daha geliyordu.
Mektubat, s. 145
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Duâsının kabulü için duâ
Hem başta İmam-ı Tirmizî aduâ etmiş: “Allahım, onun duâsını kabul eyle” demiş. Sa’d’ın duâsının kabulü için duâ etmiş. O asırda Sa’d’ın bedduâsından herkes korkuyordu. Duâsının kabulü de şöhret buldu.
***
Hem meşhur Ebu Katâde’ye ferman etmiş: “Allah yüzünü ak etsin. Allahım, onun tenini ve tüyünü mübarek kıl” diye, genç kalmasına duâ etmiş. Ebu Katâde yetmiş yaşında vefat ettiği vakit, on beş yaşında bir genç gibi olduğu, nakl-i sahihle şöhret bulmuş.
Mektubat, s. 145
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Toprağı eline alsa, kazanç olurdu’
Hem İmam-ı Buharî başta, râviler naklediyorlar ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Urve bin Ebî Ca’de’ye, ticarette kâr ve kazanç için bereketle duâ etmiş. Urve diyor ki: “Ben bazı Kûfe çarşısında duruyordum. Bir günde kırk bin kazanıyordum, sonra evime dönüyordum.” İmam-ı Buharî der ki: “Toprağı da eline alsa onda bir kazanç bulurdu.”
Mektubat, s. 145
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Hz. Peygamber’in (asm) duâsının tesiri
Başta Buharî ve Müslim haber veriyorlar ki, İbni Abbas’a şöyle duâ etmiş: “Allahım! Onu dinde fakîh kıl ve ona tefsir ilmini öğret.” Duâsı öyle makbul olmuş ki, İbni Abbas “tercümanü’l-Kur’ân” ünvan-ı zîşânını ve “habrü’l-ümme,” yani “allâme-i ümmet” rütbe-i âlisini kazanmış. Hattâ çok gençken, Hazret-i Ömer onu ulema ve kudema-yı Sahabe meclisine alıyordu. Mektubat, s. 144
***
Hem başta İmam-ı Beyhakî, ehl-i hadis haber veriyorlar ki: Aşere-i Mübeşşereden Abdurrahman bin Avf’a, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kesret-i mal ve bereketle duâ etmiş. O duânın bereketiyle o kadar servet kazanmış ki, bir defa yedi yüz deveyi yükleriyle beraber fî sebîlillâh tasadduk etmiş. İşte, duâ-yı Nebeviyenin bereketine bakınız, “Bârekâllah” deyiniz.
Mektubat, s. 145
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Hz. Peygamber’in (asm) duâsının tesiri
Başta Buharî ve Müslim haber veriyorlar ki, İbni Abbas’a şöyle duâ etmiş: “Allahım! Onu dinde fakîh kıl ve ona tefsir ilmini öğret.” Duâsı öyle makbul olmuş ki, İbni Abbas “tercümanü’l-Kur’ân” ünvan-ı zîşânını ve “habrü’l-ümme,” yani “allâme-i ümmet” rütbe-i âlisini kazanmış. Hattâ çok gençken, Hazret-i Ömer onu ulema ve kudema-yı Sahabe meclisine alıyordu. Mektubat, s. 144
***
Hem başta İmam-ı Beyhakî, ehl-i hadis haber veriyorlar ki: Aşere-i Mübeşşereden Abdurrahman bin Avf’a, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kesret-i mal ve bereketle duâ etmiş. O duânın bereketiyle o kadar servet kazanmış ki, bir defa yedi yüz deveyi yükleriyle beraber fî sebîlillâh tasadduk etmiş. İşte, duâ-yı Nebeviyenin bereketine bakınız, “Bârekâllah” deyiniz.
Mektubat, s. 145
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
‘Onun malını ve evlâdını çoğalt!’
Hem başta İmam-ı Buharî, ehl-i kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki: Enes’in validesi, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma niyaz etmiş ki, “Senin hâdimin olan Enes’in evlât ve malı hakkında bereketle duâ et.” O da duâ etmiş, “Allahım! Onun malını ve evlâdını çoğalt. Ve ona ihsan ettiğin nimetlere bereket ver” demiş. Hazret-i Enes, âhir ömründe kasemle ilân ediyor ki: “Ben kendi elimle yüz evlâdımı defnetmişim. Benim malım ve servetim itibarıyla da, hiçbirisi benim gibi mesut yaşamamış. Benim malımı görüyorsunuz ki pek çoktur. Bunlar bütün duâ-yı Nebevî bereketindendir.”
Mektubat, s. 144
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Onun (asm) duâsıyla yağmurun yağması
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın envâ-ı mu’cizâtından bir nev-i azîmi, duâsıyla zâhir olan harikalardır. Evet, şu nevî, katî ve hakikî mütevâtirdir. Cüz’iyat ve misâlleri o kadar çoktur ki, hesap edilmez. Misâllerin çokları var ki, onlar da mütevatir derecesine çıkmışlar. Belki tevatüre yakın meşhur olmuşlar. Bir kısmını öyle imamlar nakletmiş ki, meşhur mütevatir gibi katiyeti ifade eder. Biz şu pek çok misallerinden, tevatüre yakın ve meşhur derecesinde münteşir bazı misalleri, numune olarak ve her misalin de birkaç cüz’iyâtını zikredeceğiz.
Birinci Misâl: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yağmur duâsı tevatür derecesinde ve çok defa tekrar ile, daima sür’atle kabul olması, başta İmam-ı Buharî ve İmam-ı Müslim, eimme-i hadis nakletmişler. Hattâ bazı defa, minber-i şerif üstünde yağmur duâsı için elini kaldırıp, indirmeden yağmış.
Sabıkan zikrettiğimiz gibi, bir iki defa ordu susuz kaldığı vakit bulut geliyordu, yağmur veriyordu. Hattâ, nübüvvetten evvel, cedd-i Nebî Abdülmuttalib, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın küçüklük zamanında mübarek yüzüyle yağmur duâsına giderdi. Onun yüzü hürmetine gelirdi ki, o hadise Abdülmuttalib’in bir şiiriyle iştihar bulmuş.
Hem vefat-ı Nebevîden sonra, Hazret-i Ömer, Hazret-i Abbas’ı vesile yapıp demiş: “Yâ Rab, bu Senin habibinin amcasıdır. Onun yüzü hürmetine yağmur ver.” Yağmur gelmiş.
Hem İmam-ı Buharî ve Müslim haber veriyorlar ki: Yağmur için duâ talep edildi. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm duâ etti. Yağmur öyle geldi ki, mecbur oldular: “Aman duâ et, kesilsin.” Duâ etti, birden kesildi.
Mektûbât, s. 143-44
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Urdan eser kalmadı
Şürehbilü’l-Cu’fî’nin meşhur kıssasıdır ki:
Avucunda etten bir ur vardı ki, kılıcı ve atın dizginini tutamıyordu. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm eliyle avucundaki uru meshetti ve mübarek eliyle oğdu. O urdan hiçbir eser kalmadı. Mektubat, s. 141
-------------------------------------------------------------------
“Mübarekü’l-Yemâme”
Âlem-i yakazada Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile mükerrer sûrette müşerref olan Celâleddin Süyutî ve asrın imamı, tahriç ve tashihle Mübarekü’l-Yemâme ismiyle meşhur bir zâtı, daha yeni dünyaya geldiği vakit, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına getirmişler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona müteveccih olmuş. Çocuk tekellüme başlamış, “Eşhedü enneke resûlullah” (Senin Allah Resûlü olduğuna şehadet ederim) demiş. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “Bârekâllah” demiş. Çocuk ondan sonra büyüyünceye kadar daha konuşmamış. O çocuk, bu mucize-i Ahmediyeye ve “Bârekâllah” duâ-yı Nebevîsine mazhar olduğundan, “Mübarekü’l-Yemâme” ismiyle şöhret bulmuş.
Mektûbât, s. 142
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Duâ etti, gözleri açıldı
Başta Neseî olarak, erbab-ı siyer, Osman ibni Huneyf’ten haber veriyorlar ki:
Osman diyor ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına bir âmâ geldi, dedi: “Benim gözlerimin açılması için duâ et.” Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona ferman etti: “Şimdi git, abdest al. Sonra iki rekât namaz kıl ve de ki: ‘Allah’ım! Hâcetimi sana arz ediyor ve nebiyy-i rahmet olan Peygamberin Muhammed ile Sana teveccüh ediyorum. Yâ Muhammed! Gözümden perdeyi kaldırması için senin Rabbine seninle teveccüh ediyorum. Allahım, onu bana şefaatçi kıl.’”
O gitti, öyle yaptı, geldi. Gözü açılmış, güzel görüyormuş, gördük.
Mektûbât, s. 140
---------------------------------------------------------
Ayağını meshetti, şifa buldu
İmam-ı Bağavî, tahrici ve tashihiyle haber veriyor ki:
Aliyyi’bni’l-Hakem’in, gazve-i Hendek’te, küffârın darbesiyle ayağı kırıldı. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm meshetti; dakikasında öyle şifa buldu ki, atından inmedi.
Mektubat, s. 141
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Işık veren değnek
Hazret-i İmam-ı Ahmed ibni Hanbel, Ebu Saidi’l-Hudrî’den tahriç ve tashih eder ki:
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Katâde ibni Numan’a, karanlıklı, yağmurlu bir gecede bir değnek verir ve ferman eder ki: “Sana, lâmba gibi, onar arşın her tarafta ışık verecek. Evine gittiğin zaman bir siyah şahıs gölge göreceksin. O şeytandır. Onu hanenden çıkar, tard et.”
Katâde değneği alır, gider. Yed-i beyzâ gibi ışık verir. Evine gider, o siyah şahsı görür, tard eder. Mektubat, s. 138
-----------------------------------------------------------------------
Şifa mucizelerinden
Başta Buharî ve Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki:
Gazve-i Hayber’de, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Aliyy-i Haydarî’yi bayraktar tayin ettiği halde, Ali’nin gözleri hastalıktan çok ağrıyordu. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm tiryak gibi tükürüğünü gözüne sürdüğü dakikada şifa bularak hiçbir şey kalmadı. Sabahleyin Hayber Kalesinin pek ağır demir kapısını çekip, elinde kalkan gibi tutup Kale-i Hayber’i fethetti.
Hem o vakıada, Selemet ibnü’l-Ekvâ’nın bacağına kılıç vurulmuş, yarılmış. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona nefes edip, birden ayağı şifa bulmuş.
Mektûbât, s. 140